gece karnı acıkan yazarlar veri tabanı
ekşi sözlükteki tarih-olay formatında başlık açma furyasının taaa 16 yıl öncesinde var olduğunu göstermiş ekşi sözlük başlığı. formatın canına okunmaya o zamandan da başlanmış.
devamını gör...
köy enstitüleri
vakti zamanında bir vesile pek çok orijinal görselini inceleme fırsatını bulmuştum. orada bir noktaya fena halde takılmıştım. öğrenciler ile birlikte bir eğitimcimizin çekilmiş fotoğrafları vardı. buraya kadar her şey normal elbette. fotoğrafta mı çektirmesinler değil mi? *
ama mevzu şu; aynı eğitimcimizin farklı köy enstitülerinde ve farklı tarihlerde çekilmiş bir kaç fotoğrafına denk geldim. bütün fotoğraflarda eğitimcinin üzerinde aynı takım elbise, aynı yün çoraplar -çoraplar pantolonun üzerine çekilmiş vaziyetteydi- ve yine tahminim odur ki aynı ayakkabılar vardı. fotoğrafların arkasına tarihler yazılmış, hangi köy enstitüsü olduğu da belli. lakin o eğitimci kimdir nedir? bir türlü o bilgiye ulaşamamıştım. sonrasında da çok fazla inceleme yapamadım. başka şeyler girdi araya.lakin ne zaman birisi köy enstitülerinden bahsetse benim gözümde o fotoğraflar canlanır ve o eğitimcimizin hali ahvali gelir gözümün önüne. hangi şartlarda ve zorluklarda bu işe girişildiğini düşünürken bulurum kendimi. hayıflanırım da biraz. bu konu hakkında bilgisi olan ya da daha derin araştırma yapma imkanı bulmuş olan bir yazar arkadaşımız varsa ve kafamdaki fotoğrafın baş kahramanın adını koyabilirse çok sevinirim. bunu yapan arkadaşımız zihinsel anlamda bir tamamlanma yaşamama vesile olmuş olur.
diğer mevzulara ise hiç hiç girmeyeceğim zira herkes neyin ne olduğunu biliyor. enstitülerin kapatılmalarını meşrulaştırmak adına türlü bahaneler üretildi. çoğu da bugünün magazin haberciliği kıvamındaydı. yetiştirdiği eğitimciler, yazarlar ve o güzel kuşak zaten her şeyin ispatı. gerisi laf-ü güzaf...
ama mevzu şu; aynı eğitimcimizin farklı köy enstitülerinde ve farklı tarihlerde çekilmiş bir kaç fotoğrafına denk geldim. bütün fotoğraflarda eğitimcinin üzerinde aynı takım elbise, aynı yün çoraplar -çoraplar pantolonun üzerine çekilmiş vaziyetteydi- ve yine tahminim odur ki aynı ayakkabılar vardı. fotoğrafların arkasına tarihler yazılmış, hangi köy enstitüsü olduğu da belli. lakin o eğitimci kimdir nedir? bir türlü o bilgiye ulaşamamıştım. sonrasında da çok fazla inceleme yapamadım. başka şeyler girdi araya.lakin ne zaman birisi köy enstitülerinden bahsetse benim gözümde o fotoğraflar canlanır ve o eğitimcimizin hali ahvali gelir gözümün önüne. hangi şartlarda ve zorluklarda bu işe girişildiğini düşünürken bulurum kendimi. hayıflanırım da biraz. bu konu hakkında bilgisi olan ya da daha derin araştırma yapma imkanı bulmuş olan bir yazar arkadaşımız varsa ve kafamdaki fotoğrafın baş kahramanın adını koyabilirse çok sevinirim. bunu yapan arkadaşımız zihinsel anlamda bir tamamlanma yaşamama vesile olmuş olur.
diğer mevzulara ise hiç hiç girmeyeceğim zira herkes neyin ne olduğunu biliyor. enstitülerin kapatılmalarını meşrulaştırmak adına türlü bahaneler üretildi. çoğu da bugünün magazin haberciliği kıvamındaydı. yetiştirdiği eğitimciler, yazarlar ve o güzel kuşak zaten her şeyin ispatı. gerisi laf-ü güzaf...
devamını gör...
telefonda bir şey gösterirken telefonu kendi eline alan tip
yahu bir şey gösteriyorum bak geç.bir de aldıktan sonra sağı solu kurcalarlar genelde.yapmayın lütfen
devamını gör...
an itibarıyla 306 yazarın online olması
bu daha başlangıç, nice binlere.
devamını gör...
anıtkabir kaça yapıldı biliyor musunuz söylemi
zırvadır fakat günümüz türkiye’sinin bir özetidir.
gücü dış görünüşe bağlayan topluluğumuzda ziyadesiyle bulunan bir insan beyanıdır.
neden insanlar güçlü görünmek için hep ihtişama sarılır?
neden her daim cebindeki paranın 3 katı harcamalar ile kabul görmeye çalışır?
bu bizim toplumumuzda sadece kolay yoldan para kazanan insanlara özgü bir davranış değil, bazen ihtişamlı hayatları görünce ve saçma harcamaları “ herhalde çok kolay kazanıyorlar ve acımadan harcıyorlar” diyorum. belki de yanılıyorum.
beyaz yakalısından, sıradan vatandaşına hep bir harcama, hep bir şatafat isteği…
bunun farkında olan yöneticiler, bu durumu kullanıyor mu? itibardan tasarruf olmaz çünki.
yoksa, bu yöneticiler, toplumun kimyası ile oynayıp bizleri dönüştürdüler mi? porsiyonları küçültelim ki bir saray daha inşa edelim .
nasa, uzaydan türkiye fotoğraflarını çekip “ooo çok saray var, dünyanın en güçlü ülkesi” başlığı ile bütün dünyaya bizi tanıtıyor….
gücü dış görünüşe bağlayan topluluğumuzda ziyadesiyle bulunan bir insan beyanıdır.
neden insanlar güçlü görünmek için hep ihtişama sarılır?
neden her daim cebindeki paranın 3 katı harcamalar ile kabul görmeye çalışır?
bu bizim toplumumuzda sadece kolay yoldan para kazanan insanlara özgü bir davranış değil, bazen ihtişamlı hayatları görünce ve saçma harcamaları “ herhalde çok kolay kazanıyorlar ve acımadan harcıyorlar” diyorum. belki de yanılıyorum.
beyaz yakalısından, sıradan vatandaşına hep bir harcama, hep bir şatafat isteği…
bunun farkında olan yöneticiler, bu durumu kullanıyor mu? itibardan tasarruf olmaz çünki.
yoksa, bu yöneticiler, toplumun kimyası ile oynayıp bizleri dönüştürdüler mi? porsiyonları küçültelim ki bir saray daha inşa edelim .
nasa, uzaydan türkiye fotoğraflarını çekip “ooo çok saray var, dünyanın en güçlü ülkesi” başlığı ile bütün dünyaya bizi tanıtıyor….
devamını gör...
sevgili ile arkadaş gibi olmak
hiç katılmadığım şeyler. arkadaş arkadaştır, sevgili de sevgili. mesela baba da babadır. hem insan arkadaşıyla, töbe töbe.
devamını gör...
mahlassızım
bir korkuyla gidip gitmediğini kontrol etmek için profiline sızdığım yazardır ve gittiğini görmemle zaten şu an hüzün dolu olan içim biraz daha hüzünlendi. tekrar gelir misin bilmiyorum, gelmezsen de zaten sen kendin için en iyi kararı vermişsin demektir. şimdilik şöyle diyebilirim ki sözlük biraz daha kan kaybetti. neyse.. çok nahif bir insandı, iyi bir yazardı. eğer burayı okuyorsan mahlassızım, seviyorum seni canım arkadaşım, bunu bil. keşke sana ulaşabileceğim bir yer olsaydı. görüşmek umuduyla..
devamını gör...
spot ışığı etkisi
kendi hayatımızı aydınlattığımız sahne ışıklarının insanların da bize yansıttığı yanılgısıdır. kendine çok fazla değer biçen, kendi dünyasıyla hemhal birisi, başkalarının da kendisini aynı şekilde önemsediği varsayımına kapılabilir.
devamını gör...
bobby sands
ingiliz yönetiminin, irlanda katoliklerine uyguladığı baskı ve eziyetlerin iyice arttığı 70’ li yıllarda, ira safında mücadele veren irlanda direnişinin tüm dünyaca tanınan sembollerinden biridir.
kuzey irlanda’ dan bağımsız milletvekili olarak ingiltere parlamentosu’na seçilmesine rağmen tutukluydu ve ölüm orucundaydı. papa bile ölüm orucunu sonlandırmasını istedi. fakat dönemin ingiltere başbakanı, işçi hakları ve dış siyasette uyguladığı çok cevval politikalarla hatırladığımız (!) margaret thatcher “suç, suçtur” dedi ve geri adım atmadı.
sands, 66 günlük açlık grevinin sonunda, 5 mayıs 1981 yılında, 27 yaşındayken hayata gözlerini yumdu.
ölümünün ardından belfast’ ta tabutunun arkasından binlerce insan yürüdü. dünyanın çeşitli yerlerinde eylemler yapıldı. bence en manidarı iran’ ın yaptığıydı. tahran’ da ingiliz elçiliğinin bulunduğu sokağa, bobby sands’ in adını verdi.
...ki neden vermesindi ? 1900’ lerin başında kurulan, “anglo-persian oil company” (apoc) adlı ingiliz petrol şirketi, iran petrolünü yıllarca neredeyse gasp etmişti. petrolünü millileştirmek isteyen muhammed musaddık ’ ı devirmişti. yani iran, ingiliz emperyalizmine olan öfkesini bir anlamda bobby sands’ in ismiyle de somutlaştırdı.
hapisanede yazmış olduğu şiirinden bir alıntıyla;
“ve rüzgar barut kokusunu götürür, kar kan izlerini temizler elbet,
ama özgürlük ruhu ölmez, ne de çürüyüp gider.”
bobby sands
kuzey irlanda’ dan bağımsız milletvekili olarak ingiltere parlamentosu’na seçilmesine rağmen tutukluydu ve ölüm orucundaydı. papa bile ölüm orucunu sonlandırmasını istedi. fakat dönemin ingiltere başbakanı, işçi hakları ve dış siyasette uyguladığı çok cevval politikalarla hatırladığımız (!) margaret thatcher “suç, suçtur” dedi ve geri adım atmadı.
sands, 66 günlük açlık grevinin sonunda, 5 mayıs 1981 yılında, 27 yaşındayken hayata gözlerini yumdu.
ölümünün ardından belfast’ ta tabutunun arkasından binlerce insan yürüdü. dünyanın çeşitli yerlerinde eylemler yapıldı. bence en manidarı iran’ ın yaptığıydı. tahran’ da ingiliz elçiliğinin bulunduğu sokağa, bobby sands’ in adını verdi.
...ki neden vermesindi ? 1900’ lerin başında kurulan, “anglo-persian oil company” (apoc) adlı ingiliz petrol şirketi, iran petrolünü yıllarca neredeyse gasp etmişti. petrolünü millileştirmek isteyen muhammed musaddık ’ ı devirmişti. yani iran, ingiliz emperyalizmine olan öfkesini bir anlamda bobby sands’ in ismiyle de somutlaştırdı.
hapisanede yazmış olduğu şiirinden bir alıntıyla;
“ve rüzgar barut kokusunu götürür, kar kan izlerini temizler elbet,
ama özgürlük ruhu ölmez, ne de çürüyüp gider.”
bobby sands
devamını gör...
yazılı olmayan kurallar
aklına ilk gelen şık dogrudur
devamını gör...
cinsel organına pil sokan adam
10 kat daha uzun ömürlü duracell pil yerine,
sıradan çinko karbon pil deneyimi tadan adamın hazin sonu.
firma, sizi asla yarıyolda bırakmaz derken doğru söylüyormuş.
sıradan çinko karbon pil deneyimi tadan adamın hazin sonu.
firma, sizi asla yarıyolda bırakmaz derken doğru söylüyormuş.
devamını gör...
felsefenin bireye olan faydaları
lisede çok sevdiğim bir hocamın tanımını hatırlatmış faydalardır.
"çocuklar felsefe, doğru düşünmeyi öğretir."
"çocuklar felsefe, doğru düşünmeyi öğretir."
devamını gör...
kullanıcı adın bir cevap olsaydı sorusu ne olurdu sorunsalı
nedir bu kullanıcı adlarının sizden çektiği.
devamını gör...
sakura
sizi izmir kemalpaşa ilçesine davet ediyorum, nisan ayında bizim sakura lari görmenizi tavsiye ederim, yanlış tarım politikaları ve çiftçilerin çok çok zengin olma istekleri yüzünden 20 yıl önce si gibi olmasa da, çok güzel kiraz çiçekleri , bahçelerini görebilirsiniz.
devamını gör...
ısı vs sıcaklık
ısı ile sıcaklık farklı şeylerdir. çoğu zaman yanlış kullanılır, birbiri ile karıştırılır. odanın ısısını ayarla demek yanlış mesela, odanın derecesini yani sıcaklığını ayarla demek gerek.
ikisi arasındaki farkı en basit şekilde aklınızda kalacak şekilde anlatırsak;
ısı ; bir enerji şeklidir. sıcaklık ise enerji olmayıp, maddenin aldığı ısının ölçülen değeridir. yani bir cismin sıcaklık ve soğukluk derecesidir.
ısı; sıcak bir cisimden/ortamdan soğuk bir cisme/ortama doğru akar, yani dışarısı çok soğuk iken sıcacık evinizin kapısını açarsanız aslında dışarıdaki soğuk içeri girmez, sıcak olan evinizden dışarıya ısı kaçar. bu şekilde sıcak olan eviniz soğur, soğuk olan dışarısı nispeten ısınır (evinizin hacmi ile dışarının hacmi farklı olduğu için tabii ki dışarıyı ısıtamazsınız.)
ısı birimi: si birim sistemine göre joule'dür. bununla birlikte btu (british thremal unit) ve kalori de sık sık kullanılmaktadır.
sıcaklık birimi : celcius tur, dediniz ve yanlış bildiniz, çünkü si sistemine göre sıcaklık artık kelvin olarak kabul ediliyor. bkz: #400051
ısı kalorimetre ile ölçülür, sıcaklık ise termometre ile.
ısı büyük q harf ile, sıcaklık ise büyük t harfi ile gösterilir.
ikisi arasındaki farkı en basit şekilde aklınızda kalacak şekilde anlatırsak;
ısı ; bir enerji şeklidir. sıcaklık ise enerji olmayıp, maddenin aldığı ısının ölçülen değeridir. yani bir cismin sıcaklık ve soğukluk derecesidir.
ısı; sıcak bir cisimden/ortamdan soğuk bir cisme/ortama doğru akar, yani dışarısı çok soğuk iken sıcacık evinizin kapısını açarsanız aslında dışarıdaki soğuk içeri girmez, sıcak olan evinizden dışarıya ısı kaçar. bu şekilde sıcak olan eviniz soğur, soğuk olan dışarısı nispeten ısınır (evinizin hacmi ile dışarının hacmi farklı olduğu için tabii ki dışarıyı ısıtamazsınız.)
ısı birimi: si birim sistemine göre joule'dür. bununla birlikte btu (british thremal unit) ve kalori de sık sık kullanılmaktadır.
sıcaklık birimi : celcius tur, dediniz ve yanlış bildiniz, çünkü si sistemine göre sıcaklık artık kelvin olarak kabul ediliyor. bkz: #400051
ısı kalorimetre ile ölçülür, sıcaklık ise termometre ile.
ısı büyük q harf ile, sıcaklık ise büyük t harfi ile gösterilir.
devamını gör...
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
sen kendine nasıl davranırsan, başkaları da sana öyle davranır. kendini acımasızca eleştiriyorsan, başkaları da seni acımasızca eleştirir. kendini suçluyorsan, etrafında hep seni suçlayıcı insanlar olur. o zaman onlara sana neden böyle davranıyorlar diye kızmadan önce içine dön, kendinle dost olmayı öğren. değişim, içten dışa doğru olur.
devamını gör...
hoşlanılan kızın ilk buluşmada masaya zenginleştirilmiş uranyum koyması
dün akşam başımıza gelmiş olaydır.
uludağ'da kendi halimde kayak yapıp bir yandan da şöminemin karşısında château palmer şarabımı yudumlarken bir hanımla tanışma fırsatı buldum. biraz muhabbet ettikten sonra lobinin yanındaki kafeye gitme kararı aldık.
kız oldukça alımlı hoş bir kız fakat her ağzını açtığında uykum geliyor. bu sebeple uyuklamamak için, arada sırada çaktırmadan masanın altından maçkolik'e bakıp 2'den 1 oynadığım chelsea- tottenham maçı yorumlarına bakıyorum. annemin bütün emekli maaşını yatırmışım ya bu uludağ'dan gideceğim ya da muhtemelen restoranın arkasında bekleyen ızbandut kalıplı, yüce mevlam görse "ben bunları ne ara yarattım la" diyeceği tıynette insan azmanları beni döve döve hallaç pamuğuna çevirecek. kupon muhakkak tutmalı yani.
"ee hep ben konuştum biraz da seni dinleyelim bakalım ihihih"
"ne anlatayım güzelim. işte biliyorsun günlerdir site kodlamaya çalışıyorum heheh"
"hmm doğru yazılımcıydın"
"junior yazılımcı diyelim"
"teknolojiden ne kadar da anlayan bir beyyy ihih"
"ehh tabii işim gereği (gülen surat)"
"benim baba tarafım komple deli ben sana söylemiş miydim???"
dedim eyvah mebus, bu cümle de geldiğine göre şimdi gerçek manada s.çtın.
"ismail bak şimdi sana ne göstericem çok şaşıracaksın ihihi"
çantasından koskocaman bir metal çıkardı, yuvarlak , tekerlek gibi bir metal ne olduğunu anlayamadım.
"bunun ne olduğunu biliyor musun??"
"ımmm hayır tatlım nedir bu? kapalı metal bir kutuya benziyor"
"zenginleştirilmiş uranyummm!"
"nehh??!!!"
o anda ben de dahil lobide ne kadar insan varsa, oteli terk etmiştik. teleferik operatörü yerini terk ettiği için insanlar havada asılı kalmıştı. aşağıda snowboard yapan influencer kızlar daha hızlı kaymaya başlamıştı. herkes olay yerinden kaçtığı için aradan ben de tüymüştüm.
uludağ'da kendi halimde kayak yapıp bir yandan da şöminemin karşısında château palmer şarabımı yudumlarken bir hanımla tanışma fırsatı buldum. biraz muhabbet ettikten sonra lobinin yanındaki kafeye gitme kararı aldık.
kız oldukça alımlı hoş bir kız fakat her ağzını açtığında uykum geliyor. bu sebeple uyuklamamak için, arada sırada çaktırmadan masanın altından maçkolik'e bakıp 2'den 1 oynadığım chelsea- tottenham maçı yorumlarına bakıyorum. annemin bütün emekli maaşını yatırmışım ya bu uludağ'dan gideceğim ya da muhtemelen restoranın arkasında bekleyen ızbandut kalıplı, yüce mevlam görse "ben bunları ne ara yarattım la" diyeceği tıynette insan azmanları beni döve döve hallaç pamuğuna çevirecek. kupon muhakkak tutmalı yani.
"ee hep ben konuştum biraz da seni dinleyelim bakalım ihihih"
"ne anlatayım güzelim. işte biliyorsun günlerdir site kodlamaya çalışıyorum heheh"
"hmm doğru yazılımcıydın"
"junior yazılımcı diyelim"
"teknolojiden ne kadar da anlayan bir beyyy ihih"
"ehh tabii işim gereği (gülen surat)"
"benim baba tarafım komple deli ben sana söylemiş miydim???"
dedim eyvah mebus, bu cümle de geldiğine göre şimdi gerçek manada s.çtın.
"ismail bak şimdi sana ne göstericem çok şaşıracaksın ihihi"
çantasından koskocaman bir metal çıkardı, yuvarlak , tekerlek gibi bir metal ne olduğunu anlayamadım.
"bunun ne olduğunu biliyor musun??"
"ımmm hayır tatlım nedir bu? kapalı metal bir kutuya benziyor"
"zenginleştirilmiş uranyummm!"
"nehh??!!!"
o anda ben de dahil lobide ne kadar insan varsa, oteli terk etmiştik. teleferik operatörü yerini terk ettiği için insanlar havada asılı kalmıştı. aşağıda snowboard yapan influencer kızlar daha hızlı kaymaya başlamıştı. herkes olay yerinden kaçtığı için aradan ben de tüymüştüm.
devamını gör...
embesil
avrupa yakası, bülent onaran tarafından hayatımıza girmiş kelime.
zeka geriliği, aptal, salak anlamı taşımaz.
fransızlar imbecile kelimesini, kişisel bir fikri zikri olmayan, sağdan soldan duyduklarını kendi fikri gibi yansıtan , herhangi bir fikir üretemeyen kimseler için söyler. doğrusu da budur.
embesile örnek olarak, "telefonunu göster, eskiden kuyruk vardı" diyen yaşam formu amcalar gösterilebilir.
zeka geriliği, aptal, salak anlamı taşımaz.
fransızlar imbecile kelimesini, kişisel bir fikri zikri olmayan, sağdan soldan duyduklarını kendi fikri gibi yansıtan , herhangi bir fikir üretemeyen kimseler için söyler. doğrusu da budur.
embesile örnek olarak, "telefonunu göster, eskiden kuyruk vardı" diyen yaşam formu amcalar gösterilebilir.
devamını gör...

