jenny was a friend of mine
the killers'ın ilk stüdyo albümü olan, 2004 çıkışı hot fuss'ta yer alan, bası için gözümü kırpmadan insan kurban edebileceğim şarkı *ki bu kısım çok ironik gelecek insana birazdan...*
oldukça gizemli ve kısmen de olsa eğlenceli gözüken bu şarkının altında aslında çok büyük bir trajedi yer alıyor. brandon flowers ve mark stoermer'ın kaleminden çıkan bu güzel şarkı, 26 ağustos 1986'da henüz 18 yaşında iken öldürülen jennifer levin için kaleme alınmış.
defalarca tecavüz edildikten sonra öldürülen ve central park'ta bir ağacın altına atılmış bu kızı kimin neden öldürdüğü kısmı araştırılırken, çok geçmeden haddinden fazla ilerleme kaydeden polisin bir anda tutukluyu enselemesi ile olaylar gelişir ve katil, jennifer'ı bir cinsel ilişki sırasında yanlışlıkla öldürdüğünü itiraf etmesi ile alevlenir, ama bu alev kısmına adeta benzin döken olay ise bu katilin, jennifer'a zorla başkalarıyla cinsel ilişkiye girmesi için baskı yaptığı ve ona zorla uyuşturucu sattırdığıdır. jennifer'ı adeta köle gibi kullanarak ona hem psikolojik hem de fiziksel şiddet uygulayan bu cani, medyada da oldukça büyük bir ilgi görünce ülkenin tüm gündemi bir anda bu caninin idam cezası alıp almayacağı tartışmasına dönüşmüş.
herkes idam cezası alacağını savunur iken, bir anda idam cezası alamaması ise jürilerin yanlış karar verdiği haberleri ile cinayet kısmı artık başka bir boyuta ulaşmış olur ve yıllarca durulmaz.
killers ise bu güzel şarkıda bu olayı kendi çapında eleştirmiş.
işte harika bas ritimlerine sahip bu tatlı şarkı
oldukça gizemli ve kısmen de olsa eğlenceli gözüken bu şarkının altında aslında çok büyük bir trajedi yer alıyor. brandon flowers ve mark stoermer'ın kaleminden çıkan bu güzel şarkı, 26 ağustos 1986'da henüz 18 yaşında iken öldürülen jennifer levin için kaleme alınmış.
defalarca tecavüz edildikten sonra öldürülen ve central park'ta bir ağacın altına atılmış bu kızı kimin neden öldürdüğü kısmı araştırılırken, çok geçmeden haddinden fazla ilerleme kaydeden polisin bir anda tutukluyu enselemesi ile olaylar gelişir ve katil, jennifer'ı bir cinsel ilişki sırasında yanlışlıkla öldürdüğünü itiraf etmesi ile alevlenir, ama bu alev kısmına adeta benzin döken olay ise bu katilin, jennifer'a zorla başkalarıyla cinsel ilişkiye girmesi için baskı yaptığı ve ona zorla uyuşturucu sattırdığıdır. jennifer'ı adeta köle gibi kullanarak ona hem psikolojik hem de fiziksel şiddet uygulayan bu cani, medyada da oldukça büyük bir ilgi görünce ülkenin tüm gündemi bir anda bu caninin idam cezası alıp almayacağı tartışmasına dönüşmüş.
herkes idam cezası alacağını savunur iken, bir anda idam cezası alamaması ise jürilerin yanlış karar verdiği haberleri ile cinayet kısmı artık başka bir boyuta ulaşmış olur ve yıllarca durulmaz.
killers ise bu güzel şarkıda bu olayı kendi çapında eleştirmiş.
işte harika bas ritimlerine sahip bu tatlı şarkı
devamını gör...
akşam yemeği
tüm günün en hafif öğünü olması gerekirken, çoğunlukla en ağır yemeklerin yendiği öğündür. yemesi zevkli olsa da, vücudumuza ve kendimize eziyet etmekten başka bir şey değildir.
devamını gör...
cennetiniz nasıl bir yer olurdu sorunsalı
ı’ll never get to heaven/cennete hiç gitmeyeceğim
‘cause ı don’t know how/çünkü nasıl gidildiğini bilmiyorum
(bkz: lp)
‘cause ı don’t know how/çünkü nasıl gidildiğini bilmiyorum
(bkz: lp)
devamını gör...
anker soundcore life q10
uzun zamandır almayı planladığım kulaklıktır kendileri. youtube'da bazı kullanıcı videolarını izledim gayet memnunlar. hatta bir tane teknoloji sayfası baya memnun kaldığını hatta bunun bir üst modeli olan q20 ile sürücülerini karıştırmış olabileceklerini söyledi şaka yoluyla. bir e ticaret sitesinde de tonmaister(1) olduğunu söyleyen bir kişi çok memnun olduğunu söylemiş. fakat üzüldüğüm bir nokta var ki bu e ticaret sitesi zırt pırt fiyatını değiştiriyor.bir ara 230 tl olmuştu keşke alsaydım ya. ama eğer haziran temmuz civarı indirimde olursa güzel bir telefonla birlikte bu kulaklığı almayı da düşünüyorum. kullanmış olan veya halihazırda kullanan varsa yardımcı olması çok mutlu eder. mesaj kutum daima açıktır efendim.
1)seslerin doğru, kaliteli bir biçimde duyulmasını sağlayan, sesleri düzenleyen aynı zamanda da kaydeden kişiye tonmaister denir. ton ustası olarak da adlandırılan tonmaister, duyduğu sesleri elektronik ortamda aynı gerçeklikte çıkarabilme becerisine ve bilgisine sahip olan, teknolojiyle sanatı birleştiren kişidir.(kariyer.net sitesinden alıntıdır.).
edit: maalesef bahsi geçen kulaklığın fiyatı son zamlarla birlikte 400 liraya kadar çıkmış. artık hiç alamayacağım galiba. artık onun yerine bir alternatif kulaklık bulmaya çalışacağım. ya da eğer eski fiyatına geri dönerse o zaman alabilirim, belki.
1)seslerin doğru, kaliteli bir biçimde duyulmasını sağlayan, sesleri düzenleyen aynı zamanda da kaydeden kişiye tonmaister denir. ton ustası olarak da adlandırılan tonmaister, duyduğu sesleri elektronik ortamda aynı gerçeklikte çıkarabilme becerisine ve bilgisine sahip olan, teknolojiyle sanatı birleştiren kişidir.(kariyer.net sitesinden alıntıdır.).
edit: maalesef bahsi geçen kulaklığın fiyatı son zamlarla birlikte 400 liraya kadar çıkmış. artık hiç alamayacağım galiba. artık onun yerine bir alternatif kulaklık bulmaya çalışacağım. ya da eğer eski fiyatına geri dönerse o zaman alabilirim, belki.
devamını gör...
celladıma gülümserken çektirdiğim resmin arkasındaki satırlar
ismet özel'in ismet özel olduğu zamanlarda yazdığı muazzam şiiridir:
--- alıntı ---
ben ismet özel, şair, kırk yaşında.
her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar
ben yaşarken koptu tufan
ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat
her şeyi gördüm içim rahat
gök yarıldı, çamura can verildi
linç edilmem için artık bütün deliller elde
kazandım nefretini fahişelerin
lanet ediyor bana bakireler de.
sözlerim var köprüleri geçirmez
kimseyi ateşten korumaz kelimelerim
kılıçsızım, saygım kalmadı buğday saplarına
uçtum ama uçuşum
radarlarla izlendi
gayret ettim ve sövdüm
bu da geçti polis kayıtlarına.
haytanın biriyim ben, bunu bilsin insanlar
ruhumun peşindedir zaptiyeler ve maliye
kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa
laboratuvarda çalışanlara sorarsanız
ruhum sahte
evi nepal'de kalmış
slovakyalı salyangozdur ruhum
sınıfları doğrudan geçip
gerçekleri gören gençlerin gözünde.
acaba kim bilen doğrusunu? hatta ben
kıyı bucak kaçıran ben ruhumu
sanki ne anlıyorum?
ola ki
şeytana satacak kadar bile bende ondan yok.
telaş içinde kendime bir devlet sırrı beğeniyorum
çünkü bu, ruhum olmasa da saklanacak bir şeydir
devlet sırrıyla birlikte insanın
sinematografik bir hayatı olabilir
o kibar çevrelerden gizli batakhanelere
yolculuklar, lokantalar, kır gezmeleri
ve sonunda estetik bir
idam belki!
evet, evet ruhu olmak
bütün bunları sağlayamaz insana.
doğruysa bu yargı
bu sonuç
bu çıkarsama
neden peki her şeyi bulandırıyor
ertelenen bir konferans
geç kalkan bir otobüs?
milli şefin treni niçin beyaz?
ruslar neden yürüyorlar berlin'e?
ne saçma! ne budalaca!
dört incil'den yuhanna'yı
tercih edişim niye?
ben oysa
herkes gibi
herkesin ortasında
burada, bu istasyonda, bu siyah
paltolu casusun eşliğinde
en okunaklı çehremle bekliyorum
oyundan çıkmıyorum
korkuyorum sıram geçer
biletim yanar diye
önümde bir yığın açalya
bir sürü çarkıfelek
gergin çenekli cesetleriyle
önümde binlerce çiçek
korkuyorum sıra sende
sen de başla ve bitir diyecek.
yo, hayır
yapamaz bunu, yapmasın bana dünya
söyleyin
aynada iskeletini
görmeye kadar varan kaç
kaç kişi var şunun şurasında?
gelin
bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!
bana kötü
bana terkettiğiniz düşünceleri verin
o vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız
ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
onları verin, yakınmalarınızı
artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar
ben aştım onları dediğiniz ne varsa
bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar
boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz
içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı
verin bana
verin taammüden işlediğiniz suçları da.
bedelinde biliyorum size çek
yazmam yakışık almaz
bunca kaybolmuş talan
parayla ölçülür mü ya?
bakın ben, bir çok tuhaf
marifetimin yanısıra
ilginç ödeme yolları bulabilen biriyim
üstüme yoktur ödeme hususunda
sözün gelişi
üyesi olduğunuz dernek toplantısında
bir söyleve ne dersiniz?
bir söylev: büyük insanlık ideali hakkında!
yahut adınıza bir çekiliş düzenleyebilirim
kazanana vertigolar, nostaljiler
karasevdalar çıkar.
yapılsın adil pazarlık
yapılsın yapılacaksa
işte koydum işlemeyi düşündüğüm suçları
sizin geçmiş hatalarınız karşısına.
ne yapsam
döl saçan her rüzgarın
vebası bende kalacak
varsın bende biriksin
durgun suyun sayhası
yumuşatmayı bilen ateş
öğüt sahibi toprak
nasıl olsa geri verecek
benim kılıcımı.
(1984)
--- alıntı ---
--- alıntı ---
ben ismet özel, şair, kırk yaşında.
her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar
ben yaşarken koptu tufan
ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat
her şeyi gördüm içim rahat
gök yarıldı, çamura can verildi
linç edilmem için artık bütün deliller elde
kazandım nefretini fahişelerin
lanet ediyor bana bakireler de.
sözlerim var köprüleri geçirmez
kimseyi ateşten korumaz kelimelerim
kılıçsızım, saygım kalmadı buğday saplarına
uçtum ama uçuşum
radarlarla izlendi
gayret ettim ve sövdüm
bu da geçti polis kayıtlarına.
haytanın biriyim ben, bunu bilsin insanlar
ruhumun peşindedir zaptiyeler ve maliye
kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa
laboratuvarda çalışanlara sorarsanız
ruhum sahte
evi nepal'de kalmış
slovakyalı salyangozdur ruhum
sınıfları doğrudan geçip
gerçekleri gören gençlerin gözünde.
acaba kim bilen doğrusunu? hatta ben
kıyı bucak kaçıran ben ruhumu
sanki ne anlıyorum?
ola ki
şeytana satacak kadar bile bende ondan yok.
telaş içinde kendime bir devlet sırrı beğeniyorum
çünkü bu, ruhum olmasa da saklanacak bir şeydir
devlet sırrıyla birlikte insanın
sinematografik bir hayatı olabilir
o kibar çevrelerden gizli batakhanelere
yolculuklar, lokantalar, kır gezmeleri
ve sonunda estetik bir
idam belki!
evet, evet ruhu olmak
bütün bunları sağlayamaz insana.
doğruysa bu yargı
bu sonuç
bu çıkarsama
neden peki her şeyi bulandırıyor
ertelenen bir konferans
geç kalkan bir otobüs?
milli şefin treni niçin beyaz?
ruslar neden yürüyorlar berlin'e?
ne saçma! ne budalaca!
dört incil'den yuhanna'yı
tercih edişim niye?
ben oysa
herkes gibi
herkesin ortasında
burada, bu istasyonda, bu siyah
paltolu casusun eşliğinde
en okunaklı çehremle bekliyorum
oyundan çıkmıyorum
korkuyorum sıram geçer
biletim yanar diye
önümde bir yığın açalya
bir sürü çarkıfelek
gergin çenekli cesetleriyle
önümde binlerce çiçek
korkuyorum sıra sende
sen de başla ve bitir diyecek.
yo, hayır
yapamaz bunu, yapmasın bana dünya
söyleyin
aynada iskeletini
görmeye kadar varan kaç
kaç kişi var şunun şurasında?
gelin
bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!
bana kötü
bana terkettiğiniz düşünceleri verin
o vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız
ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar
onları verin, yakınmalarınızı
artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar
ben aştım onları dediğiniz ne varsa
bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar
boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz
içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı
verin bana
verin taammüden işlediğiniz suçları da.
bedelinde biliyorum size çek
yazmam yakışık almaz
bunca kaybolmuş talan
parayla ölçülür mü ya?
bakın ben, bir çok tuhaf
marifetimin yanısıra
ilginç ödeme yolları bulabilen biriyim
üstüme yoktur ödeme hususunda
sözün gelişi
üyesi olduğunuz dernek toplantısında
bir söyleve ne dersiniz?
bir söylev: büyük insanlık ideali hakkında!
yahut adınıza bir çekiliş düzenleyebilirim
kazanana vertigolar, nostaljiler
karasevdalar çıkar.
yapılsın adil pazarlık
yapılsın yapılacaksa
işte koydum işlemeyi düşündüğüm suçları
sizin geçmiş hatalarınız karşısına.
ne yapsam
döl saçan her rüzgarın
vebası bende kalacak
varsın bende biriksin
durgun suyun sayhası
yumuşatmayı bilen ateş
öğüt sahibi toprak
nasıl olsa geri verecek
benim kılıcımı.
(1984)
--- alıntı ---
devamını gör...
dinamo teorisi
gök cisimlerinin manyetik alan üretim mekanizmasını açıklamaya çalışan teori.
plazma dediğimiz iyonize olmuş madde, yıldızların çok büyük bir bölümünü oluşturur. bu madde yapısı gereği elektrik yüklüdür. bazı gezegenlerin akışkan çekirdekleri olabilir. bu çekirdeklerin yapısı yıldızların yapısına benzer. yıldızlar ve gezegenler hareketli cisimler olduğundan, içlerinde bulunan yüklü parçacıklar da hareket halindedir.
bir yerde, hareket eden yüklü parçacıklar varsa, orada elektrik alanın da var olduğunu söyleyebiliriz ve bir yerde, hareket eden yüklü parçacıkların neden olduğu elektrik alan varsa, orada manyetik alanın da var olduğunu söyleyebiliriz.
dinamo adını verdiğimiz aletler, hareket enerjisini elektik enerjisine dönüştürürler. bu da dolaylı olarak bir manyetik alana neden olur ve işin matematiksel kısmına girmeden kısaca şunu söyleyebilirim ki; gök cisimlerinin manyetik alan üretim biçimi basitçe dinamoların çalışma prensibine benzetildiğinden bu isimle anılır.
plazma dediğimiz iyonize olmuş madde, yıldızların çok büyük bir bölümünü oluşturur. bu madde yapısı gereği elektrik yüklüdür. bazı gezegenlerin akışkan çekirdekleri olabilir. bu çekirdeklerin yapısı yıldızların yapısına benzer. yıldızlar ve gezegenler hareketli cisimler olduğundan, içlerinde bulunan yüklü parçacıklar da hareket halindedir.
bir yerde, hareket eden yüklü parçacıklar varsa, orada elektrik alanın da var olduğunu söyleyebiliriz ve bir yerde, hareket eden yüklü parçacıkların neden olduğu elektrik alan varsa, orada manyetik alanın da var olduğunu söyleyebiliriz.
dinamo adını verdiğimiz aletler, hareket enerjisini elektik enerjisine dönüştürürler. bu da dolaylı olarak bir manyetik alana neden olur ve işin matematiksel kısmına girmeden kısaca şunu söyleyebilirim ki; gök cisimlerinin manyetik alan üretim biçimi basitçe dinamoların çalışma prensibine benzetildiğinden bu isimle anılır.
devamını gör...
eyjafjallajökull
izlanda'da bulunan bu buzulun ismine ilk baktığınızda sanki random isim verilmiş gibi görünüyor. sonra zamanla alışıyorsunuz. artık yazmak için kopyala yapıştır ihtiyaç duymuyorsunuz nietzsche yazar gibi yazıyorsunuz.
devamını gör...
iko (yazar)
benjamin ve homeros yazarlarca gömülürken ekran karşısında viskisini yudumlayıp deri eldivenlerini giyerek şuh kahkakalar eşliğinde tanımları okuduğunu düşündüğüm teknik admin.
neyse çok da şey etmeyelim gömer falan aman...
neyse çok da şey etmeyelim gömer falan aman...
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
hoş geldin bengaripsengüzeldünyaumutlu. yine herkesi bir araya getirdin, var ol.* kaldığımız yerden devam. tatlı bir sevinç içinde dinlemedeyim.* iyi yayınlar dilerim.*
edit ve tanım: ozi'nin tatlı sesiyle daha da bir güzelleşen yayındır.*
edit ve tanım: ozi'nin tatlı sesiyle daha da bir güzelleşen yayındır.*
devamını gör...
fosforlu cevriye
suat derviş ‘in fosforlu cevriyesi, toplumun görmezden geldiği insan yerine dahi koymadığı,önce sokak çocuğu ardından da sokak kadını olarak hayatına devam eden, yüreği bütün bu zorlu yaşamına karşın pırıl pırıl ve saf kalmış bir güzeli anlatır.
evi sokaklardır, binbir kirli işin ortasında kalmış, aynasızların ara ara toplayıp karakola doldurduğu kızlardan biridir.
cevriye ay ışığı vurduğunda ışıl ışıl parlar; işte bu yüzden fosforludur. kalabalığın içinde bile fark edilir bir çekiciliktir onunkisi.
gün gelir aşk kapıyı beklenmedik bir şekilde çalar, bu çok bilinir bir dilde de değildir. gönül dilinde gerçekleşir, itiraf edilmez, aşk sözcükleri, sarılmalar, vaatler yoktur. en yakın halinde bile uzaktadır cevriye sevdiğinden. bir kaçaktır o adam, acaba suçu nedir? olsundur, cevriye onun için yanıp tutuşmaktadır gizliden gizliye.
satır aralarında ne duygusal ne fizyolojik ihtiyaçları karşılanmış bir çocuğun kırık hikayesini, sokağın insanlarının gündelik yaşamını buluruz. uyuşturucuları oradan oraya taşıyan kuryeler, hırsızlar, kadın satıcıları hiç bilmediğimiz dünyalarıyla karşımıza çıkar. bu gece insanlarının bazılarının içinde iyilik ve güzellik gizlidir, yaşamları belki de bulundukları ortam tarafından çizilen bir kaderin ürünüdür,koşulsuz kabullenmişlerdir de bu durumu.
barba (meyhaneci ),öykünün yumuşacık yürekli insanlarından biridir,hastalanınca fosforluya bakar, cebinde para olmadığında karnını doyurur, kadehini doldurur, derdini dinler bir baba misali.
suat derviş bütün bunları o kadar güzel bir dille anlatıyor ki üç kez bitirdim kitabı.
sıcacık ama buruk bir his kalıyor insanın içinde.yeniden yeniden elim uzanıyor kitaba.

not: storytel dinleyicisiyseniz ayça varlıer fosforluyu kahramanı yaşatan bir seslendirme yapmış kaçırmayın derim. varlıer, 2015 de sahnelenmeye başlanan fosforlu adlı müzikalde de cevriye rolündedir.
evi sokaklardır, binbir kirli işin ortasında kalmış, aynasızların ara ara toplayıp karakola doldurduğu kızlardan biridir.
cevriye ay ışığı vurduğunda ışıl ışıl parlar; işte bu yüzden fosforludur. kalabalığın içinde bile fark edilir bir çekiciliktir onunkisi.
gün gelir aşk kapıyı beklenmedik bir şekilde çalar, bu çok bilinir bir dilde de değildir. gönül dilinde gerçekleşir, itiraf edilmez, aşk sözcükleri, sarılmalar, vaatler yoktur. en yakın halinde bile uzaktadır cevriye sevdiğinden. bir kaçaktır o adam, acaba suçu nedir? olsundur, cevriye onun için yanıp tutuşmaktadır gizliden gizliye.
satır aralarında ne duygusal ne fizyolojik ihtiyaçları karşılanmış bir çocuğun kırık hikayesini, sokağın insanlarının gündelik yaşamını buluruz. uyuşturucuları oradan oraya taşıyan kuryeler, hırsızlar, kadın satıcıları hiç bilmediğimiz dünyalarıyla karşımıza çıkar. bu gece insanlarının bazılarının içinde iyilik ve güzellik gizlidir, yaşamları belki de bulundukları ortam tarafından çizilen bir kaderin ürünüdür,koşulsuz kabullenmişlerdir de bu durumu.
barba (meyhaneci ),öykünün yumuşacık yürekli insanlarından biridir,hastalanınca fosforluya bakar, cebinde para olmadığında karnını doyurur, kadehini doldurur, derdini dinler bir baba misali.
suat derviş bütün bunları o kadar güzel bir dille anlatıyor ki üç kez bitirdim kitabı.
sıcacık ama buruk bir his kalıyor insanın içinde.yeniden yeniden elim uzanıyor kitaba.

not: storytel dinleyicisiyseniz ayça varlıer fosforluyu kahramanı yaşatan bir seslendirme yapmış kaçırmayın derim. varlıer, 2015 de sahnelenmeye başlanan fosforlu adlı müzikalde de cevriye rolündedir.
devamını gör...
türk tarihinin en iyi komedi dizisi
oyumu avrupa yakasından yana kullanıyorum.
devamını gör...
özünde iyi bir insan
züğürt tesellisidir.
kişide bilir karşıdakinin ne halt olduğunu ama işte kondurmak istemez. ya iyidir ya kötü ortasi yoktur bu işin. neymiş ondaki iyiliği görmek içine özüne inmek gerekmiş.eee özü iyiyse zaten geldiği kaynak iyiyse iyi olmuyor mu bu insan? özünden uzaklaşınca ne giriyor devreye? gece gece kafayı yaktık yine.
kişide bilir karşıdakinin ne halt olduğunu ama işte kondurmak istemez. ya iyidir ya kötü ortasi yoktur bu işin. neymiş ondaki iyiliği görmek içine özüne inmek gerekmiş.eee özü iyiyse zaten geldiği kaynak iyiyse iyi olmuyor mu bu insan? özünden uzaklaşınca ne giriyor devreye? gece gece kafayı yaktık yine.
devamını gör...
sarılırken sırta hafifçe vurmak
birine sarıldığımda her zaman yaptığım fakat neden yaptığım konusunda fikrimin olmadığı durumdur. iyi hissettiriyor herhalde, merak etme ben yanındayım demek gibi bir şey.
devamını gör...
bloody mary
sırf metresi anne boleyn'le evlenebilmek için ispanya kralı ve kraliçesinin kızı, önce abisinin karısı, sonra karısı olan aragonlu catherine'i boşayan ve anne boleyn uğruna, etkileri günümüzde hala devam eden, ingiltere'yi katoliklikten, protestanlığın ingiltere'ye uyarlanmış şekli olan 'anglikanizm'e geçiren vııı. henry'nin, aragonlu catherine'den doğan ve yaşayan tek çocuğu; i. mary. (birinci mary yazmak istedim aslında, sözlükteki saçma gelenekten dolayı açacağım başlık değişmesin diye baştan 'i' ile yazdım.)
babası annesini reddedince uzun yıllar annesinden de babasından da uzakta sürgün yaşadı. babasının bitmek tükenmek bilmeyen erkek çocuk aşkı sonunda gerçek oldu. vııı. henry'nin ölümünden sonra tahta çocuk yaşta geçen vı. edward da uzun ömürlü olmayınca, o zaman için neredeyse kocamış yaşta (37) tahta çıkan ve kendisi gibi koyu katolik olan ıı. felipe'le (o da bambaşka bir hikaye) evlenip, ondan deliler gibi çocuk yapmaya çalışıp, bir türlü başaramayan ı. mary, bloody mary lakabını öldürttüğü binlerce protestana borçludur. kendisine ne yazık ki, hükümdarlığı ve ingiltere'nin katolik kalması çabaları, kendisinin ölümüyle sona ermiş ve nefret ettiği üvey kızkardeşi ı. elizabeth'in tahta çıkmasıyla, ingiltere, artık hem kesinkes 'anglikan' olmuş hem de ı. elizabeth döneminde en parlak 'altın' yıllarını yaşamıştır.
öyle bir ilişkiler yumağı ki, günümüzün en absürt pembe dizilerini aratmayacak ilişkiler, evlilikler, entrikalar, cinayetler, skandallar vs vs...
her biri için başlık açılır ve hayatları masal gibi okunur.
yukarıda anlatılan kadının anneannesi, ispanya kraliçesi i. ısabel, aynı zamanda -tesadüfen- bugünkü amerika kıtasını keşfeden kristof kolomb'a mücevherlerini vererek sefere çıkmasını sağlayan kadındır. vay ki vay!
bunları şimdi masal gibi okuyoruz ya, gerçekten korkunç zamanlarmış. zaman makinesi olsa, oralara gitsem, bir haftadan uzun kalmak istemezdim.*
babası annesini reddedince uzun yıllar annesinden de babasından da uzakta sürgün yaşadı. babasının bitmek tükenmek bilmeyen erkek çocuk aşkı sonunda gerçek oldu. vııı. henry'nin ölümünden sonra tahta çocuk yaşta geçen vı. edward da uzun ömürlü olmayınca, o zaman için neredeyse kocamış yaşta (37) tahta çıkan ve kendisi gibi koyu katolik olan ıı. felipe'le (o da bambaşka bir hikaye) evlenip, ondan deliler gibi çocuk yapmaya çalışıp, bir türlü başaramayan ı. mary, bloody mary lakabını öldürttüğü binlerce protestana borçludur. kendisine ne yazık ki, hükümdarlığı ve ingiltere'nin katolik kalması çabaları, kendisinin ölümüyle sona ermiş ve nefret ettiği üvey kızkardeşi ı. elizabeth'in tahta çıkmasıyla, ingiltere, artık hem kesinkes 'anglikan' olmuş hem de ı. elizabeth döneminde en parlak 'altın' yıllarını yaşamıştır.
öyle bir ilişkiler yumağı ki, günümüzün en absürt pembe dizilerini aratmayacak ilişkiler, evlilikler, entrikalar, cinayetler, skandallar vs vs...
her biri için başlık açılır ve hayatları masal gibi okunur.
yukarıda anlatılan kadının anneannesi, ispanya kraliçesi i. ısabel, aynı zamanda -tesadüfen- bugünkü amerika kıtasını keşfeden kristof kolomb'a mücevherlerini vererek sefere çıkmasını sağlayan kadındır. vay ki vay!
bunları şimdi masal gibi okuyoruz ya, gerçekten korkunç zamanlarmış. zaman makinesi olsa, oralara gitsem, bir haftadan uzun kalmak istemezdim.*
devamını gör...
yaşar kemal
orhan kemal ile tanışma hikayeleri tam da yazarlara yakışır cinsten olan türk edebiyatının en değerli yazarlarındandır.
yaşar kemal 1943'te ramazanoğlu kütüphanesinde çalışmaktadır. bir gün kütüphaneye şükrü enisle beraber orhan kemal gelir. goriot baba kitabını isterler. ancak o zamanlar kütüphaneler kitap ödünç vermezlerdi. kitabı orda okuyup orda bırakıp gidilirdi. yaşar kemal müdürden izin alarak kitabı orhan kemal'e verir. böylece dostlukları da başlamış olur.
kaynak: yaşar kemal/meral saklıyan
yaşar kemal 1943'te ramazanoğlu kütüphanesinde çalışmaktadır. bir gün kütüphaneye şükrü enisle beraber orhan kemal gelir. goriot baba kitabını isterler. ancak o zamanlar kütüphaneler kitap ödünç vermezlerdi. kitabı orda okuyup orda bırakıp gidilirdi. yaşar kemal müdürden izin alarak kitabı orhan kemal'e verir. böylece dostlukları da başlamış olur.
kaynak: yaşar kemal/meral saklıyan
devamını gör...
konyaaltı
şu an da tam da orda denize karşı kahvemi yudumladığım ...hihihihi şaka şaka. çalışan bir bireyim, keşke orda olsam ama şimdi. *
devamını gör...
regaip kandili
inanan herkesin mübarek regaip kandili kutlu olsun, inşallah hayırlara vesile olur.
devamını gör...

