haluk levent
an itibariyle radyoda izmir marşı söyleyip tüylerimi diken diken eden abidir.
devamını gör...
irade gücü
@eiektlc ukdesidir.
duygu ve düşüncelerimizi kontrol edebilme ve yönlendirebilme durumudur. başarılı insanların ortak özelliği; güçlü bir iradeye sahip olmalarıdır. sigarayı bırakıyorum dedikten sonra bir daha asla ağzına sürmeyen, spora başlayıp hiç aksatmayan, diyetine harfi harfine uyan insanların ortak yönü irade gücünü sağlamalarıdır.
duygu ve düşüncelerimizi kontrol edebilme ve yönlendirebilme durumudur. başarılı insanların ortak özelliği; güçlü bir iradeye sahip olmalarıdır. sigarayı bırakıyorum dedikten sonra bir daha asla ağzına sürmeyen, spora başlayıp hiç aksatmayan, diyetine harfi harfine uyan insanların ortak yönü irade gücünü sağlamalarıdır.
devamını gör...
her rolün altından kalkabilen aktörler
johnny depp.
devamını gör...
zaman bir algı mıdır yoksa gerçek mi sorunsalı
algımıza bağlı gerçekliktir. zaman hep eşit akar, 1 saat, dünyanın her yerinde 1 saattir fakat biz her saati aynı hızda mı hissederiz? tabii ki hayır! bazı zamanlar çok hızlı geçerken bazense zaman geçmek bilmez. ki aynı şekilde şizofreni hastalarının da zaman algısında bozukluk vardır. david eagleman, yaptığı araştırmalar sonucunda bunun amigdala'dan kaynaklandığını bulmuştur.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
bugün iki gram olan moralimi yükseltmek için, beklediğim program. umarım biraz hareketli şarkılar da vardır. yoksa da canınız sağ olsun. her türlü iyi gelecektir.
devamını gör...
bütün parçaların güzel olduğu albümler
manga- şehr-i hüzün
devamını gör...
4-3-3 oynatan aykut
#1771283
yazdığı tanım için kendisine çok teşekkür ederim. almış olduğum arşivci rütbesi de bir çeşit gazeteci oluyor. yönetim, yazar olarak bizlere hangi rütbeyi vereceğini çok iyi tasarlamış aslında sevgili aykut bey.
yazdığı tanım için kendisine çok teşekkür ederim. almış olduğum arşivci rütbesi de bir çeşit gazeteci oluyor. yönetim, yazar olarak bizlere hangi rütbeyi vereceğini çok iyi tasarlamış aslında sevgili aykut bey.
devamını gör...
köylü yazardan ironiler
bu aralar hayatında her alanda ikinci baharını yaşayan en özel yazarımızdır.
devamını gör...
putların alacakaranlığı
putsavar nietzsche yine iş başında.
bu kitapta, filozofundan ressamına, müzisyeninden şairine herkes nietzsche'den nasibini almış.
niçe'yi, cesaretinden dolayı kutlamalı mı?
ne yaptın bir dursaydın mı denmeli?
bilemedim.
nietzsche'yi anlamak çok zor. anlattığı meseleler önemli. haklı olduğu çok yer var.
nietzsche sistematik düşünceyi putlaştırıyor. kalıplaşmış olarak bütün öğretilere savaş açıyor. batının her şeyi mantığa dayandırmasını, kalıplaşmış dini ve yanlış ahlak anlayışını eleştiriyor. hem de ne eleştirme..
al bakalım çekici eline...
önce antik yunandan başlamış. ilk hedefi sokrates. burada ne diyeceğimi bilemedim bildiğin sokratese ayak takımı demiş.
diyalektik sisteme ağır eleştiri var.
eflatun'un 'atina bu kadar güzel gençlere sahip olmasaydı' diye başlayan sözünü, güzel olan gençlerin beden güzelliğiydi değil mi diyerek yorumlamış. ah niçe üzümlü kekim.* ne yaptılar bunlar sana? ve kant için devlet memuru felsefesi yapıyor demesi, orada biraz gülmüş olabilirim.
bütün filozoflar bir kenara, niçe tek başına.. *
peki bu adam kimseyi sevmez mi?
sever.
benim kendisinden her zaman bir şeyler öğrendiğim tek psikolog dostoyevski'dir der.
stendal'ı da sever ama dosto'yu ondan daha çok sever. her yerde dosto, yettin artık dostum.* goethe'ye de şapka çıkardığını unutmayalım. *
benim kitapta altını çizdiğim bir çok yer var. biraz onlardan bahsedeceğim.
sıkıntı çeken kişi, o küçük intikam duygusunu yatıştırmak için her yerde fırsat kollar. hatta kıyamet günü bile, tatlı bir intikam avuntusudur. hristiyanlığı sağdan soldan her taraftan eleştirmiş. dini putlaştıranlara hiçbir zaman geçit vermemiş.
yüksek egitimin amacı nedir?
insanı makineye dönüştürmek. nasıl kölecesine çalışmayı öğretecekler. sıkılarak çalışacaksın, sade bir insan olmayı emredecekler sana. ses çıkarmayacaksın yalnızca sana verileni uygulayacaksın. köleleşmiş insana, topluma güzel bir eleştiri getirmiş. yani sürü psikolojisi çekil önümden diyor.
insanlara katlanabilmek için, insanın kalbindeki yeri açması gerekir. insanlar en iyi odalarını kullanmazlar, katlanmak zorunda oldukları misafirleri beklerler..
bir şeye hemen tepki veren kişi, her güdüye itaat eder. bu motivasyon eksiklikliği ve irade çöküşünün belirtisi. güçlü irade reçetesi: uyarıcıya hemen tepki vermemeyi öğrenmek, onu zapt etmek.
katıldığım yerler oldu, bu kadarı fazla olmuş dediğim yerlerde. anlamadığım çok yer oldu. bir cümleyi yeri geldi beş, altı kez okudum. ara cümleler fazla. başını anlamaya çalışırken sonunu kaçırıyorsun. yanılmıyorsam bir sayfası bir cümleden ibaretti. noktaya ulaşmak için ne badireler atlattım.*
zor bir okumaydı benim için. kitap okunacaklar listesinde tekrar yerini aldı.*
bıyıklıdan mesajınız var:
öyle uslu uslu oturma yerinde putlaştırıyorlar seni, diren de öyle gel zerdüşt'ün yanına...
susma sustukça...*
bu kitapta, filozofundan ressamına, müzisyeninden şairine herkes nietzsche'den nasibini almış.
niçe'yi, cesaretinden dolayı kutlamalı mı?
ne yaptın bir dursaydın mı denmeli?
bilemedim.
nietzsche'yi anlamak çok zor. anlattığı meseleler önemli. haklı olduğu çok yer var.
nietzsche sistematik düşünceyi putlaştırıyor. kalıplaşmış olarak bütün öğretilere savaş açıyor. batının her şeyi mantığa dayandırmasını, kalıplaşmış dini ve yanlış ahlak anlayışını eleştiriyor. hem de ne eleştirme..
al bakalım çekici eline...
önce antik yunandan başlamış. ilk hedefi sokrates. burada ne diyeceğimi bilemedim bildiğin sokratese ayak takımı demiş.
diyalektik sisteme ağır eleştiri var.
eflatun'un 'atina bu kadar güzel gençlere sahip olmasaydı' diye başlayan sözünü, güzel olan gençlerin beden güzelliğiydi değil mi diyerek yorumlamış. ah niçe üzümlü kekim.* ne yaptılar bunlar sana? ve kant için devlet memuru felsefesi yapıyor demesi, orada biraz gülmüş olabilirim.
bütün filozoflar bir kenara, niçe tek başına.. *
peki bu adam kimseyi sevmez mi?
sever.
benim kendisinden her zaman bir şeyler öğrendiğim tek psikolog dostoyevski'dir der.
stendal'ı da sever ama dosto'yu ondan daha çok sever. her yerde dosto, yettin artık dostum.* goethe'ye de şapka çıkardığını unutmayalım. *
benim kitapta altını çizdiğim bir çok yer var. biraz onlardan bahsedeceğim.
sıkıntı çeken kişi, o küçük intikam duygusunu yatıştırmak için her yerde fırsat kollar. hatta kıyamet günü bile, tatlı bir intikam avuntusudur. hristiyanlığı sağdan soldan her taraftan eleştirmiş. dini putlaştıranlara hiçbir zaman geçit vermemiş.
yüksek egitimin amacı nedir?
insanı makineye dönüştürmek. nasıl kölecesine çalışmayı öğretecekler. sıkılarak çalışacaksın, sade bir insan olmayı emredecekler sana. ses çıkarmayacaksın yalnızca sana verileni uygulayacaksın. köleleşmiş insana, topluma güzel bir eleştiri getirmiş. yani sürü psikolojisi çekil önümden diyor.
insanlara katlanabilmek için, insanın kalbindeki yeri açması gerekir. insanlar en iyi odalarını kullanmazlar, katlanmak zorunda oldukları misafirleri beklerler..
bir şeye hemen tepki veren kişi, her güdüye itaat eder. bu motivasyon eksiklikliği ve irade çöküşünün belirtisi. güçlü irade reçetesi: uyarıcıya hemen tepki vermemeyi öğrenmek, onu zapt etmek.
katıldığım yerler oldu, bu kadarı fazla olmuş dediğim yerlerde. anlamadığım çok yer oldu. bir cümleyi yeri geldi beş, altı kez okudum. ara cümleler fazla. başını anlamaya çalışırken sonunu kaçırıyorsun. yanılmıyorsam bir sayfası bir cümleden ibaretti. noktaya ulaşmak için ne badireler atlattım.*
zor bir okumaydı benim için. kitap okunacaklar listesinde tekrar yerini aldı.*
bıyıklıdan mesajınız var:
öyle uslu uslu oturma yerinde putlaştırıyorlar seni, diren de öyle gel zerdüşt'ün yanına...
susma sustukça...*
devamını gör...
manas destanı gibi tanım giren sözlük yazarı
gıpta edilen ve hayran bırakan tanımlar giren yazarlardır. ufku açar , yeni bilgiler katar insana, parmaklarına sağlık denilesi az ve öz yazarlardır.
devamını gör...
dünyaya gelmek isteyip istemememizin sorulmaması
tam bir çıkmazdır efenim.
arkadaşları okudum bir miktar, demişler ki "10 gün geç doğarak direnebildim, tepkimi ortaya koydum" filan. 10 gün nedir arkadaşım insan 10 günün lafını mı eder?
bu dünyaya esas gelmemeye azimle direnen benim, ama gestapo annem çok inatçıymış nalet olsun. asla pes etmemiş kadın.
allah-ü teeaalağğğ size evlat vermiyorsa onu zorlamayacaksınız, bilimin nimetlerini çok kurcalamayacak, bkunu çıkarmayacaksınız arkadaşım. o tüp bebeği icat edenin... neyse. bu girişten anlaşılacağı üzere, size anamdan doğum hikayemi anlatmaya hazırlanıyorum evet. çünkü neden anlatmayayım?
annem ile babam ilk görüşte aşkın pençesine düşüyorlar efenim. daha doğrusu babam, anneciğimin güzelliği karşısında fara tutulmuş tavşan gibi kala kalıyor. sonra hemen kızı isteme merasimleri başlıyor. kız evi naz evi mottosuyla babamın duygularını büken dedem, annemi önce vermiyor evet. biraz uğraştırıyor ki bakalım babam ne kadar kararlı, ne kadar istiyor kızımızı onu görecek, emin olacak.
kız evinin kapısından kovulan babamlar bacasından giriyor. bir süre bu istek devam ediyor ki dedem sonunda anacığıma soruyor "isten mi bu oğlanı?" diye. annem de "iyi birine benziyor, olur ehi ehi" yapınca anamı babama baş göz ediyorlar.
bu aşk evliliğinin (anneminkinin aşk olduğundan emin değilim gerçi) ilk senesinden itibaren evlat da evlat diye tutturan anacığım bilmiyor ki kaderinde evlatsızlık ile sınanmak var... efenim deniyorlar, deniyorlar. annemle babamın yatakodasından bana ne bakarsanız da işte epey denemişler arkadaşlar, bunu annem anlatıp duruyordu niye bilmiyorum. herhalde o sıra bi şeyler yapamadıklarından diline vurmuştu kadının, o da gelip bana anlatıyordu eskileri. amaan ne diyordum he, olmamış efendim bebeleri netice itibariyle. dene, doktora git, doktor sebepsiz infertilite diyor tabii. onun meali "bebenizin olası yok bakın gençler daha üzerine varmayın, salın!" ama anacığım takmış kafaya, ısrarla istiyor ki bebesi olsun.
böylece seneler geçmeye başlıyor... doktor kapıları aşındıran anamlar elbette hoca kapılarını tıklatmayı da eksik etmiyorlar. verilmiş sadakaları varmış la, anamı üfleyeceğim ayağına cinci hocanın veledül zinası da olabilirdim ay... neyse, bu hocalar okunmuş elmalar yedirmişler anama babama, ne muskalar yapılmış, yok evden büyüler çıkmış efenim, bebe olmasın diye büyü yapmışlar da onları bozmuşlar falan fıstık...
gele gide bebesiz geçen 8,9 senenin ardından annem ile babam çokça tavsiyeler üzerine x bir şehirde bir doktora daha gidiyor efenim. bu bilge doktor diyor ki "kızım, senin beben olur, kim demiş olmaz diye, olur. ama şunu şöyle edeceğiz, ortaya bilim kartını koyacağız! o bebe deney tüpünün içinde de olsa buraya gelecek!!!"
iyi bok yiyorlar.
anam o ay hamile kalıyor.
gebelik riskli, gebelik kanamalı, düştü düşecek aman dikkat yatacaksın, ani duygulara kapılmak yok, stres yok, ev bile süpürmeyeceksin deniliyor kendisine ve anacığım 9 aya kadar premsesler gibi yatarak, sağdan sola dönmekten bile kaçınarak beni taşıyor efenim. düşürmüyor kadın, katatonik vaziyette yatarak inatla taşıyor, "o bebe buraya gelecek!!" diyor.
doğum vaktine yakın diyor ki doktorumuz ile anam "doğum anında normal doğumun tek bir riskini bile göze alamam, bu kadar sene beklemişsiniz bu bebeği, sezaryenle kucaklayacağız".. o devirde (yaşım da çıkacak ortaya ahhs) tüp bebekmiş, genel anesteziyle sezaryenmiş bunlar o kadar yok bile, ama karar vermişler bilimin her türlü nimetinden faydalanıp beni tastamam dünyaya getirmeye işte.
sonrası doğum, sağlıklı bir kız bebek ben deniz.
dünyaya gelmemeye var gücümle direndim arkadaşlar eved. ama anam benden dişli çıktı. kadın tüm kartları oynadı yapabileceğim bi şey kalmamıştı. bana sorulmadı ama ben cevabımı o kadar sene vermişim zaten niye zorluyorsun kadın?
sonrası zaten acayip yaramazlıklarla dolu bir çocukluk, kendisine "ula evladım olmayaydı daha mı iyiydi?" diye bol bol sorgulatmışım. itiraf etti bunu. bakın yavrular, çok zorlamayın olmuyorsa, zorlamayın işte. al bak anneciğimin bebesi oldu da noldu? başı göğe mi erdi? kendini manyak gibi hırpaladı, o kadar sene türlü tedavilerle eziyet çekti, sonra da olan ben ahshsh.
arkadaşları okudum bir miktar, demişler ki "10 gün geç doğarak direnebildim, tepkimi ortaya koydum" filan. 10 gün nedir arkadaşım insan 10 günün lafını mı eder?
bu dünyaya esas gelmemeye azimle direnen benim, ama gestapo annem çok inatçıymış nalet olsun. asla pes etmemiş kadın.
allah-ü teeaalağğğ size evlat vermiyorsa onu zorlamayacaksınız, bilimin nimetlerini çok kurcalamayacak, bkunu çıkarmayacaksınız arkadaşım. o tüp bebeği icat edenin... neyse. bu girişten anlaşılacağı üzere, size anamdan doğum hikayemi anlatmaya hazırlanıyorum evet. çünkü neden anlatmayayım?
annem ile babam ilk görüşte aşkın pençesine düşüyorlar efenim. daha doğrusu babam, anneciğimin güzelliği karşısında fara tutulmuş tavşan gibi kala kalıyor. sonra hemen kızı isteme merasimleri başlıyor. kız evi naz evi mottosuyla babamın duygularını büken dedem, annemi önce vermiyor evet. biraz uğraştırıyor ki bakalım babam ne kadar kararlı, ne kadar istiyor kızımızı onu görecek, emin olacak.
kız evinin kapısından kovulan babamlar bacasından giriyor. bir süre bu istek devam ediyor ki dedem sonunda anacığıma soruyor "isten mi bu oğlanı?" diye. annem de "iyi birine benziyor, olur ehi ehi" yapınca anamı babama baş göz ediyorlar.
bu aşk evliliğinin (anneminkinin aşk olduğundan emin değilim gerçi) ilk senesinden itibaren evlat da evlat diye tutturan anacığım bilmiyor ki kaderinde evlatsızlık ile sınanmak var... efenim deniyorlar, deniyorlar. annemle babamın yatakodasından bana ne bakarsanız da işte epey denemişler arkadaşlar, bunu annem anlatıp duruyordu niye bilmiyorum. herhalde o sıra bi şeyler yapamadıklarından diline vurmuştu kadının, o da gelip bana anlatıyordu eskileri. amaan ne diyordum he, olmamış efendim bebeleri netice itibariyle. dene, doktora git, doktor sebepsiz infertilite diyor tabii. onun meali "bebenizin olası yok bakın gençler daha üzerine varmayın, salın!" ama anacığım takmış kafaya, ısrarla istiyor ki bebesi olsun.
böylece seneler geçmeye başlıyor... doktor kapıları aşındıran anamlar elbette hoca kapılarını tıklatmayı da eksik etmiyorlar. verilmiş sadakaları varmış la, anamı üfleyeceğim ayağına cinci hocanın veledül zinası da olabilirdim ay... neyse, bu hocalar okunmuş elmalar yedirmişler anama babama, ne muskalar yapılmış, yok evden büyüler çıkmış efenim, bebe olmasın diye büyü yapmışlar da onları bozmuşlar falan fıstık...
gele gide bebesiz geçen 8,9 senenin ardından annem ile babam çokça tavsiyeler üzerine x bir şehirde bir doktora daha gidiyor efenim. bu bilge doktor diyor ki "kızım, senin beben olur, kim demiş olmaz diye, olur. ama şunu şöyle edeceğiz, ortaya bilim kartını koyacağız! o bebe deney tüpünün içinde de olsa buraya gelecek!!!"
iyi bok yiyorlar.
anam o ay hamile kalıyor.
gebelik riskli, gebelik kanamalı, düştü düşecek aman dikkat yatacaksın, ani duygulara kapılmak yok, stres yok, ev bile süpürmeyeceksin deniliyor kendisine ve anacığım 9 aya kadar premsesler gibi yatarak, sağdan sola dönmekten bile kaçınarak beni taşıyor efenim. düşürmüyor kadın, katatonik vaziyette yatarak inatla taşıyor, "o bebe buraya gelecek!!" diyor.
doğum vaktine yakın diyor ki doktorumuz ile anam "doğum anında normal doğumun tek bir riskini bile göze alamam, bu kadar sene beklemişsiniz bu bebeği, sezaryenle kucaklayacağız".. o devirde (yaşım da çıkacak ortaya ahhs) tüp bebekmiş, genel anesteziyle sezaryenmiş bunlar o kadar yok bile, ama karar vermişler bilimin her türlü nimetinden faydalanıp beni tastamam dünyaya getirmeye işte.
sonrası doğum, sağlıklı bir kız bebek ben deniz.
dünyaya gelmemeye var gücümle direndim arkadaşlar eved. ama anam benden dişli çıktı. kadın tüm kartları oynadı yapabileceğim bi şey kalmamıştı. bana sorulmadı ama ben cevabımı o kadar sene vermişim zaten niye zorluyorsun kadın?
sonrası zaten acayip yaramazlıklarla dolu bir çocukluk, kendisine "ula evladım olmayaydı daha mı iyiydi?" diye bol bol sorgulatmışım. itiraf etti bunu. bakın yavrular, çok zorlamayın olmuyorsa, zorlamayın işte. al bak anneciğimin bebesi oldu da noldu? başı göğe mi erdi? kendini manyak gibi hırpaladı, o kadar sene türlü tedavilerle eziyet çekti, sonra da olan ben ahshsh.
devamını gör...
sinirlendiğinde çok kırıcı olabilen insan
(bkz: öfke kontrol bozukluğu)
psikologla içimdeki yanlışları düzeltip dogruya çevirirken ve sivri noktalarım törpülenirken bir yandan da psikiyatriste gidip ilaçlarla takviye ettim bu durumu. asla gocunmadım gocunmam. korkulacak,çekinecek bir şey değil hatta o kadar değil ki buzdolabından alıp biranı içmek kadar da basit bir şey. zaman zaman sinirlenir zaman zaman aglarsın tıpkı içtigindeki gibi. ertesi güne kötü hissettirmesi de yoktur. antidepresanlar, uyku ilaçları ve türlü yatıştırıcı sakinleştirici ilaçlarla yaşadım belli bir süre. arkadaşlarım oldu diyemem ama çok eşlik ettiler doğrusu. şimdi oldugum kişi çok mu doğru hayır kesinlikle değil ama olması gereken kesinlikle buydu. halim,tavrım değişti. bakış açık değişti. sabrım arttı.
dilerseniz böyle bu halinizle kalabilirsiniz. memnun musunuz? ben hiç zannetmiyorum.
yoldan geçen göz devirip baktığınız o mültecilerden farkınız yok biliyor musunuz? gözü dönmüş,cani ve düşüncesiz,hiçbir şey açıklanıp anlatılamayan reddetmiş bir insan olmayın olur mu ? siz çok güzel bir potansiyelsiniz. insanlıgın iyi yanlarını ortaya çıkarmak bir antidepresandan daha zordur. bunu denemeye var mısınız ?
psikologla içimdeki yanlışları düzeltip dogruya çevirirken ve sivri noktalarım törpülenirken bir yandan da psikiyatriste gidip ilaçlarla takviye ettim bu durumu. asla gocunmadım gocunmam. korkulacak,çekinecek bir şey değil hatta o kadar değil ki buzdolabından alıp biranı içmek kadar da basit bir şey. zaman zaman sinirlenir zaman zaman aglarsın tıpkı içtigindeki gibi. ertesi güne kötü hissettirmesi de yoktur. antidepresanlar, uyku ilaçları ve türlü yatıştırıcı sakinleştirici ilaçlarla yaşadım belli bir süre. arkadaşlarım oldu diyemem ama çok eşlik ettiler doğrusu. şimdi oldugum kişi çok mu doğru hayır kesinlikle değil ama olması gereken kesinlikle buydu. halim,tavrım değişti. bakış açık değişti. sabrım arttı.
dilerseniz böyle bu halinizle kalabilirsiniz. memnun musunuz? ben hiç zannetmiyorum.
yoldan geçen göz devirip baktığınız o mültecilerden farkınız yok biliyor musunuz? gözü dönmüş,cani ve düşüncesiz,hiçbir şey açıklanıp anlatılamayan reddetmiş bir insan olmayın olur mu ? siz çok güzel bir potansiyelsiniz. insanlıgın iyi yanlarını ortaya çıkarmak bir antidepresandan daha zordur. bunu denemeye var mısınız ?
devamını gör...
yazarların hemencecik de birbirlerini sevmeleri
allah vergisidir. kimi sevdiriyor kimi seviyor.
devamını gör...
dmt
dimetiltriptamin veya kısa adıyla dmt, beyin dolaylarındaki pineal bez tarafından uyku sırasında salgılanan bir çeşit halüsinojendir. triptofan kaynaklıdır. serotonin ve melatonin hormonlarıyla izomerdir. salgılanması rüyaların görüldüğü evreye denk gelir ve etkilerinin arasında zaman algısında değişim vardır.
beyin, uyku dışında sadece ölüm ve doğum sırasında dmt salgılar. ölümden dönen insanların "ışığı gördüm", “azrail’i gördüm”, “beyaz sakallı dede gördüm” ya da “melekleri gördüm” dediği şey aslında o sırada salgılanmakta olan dmt’den kaynaklanan halüsinasyonlardır. ayrıca yapılan araştırmalarda insanların o sırada gördükleri şeylerin toplumdan topluma farklılık gösterdiği ve kültürel bilinçaltıyla alakalı olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. çok basit bir örnekle açıklamak gerekirse, eğer siz ölüm anında melekleri göreceğinize inanıyorsanız bu yönde bir halüsinasyon tecrübe edersiniz; ölürken uzaylıları göreceğine inanan bir toplumun bireyi ise o sırada bu yönde bir halüsinasyon tecrübe eder.
ayrıca günümüzde peru'da bazı kabileler tarafından ayahuska adıyla dmt salgılatan bazı maddeler kullanılmaktadır. kullanımı birçok ülkede yasaktır.
beyin, uyku dışında sadece ölüm ve doğum sırasında dmt salgılar. ölümden dönen insanların "ışığı gördüm", “azrail’i gördüm”, “beyaz sakallı dede gördüm” ya da “melekleri gördüm” dediği şey aslında o sırada salgılanmakta olan dmt’den kaynaklanan halüsinasyonlardır. ayrıca yapılan araştırmalarda insanların o sırada gördükleri şeylerin toplumdan topluma farklılık gösterdiği ve kültürel bilinçaltıyla alakalı olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. çok basit bir örnekle açıklamak gerekirse, eğer siz ölüm anında melekleri göreceğinize inanıyorsanız bu yönde bir halüsinasyon tecrübe edersiniz; ölürken uzaylıları göreceğine inanan bir toplumun bireyi ise o sırada bu yönde bir halüsinasyon tecrübe eder.
ayrıca günümüzde peru'da bazı kabileler tarafından ayahuska adıyla dmt salgılatan bazı maddeler kullanılmaktadır. kullanımı birçok ülkede yasaktır.
devamını gör...
yazarların duymuş olduğu en garip isim
çakmak.
bir erkek ismiymiş, yeni duydum.
bir erkek ismiymiş, yeni duydum.
devamını gör...
diyelim ki o bunu okuyor
iyi ki bitti...
devamını gör...
normal sözlük
insanların kendini fazla önemsediği ,gözlerinde gereksiz büyüttükleri sözlük. belli başlı sözlük yazarlarının günlükleri şeklinde devam eden oluşum.
devamını gör...
kişisel ileti kısmına insta ekleyen yazar
instagram adresini iletiye yazıp kesin sonuç almak için başlık açan yazar başlığı :)
devamını gör...

