sozlugumle dertlesiyorum..
devamını gör...

kızımın kendine bir ayakkabı bulabilmesi.
ergenler ile alışverişte en büyük problem, ne alacakların bilememeleri olduğu için bu gün bunu 1 saatte hallettik diye mutlu oldum. üzerimden yük kalktı resmen.
iki ay rahatım inşallah.
devamını gör...

şiirsel yönlü ve duygulu bir yazar.

karalama defteri başlığı onun için açılmış sanki, kalemiyle arz-ı endam eyliyor. daim olsun. *
devamını gör...

6 sayfa cevap kağıdı verip de 100 üzerinden 17 almışlığı da vardır.
devamını gör...

2020 dünya basın özgürlüğü endeksi'ne göre basın özgürlüğünde 180 ülkede 157. sırada olan ülkemizde yapılmış açıklamalardır. listenin sonuna düşmeyeceğiz denilmek isteniyor galiba.
devamını gör...

inanç özgürlüğü denildiğinde aklıma hep bukowski'nin o sözü gelir. gerçekten de mutlu ediyorsa neye inandığımızın bir önemi kalmıyor.

"neye inanıyorsan inan, seni mutlu etmiyorsa yanlıştır."
devamını gör...

gelişigüzel kullandığımız kelimelerin ne anlama geldiğini sorduklarında şaşkın ördek gibi kalmamıza sebep olan bilim dalıdır. kelimelerin kökenlerini öğrenmek, anlamlar arasında bağlantı kurmak çok keyiflidir. sonsuzluktur, bir derya denizdir; her gün yeni bir bilgi çıkar karşınıza. özellikle türkçe gibi zengin bir dil yapısına sahip olduğumuz için araştırmanızın sonu çeşitli dil kökenlerine doğru yolculuğa çıkacaktır. hangi kelime hangi dile ait, ne zaman kullanılmaya başlanmış ve hangi dönüşümleri yaşayarak bugünkü kullanılma erişmiş olduğunu öğrendiğinizde yaşayacağınız aydınlanma hissini mutlaka deneyimlemelisiniz.

etimolojik bilgi, sadece salt kültürel birikim için değil aynı zamanda edindiğimiz bilginin daha kalıcı olmasını sağlayan bir merdiven basamağıdır. neyin neden söylendiğini öğrendiğinizde hatırlamanız ve bağlantı kurmanız kolaylaşacaktır. (bkz: uzun süreli bellek)
devamını gör...

bu insan müziğe de şarkı diyordur kesin.
devamını gör...

içimizde köstebek olduğunu gösteren başlıktır.
kim sızdırdı lan planları ?
şöyle ağız tadıyla bir darbe yapamayacak mıyız yahu ?
devamını gör...

çünkü o bir "hacı".
devamını gör...

gelişimsel ya da zihinsel yetersizliklerin yanında sıra dışı becerileri olan kişileri tanımlar. kişinin zeka düzeyi ortalamanın altında olmasına karşın bir ya da daha fazla alanda aşırı düzeyde bilgi veya yetenek sahibidir.

detaylı bilgi: www.matematiksel.org/kazayl...
devamını gör...

2016 yılında gerçekleşen bu hikayenin kahramanları (bkz: npm) (bkz: kik) ve olayın gerçekleştiği tarihte 28 yaşında olan adam gibi adam (bkz: azer koçulu)'dur.

öncelikle azer koçulu'dan kısaca bahsedelim.

(bkz: richard stallman)'ın the gnu manifesto'sundan etkilenen azer koçulu açık kaynak topluluğu ile ilgili olarak "sahip olduğum her şeyi açık kaynak felsefesinden asla vazgeçmeyen insanlara borçluyum." der bu sebeple.

koçulu'nun npm üzerinde yayınladığı irili ufaklı paketleri bulunuyordu. bunlardan birisi de kik adında, programcıların şablon hazırlamalarına yardımcı olan bir paket.

aynı zamanda kik; bir mesajlaşma uygulamasının da adı imiş.

bu uygulamanın sahipleri de npm de kik için kendi paketlerini yayınlamak istemişler. bu sebeple de koçulu'ya 11 mart'da bob stratton'dan paketinizin ismini değiştirebilir misiniz? konulu bir mail gelmiş.

koçulu da ben bu isimle geliştiriyorum diyerek reddetmiş.

bunun üzerine "hıyarlık yapmak istemeyiz ama inatlaşırsanız avukatlarımızla bu işi çözmek durumunda kalacağız" diye cevap gelince koçulu bunlara s**tiri çekiyor.

başta avukatla tehdit ettiği için mi artık neyse para teklifi de koçulu'yu inadından vazgeçirmeyince bu sefer şirket (gbkz:npm) ile iletişime geçiyor.

npm'in ceo'su isaac schlueter kik adını stratton'a vermeyi kabul ediyor.

koçulu "sizi yıllardır tanıyan birisi olarak açık kaynak koda katkıda bulunanları tehdit eden kurumsal patent avukatlarının tarafını tutacağınıza asla inanmazdım" diye cevap veriyor bu harekete karşılık olarak. devamında ise "ya bana ait tüm paketleri derhal silin ya da bana nasıl sileceğimi söyleyin ben sileyim" diyerek postayı koyuyor.

yazışmaya buradan erişebilirsiniz


koçulu'nun bu son mailinden 2 gün sonra 22 mart'ta left-pad is not in the npm registry hatası ile başlıyor güne bir çok web sitesi.

işin ilginç tarafı bu sayfaların çoğu left-pad paketini bile kullanmıyordu. --en azından doğrudan--

işte krize sebep olan 11 satırlık kod

evet, bu siteler left-pad'i kullanmıyordu ama bu sitelerin çoğu facebook'a ait react paketini kullanıyordu. ve react de başka bir paketi o da başka bir paketi ve o da left-pad kullanıyordu. bunun gibi left-pad kullanan birçok paket vardı.

react - install fails - left-pad
npmjs.org tells me that left-pad is not available
(bkz: web of dependencies)

işin ironik tarafı bunlara sebep olan kik firmasının web sayfası da bu sorunla karşı karşıya kalmıştı *

sorunun farkedilmesinden bir saat kadar sonra koçulu, medium'da olayı anlatan bir yazı yazarak olayı kısaca açıkladı. ve protesto amacıyla şimdiye kadar yayımladığı 273 adet paketi protesto amacıyla sildiğini söyledi.

koçulu, "bu durum, npm'in, şirketleri halktan daha güçlü gören birisinin özel arazisi olduğunu anlamamı sağladı, ben ise halka güç vermek için açık kaynak yazıyorum" demişti.

kısa bir araştırma ile edindiğim bilgiler böyle. bu bilgiler ışığında azer koçulu'yu takdir ve tebrik ediyorum.
devamını gör...

bisssmiiii..

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

seni düşünmek

seni düşünmek güzel şey,
ümitli şey,
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum...

nazım hikmet
devamını gör...

feminizm kavramı, 1870 yılında fransa'da louise michel'in kadınlar birliğini'ni kurmasının ardından ilk kez 1872'de fransız yazar alexander dumas fils tarafından kullanıldı. feminizmin ilk aşamasında cinsiyet rollerindeki eşitsizliğe değinilirken erkeklerin ekonomik alandaki üstünlüğünden çekinildiği için cinsiyetler arası ekonomik eşitsizliklerden bahsedilmedi. fakat ironiktir ki feminist akım, ilk ivmesini dünya savaşları'nda erkeklerin silah altına alınmasından ötürü onlardan boşalan ekonomik alana kadınların yerleşmesi ile kazanmıştır.

o dönemlerde "aman bütün kızlar toplanıp feminist olduk" gibi birleştirici bir tutum izlendiğini düşünmek, maalesef fazla romantik olacaktır. zira işçi kadınlar, cahil ve yetersiz oldukları gerekçesi ile orta sınıf feminist kadınlar tarafından dışlandı. ne de olsa feminizmin de bir vizyonu, gururu olmalıydı. türkiye'de cumhuriyetin kuruluşundan sonra devlet feminizmi oluşturuldu ki buradaki amaç da türk kadınını kayırmak filan değil, gelişmiş ülkelere kendini beğendirme çabasıydı.

feminist hareketin 2. dalgası 1960larda yükselince türkiye'de biraz gecikmeli de olsa 1982 yılında istanbul'da yazar ve çevirmenler yayın üretim kooperatifi (yazko) tarafından feminizm, ilk kez kamuoyu önünde bir sempozyum ile savunuldu. eşitlik istenen konular sırası ile beden, kimlik, emek, tarih ve gelecek idi.

1990larda başlayan 3. dalga feminizmde kadın erkek eşitliği ekseninden kopuldu ve artık bireysel istek ve farklılıklar üzerinde durulmaya başlandı. buradaki amaç, güya 2. dalga feminizmde çizilen "beyaz, orta sınıf kadınların feminizmi"nin daha geniş kitlelere yayılmasını sağlayabilmekti. türkiye'de de 3. dalga feminizm ile artık ev içi şiddet, bekaret, cinsel taciz gibi önceki dönemlerde tabu olarak kabul edilen konular konuşulmaya başlandı. şu an ise özellikle son 10 yıldır dijital feminizm olarak da adlandırılan 4. dalga gündemde. feministler bana kızar belki ama x dalga y dalga derken feminizm, en çok kadınların maddi manevi sırtına binmeye yer arayan erkeklerin işlerine yaradı.
devamını gör...

buraya anneannemin kedisi minnoş'u bırakıyorum. doblosunu yeni satmış enişteler gibi durduğuna bakmayın, nahif bir hanfendi o.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

şahsımın içinde bulunduğu dramdır.

ben odyofil değilim maalesef ki. sarhoşa bile razıyım. seksofil falan da olurdu, beni daha iyi tanımlayabilirdi açıkçası

dramlıyım, kırgınım, üzgünüm ve mağdurum.

edit: ninja mı? nereye ağlıyoduk odyofil daha iyiydi..
devamını gör...

hiç beyniniz uyuşmuş gibi hissettiğiniz oluyor mu? böyle kafamda koca bir boşluk var sanki hiçbir şeye odaklanamıyorum. ama bir yandan da kafam çok doluymuş gibi. karmakarışık hissediyorum bugün.. mesela bir saattir birçok başlık altına tanım yazmaya çalıştım, sürekli yazdım sildim sonra vazgeçtim kapattım.
bir şeyler canımı çok yakıyor ama bunun üzerine düşünmek istemiyorum. sanırım bulacağım sonuçla yüzleşmekten korkuyorum. artık hayattan ve gelecekten hiç umudum kalmadı. umutsuz bir insanın günleri nasıl geçerse benim günlerim de öyle geçiyor, boş ve anlamsız. sonsuz bir hiçlik duygusu var içimde. yıkık dökük duvarların, taşların arasından inatla yeşeren çiçek gibi umut dolu olmak istiyorum hayata karşı.
sevgili karma; sana da iki çift sözüm var. ben hiç mi iyi bir şey yapmadım bu hayatta? hani ne ekersen onu biçersin'cilik? yaptığımız iyilikler de kötülükler de bize geri dönmeyecek miydi.. bir gün devran dönecek ve herkes hak ettiğini bulacaktı ya hani. artık hasat vaktinin keyfini sürmemin zamanı gelmedi mi?
devamını gör...

zaman yolculuğu.

mesela ; istanbul'un o yemyeşil eski halini, boğazın tertemiz halini görmeyi çok isterdim.
sonra geçmişe gidip tarihi olaylara bizzat tanıklık yapmak da harika olurdu.
devamını gör...

alzheimer.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim