anne timsah, yumurtadan çıkan yavrularını ağzıyla suya kadar taşır. doğuştan iyi birer yüzücü olan yavrular da suya girer girmez böcek, balık, kurbağa iribaşlarını yemeye başlarlar. ancak ince derili ve küçük olduklarından etraftaki uzun gagalı kuşlar ve etobur canlılar için oldukça lezzetli bir avdırlar. o yüzden anneleri fazla yanlarından ayırmaz.
devamını gör...

yumurtanın kırılmaması ve eline yapışması.

tanım : mutfakta sinir eden durumları paylaştığımız başlıktır.
devamını gör...

meğer en çok bunu severmiş yolladıklarımın arasından şarkısı..

bilmez mişim, öylesine dinledi, sevdi ama özel bi yere koyamadı demiştim. yanılmışım. sonra türkçe şarkıların da yüzdebidolumanyakküsurunu da hem bilirmiş hem de sevmişmiş, bi de yine çok sevdiği yunanca bi şarkı varmış ama adını hatırlayamamış çünkü aşıkmış!

göztepeliymiş, "gençliğimin katilisin göztepe mi yazayım duvarlara?" dedi, orada o saniye imana gelmiş olabilirim, gerçi yazacağımı yanlış yazdım ama olumlu dedi anladı, su kaldırıyor evet..

yarın modern tıbbın hizmetine girecek, yüzde bir milyon eminim ki eskisinden de sağlıklı kalkacak o ameliyathaneden ama işte böyle, uzakta, elden bişi gelmeden beklemek yok mu, o öldürüyor adamı, hof.

sonra gelecek, anlarsınız zaten geldiğini, her yer hanımeli kokuyor o geldiğinde, sonra burnu var, valla bak? burnu çok güzel.

bugün bi kahve yaptı, hayatımda içtiğim en güzel kahveydi, elleri vardı, o elleriyle kahve yaptı bana, çamurdu felandı ama yine de içtim, çok güzeldi.

sonra gitti, ben dik durdum o da dik durdu, çabuk gel dedim, tamam dedi, sözüne inandım, sözüme inandı.
bugün başka bir gündü, çok başkaydı.

şarkıyı / şarkısını / şarkımı / şarkımızı dinlemek lazımdı..
ve beklemek..

tek kelimene bakarım.
devamını gör...

“umut, içinde bulunduğu durumdan memnun olmayan kimseler içindir.”

prison break
devamını gör...

2018 temmuzunun ilk haftasında gittiğimiz balkan turunda uğradığımız şehir. saraybosna kadar olmasa da hazin bir yerdi. genel olarak seyahatimizin beşinci günü hep savaş acıları içinde geçtiğinden altıncı günkü güzelim şehrin* havasını soluyamadık bile...

en son dubrovnik'te duran kafilemiz, poçitel köyünde dandik bir motelde geceyi geçirmişti. sabah kalkıp kahvaltımızı edince (ki yol boyunca kahvaltılar yumurta ve kornfleksten, akşam yemekleri de tavuktan ibaret fiks menü, rehberimiz turlarda türklerin "ay şu domuz mudur" "ay bu yenir mi" gibi şikayetlerinden bıkan otelcilerin ortak bir menü çıkardığını söylüyor, iyi ki kahvaltıda cornflex yeme alışkanlığımız var da aç kalmıyorum ama çaysızlık kötü bir şey, kahveye abanıyoruz el mecbur) önce köyü ziyaret ettik. dağın eteğinde kurulu köy, bir kale, kilise ve cami barındırıyordu. zamanında yeniçerilerin hudut karakolu olarak kullandığı kaleye çıkamadık, herkes köyde çay aradı bugün. bizimkiler de dik yokuşları çıkamadılar, sadece ben camiye kadar çıktım.
kale:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

saat kulesi:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

molayı müteakiben mostar'a vardık. şehrin hırvat yakasında durduk, boşnak mahallelerine geçmek üzere ünlü köprüye gelesiye evvela köprü altındaki kahvede oturduk. yapılalı daha 14 yıl olmasına rağmen köprü şimdiden renk değiştirmiş. zamanında mostarlı delikanlıların kızlara kendini kanıtlamak için yaptıkları köprüden atlama geleneği, artık turistik bir şov olarak sürüyor. gençler atlıyor, ama bahşişi bulamazsa yok. ben "atla, atla, atlamayan çetnik" diye boğazımı yırtsam da atlamadı çünkü eleman. tam "senden adam olmaz" derken cumburlop.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel köprü manzarası, sağ taraf hırvat sol taraf boşnak semti. ayrıca köprüden ihtiyar kafilemiz zar zor geçti, bayağı dikti çünkü.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel tepede görünen haçtan üsküp'te de görmüştük. hıristiyan adeti herhalde, şehrin en yüksek noktasına dikmek. ayrıca o tepe, 1993'te köprüyü havaya uçuran hırvat tabyasının da konuşlandığı yer.

köprü dışında şehrin boşnak yakasındaki çarşıyı da gezdik, tika'nın onardığı diğer osmanlı yapılarını gördük. türkiye burada iyi yatırım yapmış, keza çarşı içinde bir de konsolosluğuuz var. belki de bu sebepten, balkanlarda
recep tayyip erdoğan atatürk kadar seviliyor (hatta kendisi de selanikli olan atatürk'ten fazla seviliyor). ola ki yolunuz düştü (euro 11 lirayken nasıl olacak bilmiyorum gerçi), size reis övgüsü yapan bir boşnağa "lan bi sus, ondan kaçıp geldik buraya" demeyin. dayağı yiyebilirsiniz... neyse, işte restore ettiğimiz camilerden köski mehmet paşa.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu çarşıda dolanırken köfte ve börek kokuları geniz yakıyor. kebabcici dedikleri bir köfte yemeği ve börekleri ünlü olan boşnaklar, bunların yanında titovka denilen yugoslav partizan şapkasından da satıyorlar. bir şapka ve iki merminin birbirine kaynatıldığı bir kalem aldık.

öğlen yola koyulduk, varış yerimiz geceyi de geçireceğimiz saraybosna idi. yolda bir de hava kapandı, yağmur başladı... neyse ki otobüsten inince durmuştu artık.
devamını gör...

üç genel bölgeye ayırmak mantıklı olur burayi, 1. tren/gar bölgesi, 2. tarihi şehir merkezi, 3. ise şehir dışı.

bu üç bölgeden nerede kalırsanız kalın, aralarındaki seyahati yürüyerek gerçekleştirebilirsiniz. şehir uluslararası bir hub olduğundan otel doludur, ve otel fiyatları avrupa'nın önde gelen şehirlerine kıyasla son derece uygundur. bu sebepten dolayı comfort inn tarzı şehir dışında kalan otelleri rahatlıkla tercih edebilirsiniz.

asıl şehrin kalbi denebilecek tarihi bölgeyi de ben 3'e ayırdım. le petite france (eski dokunun korunduğu, turistik bölge), katerdral (strazburg notre dame katedrali ve nehir bölgesi. bu üç bölge arasındaki ulaşım yine yürüyerek sağlanabilir, tramvay da bir opsiyon.

gezilmesi şart olan müzeleri tarih müzesi, modern sanat müzesi ve alsacien. tabii katedralin tepesine tırmanmak da gerek (yaklaşık 350 basamak).

bunun dışında meşhur alsacien bölgesinin beyaz şarapları sürekli, her gidilen yerde tadılmalı. ayrıca bir de lahmacuna benzeyen yemekleri var, her yerde var bundan kaçırmanız imkansız. merkezi dahil istediğiniz yerde yiyebilirsiniz, tüm mekanların kapıda fiyat listesi var ve turist kazıklama peşinde bir mekana rastlamadım.

otomobil kiralama şansı olanlar enfes alsacien şaraplarının üretildiği köylere mutlaka gitmeli, şehre 1 saat uzaklıkta olan bu köyler masal gibi. hangi mevsimde gidilesi derseniz, kışın çetin geçtiği strazburg'a kışın gitmenin keyfi ayrıdır. en keyifli noel pazarlarından biri kurulur ve kar altında çok güzeldir.
devamını gör...

habertürk'e yaptığı açıklamada "ben hard rock, metallica dinleyen bir rektörüm." demiş kişi. açıkçası konuşulan konularla verdiği bu cevabın ilgisini çözemedim. sempatik olmaya çalışırken iğreti gözüken kişidir kanımca. tüm açıklamalarına ulaşmak isteyen şuraya tıklayabilir.
devamını gör...

dağ başında bir taş olurdum herhalde. yine yalnız, yine kimsesiz, yine soğuk, yine kötü...
devamını gör...

ne hissetmeye, ne yaşamaya, ne mutlu olmaya. hakkım olmayanları istememeyi hayat bana öğretti. artık bu dersten kalmıyorum.
devamını gör...

yaşamın anlamı zaten ona bir anlam bulmaya çalışmak değil midir?
devamını gör...

pedofili turnusol'û gibi kraliçe ne hikmetse. o kadar seviyorsanız gidin biat falan edin. hey allahım ya nelerle uğraşıyoruz.
devamını gör...

kendisi sözlüğün baş üstünde tutulması gereken biricik yazarlarındandır. ne kadar sevildiğini anlatmaya gerek yok zaten görüyorsunuz. astroloji ve fizik hakkında girdiği bilgi dolu tanımlarla hepimizi aydınlatıyor. ayrıca çok tatlı ve çok kibar bir insandır da. kendisi sözlüğümüzde hep var olsun ve hep bir yıldız gibi parlamaya devam etsin. iyi ki vardır.
devamını gör...

#1332478 atışmalar eğlenceli efendim, takılacak bir şey yok.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
sağdaki diyor ki;benim de arkadaşım olsun buradan, özlesin,ansın,mesaj atsın,gelsin püskevitler gitsin çaylar.

soldaki durur mu; hayatım yoğun ve güzel iken kim takar burayı.ben de zaten sizi aramıyorum.

yakın zamanda bildirimleri kapatmama rağmen sanırım ağlamayı*tercih ederim.
tabi tüm bunlardan kime ne?*
devamını gör...

büyük şeyler olmadığına yemin edebilirim.
-sen seviyorsun diye aldım.
-çok güzel bir yer açılmış seninle de gidelim.
-beş dakikalık boşluğum vardı sesini duymak istedim.
-işten erken çıktım müsaitsen göreyim mi seni?
-ben bırakırım işe seni.
-yorgunsan ben halledeyim?
-neye ihtiyacın varsa önce bana söyle yapamazsam beraber çare ararız.
devamını gör...

sık sık hissettiğim bir duygunun ifadesidir.

insanın gidesi gelirse bunun farklı nedenleri olabilir. benim için bu farklı nedenler iki tane ile sınırlı. birincisi bulunduğum yere ait olamama duygusu, ikincisi ise ait olduğumu düşündüğüm yeri bulduğuma dair derin bir umut ve huzur.

bulunduğum yerde sanki tarihin başlangıcından beri yaşamaktayım. o kadar uzun zamandır burdayım ki sanki şehirle bir bütün haline geldim. ama bu ifade yanıltmasın sizi. çok ayrıksı bir bütünlük duygusu bu. bütün dönüşümlerini, çöküntülerini, bunalımlarını yaşadım. kentsel dönüşümün yaşadığım mahalleyi, okuduğum okulu yerle bir ettiğine günden güne şahit oldum. ama bu şehre ait olamadım. bu şehirle ilgili bütün iyelik eklerim yapay. hiçbir şey bana ait değil. anılarım zorunluluktan. albino bir tavuskuşu gibiyim bu şehirde.

ikinci nedenim ise hiç görmediğim, daha önce adını cümle içinde kullanmadığım bir şehre özlem duyuyor olmam. sanki o şehir beni mutlu edecek, aradığım o huzuru bu şehirde bulacağım. sanki dediğime de bakmayın. ben artık çok eminim bu şehre gidesimin geldiğine. rüzgar beni korkutmuyor mesela, zaten hiç korkutmazdı ama artık hiç korkutmuyor. sevesim var rüzgarı. geçilmez yerlerden geçesim var.

şu an gerçekten gidesim var. çünkü hissediyorum yürümem gereken yeni yollar, aşmam gereken yeni denizler, konuşmam gereken yeni konular, sevişmem gereken şarkılar var. hazır ol miles davis! çalman gereken çok şarkı olacak.
devamını gör...

kafaya çok takarsan kötü toslarsın.
devamını gör...

cips vericen?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

diye cevap veriyorum. ay cips yollayan varsa muhabbet ederiz onun dışında yok yani kimse kusura bakmasın.
devamını gör...

din, millet, ölüm ve buna benzer, toplumun en hassas ve ciddiyetle yaklaşılan kavramları hakkında yapılan mizah türü. herkesin yapabileceği türden bir mizah çeşidi olmadığı için sivri zeka ve pek tabii birazcık da cesaret ister. kara mizahta belki de en acı düşüncelerimiz mizah konusu yapılarak okuyan kişileri güldürme ve güldürürken acıları da kabullendirme amacı güdülür. ki, bu da hayatımızdaki travmatik olayları atlatmamızda bizlere fayda sağlar.
devamını gör...

devlet e göre evlenmek demek kadınların her şeyle bağını kopardığı anlamına geliyor herhalde. soyadı değişikliği var, kütük değişikliği var. devlet bir sorsun bakalım evlenen kadınlar böyle bir şey istiyorlar mıymış.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim