tarhana çorbası
temelde bir tür kurutulmuş domates çorbası. ege usulü, kuru biberli ve kuru börülceli hazırlananı damaklara şenlik olur, bulursanız da şanslısınızdır.
soğuk havalarda ilaç gibi geldiği kesindir, sürekli el altında oluşu harika olur. gurbet ellerde imdadıma yetişmişliği vardır ki ömür boyu minnet duyarım yapana ve pişirene. şöyle ki evden çok uzak bulunduğum bir kış döneminde yanımda bir yarım kilo götürmüştüm tarhanadan. havalar dengesizleşip boğazım tırmalandıkça ben burdayım demişti adeta. kaldığım yerde öyle evdeki gibi tencere tava da yoktu, bir mikrodalga fırınla idare ediyorduk. hal böyleyken o çorba illa ki yapılacak deyip pratik bir yöntem bulmuştum. derin bir kasenin içine iki dolu yemek kaşığı ekleyip küçük bir bardak suyla iyice karıştırır, bir dakikalığına mikrodalganın en yüksek derecesinde ısıtırdım. çıkarıp yarım bardak daha su ekleyip tekrar karıştırır, bir dakika daha aynı derecede ısıttıktan sonra aynı işlemi üçüncü kez tekrarlayınca * içilebilir kıvamda bir kase çorba hazır olurdu. elbette evde tereyağlı, kuru börülceli ve biberli hazırlananın yerini tutmazdı ama hiç olmamasından da iyi olurdu. kase içine kıyılmış beyaz ya da süzme peynir koyup üzerine sıcak çorbayı ekleyince de değişik bir domates çorbası lezzeti almak olası, peynir bir tür krema tadı çıkarıyor ortaya.
bunun bir de yalancı versiyonu var, onda da normal domates çorbası yapar gibi iki yemek kaşığı tereyağında üç silme yemek kaşığı unu kavuruyoruz, bir buçuk yemek kaşığı salça ile biraz pul biberi de ekleyip iyice çeviriyoruz tencerede. üzerine kıvamına göre 5-6 bardak su ekleyip topaklanmasın diye çırparak karıştırıyoruz. su kaynamadan bir kase yoğurdu da tenceredeki sudan kaseye alıp azaz azar ılıştırarak ayran kıvamına getirdikten sonra tencereye ekliyoruz. kaynadıktan sonra da nane ve tuz ekleyince çorba hazır oluyor. ihtiyaçtan ya da keyiften türlü çeşit çorba çıkaran anadolu kültüründe azıcık kurcalayınca ne tarifler çıkıyor, şaşırmamak mümkün değil.
millet instagramda buzlu soğuk kahve, granita, sangria paylaşırken bana burda çorba tarifi verdiren, haziranda bile hala soğuk giden havalar daha ne yapmaz merak içindeyim diyerek bu girdinin sonuna geliyoruz. o yaz buraya gelecek, evet.*
soğuk havalarda ilaç gibi geldiği kesindir, sürekli el altında oluşu harika olur. gurbet ellerde imdadıma yetişmişliği vardır ki ömür boyu minnet duyarım yapana ve pişirene. şöyle ki evden çok uzak bulunduğum bir kış döneminde yanımda bir yarım kilo götürmüştüm tarhanadan. havalar dengesizleşip boğazım tırmalandıkça ben burdayım demişti adeta. kaldığım yerde öyle evdeki gibi tencere tava da yoktu, bir mikrodalga fırınla idare ediyorduk. hal böyleyken o çorba illa ki yapılacak deyip pratik bir yöntem bulmuştum. derin bir kasenin içine iki dolu yemek kaşığı ekleyip küçük bir bardak suyla iyice karıştırır, bir dakikalığına mikrodalganın en yüksek derecesinde ısıtırdım. çıkarıp yarım bardak daha su ekleyip tekrar karıştırır, bir dakika daha aynı derecede ısıttıktan sonra aynı işlemi üçüncü kez tekrarlayınca * içilebilir kıvamda bir kase çorba hazır olurdu. elbette evde tereyağlı, kuru börülceli ve biberli hazırlananın yerini tutmazdı ama hiç olmamasından da iyi olurdu. kase içine kıyılmış beyaz ya da süzme peynir koyup üzerine sıcak çorbayı ekleyince de değişik bir domates çorbası lezzeti almak olası, peynir bir tür krema tadı çıkarıyor ortaya.
bunun bir de yalancı versiyonu var, onda da normal domates çorbası yapar gibi iki yemek kaşığı tereyağında üç silme yemek kaşığı unu kavuruyoruz, bir buçuk yemek kaşığı salça ile biraz pul biberi de ekleyip iyice çeviriyoruz tencerede. üzerine kıvamına göre 5-6 bardak su ekleyip topaklanmasın diye çırparak karıştırıyoruz. su kaynamadan bir kase yoğurdu da tenceredeki sudan kaseye alıp azaz azar ılıştırarak ayran kıvamına getirdikten sonra tencereye ekliyoruz. kaynadıktan sonra da nane ve tuz ekleyince çorba hazır oluyor. ihtiyaçtan ya da keyiften türlü çeşit çorba çıkaran anadolu kültüründe azıcık kurcalayınca ne tarifler çıkıyor, şaşırmamak mümkün değil.
millet instagramda buzlu soğuk kahve, granita, sangria paylaşırken bana burda çorba tarifi verdiren, haziranda bile hala soğuk giden havalar daha ne yapmaz merak içindeyim diyerek bu girdinin sonuna geliyoruz. o yaz buraya gelecek, evet.*
devamını gör...
sihirli hafıza numarası 7
psikolog george miller 1956 yılında, 7 rakamının zihinde bilgi tutarken ya da gazete okurken anahtar sayı olduğunu iddia etti. kimi zaman daha çok kimi zaman da daha az; fakat rakam her zaman 7 civarındaydı. miller bunun üzerine kısa süreli hafızada tutulabilecek sayının ‘sihirli’ 7 olduğu kuramını geliştirdi.
yakın dönemdeki çalışmalar insanların grup şeklinde bilgileri kısa süreli hafızada tutabildiklerini (normalden daha fazla bilgiyi içerebildiği halde) ve bunların da 7 rakamıyla ilişkili olduğunu buldular. belki de insanların kültürel inanç sistemlerinde 7’nin özellikle önemli olmasının nedeni budur!
benim içinde bu teori geçerli diyebilirim. ayın 7 sinde doğanları unutmam mesela.
(bkz: sihirli sayı)
yakın dönemdeki çalışmalar insanların grup şeklinde bilgileri kısa süreli hafızada tutabildiklerini (normalden daha fazla bilgiyi içerebildiği halde) ve bunların da 7 rakamıyla ilişkili olduğunu buldular. belki de insanların kültürel inanç sistemlerinde 7’nin özellikle önemli olmasının nedeni budur!
benim içinde bu teori geçerli diyebilirim. ayın 7 sinde doğanları unutmam mesela.
(bkz: sihirli sayı)
devamını gör...
aptallarla tartışmaktan vazgeçme eşiği
bazı başlıklarda yaptığım eylem. paragraflarca yazıyorum, anlatıyorum. sonra anlamayacak ki diyip siliyorum. güzel bir etkinlik oluyor en azından yazarak rahatlıyorum.
devamını gör...
yalnızlığın en çok dokunduğu an
ağlarken kendi göz yaşını silmek..
devamını gör...
j.k. simmons
the tomorrow war filminde kendisini vücut çalışmış olarak gördüğümüz aktör. yalan yok, bir anlığına “kim ya bu adam” dedirtti bana.
tabi akıllarda örümcek adam filmindeki o meşhur kahkahası ile kaldığından ötürü başka rollerde çok garipsiyorum.:)
bunun haricinde birçok yapımda seslendirme de yapmakta. bunlardan birkaçı;
kung fu panda 3
zootopia
legend of korra
the invincible
bu sene yayınlanan justice league snyder cut filminde ise james gordon rolünde ufak da olsa görme fırsatı bulduk. çizgi romanlardaki james gordon tiplemesini andırıyordu bana göre tarzı ve hareketleri. zack abimiz dc’den onayı alırsa kendisini daha uzun süre aynı rolde göreceğimize inanıyorum.
spider man filmindeki ikonik rolünden bahsetmiştik. son gelişmelerden sonra spider-verse olayı kesinlemiş gibi. bu olay bugüne kadar izlediğimiz 3 ayrı spider man filminin oyuncularının tek filmde buluşması gibi.
böyle olunca, toby maguire ve simmons’ı yine aynı rollerde göreceğimiz kesinleşti gibi.
umarım tekrar sergiler o kahkahasını:)
kendisi whiplash filmindeki rolüyle de pek beğenilmişti fakat henüz izleme fırsatı bulamadım.
son olarak the invincible animasyon filmindeki “nolan greyson” karakterini canlandırdı sesiyle. ama yok böyle uyuz bir karakter… resmen nefret ettim. tam suratına yumruk çakılası olmuş hatta. bunda simmons abimizin canlandırma performansının da etkisi olmuş diyebilirim.
tabi akıllarda örümcek adam filmindeki o meşhur kahkahası ile kaldığından ötürü başka rollerde çok garipsiyorum.:)
bunun haricinde birçok yapımda seslendirme de yapmakta. bunlardan birkaçı;
kung fu panda 3
zootopia
legend of korra
the invincible
bu sene yayınlanan justice league snyder cut filminde ise james gordon rolünde ufak da olsa görme fırsatı bulduk. çizgi romanlardaki james gordon tiplemesini andırıyordu bana göre tarzı ve hareketleri. zack abimiz dc’den onayı alırsa kendisini daha uzun süre aynı rolde göreceğimize inanıyorum.
spider man filmindeki ikonik rolünden bahsetmiştik. son gelişmelerden sonra spider-verse olayı kesinlemiş gibi. bu olay bugüne kadar izlediğimiz 3 ayrı spider man filminin oyuncularının tek filmde buluşması gibi.
böyle olunca, toby maguire ve simmons’ı yine aynı rollerde göreceğimiz kesinleşti gibi.
umarım tekrar sergiler o kahkahasını:)
kendisi whiplash filmindeki rolüyle de pek beğenilmişti fakat henüz izleme fırsatı bulamadım.
son olarak the invincible animasyon filmindeki “nolan greyson” karakterini canlandırdı sesiyle. ama yok böyle uyuz bir karakter… resmen nefret ettim. tam suratına yumruk çakılası olmuş hatta. bunda simmons abimizin canlandırma performansının da etkisi olmuş diyebilirim.
devamını gör...
gazetelerden kupon kesmiş nesil
bir de kuponu kaçıranlar ve kupon kesemeyenler ürünü kaçırmasınlar diye gazeteler bazen de mega kupon veriyordu.
devamını gör...
yazarların kendini sevmeme nedeni
kendimi sevemiyorum çünkü her seferinde dönüp dolaşıp karanlığa park ediyorum. ruhum mutsuzluğun saatinde durmuş sanki ve benim yeni bir pil alacak iradem yokmuş gibi. hey dostum toparlansan iyi olur!
devamını gör...
bakir olmayan erkekle evlenir misin sorunsalı
evlenirdim, evlenme kararı almak cinsel tecrübeden çok daha geniş bir kriterler silsilesi sonunda olur diye cevaplayacağım sorunsaldır.
bakir erkekle de evlenirdim ama.
tabi ki şunlar önemli: bu kişi neden bakir, kaç yaşında, cinsel duygularını sağlıklı biçimde kontrol etmiş mi yoksa içinde öfke doğarak bastırmış mı?
bunlardan artı not alırsa cinsel tecrübe hiç önemli değil. çift karşılıklı emekle öğrenir cinsellik işini. giderek de daha iyi olurlar. hayat boyu sürecek şeyden bahsediyoruz, aceleye gerek yok.
kendiniz gibi olmayan kişiler hakkında bağnaz olmayın arkadaşlar. ben dini sebeplerle, zina olduğunu düşündüğü için evlenene kadar bakir kalan gayet de iyi huylu, efendi, becerikli, iş güç sahibi erkekler gördüm. sayıları az ancak imkansız değil.
benim için evlenmeden çok hızlı hayat yaşamış erkekler daha korkutucu bir eş olurdu mesela. neden, çünkü gezip tozmanın, başka başka bedenlerin tadına varmış bir kere. aşık oldu duruldu diyelim, kaç sene sürecek bu aşk? aşkı bittikten sonra eski hareketli günleri özlemeyecek mi? en basitinden bir yemeğin tadını bilen mi onu daha çok ister hiç tatmamış olan mı?
evlilik çok zor şey be azizim…
bakir erkekle de evlenirdim ama.
tabi ki şunlar önemli: bu kişi neden bakir, kaç yaşında, cinsel duygularını sağlıklı biçimde kontrol etmiş mi yoksa içinde öfke doğarak bastırmış mı?
bunlardan artı not alırsa cinsel tecrübe hiç önemli değil. çift karşılıklı emekle öğrenir cinsellik işini. giderek de daha iyi olurlar. hayat boyu sürecek şeyden bahsediyoruz, aceleye gerek yok.
kendiniz gibi olmayan kişiler hakkında bağnaz olmayın arkadaşlar. ben dini sebeplerle, zina olduğunu düşündüğü için evlenene kadar bakir kalan gayet de iyi huylu, efendi, becerikli, iş güç sahibi erkekler gördüm. sayıları az ancak imkansız değil.
benim için evlenmeden çok hızlı hayat yaşamış erkekler daha korkutucu bir eş olurdu mesela. neden, çünkü gezip tozmanın, başka başka bedenlerin tadına varmış bir kere. aşık oldu duruldu diyelim, kaç sene sürecek bu aşk? aşkı bittikten sonra eski hareketli günleri özlemeyecek mi? en basitinden bir yemeğin tadını bilen mi onu daha çok ister hiç tatmamış olan mı?
evlilik çok zor şey be azizim…
devamını gör...
bir ülkenin gelişmişlik seviyesini gösteren detaylar
kadının yeri.
haberlerde tartışılan konular.
sanata verilen değer.
dizilerinin konuları.
haberlerde tartışılan konular.
sanata verilen değer.
dizilerinin konuları.
devamını gör...
sonradan pişman olunan şeyler
bir anlık sinirle söylenen sözler.
devamını gör...
umut
bir kişide şu klişeyi yapmadı ya helal olsun. (bkz: fakirin ekmeği).
devamını gör...
hem çirkin olup hem profiline foto koyan yazar
biri para para diye ağlar. öbürü yüzü mayın tarlası gibiyken çirkinlikten falan bahseder.
oğlum allah sizi sayıyla mı verdi?
gidin dersinize çalışın, bakın okullar açılacak, gidin okul alışverişi falan yapın, hadi çocuğum.
oğlum allah sizi sayıyla mı verdi?
gidin dersinize çalışın, bakın okullar açılacak, gidin okul alışverişi falan yapın, hadi çocuğum.
devamını gör...
özlem duyulan kişi
annem. özlem kelimesi onunla bütünleşti. o da özlemle. ben gurbette değilim gurbet benim içimde demişti şair de.
devamını gör...
sevilmemek
bazen düşünüyorum. insanlar gerçekten birbirlerini hiç mi sevmiyorlar? herkes mi rol yapıyor?
ben seviyorum mesela, bazen bazı insanları çok seviyorum. onlar sevmiyor mu? hiç mi?
dostoyevski konuyu özetle şöyle açıklamış.
“kimse, seni sen olduğun için sevmeyecek; herkes seni, seni sevmenin onlara ne kadar yakışacağını düşündüğü için, yani kendileri için sevecek. ve bu da demek oluyor ki insan böyle yaparak yine kendini sevecek. sen hiç sevilmemiş olacaksın hikâyenin sonunda.”
ben seviyorum mesela, bazen bazı insanları çok seviyorum. onlar sevmiyor mu? hiç mi?
dostoyevski konuyu özetle şöyle açıklamış.
“kimse, seni sen olduğun için sevmeyecek; herkes seni, seni sevmenin onlara ne kadar yakışacağını düşündüğü için, yani kendileri için sevecek. ve bu da demek oluyor ki insan böyle yaparak yine kendini sevecek. sen hiç sevilmemiş olacaksın hikâyenin sonunda.”
devamını gör...
dış görünüşe önem vermiyorum diyen insan
tamamen realist bir görüşle söylüyorum ki, biri hakkında izlenim sahibi olmak için ilk 30 saniye derler. bunun yüzde 93’ü hal ve tavırları, %7’sini ise ne söylediği oluşturur.
yani herkes ilk etapta görünüşe dikkat eder. görünüşünü beğendiği birine ilk etapta daha çok şans verir. ama dediğim gibi bu ilk etap için geçerlidir.
sonrasında ne söylediği, ne düşündüğü, hayat görüşü, alışkanlıkları, huyu, kültürü gibi faktörler devreye girer. yani artık görünüş daha az önemli görünmeye başlar.
bazıları , dış görünüşünü beğenmedikleri kişiye ikinci şansı bile vermez. böyle düşünen kişiler için, yanlarındaki kişi de bir gösteriş malzemesidir. marka bir pantolon, pahalı bir çanta gibi.
ama bir kısım insan ise karşıdakine o şansı verir. tanımaya çalışır. huyuna bakar, davranışlarına bakar. o zaman dış görünüş önemsizleşir, araya artık sevgi girmiştir.
yani herkes ilk etapta görünüşe dikkat eder. görünüşünü beğendiği birine ilk etapta daha çok şans verir. ama dediğim gibi bu ilk etap için geçerlidir.
sonrasında ne söylediği, ne düşündüğü, hayat görüşü, alışkanlıkları, huyu, kültürü gibi faktörler devreye girer. yani artık görünüş daha az önemli görünmeye başlar.
bazıları , dış görünüşünü beğenmedikleri kişiye ikinci şansı bile vermez. böyle düşünen kişiler için, yanlarındaki kişi de bir gösteriş malzemesidir. marka bir pantolon, pahalı bir çanta gibi.
ama bir kısım insan ise karşıdakine o şansı verir. tanımaya çalışır. huyuna bakar, davranışlarına bakar. o zaman dış görünüş önemsizleşir, araya artık sevgi girmiştir.
devamını gör...
iyi parti'nin proje olma ihtimali
devamını gör...
can't take my eyes off you
bob crewe ve bob gaudio tarafından yazılan bir şarkıdır.
şarkı frank valli’nin 1967 yılında piyasaya sürdüğü teklisi için yazılmış ve sene boyu listelerde yerini almıştır. bob crewe ve bob gaudio’nun şarkısı frank valli’nin muhteşem yorumu ile birleşince ortaya enfes bir şarkı çıkmıştır. burada ufak bir uyarı yapmam lazım şarkı internette frank sinatra adıyla yayılmış durumda ancak bu tamamiyle yanlıştır. sinatra şarkıyı söylemedi.
frank valli
şarkının yolculuğu bu kadarla kalmadı elbette. 1997 yılında richard donner tarafından çekilen ve başrollerinde mel gibson ve julia roberts’ın oynadığı ve benim gerçekten çok beğendiğim* conspiracy theory filminde hem frank valli hem de lauryn hill versiyonu kullanılmıştır.
lauryn hill
elbette şarkımız yorulmak bilmez bir zaman yolcusu olduğu için bu sefer 1999 yılında gil junger tarafından çekilen 10 things i hate about*you filminde heath ledger’ın harika performansı ile karşımıza çıkıyor. heath ledger şarkıyı eğlenmeli bir koreografi ile de süsleyerek nasıl bir yetenek olduğunu hepimize gösteriyor.
heath ledger
daha sonra 2001 yılında sharon maguire tarafından sinemaya aktarılan ve bir helen fielding romanı olan bridget jones’s diary filminde andy williams versiyonu kullanılmıştır. çok beğendiğim bir kitap ve film olmasa da* filmde renee zellweger, colin firth ve hugh grant üçlüsü takdire şayandı.
andy williams
şarkı türkiye’ye de dolapdere big gang’in farklı ezgilerle donattığı ve bence çok başarılı olan cover’ı ile ulaşmıştır.
dolapdere big gang
şarkı frank valli’nin 1967 yılında piyasaya sürdüğü teklisi için yazılmış ve sene boyu listelerde yerini almıştır. bob crewe ve bob gaudio’nun şarkısı frank valli’nin muhteşem yorumu ile birleşince ortaya enfes bir şarkı çıkmıştır. burada ufak bir uyarı yapmam lazım şarkı internette frank sinatra adıyla yayılmış durumda ancak bu tamamiyle yanlıştır. sinatra şarkıyı söylemedi.
frank valli
şarkının yolculuğu bu kadarla kalmadı elbette. 1997 yılında richard donner tarafından çekilen ve başrollerinde mel gibson ve julia roberts’ın oynadığı ve benim gerçekten çok beğendiğim* conspiracy theory filminde hem frank valli hem de lauryn hill versiyonu kullanılmıştır.
lauryn hill
elbette şarkımız yorulmak bilmez bir zaman yolcusu olduğu için bu sefer 1999 yılında gil junger tarafından çekilen 10 things i hate about*you filminde heath ledger’ın harika performansı ile karşımıza çıkıyor. heath ledger şarkıyı eğlenmeli bir koreografi ile de süsleyerek nasıl bir yetenek olduğunu hepimize gösteriyor.
heath ledger
daha sonra 2001 yılında sharon maguire tarafından sinemaya aktarılan ve bir helen fielding romanı olan bridget jones’s diary filminde andy williams versiyonu kullanılmıştır. çok beğendiğim bir kitap ve film olmasa da* filmde renee zellweger, colin firth ve hugh grant üçlüsü takdire şayandı.
andy williams
şarkı türkiye’ye de dolapdere big gang’in farklı ezgilerle donattığı ve bence çok başarılı olan cover’ı ile ulaşmıştır.
dolapdere big gang
devamını gör...


