hi my i run
can sıkıntisindan siyirip halaya kalktigimiz dogrudur.* mendili elime tutusturup halay basi sen ol dedi birde.* "dur kiz bu bizi kesmez dedim " ve an itibariyla durum bizde bu;
devamını gör...
sevilen şarkının en vurucu sözleri
adamlar- öyle normal
toparladım senin için, daha güzel boz diye arka bahçemi.
toparladım senin için, daha güzel boz diye arka bahçemi.
devamını gör...
köşe yazısında şeyma şubaşı'na hakaret eden hürriyet yazarı
ya ne halt yerse yesin. bildiğin gold digger işte. bunun gibi binlerce kadın var. sorsan kadın hakları filan derler bir de. halbuki kadınlara en fazla zarar verenler de bunun gibilerdir.
devamını gör...
türbanla spor yapan kadın
kadın erkek ayrı olan bir spor salonu olarak düşünüyorum.
kimi kadın kendisini göstermek* ya da rahat olacağı bir şekilde başörtüsüz spor yapar.*ha bu demek değildir ki başörtülü olarak spor yapan rahatsız olur.ben böyle yaparım ve bu şekilde daha rahat ederim.spor kıyafetlerimi kendi zevkime göre diktim ve yapacağım şeye uygular.
önemli olan rahat hareket etmek ve spora uygun olması,ne halde olursa olsun.
kimi kadın kendisini göstermek* ya da rahat olacağı bir şekilde başörtüsüz spor yapar.*ha bu demek değildir ki başörtülü olarak spor yapan rahatsız olur.ben böyle yaparım ve bu şekilde daha rahat ederim.spor kıyafetlerimi kendi zevkime göre diktim ve yapacağım şeye uygular.
önemli olan rahat hareket etmek ve spora uygun olması,ne halde olursa olsun.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının 2021'e nasıl gireceği sorunsalı
şahsen 2020 ye girerken çok eğlenmiştim, hatta en eğlendiğim yılbaşı olmuştu. sağolsun 2020 de intikamını kat ve kat fazlasıyla aldı. artık 2021 ve sonraki senelere salondaki koltuğumun üzerinde sızmış bir vaziyette girmeyi planlıyorum.
hepsi insanlık için :d
hepsi insanlık için :d
devamını gör...
sözlük mağazası'ndaki takipçileri gör özelliği
hiç sevmediğim özellik. param yetmiyor zaten ama olsa da almazdım.
birini takip etmeden önce karma puanını kontrol ederim genelde, bunu aktive edecek kadar puanı varsa takip etmem. yanlış anlar maazallah kendimizi nikah masasında buluruz filan, ne gereği var.
birini takip etmeden önce karma puanını kontrol ederim genelde, bunu aktive edecek kadar puanı varsa takip etmem. yanlış anlar maazallah kendimizi nikah masasında buluruz filan, ne gereği var.
devamını gör...
türk zekası
hangi zeka ? toz bibere tuğla tozu koyan, salam'ma,sosise,et yerine , soya olmadı at , eşek eti koyan, zeytinyağı yerine su ve kullanılmış yağ satan, demirden, çimento dan,kumdan çalan müteahhit mi, elline düşen işçinin kanını emen işveren mi, halkına çare benim ,çare biziz deyip oy isteyen ama asla halkın çıkarına çivi bile çakmayan siyasetçi mi, taksiye binen müşteriyi tokatlamak , patlamış bombadan kaçan insanları dolar ile taşıyan taksici mi , iki kuruş para kazanmak için allah'ı ağzından düşürmeyen esnaf veya satici mi , yıllardır haksızlık ile başkasının hak ettiği yerlere atanan memur, bürokratlar mi , zeki kim zeki bunlar için zeka gerekmiyor ve zeki denmiyor bunları yapanlara..
bunları yapanlara yüzsüz , asalak, kul hakkı yiyen ler denir amma asla zeki denmez.
bunları yapanlara yüzsüz , asalak, kul hakkı yiyen ler denir amma asla zeki denmez.
devamını gör...
her kafadan bir ses radyo yayını
yayına katıldığında, tutankamonun laneti'ne şu soruları sorabilir misiniz?
mahlasını ''tutankamonun karması'' yapacağı konusundaki dedikodular gerçek mi?
bir de, pek çok sözlük yazarı bir tane rozet alabilmek için kırk takla atarken, kendisi üç rozeti birden heybesine indirmeyi nasıl başardı? karma puanlarını bu kadar hunharca harcarken vicdanı hiç mi sızlamıyor?
cevaplar için şimdiden teşekkür ederiz.
mahlasını ''tutankamonun karması'' yapacağı konusundaki dedikodular gerçek mi?
bir de, pek çok sözlük yazarı bir tane rozet alabilmek için kırk takla atarken, kendisi üç rozeti birden heybesine indirmeyi nasıl başardı? karma puanlarını bu kadar hunharca harcarken vicdanı hiç mi sızlamıyor?
cevaplar için şimdiden teşekkür ederiz.
devamını gör...
normal sözlük'e girişte ilk mesaj atan moderatör
kafa sözlük'ün yazarlarına geçtiği kıyaklardan biridir. daha sitenin ne olduğunu dahi anlayamamışken peş peşe 3 ayrı kişiden "hoş geldiniz" temalı mesaj geldi. açıkçası ben çok mutlu oldum. kendilerine de dediğim gibi, misafirlikte ev sahibi tarafından iyi ağırlanınca koltukaltı kabaran misafir gibi hissettim kendimi. emeği geçenlere teşekkür ediyor, iyi ki varlar diyorum.
devamını gör...
küçükken yanlış söylenen şarkılar
yıldız tilbe'nin delikanlım şarkısındaki "hafife alma aşk vurur insana" kısmını "hafize abla aşk vurur insana" diye anlamak.
devamını gör...
resim yükleme özelliğinin gelmesi
(bkz: teşekkürler)
buna gerçekten ihtiyaç vardı. ilgili oldukları için tüm yönetime teşekkür ediyorum. burası gün geçtikçe daha iyi bir hal alıyor. marka bir sözlük olma yolunda emin adımlarla...
buna gerçekten ihtiyaç vardı. ilgili oldukları için tüm yönetime teşekkür ediyorum. burası gün geçtikçe daha iyi bir hal alıyor. marka bir sözlük olma yolunda emin adımlarla...
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar
atatürk arboretumu sarıyer
buradan
buradan
devamını gör...
islam'ın evrimle çelişmemesi
kur’an’da halden hale geçirilme ifadesi vardır. bunu hem madden hem de manen yorumlamak mümkün. ayrıca buradaki ve oradaki zaman ayrımı. dünya altı günde yaratıldı ayetinin önüne arkasına bir bakın, oradaki bir gün buradaki kaç zamanmış. şimdi dünyadaki uzun uzuuun zamanlar (bin yıllar) oradaki bir an’da oluyorsa herkes boşuna konuşuyor. akıl henüz tam kapasite çalışmıyor. bir kere hala konuşuyoruz telapatik bir düzeye geçemedik.
eski efsanevi uygarlıkların mesela mu kıtası ruhbanları, sümer tabletlerinde bahsi geçenler.. ya hu eskiden uçan tipler devler ışınlananlar maddeleri hareket ettirenler hikayeler bitmiyor. azıcık bir doğruluk içeriyorlarsa tüm tarih ve bilimsellik yerle bir. ha tam tersi gerçekten evrim varsa yobazlık hooop çöpe.
bence sağlama şart. hem tümevarım hem de tümdengelim yöntemi ile sorgulamak ve düşünmek gerek.
fıtrat yoktan varolmayı tanımlayan kavram. bir pıhtıdan yaratılma, rahim duvarına asılı kalma, ki burada not düşelim ana rahmi kainata benzer beyin de öyle, yani ana rahminde de bir evrim var doğada da ama insanı bundan ayıran şey ne? yeni nesillerin evrim gereği yirmilik dişlerinin çıkmıyor olmasını kabul edebiliriz ama evrim yok öyle mi? evrim teorisi adı üzerinde teori, her an yeni bir bilgi gelebilir. evrim bahsi geçtiğinde maymun değil de hem uzayda hem dünyada olmazsa olmaz değişim ve dönüşümden bahsedildiğini anlayabilsek belki de bir kaç yüz yıl idare eder bizi bu bilgi ne dersiniz? düşünmek ve sorgulamak bilmediğini bilmekle başlar. çok bilmişlik yerine az ve öz olan basit bilgilerle düşünmenin ne kadar değerli olduğunu anlamak pek çok bilinmez için kafidir.
sanırım insanın akledemediği şeylerden biri akıl kapasitesinin yetmediği konularda kesin yargılarla konuşmak. bunu yapmanın yanlışlığı da yine kur’an’da bahsi geçen önemli bir konudur.
bilim her an bir öncekini yıkarak yeni bir kanıtla geliyor. din ise uyarıcı bir kitap olduğu vurgusu yapılmasına, sürekli akledin üzerine düşünün denmesine rağmen ne yazıyorsa odur algısına sıkışıyor ya da yobazların elinde haklar ve yasaklar kitabı muamelesi görüyor. hele kadın bahsi geçince çok celalleniyorum. ya hu kutsal kitaplar insan içindir, nefsi yenip kamil olma yolunu gösteren bir uyarıcı kitaptır. bunu sağlayacak yaşam felsefesini anlamak ve uygulamak herkesin kendi tercihidir. biyoloji bilmeden, insanın aynı anda iki cinsiyetin de özelliklerini kendi içinde taşıyor olmasına dair gerekli bilgileri toplamadan öldürülmesi dövülmesi gerekeni içinde değil de dışında aramak nasıl bir egonun ürünüdür bilemiyorum. zaten o yüzden olacak ki eskiden belli bir düzeye gelmeyen belli sınavları geçemeyenlere kutsal bilgiler öğretilmezmiş.
neyse mevzuya dönersek tüm kainatı içinde barındırdığına inandığımız bir kutsal kitabı, kainata dair henüz burnumuzun ucunu (arkeoloji tarihi kaç bin yıllık? dünyadan bilim insanları uzayın ne kadarını görüyor?)bile göremiyorken anladığımızı iddia etmek, bu kadar büyük bilmişlik ya da tam tersi bilimin yarın ne diyeceğini bilmeden kitapla ortak bir zeminde buluşamayacağı yargısı. bilemiyorum çok bilgi girişinden beyinler error veriyor olabilir mi acaba? şu ilk başta bahsettiğimiz halden hale geçişi şahsınızı ilgilendiren mikro düzeyde ve manen ele alırsak aman diyim dikkat edin. aşağılara düşmeyin. *
eski efsanevi uygarlıkların mesela mu kıtası ruhbanları, sümer tabletlerinde bahsi geçenler.. ya hu eskiden uçan tipler devler ışınlananlar maddeleri hareket ettirenler hikayeler bitmiyor. azıcık bir doğruluk içeriyorlarsa tüm tarih ve bilimsellik yerle bir. ha tam tersi gerçekten evrim varsa yobazlık hooop çöpe.
bence sağlama şart. hem tümevarım hem de tümdengelim yöntemi ile sorgulamak ve düşünmek gerek.
fıtrat yoktan varolmayı tanımlayan kavram. bir pıhtıdan yaratılma, rahim duvarına asılı kalma, ki burada not düşelim ana rahmi kainata benzer beyin de öyle, yani ana rahminde de bir evrim var doğada da ama insanı bundan ayıran şey ne? yeni nesillerin evrim gereği yirmilik dişlerinin çıkmıyor olmasını kabul edebiliriz ama evrim yok öyle mi? evrim teorisi adı üzerinde teori, her an yeni bir bilgi gelebilir. evrim bahsi geçtiğinde maymun değil de hem uzayda hem dünyada olmazsa olmaz değişim ve dönüşümden bahsedildiğini anlayabilsek belki de bir kaç yüz yıl idare eder bizi bu bilgi ne dersiniz? düşünmek ve sorgulamak bilmediğini bilmekle başlar. çok bilmişlik yerine az ve öz olan basit bilgilerle düşünmenin ne kadar değerli olduğunu anlamak pek çok bilinmez için kafidir.
sanırım insanın akledemediği şeylerden biri akıl kapasitesinin yetmediği konularda kesin yargılarla konuşmak. bunu yapmanın yanlışlığı da yine kur’an’da bahsi geçen önemli bir konudur.
bilim her an bir öncekini yıkarak yeni bir kanıtla geliyor. din ise uyarıcı bir kitap olduğu vurgusu yapılmasına, sürekli akledin üzerine düşünün denmesine rağmen ne yazıyorsa odur algısına sıkışıyor ya da yobazların elinde haklar ve yasaklar kitabı muamelesi görüyor. hele kadın bahsi geçince çok celalleniyorum. ya hu kutsal kitaplar insan içindir, nefsi yenip kamil olma yolunu gösteren bir uyarıcı kitaptır. bunu sağlayacak yaşam felsefesini anlamak ve uygulamak herkesin kendi tercihidir. biyoloji bilmeden, insanın aynı anda iki cinsiyetin de özelliklerini kendi içinde taşıyor olmasına dair gerekli bilgileri toplamadan öldürülmesi dövülmesi gerekeni içinde değil de dışında aramak nasıl bir egonun ürünüdür bilemiyorum. zaten o yüzden olacak ki eskiden belli bir düzeye gelmeyen belli sınavları geçemeyenlere kutsal bilgiler öğretilmezmiş.
neyse mevzuya dönersek tüm kainatı içinde barındırdığına inandığımız bir kutsal kitabı, kainata dair henüz burnumuzun ucunu (arkeoloji tarihi kaç bin yıllık? dünyadan bilim insanları uzayın ne kadarını görüyor?)bile göremiyorken anladığımızı iddia etmek, bu kadar büyük bilmişlik ya da tam tersi bilimin yarın ne diyeceğini bilmeden kitapla ortak bir zeminde buluşamayacağı yargısı. bilemiyorum çok bilgi girişinden beyinler error veriyor olabilir mi acaba? şu ilk başta bahsettiğimiz halden hale geçişi şahsınızı ilgilendiren mikro düzeyde ve manen ele alırsak aman diyim dikkat edin. aşağılara düşmeyin. *
devamını gör...
duman
çocukken kaan tangöze'nin adının duman olduğunu sanırdım. sonradan öğrendim ki duman grubun adı*. şarkıları insana dokunan, kaan tangöze'nin farklı yorumuyla şahlanan şahane grup.
ergenlik zamanlarımda en çok dinlediğim parça ise;
ergenlik zamanlarımda en çok dinlediğim parça ise;
devamını gör...
fitoplankton
plankton topluluğuna ait olan ototrof canlılardır. okyanus, deniz ve tatlı sularda yaşarlar.
çıplak gözle görülemezler ancak bir araya gelerek topluluk oluşturduklarında yapılarındaki klorofil sayesinde suya yeşil renk verirler.
besin kaynağı olmak bakımından da besin zincirinin önemli bir halkasını oluştururlar. okyanuslardaki neredeyse bütün besin döngülerinin temelinde fitoplanktonlar vardır.
çıplak gözle görülemezler ancak bir araya gelerek topluluk oluşturduklarında yapılarındaki klorofil sayesinde suya yeşil renk verirler.
besin kaynağı olmak bakımından da besin zincirinin önemli bir halkasını oluştururlar. okyanuslardaki neredeyse bütün besin döngülerinin temelinde fitoplanktonlar vardır.
devamını gör...
susmak
"sessiz kalmak, kırıldığını göstermenin en iyi yoludur"
-tomris uyar
ben de kızdığımda bağırır çağırırım da asıl kırıldığımda susarım.
-tomris uyar
ben de kızdığımda bağırır çağırırım da asıl kırıldığımda susarım.
devamını gör...
iyi geceler tatlı prens
bir pierre charras romanıdır.
biz dünyaya gelmeden önce, yarattıklarına kayıtsız bir yazarın kaleminden dökülmüş bir kahraman bekler bizi. biz varolmaya başlayınca onun da dünyadaki görevi başlamış olur. yol göstermek görevlerinden biridir elbette, ama daha çok, korumak bizi. acz içinde korkulacak kadar büyük bu gezegene gözyaşları ve mutluluk nidaları arasında geldiğimizde bizim için orda bekleyen bu gönüllü muhafız, yardıma hazırdır.
biz doğmadan önce zorunlu olarak tayin edildiği kahramanlık görevi zaman geçtikçe gönüllü hale dönüşür. önce o dev bir adamdır önümüz sıra yürüyen, sonra yanımızda yürüyen bir dev olur. ve zamanla, nankörlük sözcüğünün sözlük anlamını öğrenmeye başladıkça önde giden biz oluruz ve o dev adamın gitgide küçüldüğü yanılsamasına kapılırız. uzun süreli bu yanılsama yerin hayalkırıklıklarına bıraktığında, bir pişmanlık dalgası çarpar bedenimize ki iş işten geçmiş olur çoğu zaman. kim ne derse desin, kahramanlarımız babalarımızdır. onlara en çok kızdığımız anlar, yanımızda olmalarını en çok istediğimiz anlardı, en çok; onları ne kadar sevdiğimizi söyleyemediğimiz zamanlar bizi sevmediklerini düşünürüz, onlardan nefret etmeye başladığımızda artık onların aynısı olmuşuzdur bile, ki bu nefret tiyatrosu sahtelikten başka bir şey değildir.
pierre charras, on dokuz saniye‘den sonra bu sefer bir başka kitabıyla odama konuk oldu. onun hakkında uzun bir yazı yazmak isterdim ama kısa romanlar yazan bu yazara haksızlık etmiş olmak istemem asla. bu romanda pierre charras bir baba-oğul öyküsü anlatıyor bize. tanrıyla arası ikizinin ölümünden sonra açılan bir baba ile ona olan sevgisini bir türlü ifade edememiş bir oğulun çekişmeleri. babanın ölümünün ardından oğulun onun izini sürüp, anılar ve tahminler eşiliğinde babasıyla konuşmaları. annesinin babasına olan büyük aşkı ve 17 senelik beyhude bekleyişi. babanı oğlunda gördükleri ve oğulun zamanında anlayamadıkları.
romanı okurken içinizi garip bir korku kaplayacak. bir kaybetme korkusu, zaten kaybetmiş olanlarda ince bir sızı. romanı okuyunca babanız yakınınızda ise ona sarılın ve hiçbir şey söylemeyin, uzaktaysa bir telefonla ona, onu sevdiğinizi söyleyin, bir yerlerde sizi bekliyorsa, pencereyi açın ve ona “iyi geceler” dileyin.pierre charras’ın diğer romanında yaptığı gibi bir sürprizle bizi roman sonuna doğru yolculayışı kendisine olan hayranlığı artıracak cinsten. charras romana diderot’dan bir alıntı ile başlamış ben de yazımı bu alıntıyla bitirmek isterim:
“görmeden yazıyorum…bütün boşlukları sizi seviyorum ile doldurun.” iyi geceler sevgili babacığım…”
biz dünyaya gelmeden önce, yarattıklarına kayıtsız bir yazarın kaleminden dökülmüş bir kahraman bekler bizi. biz varolmaya başlayınca onun da dünyadaki görevi başlamış olur. yol göstermek görevlerinden biridir elbette, ama daha çok, korumak bizi. acz içinde korkulacak kadar büyük bu gezegene gözyaşları ve mutluluk nidaları arasında geldiğimizde bizim için orda bekleyen bu gönüllü muhafız, yardıma hazırdır.
biz doğmadan önce zorunlu olarak tayin edildiği kahramanlık görevi zaman geçtikçe gönüllü hale dönüşür. önce o dev bir adamdır önümüz sıra yürüyen, sonra yanımızda yürüyen bir dev olur. ve zamanla, nankörlük sözcüğünün sözlük anlamını öğrenmeye başladıkça önde giden biz oluruz ve o dev adamın gitgide küçüldüğü yanılsamasına kapılırız. uzun süreli bu yanılsama yerin hayalkırıklıklarına bıraktığında, bir pişmanlık dalgası çarpar bedenimize ki iş işten geçmiş olur çoğu zaman. kim ne derse desin, kahramanlarımız babalarımızdır. onlara en çok kızdığımız anlar, yanımızda olmalarını en çok istediğimiz anlardı, en çok; onları ne kadar sevdiğimizi söyleyemediğimiz zamanlar bizi sevmediklerini düşünürüz, onlardan nefret etmeye başladığımızda artık onların aynısı olmuşuzdur bile, ki bu nefret tiyatrosu sahtelikten başka bir şey değildir.
pierre charras, on dokuz saniye‘den sonra bu sefer bir başka kitabıyla odama konuk oldu. onun hakkında uzun bir yazı yazmak isterdim ama kısa romanlar yazan bu yazara haksızlık etmiş olmak istemem asla. bu romanda pierre charras bir baba-oğul öyküsü anlatıyor bize. tanrıyla arası ikizinin ölümünden sonra açılan bir baba ile ona olan sevgisini bir türlü ifade edememiş bir oğulun çekişmeleri. babanın ölümünün ardından oğulun onun izini sürüp, anılar ve tahminler eşiliğinde babasıyla konuşmaları. annesinin babasına olan büyük aşkı ve 17 senelik beyhude bekleyişi. babanı oğlunda gördükleri ve oğulun zamanında anlayamadıkları.
romanı okurken içinizi garip bir korku kaplayacak. bir kaybetme korkusu, zaten kaybetmiş olanlarda ince bir sızı. romanı okuyunca babanız yakınınızda ise ona sarılın ve hiçbir şey söylemeyin, uzaktaysa bir telefonla ona, onu sevdiğinizi söyleyin, bir yerlerde sizi bekliyorsa, pencereyi açın ve ona “iyi geceler” dileyin.pierre charras’ın diğer romanında yaptığı gibi bir sürprizle bizi roman sonuna doğru yolculayışı kendisine olan hayranlığı artıracak cinsten. charras romana diderot’dan bir alıntı ile başlamış ben de yazımı bu alıntıyla bitirmek isterim:
“görmeden yazıyorum…bütün boşlukları sizi seviyorum ile doldurun.” iyi geceler sevgili babacığım…”
devamını gör...
günün sözü
"sıkılmak çağımızın hastalığı ve ilacı henüz bulunmadı."
bana müsade. herkese iyi sözlükler.
bana müsade. herkese iyi sözlükler.
devamını gör...
içindeki çocuğu besleyen yazarlar
insanın içinde hiç büyümeyen ömrünün bir yerinde takılıp kalan bir çocuk vardır.
ben onu besliyorum elimden geldikçe.
ben onu besliyorum elimden geldikçe.
devamını gör...
