normal sözlük yazarlarının şu an ihtiyacı olan şey
hüngür hüngür ağlamak.
devamını gör...
sözlüğün eski günleri
sozlukte kaos olsa bile en azindan problemler sol akisa bu kadar seviyesiz bir bicimde tasinmazdi. eskinin kaosu bile seviyeli idi. charlar cok renkli idi ama simdi ariza cikaranlar o tadi hicbir sekilde vermiyor ve vermeyecek gibi gozukuyor.
bal porsugu olayini bilenler ne demek istedigimi anlayacaklardir bence. 2 kilo cekirdek tuketmisimdir zevkten.
ek olarak kaynamis sutun uzerindeki ince kaymak tabakasi'na bile rahmet okuttunuz, gercekten buyuk bir basari hepinizi tebrik ediyorum.
bal porsugu olayini bilenler ne demek istedigimi anlayacaklardir bence. 2 kilo cekirdek tuketmisimdir zevkten.
ek olarak kaynamis sutun uzerindeki ince kaymak tabakasi'na bile rahmet okuttunuz, gercekten buyuk bir basari hepinizi tebrik ediyorum.
devamını gör...
yazarlara saçma gelen toplum kuralları
bacak bacak üstüne atmanın saygısızlık olarak algılanması.
devamını gör...
insanı yoran şeyler
samimiyetsiz insanlar topluluğu..
devamını gör...
tek şarkısı dahi kötü olmayan şarkıcı
benim için bitmek bilmeyen bir liste diyebilirim;
- şebnem ferah
- cem adrian
- edip akbayram
- musa eroğlu
- zara
- orhan gencebay
- ferdi tayfur
- müslüm gürses
- minik serçe
- haluk levent
- hakan altun
- barış manço
- kayahan
-mfö
-cem karaca
- ahmet kaya
gibi birçok sanatçı sayabilirim.
- şebnem ferah
- cem adrian
- edip akbayram
- musa eroğlu
- zara
- orhan gencebay
- ferdi tayfur
- müslüm gürses
- minik serçe
- haluk levent
- hakan altun
- barış manço
- kayahan
-mfö
-cem karaca
- ahmet kaya
gibi birçok sanatçı sayabilirim.
devamını gör...
kuzey kore'de uygulanacak yeni yasaklar
ülkede aslan yelesi saç kesimi, piercing, markalı t-shirt ve dar kot pantolon yasaklanmış. yasağın amacı, halkı batmakta olan batı moda trendinden uzak tutmakmış.
kuzey kore, bir kez daha dünyanın diline düşeceği ilginç kararlar aldığını açıkladı. kim jong un yönetimindeki ülkenin aldığı yeni kararlar, ülkede zaten olmayan özgürlük algısının iyiden iyiye daraldığını gözler önüne seriyor.
konuyla ilgili yapılan açıklamalara göre kuzey kore hükümeti; aslan yelesi saç kesimi, piercing, markalı t-shirt ve dar kot pantolon giymeyi yasakladı. alınan bu kararla birlikte bir de "moda polisi" ekibi kuran hükümet, insanların yeni kurallara uyup uymadığının kontrol edilmesini sağlayacak. peki kim jong un, neden böyle bir karar aldı?
konuyla ilgili yapılan açıklamalara göre alınan bu karar, insanların özgürlüğünü kısıtlamaktan ziyade batı ülkeleri ile ilgiliymiş. devletin haber organları tarafından yapılan açıklamalarda, batı moda trendinin batmakta olduğu ve bu yüzden de bu trendlerden uzak durulması gerektiği belirtildi. bu açıklama, bazı kaynaklar tarafından "kapitalist modaya gösterilen tepki" olarak lanse edildi.
kuzey kore'nin aldığı yeni kararlarla ilgili olarak ne gibi yaptırımlar yapılacağı tam olarak bilinmiyor. ancak ülke halkı, bu tür durumlara çoktan alıştı. çünkü zaten belirli saç kesim şekilleri, saç boyatmak, internet kullanımı ve diğer pek çok şey, kuzey kore'de çoktan yasaklı durumda. yani alınan son kararlar, yalnızca yeni yasakların yürürlüğe girmesine yol açtı.
kaynak:
www.webtekno.com/kuzey-kore...
kuzey kore, bir kez daha dünyanın diline düşeceği ilginç kararlar aldığını açıkladı. kim jong un yönetimindeki ülkenin aldığı yeni kararlar, ülkede zaten olmayan özgürlük algısının iyiden iyiye daraldığını gözler önüne seriyor.
konuyla ilgili yapılan açıklamalara göre kuzey kore hükümeti; aslan yelesi saç kesimi, piercing, markalı t-shirt ve dar kot pantolon giymeyi yasakladı. alınan bu kararla birlikte bir de "moda polisi" ekibi kuran hükümet, insanların yeni kurallara uyup uymadığının kontrol edilmesini sağlayacak. peki kim jong un, neden böyle bir karar aldı?
konuyla ilgili yapılan açıklamalara göre alınan bu karar, insanların özgürlüğünü kısıtlamaktan ziyade batı ülkeleri ile ilgiliymiş. devletin haber organları tarafından yapılan açıklamalarda, batı moda trendinin batmakta olduğu ve bu yüzden de bu trendlerden uzak durulması gerektiği belirtildi. bu açıklama, bazı kaynaklar tarafından "kapitalist modaya gösterilen tepki" olarak lanse edildi.
kuzey kore'nin aldığı yeni kararlarla ilgili olarak ne gibi yaptırımlar yapılacağı tam olarak bilinmiyor. ancak ülke halkı, bu tür durumlara çoktan alıştı. çünkü zaten belirli saç kesim şekilleri, saç boyatmak, internet kullanımı ve diğer pek çok şey, kuzey kore'de çoktan yasaklı durumda. yani alınan son kararlar, yalnızca yeni yasakların yürürlüğe girmesine yol açtı.
kaynak:
www.webtekno.com/kuzey-kore...
devamını gör...
kızıl yükseliş
pierce brown'ın 3 kitaplık serinin ilk kitabı. bu sene kendimi de aşarak, farklı türler deneyimimin bir diğer kitabı oldu. kitaplıkta 2 yıldır bekliyordu ve dedikleri gibi 'doğru zamanı bekliyordu'. aşağıda yazdıklarım tamamen spoiler. demedi demeyin.
bir kızıl olan darrow'un hikayesini okuyoruz. mars'ta yerin altında zor koşullarda helyum-3 çıkaran bir cehennem dalgıcı. halk , öncüler olduklarına ve mars'ta tek olduklarına inandırılmış. mars yaşanabilir hale gelince, diğer insanlar da onlara katılacak ve mars'ta mutlu bir hayat süreceklerdir. mutlu son... hayatın boyunca bir yalana inandırılıyorsun, doğruyu gördüğün zaman peki insanda hiç öfke olmaz mı? öfkeli olduğu için darrow'u suçlayabilir miyiz? eo'nun başına gelenler ve bir yalanın içinde yaşamak haliyle öfkeyle beslenmiş bir isyanı tetikleyecekti.
öncelikle kast sistemi sadece yerin altında çalışanlar arasında yok. renklerin en üstü olan altınlarda da kast sistemi var. en iyi renk grubundasın diye şanslı olmadığını enstitüye girince öğreniyorsun. diğer renkler değil,altınlar da hayatta kalma mücadelesi içinde; kontrolsüzce çoğalmalarına izin verilmiyor ve yüzdesel olarak sapma olduğu zaman hemen müdahale ediliyor. bunu da kendi renk grubunda olanlara yaptırmaları da işin ayrı acı kısmı. öfkeyle yoğrulmuş olan darrow ancak acılarını bir yana bıraktığı (daha doğrusu saklamayı) öğrendiği zaman oyunun kurallarına göre hareket ediyor.
kitabı genel olarak değerlendirirsem, biraz cesur yeni dünya'dan, biraz 'biz'kitabından ve biraz da 'açlık oyunları' filminden esintiler gördüm. hatta açlık oyunlarıyla benzerlik fazla. bölgede hayatta kalma mücadelesi veren altınlar ve olimpos köşkünde sürekli onları izleyen gözetmenler ve seçiciler. yani özgünlüğü pek yok diyebilirim. ama yine de kitap akıcı gidiyor ve okutuyor kendini. sadece o kadar heyecanlı gidişe sanki sonu öyle alelacele yapılmış gibi. ben sonda daha büyük bir patlama beklerdim. sonunun zaten mutlu olacağını tahmin etsem de,gidiş yolunda biraz daha heyecan iyi olurdu.
işin özü, mükemmel bir kitap değil ama mutlaka kendini okutan bir kitap. özellikle distopik kitapların yanından çok geçmeyen okuyucular için özgün bile sayılabilir. ben gidip bir yakmaç yakayım şimdi*. iyi okumalar efendim.
bir kızıl olan darrow'un hikayesini okuyoruz. mars'ta yerin altında zor koşullarda helyum-3 çıkaran bir cehennem dalgıcı. halk , öncüler olduklarına ve mars'ta tek olduklarına inandırılmış. mars yaşanabilir hale gelince, diğer insanlar da onlara katılacak ve mars'ta mutlu bir hayat süreceklerdir. mutlu son... hayatın boyunca bir yalana inandırılıyorsun, doğruyu gördüğün zaman peki insanda hiç öfke olmaz mı? öfkeli olduğu için darrow'u suçlayabilir miyiz? eo'nun başına gelenler ve bir yalanın içinde yaşamak haliyle öfkeyle beslenmiş bir isyanı tetikleyecekti.
öncelikle kast sistemi sadece yerin altında çalışanlar arasında yok. renklerin en üstü olan altınlarda da kast sistemi var. en iyi renk grubundasın diye şanslı olmadığını enstitüye girince öğreniyorsun. diğer renkler değil,altınlar da hayatta kalma mücadelesi içinde; kontrolsüzce çoğalmalarına izin verilmiyor ve yüzdesel olarak sapma olduğu zaman hemen müdahale ediliyor. bunu da kendi renk grubunda olanlara yaptırmaları da işin ayrı acı kısmı. öfkeyle yoğrulmuş olan darrow ancak acılarını bir yana bıraktığı (daha doğrusu saklamayı) öğrendiği zaman oyunun kurallarına göre hareket ediyor.
kitabı genel olarak değerlendirirsem, biraz cesur yeni dünya'dan, biraz 'biz'kitabından ve biraz da 'açlık oyunları' filminden esintiler gördüm. hatta açlık oyunlarıyla benzerlik fazla. bölgede hayatta kalma mücadelesi veren altınlar ve olimpos köşkünde sürekli onları izleyen gözetmenler ve seçiciler. yani özgünlüğü pek yok diyebilirim. ama yine de kitap akıcı gidiyor ve okutuyor kendini. sadece o kadar heyecanlı gidişe sanki sonu öyle alelacele yapılmış gibi. ben sonda daha büyük bir patlama beklerdim. sonunun zaten mutlu olacağını tahmin etsem de,gidiş yolunda biraz daha heyecan iyi olurdu.
işin özü, mükemmel bir kitap değil ama mutlaka kendini okutan bir kitap. özellikle distopik kitapların yanından çok geçmeyen okuyucular için özgün bile sayılabilir. ben gidip bir yakmaç yakayım şimdi*. iyi okumalar efendim.
devamını gör...
merak etmeyin yoldaş sizi bulur
çok hoş bir bitiriş cümlesi.
devamını gör...
mona lisa etkisi
tablolardaki insanların gözleriyle sürekli takip ediliyormuş hissi uyandıran psikolojik fenomendir.
genel olarak ele alındığında, mona lisa'nın gözleriyle bizi takip ettiğini hissetmemizin daha terimsel isimdir.
lakin kazın ayağı öyle değilmiş.
bi niyan vardı nickli yazarımızın ukdesidir.
genel olarak ele alındığında, mona lisa'nın gözleriyle bizi takip ettiğini hissetmemizin daha terimsel isimdir.
lakin kazın ayağı öyle değilmiş.
bi niyan vardı nickli yazarımızın ukdesidir.
devamını gör...
teknolojik tekillik
ilk kez bir bilgisayar bilimcisi ve matematikçi olan john von neumann tarafından, 20. yüzyılın ortalarında dile getirilen ve sonrasında da pek çok kişi tarafından hakkında makaleler yazılan, yapay zekânın gelecekteki bir dönemde, insan zekâsının önüne geçmesi durumunda, insan hayatı üzerinde meydana gelmesi muhtemel olan kökten değişimlere atıfta bulunan terim.
yazı biraz uzun olacak çünkü bu işin olurunu, olmazını konuşabilmek için bazı ön bilgileri vermek gerekiyor.
amerikalı yazar vernor vinge, bu konuyu tekillik dediğimizde aklımıza ilk gelen kavram olan kara delik tekilliğine benzetmişti, yakın sayılabilecek bir tarihte yazdığı makalesinde. zira, tıpkı tekillik noktasında, bildiğimiz fizik kurallarının işlemez hale gelmesine benzetiyordu, insan hayatının bildiğimiz anlamda sürmemeye başlayacak olduğu noktayı. yazar ve fütürist ray kurzweil, bu olayın gerçekleşeceği yılı 2045 olarak öngörüyor.
google mühendislik direktörü ray kurzweil, şimdiye kadarki tahminleri yüksek oranda gerçekleşmiş bir gelecek bilimci. kurzweil, 1990 yılından itibaren yürüttüğü 147 tahminin, yüzde 86 oranında gerçekleştiğini söylüyor.
(beyinsizler. net'ten alıntı)
***
yapay zekâ dediğimizde bahsettiğimiz şeyin tam olarak ne olduğunu açıklamak gerekir bu noktada.
örneğin facebook gibi arkadaşlık sitelerinde, karşınıza "önerilen arkadaşlar" şeklinde bir grup insanın çıkmasının arkasında bir çeşit yapay zekâ arayabilirsiniz. bu önerileri size, tek tek herkesin profilini inceleyip ortak arkadaşları bulunca "dur şunu ahmet'e önereyim" diyen gerçek bir insan yapmıyor. toplanan verileri bir yapay zekâya verip "şu ortak özelliğe sahip durumları ayır" diyebilirsiniz ve makine (bir başka deyişle bilgisayar) bunu rahatlıkla yapabilir.
veri sayısı ve türü karmaşıklaştıkça, makinelerin de "kafası" karışabilir. örneğin iç içe geçmiş birkaç tane daireyi gitar zannedecek kadar "yapay geri zekâ"lı bir makineye bile denk gelebilirsiniz. bu noktada iş yavaş yavaş makine öğrenimine hatta oradan da yapay sinir ağları ile derin öğrenmeye geçiş yapar.
farkı ne bu üçünün? bakalım...
***
yapay zekâ çok daha genel bir kavram aslında. bunun içine karşılıklı tenis oynadığınız bir bilgisayar oyunu gibi basit işlevleri bile dahil edebilirsiniz. hatta oynadığı oyunda yaptığı hatalı hamleleri bir daha yapmayacak şekilde "ders" çıkarabilir, bir yapay zekâ.
makine öğrenimi, bazı yöntemlerde insan müdahalesine ihtiyaç duymadan veri analizi yapabilir. kendi kendini eğitmeye ve sizden daha isabetli tahminler yapmaya (mesela hastalıklara isabetli teşhisler koymaya) yatkındır. açıkçası bazen ilk kavramla bu biraz birbirine de karıştırılabilir. çok net bir sınır çizmek çok kolay değil, sıradan bir yapay zekâ ile bunun arasına.
derin öğrenme ise bunların 1-2 adım daha ötesi diyebiliriz. örneğin makine öğreniminde bir makineye "şu parametrelere göre şu işi yap" diyebiliriz ama derin öğrenme için makineye parametre vermemize gerek bile kalmayabilir. makine, parametreleri bile kendisi belirleyebilir. üstelik birçok katmandaki işlemi aynı anda yapabilir. insan beynine biraz daha yakındır yani çalışma sistemi.
***
peki bu işler hangi aşamada?
aşağıdaki siteye girin, sayfayı birkaç kez yenileyin ve çıkan yüzleri inceleyin:
thispersondoesnotexist.com/
"ee? ne var bunda?" diyebilirsiniz. gördüğünüz insanların hiçbiri gerçekte dünya üzerinde yok. nvidia tarafından yapılan bu çalışma, yapay sinir ağlarının bir çalışması. gerçekte var olmayan sahte yüzler (hatta kediler, arabalar vs) üretebiliyor. basitçe şöyle çalışıyor: bir üretici ve bir ayırıcıdan oluşuyor sistem. üretici sahte veriler (yani yüzler) üretiyor. bir de gerçek örnekler veriliyor makineye. ayırıcı, üreticiden gelenleri de, gerçek olanları da inceliyor ve hangisinin gerçek hangisinin sahte olduğunu zamanla öğrenerek üreticiye geri bildirim gönderiyor. böylece üretici daha gerçekçi veriler üretmeye yönlendiriliyor. yani uzun süreli bir "deneme yanılma" süreci...
"etkilenmedim." mi diyorsunuz?
başka bir örneğe bakalım:
bu da çin'in (ve sanırım dünyanın) ilk "sahte" haber spikeri... tabi bir parça belli oluyor sahte olduğu ve aslında tek yaptığı, yazılı bir metni okumak. yani en azından şimdilik pek de zeki sayılmaz.
bunu da mı beğenmediniz? o zaman bir örnek daha gelsin...
birkaç sene önce facebook "kendi dillerini geliştirdikleri" gerekçesiyle "kontrolden çıkan" bir yapay zekâ sistemini kapatmak zorunda kaldı. yapay zekâ botlarının, normal şartlarda ingilizce konuşarak "anlaşmaları" sağlanmıştı ve bir süre böyle de devam ettiler. ancak ne olduysa, sadece kendi aralarında anlaşabildikleri bir dil geliştirdiler. kendilerine öğretilen pazarlık ve takas yöntemleri konusunda oldukça "hevesli" olan botlar, bunu yaparken ingilizce kullanmaları kendilerine ayrıca söylenmediğinden, kendi dillerini geliştirmişti.
tabi sistemin kapatılmasının nedeni "panik" değil, botların anlaşılmaz duruma gelmesiydi. zira söylenene göre amaç, "insanlarla konuşabilecek robotlar" geliştirmekti ve bu robotlar ne yazık ki "kendi aralarında" konuşuyorlardı.
***
yapay zekâ yahut insansı robotlar dediğimizde, boston dynamics'i anmadan olmaz:
ve tabi sophia ile fedor'u:
***
cortana, ibm watson, amazon alexa, google assistant... bunların tümü yapay zekâ başlığının başarılı örnekleri diyebiliriz. ancak yine de teknolojik tekillik için gereken noktada değiliz diye düşünüyoruz. fakat birçok ünlü isim, 2040-2050 yılları civarında bu tekilliğin gerçekleşeceğine inanıyor. zira teknolojideki gelişmelerin ağır ağır, zamana yayılarak değil, üstel bir hızla artacağı öngörülüyor. bir çeşit moore yasası...
insan zekâsı ile makineleri birleştirmek ve yarı biyonik robotlar yapmak gibi fikirler de dillendiriliyor günümüzde. özellikle 3 boyutlu yazıcı teknolojisiyle canlı hücrelere sahip bazı organların yapılabildiği günümüzde, bunları robotlarla bir araya getirerek ortaya tuhaf yaratıklar çıkarmak mümkün.
bu da bir sanatçının silikondan yaptığı "insan parçaları"nı gösteren video:
konu ile ilgili olarak bir düşünce deneyi için (bkz: roko'nun basiliski)
yazı biraz uzun olacak çünkü bu işin olurunu, olmazını konuşabilmek için bazı ön bilgileri vermek gerekiyor.
amerikalı yazar vernor vinge, bu konuyu tekillik dediğimizde aklımıza ilk gelen kavram olan kara delik tekilliğine benzetmişti, yakın sayılabilecek bir tarihte yazdığı makalesinde. zira, tıpkı tekillik noktasında, bildiğimiz fizik kurallarının işlemez hale gelmesine benzetiyordu, insan hayatının bildiğimiz anlamda sürmemeye başlayacak olduğu noktayı. yazar ve fütürist ray kurzweil, bu olayın gerçekleşeceği yılı 2045 olarak öngörüyor.
google mühendislik direktörü ray kurzweil, şimdiye kadarki tahminleri yüksek oranda gerçekleşmiş bir gelecek bilimci. kurzweil, 1990 yılından itibaren yürüttüğü 147 tahminin, yüzde 86 oranında gerçekleştiğini söylüyor.
(beyinsizler. net'ten alıntı)
***
yapay zekâ dediğimizde bahsettiğimiz şeyin tam olarak ne olduğunu açıklamak gerekir bu noktada.
örneğin facebook gibi arkadaşlık sitelerinde, karşınıza "önerilen arkadaşlar" şeklinde bir grup insanın çıkmasının arkasında bir çeşit yapay zekâ arayabilirsiniz. bu önerileri size, tek tek herkesin profilini inceleyip ortak arkadaşları bulunca "dur şunu ahmet'e önereyim" diyen gerçek bir insan yapmıyor. toplanan verileri bir yapay zekâya verip "şu ortak özelliğe sahip durumları ayır" diyebilirsiniz ve makine (bir başka deyişle bilgisayar) bunu rahatlıkla yapabilir.
veri sayısı ve türü karmaşıklaştıkça, makinelerin de "kafası" karışabilir. örneğin iç içe geçmiş birkaç tane daireyi gitar zannedecek kadar "yapay geri zekâ"lı bir makineye bile denk gelebilirsiniz. bu noktada iş yavaş yavaş makine öğrenimine hatta oradan da yapay sinir ağları ile derin öğrenmeye geçiş yapar.
farkı ne bu üçünün? bakalım...
***
yapay zekâ çok daha genel bir kavram aslında. bunun içine karşılıklı tenis oynadığınız bir bilgisayar oyunu gibi basit işlevleri bile dahil edebilirsiniz. hatta oynadığı oyunda yaptığı hatalı hamleleri bir daha yapmayacak şekilde "ders" çıkarabilir, bir yapay zekâ.
makine öğrenimi, bazı yöntemlerde insan müdahalesine ihtiyaç duymadan veri analizi yapabilir. kendi kendini eğitmeye ve sizden daha isabetli tahminler yapmaya (mesela hastalıklara isabetli teşhisler koymaya) yatkındır. açıkçası bazen ilk kavramla bu biraz birbirine de karıştırılabilir. çok net bir sınır çizmek çok kolay değil, sıradan bir yapay zekâ ile bunun arasına.
derin öğrenme ise bunların 1-2 adım daha ötesi diyebiliriz. örneğin makine öğreniminde bir makineye "şu parametrelere göre şu işi yap" diyebiliriz ama derin öğrenme için makineye parametre vermemize gerek bile kalmayabilir. makine, parametreleri bile kendisi belirleyebilir. üstelik birçok katmandaki işlemi aynı anda yapabilir. insan beynine biraz daha yakındır yani çalışma sistemi.
***
peki bu işler hangi aşamada?
aşağıdaki siteye girin, sayfayı birkaç kez yenileyin ve çıkan yüzleri inceleyin:
thispersondoesnotexist.com/
"ee? ne var bunda?" diyebilirsiniz. gördüğünüz insanların hiçbiri gerçekte dünya üzerinde yok. nvidia tarafından yapılan bu çalışma, yapay sinir ağlarının bir çalışması. gerçekte var olmayan sahte yüzler (hatta kediler, arabalar vs) üretebiliyor. basitçe şöyle çalışıyor: bir üretici ve bir ayırıcıdan oluşuyor sistem. üretici sahte veriler (yani yüzler) üretiyor. bir de gerçek örnekler veriliyor makineye. ayırıcı, üreticiden gelenleri de, gerçek olanları da inceliyor ve hangisinin gerçek hangisinin sahte olduğunu zamanla öğrenerek üreticiye geri bildirim gönderiyor. böylece üretici daha gerçekçi veriler üretmeye yönlendiriliyor. yani uzun süreli bir "deneme yanılma" süreci...
"etkilenmedim." mi diyorsunuz?
başka bir örneğe bakalım:
bu da çin'in (ve sanırım dünyanın) ilk "sahte" haber spikeri... tabi bir parça belli oluyor sahte olduğu ve aslında tek yaptığı, yazılı bir metni okumak. yani en azından şimdilik pek de zeki sayılmaz.
bunu da mı beğenmediniz? o zaman bir örnek daha gelsin...
birkaç sene önce facebook "kendi dillerini geliştirdikleri" gerekçesiyle "kontrolden çıkan" bir yapay zekâ sistemini kapatmak zorunda kaldı. yapay zekâ botlarının, normal şartlarda ingilizce konuşarak "anlaşmaları" sağlanmıştı ve bir süre böyle de devam ettiler. ancak ne olduysa, sadece kendi aralarında anlaşabildikleri bir dil geliştirdiler. kendilerine öğretilen pazarlık ve takas yöntemleri konusunda oldukça "hevesli" olan botlar, bunu yaparken ingilizce kullanmaları kendilerine ayrıca söylenmediğinden, kendi dillerini geliştirmişti.
tabi sistemin kapatılmasının nedeni "panik" değil, botların anlaşılmaz duruma gelmesiydi. zira söylenene göre amaç, "insanlarla konuşabilecek robotlar" geliştirmekti ve bu robotlar ne yazık ki "kendi aralarında" konuşuyorlardı.
***
yapay zekâ yahut insansı robotlar dediğimizde, boston dynamics'i anmadan olmaz:
ve tabi sophia ile fedor'u:
***
cortana, ibm watson, amazon alexa, google assistant... bunların tümü yapay zekâ başlığının başarılı örnekleri diyebiliriz. ancak yine de teknolojik tekillik için gereken noktada değiliz diye düşünüyoruz. fakat birçok ünlü isim, 2040-2050 yılları civarında bu tekilliğin gerçekleşeceğine inanıyor. zira teknolojideki gelişmelerin ağır ağır, zamana yayılarak değil, üstel bir hızla artacağı öngörülüyor. bir çeşit moore yasası...
insan zekâsı ile makineleri birleştirmek ve yarı biyonik robotlar yapmak gibi fikirler de dillendiriliyor günümüzde. özellikle 3 boyutlu yazıcı teknolojisiyle canlı hücrelere sahip bazı organların yapılabildiği günümüzde, bunları robotlarla bir araya getirerek ortaya tuhaf yaratıklar çıkarmak mümkün.
bu da bir sanatçının silikondan yaptığı "insan parçaları"nı gösteren video:
konu ile ilgili olarak bir düşünce deneyi için (bkz: roko'nun basiliski)
devamını gör...
müslüman olup şeriatla yönetilmemek
bence de müslümanlar seriatle yonetilsin çünkü gerçek müslümanlık tatlı su müslümanlığı değil. bence müslümanlara ayrı kanunlar uygulansin onlar da rahat etsin biz de dünya kaç bucakmis anlasinlar sonra laiklik diye aglamazlarsa ben de ne oliyim. hatta bir çoğu dinden çıkar bence din bu muymus diyip çünkü bi boktan haberleri yok ki. ben müslüman değilim ve eğer yaşadığım ülkeye şeriat gelicek olursa canımı veririm yine de seriatle yonetilmem. şeriat gelecekse eger 18 yaş üstündeki müslümanlar için gelmeli.
devamını gör...
hitit üniversitesi
2006 yılında çorum'da kurulmuş olan üniversitedir. daha önce gazi üniversitesine bağlı olarak eğitim verirken 2006 yılında ayrılmıştır. iibf fakültesinde prof. dr. fatih duman ve prof. dr. ahmet özalp gibi değerli hocalar vardır.
devamını gör...
son 24 saat içinde sözlükte olanlar hakkında
bu nedir arkadaş ya, alt tarafı bir sözlük, alt tarafı bir radyo yayını?
tam "bitti, tamam" diyoruz hooop biri yine başlatıyor. yazarı ayrı, yönetimi ayrı( olmayanları var, onlar ayrı bir kenarda dursun) ergen ergen laf etmeler, laf sokmalar. ya yazın geçin işte, sorunlarınız varsa da mesaj yolu ile mi olur, telefonla mı olur, yüzyüze mi olur aranızda halledin.
vallahi yetti artık, ortalığın yönetimini lucifer'e bıraksanız o bile bu troll haliyle(kusura bakmasın böyle dedim diye, kendi tercihidir) bile bu süreci daha iyi yönetir, sonuçlandırdı.
sonuç?
bıktık kardeşim sizin bu hallerinizden, yeter!
tam "bitti, tamam" diyoruz hooop biri yine başlatıyor. yazarı ayrı, yönetimi ayrı( olmayanları var, onlar ayrı bir kenarda dursun) ergen ergen laf etmeler, laf sokmalar. ya yazın geçin işte, sorunlarınız varsa da mesaj yolu ile mi olur, telefonla mı olur, yüzyüze mi olur aranızda halledin.
vallahi yetti artık, ortalığın yönetimini lucifer'e bıraksanız o bile bu troll haliyle(kusura bakmasın böyle dedim diye, kendi tercihidir) bile bu süreci daha iyi yönetir, sonuçlandırdı.
sonuç?
bıktık kardeşim sizin bu hallerinizden, yeter!
devamını gör...
kontrfile
büyük baş hayvanların sırt kısmından çıkarılan ve ızgaralık bifteklik olarak kullanılan değerli bir et. çok az yağ barındırabilir tamamen yağsız da olabilir. ve biraz sıkı bir yapıda olduğu söylenebilir. küçük sinir parçaları barındırabileceğinden çiğköfte için kullanılmaz. ortalama hayvanın büyüklüğüne de bağlı olarak 2.5 ile 4 kilo arası çıkar.
devamını gör...
hediye gelen borcamı hediye etmek
ülke içindeki borcam sirkülasyonunun sağlanması bu duruma bağlıdır. çünkü koca 80 milyonluk ülkede bir tane borcam var. o da elden ele geziyor işte.
devamını gör...
annelerin çocuklarına hitap şekilleri
babasının oğlu .
devamını gör...
bulamayacaksın yeni denizler
constantino kavafis’in her zaman içime dokunan muhteşem şiiri kent’in içinde geçen bir cümledir.
herkes gidebilir. gitmek sanıldığı kadar zor değildir. ve kimse ilk kez gitmiş olmayacaktır birinin hayatından ya da bir kentten. çok sürgün terk etmiştir evini ve de sevdiği insanı tarih boyunca. bunca zamandır kendi halinde dönmekte olan bu aciz gezegende hiçbir gitmek alışılmadık bir eylem olmayacaktır. hepsi bildik ve tanıdık hüzünler. acı demlenmeye bırakılmış bir hüzündür. demini aldıkça acımaya başlar. ama asla yeni değildir. kadimdir.
gidilen yer kendini kıymete bindirmeye bayılır elbette. kollarını açıp karşılayacakmış gibi yekinir yerinde. ama yüzünde yabancı bir samimiyet vardır sana sarıldığında ama sen göremezsin. omzunun üstünden senin yeni sandığın denize doğru bakmaktadır çünkü. ve deniz en az gitmek kadar, hüzün kadar, acı kadar yaşlıdır. en az gözlerin kadar.
yeni denizler yok artık. medeni vahşiler coğrafi keşifleri bitirdikten sonra keşfedilecek yeni bir şey kalmadı. başka şeyler aramak için artık çok geç. varolan bir aşka tutunmak kaybolmamak için en güzel yoldur. ufalanmış ekmek kırıntıları gibidir hiç deniz görmemiş bir orman içinde kör topal yürürken.
yeni denizler bulamayacaksın. bulmak zorunda değilsin. ama seni yine de ara. arayış senin sisyphos halin. geri döndüğünde eğer bir karga ufaladığın ekmek kırıntılarını tırtıklamamışsa gerçek denizini bulacaksın olduğu yerde. çünkü deniz ne kadar dalgalanırsa dalgalansın hiçbir yere gitmez. o, bırakıldığı yerde kalmaya yazgılıdır.
içindeki lavinia anlayacaktır söyleneni. denizin ortasındaki sandal hala beklemekte çiçekli elbiseyi.
herkes gidebilir. gitmek sanıldığı kadar zor değildir. ve kimse ilk kez gitmiş olmayacaktır birinin hayatından ya da bir kentten. çok sürgün terk etmiştir evini ve de sevdiği insanı tarih boyunca. bunca zamandır kendi halinde dönmekte olan bu aciz gezegende hiçbir gitmek alışılmadık bir eylem olmayacaktır. hepsi bildik ve tanıdık hüzünler. acı demlenmeye bırakılmış bir hüzündür. demini aldıkça acımaya başlar. ama asla yeni değildir. kadimdir.
gidilen yer kendini kıymete bindirmeye bayılır elbette. kollarını açıp karşılayacakmış gibi yekinir yerinde. ama yüzünde yabancı bir samimiyet vardır sana sarıldığında ama sen göremezsin. omzunun üstünden senin yeni sandığın denize doğru bakmaktadır çünkü. ve deniz en az gitmek kadar, hüzün kadar, acı kadar yaşlıdır. en az gözlerin kadar.
yeni denizler yok artık. medeni vahşiler coğrafi keşifleri bitirdikten sonra keşfedilecek yeni bir şey kalmadı. başka şeyler aramak için artık çok geç. varolan bir aşka tutunmak kaybolmamak için en güzel yoldur. ufalanmış ekmek kırıntıları gibidir hiç deniz görmemiş bir orman içinde kör topal yürürken.
yeni denizler bulamayacaksın. bulmak zorunda değilsin. ama seni yine de ara. arayış senin sisyphos halin. geri döndüğünde eğer bir karga ufaladığın ekmek kırıntılarını tırtıklamamışsa gerçek denizini bulacaksın olduğu yerde. çünkü deniz ne kadar dalgalanırsa dalgalansın hiçbir yere gitmez. o, bırakıldığı yerde kalmaya yazgılıdır.
içindeki lavinia anlayacaktır söyleneni. denizin ortasındaki sandal hala beklemekte çiçekli elbiseyi.
devamını gör...
kuran'daki matematiksel hata
asla hata falan yoktur. kutsal kuran mükemmel şekilde miras paylaşımını yaptırmaktadır ve avliyeye falan da gerek yoktur.
miras ayetlerinin her biri ayrı durumlar için ayrı matematiksel oranlar/formüller vermektedir.
nisa
11. allah size çocuklarınızla ilgili olarak şunu öneriyor: erkek için, iki dişinin payı kadar. ikiden fazla kadın iseler ölenin bıraktığının üçte ikisi onlarındır. eğer çocuk sadece bir kadınsa, mirasın yarısı onundur. ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığından ana-babanın her biri için altıda bir hisse olacaktır. ölenin çocuğu yoksa ve kendisine ana-babası mirasçı olmuşsa bu durumda anasına üçte bir düşer. eğer kardeşleri varsa, anasının payı, yapacağı vasiyetten ve borcundan arta kalanın altıda biridir. babalarınız var, oğullarınız var. siz bunlardan hangisinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilemezsiniz. allah'tan bir buyruğu önemseyin. hiç kuşkusuz allah herşeyi bilir, tüm hikmetlerin sahibidir.
12. zevcelerinizin geriye bıraktığının yarısı sizindir, eğer onların çocuğu yoksa. eğer onların çocuğu varsa, vasiyet ettikleri ve borçları ödendikten sonra geriye bıraktıklarının dörtte biri sizindir. eğer sizin çocuğunuz yoksa bıraktığınızın dörtte biri zevcelerinizindir. eğer sizin çocuğunuz varsa bu durumda, yaptığınız vasiyet ve borcunuz ödendikten sonra geriye kalanın sekizde biri zevcelerinizindir. eğer miras bırakan erkek veya kadının ana-babası ve çocuğu yok da erkek kardeşi veya kız kardeşi varsa, bu kardeşlerden herbirine altıda bir düşer. kardeşler bundan fazla ise bu takdirde onlar, yapılmış bulunan vasiyet ve borç ödendikten sonra üçte bire ortaktırlar. kimseye zarar verilmemelidir. allah'tan bir öneridir bu. allah alîm'dir, halîm'dir.
176. fetva istiyorlar senden. de ki: "allah size, ana-babasız ve çocuksuz kişi hakkında şöyle fetva veriyor: 'çocuğu olmayan, bir kız kardeşi bulunan kişi öldüğünde, onun terekesinin yarısı kız kardeşindir. böyle bir kişi, çocuğu olmayan kız kardeşi öldüğünde, onun terekesinin tamamına mirasçı olur. eğer ölenin iki kız kardeşi varsa terekenin üçte ikisi onlarındır. eğer mirasçılar, kadın-erkek, birçok kardeşlerse bu durumda erkek kardeşe, iki kız kardeşin payı kadar verilir.' allah size açık-seçik bildiriyor ki sapmayasınız. allah, her şeyi gereğince bilmektedir.
ilgili yazımda da anlattığım üzere 11. ayette eş yokken, 12. ayette eş varken, 176. ayette ise yalnızca kardeşler varken miras paylaşımının nasıl yapılacağı anlatılmakta…
ispatlarıyla şu yazımda gösterdim:
emre1974tr.blogspot.com/201...
miras ayetlerinin her biri ayrı durumlar için ayrı matematiksel oranlar/formüller vermektedir.
nisa
11. allah size çocuklarınızla ilgili olarak şunu öneriyor: erkek için, iki dişinin payı kadar. ikiden fazla kadın iseler ölenin bıraktığının üçte ikisi onlarındır. eğer çocuk sadece bir kadınsa, mirasın yarısı onundur. ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığından ana-babanın her biri için altıda bir hisse olacaktır. ölenin çocuğu yoksa ve kendisine ana-babası mirasçı olmuşsa bu durumda anasına üçte bir düşer. eğer kardeşleri varsa, anasının payı, yapacağı vasiyetten ve borcundan arta kalanın altıda biridir. babalarınız var, oğullarınız var. siz bunlardan hangisinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilemezsiniz. allah'tan bir buyruğu önemseyin. hiç kuşkusuz allah herşeyi bilir, tüm hikmetlerin sahibidir.
12. zevcelerinizin geriye bıraktığının yarısı sizindir, eğer onların çocuğu yoksa. eğer onların çocuğu varsa, vasiyet ettikleri ve borçları ödendikten sonra geriye bıraktıklarının dörtte biri sizindir. eğer sizin çocuğunuz yoksa bıraktığınızın dörtte biri zevcelerinizindir. eğer sizin çocuğunuz varsa bu durumda, yaptığınız vasiyet ve borcunuz ödendikten sonra geriye kalanın sekizde biri zevcelerinizindir. eğer miras bırakan erkek veya kadının ana-babası ve çocuğu yok da erkek kardeşi veya kız kardeşi varsa, bu kardeşlerden herbirine altıda bir düşer. kardeşler bundan fazla ise bu takdirde onlar, yapılmış bulunan vasiyet ve borç ödendikten sonra üçte bire ortaktırlar. kimseye zarar verilmemelidir. allah'tan bir öneridir bu. allah alîm'dir, halîm'dir.
176. fetva istiyorlar senden. de ki: "allah size, ana-babasız ve çocuksuz kişi hakkında şöyle fetva veriyor: 'çocuğu olmayan, bir kız kardeşi bulunan kişi öldüğünde, onun terekesinin yarısı kız kardeşindir. böyle bir kişi, çocuğu olmayan kız kardeşi öldüğünde, onun terekesinin tamamına mirasçı olur. eğer ölenin iki kız kardeşi varsa terekenin üçte ikisi onlarındır. eğer mirasçılar, kadın-erkek, birçok kardeşlerse bu durumda erkek kardeşe, iki kız kardeşin payı kadar verilir.' allah size açık-seçik bildiriyor ki sapmayasınız. allah, her şeyi gereğince bilmektedir.
ilgili yazımda da anlattığım üzere 11. ayette eş yokken, 12. ayette eş varken, 176. ayette ise yalnızca kardeşler varken miras paylaşımının nasıl yapılacağı anlatılmakta…
ispatlarıyla şu yazımda gösterdim:
emre1974tr.blogspot.com/201...
devamını gör...
türk kadınlarının en iyi özelliği
merhamet ve şefkatleri.
devamını gör...
