alarmı; uyanmak istediğim saatten yarım saat önceye ve uyanmak istediğim saate kurup, normal saatten yarım saat önce uyanıp son yarım saatlik uykuyu daha güzel hale getirmek.
devamını gör...

pokemon'un kaldırılması.
devamını gör...

(bkz: bakın bu zalımlıktır)

şaka şaka, afiyet olsun.*
devamını gör...

kar, ahmet kaya gibi.
(bkz: dağlarda kar olsaydım)
devamını gör...

ingilizce "the school of athens", italyanca "scuola di atene" isimli tablo rönesansın büyük ustalarından rafaello tarafından yapılmış olup günümüzde vatikan'daki stanza della segnatura salonunun duvarında bulunmaktadır. aynı salonun diğer üç duvarı da rafaello tarafından resmedilmiş olup tüm duvarlar birlikte dört beşeri bilimi temsil ediyor (felsefe, teoloji, şiir, adalet).
eser, rönesansın temel aldığı klasik yunan medeniyeti'ne bir saygı duruşu niteliğinde olup ünlü yunan bilim insanları ve filozoflarını tek bir kare içinde göstermeyi amaçlamaktadır. yine de farklı coğrafyalardan bilginler ve diğer önemli insanlar da eser içinde yer almakta.
elbette bu resimleri aklına estiği için çizmiyor raffaello, kendisine bu görevi papa 2. julius veriyor. (michelangelo'yu sistine şapeli'nin tavanını boyaması için görevlendiren de aynı papa).

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


eser her ne kadar klasik yunan medeniyeti'nin bilginlerini tasvir ediyor olsa da arka plandaki yapı ve sütunlar yunan mimarisinin değil roma mimarisinin izlerini taşıyor. süslemeler ve sütunlardaki heykeller (solda apollon, sağda athena) ise yunan sanatının izlerini taşıyor.

resimde toplam 59 figür olup sol tarafta aritmetik ve müzik, sağ tarafta ise geometri ve astronomi alanındaki bilginler yer alırken orta kısımda filozoflar yer almaktadır.

şimdi tablodaki figürlerin kimlerin tasviri olduğuna bir bakalım:

+resmin merkezinde yer alan ikiliden kırmızı-turuncu giysili olan platon, yaşlı bir bilge gibi resmedilmiş. sağ eliyle yukarıyı işaret etmekte platon. bu işaret onun idealizm felsefesini (dünyada var olan her şey değişmez bir idea'nın yansımasıdır) temsil ediyor. ayrıca bunu destekler nitelikte giysiler giymiş durumda: mor havayı, kırmızı ise ateşi temsil ediyor. sol elinde tuttuğu kitap ise kendi eseri olan timeos. ayrıca rafaello, platon figürünü yaparken da vinci'yi örnek almış.

+platonun -bize göre- hemen sağındaki mavi giysili olan aristo, iyi giyimli ve daha genç resmedilmiş. sağ eliyle aşağıyı işaret ediyor aristo. bu işaret onun realizm felsefesini (bilginin kaynağı yeryüzünde olup bitenlerdir, asıl gerçeklik de bizim algılayabildiğimiz gerçekliktir) temsil ediyor. platon gibi aristo'nun da kıyafetlerinde temsil söz konusu: sarı toprağı, mavi ise suyu temsil ediyor. sol elinde tuttuğu kitap en meşhur eseri ethica (etik).

eserdeki diğer tüm filozoflar bu iki filozof (aristo ve platon) esas alınarak konumlandırılmış. platon tarafındakiler idealist, aristo tarafındakiler ise realist düşünürlerdir. bu ayrım arkadaki apollon ve athena heykelleri içinde geçerlidir. apollon güneş, müzik ve şiir tanrısı, platonik düşünceye uygun. athena savaş ve bilgelik tanrıçası, insanların fiili eylemlerine daha uygun, dolayısıyla aristo tarafında yer alıyor. yapılan bu ayrım tamamen doğru olarak yapılmış değil, örneğin ibn rüşd, islamda aristocu felsefenin (meşşailiğin) temsilcilerinden olmasına rağmen platon'un tarafında resmedilmiş.

+aynı hizada -bize göre- sol tarafta tamamen yeşiller içinde dinleyenlere bir şeyler anlatan kişi sokrates.

+eserin -bize göre- en solunda, kemer sütununun bitişiğindeki çocuk figürünün hemen arkasında beyaz sakallı olarak sadece başı görünen kişi kıbrıslı zenon.

+zenon'un baktığı kişi, elindeki kitabı inceleyen mavi giysili figür epikuros.

+epikuros'un hemen arkasındaki bıyıklı, sarıklı, eli göğsünde ve hafif eğilmiş olarak duran kişi ibn rüşd.

+resmin -bize göre- en sol altında yer alan, tek dizi üstünde yere oturmuş ve elindeki kitaba bir şeyler yazarken resmedilen kişi pisagor (pythagoras).

+pisagor'un hemen üst tarafındaki beyazlar içindeki figür bir kadına ait: hypathia. iskenderiye'de hocalık yapan hypathia aynı zamanda resimdeki tek kadın figür.

+resmin orta hattında aşağıda tek başına bir mermer bloğa yaslanmış bir şeyler yazan ve düşünceli olan figür heraklitos.. rafaello'nun atina okulu'nu çizdiği dönem michelangelo da meşhur sistine şapeli süslemelerini yapmaktaydı. michelangelo'nun çizimlerini zaman zaman inceleyen rafaello, ona hayran kalmış ve atina okulu'nda ona da yer vermek istemiştir. günlük hayatta hep yalnız ve düşünceli olan michelangelo'yu heraklitos olarak resme sonradan eklemiştir.

+resmin ortasında, merdivenlere uzanmış olarak resmedilen mavi giysili kişi diyojen. hayatı boyunca bir fıçı içinde tek parça bir kıyafetle yaşadığı için böyle resmedilmiş.

+resmin sağ altında yer alan ve yere eğilmiş bir şeyler çizen kırmızı giysili kişi öklid. bu figür, rönesansın ünlü mimarlarından bramante'nin yüzü esas alınarak çizilmiş.

+öklidin hemen arkasında ellerinde küre tutan iki adam resmedilmiş. bunlardan beyaz giysili olan zerdüşt (zoroaster), sarı giysili olan ise batlamyus (ptolemaios). dikkat edilirse zerdüşt'ün elindeki küre mavi tonlarda, batlamyus'un elindeki ise bir dünya modeli. bu da rastgele çizilmiş değil elbette, zira mavi küre gökyüzünü (astronomi) yeşil-mavi küre ise yeryüzünü (coğrafya) temsil ediyor. ayrıca batlamyus'un arkasının dönük olma sebebi o güne dek hiç tasvir edilmemiş olmasıdır.

+batlamyus'un -bize göre- hemen sağında yer alan beyaz giysili figür eski bir yunan ressam olan protogenes.

+eserdeki figürlerin -bize göre- sağ üst köşesinde ellerini kavuşturmuş olarak tek başına ayakta duran sakallı kişi plotinos. figürün donatello'dan esas alınarak çizildiği düşünülüyor.

buraya kadarki figürler kim oldukları bilinen figürler idi, bir de tam olarak kimi temsil ettiği bilinmeyen figürler var:

+sokrates'in -bize göre- solunda yer alan kişilerin kim oldukları tam bilinmiyor. hemen solundaki mavi giysili figürün xenophon (yunan düşünür) veya aeschines (yunan devlet adamı); onun solundaki kırmızı giysili figürün antisthenes (yunan düşünür), xenophon veya timon (yunan düşünür); onun solundaki üzerinde zırh bulunan figürün alcibiades (yunan komutan ve devlet adamı) veya büyük iskender olabileceği düşünülüyor.

+pisagor'un omzundan, onun yazdıklarına bakmaya çalışan sarı giysili figürün boethius (romalı matematikçi), anaksimandros, veya empedokles olduğu düşünülüyor.

+hypathia'nın -bize göre- hemen sağında yer alan, elindeki kitaptan bir şeyler gösteren ve pisagor'a bakan ayaktaki kişinin parmenides olduğu düşünülüyor.

+eserin -bize göre- sağ altında zerdüşt ile batlamyus'un sağında, beyaz giysili figürün hemen arkasında bize doğru bakan kişinin apelles (yunan ressam) olduğu düşünülüyor. figürün, rafaello'nun bizzat kendisinden esinlenerek yaptığı düşünülüyor.

+aristo'nun -bize göre- hemen sağındaki figürlerin peripatetik ekol düşünürleri olduğu varsayılıyor.

resimdeki perspektif o kadar güçlüdür ki, tüm süslemeler ve yerleşimler bu perspektifi destekler nitelikte ince ince işlenmiştir.

bu resmin bir de modern versiyonu çizilmiş "dante'yle ilahi komedya'yı tartışmak" isimli. 3 ressam tarafından çizilen bu resim tüm zamanların 103 önemli ismini barındırıyor. belki kim olduklarını tahmin etmek üzerine bir bulmaca oynanabilir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kitap okumadığın halde benden öğrendiğin şeyleri kendi ortamlarında sanki kendin okuyup araştırıp öğrenmişsin gibi satmana hayranım sevgili babacığım ama keşke kızın da olsam kulaktan dolma bilgileri aktarmak yerine açıp bir araştırsan demek istiyorum.
devamını gör...

var mısın ki yok
olmaktan korkuyorsun.*
devamını gör...

cinayet, hırsızlık gibi konuları işleyen ve genellikle sürükleyici ve karmaşık olan roman türüdür.

eğer ilk defa polisiye okuyacaksanız agatha christie'nin ''on küçük zenci'' romanını tavsiye edebilirim.

türk yazarlardan da ahmet ümit'in kitapları tavsiyemdir.
devamını gör...

bugün dergimizi teşriflendiren yazarlarımız:
hatay president ve eva_luna. bir solukta okunacak güzel yazılarına buradaki öne çıkan yazılardan ulaşabilirsiniz. iyi okumalar diliyoruz.
devamını gör...

” aylak olmak dünyanın en güç işiydi.”

zannedilir ki aylak olmak kolaydır, zamanını boşa harcamak, hiçbir şeyle meşgul olmamak, çalışacak bir işe sahip olmamak… oysa aylak adam’ı okuyanlar bilir, aylak olmak zordur, hele de zengin değil de paralıysanız. yapılacak çok iş vardır. mesela gidip yemek yediğiniz lokantalada müşteri olmamak, sokak isimlerini araştırmak, karşınızda oturan insanlara bir geçmiş uydurmak ve b.yi bulabilmek…

c iseniz eğer b.yi bulmak daha zordur çünkü bilmeseniz de hep bir adım önündesinizdir onun. size her gelişinde bacaklarını da getiren kadınlar vardır hayatınızda, düzen isteyen, dahası sizi anladığını sandıkça yanılan kadınlar…ve insanlar ” dökme kalıplarına uydurmadan sizi rahat edemezler.”

eğer c. iseniz ve bir babanız varsa geçmişte kalmış olması gereken, hayat zordur ziyadesiyle, zorlar sizi yaşamak. kulağınız kaşınır biteviye. kadınlarının bacaklaından korkarsınız, gözlerine bakarsınız en çok. c.yi bulmaktır umudunuz ve c.de size daha yakın birini.

“yoksa her şey benim olmadığım yerlerde benim olmadığım yerlerde mi oluyordu?” diğer bir soru takılır zihninize tam soru işaretinin çengelinden.

insanların kurtuluşu için sizin bulduğunuz yollardan biri de sinemadır, tıpkı sesinizin yankılandığı bu yerin sakinleri gibi. dersiniz ki yusuf atılgan’ın kaleminden;


” çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor.sinemadan çıkmış insan. gördüğü film ona bir şeyler yapmış. salt çıkarının düşünen kişi değil. ama beş on dakikada ölüyor. sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleri ile onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar. bunları kurtarmanın yolunu biliyorum. kocaman sinemalar yapmalı. bir gün dünyada yaşayanların tümünü sokmalı bunlara. iyi bir film görsünler. sokağa hep birden çıksınlar.”


ve bilirsiniz “siz sevilmez, sen sevilir” ve bilirsiniz karıncalar bilmeden severler ve adako’yu ve kuyaro’yu tanırsınız, ve isimlerin insanların en alakasız yanları olduğunu öğrenirsiniz…

ve b.yi ararsınız yine, yanınızdan geçerken bile, çarpıştığınızda bile…
ve ” ah, zehra…”
devamını gör...

aksanı müthiş ingiliz aktör..
devamını gör...

her zaman söylediğim gibi, normal durum.

--- alıntı ---

aşkı başlatan “şey” nedir? sadece karşıdaki kişinin çekiciliği, dış görünüşü veya davranış biçimi mi bunda etkili? yani aşık olmak için karşı tarafın yakışıklı veya güzel ve bunun yanında çekici olması gerekli mi?

son zamanlarda yapılan bilimsel araştırmalar, çiftlerin aşkın başlangıcında bunlardan çok ilk karşılaşmalarında elde ettikleri izlenimin ve duyguların çok önemli olduğunu gösteriyor. bu ilk karşılaşma sırasında her iki taraf da birbirini çocukluk çağında elde ettikleri ve artık bilinçaltında depolanmış bulunan kusursuz arkadaşın özellikleri ile karşılaştırır. bu kusursuz arkadaş özelliklerine bir uyum sağlandığında da aşkın ilk kıvılcımları oluşur.

(adapsikoloji .com'dan alıntıdır.)

--- alıntı ---

görüldüğü gibi aşık olmak sadece görmekle değil, beyninizde "aşık olacağım insan" tanımına uyan kriterleri ve o "kusursuz arkadaşlığı" bulmakla da ilgili. bir insanın yazdıklarından, onun bu tanıma uyan kişi olduğuna kendinizi ikna ederseniz, aşk ya da ona benzer duygular yaşamanız kaçınılmaz olur.

şu hayatta her şeyi yapın ama büyük konuşmayın.

ben böyle bir şey yaşamadım ama yaşayana da şaşırmam ya da onu eleştirmem.
devamını gör...

edindiğim diğer canlı dostlara kahramanlık yapmadan isim veremiyorum.

misal son gelen kedinin ismi hala kedi, kahramanlık yapmasını bekliyorum.
devamını gör...

/ yapamadığım birçok şey var
hem tatminsizim, hem günahkar
/*
devamını gör...

teknolojinin ve ulaşımın günümüzde geldiği nokta itibariyle inanması güç gelse de dünya üzerinde hiçbir şekilde temasa geçilmemiş 100'e yakın ilkel toplum (kabile) bulunmaktadır.

aslında bu toplumların bir kısmıyla helikopter, uçak ve dronlarla fotoğraflarını çekme amacıyla temasa geçilebilmiştir. bunlara "minimal olarak temasa geçilmiş kabileler" denilmektedir. her ne kadar temasa geçilmiş, modern dünyanın varlığından haberdar olmuş olsalar da "hiç temasa geçilmemiş kabileler"den pek farklı değillerdir.

gördükleri şeyi tam olarak anlayıp anlamadıkları, modern dünya hakkında tahmin yürütebildikleri şüphelidir. genelde bir çoğu helikoptere ok ve mızrak fırlatarak uzaklaştırmaya çalışmış, bir tehdit olarak algılamıştır. hatta bu kabileler yaşadıkları yeri terk etmek zorunda kalmış, ormanın daha derinlerine yerleşmişlerdir.

hiçbir şekilde temasa geçilmeyen kabilelerin sayısı ise tam bilinmemekle birlikte elbette daha azdır. dronlar aracılığıyla elde edilen görüntülerin daha önce keşfedilen kabilelere ait olup olmadığının tespit edilememesi de bu sayıya ulaşmayı engellemektedir.

peki dünya bu konuda ne düşünüyor?

ülkelerce, bu kabileleri kendi haline bırakma yönünde bir politika izlenmektedir. ancak büyük bir fikir ayrılığı bulunduğunu da söylemek gerekir.

bir taraf, iletişime geçilmesi gerektiğini savunurken; birçok bilim adamının da desteklediği taraf bu görüşü reddetmektedir. çünkü bu insanların bağışıklık sistemi hakkında bir fikrimiz yok, bizimki gibi olmayabilir ve çok basit bir hastalık onlar için ölümcül olabilir.

ki; tarihte maalesef bunun örneklerine rastlamak mümkün. 1981'de kolombiya'daki nukak insanları ile temasa geçilmiş ve kabileye solunum yolu hastalıkları bulaştırılmış, kabilenin yarısının ölümüyle sonuçlanmıştır.

yine benzer bir girişim, 2014 yılında brezilya'da temasa geçilen kabilenin grip nedeniyle üçte birinin ölmesi, geri kalanların da ağır etkilenimi şeklinde sonuçlanmıştır.

ayrıca işin içinde iletişime geçenlerin zarar görmesi tehlikesi de var. yetkililerin uyarılarını dinlemeyen meraklı turistler, din adamları, belgeselciler kabile üyeleri tarafından yaralanmış ya da öldürülmüştür. bunlar arasında 1974'te national geographic için belgesel çekmek isteyen ve bacağına mızrak atılan bir yönetmen de bulunmaktadır.

tüm bunları göz önüne alıp düşününce kendi hallerine bırakma fikrine daha yakın hissediyorum. ancak yine de bir yanım "ya bize ihtiyaçları varsa? ya daha iyi bir yaşam hakkını ellerinden alıyorsak?" diye düşünmeden edemiyor.
devamını gör...

- domates salçası koyduğunuz her yemeğe bir küp şeker atın, asit dengesi önemli. evet her yemeğe.
- köri, kimyon, zerdeçal, taze kekik gibi keskin tatlı ve kokulu baharatlar başta olmak üzere baharatların çok büyük bir kısmının yemeğe eklenmeden önce ısıl işleme tabi tutulması elzemdir.
- bütün bir tavuğun piştiği anlamak için eğer mutfak termometreniz yoksa (varsa ortalama 80 derece) fırından çıkardığınız tavuğun en kalın yerinden bir bıçak batırın. bıçağın üzerinde kalan sıvı şeffafsa tavuk pişmiştir. eğer bıçak kupkuru çıkıyorsa soğutun ve tavuğu sokak hayvanlarına verin. bir sonraki pişirmenizde daha kısa süre fırında tutarsınız, denemeye devam.
- her türlü kırmızı et marinasyonunuza bir yemek kaşığı sirkeyi mutlaka ekleyin ekleyin. sarımsağı söylemeye gerek duymuyorum.
- mangalda, ızgarada balık pişirirken telin üzerine limon dilimleri dizerseniz hem balığın ızgaraya yapışmasını engellemiş hem de lezzeti katlamış olursunuz. ve allah aşkına somonu mangalda pişirmeyin.
- göz yumurta pişirirken* yumurtaları kırdıktan hemen sonra tavaya bir küp buz atın. yumurtanın her kısmının eşit oranda pişmesini istiyorsanız tabii.
- profiterol, ekler, tulumba vb. tatlıların hamuru olan şu hamuruna* tamamen soğutmadan yumurtaları eklemeyin. ılık, az ılık, soğuğa yakın, tüm bu dereceler hamurunuzun yumurta kokmasına sebep olur. ne kadar soğursa yumurtaları hamura yedirmek o kadar zor oluyor biliyorum ama yapacak bir şey yok. emeksiz yemek olmaz.
- mutfağı sevin. sevilmeden yapılan yemek lezzetli olmaz.
devamını gör...

devamını gör...

çok tehlikeli bir balık türüdür. balık olayına yabancı olanlar mezgitle karıştırır. ege'de sokar diye de bilinir. zehirlidir. özellikle kumluk alanlarda kum altına gizlenmeyi çok sever. sırtında bulunan dikenleri ile genellikle ayak bölgesinden bastığınızda zehir hızlıca etkisini gösterir. bu durumda da kesinlikle hafife almayarak en yakın sağlık kuruluşuna gitmeniz gerekmektedir.

eğer zamanında müdahele yapılmazsa ölüm riskiniz bile vardır.

zamanında beni sokmuştu... aynı anda acı kaşıntı ve gıdıklanma hislerini eş zamanlı yaşıyorsunuz. ardından ayağınız davul gibi şişmeye başlıyor rengi değişiyor falan. ilk iplememiştim ama bacağım istemsiz kasılıp titremeye başlayınca acile gitmiştik falan... daha da ilginci, frodo'nun nazgul yarası misali hala ayağımda izi durmaktadır. düşünün yani beni soktuğunda ecevit başbakandı... hala izi duruyor.

kumluk alanlarda yüzerken mutlaka lastik ayakkabı giyin.

kayalık yerlerde de dikkat etmeniz gereken balıklar aslanbalığı, balon balığı ve kestanedir.
devamını gör...

simurg ya da zümrüdüanka kuşu bilgi ağacının dallarında yaşar ve akıllara gelebilecek her şeyi bilir. bir gün zümrüdü anka kuşu öleceğini hisseder ve kendine kuru ağaç dallarını yapışkan bir sıvı ile birleştirerek ölümünü bekleyeceği bir yuva inşa eder. güneş tüm görkemiyle ortaya çıkıp kuru dalları yakar ve simurg yuvada yanarak ölür sonra da küllerinden yeniden doğar.
devamını gör...

sabahattin ali'nin kürk mantolu madonna kitabındaki raif efendi.. ölmeden son bir kez oturup konuşabilseydim...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim