çok muhabbet etmeyeceksem olurum. sohbetim güzel ama sıkılınca tat vermiyor.
devamını gör...

kalbimde sessiz sedasız gürlüyor o gök. ve bir küfür bile gelmiyor dilimin ucuna... biliyorum ben bunu, ben bunu biliyorum... benim bu bildiğimi ateşle yazmışlar dilime...


dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir
her sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü
bir gök gürlese bari diyorum, bir sağnak patlasa
bitse bu sessizlik, bu kirli yapışkanlık bitse
ama bir tufan az mı gelir yoksa
yine de
yırtılan ve parçalanan bir şeyler olmalı mutlaka
hiç durmadan yırtılan ve parçalanan bir şeyler.

oysa ne kadar sakin bu sokaklar ve bu kent
ne kadar dingin görünüyor bana şimdi gökyüzü

gidenler nerde kaldılar, özledim gülüşlerini
bir kenti güzelleştiren yalnız onlardı sanki
onlardı çocuklara ve aşka ölesiye bağlanan
kadınları güzelleştiren herhalde onlardı
"tükürsem cinayet sayılır" diyordu birisi
tükürsek cinayet sayılıyor artık
ama nerede kaldılar, özledim gülüşlerini onların

uzun uzun bakıyorum kıvrılan sokaklara
tek yaprak bile kıpırdamıyor nedense
ve tek tek söndürüyor ışıklarını varoşlar
alnımı kırık bir cama yaslıyorum, kanıyor
kanımın pıhtılarında güllerin serinliği
ve fakat bir cellat gibi yetişiyor pusudaki
dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

yaşamak neleri öğretiyor, düşünüyorum
okuduğum bütün kitaplar paramparça
çıkıp dolaşıyorum akşamüstleri bir başıma
bir uçtan bir uca yalnızlıklar oluyor kent
bulvar kahvelerinin önünden geçiyorum
sarmaşık aydınlar, arabesk hüzünler
bir gazete sayfasında sereserpe bir yosma

sesler gittikçe azalıyor, kuşlar azalıyor
ve ne zaman yolum düşse vurulduğun yere
kızgın bir halka oluyor boynumda o sokak
hüznü yalnız atlarımız duyuyor artık
biz çoktan unutmuşuz böyle şeyleri
ama içimde bir sırtlanın dalgın duruşu
ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

içimde zaptedilmez bir kırma isteği
dizginlerini koparan bir at sanki bu
soluk soluğa kalıyorum her sonbahar
ve sevgilim ne zaman hoşgörülü olsa
bir yolculuk düşüyor aklıma, gidiyorum
bütün gençliğim böylece geçip gitti işte
ama hala bir şeyler var vazgeçemediğim

hangi duvar yıkılmaz sorular doğruysa
bir gün gelirsek hangi kent güzelleşmez
şiirlerim bir dostun vurulduğu yerde yakıldı
geri almıyorum külleri yangınlar çıksın diye
devriyeler çıkart şimdi, bütün ışıklarını söndür
sorduğum hiçbir soruyu geri almıyorum ey sokak
ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir
bir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasa
bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem
oysa ne kadar sakin sokaklar, bu kent ve bütün yeryüzü
ipince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne
sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz
belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün...

ahmet telli
devamını gör...

can sıkıntısından uydurduğum anlatı, vol2.

uykumdan korkarak uyanmıştım. bu huzursuzlukla uyuyamam deyip dışarı çıkmaya karar verdim. hava da kararmıştı, aksi gibi paltomu da almamış kendimi o iç sıkıntısıyla sokağa atmıştım. ortalık buz gibi, sanki saplanıyordu her içime çektiğim nefeste o soğuk. eve dönmek de istememiş, azıcık yürüsem iyi gelir diyerek ellerim pantolonumun cebinde, yüzüm yerde, gözlerim kısık bir halde ilerlemeye başlamıştım. derken bir ses "ulan şaziye ömrümü yedin ulan allahsız karı!" diye bağırıyordu. sanırım şaziye olacak, bir ses ona karşılık olarak "kes lan tatavayı düdük! bitirdin beni dengesiz herif!" diyordu. içimden "acaba bu kavga ilerler mi, biraz durup beklesem mi, bunlar birbirini boğazlar mı, karı da az manyak değilmiş hani adamı döver mi?" düşünceleriyle boğuşurken bulmuştum kendimi. derken, aniden sesler kesilmiş, ortalık derin bir sessizliğe gömülmüştü. alıp başımı yürümeye devam edecektim ki birden omzumda bir el, ensemde bir nefes hissettim. ani bir hareketle dönüp elin sahibine bakmıştım ki bir de ne göreyim? bakmaya doyulmayacak cinsten bir dünya güzeli. adeta dilim tutulmuş, nefesim kesilmişti. ben öylece ona bakarken o elimi tutup hızlı adımlarla evime doğru sürüklüyordu beni. şaşırmıştım, sahiden de evime gelmiş, odama girmiş ve taş kağıt makas oynamaya başlamıştık. halbuki ben başka şeyler hayal etmiştim... derken, aniden eline geçirdiği eşyaları kafama fırlatmaya başlamış "ne oluyor ulan!?!?" demeye kalmadan "uyan ulan hergele, kalk ekmek al da gel!" sözleri eşliğinde gözlerimi açmıştım. meğerse paralel evrenler içinden başka paralel evrenlere geçmiş, sonra kendi evrenime en son da evime dönmüştüm. ulan ne manyak evrenler var...
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

haksız yere gözaltına alınmış bence adam.gercektende etrafta asansöre at sokmayiniz yazili bir tabele falan yok.
devamını gör...

cok tatli bir yazar beni cok guzle karsiladi selam
devamını gör...

ülkemizdeki güzellik furyası azıcık (bir 2 sene kadar) geriden geldiğinden drugstorelara yeni teşrif eden yağımız olur kendileri (artık hangi drugstore onu da siz bulacaksınız).

palmitik oleik linolenik ve linoleik asit içeren omega 3 açısından zengin bir yağ ve cilde olan katkısı da zaten omega 3 yağlarından geliyor. bir portakaldan 7 10 kat daha c vitamini içeren (gerçi portakal zaten en etkisiz c vitamini elemanı gibi) baobab yağı kalsiyum demir b vitamini potasyum magnezyum fosfor ve manganez de içermekte. valla kafa sözlüğü portakal yerine baobab a mı eşlesek *

baobab yağı komedojenik değil (puanlaması 2)yani vücudunuza sürdüğünüzde cilt gözeneğinizi tıkamamakta. ha naturallyserein çok güzel anlatmıştı hindistancevizi yağı komedojeniktir ama üstünüze kovayla sürersiniz bir şey yapmaz. baobab ya da x yağı sıfır komedojeniktir ama cildinize sürersiniz mayın tarlasına dönersiniz.

hiç reklam olmayacağını bildiğimden yabancı sözlük arkadaşlarının bilgilenmesi açısından söylüyorum shea moisture'un ürününü kullandım. baobab yağı cildimle iyi anlaştı ancak kullandım bir anda kendimi porselen bir ciltle çeyiz setinin içinde buldum gibi bir hal olmadı. sonuçta yağ yağ olduğundan benim yağ arayışındaki tek kriterim cildimle iyi anlaşması. ayrıca egzamalı ciltler için iyi olduğu belirtilmiş ki benim cildim hassas olduğundan evet deneyimim bu bilgiyi de destekliyor.

bakalım ben bir tane cilt temizleme ürünü aldım. kalan yüzde yüz yağını da stokta olsa alırdım. neden yazıyorum? bu tarz antin kuntin ürünleri destekleyelim ki drug storelarda bunları zamanı gelince çekmesin. valla ben eziyet çekiyorum bari cildim çekmesin*.
devamını gör...

son bir saattir aralıksız açılan x benjamin franklin y benjamin franklin başlıklarının verdiği tiksinti hali.

maşallah gençlerde sulu kuru her türlü alışkanlık var. ulan arkadaş ortamıysa biz s..tir olup gidelim burdan.

normal şartlarda şutlanma sebebi olması gerekirken hiçbir şey yapılmıyor.

ekleme : yani klasik bir türk kafası bu, biraz popüler oldu site biraz tanındı, o halde neden ebesine atlamıyoruz kafası.
devamını gör...

diğer insanların beğendiği şeylere b.k atmak. başkalarının beğendiği şeyi beğenmeyince havalı olmuyorsunuz

t: havalı olduğunu düşünmediğimiz şeyleri yazdığımız başlık.*
devamını gör...

günün ilk ibadeti olması en önemli faziletidir. kulun imtihanında ilk imtihan sorusu, sabah namazıdır. bu imtihanı başarıyla geçenin günü daha huzurlu geçer. uykudan kalkmamak, kalkılsa bile yerine getirmemek ve uzun süre ihmal etmek de tam tersi huzursuzluk, mutsuzluk, işte ve hayatta aksiliklere zemin hazırlar ( kendimden bilirim).
devamını gör...

leğende yıkanan arkadaşların böyle başlïk açması beni mahvediyor.
gülmekten kendime gelemiyorum.
bir elini koysa seksi olmuyor mu? jsjsjshs
devamını gör...

gelmesini istediğim ve beklediğim bir özellikti. aktif kullanımı arttıkça teknoloji, tarih, sinema vb. kategorilere bölünmesi muhtemel.
devamını gör...

cedric’tir.

(bkz: 8 yaşındaysanız ve aşıksanız hayat gerçekten çok güzel)
devamını gör...

gün içinde sinirlendiğim olay ya da kişi.
bazı insanlar için ise şu.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

cemal süreya’nın sevilen bir şiiridir. birçok insanın sayfalarca yazarak anlatamadığını tek cümleyle anlatmıştır:
"sevmek ne uzun kelime" diyerek.



dokunulmasa da, görülmese de;
kalpte yer verilir bazısına,
nedensiz...
sen; aklım ve kalbim arasında kalan,
en güzel çaresizliğimsin.
gerçi aklıma bile gelmiyorsun artık.
o kadar kalbimdesin ki...
gözlerinin kahvesinden koy ömrüme,
kırk yılın hatırına "sen" kalayım.
"sevmek" ne uzun kelime...
şimdi açsam pencereyi de beklesem.
sen gelsen, olmaz ya hani geliversen.
hiçbir şey sormasan,
hiçbir şey söylemesen,
sussan,
sussam,
sussak.
devamını gör...

çizgi romanlar, kitaplar, mangalar... ve bazı teknolojik aletlere sadece bakabiliyorum, dolar ve euro malumunuz.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
huzur mekanı
devamını gör...

mezarlıklar.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

ah benim sesimle
söylesem de, inanmazlar
benzemiyor çünkü bir dile.
döndüğüm, döndüğüm ama döndüğüm
döndüğüm bu sema sensin.
dönnnnnnnnn
düğüm.
sen benim kara ömrüme vuran
suyumu harelendiren sevincimdin.
onu sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.
titreme daha fazla kalbim.
bağışla kendini artık onu da
bırak gitsin.
bırak gitsin.
o senin en ezel gününden kaderin
sen onu nasılsa bin kere daha
seveceksin.*
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim