iç ses ile konuşurken kullanılan hitap
lan gerizekalı, bak birader gibi sevgi dolu sözcüklerle hitap ediyorum kendime.
devamını gör...
izahı olmayan şeyin mizahı olur
akla ve mantığa uygun olmayan konulara gülüp geçmek gerektiğini ifade eden söz.
edit: ülkemizde ne yazık ki haddinden fazla kullanılır oldu bu yöntem. dalga geçmeyi bırakıp adam gibi tepki vermeyi unuttuk iyice.
***
novis ukdesidir
edit: ülkemizde ne yazık ki haddinden fazla kullanılır oldu bu yöntem. dalga geçmeyi bırakıp adam gibi tepki vermeyi unuttuk iyice.
***
novis ukdesidir
devamını gör...
geceye bir söz bırak
"bir insana vazgeçilmez olduğunu hissettirdiğinizde, ilk vazgeçeceği kişi siz olursunuz." - sigmund freud .
devamını gör...
nilgün marmara
leyla ile mecnun sayesinde kuş koysunlar yoluna şiirini öğrendiğim şair.
bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu.
hep böyle mi bu?
bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum,
kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer...
kafatasımın içini, bir küçük huzur adına
aynalarla kaplattım, ölü ben'im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden!
paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben.
oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.
niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına
niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına
niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?
"öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" bir çocuk demiş.
bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu.
hep böyle mi bu?
bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum,
kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer...
kafatasımın içini, bir küçük huzur adına
aynalarla kaplattım, ölü ben'im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden!
paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben.
oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.
niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına
niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına
niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?
"öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" bir çocuk demiş.
devamını gör...
aziz bey hadisesi
ayfer tunç “bir deliler evinin yalan yanlış anlatılan kısa tarihi” adlı romanıyla yazın dünyasına bir hareketlilik getirdi ama bence ayfer tunç’un en iyi kitabı “aziz bey hadisesi”dir ve bu öykü kitabının en iyi öyküsü de kitabın adını taşıyan öyküdür.
ayfer tunç bu kitapta bize 5 öykü anlatıyor. beş güzel öykü. kitabın ilk öyküsü ve adaşı olan “aziz bey hadisesi”de tanburi aziz bey’in ölümünden sonra hikaye başa sarılarak anlatılıyor. birçok raslantı aziz bey’in hayatını şekillendiriyor.
aziz bey’in kişiliği dedesinin ve babasının kişiliğinin bir karmasıdır. gururludur aziz bey ve duyguludur da. babasına kafa tutup sevdiği kızın ardından beyrut’a gider, kızdan yüz bulamayınca, dil bilmez, iz bilmez ortalarda kalır. bir ermeni ona yardım eder ve tanbur çalarak hayatını kazanmasını sağlar. babası aziz bey’in tanbur çalmasına oldum olası karşıdır. ama aziz bey’in hayata kalması için tanbur çalması şarttır. ki bu cümle çok önemlidir.aziz bey istanbul’a döndüğünde annesini ölmüş bulur ve babası tarafından affedilmez. babası ölenen kadar onu affetmeyecektir.
aziz bey istanbul’da bir üstad olarak yaşamını sürdürür aynı gece birçok yerde sahne aldığı olur ve bu debdebe salaş meyhanelerde son bulur. son çalıştığı meyhaneden saygılı bir şekilde kovulmaya çalışsa da hüznü ve gururu buna engel olur ama sonunda yaka paça atıldığında, artık yaşamasına gerek kalmamıştır çünkü aziz bey’in hayata kalması için tanbur çalması şarttır.
diğer bir “kadın hikayeleri yüzünden” de kendi halinde bir esnaf olan bir adamın, yan dükkana taşınan kız düşkünü esnafla bir akşam felekten gece çalmasıyla başlar.o adamın kadınlarla olan münasebetinden ve eve geç kaldığında karısının yüzündeki merak ve endişeden büyük haz alan adam, her gece yeni senaryolar kurguluyıp, karısını kadınlarla ilişkisi olduğuna inandırır. bu esnafımızın küçük oyunudur. ama bu oyun kontrolden çıkınca karısının kendini asmasıyla son bulur;
“…ama kalbi olan bir kadındı. ben yok sandım.”
soğuktan kurtulmak için bir hamam giren semavi bey’in öyküsünün adı “soğuk geçen bir kış”tır. semavi bey karısına o kadar düşkündür ki onu bir saniye yalnız bırakmaz. lafın gelişi değil gerçekten bir saniye bile yanından ayrılmaz. artık bu dayanılmaz hale geldiğinde kadın semavi bey’e beni hiç bırkamayacak mısın diye sorar, semavi bey bin saniye bile deyip aşkını ispat ettiğinde kadının elindeki gaz lambası yere düşer ve kadın alev alır. o günden sonra semavi bey ateşe dayanamaz. ısınmak için gittiği hamamda karısına kavuştuğunda bunlar geçmektedir aklından.
diğer üç öykü de yukarıda anlatılanlar kadar kaliteli ve okunmaya değer. bu öyküler bulup okumak sana düşer. kırmızı azap, gerçekle kurguyu birbirine karıştırır mesela; bir kar yolcusu kurtlarla garip bir oyun oyanayan adamın aşk öyküsüdür; mikail’in kalbi durdu ise hem aşk hem düşmanlıkla karılmış muzip ve hüzünlü bir öyküdür. benden bu kadar, gerisi sana kalmış…
ayfer tunç bu kitapta bize 5 öykü anlatıyor. beş güzel öykü. kitabın ilk öyküsü ve adaşı olan “aziz bey hadisesi”de tanburi aziz bey’in ölümünden sonra hikaye başa sarılarak anlatılıyor. birçok raslantı aziz bey’in hayatını şekillendiriyor.
aziz bey’in kişiliği dedesinin ve babasının kişiliğinin bir karmasıdır. gururludur aziz bey ve duyguludur da. babasına kafa tutup sevdiği kızın ardından beyrut’a gider, kızdan yüz bulamayınca, dil bilmez, iz bilmez ortalarda kalır. bir ermeni ona yardım eder ve tanbur çalarak hayatını kazanmasını sağlar. babası aziz bey’in tanbur çalmasına oldum olası karşıdır. ama aziz bey’in hayata kalması için tanbur çalması şarttır. ki bu cümle çok önemlidir.aziz bey istanbul’a döndüğünde annesini ölmüş bulur ve babası tarafından affedilmez. babası ölenen kadar onu affetmeyecektir.
aziz bey istanbul’da bir üstad olarak yaşamını sürdürür aynı gece birçok yerde sahne aldığı olur ve bu debdebe salaş meyhanelerde son bulur. son çalıştığı meyhaneden saygılı bir şekilde kovulmaya çalışsa da hüznü ve gururu buna engel olur ama sonunda yaka paça atıldığında, artık yaşamasına gerek kalmamıştır çünkü aziz bey’in hayata kalması için tanbur çalması şarttır.
diğer bir “kadın hikayeleri yüzünden” de kendi halinde bir esnaf olan bir adamın, yan dükkana taşınan kız düşkünü esnafla bir akşam felekten gece çalmasıyla başlar.o adamın kadınlarla olan münasebetinden ve eve geç kaldığında karısının yüzündeki merak ve endişeden büyük haz alan adam, her gece yeni senaryolar kurguluyıp, karısını kadınlarla ilişkisi olduğuna inandırır. bu esnafımızın küçük oyunudur. ama bu oyun kontrolden çıkınca karısının kendini asmasıyla son bulur;
“…ama kalbi olan bir kadındı. ben yok sandım.”
soğuktan kurtulmak için bir hamam giren semavi bey’in öyküsünün adı “soğuk geçen bir kış”tır. semavi bey karısına o kadar düşkündür ki onu bir saniye yalnız bırakmaz. lafın gelişi değil gerçekten bir saniye bile yanından ayrılmaz. artık bu dayanılmaz hale geldiğinde kadın semavi bey’e beni hiç bırkamayacak mısın diye sorar, semavi bey bin saniye bile deyip aşkını ispat ettiğinde kadının elindeki gaz lambası yere düşer ve kadın alev alır. o günden sonra semavi bey ateşe dayanamaz. ısınmak için gittiği hamamda karısına kavuştuğunda bunlar geçmektedir aklından.
diğer üç öykü de yukarıda anlatılanlar kadar kaliteli ve okunmaya değer. bu öyküler bulup okumak sana düşer. kırmızı azap, gerçekle kurguyu birbirine karıştırır mesela; bir kar yolcusu kurtlarla garip bir oyun oyanayan adamın aşk öyküsüdür; mikail’in kalbi durdu ise hem aşk hem düşmanlıkla karılmış muzip ve hüzünlü bir öyküdür. benden bu kadar, gerisi sana kalmış…
devamını gör...
yazarların sözlüğün başından beri kaç kişiyle mesajlaştığı
arkadaşlar, siz niye her şeyin çetelesini tutuyorsunuz arkadaşlar?
devamını gör...
divan-ı berid
anadolu selçuklularında posta ve haberleşme işleriyle uğraşan divan.
devamını gör...
tarhana çorbası
temelde bir tür kurutulmuş domates çorbası. ege usulü, kuru biberli ve kuru börülceli hazırlananı damaklara şenlik olur, bulursanız da şanslısınızdır.
soğuk havalarda ilaç gibi geldiği kesindir, sürekli el altında oluşu harika olur. gurbet ellerde imdadıma yetişmişliği vardır ki ömür boyu minnet duyarım yapana ve pişirene. şöyle ki evden çok uzak bulunduğum bir kış döneminde yanımda bir yarım kilo götürmüştüm tarhanadan. havalar dengesizleşip boğazım tırmalandıkça ben burdayım demişti adeta. kaldığım yerde öyle evdeki gibi tencere tava da yoktu, bir mikrodalga fırınla idare ediyorduk. hal böyleyken o çorba illa ki yapılacak deyip pratik bir yöntem bulmuştum. derin bir kasenin içine iki dolu yemek kaşığı ekleyip küçük bir bardak suyla iyice karıştırır, bir dakikalığına mikrodalganın en yüksek derecesinde ısıtırdım. çıkarıp yarım bardak daha su ekleyip tekrar karıştırır, bir dakika daha aynı derecede ısıttıktan sonra aynı işlemi üçüncü kez tekrarlayınca * içilebilir kıvamda bir kase çorba hazır olurdu. elbette evde tereyağlı, kuru börülceli ve biberli hazırlananın yerini tutmazdı ama hiç olmamasından da iyi olurdu. kase içine kıyılmış beyaz ya da süzme peynir koyup üzerine sıcak çorbayı ekleyince de değişik bir domates çorbası lezzeti almak olası, peynir bir tür krema tadı çıkarıyor ortaya.
bunun bir de yalancı versiyonu var, onda da normal domates çorbası yapar gibi iki yemek kaşığı tereyağında üç silme yemek kaşığı unu kavuruyoruz, bir buçuk yemek kaşığı salça ile biraz pul biberi de ekleyip iyice çeviriyoruz tencerede. üzerine kıvamına göre 5-6 bardak su ekleyip topaklanmasın diye çırparak karıştırıyoruz. su kaynamadan bir kase yoğurdu da tenceredeki sudan kaseye alıp azaz azar ılıştırarak ayran kıvamına getirdikten sonra tencereye ekliyoruz. kaynadıktan sonra da nane ve tuz ekleyince çorba hazır oluyor. ihtiyaçtan ya da keyiften türlü çeşit çorba çıkaran anadolu kültüründe azıcık kurcalayınca ne tarifler çıkıyor, şaşırmamak mümkün değil.
millet instagramda buzlu soğuk kahve, granita, sangria paylaşırken bana burda çorba tarifi verdiren, haziranda bile hala soğuk giden havalar daha ne yapmaz merak içindeyim diyerek bu girdinin sonuna geliyoruz. o yaz buraya gelecek, evet.*
soğuk havalarda ilaç gibi geldiği kesindir, sürekli el altında oluşu harika olur. gurbet ellerde imdadıma yetişmişliği vardır ki ömür boyu minnet duyarım yapana ve pişirene. şöyle ki evden çok uzak bulunduğum bir kış döneminde yanımda bir yarım kilo götürmüştüm tarhanadan. havalar dengesizleşip boğazım tırmalandıkça ben burdayım demişti adeta. kaldığım yerde öyle evdeki gibi tencere tava da yoktu, bir mikrodalga fırınla idare ediyorduk. hal böyleyken o çorba illa ki yapılacak deyip pratik bir yöntem bulmuştum. derin bir kasenin içine iki dolu yemek kaşığı ekleyip küçük bir bardak suyla iyice karıştırır, bir dakikalığına mikrodalganın en yüksek derecesinde ısıtırdım. çıkarıp yarım bardak daha su ekleyip tekrar karıştırır, bir dakika daha aynı derecede ısıttıktan sonra aynı işlemi üçüncü kez tekrarlayınca * içilebilir kıvamda bir kase çorba hazır olurdu. elbette evde tereyağlı, kuru börülceli ve biberli hazırlananın yerini tutmazdı ama hiç olmamasından da iyi olurdu. kase içine kıyılmış beyaz ya da süzme peynir koyup üzerine sıcak çorbayı ekleyince de değişik bir domates çorbası lezzeti almak olası, peynir bir tür krema tadı çıkarıyor ortaya.
bunun bir de yalancı versiyonu var, onda da normal domates çorbası yapar gibi iki yemek kaşığı tereyağında üç silme yemek kaşığı unu kavuruyoruz, bir buçuk yemek kaşığı salça ile biraz pul biberi de ekleyip iyice çeviriyoruz tencerede. üzerine kıvamına göre 5-6 bardak su ekleyip topaklanmasın diye çırparak karıştırıyoruz. su kaynamadan bir kase yoğurdu da tenceredeki sudan kaseye alıp azaz azar ılıştırarak ayran kıvamına getirdikten sonra tencereye ekliyoruz. kaynadıktan sonra da nane ve tuz ekleyince çorba hazır oluyor. ihtiyaçtan ya da keyiften türlü çeşit çorba çıkaran anadolu kültüründe azıcık kurcalayınca ne tarifler çıkıyor, şaşırmamak mümkün değil.
millet instagramda buzlu soğuk kahve, granita, sangria paylaşırken bana burda çorba tarifi verdiren, haziranda bile hala soğuk giden havalar daha ne yapmaz merak içindeyim diyerek bu girdinin sonuna geliyoruz. o yaz buraya gelecek, evet.*
devamını gör...
köyde yaşama isteği
pek tanıdık bir istektir.
ege'de olursa tadından yenmez.
bir dönem marmara'da bir köyde 5, 6 sene yaşamışlığım var.
su yoktu su, her yer çamurdu. dağda bayırda inek peşlerinde koştum hey heyyyy.
yani marmar'a deyince sanmayın ki tatil köyü.
neyse bir kaç sene içinde şehir değiştirmeyi düşünüyorum.* tavsiye alırım.*
ege'de olursa tadından yenmez.
bir dönem marmara'da bir köyde 5, 6 sene yaşamışlığım var.
su yoktu su, her yer çamurdu. dağda bayırda inek peşlerinde koştum hey heyyyy.
yani marmar'a deyince sanmayın ki tatil köyü.
neyse bir kaç sene içinde şehir değiştirmeyi düşünüyorum.* tavsiye alırım.*
devamını gör...
ölü başlıkları diriltme hareketi
iyi insanlar atlara binip henüz gitmemişler dedirten başlık.
devamını gör...
genç werther'in acıları
''böyle mi olmalıydı: insanın mutluluğu, aynı zamanda kederinin kaynağı mı olmalıydı?
yaşam dolu doğanın içinde yüreğimi saran içten ve sıcak duygular, beni bir zamanlar öyle sevinçlere boğuyor, çevremdeki dünyayı benim için öyle bir cennete dönüştürüyordu ki; ama şimdi bu duygular, hiçbir yerde peşimi bırakmayan dayanılmaz bir işkence, bana acı çektiren bir hayalet haline dönüştü.''
devamını gör...
uzun yaşamanın sırrı
iyi bir genetik mirasa sahip olup, gamsız kişilik yapısıyla, ideal kiloda olmaktır.
devamını gör...
köylülük belirtileri
medeniyetsizliği köylülük diye nitelendirip kendi sanki bir haltmış gibi köylüyü aşağılayıcı nitelikte madde madde yazı yazmak mesela.
devamını gör...
ne ekersen onu biçersin
devamını gör...
evan almighty
evan hırslı, her şeyin kontrolünde olmasını isteyen bir adamdır. senatör olduktan sonra zengin bir mahallede kocaman bir ev alır. evan saatinin alarmı 7.00 olmasına rağmen 6.14 olunca çalmaya başlar. 614 rakamı her yerde karşısına çıkmaya başlar. evinin numarası 416 iken 614 olur. resmi plakasında 614 rakamı karşısına çıkar. incili eline alır ve 614 rakamının sırrını öğrenir.
" kendine gofer ağacından bir gemi yap. içini dışını ziftle, içeriye kamaralar yap."
evan bunun bir saçmalık olduğunu düşünür ama bir zaman sonra tanrı olduğunu söyleyen bir adamla her yerde karşılaşır. evan delirmek üzereyken artık pes eder ve olaylar gelişir.

bu film bruce almighty filminin ikincisiymiş. bunu bilmeden izlemiş oldum. ana tema aynı olsa da hikayeler farklı sanırım. birbirinden bağımsız izlenebilirmiş gibi geldi bana. film komedi ve çocuk kategorisinde geçiyor. daha çok ironik bir film.
bence verilmek istenen mesaj günümüzde tanrının tufan göndermeyeceği, insanların zaten kendi tufanlarını kendi elleriyle inşa ettikleriydi. boş vakti çok olanlar bu film ile değerlendirebilir.
" kendine gofer ağacından bir gemi yap. içini dışını ziftle, içeriye kamaralar yap."
evan bunun bir saçmalık olduğunu düşünür ama bir zaman sonra tanrı olduğunu söyleyen bir adamla her yerde karşılaşır. evan delirmek üzereyken artık pes eder ve olaylar gelişir.

bu film bruce almighty filminin ikincisiymiş. bunu bilmeden izlemiş oldum. ana tema aynı olsa da hikayeler farklı sanırım. birbirinden bağımsız izlenebilirmiş gibi geldi bana. film komedi ve çocuk kategorisinde geçiyor. daha çok ironik bir film.
bence verilmek istenen mesaj günümüzde tanrının tufan göndermeyeceği, insanların zaten kendi tufanlarını kendi elleriyle inşa ettikleriydi. boş vakti çok olanlar bu film ile değerlendirebilir.
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
karlı sabahlara uyanmak dileğiyle...
open.spotify.com/track/3ApU...
open.spotify.com/track/3ApU...
devamını gör...



