t:sindirememiş yazar beyanı..
yahu kardeş neymiş bu gerginliğiniz, neyi bu kadar sindiremediniz. tanımlarını seversin, takip edersin. içinden geçen bir kaç güzel cümleyi paylaşırsın yazarın nickaltına. bırakın sözlükte çekememezliği, ülkenin o kadar derdi varken bu mu dert oldu?
devamını gör...

69 6d 61 6d 20 68 61 74 69 70 6c 65 72 20 6b 61 70 61 74 69 6c 73 69 6e 21
devamını gör...

türkiye'de etkin siyasi parti sayısı her yıl değişkenlik göstermektedir. birçok parti kurulur, birçok parti kapanır. etkin parti demek olağan toplantılarını yapan parti anlamındadır. 30 kişiyi toplayan siyasi parti kurar.
aşağıdaki partilerin çoğu “tabela partisi" olarak bilinir. seçime girme yeterliliğine sahip sadece 15 siyasi parti vardır.
faaliyette olan siyasi partiler yargıtay cumhuriyet başsavcılığı sitesinden takip edilebilir.

19 ocak 2021 tarihi itibari ile faaliyette olan siyasi partiler (kuruluş tarihlerine göre sıralama yapılmıştır).
1 demokrat parti
2 milliyetçi hareket partisi
3 millet partisi
4 demokratik sol parti
5 vatan partisi
6 cumhuriyet halk partisi
7 genç parti
8 türkiye sosyalist işçi partisi
9 büyük birlik partisi
10 türkiye komünist partisi
11 sol parti
12 liberal demokrat parti
13 emek partisi
14 devrimci sosyalist işçi partisi
15 ilk parti
16 saadet partisi
17 adalet ve kalkınma partisi
18 bağımsız türkiye partisi
19 hak ve özgürlükler partisi
20 yurt partisi
21 bağımsız cumhuriyet partisi
22 sağduyu partisi
23 ayyıldız partisi
24 emekçi hareket partisi
25 halkın kurtuluş partisi
26 müdafaa-i hukuk hareketi partisi
27 işçinin kendi partisi
28 yüce diriliş partisi
29 doğruyol partisi
30 devrimci işçi partisi
31 ebedi nizam partisi
32 demokratik bölgeler partisi (bdp)
33 hak ve hakikat partisi
34 yeni dünya partisi (büyükanavatan)
35 ezilenlerin sosyalist partisi
36 ulusal parti
37 türkiye işçi köylü partisi
38 esnaf ve çiftçi partisi
39 anavatan partisi
40 özgürlük ve sosyalizm partisi
41 engelsiz türkiye partisi
42 toplumcu kurtuluş partisi
43 hak ve adalet partisi
44 halkların demokratik partisi
45 türk birliği partisi
46 yeşiller ve sol gelecek partisi
47 hür dava partisi
48 muhafazakâr yükseliş partisi
49 sosyalist yeniden kuruluş partisi.
50 genç anadolu partisi
51 kadın partisi
52 turan hareketi partisi
53 merkez parti
54 hak ve huzur partisi
55 komünist parti
56 cihan partisi
57 çoğulcu demokrasi partisi
58 türkiye ekonomi ve kalkınma partisi
59 milli mücadele partisi
60 as parti
61 işçi demokrasisi partisi
62 türkiye komünist hareketi
63 birleşik devrimci parti
64 adalet partisi
65 sosyalist emekçiler partisi
66 demokrasi zamanı partisi
67 büyük türkiye partisi
68 osmanlı partisi
69 güven adalet ve aydınlık partisi
70 iyi parti
71 türkiye işçi partisi
72 ötüken birliği partisi
73 adalet birlik partisi
74 yeniden refah partisi
75 ülkem partisi
76 türk ve dünya birliği partisi
77 gelecek partisi
78 anadolu birliği partisi
79 aydınlık geleceğin partisi
80 merkez ana partisi
81 barış ve eşitlik partisi
82 güç birliği partisi
83 demokrasi ve atılım partisi
84 toplumsal özgürlük partisi
85 yeniden birlik partisi
86 umut partisi
87 yeni yol partisi
88 değişim ve demokrasi partisi
89 yenilik partisi
90 cumhuriyet ve istiklal partisi
91 güzel parti
92 cesur düşünce partisi
93 kuvayi milliye partisi
94 doğru parti
95 bizim parti
96 milli parti
97 devlet partisi
98 milliyetçi cumhuriyet partisi
99 devrim haraketi partisi
100 uyanış partisi
101 türkiye değişim partisi
102 vatan ve hürriyet partisi
103 türkiye’m partisi
104 türkiye yaşam partisi

yurdumuzda siyaset bir oyundur. sürekli oyuncular değişir. oyunun kurallarını da kendileri koyarlar.
insanların büyük bir kısmı siyasete hizmet için değil de rant, güç, makam için girerler.
siyasi partiler kanunu değişmedikçe siyaset yapanlar halkın sorunlarına çözüm üretemez.
parti genel başkanı ne derse bir partide o olur.
kıraathanelerde sürekli siyaset konuşan emekliler ise sadece oturduğu yerden ahkam keser. “partiye gel, aktif ol” diye çağırırsın gelmez. “şunun şöyle yapılması lazım, sizin böyle yapmanız lazım” derler anca. iyi niyetlilerdir ama lafla peynir gemisi yürümez.

"meclis kürsüsüne çıkıp birbirine atıp tutan, hakaret eden vekillerin daha sonra meclis lokantasında karşılıklı güle oynaya yemek yediğini görseydiniz; tanıdıklarınızla siyasi tartışmalara asla girmezdiniz!" - muhsin yazıcıoğlu.
devamını gör...

sahilde deniz ve güneş keyfi:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

(bkz: cenk erdem)
devamını gör...

"her şeyin tamam olması ve kendimi daha az yalnız hissedebilmem için, idam günümde çok seyirci bulunmasından ve bunların beni hınç dolu haykırışlarla karşılamalarından başka isteyecek bir şeyim kalmamıştı."

albert camus - yabancı
devamını gör...

iri yanaklı ya da büyük ağızlı kimselere denir.

giysinin uygun gelmeyip kabarık kalmasına denir.

zurnalarda sipsinin bulunduğu yere takılan yuvarlak plakaya denir.

cricetidae olarak da bilinen kemiricilere denir.
devamını gör...

başta fikir çok güzel gibi duruyor ama biraz düşününce şimdiki sistem çalışıyor.
yani fikir şimdilik bu kadar az yazarla gereksiz hem de yeni sistemin getireceği bir sürü sorun ve bunların çözümlerini uygulamak zor gibi duruyor.

1. sistem seçilirken yada oluştururken kimler bu sistemi kuracak?
2. nasıl bir seçme ve seçilme sistemi olacak, onun tartışılıp ideal olanı nasıl seçeceğiz?
3. seçilenler neleri denetleyecek ve denetlenenler, seçilmişleri nasıl denetleyecek? ( gözcüleri kim gözleyecek? )

demokratik ülke yönetimi gibi oldu. en iyisi güçler ayrılığı diyor ve çekiliyorum :d
devamını gör...

hayatta en çok haz aldığım, beni en çok rahatlatan şey olan (bkz: yazmak)

yaş ilerledikçe, dertler çoğaldıkça artık yazmak için, içini dökmek için bile sarhoş olmak istiyor insan. sanki kilitleniyorsun, hayat seni zorluyor. içindeki sitemi dışarı çıkaramıyorsun, kafanı boşaltamıyorsun. abi diyorsun "iki kadeh rakı içsem şimdi ne güzel olur"

sarhoşluk sanki sana içindekileri boşaltmak için gereken duygusal rahatlamayı sunuyor. eğer arka planda da mahzuni şerif çalıyorsa ve yalnızsan, işte o zaman en anlamlı, en saf, en yoğun cümleler çıkıyor parmaklarından. yalnız olmak önemli ama, proust'un da dediği gibi "insanın susması katışıksızdır, kişiye aittir, br atmosferdir" ne başka biri senin derdini içselleştirebilir ne de sen onun. zaten biraz hassasiyeti olan bir insansan kendi kendine "anlatsam ne olacak, kafasını şişirmeyim." diyorsun. o yüzden içerken yalnız olmak önemlidir; kendin konuşur kendin dinlersin, seni en iyi sen anlarsın.

bugün bir rüya gördüm, sevdiğim kızı son görüşümün üstünden sekiz sene geçmiş. rüyamda sekiz sene önce hatırladığım hali belli belirsiz; sesini unuttuğum için de konuşmamış. şimdi bunu kime anlatabilirsin, kim anlayabilir ? bir kadeh rakıyla kendin anlatacaksın kendin dinleyeceksin, olay budur.

son olarak, size içmek için başlı başına bir neden olabilecek bir cümle söyleyeyim, çok uzun zaman önce ya da tam da şu an gerçekten sevenler anlar:

"ölüm değilse bizi ayıran, yazık olmuş"
devamını gör...

kedimizi zor tutuyoruz, bayram şekeri toplama, toplama diyoruz lakin ki anlamıyor....
devamını gör...

tipe göre adam seçip kimlik soruyorlar, ulan ne yapayım çirkin olmak benim suçummu yani..
devamını gör...

gülüşü der susarım.
devamını gör...

müdürünün müdür olup olmadığını sorgulayan bir insan sorusu.
devamını gör...

'sevgi neydi?sevgi emekti...'günümüz ilişkilerinde elimizin altındaki kolay iletişim kaynakları sayesinde verilen emeğin ve beraberinde sevginin önemini yitirmesi,basitleşmesi durumu
devamını gör...

çocuk yaşta evliliklere toplum ezbere karşı çıkmalıdır. neden mi?
çünkü 24 yaşında hede hödö olmuş, 16 yaşında evlendirilmiş, karşılıklı rıza gösterilmiş sözlerinin karşılığı, kimse boşuna zırvalamasın, tam olarak şudur;
16 yaşındaki çocukların çocuklukları ellerinden alınmış, beden dokunulmazlıkları hiçe sayılmış, en yerinde tabirle istismar edilmişler demektir. köşe yazısında ayrıntıyla yazıldığı gibi 14 yaşında! ya da birilerinin iddia ettiği gibi 16 yaşında olan çocuklara do-kun-ma-yacaksınız! bütün o pedofili hislerinizi de bir yerinize monte edeceksiniz ve bu kız çocuklarını rahat bırakacaksınız! bu suça karışmış herkesin, çocuklarının evlenmesine göz yuman, ses çıkarmayan, uygun gören aile fertleri ile birlikte o en ağır cezalara çarptırılmaları gereklidir, net! çünkü diğer türlüsü pedofilidir!
bu çocukların çocukları olmuşu, olmamışı vs gözetmeksizin kanunu uygulamak şarttır. neden mi? reşit olduğu halde çocukları olan, şiddet gören, tacize ve tecavüze uğrayan ama evliliğini devam ettirmek zorunda olan kadınlar yok mu?
reşit oldukları halde seslerini yeterince duyurabiliyorlar mı bize? tüm kadınların ayağındaki prangaları atabilmeleri için önce çocuk yaşta evliliklerin önlenmesi şarttır!
medeni kanunumuzu, yasalarımızı yok sayarak bu zihniyeti normalleştiren, görmezden gelen kişilere de suçu ve suçluyu övmek fiilini işlediklerini buradan ilan ediyorum.
benim içinse pedofili eğilimlerinizi bu kadar alenen savunabilmeniz midemi bulandırmakla kalmıyor, size bu yanlış eyleminizde ses etmeyen, sizin gibileri görmezden bu türlü yönetimleri de kınıyorum ve kimse kusura bakmasın ama böyle bir konuda böylesine tepkisiz tavır sergileyen bir yerde yazmaktan da artık imtina ederim.


muharrem sarıkaya tam olarak ne anlatmış okuyun;


çocuk gelin” yine sahnede
mevsimi gelmiş meyve gibi, her yıl bu dönem çiçek açtırılıp gündeme sokuluyor.

geçen yıl da yine bu dönemde gündeme gelince kadın örgütleri ayağa kalkmış, muhalefet liderleri de tepki gösterince çağla olmadan gündemden düşmüştü.

bu dönem tekrarı gelmez sanıyordum, ancak dün anladım ki ısrardan vazgeçmemişler.

sözünü ettiğim “çocuk gelinler” adı verilen, 14 yaşından küçük kızla evlenmiş olanlara verilen ceza…

talepleri bu durumda olanlara af getirilmesi…

ilginç olan da bunun için bütün partilerde yoğun çaba gösteren milletvekili bulunması.

bu dönem de çabalar yeniden baş göstermiş…

ilk haberi bu konuda türk ceza kanunu’na 2005’te çok önemli değişikliklerin gerçekleşmesine imza atan prof. dr. adem sözüer verdi.

“tbmm’de bu konuda yeniden yoğun çaba gösterenler var” dedi.

ne amaçlanıyor?

tck, 14 yaşından küçük çocukların, yaşıtları dışında, erginlik yaşını aşmış kişilerle cinsel ilişkiye girmesine ceza getiriyor.

ceza öyle hafif de değil, zorla ırza geçme veya alıkoyma biçiminde olursa artıyor…

küçük yaşta zorla evlendirilen veya hamile bırakılma durumuna göre de ceza çok yükseğe çıkıyor…
ortalaması 20 yıl…

getirmek istedikleri düzenleme ise zorla ırza geçme, cebir, tehdit, hile olmadan, küçük yaşta evlenmiş, evlilikleri devam eden ya da arada 15 yıldan fazla fark bulunmayan faillerin, mahkemeleri sonlandırılmak kaydıyla bir defaya mahsus olmak üzere cezalarında indirime gidilmesi.

evliliğin 5 yıl devam etme şartına bağlanması, bundan önce bozulması durumunda failin yeniden cezaevine girmesi…

geçen yıl da benzer düzenleme getirilmiş, başta ak parti’ye yakınlığı ile bilinen kadın dernekleri, kadın milletvekilleri ve muhalefet liderleri olmak üzere sert tepkiyle karşılanmıştı.

hatta iyi parti lideri meral akşener, partisinin grup yönetimine bir daha bu yönde kendileri ile görüşmeye gelmek isteyen olursa kapıdan geri çevirmelerini istemiş, bu düzenlemenin tbmm’den geçmemesi için elinden gelen çabayı göstereceğini beyan etmişti.

chp’den de benzer yönde tepki yükselince vazgeçilmişti.

tbmm’de zemin hazırlığı

ancak önceki hafta tbmm’ye gelen bir heyet bazı partilerin yine kapısını çalmış; milletvekillerinden destek bulmuş.

ak parti grup başkanvekili mahir ünal ile görüşmüş.

ünal da chp grup başkanvekili engin altay’ı arayıp, bu konuda ne düşündüklerini sormuş.

her iki grup başkanvekili ile de konuştum.

altay, “mahir ünal bey beni aradı, bu konudaki görüşümüzü sordu; ‘olumsuz’ dedim” açıklaması yaptı.

mahir ünal ise “tbmm’ye bir grup gelmişti; bu konuda destek arıyordu. chp’nin görüşünü sordum. bir girişim değil” dedi.
bu konuda herhangi bir çalışmalarının söz konusu olmadığını da kayda geçirdi.

pembe odada devam

ancak prof. dr. sözüer ve kadın derneklerinin düşüncesi farklı.

çünkü tbmm’de benim de sohbet ettiğim, ancak adının yazılmasını ısrarıma rağmen istemeyen etkin bazı isimler bu düzenlemenin çıkması gerektiği görüşünde.

daha önce benzer cümlelerine tanıklık etmiştim, bakışları değişmemişti.

anadolu’da küçük yaşta evliliklerin çok kalmadığı görüşünü yinelerken, yargıtay’ın bu konuda aldığı kararlara dikkat çekti.

bu konuda aktardıkları bir öykü de aslında durumun vahametini özetlemeye yeter:

“vali, kaymakam, emniyet müdürü, jandarma komutanı, hepsi düğüne gitmiş. üstelik takı da takmış. ne zaman ki çocuk dünyaya gelmiş, küçük yaşta evlilik nedeniyle dava açılmış, aradan geçen sürede kız reşit olmuş; erkek hapse atılmış. şimdi kocası hapiste, kendisi çocuk ile dışarda. bu arada bir çocuklarını da kocası hapiste iken pembe odadaki buluşmalarında yaptılar. deniliyor ki ırza geçme; zaten pembe odada onlara yasal hak verilmiş ne ırza geçilmesi… amacımız bu durumda olanlara bir defa ceza indirimi getirmek.”
geçen yıl 8 bin 154 çocuk gelin oldu

bu sözler mantıklı gelebilir, ancak bir kez önünü açtığınız zaman, kurtulabildiğini gören diğer çocuk gelinler döngüsünü çevirmeye devam ediyor.

aşağıdaki tablo bu durumu çok net ortaya koyuyor.

küçük yaşta anne olan kadın sayısı 2005’teki tck düzenlemesinden bu yana ciddi düşüş gösterse de istenilen seviyeye gelmiş değil.
geçen yıl 15 yaşından küçük 117 çocuk anne olmuş; 15-17 yaş arasında anne olan çocuk sayısı ise 8 bin 154…

bu toplumda hala çocuk gelinler devri sürüyor.

bunu da devletin resmi kurumu vatandaşlık ve nüfus işleri genel müdürlüğü verileri ortaya koyuyor.

hala diyorlar ki ne var bunda bir kez af olsun.

iyi de geçen yıl kendisi çocukken çocuk sahibi olan 8 bin 154 çocuk gelini bu durumda bırakanlar ne olacak?


kimse kalkıp demesin ki bir kereden ne olacak, vs. biz bunları çok duyduk, çook. dönün ensar'ı hatırlayın! hayaldi gerçek oldu. hakikaten, ne olmuştu ona?
burda bahsedilen yaş 14 ya, 14!
14 yaşında kimseyle evlenmek falan is-te-ye-mez-si-niz! nokta.

peşin not: istediğiniz kadar silin entry'lerimi pedofiliye, pedofili derim ben.
devamını gör...

yaratıcılıkta sınır tanımayan öğrencilerin nokta atışı bir isabetle öğretmenlerine taktıkları isimlerdir.

lise yıllarında sınıfımdaki arkadaşlarım bu konuda çok başarılı idiler. zaten başka bir konuda başarılı olduklarını söylemek de yalan olur. hepsi iyi yerlere geldi ama nasıl geldikleri ile ilgili pek bir fikrim yok, belki de bu yaratıcılıklarını daha da geliştirdiler zamanla. öğretmenlerimize takılan bazı lakaplar şöyleydi:

at bey: kendisi bizim din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenimiz olup bir şekilde japonya’ya gidip gelmiş olduğu için bize sürekli japonya’nın tuvaletlerinin ne kadar temiz olduğunu anlatan ve dersi bitirir bitirmez sınıfın en güzel kızları ile kızların kafalarını karıştıran soruları tartışmaya can atan bir hocamızdı. lakabını fiziksel özellikleri yüzünden almıştı ve de ondan yediğimiz tokatlarla attan düşmüşe dönmemizin de etkisi vardı bu lakapta.

çimen bıyık: coğrafya öğretmenimiz olan çimen bıyık hiçbir özelliği olmayan, ders anlatmayı kitaptan sesli olarak bize paragraflar okumak zaten bir zavallı idi. lakabı için çok düşünülmedi. bıyıkları ağzından çim adamlar fışkırmış görüntüsü verdiği için bu adı hakkıyla kazandı.

jefferson: kimya öğretmenimiz olan jefferson öğretmenlerin en kibarı, en efendisi, en inanarak ders anlatanı idi. sadece bir gün sıra arkadaşımın beynini yumruğuyla delmişti ve sanırım haklıydı bunu yapmakta. lakabını ise ten rengi ile kazanmıştı. çünkü hayatımda gördüğüm en koyu tenli beyaz adamdı.

öküz kont: kendisi matematik bilmeyen matematik öğretmenimizdi. ingilizce de bilmezdi. ama harika milli eğitimimiz matematik derslerinin ingilizce okutulmasını istemişti. matematik bilmeyen öğretmenimiz bilmediği konuyu bize bilmediği bir dil de anlattı iki sene. paranın havada dönüşünü “ oğlum, tiri tayms diyim a!” diyerek açıklayan öğretmenimiz lakabını 30 saniyede bir gırtlağını pöhöhöy diye temizlemesi ile kazanmıştı.

benim için en akıl da kalan lakaplar bunlardı. bir öğretmen olarak benim de birkaç lakabım var. ve hepsi için minnettarım öğrencilerime. onlar benim arkadaşlarım kadar acımasız değiller çünkü.
devamını gör...

köyde sobalı evde oturma fantezisi (çocukluğunda sobalı evde oturan biri olarak, soba tütme korkusuyla bir gece geçirin veya kömürüyle odunuyla uğraşın, diğer odalarda donmayı yaşayın da o zaman göreyim ben sizin bu yaptığınız saçma sapan güzellemeyi) (bkz: tabi siz sobalı evde bir yerleri yanmamış insanlar olarak her bakımdan yetersiz gördüğünüz güzellemesiz kaloriferli evlerde oturmaya şiddetle karşısınız ama)
devamını gör...

külotla yarışında güç geçtikçe arayı açan ancak araya kaçtığı zaman insanı zora sokan don çeşididir.
her şeye rağmen, insanı bilhassa yazın oldukça rahatlatır.
devamını gör...

aklınıza gelen ve kalbinize düşen sözleri dilinize vurmak bu listenin başında gelir. sonra söylerim diye ertelenen her söz anlam ve önemini yitirir. belki bir daha söyleme fırsatı bulamayacaksınız belki sözylediğinizde çok geç olacak. sonradan pişman olmamak adına söyleyin efendim. kızgınlıklarınızı, öfkenizi, sevginizi ve özleminizi söyleyin. ertelemeyin!
devamını gör...

aslında normal olandır. zamanla fark ettim ki bir siyasi partiden ülkenin bilmem kaç yıllık sorununu çözmesini beklemek fazla iyimser bir şeymiş. bu toorakların en büyük sorunu bu heralde;birinin gelip bizi kurtarmasını beklemek. ama bu gerçekci bir şey değil. her seferinde hayal kırıklığı yaşıyoruz malesef. ki zaten siyaset yalansız olmaz demişler. bizi kaldırmaları için birini seçmek çok ahmakça. ama üzerimize düşeni yapmaya mecburuz. her şeye rağmen ülkelerin kaderi bu aptal seçimlere bağlı olabiliyor.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim