bugün canım çok sıkkın ve de moralim de çok bozuk
yok, bugün mutluyum. niye bilmiyorum ama mutluyum. bu başlıkta ne işin var derseniz bir uğrayayım belki tanımımdan yüzümdeki sırıtmayı hissederde siz de sebepsiz mutlu olmak istersiniz diye.
devamını gör...
gece yatmadan önce yapılan son şey
sevdiğim adamın wp fotoğrafını öperim*. şaka şaka, masanın üzerinde uyuyakalan biri olduğum için bilgisayarı kenarrııya ittiriyorum.
devamını gör...
bir apartmanda yaşanabilecek zorluklar
eskiden bir apartmanda otururken bir çok ritüelin, müstakil yaşamda olmadığı fark ettiğim olaylar;
(bkz: balkondan halı silkelemek)
(bkz: yanlış zile basılması)
(bkz: apartmanda hayvan beslemek)
herkes aklına geleni yazsın bakalım neler çıkacak.
(bkz: balkondan halı silkelemek)
(bkz: yanlış zile basılması)
(bkz: apartmanda hayvan beslemek)
herkes aklına geleni yazsın bakalım neler çıkacak.
devamını gör...
rami malek
mr robot dizisinde canlandırdığı elliot alderson karakteriyle tanınan, en iyi erkek oyuncu dalında oscar ödülü sahibi olan abd'li oyuncu.
devamını gör...
kafa sözlük
ekşi sözlük'ten bıkanların akın ettiğini düşündüğüm sözlük. kötü olansa ekşi sözlük'ten kafa sözlük'e gelenler kafa'yı ekşi'ye benzetiyorlar.
(bkz: 24 aralık 2020 keyfimin olmaması)
(bkz: 24 aralık 2020 keyfimin olmaması)
devamını gör...
istanbul'da sonbahar
istanbul bugün yorgun
üzgün ve yaşlanmış
biraz kilo almış
ağlamış yine, rimelleri akıyor
üzgün ve yaşlanmış
biraz kilo almış
ağlamış yine, rimelleri akıyor
devamını gör...
sumo deadlift
sumo deadlift, kişinin bacaklarını barın bir ucundan diğer ucuna doğru açarak yaptığı, barın seyahat ettigi mesafeyi kisaltip, vücudun daha dik açı ile durmasını sağlayarak çok daha yüksek ağırlıklar kaldırmak adına özellikle powerlifting sporunda kullanılan bir deadlift varyasyonudur.
tekniğin çok daha ön planda olduğu sumo deadlift genel görüşe göre cheating'dir. conventional deadlift yani standart deadlift e göre mesafeyi kisaltip hareketi posterior chain için çok daha kolay hale getirmesinden dolayı her zaman eleştirilen bir tarz olmuştur.. özellikle vücut boyu kısa kol boyu uzun olan kişiler barı yerden 10 cm kaldırarak hareketi bitirebilebilir. anatomi önem arz eder. bu da klâsikcileri çileden çıkarır gerçi. böyle deadlift mi olur lan diye. ama powerlifting de nasıl yaptığın değil ne kadar kaldırdığın önemlidir.
tekniğin çok daha ön planda olduğu sumo deadlift genel görüşe göre cheating'dir. conventional deadlift yani standart deadlift e göre mesafeyi kisaltip hareketi posterior chain için çok daha kolay hale getirmesinden dolayı her zaman eleştirilen bir tarz olmuştur.. özellikle vücut boyu kısa kol boyu uzun olan kişiler barı yerden 10 cm kaldırarak hareketi bitirebilebilir. anatomi önem arz eder. bu da klâsikcileri çileden çıkarır gerçi. böyle deadlift mi olur lan diye. ama powerlifting de nasıl yaptığın değil ne kadar kaldırdığın önemlidir.
devamını gör...
koronanın ne zaman ve nasıl biteceği sorunsalı
kendiliğinden bitecektir. virüs bulaşa bulaşa agresifliğini kaybedecek, virülansı ve öldürücülüğü düşecektir. bu virüslerin yapısıyla alakalıdır. "artık hayatımızda grip gibi normalleşecek" cümlesi bu yüzden var. tamamen bitişi için 2022 diyebilirim. o zamana kadar aşı, ilaç vs gibi şeylere bel bağlamayıp bireysel önlemlerimizi almalıyız.
devamını gör...
james webb uzay teleskobu
aktüatör, bir objeyi sağa sola veya yukarı aşağı veya ileri geri hareket ettirmeye yarayan elektrikli veya mekanik kısmi motordur. birçok sektörde kullanılır. çiftçiler bile kullanır. mesela fransız şatolarında mahzende yatay depolanan şarap şişelerinin tortu oluşturmaması için çevrilmesini sağlar. yeraltındaki mahzenlerde yıllarca saklanan şişeler belirli periyotlarla 15 derece çevrilir. böylece tortu, şişenin her bir noktasına nüfuz eder ve daha lezzetli bir şarap elde edilir.
daha basiti, muhtemelen sizin evinizde de olan otomatik kapanan kapılarda dahi kapının hareket etmesini aktüatör sağlar.
bu teleskopta ise aynaların kalibre edilmesi için yine aynı aktüatör mekanizması kullanılıyor. teleskopta her bir ayna için ayrı motorlar var, toplam 132 aktüatör kullanılarak birincil ve ikincil aynalar hareket ettirilip kalibrasyon işlemi tamamlanacak. resmi duyuru sayfasında şimdilik bu motorlarda herhangi bir sıkıntı tespit edilmediği belirtilmiş. sadece bu motor hareketleri işlemi 3 ay sürecek çünkü hiçbir sıkıntı çıksın istemiyorlar. teleskoptaki enstrümanların istenilen sıcaklığa ayarlama işlemleriyle beraber en erken 5 ay sonra ilk verilerin geleceği ön görülüyor.
özetle, uzay çalışmaları topluma yeni teknolojiler kazandırdığı gibi toplumun kullandığı teknolojileri de sonuna kadar kullanıyor. dart projesinde de yine birçok ordunun kullandığı lazer güdümlü silahlar kullanılmıştı. yine önceki yıllarda astronotların kafasındaki fanus yüzünden görüş açıklarının kısıtlı olması sorunu, her iki bileğe yerleştirilen bir ayna ile çözülmüş ve hala kullanılıyor.

uzay çalışmaları çoğu zaman ticari kar sağlamaması nedeniyle hükümetlerin uzaya bütçe ayırması uzun yıllar boyunca angarya görüldü. mesela uzay çalışmalarında 60lı yıllara ait meşhur bi kalem krizi vardır. 1967 öncesinde astronotlar, bilye uçlu tükenmez kalemlerin yerçekimsiz ortamda yazamaması nedeniyle mecburen kurşunkalem kullanırdı. ancak kurşun kalemin kolayca kırılabilmesi ve parçaların yerçekimsiz ortamda astronotlar ve ekipmanlar için tehlikeli olduğu anlaşılması, endişeye yer açmıştı. bu durum karşısında alternatif arayışları başlar ve özel yatırımla 2 milyon dolarlık bir maliyetle fisher marka kalemler icat edilir. 1967den beri de hala bu kalemler kullanılıyor.


şimdi ben bunları niye anlattım*. göğün ardı için yapılan çalışmaların toplumun her kesimi tarafınca desteklenmesi gerekirken öyle olmuyor. paraya sahip olan parasını paylaşmıyor, dindarı desteklemiyor, düz dünyacısı her şeyin planlı bir uydurma operasyon olduğunu iddia ediyor, yoksulun umrumda dahi olmuyor. hal böyle olunca sektörün ilerleme ivmesi hayli yavaşlıyor. sci-fi filmlerde küçücük çipte fikibokyum* elementiyle çalışan uzay gemileri varken gerçek hayatta dikiz aynasıyla istasyonu tamir eden astronotlar var. olmamız gerekenden çok uzağız. çok ilkeliz. var olan gücümüzü farklı yerlere savuruyoruz. daha iyi bi gelecek için bütünleşme şart. ekonomik ve sosyal dağılımlar daha daha adaletli olmalı ki, uzay herkesin sorunu olabilsin ve herkes elini taşın altına koymak istesin. şimdilik öylesine bir medeniyetten çok uzağız. nüfusun %10'u açlıktan ölürken bir başka %10'un ilerleme kaydedebilmek için elinden gelen her şeyi yapması yeterli gelmiyor bana. arada bu kadar büyük uçurum olmamalı.
daha basiti, muhtemelen sizin evinizde de olan otomatik kapanan kapılarda dahi kapının hareket etmesini aktüatör sağlar.
bu teleskopta ise aynaların kalibre edilmesi için yine aynı aktüatör mekanizması kullanılıyor. teleskopta her bir ayna için ayrı motorlar var, toplam 132 aktüatör kullanılarak birincil ve ikincil aynalar hareket ettirilip kalibrasyon işlemi tamamlanacak. resmi duyuru sayfasında şimdilik bu motorlarda herhangi bir sıkıntı tespit edilmediği belirtilmiş. sadece bu motor hareketleri işlemi 3 ay sürecek çünkü hiçbir sıkıntı çıksın istemiyorlar. teleskoptaki enstrümanların istenilen sıcaklığa ayarlama işlemleriyle beraber en erken 5 ay sonra ilk verilerin geleceği ön görülüyor.
özetle, uzay çalışmaları topluma yeni teknolojiler kazandırdığı gibi toplumun kullandığı teknolojileri de sonuna kadar kullanıyor. dart projesinde de yine birçok ordunun kullandığı lazer güdümlü silahlar kullanılmıştı. yine önceki yıllarda astronotların kafasındaki fanus yüzünden görüş açıklarının kısıtlı olması sorunu, her iki bileğe yerleştirilen bir ayna ile çözülmüş ve hala kullanılıyor.

uzay çalışmaları çoğu zaman ticari kar sağlamaması nedeniyle hükümetlerin uzaya bütçe ayırması uzun yıllar boyunca angarya görüldü. mesela uzay çalışmalarında 60lı yıllara ait meşhur bi kalem krizi vardır. 1967 öncesinde astronotlar, bilye uçlu tükenmez kalemlerin yerçekimsiz ortamda yazamaması nedeniyle mecburen kurşunkalem kullanırdı. ancak kurşun kalemin kolayca kırılabilmesi ve parçaların yerçekimsiz ortamda astronotlar ve ekipmanlar için tehlikeli olduğu anlaşılması, endişeye yer açmıştı. bu durum karşısında alternatif arayışları başlar ve özel yatırımla 2 milyon dolarlık bir maliyetle fisher marka kalemler icat edilir. 1967den beri de hala bu kalemler kullanılıyor.


şimdi ben bunları niye anlattım*. göğün ardı için yapılan çalışmaların toplumun her kesimi tarafınca desteklenmesi gerekirken öyle olmuyor. paraya sahip olan parasını paylaşmıyor, dindarı desteklemiyor, düz dünyacısı her şeyin planlı bir uydurma operasyon olduğunu iddia ediyor, yoksulun umrumda dahi olmuyor. hal böyle olunca sektörün ilerleme ivmesi hayli yavaşlıyor. sci-fi filmlerde küçücük çipte fikibokyum* elementiyle çalışan uzay gemileri varken gerçek hayatta dikiz aynasıyla istasyonu tamir eden astronotlar var. olmamız gerekenden çok uzağız. çok ilkeliz. var olan gücümüzü farklı yerlere savuruyoruz. daha iyi bi gelecek için bütünleşme şart. ekonomik ve sosyal dağılımlar daha daha adaletli olmalı ki, uzay herkesin sorunu olabilsin ve herkes elini taşın altına koymak istesin. şimdilik öylesine bir medeniyetten çok uzağız. nüfusun %10'u açlıktan ölürken bir başka %10'un ilerleme kaydedebilmek için elinden gelen her şeyi yapması yeterli gelmiyor bana. arada bu kadar büyük uçurum olmamalı.
devamını gör...
kasım ayından beklentiler
mümkünse sınavlar bana değil ben onlara girmiş olayım sadece, tek beklentim bu. ha bi de kestiğim çocukla bi iki adım daha ileriye gidebilsek her şey mükemmel olur. yemede yanında yat, miss.
devamını gör...
hayat kadınıyla evlenmek
normal bir insan evladı ile evlenmektir.
şişli de öğrencilik zamanlarımda kaldığım kümes benzeri yerde her türlü işi yapan komşularım vardı.
akşam caddeye işe giderken çocuğunu bana bırakanda oldu,şiddet görünce çorba götürdüğümüz transseksüel komşumuzda oldu.
insandık biz,siz de deneyin insan olmayı,kaybetmezsiniz...
şişli de öğrencilik zamanlarımda kaldığım kümes benzeri yerde her türlü işi yapan komşularım vardı.
akşam caddeye işe giderken çocuğunu bana bırakanda oldu,şiddet görünce çorba götürdüğümüz transseksüel komşumuzda oldu.
insandık biz,siz de deneyin insan olmayı,kaybetmezsiniz...
devamını gör...
tartışmaktan zevk almak
tartışılan kişi tartışma konusunu kişiselleştirdiğinde zehir olur ancak bunun dışında acayip zevk alırım. hatta birkaç arkadaşımla zaman zaman hiç alakamız olmayan konularda veya tam zıddını savunduğumuz mavzularda bile savunucu roller üstlenip tartışırız. özellikle taban tabana karşıt olduğum fikir ve eylemleri savunarak tartışmaktan aldığım keyfi çok az şeyde buluyorum.
bir tarafın galip olması namına yapılan tartışmalar, üstün çıkma çabası ise ne yalan söyleyeyim kuru gürültü gibi geliyor. benim için tartışma, bir sonuca ulaşmaktan çok yeni yollar açmak ve düşünceyi zenginleştirmek içindir.
bir tarafın galip olması namına yapılan tartışmalar, üstün çıkma çabası ise ne yalan söyleyeyim kuru gürültü gibi geliyor. benim için tartışma, bir sonuca ulaşmaktan çok yeni yollar açmak ve düşünceyi zenginleştirmek içindir.
devamını gör...
türkçe rap dinleyen insan
saygı duyduğum insan.
devamını gör...
bakire ile çingene
ingiliz yazar david harbert lawrence'ın 1930'da yayımlanan romanı. yazıldığı dönemde "özgürleşmenin öncüsü" olarak kabul edilmiştir.
papazın karısı, beş parasız genç biriyle kaçıyor. direkt böyle başladım çünkü kitap da böyle başlıyor. yvette ve lucille adında iki kız çocuğunu ve papazı geride bırakıp gittiğinde hiç kimse anlam veremiyor. çünkü papaz çok iyi bir eş ve karısına da çok aşık. kadını öyle çok seviyor ki; gidişinin ardından onun ilk hâlini sevmeye ve zihninde onu "ak karçiçeği" gibi tertemiz görmeye devam ediyor.
papaz, başka bir şehirde yaşayan annesini ve iki kardeşini birlikte yaşamak üzere yanına çağırıyor. evdeki herkesin "ana" dediği büyükanne çok baskın bir karakter. sağladığı bu otoriteyi de çok seviyor. cissie hala dedikleri, yani papazın kız kardeşi, kendini annesine adamış, hiç evlenmemiş orta yaşlı bir kadın. o da çok fena, çok şirret. kızların amcası da aynı evde ama nedense ondan hiç bahsedilmiyor, o hâlde biz de boşverelim.
şimdi dediğim gibi büyükanne çok otoriter ve kurduğu düzenin bozulmasından çok korkuyor. kaçan gelininin geri dönmesinden, papazın bir daha kalbini kimseye açmamasından, kızların annelerine benzemesinden.. bu yüzden evde kadından hiç ama hiç bahsedilmiyor. yok sayılıyor. bahsedilirse de yalnızca büyükanne bahsediyor ve hiç de hoş bahsetmiyor.
kızlar büyüyor, papazın kızı olarak büyüyor ve bunun getirdiği sorumluluğa göre hareket ediyorlar. kilise korolarına, soylu ailelerin düzenlediği partilere ve beş çaylarına katılmak, tüm arkadaşlarını ailenin hatta büyükannenin onayıyla seçmek zorundalar. büyük olan kız lucille, biraz daha uysal bir karakter. evdekilere tamamen boyun eğmiş değil ama yeterince cesur da değil. yvette ise çok asi, kendini bulunduğu çevreye ait hissetmeyen, gözü kara bir kız. bu yüzden sık sık evde tartışma çıkıyor. özellikle de cissie hala ile.
artık bir genç kız olan yvette, aşk üzerine düşünmeye başlıyor. aslında düşünmek de değil, çevresinde ona ilgi duyan ne kadar erkek varsa hiçbirine aşık olamayacağını düşünüyor. çünkü yvette, birisinin onunla ilgilenmesini ve ilgisini açıkça belli etmesini istemiyor. karşısındakini güçsüz görüyor.
arkadaşlarıyla pikniğe gittikleri bir gün çingene'yi görüyor. arabaları onların kamp yaptıkları yerde durmak zorunda kalıyor. çingene'nin kayıtsızlığından ve onların yaşamından çok etkileniyor. kendini adamın etkisi altına girmiş gibi hissediyor. bu arada adam evli ve üç çocuğu var. hatta adamın karısı yvette'in falına bakıyor. resmen ilerde evleneceği kişiyi de kocasına çok benzer birisi olarak tarif ediyor. ben ilk başta evli olmadıklarını, sonradan bu durumun çözümleneceğini düşündüm ama ciddi ciddi evlilermiş.
sonrasında çok sık değil ama yvette çingene'yi düşlüyor. bu sırada bulunduğu ev ve arkadaş çevresi daha da çekilmez hâle geliyor onun için. iyice yabancı hissediyor bu yaşama. kendini hep o karavanda, o ateşin başında, çingene eteğiyle hayal ediyor. soylu sayılabilecek herkes gözünde küçülüyor.
kitabın genel hatlarıyla böyle olduğunu, büyük olaylar üzerinden ilerlemediğini, daha çok duygular ve düşüncelere yoğunlaştığını söyleyebilirim.
kitabın sonu biraz hayal kırıklığı yarattı. çünkü hiçbir şey olmadı. yvette hayatına devam etti, çingene kış gelince başka bir yere göç etti. zaten ilk karşılaşmadan sonra sadece 3 kez görüştüler ve hep kısa sürdü. açıkçası evden kaçmalı, eski hayatını geride bırakmalı, annesinin kaderini yaşamalı bir şeyler beklemiştim.
papazın karısı, beş parasız genç biriyle kaçıyor. direkt böyle başladım çünkü kitap da böyle başlıyor. yvette ve lucille adında iki kız çocuğunu ve papazı geride bırakıp gittiğinde hiç kimse anlam veremiyor. çünkü papaz çok iyi bir eş ve karısına da çok aşık. kadını öyle çok seviyor ki; gidişinin ardından onun ilk hâlini sevmeye ve zihninde onu "ak karçiçeği" gibi tertemiz görmeye devam ediyor.
papaz, başka bir şehirde yaşayan annesini ve iki kardeşini birlikte yaşamak üzere yanına çağırıyor. evdeki herkesin "ana" dediği büyükanne çok baskın bir karakter. sağladığı bu otoriteyi de çok seviyor. cissie hala dedikleri, yani papazın kız kardeşi, kendini annesine adamış, hiç evlenmemiş orta yaşlı bir kadın. o da çok fena, çok şirret. kızların amcası da aynı evde ama nedense ondan hiç bahsedilmiyor, o hâlde biz de boşverelim.
şimdi dediğim gibi büyükanne çok otoriter ve kurduğu düzenin bozulmasından çok korkuyor. kaçan gelininin geri dönmesinden, papazın bir daha kalbini kimseye açmamasından, kızların annelerine benzemesinden.. bu yüzden evde kadından hiç ama hiç bahsedilmiyor. yok sayılıyor. bahsedilirse de yalnızca büyükanne bahsediyor ve hiç de hoş bahsetmiyor.
kızlar büyüyor, papazın kızı olarak büyüyor ve bunun getirdiği sorumluluğa göre hareket ediyorlar. kilise korolarına, soylu ailelerin düzenlediği partilere ve beş çaylarına katılmak, tüm arkadaşlarını ailenin hatta büyükannenin onayıyla seçmek zorundalar. büyük olan kız lucille, biraz daha uysal bir karakter. evdekilere tamamen boyun eğmiş değil ama yeterince cesur da değil. yvette ise çok asi, kendini bulunduğu çevreye ait hissetmeyen, gözü kara bir kız. bu yüzden sık sık evde tartışma çıkıyor. özellikle de cissie hala ile.
artık bir genç kız olan yvette, aşk üzerine düşünmeye başlıyor. aslında düşünmek de değil, çevresinde ona ilgi duyan ne kadar erkek varsa hiçbirine aşık olamayacağını düşünüyor. çünkü yvette, birisinin onunla ilgilenmesini ve ilgisini açıkça belli etmesini istemiyor. karşısındakini güçsüz görüyor.
arkadaşlarıyla pikniğe gittikleri bir gün çingene'yi görüyor. arabaları onların kamp yaptıkları yerde durmak zorunda kalıyor. çingene'nin kayıtsızlığından ve onların yaşamından çok etkileniyor. kendini adamın etkisi altına girmiş gibi hissediyor. bu arada adam evli ve üç çocuğu var. hatta adamın karısı yvette'in falına bakıyor. resmen ilerde evleneceği kişiyi de kocasına çok benzer birisi olarak tarif ediyor. ben ilk başta evli olmadıklarını, sonradan bu durumun çözümleneceğini düşündüm ama ciddi ciddi evlilermiş.
sonrasında çok sık değil ama yvette çingene'yi düşlüyor. bu sırada bulunduğu ev ve arkadaş çevresi daha da çekilmez hâle geliyor onun için. iyice yabancı hissediyor bu yaşama. kendini hep o karavanda, o ateşin başında, çingene eteğiyle hayal ediyor. soylu sayılabilecek herkes gözünde küçülüyor.
kitabın genel hatlarıyla böyle olduğunu, büyük olaylar üzerinden ilerlemediğini, daha çok duygular ve düşüncelere yoğunlaştığını söyleyebilirim.
kitabın sonu biraz hayal kırıklığı yarattı. çünkü hiçbir şey olmadı. yvette hayatına devam etti, çingene kış gelince başka bir yere göç etti. zaten ilk karşılaşmadan sonra sadece 3 kez görüştüler ve hep kısa sürdü. açıkçası evden kaçmalı, eski hayatını geride bırakmalı, annesinin kaderini yaşamalı bir şeyler beklemiştim.
devamını gör...
yazarların normal sözlük'ü keşfettiği yerler
girlwithsixpacktattooo adlı yazar sayesinde kendilerine çok teşekkür ederim.
devamını gör...
çocukken baba eve getirdiğinde mutlu olunan şeyler
öyle diyince aklıma bir şey gelmiyor. ama zaten babam eve ne getirse mutlu olurdum. elinde poşetlerle kapıda olsun o heyecan yeterdi, ne olduğunun çok da önemi yok.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
(bkz: ormanci)
sesini herkes gibi ben de ilk kez duyuyorum.
çok neşeli bir adam. çok da matrak bir adam.
acayip matrak bir adam. hatta çok acayip matrak bir adam.
(bkz: i am melting lannn melting)
okul kantininde bir zamanlar yumiyum isimli ince uzun yumuşak şekerlemeler olurdu. kız öğrenciler kantine gelip incecik sesleriyle " bi yumiyummm!" diye ricada bulunurlardı. kendisi, o yumiyumcu tayfanın içinde olsa çok yakışırmış.
(bkz: kaşkolnikov)
ses kumaşı muazzam. rahat, kendinden emin, sakin, dingin, engin bir ses yapısı var. şarkı seçimi de çok yerinde olmuş. allah bozmasın.
(bkz: domestic hıyar)
sesini duymayı çok istedim ve bekledim. assolist gibi arzı endam etti mübarek. bir geldi pir geldi. tam da rumuzuna layık ağır oturaklı bir ses, bir nefes. hayat enerjisi ve neşesi sesine yansımış. o seste çok bir yaşanmışlık ve yankılanmışlık var.
dipnot : bugünkü ses analiz raporunun daha sonuna geldik. hoşça kalın, esen kalın.
sesini herkes gibi ben de ilk kez duyuyorum.
çok neşeli bir adam. çok da matrak bir adam.
acayip matrak bir adam. hatta çok acayip matrak bir adam.
(bkz: i am melting lannn melting)
okul kantininde bir zamanlar yumiyum isimli ince uzun yumuşak şekerlemeler olurdu. kız öğrenciler kantine gelip incecik sesleriyle " bi yumiyummm!" diye ricada bulunurlardı. kendisi, o yumiyumcu tayfanın içinde olsa çok yakışırmış.
(bkz: kaşkolnikov)
ses kumaşı muazzam. rahat, kendinden emin, sakin, dingin, engin bir ses yapısı var. şarkı seçimi de çok yerinde olmuş. allah bozmasın.
(bkz: domestic hıyar)
sesini duymayı çok istedim ve bekledim. assolist gibi arzı endam etti mübarek. bir geldi pir geldi. tam da rumuzuna layık ağır oturaklı bir ses, bir nefes. hayat enerjisi ve neşesi sesine yansımış. o seste çok bir yaşanmışlık ve yankılanmışlık var.
dipnot : bugünkü ses analiz raporunun daha sonuna geldik. hoşça kalın, esen kalın.
devamını gör...
öğretmenlerin yarım gün çalışıp 3 ay tatil yapması
öğretmeni normal bir devlet memuru gibi gören kafanın hiç kimseye bir faydası olmaz .
mustafa kemal atatürk'e
' paşam vekil maaşlarını düzenliyoruz, nasıl yapalım ? ' dediklerinde o ,
' öğretmen maaşını geçmesin ' diyerek , eğitime , eğitimciye verdiği önemi daha 100 yıl önce ortaya koymuştur.
bunu konuşanların, yeni başkanlık sistemiyle birlikte hiçbir etkinliği ve fonksiyonu kalmayan 600 milletvekiliyle ilgili tek kelime etmemesi manidardır.
2018 yılında 600 vekilin devlete maliyeti 400 milyon liradır.
mustafa kemal atatürk'e
' paşam vekil maaşlarını düzenliyoruz, nasıl yapalım ? ' dediklerinde o ,
' öğretmen maaşını geçmesin ' diyerek , eğitime , eğitimciye verdiği önemi daha 100 yıl önce ortaya koymuştur.
bunu konuşanların, yeni başkanlık sistemiyle birlikte hiçbir etkinliği ve fonksiyonu kalmayan 600 milletvekiliyle ilgili tek kelime etmemesi manidardır.
2018 yılında 600 vekilin devlete maliyeti 400 milyon liradır.
devamını gör...
1 mayıs 2021 normal sözlük mobil görünümünün güncellenmesi
bir anda olan şeydir. şaşkınım ne yaptınız böyle? her yer her yerde.*
edit:bildirim paneli sizde de böyle mi? illa tek tek bildirimlere bakmam mı lazım?
edit:bildirim paneli sizde de böyle mi? illa tek tek bildirimlere bakmam mı lazım?
devamını gör...
