otrar olayı
moğol hükümdarı cengiz han ve harzemşah hükümdarı alaaddin muhammed arasında, bir ticaret anlaşmasının sonucunda gerçekleşen olaydır.
alaaddin muhammed, cengiz han'a elçiler gönderip ticaret yapmak ister.* cengiz han da teklifi kabul eder ve harzemşah devletine bir kervan yollar.
kervanı sarayda hoş karşılayan sultan alaaddin kervan gittikten sonra kervanda casus olduğundan şüphe etmeye başlar ve otrar valisi inalcık'a kervanda casus olup olmadığını kontrol etmesi için haber yollar.
kervan, başından beri bu anlaşmadan hoşnut olmayan vali inalcık tarafından basılır ve kervanın neredeyse tamamı hapsedilir veya idam edilir.
bunu öğrenen cengiz han, sultan alaaddin'e elçiler yollayıp zararın karşılanmasını ve vali inalcık'ın teslim edilmesini ister.
cengiz han'ın isteğini reddeden sultan alaaddin elçilerin saçlarını ve sakallarını kazıtıp geri yollar. bunun üzerine cengiz han'ın hiddeti ikiye katlanır ve otrar şehrini kuşatmaya gelir. oğullarını otrar'da bırakıp kendisi de buhara'ya giden cengiz han buhara'yı yerle bir eder. otrar'ın da alındığını ve vali inalcık'ın teslim alındığını öğrenen cengiz han, vali inalcık'ı yüzüne kaynatılmış gümüş döktürerek idam eder.
söylenenlere göre aslında cengiz han'ın batıya gelmek gibi bir hedefi yokmuş. harzemşah'ların gösterdiği bu tavır sonucunda yönünü batıya çevirdiği ve bu olayın sonucunda müslümanların büyük eziyetler çektiği söylenir.
bu yazı beni kesmedi, ben daha detaylı okumak istiyorum diyenler için,
buradan
alaaddin muhammed, cengiz han'a elçiler gönderip ticaret yapmak ister.* cengiz han da teklifi kabul eder ve harzemşah devletine bir kervan yollar.
kervanı sarayda hoş karşılayan sultan alaaddin kervan gittikten sonra kervanda casus olduğundan şüphe etmeye başlar ve otrar valisi inalcık'a kervanda casus olup olmadığını kontrol etmesi için haber yollar.
kervan, başından beri bu anlaşmadan hoşnut olmayan vali inalcık tarafından basılır ve kervanın neredeyse tamamı hapsedilir veya idam edilir.
bunu öğrenen cengiz han, sultan alaaddin'e elçiler yollayıp zararın karşılanmasını ve vali inalcık'ın teslim edilmesini ister.
cengiz han'ın isteğini reddeden sultan alaaddin elçilerin saçlarını ve sakallarını kazıtıp geri yollar. bunun üzerine cengiz han'ın hiddeti ikiye katlanır ve otrar şehrini kuşatmaya gelir. oğullarını otrar'da bırakıp kendisi de buhara'ya giden cengiz han buhara'yı yerle bir eder. otrar'ın da alındığını ve vali inalcık'ın teslim alındığını öğrenen cengiz han, vali inalcık'ı yüzüne kaynatılmış gümüş döktürerek idam eder.
söylenenlere göre aslında cengiz han'ın batıya gelmek gibi bir hedefi yokmuş. harzemşah'ların gösterdiği bu tavır sonucunda yönünü batıya çevirdiği ve bu olayın sonucunda müslümanların büyük eziyetler çektiği söylenir.
bu yazı beni kesmedi, ben daha detaylı okumak istiyorum diyenler için,
buradan
devamını gör...
yazarlardan riyakarlık örnekleri
ailelerin çocuklarının yanında ,çocuklar doğdu doğalı sigara içip büyüyünce de sigara içmek zararlı naralari atıp,sigara içince de kızmaları.
devamını gör...
arandığı zaman bulunmayan şeyler
kumanda.
bazen elimde olduğu halde tüm evin içinde arar da ararım. bulduğumda ise ağlamaklı bir kahkahayla koltuğa oturup boş gözlerle hayatı sorgularım.
bazen elimde olduğu halde tüm evin içinde arar da ararım. bulduğumda ise ağlamaklı bir kahkahayla koltuğa oturup boş gözlerle hayatı sorgularım.
devamını gör...
ikarus
yunan mitolojisinin en acıklı fakat felsefesi derin hikayelerinden biri birazdan anlatacaklarım.
girit kralı minos tahta geçince poseidon’a yalvarıp kendisine kraliyetinin sembolü olarak kar beyazı bir boğa göndermesini, bunu da tanrısına adayacağını söyler. istediği gibi bir boğa gelir fakat minos boğanın güzelliğine dayanamayıp kurban etmekten vazgeçer. bu hikayede gökten koç inmiyor ne yazık ki. tanrı poseidon, minos’un cüretkarlığına çok kızıp unutamayacağı bir ceza planlar. minos’un karısı pasiphaë’yi beyaz boğaya aşık eder. kraliçe pasiphaë, dönemin usta zanaatkarlarından daedalus efendiyi çağırtıp meramını anlatır, “bana tahtadan bir boğa yap ki beyaz boğayı kandırayım, benimle birlikte olabilsin” der. daedalus kraliçenin isteğini gerçekleştirir, boğayla kraliçenin bir çocuğu olur, fakat tövbestağfurullah ecinni gibi bir şey çıkar ortaya. insan desen insan değil, boğa desen boğa değil, “ee ad vericez ki lan buna” diye düşündüren bir şey çıkmıştır ortaya. şehrin zekilerinden biri çıkıp “beyler biz minoslu değil miyiz (minoan civilization)? burası minos şehri değil mi? e şehrin adını verelim gitsin, minoslu boğa diyelim, ne diyonuz?” diye sorar. ahali tabi alkış kıyamet, fikri çok beğenir, minos ve taurus kelimelerini harmanlayıp minotaur ismini üretirler.
bu sırada kraliçe pasiphaë yavrusunu besler, büyütür, fakat hayvan (?!) büyüdükçe insani duygulardan yoksun olduğunu görür. merhamet duygusu yoktur. öldürme güdüsü baskındır. garip de bir yaratık olduğu için neyle besleyeceklerini de bilemezler, açlıktan iyice gözü dönen minotaur insan öldürüp kendine ziyafet çekmeye başlar (otçul boğayı da insan yiyen canavara çevirmeleri ilginç bir detay olmuş). kral minos, karısı kraliçe için tahta boğayı yapan adamı çağırtır, “bu belayı başımıza sen açtın, sen temizleyeceksin. şu yaratığı hapsedebileceğimiz bir hapishane yap” der, peşine de “yıkıl karşımdan” diye ekler. daedalus ve oğlu ikarus bir labirent yapar, minotaur da bu labirentin merkezinde hapis tutulur der efsane. hatta derler ki, daedalus o kadar mükemmel bir labirent yapmış ki neredeyse kendisi bile içerde yolunu kaybedecekmiş.
tam “işler bitti, hadi biz ödemeyi alıp yolumuza gidelim sayın kralım” diyecekken minos “bi’ dakka durun bakalım. bu labirentin varlığından haberdar olan, girişini çıkışını bilen, dahası içinde kraliçenin bizzat kendi doğurduğu boğa adamın varlığını bilen sadece siz varsınız. bu bilgilerle sizi salamam. muhafızlar! kapatın bunları kuleye” der ve baba oğulu kuleye hapsettirir.
daedalus bakar ki kral minos’un ordusu gün geçtikçe daha da büyüyor, kral da daha sert davranmaya başlamış; “bize karadan kaçış yok” diyerek gözünü denize dikmiş. bakmış ki donanma da o biçim, ondan da vazgeçmiş. umudunu kaybetmek üzereyken kulenin tepesine gelip giden kuşları fark etmiş. kuşların tüylerini balmumuyla tahta bir iskelete tutturarak kanat yapan daedalus, bir çiftini oğluna verir diğer çifti kendi alır. uçmadan önce oğlunu sıkı sıkıya tembihler, “ey oğul” der. “sakın denize çok yakın uçma, kanatlarındaki tüyler ıslanır, boğulursun”. baba ya bu, nasihatlere devam eder. yine “ey oğul” der. “güneşe de çok yakın uçma, kanatların erir, çakılırsın”. ikarus tabi uçan ilk insan olacak, gencecik çocuk, heyecandan yerinde duramıyor. “he baba he” deyip babasıyla birlikte kulenin penceresinden bırakır kendini boşluğa.
piyuuuu… hezarfen uçmazdan yıllaaar yıllar önce ikarus uçmuş. o kadar uçmuş ki, sanki yıllardır uçuyormuş gibiymiş. kuşlarla yarışa tutuşmuş, bir yukarı bir aşağı dala çıka uçmaya başlamış. kendini özgürlüğün büyüsüne o kadar kaptırmış ki yükseldikçe yükselmiş. “bir fani bu kadar yükselerek bana nasıl saygısızlık edebilir” diyerek küplere binen güneş tanrısı helios, yakıvermiş ikarus’un kanatlarını. tüylerini bir arada tutan balmumu eriyince olanca hızıyla suya çakılmış, oracıkta boğularak can vermis ikarus. o günden sonra ikaria adasına ve çevreleyen denize ikarus’un ismini vermişler.
şimdi gelelim hikayenin ana fikrine. çok yüksekten uçmak (kendine çok güvenmek) ve çok alçaktan uçmak (fazla uysal olmak), ikisi de tehlikelidir. ikarus, korkularımızın (en azından bir kısmının) sezgisel olduğunu ve yeterli cesaretle üstesinden gelinebileceğini temsil eder. yüksekten, ya da düşmekten korkmanın yerine bugün konfor alanından çıkıp riskli bir girişimde bulunmayı da koyabiliriz (parayı dolara yatırmak gibi, borsaya girmek gibi, “ben bu işi başarırım ya ne var ki” gibi).
“limitlerimizin farkında olmak” sonucu da çıkartılabilir. ölçülü olmak, yerine göre davranmak falan gibi şeyler. mesela rains of castamere şarkısında der ki “and who are you, the proud lord said, that i must bow so low? (peki siz kimsiniz ki, dedi gururlu lord, ben önünde yerlere kadar eğileceğim?)”, bence anlatmak istediğimi çok güzel anlatıyor. saygıyı elden bırakmadan dişlerini gösteren lannister lordunun gözünden bu “kendini ezdirmemek ama çizgiyi de aşmamak” düsturunu ben görebiliyorum yani, umarım size de görünür. zorlarsak belki büyüklere, yaşlılara, tecrübelilere vs saygı, hürmet falan gibi sonuçlar da çıkarılabilir (ama hiç benim çıkartacağım sonuç değil heheh).
son olarak bahsetmezsem çarpılırım dediğim bir konu var. eskiden sakin diye bir grup vardı, bu konu üzerine bir şarkıları var.
ikarus’un (eğer başarsaydı) güneşe ulaşan ilk ölümlü olması üzerine bir şarkı. “birden susarsa bütün yenilgiler // tekil hayatlar da bir gün devrim yapar ya” der, sanki o istediğin hedefe ulaşınca geçmişteki bütün yenilgilerin kaybolacağını, hayatının ihtilalini gerçekleştireceğini, zincirlerini kıracağını söyler.
ya da ben çok fazla anlam yüklüyorum. bilemedim.
bruegel'in landscape with the fall of icarus isimli tablosunda mesela ikarus'un düştüğünü sağ altta görebilirsiniz.
ya da daha modern çalışmalarda şu şekilde de resmedildiği oluyormuş.
ya da böyle
girit kralı minos tahta geçince poseidon’a yalvarıp kendisine kraliyetinin sembolü olarak kar beyazı bir boğa göndermesini, bunu da tanrısına adayacağını söyler. istediği gibi bir boğa gelir fakat minos boğanın güzelliğine dayanamayıp kurban etmekten vazgeçer. bu hikayede gökten koç inmiyor ne yazık ki. tanrı poseidon, minos’un cüretkarlığına çok kızıp unutamayacağı bir ceza planlar. minos’un karısı pasiphaë’yi beyaz boğaya aşık eder. kraliçe pasiphaë, dönemin usta zanaatkarlarından daedalus efendiyi çağırtıp meramını anlatır, “bana tahtadan bir boğa yap ki beyaz boğayı kandırayım, benimle birlikte olabilsin” der. daedalus kraliçenin isteğini gerçekleştirir, boğayla kraliçenin bir çocuğu olur, fakat tövbestağfurullah ecinni gibi bir şey çıkar ortaya. insan desen insan değil, boğa desen boğa değil, “ee ad vericez ki lan buna” diye düşündüren bir şey çıkmıştır ortaya. şehrin zekilerinden biri çıkıp “beyler biz minoslu değil miyiz (minoan civilization)? burası minos şehri değil mi? e şehrin adını verelim gitsin, minoslu boğa diyelim, ne diyonuz?” diye sorar. ahali tabi alkış kıyamet, fikri çok beğenir, minos ve taurus kelimelerini harmanlayıp minotaur ismini üretirler.
bu sırada kraliçe pasiphaë yavrusunu besler, büyütür, fakat hayvan (?!) büyüdükçe insani duygulardan yoksun olduğunu görür. merhamet duygusu yoktur. öldürme güdüsü baskındır. garip de bir yaratık olduğu için neyle besleyeceklerini de bilemezler, açlıktan iyice gözü dönen minotaur insan öldürüp kendine ziyafet çekmeye başlar (otçul boğayı da insan yiyen canavara çevirmeleri ilginç bir detay olmuş). kral minos, karısı kraliçe için tahta boğayı yapan adamı çağırtır, “bu belayı başımıza sen açtın, sen temizleyeceksin. şu yaratığı hapsedebileceğimiz bir hapishane yap” der, peşine de “yıkıl karşımdan” diye ekler. daedalus ve oğlu ikarus bir labirent yapar, minotaur da bu labirentin merkezinde hapis tutulur der efsane. hatta derler ki, daedalus o kadar mükemmel bir labirent yapmış ki neredeyse kendisi bile içerde yolunu kaybedecekmiş.
tam “işler bitti, hadi biz ödemeyi alıp yolumuza gidelim sayın kralım” diyecekken minos “bi’ dakka durun bakalım. bu labirentin varlığından haberdar olan, girişini çıkışını bilen, dahası içinde kraliçenin bizzat kendi doğurduğu boğa adamın varlığını bilen sadece siz varsınız. bu bilgilerle sizi salamam. muhafızlar! kapatın bunları kuleye” der ve baba oğulu kuleye hapsettirir.
daedalus bakar ki kral minos’un ordusu gün geçtikçe daha da büyüyor, kral da daha sert davranmaya başlamış; “bize karadan kaçış yok” diyerek gözünü denize dikmiş. bakmış ki donanma da o biçim, ondan da vazgeçmiş. umudunu kaybetmek üzereyken kulenin tepesine gelip giden kuşları fark etmiş. kuşların tüylerini balmumuyla tahta bir iskelete tutturarak kanat yapan daedalus, bir çiftini oğluna verir diğer çifti kendi alır. uçmadan önce oğlunu sıkı sıkıya tembihler, “ey oğul” der. “sakın denize çok yakın uçma, kanatlarındaki tüyler ıslanır, boğulursun”. baba ya bu, nasihatlere devam eder. yine “ey oğul” der. “güneşe de çok yakın uçma, kanatların erir, çakılırsın”. ikarus tabi uçan ilk insan olacak, gencecik çocuk, heyecandan yerinde duramıyor. “he baba he” deyip babasıyla birlikte kulenin penceresinden bırakır kendini boşluğa.
piyuuuu… hezarfen uçmazdan yıllaaar yıllar önce ikarus uçmuş. o kadar uçmuş ki, sanki yıllardır uçuyormuş gibiymiş. kuşlarla yarışa tutuşmuş, bir yukarı bir aşağı dala çıka uçmaya başlamış. kendini özgürlüğün büyüsüne o kadar kaptırmış ki yükseldikçe yükselmiş. “bir fani bu kadar yükselerek bana nasıl saygısızlık edebilir” diyerek küplere binen güneş tanrısı helios, yakıvermiş ikarus’un kanatlarını. tüylerini bir arada tutan balmumu eriyince olanca hızıyla suya çakılmış, oracıkta boğularak can vermis ikarus. o günden sonra ikaria adasına ve çevreleyen denize ikarus’un ismini vermişler.
şimdi gelelim hikayenin ana fikrine. çok yüksekten uçmak (kendine çok güvenmek) ve çok alçaktan uçmak (fazla uysal olmak), ikisi de tehlikelidir. ikarus, korkularımızın (en azından bir kısmının) sezgisel olduğunu ve yeterli cesaretle üstesinden gelinebileceğini temsil eder. yüksekten, ya da düşmekten korkmanın yerine bugün konfor alanından çıkıp riskli bir girişimde bulunmayı da koyabiliriz (parayı dolara yatırmak gibi, borsaya girmek gibi, “ben bu işi başarırım ya ne var ki” gibi).
“limitlerimizin farkında olmak” sonucu da çıkartılabilir. ölçülü olmak, yerine göre davranmak falan gibi şeyler. mesela rains of castamere şarkısında der ki “and who are you, the proud lord said, that i must bow so low? (peki siz kimsiniz ki, dedi gururlu lord, ben önünde yerlere kadar eğileceğim?)”, bence anlatmak istediğimi çok güzel anlatıyor. saygıyı elden bırakmadan dişlerini gösteren lannister lordunun gözünden bu “kendini ezdirmemek ama çizgiyi de aşmamak” düsturunu ben görebiliyorum yani, umarım size de görünür. zorlarsak belki büyüklere, yaşlılara, tecrübelilere vs saygı, hürmet falan gibi sonuçlar da çıkarılabilir (ama hiç benim çıkartacağım sonuç değil heheh).
son olarak bahsetmezsem çarpılırım dediğim bir konu var. eskiden sakin diye bir grup vardı, bu konu üzerine bir şarkıları var.
ikarus’un (eğer başarsaydı) güneşe ulaşan ilk ölümlü olması üzerine bir şarkı. “birden susarsa bütün yenilgiler // tekil hayatlar da bir gün devrim yapar ya” der, sanki o istediğin hedefe ulaşınca geçmişteki bütün yenilgilerin kaybolacağını, hayatının ihtilalini gerçekleştireceğini, zincirlerini kıracağını söyler.
ya da ben çok fazla anlam yüklüyorum. bilemedim.
bruegel'in landscape with the fall of icarus isimli tablosunda mesela ikarus'un düştüğünü sağ altta görebilirsiniz.
ya da daha modern çalışmalarda şu şekilde de resmedildiği oluyormuş.
ya da böyle
devamını gör...
yazarların kendine yakıştırmadığı bir hareket
yeterince çalışmıyor olmak.
devamını gör...
rio de janeiro
são paulo'dan sonra, brezilya'nın ikinci büyük şehridir. adını var olmayan bir nehirden -rio portekizcede nehir anlamına gelmektedir- almıştır. ocak 1502'de portekizli denizci gaspar de lemos, 1565 yılında şehrin resmen kurulacağı guanabara körfezi'ne gelmiştir. ve körfezi bir nehrin ağzıyla karıştıran kaşifler şehre rio de janeiro adını vermiştir. janeiro da portekizce'de ocak anlamına gelmektedir, ocak ayında bulunduğu için ismi böyle şekillenmiştir.
aynı zamanda dünyanın en mavi gökyüzüne sahip şehridir. araştırmacı anya hohnbaum, portatif bir spektrometre yardımıyla 72 gün boyunca dünyanın dört bir yanındaki ülkelerden geçen yolculuğunda, rio'daki gökyüzünün en yoğun mavi tonuna sahip olduğunu tespit etmiştir.
ve dünyanın en büyük kentsel ormanına ev sahipliği yapar. bu bilgiler ışığında göze hitap eden, büyüleyici bir şehir olduğunu söyleyebiliriz sanırım.
bir de çoğunlukla brezilya'nın başkenti olduğu düşünülür, ancak değildir. sadece bulunduğu eyaletin başkentidir.
kaynak
ve son olarak, sanırım gitmeyi en çok istediğim şehirdir. küçükken daha hayalperesttim, dünyayı gezmek gibi büyük bir hayalim vardı. sonra tabii hayatın gerçekleriyle karşılaşınca o hayalleri tek tek kaybettim ama bu şehir hala içimde minik bir istek olarak varlığını sürdürüyor. açıklayamadığım, insanı kendine çeken büyüleyici bir yanı var bence.
aynı zamanda dünyanın en mavi gökyüzüne sahip şehridir. araştırmacı anya hohnbaum, portatif bir spektrometre yardımıyla 72 gün boyunca dünyanın dört bir yanındaki ülkelerden geçen yolculuğunda, rio'daki gökyüzünün en yoğun mavi tonuna sahip olduğunu tespit etmiştir.
ve dünyanın en büyük kentsel ormanına ev sahipliği yapar. bu bilgiler ışığında göze hitap eden, büyüleyici bir şehir olduğunu söyleyebiliriz sanırım.
bir de çoğunlukla brezilya'nın başkenti olduğu düşünülür, ancak değildir. sadece bulunduğu eyaletin başkentidir.
kaynak
ve son olarak, sanırım gitmeyi en çok istediğim şehirdir. küçükken daha hayalperesttim, dünyayı gezmek gibi büyük bir hayalim vardı. sonra tabii hayatın gerçekleriyle karşılaşınca o hayalleri tek tek kaybettim ama bu şehir hala içimde minik bir istek olarak varlığını sürdürüyor. açıklayamadığım, insanı kendine çeken büyüleyici bir yanı var bence.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının ilk aşkları için yaptıkları
beni öldürmesine izin verdim.
devamını gör...
okuduğun kitaptan bir alıntı bırak
"iyi adamlar yalnızlıktan ölüyor, iyi kadınlar kötü adamların balkonundan gökyüzüne bakarken."
dostoyevski/beyaz geceler
dostoyevski/beyaz geceler
devamını gör...
kitap kurtlarının huyları
kitap listesi vardır ama o listenin sonu asla gelmez
devamını gör...
viagra
iktidarsızlık tedavisinde yüzyılın ilacı olarak tanımlanıyor.1998 yılında piyasaya çıktı ve bu hususta bir milat oldu.
devamını gör...
bir işten anlayıp çaktırmamak
işten anlayıp caktirmamak zor hatta çok zordur. bundan daha zor olan şey ise; “dünyanın en güç işi bir şeyin nasıl yapılacağını bilirken, başka birinin nasıl yapamadığını ses çıkarmadan seyretmektir”. terence hanbury white.
devamını gör...
homeros (yazar)
i. ö. 800'lerde yaşadığı varsayılan, ilyada ve odysseia adlı eserlerin şairdir. hikayeci tarihin ilk temsilcisidir.
edit: bir ara sözlüğü bırakmış (bkz: moderatör homeros'un sözlükten ayrılması) ve geri dönmesi benim bu başlığı girmeme rastlamış* en eski kafa yazarı.
edit: bir ara sözlüğü bırakmış (bkz: moderatör homeros'un sözlükten ayrılması) ve geri dönmesi benim bu başlığı girmeme rastlamış* en eski kafa yazarı.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
açtığım başlıkların altına tanımlar girildiği zaman mutlu oluyorum.
bazen dönüp kontrol ediyorum acaba bir şey yazıldı mı diye.
bazen dönüp kontrol ediyorum acaba bir şey yazıldı mı diye.
devamını gör...
seslikitaparsivi
sevgili yazar @mahlassızım’ın değerli tanımı sayesinde haberdar olduğum sesli kitap okuma sitesi. bu vesile ile de ilk sesli kitap okuma girişimimi gerçekleştirmiş bulunuyorum. böyle okuyana fayda kazandıracak tanımları görmek ve kendimize bir tık daha ekleyebilmek çok güzel.
ücretsiz olması ise bonusu.
www.seslikitaparsivi.com/
ücretsiz olması ise bonusu.
www.seslikitaparsivi.com/
devamını gör...
23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı
dünyada çocuklara armağan edilmiş tek bayramdır 23 nisan çünkü sadece büyük önderler geleceği küçük kalplere emanet eder.
büyük önder atatürk'ün düşüncesinde çocuklar, milletin geleceğidir. onlara duyduğu sarsılmaz güvenin ve büyük sevginin ifadesi olarak, millî bayramımız olan 23 nisanlar'ı çocuklara armağan etmiştir.cumhuriyetimizin kurucusu gazi mustafa kemal atatürk tarafından dünya çocuklarına armağan edilen 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı kutlu olsun!



"küçük hanımlar, küçük beyler... sizler hepiniz, geleceğin bir gülü, yıldızı, bir bahtının aydınlığısınız. memleketi asıl aydınlığa boğacak olan sizsiniz. kendinizin ne kadar önemli, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız."
"çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir"
“türk milletinin istikbali bugünkü çocukların isabetli görüşü ve yorulmak istidadında olmayan çalışma azmi ile büyük ve parlak olacaktır.”
"vatanı korumak çocukları korumakla başlar."
gerçekten de atatürk ile büyüyen bir çocuksanız, masallardaki kahramanlara ihtiyacınız yoktur bayramınız kutlu olsun...
büyük önder atatürk'ün düşüncesinde çocuklar, milletin geleceğidir. onlara duyduğu sarsılmaz güvenin ve büyük sevginin ifadesi olarak, millî bayramımız olan 23 nisanlar'ı çocuklara armağan etmiştir.cumhuriyetimizin kurucusu gazi mustafa kemal atatürk tarafından dünya çocuklarına armağan edilen 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı kutlu olsun!



"küçük hanımlar, küçük beyler... sizler hepiniz, geleceğin bir gülü, yıldızı, bir bahtının aydınlığısınız. memleketi asıl aydınlığa boğacak olan sizsiniz. kendinizin ne kadar önemli, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız."
"çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir"
“türk milletinin istikbali bugünkü çocukların isabetli görüşü ve yorulmak istidadında olmayan çalışma azmi ile büyük ve parlak olacaktır.”
"vatanı korumak çocukları korumakla başlar."
gerçekten de atatürk ile büyüyen bir çocuksanız, masallardaki kahramanlara ihtiyacınız yoktur bayramınız kutlu olsun...
devamını gör...
deodorant kullanılması yasaklansın kampanyası
önce bir duş yasağı kalksını konuşalım isterseniz çünkü halkımıza bakınca o da yasak gibi.
devamını gör...
yay burcu
mensubu olmaktan gurur duyduğum burç. özelliklerini iyi kötü taşımaktayım ama çok inanır mısın desen inanmıyorum. e fala inanma falsızda kalma demişler buda öyle bişey.
devamını gör...
geceye yaşamak için bir sebep bırak
hayallerim ve gerçekleşme ihtimalleri.
devamını gör...
ak parti'nin z kuşağının aileleriyle iletişime geçmesi
sınıra takıldığım için bu şekilde başlık açmak zorunda kaldım. tam hali ; ak parti'nin ilk kez oy kullanacak z kuşağının aileleriyle temasa geçmesi şeklinde açılması gereken başlıktı.
"...türkiye gazetesinden ebru karatosun'un haberine göre, gençlerin ve z kuşağının ak parti’ye bakışının masaya yatırılacağı toplantıda, cumhurbaşkanı erdoğan’ın projeye onay vermesiyle teşkilat, çalışmalarına başlayacak. gençlerin ak parti’ye niçin oy vermesi gerektiği, eski türkiye’nin nasıl olduğu ve 2023’ün öneminin anlatılmasına yönelik değerlendirmeler de yapılacak. yine, sosyal medyanın bu süreçte daha aktif kullanılması sağlanacak. özellikle türkiye’nin ak parti döneminde ulaşım, sağlık, köprü, otoyol, havalimanları, savunma ve uluslararası alanda attığı adımların anlatılacağı görsel videolar sosyal medyadan paylaşılacak.
öte yandan ak parti tarafından daha önce yapılan bir çalışmada gençlerin oy kullanmasında ailelerinin yüzde 75 etkisinin olduğu belirlenmişti. ak parti, bu çalışmayı da göz önüne alarak genç seçmenlerin aileleriyle bire bir temas kurmayı hedefliyor."
haberin detayları ve tamamı için ; tr.sputniknews.com/politika...
"...türkiye gazetesinden ebru karatosun'un haberine göre, gençlerin ve z kuşağının ak parti’ye bakışının masaya yatırılacağı toplantıda, cumhurbaşkanı erdoğan’ın projeye onay vermesiyle teşkilat, çalışmalarına başlayacak. gençlerin ak parti’ye niçin oy vermesi gerektiği, eski türkiye’nin nasıl olduğu ve 2023’ün öneminin anlatılmasına yönelik değerlendirmeler de yapılacak. yine, sosyal medyanın bu süreçte daha aktif kullanılması sağlanacak. özellikle türkiye’nin ak parti döneminde ulaşım, sağlık, köprü, otoyol, havalimanları, savunma ve uluslararası alanda attığı adımların anlatılacağı görsel videolar sosyal medyadan paylaşılacak.
öte yandan ak parti tarafından daha önce yapılan bir çalışmada gençlerin oy kullanmasında ailelerinin yüzde 75 etkisinin olduğu belirlenmişti. ak parti, bu çalışmayı da göz önüne alarak genç seçmenlerin aileleriyle bire bir temas kurmayı hedefliyor."
haberin detayları ve tamamı için ; tr.sputniknews.com/politika...
devamını gör...
