geçmişe gidilebilseydi hangi günde olmak isterdiniz sorunsalı
üniversite sınavını kazandığım gün.
ölüm görmemiş toy kalbimi, hüzün yerleşmemiş gözlerimi özledim.
neden mi?
türk edebiyatı'nın usta kalemi peyami safa çok güzel anlatmıştır ölümü şu satırlarla;
ölüm bir eve girince sağ kalanları da biraz
öldürüyor. bu sükût ondandır. her başın içinde
ölüm. kimse konuşmaz, hızlı yürünmez, bardak
masanın üstüne yavaş konur, nefes alırken bile ses çıkarmamaya çalışılır."
ölüm görmemiş toy kalbimi, hüzün yerleşmemiş gözlerimi özledim.
neden mi?
türk edebiyatı'nın usta kalemi peyami safa çok güzel anlatmıştır ölümü şu satırlarla;
ölüm bir eve girince sağ kalanları da biraz
öldürüyor. bu sükût ondandır. her başın içinde
ölüm. kimse konuşmaz, hızlı yürünmez, bardak
masanın üstüne yavaş konur, nefes alırken bile ses çıkarmamaya çalışılır."
devamını gör...
atforvendetta
üzerine bu kadar gidilmesini çok da doğru bulmadığım yazar.
eski yazarlar bilir, ben burada son derece düzgün bir çizgide yazarken bir anda sapıttım bir dönem. herkes dışarıdan gördüğü şekliyle değerlendirdi. "meja'ya da bi' haller oldu", "bu da ilgi manyağı çıktı", "meja şöyleymiş böyleymiş" şeklinde konuşanlar oldu. yüzlerce bilim başlığım 1 fotoğrafım kadar konuşulmadı. kaç tanesi mesaj atıp "sen hayırdır? bir derdin mi var? ne oldu böyle?" dedi sizce? onun yerine nickaltıma döşediler, takipten çıktılar, arkamdan atıp tuttular falan... en azından bana sorma zahmetinde bulunsaydılar, neyi neden yaptığımı da anlayacaklardı belki ama hiç öyle bir ihtiyaç duymadan gömmek daha tatlı geldi tabii ki. her zaman olduğu gibi...
insanız lan biz! iyi zamanlarımız da var, kötü zamanlarımız da... çok kibar olduğumuz aylar yıllar da var, aşırı kabalaştığımız minicik bir an da... gerçek hayatta o sıralar ne yaşadığımızı burada bilen ya çok az kişi var ya da hiç yok. tek bildiğimiz sadece yargılamak, sadece suçlamak... sanki burada herkes zeki müren türkçesi ile birbirine çiçekler uzatıp barış kuşları uçuruyormuş da bir tek gomercan ağzını bozmuş gibi bu ne öfke?
ha, mevzu tecavüz konusu ise ben size burada öyle bir şey anlatırım ki oturur ağlarsınız. buna rağmen ben bile bu kelimeye bu kadar, bir insanı linçleyecek kadar takılmadıysam siz neyin peşindesiniz, cidden anlamakta güçlük çekiyorum.
umarım geri döner. şu sözlük için cidden emek veren insanlardan biri çünkü. üstelik tanıdığım kadarıyla da gayet kibar, düşünceli bir insan. bütün bu özelliklerini 2 tane tanımı nedeniyle silip atacak değilim ben. siz atacaksanız o da sizin... tercihiniz.
eski yazarlar bilir, ben burada son derece düzgün bir çizgide yazarken bir anda sapıttım bir dönem. herkes dışarıdan gördüğü şekliyle değerlendirdi. "meja'ya da bi' haller oldu", "bu da ilgi manyağı çıktı", "meja şöyleymiş böyleymiş" şeklinde konuşanlar oldu. yüzlerce bilim başlığım 1 fotoğrafım kadar konuşulmadı. kaç tanesi mesaj atıp "sen hayırdır? bir derdin mi var? ne oldu böyle?" dedi sizce? onun yerine nickaltıma döşediler, takipten çıktılar, arkamdan atıp tuttular falan... en azından bana sorma zahmetinde bulunsaydılar, neyi neden yaptığımı da anlayacaklardı belki ama hiç öyle bir ihtiyaç duymadan gömmek daha tatlı geldi tabii ki. her zaman olduğu gibi...
insanız lan biz! iyi zamanlarımız da var, kötü zamanlarımız da... çok kibar olduğumuz aylar yıllar da var, aşırı kabalaştığımız minicik bir an da... gerçek hayatta o sıralar ne yaşadığımızı burada bilen ya çok az kişi var ya da hiç yok. tek bildiğimiz sadece yargılamak, sadece suçlamak... sanki burada herkes zeki müren türkçesi ile birbirine çiçekler uzatıp barış kuşları uçuruyormuş da bir tek gomercan ağzını bozmuş gibi bu ne öfke?
ha, mevzu tecavüz konusu ise ben size burada öyle bir şey anlatırım ki oturur ağlarsınız. buna rağmen ben bile bu kelimeye bu kadar, bir insanı linçleyecek kadar takılmadıysam siz neyin peşindesiniz, cidden anlamakta güçlük çekiyorum.
umarım geri döner. şu sözlük için cidden emek veren insanlardan biri çünkü. üstelik tanıdığım kadarıyla da gayet kibar, düşünceli bir insan. bütün bu özelliklerini 2 tane tanımı nedeniyle silip atacak değilim ben. siz atacaksanız o da sizin... tercihiniz.
devamını gör...
film önerileri
aşırı ihtiyaç duyduğum başlık
devamını gör...
kürtlerin ana dilde eğitim hakkı
resmi dili türkçe olan türkiye cumhuriyeti devleti'nde yaşayan azınlık grubun boş bir isteğidir. bu isteği sürekli gündeme getirenler, sert tepkilerle karşılaşınca faşizm ve ırkçılık ile suçlayıp daha da gülünç duruma düşüyor. bu ülke işgalcilere ve bölücülere saygı duyularak kurulmadı. onları ezip geçerek kuruldu. siz damarınıza dokunulunca ''çocuklar duymasın saygısı'' mı gösteriyorsunuz? bölücülük bölücülüktür.
daha türkçe yeteri kadar öğrenilmiyor ve öğretilmiyor ve tv kanallarıyla darbe vurulurken- cahil spikerler, danilolar, onlar bunlar- siz bir kenarda durun ve susun.
üniversitelerdeki yabancı dilde eğitimi mi sayayım, anaokullarına giren yabancı dil eğitimini mi?..
türkçe bilimsel dil olamaz diyen aymazları mı sayayım, yabancı dil eğitimi ile yabancı dilde eğitimi ayıramayan sözde aydın kesimi ve onların kör takipçilerini mi sayayım?
söyleyin ne vereyim abime?
''diyarbakırlı, vanlı, erzurumlu, trabzonlu, istanbullu, trakyalı ve makedonyalı, hep aynı cevherin damarlarıdır. bu damarlar, birbirini tanısın. türk milletinin toplumsal düzenini bozmaya yönelik çabalar boğulmaya mahkûmdur. türk milleti kendinin ve memleketinin yüksek menfaatleri aleyhine çalışmak isteyen bozguncu, alçak, vatansız ve milliyetsiz beyinsizlerin saçmalamalarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak ve onlara hoşgörü gösterecek bir topluluk değildir.''
mustafa kemal atatürk.
daha türkçe yeteri kadar öğrenilmiyor ve öğretilmiyor ve tv kanallarıyla darbe vurulurken- cahil spikerler, danilolar, onlar bunlar- siz bir kenarda durun ve susun.
üniversitelerdeki yabancı dilde eğitimi mi sayayım, anaokullarına giren yabancı dil eğitimini mi?..
türkçe bilimsel dil olamaz diyen aymazları mı sayayım, yabancı dil eğitimi ile yabancı dilde eğitimi ayıramayan sözde aydın kesimi ve onların kör takipçilerini mi sayayım?
söyleyin ne vereyim abime?
''diyarbakırlı, vanlı, erzurumlu, trabzonlu, istanbullu, trakyalı ve makedonyalı, hep aynı cevherin damarlarıdır. bu damarlar, birbirini tanısın. türk milletinin toplumsal düzenini bozmaya yönelik çabalar boğulmaya mahkûmdur. türk milleti kendinin ve memleketinin yüksek menfaatleri aleyhine çalışmak isteyen bozguncu, alçak, vatansız ve milliyetsiz beyinsizlerin saçmalamalarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak ve onlara hoşgörü gösterecek bir topluluk değildir.''
mustafa kemal atatürk.
devamını gör...
sözlük yazarlarının fotoğrafları
ben artık kimseye inanamıyorum. lütfen elinizde normal sözlük yazan kağıtlarla atın fotoğraflarınızı.*
devamını gör...
donnie darko
ergenlikle alakasını tam olarak anlayamadığım, yayınlanışı üzerinden tam yirmi sene geçen ve jake gyllenhaal'ın yıldızının parladığı filmdir. müthiş sinema bilgini yazarlarımız bu filmi ne kadar ergenlere lütfetse de bir ergenin "böyle film mi olur ****" demesi daha olasıdır. filmin normal ve director's cut olmak üzere iki ayrı versiyonu var. anlayacağınız üzere director's cut daha uzun ve roberta sparrow'un kitabından açıklayıcı sahneler içeriyor. filmi anlaması da kolaylaşıyor. olayı anlamayan arkadaşlar için şöyle bol spoilerlı bir açıklama yapayım:
darko'nun odasına jet motoru düşmesiyle bir tanjant evren oluşuyor. bu evrenin oluşma sebebine uzay-zaman üzerinde meydana gelen bir yarılmayı gösterebiliriz. roberta sparrow'un kitabında da yazdığı gibi, oluşan paralel evren bir dengesizlik içerecektir ve uzun süre varlık sürdüremeyerek yok olacaktır. bahsettiğimiz jet motoru da gerçek evrene aitti, yine söylediğim yarılma sonucu darko'nun odasına düşerek bir paralel evren oluşturuyor. darko da bu jet motorunu gerçek evrene gönderilmesi için seçilen kişidir, yaşayan alıcıdır. yaşayan alıcı; -roberta sparrow'un kitabında yazdığı gibi- telekinezi, su ve ateşe hükmetme gibi özel güçlere sahiptir. son kısımda görüyoruz ki darko, annesinin de içinde bulunduğu uçaktaki jet motorunu bu güçler sayesinde söküp, filmde birçok kez bahsedilen portal yoluyla gerçek evrene göndererek gerçek olan darko'nun ölmesini sağlıyor. bu ölümün ardından manipüle yaşayanların bi' tuhaflık içinde uyandığını gösteren sahnelerle karşılaşıyoruz. gelelim tavşan kardeşimiz frank'e. korkutucu tavşan kostümüne sahip bu eleman bir manipüle ölüdür. tıpkı darko'nun yavuklusu gibi. manipüle ölülerin amacı, yaşayan alıcı'yı evreni kurtarmaya zorlamaktır. bunlar da bir özel güce sahiptir. darko'nun ablasının sevgilisi olan frank, darko tarafından vurulunca bir manipüle ölü oluyor. zamanda yolculuk yaparak darko'yu kurtarıyor ve darko'yu manipüle ederek evrenin kurtarılmasına ayak oluyor. frank; telkinleriyle okulun tatil edilmesini, filmdeki pedofili karakterimizin hapse atılmasını sağlıyor. böyle olunca darko'nun annesi, çocukları dans gösterisine götürmek zorunda kalıyor. dolayısıyla evde bir parti verilmesine ön ayak olunuyor, bu parti darko'nun frank'ı öldürüp katil olmasını sağlıyor. tüm bunların sonunda da darko evreni kurtarmak mecburiyetinde kalıyor, kaderini kabulleniyor. filmde birçok kez karşımıza çıkan roberta sparrow'un (gidici nene) da bunda bir etkisi vardır. gidici nine, darko'dan önceki yaşayan alıcıdır. darko'nun yaptığını yapmadığı için ölmesi gerektiği halde ölmemiş, insanlar tarafından unutulmaya ve izole yaşamaya mahkum olmuştur. psikolog'un sorusuna "yalnız kalmak istemiyorum" cevabını veren darko, artefakt'ı (jet motoru) gerçek evrene göndererek kendi kaderini yerine getirmiştir.
tüm bu yazdıklarım, roberta sparrow'un yazdığı "zaman yolculuğu felsefesi" kitabına dayanıyor. tamamı doğru olmayabilir, filmdeki boşlukları kendi kafamda bu şekilde tamamladım. fena film değildir, "mindfuck" filmlere ilgisi olan arkadaşların izlemesini tavsiye ederim. ilgilenmeyip izleyen de filmi gömüyor zaten.
darko'nun odasına jet motoru düşmesiyle bir tanjant evren oluşuyor. bu evrenin oluşma sebebine uzay-zaman üzerinde meydana gelen bir yarılmayı gösterebiliriz. roberta sparrow'un kitabında da yazdığı gibi, oluşan paralel evren bir dengesizlik içerecektir ve uzun süre varlık sürdüremeyerek yok olacaktır. bahsettiğimiz jet motoru da gerçek evrene aitti, yine söylediğim yarılma sonucu darko'nun odasına düşerek bir paralel evren oluşturuyor. darko da bu jet motorunu gerçek evrene gönderilmesi için seçilen kişidir, yaşayan alıcıdır. yaşayan alıcı; -roberta sparrow'un kitabında yazdığı gibi- telekinezi, su ve ateşe hükmetme gibi özel güçlere sahiptir. son kısımda görüyoruz ki darko, annesinin de içinde bulunduğu uçaktaki jet motorunu bu güçler sayesinde söküp, filmde birçok kez bahsedilen portal yoluyla gerçek evrene göndererek gerçek olan darko'nun ölmesini sağlıyor. bu ölümün ardından manipüle yaşayanların bi' tuhaflık içinde uyandığını gösteren sahnelerle karşılaşıyoruz. gelelim tavşan kardeşimiz frank'e. korkutucu tavşan kostümüne sahip bu eleman bir manipüle ölüdür. tıpkı darko'nun yavuklusu gibi. manipüle ölülerin amacı, yaşayan alıcı'yı evreni kurtarmaya zorlamaktır. bunlar da bir özel güce sahiptir. darko'nun ablasının sevgilisi olan frank, darko tarafından vurulunca bir manipüle ölü oluyor. zamanda yolculuk yaparak darko'yu kurtarıyor ve darko'yu manipüle ederek evrenin kurtarılmasına ayak oluyor. frank; telkinleriyle okulun tatil edilmesini, filmdeki pedofili karakterimizin hapse atılmasını sağlıyor. böyle olunca darko'nun annesi, çocukları dans gösterisine götürmek zorunda kalıyor. dolayısıyla evde bir parti verilmesine ön ayak olunuyor, bu parti darko'nun frank'ı öldürüp katil olmasını sağlıyor. tüm bunların sonunda da darko evreni kurtarmak mecburiyetinde kalıyor, kaderini kabulleniyor. filmde birçok kez karşımıza çıkan roberta sparrow'un (gidici nene) da bunda bir etkisi vardır. gidici nine, darko'dan önceki yaşayan alıcıdır. darko'nun yaptığını yapmadığı için ölmesi gerektiği halde ölmemiş, insanlar tarafından unutulmaya ve izole yaşamaya mahkum olmuştur. psikolog'un sorusuna "yalnız kalmak istemiyorum" cevabını veren darko, artefakt'ı (jet motoru) gerçek evrene göndererek kendi kaderini yerine getirmiştir.
tüm bu yazdıklarım, roberta sparrow'un yazdığı "zaman yolculuğu felsefesi" kitabına dayanıyor. tamamı doğru olmayabilir, filmdeki boşlukları kendi kafamda bu şekilde tamamladım. fena film değildir, "mindfuck" filmlere ilgisi olan arkadaşların izlemesini tavsiye ederim. ilgilenmeyip izleyen de filmi gömüyor zaten.
devamını gör...
ot gibi yaşadığı halde günlük tutan birey
bu ben oluyorum galiba. ama günlük tutmak demek o gün neler yaptığını yazmak demek değildir. hislerini yazdığın, içini döktüğün bir şeydir günlük. ot gibi yaşıyorum belki ama içimde depremler oluyor.
devamını gör...
dünyanın en mutlu ülkeleri listesi'nde türkiye'nin gerilemesi
gerileye gerileye dünyadan düşebiliriz, doğrudur.
devamını gör...
ölmeye verilen isimler
(bkz: ex olmak)
devamını gör...
ahlak bekçisi rehber öğretmen
yaşayamayanlardandır. kendisi gençliğini yaşayamadığından kin doludur, herkese titreyerek mana bulur.
devamını gör...
tam kapanma günlükleri
sabah canlı dersim vardı. canlı ders yapmak çok sıkıcı. güneşi gören her türk kadını gibi yazlık kışlık giysi değişimi için hurçları açtım. hiç giymedigim kişlikları kaldırıp muhtemelen hiç giymeyeceğim yazlıkları çıkardım. sonra aferin dedim kendime. bak az giysi alınca iki saatte bitti işte işin. çocuklara öğlen sofrasını kurdum. alınacaklar listesi yaptım. bir arkadaştan gelen parayı bir ihtiyac sahibine ulaştirdım. bir iki yazar ile yazistim. olumlu cümleler kurdum. çünkü anlattıkları çok güzeldi. bir tanim girdim. kitabimin son 50 sayfası kalmış. onu bitirip markete gideceğim. çocuklara dondurma alacağım, kapının önünde biraz oyalaniriz, belki bir iki komşuya selam veririm . sonra yine ev, yine sözlük yine kitap, yine çocukların ödevleri, iftar hazırlıkları... işte böyle geçiyor. haaa bir de şey var ya, unutmuşum. çok önemli değil gerçi de o olmadan da olmuyor gibi. arada oluyor ama her zaman degil. bir iki damla gözyaşı ya da boğazında düğümlenen hıçkırık. evliliğin tuzu biberi derler ya, hah işte o.
devamını gör...
verince rahatlatan şeyler
kan. özellikle mevsim geçişlerinde verilmesi vücuda tazelik katıyormuş. ayrıca kan verip ihtiyacı olanlara faydalı olabilmektir.
devamını gör...
kulüp rakı
50% alkol oranıyla yeni rakıdan 5 derece daha alkollü olan adam gibi rakıdır. etiketindeki iki adamın birinin mustafa kemal atatürk diğerinin de ismet inönü olduğu iddia edilmektedir.
devamını gör...
aşk karşıtı normal sözlük yönetimi
aşı karşıtı diye okuyan bir ben değilimdir inş.
devamını gör...
haz duyulan küçük sapıklıklar
buz gibi suyun altına girip kendimi nefessiz bırakmak.
-tabi yazın olacak. kışın yapacak kadar henüz delirmedim.-
böyle ölüyormuşsun gibi ama ölmüyorsun.*
-tabi yazın olacak. kışın yapacak kadar henüz delirmedim.-
böyle ölüyormuşsun gibi ama ölmüyorsun.*
devamını gör...
sodyum poliakrilat
videoyu gördükten sonra araştırmak istedim, her ne kadar adına aşina olmasak da yaşantımızın bir parçasıymış.
hidrojel-su jeli
kendi kütlesinin 300-400 katı su absorbe* edebilen özelliğe sahiptir.
bu özelliğinden dolayı;buz torbaları, tarım, sinema*, kablo, petrol için delme çalışmalarında, kanalizasyon, beton, sel önleyici kum torbaları, su engelleyici merhem/bant, hijyen ürünleri*, çiçek taşıma, çiftlik gibi birçok olana kullanılıyor.
devamını gör...
gençlerimize 3 mümkünse daha fazla çocuk öneriyoruz
üçte yetmez beş tane
beşte yetmez yedi tane ver ver ver ver
ver allahım ver...
beşte yetmez yedi tane ver ver ver ver
ver allahım ver...
devamını gör...
küresel ısınma
#100153 şu tanımla ne olduğu tam olarak açıklanmış olaydır.
ama asıl mevzu küresel ısınmanın ne olduğu değil insanların küresel ısınmadan ne anladığı ve ne tür tedbirler almaya hazır olduklarıdır.
küresel ısınma sonucunda buzullar eriyor, iklimler değişmeye başladı, ara mevsimler yok artık, doğa verdiklerini geri almaya kararlı.
peki dünya gezegeninin çok da sakin olmayan sakinleri ne yapıyor buna karşılık? kelimenin tam anlamıyla koca bir hiç. alıştıkları yaşama devam etmekle meşgul ortalama zeka seviyesi ortalama kilosundan düşük olan baskın ırk.
çoğu insana küresel ısınmanın ne kadar büyük bir tehdit olduğunu anlatmaya kalktığında sana neden tehlikeli olmadığını anlatmaya başlıyor. ya da daha kötüsü. umrunda değil. benden sonrası tufancılarla dolu bir dünyanın ne kadar daha hayatta kalacağını düşünüyoruz?
sanki şöyle bir sohbet geçecek dünyanın her yerinde küresel ısınma hakkında, gish gallop her tartışmadan galip çıkar çünkü:
- küresel ısınma dünya üzerindeki yaşamı ciddi şekilde tehdit ediyor.
- ne alakası var! çıkar telefonunu!
ama asıl mevzu küresel ısınmanın ne olduğu değil insanların küresel ısınmadan ne anladığı ve ne tür tedbirler almaya hazır olduklarıdır.
küresel ısınma sonucunda buzullar eriyor, iklimler değişmeye başladı, ara mevsimler yok artık, doğa verdiklerini geri almaya kararlı.
peki dünya gezegeninin çok da sakin olmayan sakinleri ne yapıyor buna karşılık? kelimenin tam anlamıyla koca bir hiç. alıştıkları yaşama devam etmekle meşgul ortalama zeka seviyesi ortalama kilosundan düşük olan baskın ırk.
çoğu insana küresel ısınmanın ne kadar büyük bir tehdit olduğunu anlatmaya kalktığında sana neden tehlikeli olmadığını anlatmaya başlıyor. ya da daha kötüsü. umrunda değil. benden sonrası tufancılarla dolu bir dünyanın ne kadar daha hayatta kalacağını düşünüyoruz?
sanki şöyle bir sohbet geçecek dünyanın her yerinde küresel ısınma hakkında, gish gallop her tartışmadan galip çıkar çünkü:
- küresel ısınma dünya üzerindeki yaşamı ciddi şekilde tehdit ediyor.
- ne alakası var! çıkar telefonunu!
devamını gör...
haydutlar kraliçesi phoolan devi
çocuk yaşta zorla evlendirilen ama hakkını aramaktan, istediği gibi yaşamaktan vazgeçmeyen phoolan devi ilk eylemini daha 11 yaşındayken babasının tarlasına çökmeye çalışan amcasına karşı yapmıştır. o zamandan beri güce tapanların baş belası haline gelen bu küçük kıza gıcık olan amcası onu daha 11 yaşındayken çok uzak bir köyde yaşayan ve kendisinden çok büyük bir kıro ile zorla evlendirmiştir.
sübyancı kocasından sürekli dayak yiyen ve tecavüze uğrayan kızcağız baba evine dönse de babasından da dayak yiyip tekrar koca evine gönderilir. ona gıcık olan amcaoğlu, "hırsız" diye kızı polise ihbar eder. polisler de kızın arkası yok diye topluca tecavüz ederler. bir fırsatını bulup kaçan phoolan henüz 14 yaşında iken haydutların arasına katılır. çetenin ilk ve tek kadın üyesidir. çete lideri tecavüz etmek isterken phoolan karşı koyar, çetenin ikinci adamı olan vikram ise kıza platonik aşıktır. çete liderini öldürüp kızı tecavüzden kurtarır, sevgili olurlar.
phoolan, pedofil kocasını sevgilisi vikram’a anlatır. vikram da öfkeyle o pisliğin köyünü çeteyle basar. sapığı bıçaklayıp üzerine not iliştirir: “küçük kızlarla evlenmemeleri için yaşlı adamlara bu son uyarıdır.”
bu durum civardaki yaşlı erkeklerin ve diğer haydutların hoşuna gitmez. vikram’ı öldürüp, phoolan’ı bir köye götürürler. bir odaya kapatıp bir ay boyunca köyün tüm erkekleri sırayla ona işkence ve tecavüz eder.
bir fırsatını bulup tecavüz odasından kaçan phoolan kendi çetesini kurar ve güçlendikten sonra çetesiyle o köye baskın yapıp kendisine tecavüz eden erkekleri öldürür. resmi kaynaklara behmai katliamı olarak geçen bu olaydan sonra zenginden alıp fakire verir. fakir halkın göz bebeği haline gelen phoolan, halkı sömüren asalakların baş düşmanıdır.
polisler onu yakalamaya çalışır ama nafile. bir efsane olmuş, “haydutlar kraliçesi” lakabını ve halkın desteğini almıştır. idol olarak robin hood'u seçip o yolda ilerlemiştir. hükümet ise madara olmuştur.
halkın kahramanı haline gelen phoolan’ın başına hükümet ödül koyar ancak köylüler onu sevdiği için korumaya alır.
“bükemediğin eli öpeceksin misali” hükümet phoolan’ın şartlarını kabul etmek zorunda kalır. phoolan, ancak sivil itaatsizliğin sembolü haline gelen düşünür mahatma gandhi ve hindu tanrıçası durga’nın resimlerinin önünde silahını indireceğini söyler.
yapılan anlaşmaya göre; kendisi ve ekibindekiler asılmayacak, hiçbirine kelepçe takılmayacak, hiçbiri sekiz yıldan uzun hapis yatmayacak, ailesinin hakkı olan topraklar verilecekti. phoolan devi 1983 yılında, onbinlerce hayranı tarafından karşılanıp teslim olur. çetesinde yer alan erkeklerle birlikte aynı koğuşta kalır.
yumurtalık kisti teşhisi konduğu söylenir ve gerekmediği halde rahmi zorla alınır. hastanenin doktorunun, “phoolan devi’nin daha fazla phoolan devi doğurmasını istemiyoruz” açıklaması ise kayıtlara geçer.
1994 yılında af ile çıkıp 1996’da eyalet seçimlerini ve 1999’da meclis seçimlerinde halkın desteğini alıp başarılar kazanır. okuma yazmayı da öğrenir. parlamentoda oldukça aktiftir, başbakan olacağına kesin gözüyle bakılır.
derin devletin karıştığı iddia edilen bir suikastla hayata veda eder. halkın hükümete öfkesi büyük olur. halk phoolan'ı tanrıça durga'nın yeryüzüne yeniden gelmiş hali olarak anar.
yaşamının her aşamasında inanılması güç bir hayat hikâyesi olan phoolan filmlere ve romanlara konu olmuş tarihi bir karakterdir.
kadın hakları savunucularının “erkek şiddetine karşı her ülkeye lazım” dediği phoolan hayatta iken onun yaşam öyküsünü anlatan filmi çevrilmiştir. haydutlar kraliçesi filmi
phoolan, filmde yer alan şiddet ve müstehcen sahnelerinden dolayı filmi beğenmediğini ifade etmiştir.
çocukluğundan itibaren kendisi ve çevresindeki alt kastlardan çocuk ve kadınların cinsel istismar ve tecavüze maruz kalmasına karşı intikam ve öfke ile hareket eden phoolan devi, üst kastlara korku salmış, pedofillerin kabusu olmuştur.
"doğduğumda bir köpekten daha değersizdim, şimdi bir kraliçeyim. çoktan ölmüş olmalıydım, ama hala canlıyım. tanıklığım, benimki gibi bir yaşamın bir daha asla yinelenmemesi için yeryüzündeki tüm yoksullara ve ezilmişlere uzanan bir el olsun…"
phoolan devi’nin biyografisini içeren “haydut kraliçe” isimli kitapta “yeryüzünün ırmak ucunda bittiğini ve güneşin su içinde boğulduğunu sanan korkmuş küçük çocuk değilim artık… birçok kez yardım isteği ile elimi uzattım ama kimseye ulaşamadım. bana pislik, cani dediler. hiçbir zaman kendimi iyi bir insan olarak görmedim ama bir cani de değilim. tek yaptığım bana çektirdiklerinin aynısını erkeklere iade etmekti. vahşi ormanda hayatta kaldım. şimdi de benim çektiklerimi çeken insanlara yardım etmek amacıyla, kentte hayatta kalabilmek için tanrı’ya dua ediyorum” sözlerine yer verilir.
sübyancı kocasından sürekli dayak yiyen ve tecavüze uğrayan kızcağız baba evine dönse de babasından da dayak yiyip tekrar koca evine gönderilir. ona gıcık olan amcaoğlu, "hırsız" diye kızı polise ihbar eder. polisler de kızın arkası yok diye topluca tecavüz ederler. bir fırsatını bulup kaçan phoolan henüz 14 yaşında iken haydutların arasına katılır. çetenin ilk ve tek kadın üyesidir. çete lideri tecavüz etmek isterken phoolan karşı koyar, çetenin ikinci adamı olan vikram ise kıza platonik aşıktır. çete liderini öldürüp kızı tecavüzden kurtarır, sevgili olurlar.
phoolan, pedofil kocasını sevgilisi vikram’a anlatır. vikram da öfkeyle o pisliğin köyünü çeteyle basar. sapığı bıçaklayıp üzerine not iliştirir: “küçük kızlarla evlenmemeleri için yaşlı adamlara bu son uyarıdır.”
bu durum civardaki yaşlı erkeklerin ve diğer haydutların hoşuna gitmez. vikram’ı öldürüp, phoolan’ı bir köye götürürler. bir odaya kapatıp bir ay boyunca köyün tüm erkekleri sırayla ona işkence ve tecavüz eder.
bir fırsatını bulup tecavüz odasından kaçan phoolan kendi çetesini kurar ve güçlendikten sonra çetesiyle o köye baskın yapıp kendisine tecavüz eden erkekleri öldürür. resmi kaynaklara behmai katliamı olarak geçen bu olaydan sonra zenginden alıp fakire verir. fakir halkın göz bebeği haline gelen phoolan, halkı sömüren asalakların baş düşmanıdır.
polisler onu yakalamaya çalışır ama nafile. bir efsane olmuş, “haydutlar kraliçesi” lakabını ve halkın desteğini almıştır. idol olarak robin hood'u seçip o yolda ilerlemiştir. hükümet ise madara olmuştur.
halkın kahramanı haline gelen phoolan’ın başına hükümet ödül koyar ancak köylüler onu sevdiği için korumaya alır.
“bükemediğin eli öpeceksin misali” hükümet phoolan’ın şartlarını kabul etmek zorunda kalır. phoolan, ancak sivil itaatsizliğin sembolü haline gelen düşünür mahatma gandhi ve hindu tanrıçası durga’nın resimlerinin önünde silahını indireceğini söyler.
yapılan anlaşmaya göre; kendisi ve ekibindekiler asılmayacak, hiçbirine kelepçe takılmayacak, hiçbiri sekiz yıldan uzun hapis yatmayacak, ailesinin hakkı olan topraklar verilecekti. phoolan devi 1983 yılında, onbinlerce hayranı tarafından karşılanıp teslim olur. çetesinde yer alan erkeklerle birlikte aynı koğuşta kalır.
yumurtalık kisti teşhisi konduğu söylenir ve gerekmediği halde rahmi zorla alınır. hastanenin doktorunun, “phoolan devi’nin daha fazla phoolan devi doğurmasını istemiyoruz” açıklaması ise kayıtlara geçer.
1994 yılında af ile çıkıp 1996’da eyalet seçimlerini ve 1999’da meclis seçimlerinde halkın desteğini alıp başarılar kazanır. okuma yazmayı da öğrenir. parlamentoda oldukça aktiftir, başbakan olacağına kesin gözüyle bakılır.
derin devletin karıştığı iddia edilen bir suikastla hayata veda eder. halkın hükümete öfkesi büyük olur. halk phoolan'ı tanrıça durga'nın yeryüzüne yeniden gelmiş hali olarak anar.
yaşamının her aşamasında inanılması güç bir hayat hikâyesi olan phoolan filmlere ve romanlara konu olmuş tarihi bir karakterdir.
kadın hakları savunucularının “erkek şiddetine karşı her ülkeye lazım” dediği phoolan hayatta iken onun yaşam öyküsünü anlatan filmi çevrilmiştir. haydutlar kraliçesi filmi
phoolan, filmde yer alan şiddet ve müstehcen sahnelerinden dolayı filmi beğenmediğini ifade etmiştir.
çocukluğundan itibaren kendisi ve çevresindeki alt kastlardan çocuk ve kadınların cinsel istismar ve tecavüze maruz kalmasına karşı intikam ve öfke ile hareket eden phoolan devi, üst kastlara korku salmış, pedofillerin kabusu olmuştur.
"doğduğumda bir köpekten daha değersizdim, şimdi bir kraliçeyim. çoktan ölmüş olmalıydım, ama hala canlıyım. tanıklığım, benimki gibi bir yaşamın bir daha asla yinelenmemesi için yeryüzündeki tüm yoksullara ve ezilmişlere uzanan bir el olsun…"
phoolan devi’nin biyografisini içeren “haydut kraliçe” isimli kitapta “yeryüzünün ırmak ucunda bittiğini ve güneşin su içinde boğulduğunu sanan korkmuş küçük çocuk değilim artık… birçok kez yardım isteği ile elimi uzattım ama kimseye ulaşamadım. bana pislik, cani dediler. hiçbir zaman kendimi iyi bir insan olarak görmedim ama bir cani de değilim. tek yaptığım bana çektirdiklerinin aynısını erkeklere iade etmekti. vahşi ormanda hayatta kaldım. şimdi de benim çektiklerimi çeken insanlara yardım etmek amacıyla, kentte hayatta kalabilmek için tanrı’ya dua ediyorum” sözlerine yer verilir.
devamını gör...
