civciv eve getirdiğin midillinin çalıntı olduğunu söylüyor polis. nerdesin?

telefonu aç. çabuk!

civciv polisler midilliyi alıp götürdü, neden midilliye pırpırlı etek giydirdiniz diye sordular, cevap veremedim. midillinin tırnaklarına sen mi bu kırmızı boyaları sürdün diye sordular bi de. allah'ım çıldıracağım. eşim ruh hastası, hayvanı giydirip boyuyor dedim, hadi oradan dediler. seni içerde çok yaşatmazlar dediler. çok ciddi tehdit altındayım, gelip ojeyi süren benim demeni bekliyorum. acele et.

neredesin, lütfen telefonu aç!!!

mahalleli evi bastı, kapıyı kırmaya çalışıyorlar. sapık dışarı çık diye bağırıyorlar. ne olur gelip bu yanlış anlamayı düzelt civciv. sana yalvarıyorum. gel artık. gel.
devamını gör...

anneye anlık şok geldiği andır. ev sahibi, çocuğa, şunu getireyim bunu getireyim der ve anne tebessümle yook o yemez sağ ol der. anında çocuk yoo yerim şunu yerim bunu yerim diye ikramlardan ikram beğenir. anne şok, anne hafif bozulmuş. muhtemelen evde bu konuda tembihlenen çocuğa içinden kızıyor.
fakat anne birey bunu başka şekilde yönetse, herkes mutlu olacak. mesela, ev sahibinin teklifinden sonra, çocuğa hangisinden yersin ya da yemek ister misin diye sorsa ve olaylar gelişse, sorunsuz halledilecek. olay dallanıp budaklanmayacak. evet böyle yapılması en mantıklısı.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

efendim bu cümle bazılarının mottosudur.

bunlar var ya istedikleri şeyi gömmek kudretine sahiptirler. lucifer ne diyordu? hah enteldir bunlar entel!

yüksek zevk sahibidirler.

öyle her kitabı okuyamazsınız, her müziği dinleyemezsiniz!

mesela elif şafak kötü yazardır onlara göre. edebiyatını para karşılığında satmıştır. elif şafak okuyan da iyi bir okur olamaz. yerine göre .... bile olabilir elif şafak okurları.

demet akalın şarkıcı bile değildir ki bir de şarkıları dinlensin.

bu insanlar hem edebiyat eleştirmeni hem müzik eleştirmeni, hem tarihçi hem siyasetçidirler. bu liste hem hem hem diye uzar da gider.

kriter insanıdırlar. uymuyorsanız o kriterlere geçmiş olsun. sizi yargılamaktan çekinmezler.
mesela beğendiniz herhangi kitabı veya yazarı, oldu ya yanlış değerlendirdiniz. onların bilgi-birikim ve algı seviyesine göre siz bir .... olabilirsiniz. çünkü bir kitabı dahi anlamaktan o kitabın yazarını olması gerektiği gibi değerlendirmekten uzaksınızdır.

gelgelelim aynı insan, bu sefer linç kültüründen bahseder. insanların birbirlerinin açıklarını kovaladığından dem vurur.
insanlar eksikliklerini bulduklarında birbirlerinin tepelerine biniyormuş. bunu güç yetireceklerine inandıkları insanlara yapıyorlarmış.
yoksa kendilerinden daha rütbeli kişilere karşı 'büyüksün reis, sana karşı boynumuz kıldan ince' deyip köşelerine çekiliyorlarmış.

peki siz değil miydiniz beğenileri üzerinden insanları yargılayan?
demezler mi size bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diye.

ne âlâ memleket yahu; hem yargılayacaksın hem de linç kültüründen dem vuracaksın!

bu insanlar mutlu da olamazlar. hiçbir şeyi beğenmezler. ömürleri şikayetle geçer.

en iyisi varsa yoksa kendi yüce görüşleridir.
hani bir laf vardır; alimin kibri en tehlikelisidir diye o misal.
devamını gör...

bu yazıyı belki dün yazdım, belki de bugündü. tam hatırlamıyorum. önemi var mı onu da bilmiyorum. muhtemelen yoktur ama yine de içimde tuhaf bir uzaklaşma duygusuyla oturdum bekliyorum.

albert camus’un anlatmak her zaman zordur zaten. anlatmaya başlamamak için binbir neden bulur insan ama kaçınılmaz son her zaman gelir. o yüzden onunla ilgili yazıların ne zaman yazıldığı da hiçbir zaman mühim olmamıştır ve muhtemelen de hiçbir zaman olmayacaktır.

albert camus bir röportaj esnasında kendisine bir muhabir tarafından en absürt ölüm şeklinin ne olduğu sorulduğunda trafik kazasında ölmek olduğunu söylemiştir. ve bilin bakalım ne oldu? camus bir imza töreninden dönerken trafik kazasında öldü. absürtlük camus’yü ölürken bile yalnız bırakmadı. var oluşunun anlamlanması için ihtiyaç duyduğu şey belki de buydu zaten.

romanın kahramanı mersault da bir absürtlük denizinde yüzmektedir. belki bu yüzden onu ilk deniz kenarında görürüz. mersault her şeyi aynı kayıtsızlık karşılar. doğal bir ölümle giden annesini de, cinayete kurban giden arap’ı da, yaşadığı ilişkiyi de...

mersault doğal olmayan bir inziva içinde çok doğal bir şekilde yaşayan ve kayıtsızlıkla kaplanmış bir yaşayan ölüdür.

okunmaya değer mi bilmiyorum ama okumazsanız eksik kalacaksınız. yine de siz bilirsiniz.
devamını gör...

an itibarı ile yayında.

şuradan izleyebilirsiniz.

abonelik atmayı da unutmayın olur mu ?

edit : yoldaş sağ olsun, kamera arkası görüntüler de sızdı. *
streamable.com/04hwus

edit 2 : bu videodan sonraki konuklarımızı siz yazarlarımız arasından seçeceğiz.
sorularımızı yine siz yazarlar belirleyeceksiniz.
naçizane şahsımı takip ediniz efendim.
devamını gör...

oscar wilde'in dorian gray'in portresi kitabında şöyle bi cümle okudum "çocuklar küçükken anne babalarını severler, biraz büyünce onları yargılamaya başlarlar ve nadiren affederler" yargılamaya başlayınca kendilerinden beklenip onlara asla verilmemiş olan saygının karakterlerinde ve ruhlarında açtığı yaranın yanında sevgileri ancak kelepçe olur. içinde saygı olmayan sevginin de , aşkında, alışkanlığında ve her ne halt varsa onunda köküne kibrit suyu insin.
devamını gör...

köşe yazarı ve aynı zamanda ilişki koçudur. youtube kanalında kadınlara papatyam diyip pamuklara sararken, erkekleri sırtlan diye adlandırarak yerden yere vurmaktadır. papatyalara sırtlanlardan korunma yöntemleri sunmaktadır. *
devamını gör...

(bkz: mabel matiz)
devamını gör...

al birini vur ötekine.
birinin yüzü kara , ötekinin ondan kara.
bizlerde treni ,seyreder gibi seyrediyoruz .
devamını gör...

devamını gör...

kolay gelsin dediğim başlıktır. (bkz: şöyle koyayım böyle koyayım)
devamını gör...

van gogh abartılmış bir ressam değildir. kendi tarzıyla ortaya çıkmış, özgün ve yetenekli bir insandır. o kısa hayatında harika eserler çıkartmış.
sanat yenilik ister, değişim ister ve zamanında van gogh bunu yaptı ve sanat dünyası da onu unutmadı, unutulmayacak da.
devamını gör...

zevkler ve renkler tartışılmaz demişler çok güzel söylemişler. bende çok severim çocukluğumda hiç eksik olmazdı. bayılırdım ellerimi izlemeye ve de koklamayı. şimdi iş, güç hem yakışık almıyor hemde etik değil. tebessümle anımsadığımız çocukluk anılarımız.
devamını gör...

güzel bir eylemdir. özellikle zamanın farkında olunca daha güzel hale gelir. hayatımızın her gününde farketmesekde o kadar boş zamanımız oluyor ki bu zamanlarda kitap okumak yararlıdır. toplu taşıma da kitap okuyan insanlar genelde zamanının değerini bilen insanlardır.
devamını gör...

açılımı istanbul toptancılar çarşısı olan iş ve ticaret merkezi. 3 yaz tatilim boyunca burada çalıştım eniştemin akıl-zeka oyunları, anaokulu malzemeleri türevi ürünler satılan dükkanında.

temizlik malzemeleri, oyuncak, hırdavat, mutfak malzemeleri, ayakkabı-terlik gibi giyim ürünleri, nispeten elektrikli ürünler, plastik ürünler, kırtasiye malzemeleri, çanta gibi ürünleri toptan ve perakende olarak burada bulabilirsiniz. fakat her esnaf perakende ürün satmaz bunu da bilmeniz gerekir. zaten eğer perakende alıcı olarak gidiyorsanız ve bir tanıdığınız, selamını söyleyebileceğiniz yüksek nüfuza sahip biri yoksa boşuna gidip de yorulmayın, normal dükkandan almakla farkı olmaz. ama adı gibi toptancı olarak gidiyorsanız ve fiyat araştırması yapacak kabiliyete ve sabra sahipseniz tam sizlik bir ticaret merkezidir.

dükkan kiraları çok fazladır. abartmıyorum 10-15 metrekarelik bir dükkanınız bile varsa burada günde 20-30 bin lşradan fazla kazanmanız gerekir ki kirayı ve diğer masrafları karşılayabilesiniz.

üzülerek söylüyorum ki burada kaçakçılık ve kaçak ürünlerin çok fazla olduğu iddaa edilir. bu sebeple bazı kaçakçıların burada dükkan tutarak (bkz: kara para aklama) yaptıkları iddaa edilmektedir.
devamını gör...

yayın afişine bakıp bakıp sırıtan bir yazarın duyuru metnidir efendim * ama öncesinde bu harika afiş için sevgili gomercan'a çoooook teşekkür ediyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

öhöm öhöm merhabalar canım portakallar!
bildiğiniz üzere yarın bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak'ın ilk yayınını hep birlikte yapıyoruz! *
madem hep birlikte yapıyoruz, şarkıları beraber seçiyoruz, şarkılar hakkındaki fikirlerimizi söylüyoruz, neden yayını beraber sunmayalım dedim veee sizlere bir teklifle geldim!
eğer siz de "yayında söz hakkım olsun, sevdiğim yazara şarkı göndereyim, bu şarkı benden ona gitsin" diyorsanız ne duruyorsunuz ses kaydı atsanıza!
"nasıl yani?" dediğinizi duyar gibiyim. şöyle ki;
efendim diyelim ki istediğiniz herhangi bir şarkıyı, sevdiğiniz bir yazara armağan etmek istiyorsunuz. hemen telefonunuzun ses kaydetme tuşuna basıyorsunuz ve diyorsunuz ki "merhabalar sevgili portakallar, ben .... bu şarkı benden ....'ya gitsin, keyifli dinlemeler!" sonra ses kaydını discord ya da mail üzerinden bana gönderiyorsunuz ve şarkılar çaldığı sırada sizin anonsunuz devreye giriyor. böylelikle kendi istek şarkınızın anonsunu siz yapmış oluyorsunuz. işte bu kadar kolay !
yayının baştan sona hepimizin yayını olduğunu hep söyledim ve her aşamasında sizlerin de söz hakkınız olsun istiyorum. güzel olmaz mı sizce de? güzel olacağını düşünenlerin ses kayıtlarını bekliyorum o halde.*
devamını gör...

türkiye'deki eğitim kalitesizliği.
devamını gör...

bir salın artık ya. vatandaşın elinde ne varsa bu kadar göz konulmaz ki. napcan öğrendikten sonra ona da mı vergi bağlıcan? biz seninle ilgili bu kadar şeffaf bilgilere sahip değilken, yalanın ardı arkası kesilmezken bizimle ilgili bu kadar net bilgiye sahip olmayı istemen çok saçma.
devamını gör...

saat 16:00 da başlayacak olan spor toto süper lig maçı. her iki takıma da başarılar.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim