sıdıka
pencere önünden ayrılmaması sebebiyle kedime ismini verdiğim, güzel dizinin şahsına münhasır karakteri *
devamını gör...
pazar sabahı yürüyüşe çıkan insan
ekmek almaya gittiğim, sayılsın dediğim başlık.
devamını gör...
din
en kârlı ticaret sektörüdür. özellikle cehalet ile kombine edildiğinde krallar gibi yaşatır.
devamını gör...
normal sözlük - koruncuk vakfı yılbaşı hediye ve yardım etkinliği
yeni yılda gülen gözler görebilmek adına yapabileceğimiz en güzel yardımı yapmayı düşünüyoruz. güzel çocukların yüzlerini güldürebileceksek ne mutlu bize.
devamını gör...
100 sene önce türkiye’nin daha güzel bir yer olduğu gerçeği
aynen aynen. karadeniz'de rumlar ege'de yunanlılar anamızı seviyordu. çok güzel bir yerdi harbiden.
devamını gör...
dayak yiyen bir insana yardım eder misin sorunsalı
olaya sonradan müdahil olanlar genelde suçlu bulunuyor. "o benim kocam, sever de döver de sana ne?" diyebilen insanların olduğu bu ülkede kimseye yardım etmemek lazım bence. durduk yere insanlardan laf işitmeye niyetim olmadığından müdahale etmem, kolluk kuvvetlerine haber veririm.
devamını gör...
20 temmuz 2021 normal sözlük bayramlaşması
evin küçüğü olup koşturmaktan yeni buralara uğradım. tüm sözlüğün bayramını kutlarııım. büyüklerimin ellerinden öperim ve harçlık isterim korona falan dinleyemem yani. çikolataya da razı olabilirim belki. belki ama. küçük, minnoş diyordunuz ee hani? nerde benim pamuk şekerim, mendil arası harçlığım? nerdeee o eski bayramlar, aaah ah..
devamını gör...
önce beğenilip sonra takip edilmek
sözlükte zaman zaman sizin profilinize bir yabancı giriverir ve sevdiği tanım varsa başlar beğenmeye. bir de ardından seni takip ettiği bildirimi gelirse bir heyecan kaplar içini. ona lâyık olabilmeyi dilersin.
devamını gör...
bigudi
üç yıl öncesine kadar aktif olarak kullanıyordum. bütün saçları sarıp bir gece üzerine uyuduğunuzda sabaha sünnet çocuğu annesi gibi olsanız da tarakla açtıkça çok güzel bir volume ve dalga sağlayabiliyorsunuz. bu dertten kurtulmak istiyorsanız perma yaptırabilirsiniz. çok pratik ve uzun soluklu kıvırcık saç garantili bir işlemdir. ayrıca paranız varsa dyson gibi mükemmel saç şekillendirici alabilirsiniz, en pratiği ve en sağlıklısıdır. ben alabilmek için hala para topluyorum.*
devamını gör...
normal sözlük’te tanımlarını sevdiğiniz yazarlar
(bkz: zülal_kalender1).
devamını gör...
mutluluk
tdk'ya göre bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu.
bütün özlemler mi? her gün yeni bir arzu nesnesinin önümüze konduğu, her yeni günün bir ihtiyaçla doğduğu günümüz dünyasında mı?
eksiksiz ve sürekli olarak mı? ne paramız eksiksizdir, ne de zamanımız sürekli.
mutluluğun büyük bir bütün olan resmi anlamsızdır. onu anlamlı yapan detaylar resmi büyütüp baktığınızda görünür. her detay gülümsediğiniz, iyi hissettiğiniz, huzurlu olduğunuz ya da üzgün, endişeli, kederli olduğunuz ânları temsil eder. her detay bir renktir, cıvıl cıvıl ya da grinin tonlarından oluşan.
yaşadığınız her ân tuvalinize bir renk vurulur. fırça bazen sizin elinizdedir, bazen başkalarının. renklere bazen siz karar verirsiniz, bazen de seçimleriniz. yalnızca bilge insanlar görür resimlerinin bitmemiş halini. bizler için resim, süregelen fırça darbeleridir sadece.
vakit geldiğinde, gözlerimiz kapandığında, şövalyeden iner tuvalimiz. belki biz değil ama bizi uğurlayanlar bakar resmimize arkamızdan.
umalım ki şöyle desinler, "harika bir resim, ne mutlu sana".
bütün özlemler mi? her gün yeni bir arzu nesnesinin önümüze konduğu, her yeni günün bir ihtiyaçla doğduğu günümüz dünyasında mı?
eksiksiz ve sürekli olarak mı? ne paramız eksiksizdir, ne de zamanımız sürekli.
mutluluğun büyük bir bütün olan resmi anlamsızdır. onu anlamlı yapan detaylar resmi büyütüp baktığınızda görünür. her detay gülümsediğiniz, iyi hissettiğiniz, huzurlu olduğunuz ya da üzgün, endişeli, kederli olduğunuz ânları temsil eder. her detay bir renktir, cıvıl cıvıl ya da grinin tonlarından oluşan.
yaşadığınız her ân tuvalinize bir renk vurulur. fırça bazen sizin elinizdedir, bazen başkalarının. renklere bazen siz karar verirsiniz, bazen de seçimleriniz. yalnızca bilge insanlar görür resimlerinin bitmemiş halini. bizler için resim, süregelen fırça darbeleridir sadece.
vakit geldiğinde, gözlerimiz kapandığında, şövalyeden iner tuvalimiz. belki biz değil ama bizi uğurlayanlar bakar resmimize arkamızdan.
umalım ki şöyle desinler, "harika bir resim, ne mutlu sana".
devamını gör...
insancıklar
dostoyevski'nin ilk kitabı. 'yeni bir gogol doğdu' ' ileride çok büyük yazar olucaksın' söylemleri,yazarın yazma serüveni işte bu kitap ile başlıyor. nitekim okurkende o yaştaki bir kişinin bu kadar etkili sosyolojik analiz yapma yeteneğine hayret ediyorsunuz.
hikaye birbiriyle uzaktan akraba olan yoksul,ezilmiş toplum tarafından dışlanan iki insanın birbirine sevgiyle sımsıkı tutunarak hayatta kalma çabasını anlatıyor. çok sıcak bir anlatım olsada o insanların ne kadar üşüyor olması içinizi titretiyor.bu gerçeklik karşısında ürperiyorsunuz.çaresizlik ve hayattan kaçma isteği duygusuyla yüzleşiyor sonunda da hiç gibi ortada kalıp boşluklara sürükleniyorsunuz.
içinizde akmayan bir gözyaşı kalıyor
sanki yazar da bunu farketmiş gibi sayfa arasında şu cümleyi kurmuş.
üzülmeyin; gözyaşları hafifletmez insanın kaderini.
okumanızı tavsiye ederim.
hikaye birbiriyle uzaktan akraba olan yoksul,ezilmiş toplum tarafından dışlanan iki insanın birbirine sevgiyle sımsıkı tutunarak hayatta kalma çabasını anlatıyor. çok sıcak bir anlatım olsada o insanların ne kadar üşüyor olması içinizi titretiyor.bu gerçeklik karşısında ürperiyorsunuz.çaresizlik ve hayattan kaçma isteği duygusuyla yüzleşiyor sonunda da hiç gibi ortada kalıp boşluklara sürükleniyorsunuz.
içinizde akmayan bir gözyaşı kalıyor
sanki yazar da bunu farketmiş gibi sayfa arasında şu cümleyi kurmuş.
üzülmeyin; gözyaşları hafifletmez insanın kaderini.
okumanızı tavsiye ederim.
devamını gör...
konjonktür
ekonomik, toplumsal ve siyasal alanlarda istatistiklerden, olgulardan ve nesnel durumlardan yararlanarak olayların gelecekte nasıl şekilleneceğine dair yapılan tahminlerin tümü.
devamını gör...
walter white
bryan cranston'ın canlandırdığı, breaking bad dizisinin kurgusal baş karakteridir.
--! spoiler !--
görmeye alışkın olduğumuz müdür yardımcısı kelliğini andırırcasına saçlarını dökmüş, yılların yıprattığı bu kimya öğretmeni, evine ekmek götürebilmek için oto yıkamacıda ek işte çalışmakta olan bu mazlum kişi, kanser olduğunu öğrendikten sonra biricik evladının üniversite masrafları için hiçbir birikimi olmadığını fark eder....
kim bilebilirdi ki mazlum bu kimya öğretmeninin, tehlikenin ta kendisi olan heisenberg'e evrileceğini...
--! spoiler !--
--! spoiler !--
görmeye alışkın olduğumuz müdür yardımcısı kelliğini andırırcasına saçlarını dökmüş, yılların yıprattığı bu kimya öğretmeni, evine ekmek götürebilmek için oto yıkamacıda ek işte çalışmakta olan bu mazlum kişi, kanser olduğunu öğrendikten sonra biricik evladının üniversite masrafları için hiçbir birikimi olmadığını fark eder....
kim bilebilirdi ki mazlum bu kimya öğretmeninin, tehlikenin ta kendisi olan heisenberg'e evrileceğini...
--! spoiler !--
devamını gör...
geceye bir söz bırak
tarımı ihmal eden ülke intihar ediyor demektir. gelişmiş ülkelerin semalarında ne kadar uçağın uçtuğu değil, ne kadar çok arının uçtuğu önemlidir. eğer arılar ölürse, sonraki yıllarda insanlar da ölür.
albert einstein.
albert einstein.
devamını gör...
tarihi şahsiyetler yazar olsa açacağı başlıklar
leonardo da vinci-mona lisa aslında kim
devamını gör...
adalet
çok ikircikli bir kavram. özellikle sosyal açıdan.
hukuki açıdan bir değerlendirme yapmayacağım bu metinde. zaten haddime de değil. insan ilişkilerindeki adalet, ahlak-adalet kavramları arasındaki ilişki belki biraz da sosyal adalete değinmeye çalışacağım. bunun için hukuk bilmeye gerek yok. sanırım. aslında olabilir yaa, bilemedim. yazarak çalışmayı seviyorum.
kişinin kendini "yargılaması" ile ilgili çok düşünüyorum, okuyorum, çalışıyorum bu ara. terapistim düşmüyor yakamdan sağ olsun. vardır bir bildiği. kendime aldığım notlar, bu konudaki bakış açımı büyük ölçüde etkilemiş kimi feylesoflarımın (evet benim, çünkü anladığım kadarlar) metinleri ve yeni okumalar ile baya bildiğin mesai harcıyorum. bilgileri güncellemek iyidir. tgg. ama dikkat etmeli, oturmuş kavramlarınız için tehlike çanlarını çalar. bazen sil baştana bile götürür, yapacak bir şey yok. aslında tabi ki hala yoldayım ancak hala adalet kavramını, kişinin ne kadar aksi için uğraşsa da kendine yorduğu bir noktadan uzakta tutamayacağını bu yüzden de kendi ahlak anlayışıyla bu durum arasında oluşan ve her yeni gündemle açılan makasın açtığı boşlukta duvardan duvara vurmaya devam edeceğini düşünmeye devam ediyorum. doğrularınız, sizi insan yapan bencilliğinizle bitmek bilmeyen bir çelişkiler yumağının merkezi yaparken sizi ne kadar sakin ve vakur olabilirsiniz ki... bir noktada öfkelenmeye başlıyorsunuz. belki de yetmiyor bu kadar mesai, artırmalıyım; kendi sil baştanımın çok uzağındayım. hala bu kadar kızgın olduğuma göre kendime.
evet oturmuş bir ahlaki yapınız varsa adaleti sadece "kendinize kadar" şekilde tanımlamazsınız. bağırır çağırırsınız adalet için, hak için, eşitlik için. samimiyetle, içinizden gelerek, taşarak, en yüksek tonunuzdan! ama adaleti çoğu zaman kendimize kadar yaşamıyor muyuz, yaşatmıyor muyuz sahiden de bizi de kapsayan durumlarda arkadaşlar? içimizden bencil bir canavar taşıp ele geçirmiyor mu adil olmak işimize gelmediğinde benliğimizi? durun kızmayın, anlatıyorum. kendinizi eleştirmekten hatta bunu sizi seven, gözeten insanları kızdıracak kadar kendinize vurarak yapmaktan korkmayan bir insan olmanız adil olmanın yemediği durumlarda kendi ahlak anlayışınızı çöpe atmanıza engel olmuyor, olmayabiliyor. sevdiğiniz insanlar zarar görmesin, üzülmesin diye sokaktan geçen herhangi biri için yapmadığınız, yapmayacağınız şeyleri yapabiliyorsunuz. herkese eşit davranmıyorsunuz. kendi annenizi dünyadaki diğer annelerden daha çok seviyorsunuz. en çok kendi babanız öldüğünde yanıyorsunuz. tamam bunlar tabi ki çok uç örnekler. sevgi, bağlılık, fedakarlık, acı çekmek... tüm bunlar adaletten, herkese eşit mesafede olmaktan çok daha başka parametreler de içeriyor ama tümevarmak da gerekiyor bir yandan yanılıyor muyum? en temel noktalardan başlamalısınız bir konuda düşün, yaşam stili belirlemek için. en uç gibi görünen en çarpıcı örneklerden. onları da en azından bir ölçüde kapsamazsa bir bütünlükten, bir “her ihtimalde” durumundan söz edemezsiniz.
ben, ben, ben. ama ben'e bile adil olamıyorsunuz. herkese aynı mesafede durmak, herkes için her durumda aynı şeyi yapacak ya da yapmayacak kadar adil olmak mümkün mü sahiden? soru bu. size benzemeyen insanlar için de adalet isteyebiliyor ve bunu gerçekten hissederek savunabiliyorken siz adaletsizliği temsil edebiliyorsunuz özel yaşantınızda. ahlak anlayışınızın sizi emsalsiz şekilde yargılayabileceğini bildiğiniz durumlarda bile insanlara ve ben'e haksızlık yapabiliyorsunuz şartlar sizi buna mecbur hissettirdiğinde. çilem doğan'ın savunma metnini okuyup "o bir katil, çünkü haklılık katli meşru kılmaz" derken kendinizi zorlamanız gerekebiliyor. lgbti+ haklarını savunurken, evinizi 6 ay boyunca gay bir arkadaşınıza açarken gelecekteki çocuğum umarım bir kuir olmaz diyebiliyorsunuz.
iyi bir insan olmak çok zor. ama iyi. öylesine iyi değil.
hukuki açıdan bir değerlendirme yapmayacağım bu metinde. zaten haddime de değil. insan ilişkilerindeki adalet, ahlak-adalet kavramları arasındaki ilişki belki biraz da sosyal adalete değinmeye çalışacağım. bunun için hukuk bilmeye gerek yok. sanırım. aslında olabilir yaa, bilemedim. yazarak çalışmayı seviyorum.
kişinin kendini "yargılaması" ile ilgili çok düşünüyorum, okuyorum, çalışıyorum bu ara. terapistim düşmüyor yakamdan sağ olsun. vardır bir bildiği. kendime aldığım notlar, bu konudaki bakış açımı büyük ölçüde etkilemiş kimi feylesoflarımın (evet benim, çünkü anladığım kadarlar) metinleri ve yeni okumalar ile baya bildiğin mesai harcıyorum. bilgileri güncellemek iyidir. tgg. ama dikkat etmeli, oturmuş kavramlarınız için tehlike çanlarını çalar. bazen sil baştana bile götürür, yapacak bir şey yok. aslında tabi ki hala yoldayım ancak hala adalet kavramını, kişinin ne kadar aksi için uğraşsa da kendine yorduğu bir noktadan uzakta tutamayacağını bu yüzden de kendi ahlak anlayışıyla bu durum arasında oluşan ve her yeni gündemle açılan makasın açtığı boşlukta duvardan duvara vurmaya devam edeceğini düşünmeye devam ediyorum. doğrularınız, sizi insan yapan bencilliğinizle bitmek bilmeyen bir çelişkiler yumağının merkezi yaparken sizi ne kadar sakin ve vakur olabilirsiniz ki... bir noktada öfkelenmeye başlıyorsunuz. belki de yetmiyor bu kadar mesai, artırmalıyım; kendi sil baştanımın çok uzağındayım. hala bu kadar kızgın olduğuma göre kendime.
evet oturmuş bir ahlaki yapınız varsa adaleti sadece "kendinize kadar" şekilde tanımlamazsınız. bağırır çağırırsınız adalet için, hak için, eşitlik için. samimiyetle, içinizden gelerek, taşarak, en yüksek tonunuzdan! ama adaleti çoğu zaman kendimize kadar yaşamıyor muyuz, yaşatmıyor muyuz sahiden de bizi de kapsayan durumlarda arkadaşlar? içimizden bencil bir canavar taşıp ele geçirmiyor mu adil olmak işimize gelmediğinde benliğimizi? durun kızmayın, anlatıyorum. kendinizi eleştirmekten hatta bunu sizi seven, gözeten insanları kızdıracak kadar kendinize vurarak yapmaktan korkmayan bir insan olmanız adil olmanın yemediği durumlarda kendi ahlak anlayışınızı çöpe atmanıza engel olmuyor, olmayabiliyor. sevdiğiniz insanlar zarar görmesin, üzülmesin diye sokaktan geçen herhangi biri için yapmadığınız, yapmayacağınız şeyleri yapabiliyorsunuz. herkese eşit davranmıyorsunuz. kendi annenizi dünyadaki diğer annelerden daha çok seviyorsunuz. en çok kendi babanız öldüğünde yanıyorsunuz. tamam bunlar tabi ki çok uç örnekler. sevgi, bağlılık, fedakarlık, acı çekmek... tüm bunlar adaletten, herkese eşit mesafede olmaktan çok daha başka parametreler de içeriyor ama tümevarmak da gerekiyor bir yandan yanılıyor muyum? en temel noktalardan başlamalısınız bir konuda düşün, yaşam stili belirlemek için. en uç gibi görünen en çarpıcı örneklerden. onları da en azından bir ölçüde kapsamazsa bir bütünlükten, bir “her ihtimalde” durumundan söz edemezsiniz.
ben, ben, ben. ama ben'e bile adil olamıyorsunuz. herkese aynı mesafede durmak, herkes için her durumda aynı şeyi yapacak ya da yapmayacak kadar adil olmak mümkün mü sahiden? soru bu. size benzemeyen insanlar için de adalet isteyebiliyor ve bunu gerçekten hissederek savunabiliyorken siz adaletsizliği temsil edebiliyorsunuz özel yaşantınızda. ahlak anlayışınızın sizi emsalsiz şekilde yargılayabileceğini bildiğiniz durumlarda bile insanlara ve ben'e haksızlık yapabiliyorsunuz şartlar sizi buna mecbur hissettirdiğinde. çilem doğan'ın savunma metnini okuyup "o bir katil, çünkü haklılık katli meşru kılmaz" derken kendinizi zorlamanız gerekebiliyor. lgbti+ haklarını savunurken, evinizi 6 ay boyunca gay bir arkadaşınıza açarken gelecekteki çocuğum umarım bir kuir olmaz diyebiliyorsunuz.
iyi bir insan olmak çok zor. ama iyi. öylesine iyi değil.
devamını gör...
ernest hemingway
denizci romanlarını severek okuduğum efsane yazardır.
devamını gör...

