doğurduğu bebeği bıçaklayarak öldüren anne
anne deme annelere hakaret olur. hayvan da değil çünkü hayvanlar dahi böyle yapmaz. bildiğin ruhsuz manyağın teki işte.
devamını gör...
üşümemek için öneriler
müsaitseniz bağdaş kurun. ayağını sıcak tut başını serin demişler.
devamını gör...
normal sözlük
özlü sözümü kaptım da geldim;
dünya'nın normal görünmek için kendini değiştiren insanlara ihtiyacı yok. normal olmak da ne ki zaten? dünyanın farklılıklarını içtenlikle kucaklayan insanlara ihtiyacı var.
normal olmak zorunda değiliz... normal olmak için önce şartların normal olması lazım. burada da öyleymiş gibi miş gibi yapacağız. çaktırmayın.*
ben dahil tüm *normallere sözlük ismi hayırlı olsun..
dünya'nın normal görünmek için kendini değiştiren insanlara ihtiyacı yok. normal olmak da ne ki zaten? dünyanın farklılıklarını içtenlikle kucaklayan insanlara ihtiyacı var.
normal olmak zorunda değiliz... normal olmak için önce şartların normal olması lazım. burada da öyleymiş gibi miş gibi yapacağız. çaktırmayın.*
ben dahil tüm *normallere sözlük ismi hayırlı olsun..
devamını gör...
madafaka
en sevdiğim dexter sahnelerinden birinde kullanılan söz:
ablam annemi aradığında, annem meşgulse ve telefona ben çıkmışsam bunu söylerim genelde.
ablam annemi aradığında, annem meşgulse ve telefona ben çıkmışsam bunu söylerim genelde.
devamını gör...
sözlükte gerekli çabayı göstermeyen yazarlar şutlansın
emrin olur paşam. şutlanmak ne derhal kellesi alınmalı bence.
devamını gör...
son yaz
ali atay'ın ve funda eryiğit'in başrol oynadığı yeni bir dizidir kendileri. ali atay'ın muhteşem oyunculuğu funda eryiğit'in kalitesiyle harmanlanmış. dizinin tek problemi çok uzun olması. onun dışında ilk bölüm gayet heyecan verici gözüküyor. reytingi bol olsun.
devamını gör...
kurt cobain
20 şubat 1967'de doğmuş müzisyen. nirvana grubunun gitaristi, solisti kısacası her şeyi. dünyaya "smeels like a teen spirit" kazandırmış sanatçı. eroinle savaşı bütün ömrü boyunca devam etmiş, eroin yüzünden kendine saygısını da kaybetmiş, söyleyeceklerini söylemiş ve hayatının sonuna asil bir şekilde kendi karar vermiş bir adam. kendi elleriyle suratını dağıtıp, bu dünyadan gencecik yaşta ayrılan ve bir de kızı olan şahsiyet. bu dünyaya belki de hiç ait olmayanlardan biri. bir de bir arkadaşımın " hayatta olsa, sevgilimi kesin bununla aldatırdım."dediği kadar eli yüzü düzgün bir adam. imzası bulunan albümlerin bir kısmı; bleach, nevermind, in utero ,incesticide... diye devam edip giden, dünyaya iyi ki uğramış olanlardan…
devamını gör...
eşkıya
eşkıya, başrollerini şener şen ve uğur yücel'in paylaştığı 1996 yapımı sinema filmi. yavuz turgul'un yönettiği ve senaryosunu yazdığı eşkıya, 1996-1997 sezonunda 2 milyon 568 bin 339 kişi tarafından izlendi. gişe istatistiklerinin tutulmaya başlandığı 1989'dan sonraki dönemde, gösterime girdiği 1996'dan 2001 yılına kadar türk sinemasının en yüksek gişe hasılatı elde eden filmi oldu. türk sinemasının modern zamanlarındaki ilk büyük gişe patlamasını gerçekleştiren eşkıya'nın bu başarısı, 1980'li yıllardan itibaren üretim ve seyirci sayısı bakımından büyük bir çöküş yaşayan türk sinemasının kaderini değiştiren bir dönüm noktası sayılmaktadır.
aldığı ödüller:
1997 bogey ödülü, almanya
1998 festróia - tróia uluslararası film festivali, altın yunus, portekiz
2015 şubat ayı itibarı ile ımdb (ınternet movie data base)'de en iyi 250 film arasında bulunan ilk ve tek türk filmi oldu. 128. sıraya kadar yükseldikten sonra düşüş yaşayıp 2015 mayıs ayının sonunda listeden çıktı. fakat, 7 kasım 2016'da listeye yeniden girmiştir. 25 nisan 2020 itibarıyla 95. sıradadır
alıntıdır.
dipnot:filmi mutlaka izlemenizi tavsiye ederim yoksa bende bilirdim özetlemesini :)
devamını gör...
feminist
allahın akıl fikir vermesi gereken topluluk.
bir insan kendi kendiye nasıl çelişir.
ayrıca
(bkz: bayan değil kadın)
bir insan kendi kendiye nasıl çelişir.
ayrıca
(bkz: bayan değil kadın)
devamını gör...
en iyi 36 yazarın kolajı
ben de teşekkürlerimi sunuyorum. iyi olmak için yazıyorum elbette.
ama önemli olan kimsenin arkamdan kötü bir şey düşünmemesidir. eğer öyleyse hatam, kusurum, eksiğim vardır.
burada like almak için değil, gönül almak için yazıyorum.
siz değerli yazarlar da teveccüh ediyorsunuz.
inanın başka bir derdim yok.
hepinizi saygıyla selamlıyorum, iyi ki varsınız.
ama önemli olan kimsenin arkamdan kötü bir şey düşünmemesidir. eğer öyleyse hatam, kusurum, eksiğim vardır.
burada like almak için değil, gönül almak için yazıyorum.
siz değerli yazarlar da teveccüh ediyorsunuz.
inanın başka bir derdim yok.
hepinizi saygıyla selamlıyorum, iyi ki varsınız.
devamını gör...
normal sözlük hiyerarşi piramidi
maslow getir götürünü yapamaz öyle bir piramit.
devamını gör...
2002’ye göre çok daha iyi durumdayız
2021 yılını 2002 ile kıyaslamak mı? sadece türkiye'de görebileceğimiz bir saçmalık.
devamını gör...
marikaki
motivasyonel açıdan bizleri motive ede ede uçuran, hep böyle enerjik olmasının ankaranın bağlarından kaynaklanmakta olduğu konusunda söylentiler olan yazar.
devamını gör...
nedir bu kadar zor olan sorusu
belirsizlik, akademik kaygılar, insanların anlayışsızlığı, ülke meseleleri...
kısaca yaşamak
kısaca yaşamak
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
merhabalar sevgili portakallar!
beynimin içinde dolaşan on yüz milyon fikir baloncuğunun içinden nihayet bir tanesine karar vererek yeni yayın konseptini belirlemiş bulunmaktayım.*
"keşke şu konsepti de yapsan, biraz da şu türe özel bir gece mi yapsak?" şeklinde gelen geri dönüşlerden yola çıkarak bence herkesin gönlünün olabileceği tatlı bir tema buldum, inşallah sizin için de öyle olur.*
aslında aklımda sadece "erkin koray, cem karaca ve barış manço özel gecesi" yapmak vardı ancak yaptığım istişarelerden sonra * dedim ki biraz daha geniş tutayım veee "anadolu rock gecesi" yapayım.
evet efendim yeni temamız -dilerim hepimizi- eminim çoğumuzu ortak noktada buluşturup yine ayrı yerlerde ama sanki birlikteymiş gibi hissettirecek bize.
peki ne yapıyoruz?
-anadolu rock temalı bir şarkı belirliyoruz.
-belirlediğimiz şarkıyı bir yazara ya da tüm sözlüğe armağan ettiğimiz bir ses kaydı alarak tarafıma ulaştırıyoruz.
-kayıtları mail ya da discord üzerinden alıyorum, zaten çoğu kişide iki hesabım da var olmayanlar mesaj atarsa onlara da seve seve veririm.
-geçen hafta olduğu gibi "ben kendi şarkımı kendim söylemek istiyorum, kaydımı da kendim alacağım" diyorsanız da seve seve kabulümüzdür efendim.
-ilk defa katılacaklar için genel hatlarıyla ses kaydımız şu şekilde oluyor: "merhaba kafa sözlük ailesi, ben (burada mahlasınız) sıradaki şarkıyı (ya da istediğiniz şarkının ismi) şu yazara (ya da tüm sözlüğe) armağan ediyorum." bu şekilde yapmam kendi tarzımla şarkı armağan ederim diyorsanız da hay hay efendim!
-her hafta olduğu gibi son ses kaydı gönderme zamanımız çarşamba öğleden sonra 17.00. daha geç gelen kayıtlar için malesef afişi yetiştirmemiz zor oluyor, mümkün olduğunca erken almaya çalışıyorum bu yüzden, anlayışınıza sığınıyorum.
o zaman gelsin yeni yayın afişimiz!

ps: her zamanki gibi afiş için sevgili kaptanımız süperman'imiz gomercan'a teşekkürler.*
beynimin içinde dolaşan on yüz milyon fikir baloncuğunun içinden nihayet bir tanesine karar vererek yeni yayın konseptini belirlemiş bulunmaktayım.*
"keşke şu konsepti de yapsan, biraz da şu türe özel bir gece mi yapsak?" şeklinde gelen geri dönüşlerden yola çıkarak bence herkesin gönlünün olabileceği tatlı bir tema buldum, inşallah sizin için de öyle olur.*
aslında aklımda sadece "erkin koray, cem karaca ve barış manço özel gecesi" yapmak vardı ancak yaptığım istişarelerden sonra * dedim ki biraz daha geniş tutayım veee "anadolu rock gecesi" yapayım.
evet efendim yeni temamız -dilerim hepimizi- eminim çoğumuzu ortak noktada buluşturup yine ayrı yerlerde ama sanki birlikteymiş gibi hissettirecek bize.
peki ne yapıyoruz?
-anadolu rock temalı bir şarkı belirliyoruz.
-belirlediğimiz şarkıyı bir yazara ya da tüm sözlüğe armağan ettiğimiz bir ses kaydı alarak tarafıma ulaştırıyoruz.
-kayıtları mail ya da discord üzerinden alıyorum, zaten çoğu kişide iki hesabım da var olmayanlar mesaj atarsa onlara da seve seve veririm.
-geçen hafta olduğu gibi "ben kendi şarkımı kendim söylemek istiyorum, kaydımı da kendim alacağım" diyorsanız da seve seve kabulümüzdür efendim.
-ilk defa katılacaklar için genel hatlarıyla ses kaydımız şu şekilde oluyor: "merhaba kafa sözlük ailesi, ben (burada mahlasınız) sıradaki şarkıyı (ya da istediğiniz şarkının ismi) şu yazara (ya da tüm sözlüğe) armağan ediyorum." bu şekilde yapmam kendi tarzımla şarkı armağan ederim diyorsanız da hay hay efendim!
-her hafta olduğu gibi son ses kaydı gönderme zamanımız çarşamba öğleden sonra 17.00. daha geç gelen kayıtlar için malesef afişi yetiştirmemiz zor oluyor, mümkün olduğunca erken almaya çalışıyorum bu yüzden, anlayışınıza sığınıyorum.
o zaman gelsin yeni yayın afişimiz!

ps: her zamanki gibi afiş için sevgili kaptanımız süperman'imiz gomercan'a teşekkürler.*
devamını gör...
40 gözaltı öyküsü ve diğerleri
bir sadık yalsızuçanlar kitabıdır.
bu kitap hakkında yazacak çok şeyim var. ve hepsini de yazacağım. öncelikle kitabın içeriğinden biraz bahsedip sonra yazarın kendisi hakkında söyleyeceklerimi söyleyip sonra da yazarla karşılaşmamdan bahsedeceğim ve bunların hepsini yaparken içimdeki devrim ateşi ile okuyan herkesi kucaklamaya devam edeceğim, sadık yalsızuçanlar dahil.
bu tanımı yazıp yazmamakta çok tereddüt ettim aslında ama sonunda yazmaya karar verdim. bu minicik kitabı ilk okuduğumda o kadar sevdim ki hemen kütüphanemdeki yeniden okunacak kitaplar arasına koydum kitabı. ve yıllar sonra yeniden okudum. etkisini kaybetmemişti. kitap adı üstünde gözaltı öykülerini anlatmaktaydı ve benim gözümde devrimci bir yazar canlandı okurken. ama değilmiş. ve bu benim hiç umrumda olmadı.
yazarın bu kitabını okuduktan sonra elbette her zaman yaptığım şeyi yaptım ve bütün kitaplarını aldım. ve çevremde edebiyat sever geçinen bazı arkadaşların ama o nurcu eleştirileri ile boğuşmak zorunda kaldım. her eleştiriye “ şu kitapları bir okuyun, sonra konuşalım” dediysem de olmadı. ama ben okumaya devam ettim. görüşlerimizin tamamen farklı olması bu yazarın çok iyi bir yazar olduğunu değiştirmedi, değiştirmeyecek.
yazarla karşılamam ise çok daha değişik bir andı benim için. üç entel insan üsküdar’da bir çay bahçesinde oturmuş, sıkıcı sıkıcı edebiyat konuşmaları yaparken konu sadık yalsızuçanlar’a geldi birden. üçümüz de hayranmışız yazara. birbirimize şu kitabı, o denemesi, bu öyküsü diye anlatırken yazar birden oturduğum açık hava çay bahçesine geldi ve bir iskemleye oturup çay söyledi.
tabii ki bizim aramızda hararetli bir tartışma çıktı yazarla konuşup konuşmama konusunda. onlar gidip konuşmaktan yana iken ben buna şiddetle karşı çıktım. çünkü yazarın umduğumuz gibi biri çıkmama ihtimali benim korkutuyordu. ve eğer düşündüğüm gibi olursa yazarı bir daha okuyamayacağımı da biliyordum. bir murat menteş vakası olabilirdi. biz kendi aramızda uzun uzun tartışırken yazar çayını içip gitti zaten. hala düşünürüm keşke gitse miydik yanına diye .
demem o ki aslında yazarın kim olduğu belki önemlidir ama neye inandığı iyi bir yazar olduğu sürece benim için mesele bile değildir ve bu bir tarafsızlık masalıdır.
bu kitap hakkında yazacak çok şeyim var. ve hepsini de yazacağım. öncelikle kitabın içeriğinden biraz bahsedip sonra yazarın kendisi hakkında söyleyeceklerimi söyleyip sonra da yazarla karşılaşmamdan bahsedeceğim ve bunların hepsini yaparken içimdeki devrim ateşi ile okuyan herkesi kucaklamaya devam edeceğim, sadık yalsızuçanlar dahil.
bu tanımı yazıp yazmamakta çok tereddüt ettim aslında ama sonunda yazmaya karar verdim. bu minicik kitabı ilk okuduğumda o kadar sevdim ki hemen kütüphanemdeki yeniden okunacak kitaplar arasına koydum kitabı. ve yıllar sonra yeniden okudum. etkisini kaybetmemişti. kitap adı üstünde gözaltı öykülerini anlatmaktaydı ve benim gözümde devrimci bir yazar canlandı okurken. ama değilmiş. ve bu benim hiç umrumda olmadı.
yazarın bu kitabını okuduktan sonra elbette her zaman yaptığım şeyi yaptım ve bütün kitaplarını aldım. ve çevremde edebiyat sever geçinen bazı arkadaşların ama o nurcu eleştirileri ile boğuşmak zorunda kaldım. her eleştiriye “ şu kitapları bir okuyun, sonra konuşalım” dediysem de olmadı. ama ben okumaya devam ettim. görüşlerimizin tamamen farklı olması bu yazarın çok iyi bir yazar olduğunu değiştirmedi, değiştirmeyecek.
yazarla karşılamam ise çok daha değişik bir andı benim için. üç entel insan üsküdar’da bir çay bahçesinde oturmuş, sıkıcı sıkıcı edebiyat konuşmaları yaparken konu sadık yalsızuçanlar’a geldi birden. üçümüz de hayranmışız yazara. birbirimize şu kitabı, o denemesi, bu öyküsü diye anlatırken yazar birden oturduğum açık hava çay bahçesine geldi ve bir iskemleye oturup çay söyledi.
tabii ki bizim aramızda hararetli bir tartışma çıktı yazarla konuşup konuşmama konusunda. onlar gidip konuşmaktan yana iken ben buna şiddetle karşı çıktım. çünkü yazarın umduğumuz gibi biri çıkmama ihtimali benim korkutuyordu. ve eğer düşündüğüm gibi olursa yazarı bir daha okuyamayacağımı da biliyordum. bir murat menteş vakası olabilirdi. biz kendi aramızda uzun uzun tartışırken yazar çayını içip gitti zaten. hala düşünürüm keşke gitse miydik yanına diye .
demem o ki aslında yazarın kim olduğu belki önemlidir ama neye inandığı iyi bir yazar olduğu sürece benim için mesele bile değildir ve bu bir tarafsızlık masalıdır.
devamını gör...
charles ponzi
italyan iş adamı ve dolandırıcı.
ponzi 1903 yılında abd'ye taşınmış olup kurduğu ponzi oyunu ile abd tarihinin en ünlü dolandırıcılarından biri olmuştur.
ponzi 1903 yılında abd'ye taşınmış olup kurduğu ponzi oyunu ile abd tarihinin en ünlü dolandırıcılarından biri olmuştur.
devamını gör...


