4-2-2 oynatmamasını dilediğim yazardır. (sergen hocam ne zaman öyle oynatsa kaybediyoruz.. ondan)
hep mutlu olsun, mutluluk ve kahkahalar ömrü boyunca güzel belası olarak kalsınnn!
devamını gör...

(bkz: n'oldu paşinyan)
devamını gör...

zamanla sevmek daha sağlam ilişkilere sebep olacak gibi bir düşüncem var. çünkü ilk görüşte aşk daha çok dış görünüşle alakalı, mesela gülümsemesine tutulursun. zamanla tanıdıkça hayal kırıklığına uğramazsan şanslısın, ama ya tersi olursa? zamanla sevdiğin durumlarda adım adım o insanı tanıyorsun, bir çok halini görmüşsün, sevdiğini bile farkedemiyorsun çoğu zaman. karşılıklaysa bir de, çok sağlam, güvenli birliktelikler oluşturulabilinir diye düşünüyorum.
devamını gör...

üstünde uzun süre düşünün . illa anlamı olacak triplerine girmeyin . sıkılmayacağınız bir dövme seçin bu çok önemli . sevgili eş dost akraba gibi dövmeler sakın gaza gelip seçmeyin . bağımlılık yapıyor sürekli yaptırmak istiyorsunuz eğer zengin değilseniz yaptırmayın devamını yaptırmak istersiniz yaptıramazsınız kötü oluyor kendimden biliyorum .
devamını gör...

ortanca koca : tövbe estafirullahhh
devamını gör...

klaus neukrantz tarafından sosyalist gerçeklik akımının henüz yeni yeni ortaya çıktığı dönemlerde, kaleme alınmış, özgün ve aynı zamanda eleştirel anlatımıyla dikkatleri üzerine çekmiş kitabının adıdır. hikâye her ne kadar gerçek bir olaydan hareketle doğmuş olsa da, bu olayın değerlendirmesi ve anlatımı kurgusal karakterler üzerinden yapılmıştır. neukrantz'ın bunu yaparken kullandığı dil ve gerçekçi anlatımı ise şapka çıkarılacak cinsten. misal yazarın kendisinin kurguladığı anna karakterinin olaylardan etkilenişi, olaylar karşısında geliştirdiği tavır ve sonrasında kendisinde oluşan değişim falan beni kitaba hayran bırakmıştır. kitabı bitirdiğinizde tüm o kurgusal karakterlerin o gün orada olduğunu düşünürsünüz. o gün derken tabi o kısma dair de iki kelam etmek lazım; wedding barikatları, 1929/1 mayıs'ı ve sonrasında ortaya çıkan, yaklaşık olarak bir ay süren olayları ele alır. o dönem zarfında katledilen 33 emekçinin anısına yazılmış bir edebi metindir diyebiliriz. bir nevi saygı duruşudur. bu kitabın kapağını kapattıktan sonra bertolt brecht'in zulümler yağmur gibi yağmaya başladığında adlı şiirini okursanız mevzu daha da bir anlamlı hale geliyor. sanki bu şiir, romanın son sözüymüş gibi bir şiir. ilginç bir tamamlayıcılığı var.

neyse bu kitapla ilgili bir mevzu daha var ki, fularlı cancağızlarımın çoğu bunu es geçer. ağızları dilleri lal oluverir. kafka'nın şatosunu öve öve bitiremeyen bu zevat, aynı bürokratik hantallığı ve aynı mekanizmaları çok daha gerçekçi anlatan neukrantz'ın kitabını beğenmezler. beğenmezler derken çoğunun okuduğuna bile inanmıyorum zira aradaki geçişken tavrı bile göremeyecek kadar kör olmaları bende bu kanıyı uyandırıyor *. size şato ile ilgili ezberlenmiş kelamlarını sıralarlarken, siz neukrantz'ın netliğinden bahsettiğinizde suratları buruş buruş olur. mevzuyu değiştirmek için 3684 takla atar ve size kıvırma konusunda manevra zenginliği sunarlar. peki bunun altını niye çizdim? kafka'nın şatosunu okumuş ve sevmişseniz bu kitabı okuyunuz. okuyunuz ki, söylediğim farkları ve neukrantz'ın bu konudaki hünerini görün. ha tabi ''sosyalist gerçeklik'' kavramı falan gibi tabirler sizi ürkütüyorsa, arkanıza bakmadan kitabın yanından uzaklaşın, zira öyle bir zihne sahipseniz bu kitabın size katacağı hiç bir şey yok. size spartakist derler, siz ısparta anlarsınız, nazilere gül gönderirsiniz allah muhafaza (!)

bakın bu kitap ciddi anlamda gerek ideolojik, gerek kurgusal, gerekse gerçeklik yönünden bir başyapıt. sosyal demokratların çıkmazlarını da bu kitapta açık ve net bir şekilde görebilirsiniz. yeri geldiğinde nasıl gerici bir tavra büründüklerini ve kapitalizmin katıksız çocuğu olduklarını algılamanızda, size rehber olabilir. bu arada ben bunları yazarken, halen michy batshuayi'nin muazzam topu alışı sonrasındaki vuruşunun nasıl direğe takıldığını, ayrıca larin'e verdiği o müthiş pasın neden golle sonuçlanmadığını düşünüyorum. yani benim derinliğim bu kadar. ama siz yine de tavsiyeme kulak verin ve bu kitabı okuyun!
devamını gör...

"aa aynen, neydi o karakterin adı ya? uçakla şeye gidiyorlardı değil mi? şeye."

merhaba, derdinize deva olmaya geldim. çevremdekiler tarafından sık sık "nasıl okuduğun kitapları hatırlıyorsun?" sorularına maruz kaldım. şimdi kullandığım yöntemleri size de açıklayacağım. hafızanızın çok üstün olmasına falan gerek yok, olay sadece tekrarlardan ibaret. en azından bende ve çevremdeki arkadaşlarımda işe yarıyor:

hafıza aslında bilinenin aksine bir depodan ziyade, fonksiyonlu bir işlemler zinciri. tüm parçalar birbirleriyle bağlantılı. misal kahve içtiğimiz porselen fincanı düşündüğümüzde, zihnimiz bu nesnenin adını, biçimini, işlevini, tadını, o fincan ile tanıştığımız anı ve bizim için ne ifade ettiğini hatırlar. o fincanın özel bir anısı varsa, o anı tekrar yaşatabilir. (inşallah 'o özel anı' fincanın kafanızda kırılması falan değildir, tekrar yaşamayın mazallah)

1) elinize bir kalem tutuşturmadan, kitap okumaya başlamayacaksınız. o kalem elinizde duracak.
kitapta hoşunuza giden kısımları, ileride o cümleyi okuduğunuzda, ilgili bölümü çağrıştıracak cümlelerin altını çiziyorsunuz. üşenmeyin, çizin. üşenecekseniz burayı okumayın zaten, çünkü bunları da tek tek (bkz: onenote) ve benzeri not tutma uygulamalarına geçireceğiz.

günlük okuma hedefinizi tamamladıktan sonra ya da kitabı bitirdikten sonra müsait olduğunuz bir vakitte kitabınızla beraber dijital dünyaya giriş yapıyorsunuz. benim tavsiyem, günlük okuma hedefinizi gerçekleştirdikten sonra hemen dijitale dökün. çünkü birikince çok zor oluyor.

onenote benim favori not tutma uygulamam, ama siz keepnote falan da kullanabilirsiniz. altını çizdiğiniz cümleleri vs. kitap ismi ile yeni bir sayfa açıp oraya yazıyorsunuz. göze hitap eden bir sayfa olursa, daha muazzam olur.

kitap komple bittiğinde ise, kendi cümlelerinizle kitabın özetini notlarınızı eklediğiniz sayfanın altına, köşesine, yanına, bir yere yazın.

ben daha önceden belirlediğim bir günde ben kitap okumak yerine yine daha önce belirlediğim birkaç kitabımın notlarımı okurum. hem tekrar yapıyorum, hem beyin altı çizili sözlerle çağrışım yaptığı için kitabın olay örgüsünü de hatırlıyorum.

zihin çağrışım yaptıkça olay örgüsü birbirini bağlayacak, söz veriyorum artık hatırlayacaksınız. bir ortamda masaya elinizi koyup şakır şakır anlatacaksınız, ortamdakiler size hayran kalacak.

ek: ara sıra dijital kitap okuyorum. ama yine de aldığım notları onenote defterime ekliyorum. dijital okuyorsanız, orada not alıp bırakmayın öylece.
devamını gör...

kaymak dedik karışık kumpir çıktı rıza baba.
bkz. #1082417
sanırım ortaya çıkmasıyla yüreklere korku salacağı iddia ediliyor olabilir. vallahi ben karikatürün yalancısıyım.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
mahallemizin cemil abisi gibi geldi bana. öyle tatlı öyle candan.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
hoş sözlük ona kamber demiş o da kabul o da olur. kambersiz sözlük olmaz. düğün de olmaz. ama konumuz bu değil.

şimdi ben buraya neden geldim? niçin geldim? nasıl geldim? buna izaha gerek yok doğum günüymüş dediler geldim.
gideyim az nickaltını karıştırayım yanaklarıma kan gelsin dedim. o pastaya tükürdüm ben, yerken aklına gelsin hıh. *
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
patatesli börek yapıp üstüne mum koyanların çok olsun.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
doğum günün kutlu olsun sayın yazar. musmutlu yıllar. bugün iyi dileklerimizin hepsi sana. sevgiler.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kısaca güzel yazar, iyi yazar, bir yazar vay anasını ben bunu nasıl yazmamışım dersin, öz yazar, anlaşılır yazar, benim gibi kafaları yakmaz yani.*
canım sıkıldı içimi haset bastı**
neysem efem kaymak gibi sözlükler... *
devamını gör...

(bkz: sana giren çıkan ne tam olarak burada)
devamını gör...

o zamanlar, yani çok eskiden, yani çok da hatırlayamadığım zamanlarda ama yine de aklımda bir parça hatıra bulunan o dönemlerde dedemin sahip olduğu bir otobüs yazıhanesi vardı. süzer yazıhanesi kötü bir otobüs şirketinin yolcularına bilet kesen muhtar dedemin sürekli bulunduğu yer olmakla birlikte benim de yazları, elimde yaz helvası ile saçma salak dolaştığım bir rüya alemiydi. çocuk aklım - ki hala sahibim- kendisine o mekanı kendine göre çekip çevirir ve bambaşka bir yer haline gelirdi.

uzun uzun ve anlamsız bu girizgahtan sonra tanımımı yazabilirim. o zamanlardan kalma hatıraların tadı oralettir benim için. çünkü dedem kendine ne zaman çay söylese bana da oralet söylerdi ama ben hiçbir zaman oralet sevmedim.

t: sevdiğim anılarımın sevmediğim tadıdır.
devamını gör...



su sekilde cevaplanabilecek soylem.
devamını gör...

yönetmenin kendi çalıp kendi oynadığı yöntemdir. yani filmin tüm yükü yönetmendedir. filmin çoğu yükünü üzerine alır. hem çalar hem söyler yani.

bir yönetmen neden bunu yapar? bana göre ilk aklıma gelen ego. ikincisi ise, sanat sanat içindir sözü gibi, film yönetmen içindir.

yani efendim, bu yöntemi seçiyorsa yönetmen, rezil de olabilir; film başarılı olursa vezir de olabilir.
devamını gör...

yo
gayette
uzun
uzun
yazıyoruz
tüm
tanımlarımızı,
bak
kaç
satır
oldu.
devamını gör...

eskilerden kalma, insanın eşine bağımsız bir birey olarak da saygı duyduğunu göstermek amacıyla kullandığı naif itham. şimdiki gençler rastlasa puhahahahahaha diye güler o ayrı.
devamını gör...

türk tiyatro ve sinemasının usta isimlerinden birisidir.
1932 yılının eylül ayında istanbul'da dünyaya geldi. ablası olan yıldız kenter ile 1962 yılında ' kent oyuncuları' tiyatro topluluğunu kurmuştur. ankara devlet konservatuvarı tiyatro bölümünde eğitim almış ve bu bölümü derece ile bitirmiştir. sanat yaşamı devlet tiyatrosunda sahneye taşıdığı 'oğuz ata' oyunu ile başladı. daha sonra devlet tiyatrosundan ayrılıp yıldız kenter ile birlikte istanbul'a gidip muhsin ertuğrul ile çalışmaya başladılar. yurt dışında bir çok ülkede sanatlarını icra ettiler. amerika, ingiltere, yugoslavya ve kıbrıs gibi ülkeler... diksiyonu ve benzersiz ses tonu ile bir çok yapım da seslendirme de yapmıştır.
büyük usta tiyatro oyunculuğunun ve seslendirmenin yanı sıra sinemada da adından söz etmiştir. 1966 yılında antalya film festivali'nde, ' bozuk düzen' filmi ile en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü almıştır.
aslında daha çok dikkat çeken ve türk sinemasının kilometre taşlarından olan bir filmi daha vardır. metin erksan'ın yönettiği ' sevmek zamanı' filminden bahsediyorum. 1965 yapımı siyah beyaz bir film olan sevmek zamanı'nda halil karakterini canlandırmıştır. meral karakterine ise sema özcan hayat vermiştir. halil bu hikaye de meral'in kendisine değil suretine tutku ile bağlanmıştır. aşkı farklı bir bakış açısı ile ele alan film, klasikler arasına girmiştir. romantik dram severlere sevgi ile tavsiye ediyorum.
büyük usta tam 9 yıl önce aramızdan ayrıldı.
sevgi ve özlemle...
devamını gör...

özellikle romanlarda karşımıza çıkan ve genel anlamda okuyucuyu romandan koparan her tür yazım yöntemidir. şöyle ufak bi sıralama yaparak örnek vereyim bu konu hakkında;

-motivasyonsuz yapılan her hareket.

bu madde biraz da sebep sonuç ilişkisine dayanıyor. karakter bir eylemde bulunurken, bu eylemin sebepleri kesin ve anlaşılır olmalıdır. ha gizli motivasyonlar tabi ki olur ama karakter ortada hiçbir şey yokken aşırı ve kendinden beklenmeyen kararlar vermemelidir.

- yersiz ölümler.

çoğunuz pek çok kitaptan aşina olmuşsunuzdur bu duruma. nedir bu durum, bir karakterin, başrol yahut başka bir karakterin motivasyonel gelişimi için durduk yerde öldürülmesi durumu. kim peki bu karakter? çoğu zaman başrolün babasıdır tabiki. oğul bir noktada babasını mecazen öldürmelidir, sözünden ötürü bu kadar sıklıkla karşılaşılan bir durum olduğunu düşünüyorum.
romanda bir baba figürü mü var? öldür gitsin, hem çocuk için de iyi bir dönüm noktası olur… bunu da yapmayın.

- kişisel eksiklikten kaynaklı niteleme sıfatı kullanımı.

kimse romanlarda “çok, daha, aşırı, fazla” gibi niteleyici sıfatlar görmek istemez. bunlar göze batar. dolayısıyla “çok büyük” yerine “devasa” , “aşırı hüzünlü” yerine “melankoli”, “fazla sesli” yerine “gürültülü” gibi kullanımlar, yazdıklarınızı daha okunur yapacaktır.

- yüzeysel karakter tasarımı.

bir karakterden herkesin nefret etmesini istediğiniz durumlar hariç, mümkünse o karakterin diğer yönlerine de bol bol değinin. elinizde her durum için bir dayanak olsun. bir karakter kötü ya da iyi diyerek kestirip atmak yerine durumu tüm yönleri ile açıklamak, okuyucuyu kitaba bağlar.

lazy writing denen illet her yıl binlerce okuyucuyu derinden yaralıyor. siz de lazy writing’i bırakmak isteyip de bırakamıyorsanız lütfen profesyonel yardım istemekten çekinmeyin. alo 666 lazy writing bırakma hattı.
devamını gör...

babaların üstün espri yeteneğini sergileme durumudur.
armut sevdiğim için babamın her armut yediğimde “ kızım, armudun iyisini ayılar yermiş.” demesi beni çok kırıyor sözlük swh.
devamını gör...

milyarlarca insanla aynı gökyüzüne baktığımız için pek şaşırmadığım durumdur.
devamını gör...

çene kaslarım zayıf olduğu için*, şeklinde cevaplayacağım sorudur.

sevmemekten öte konuşmaktan çenem yoruluyor.*
devamını gör...

iş ve aşk hayatında başarıya ulaşılacağına dair tüm o saçma, ayağı yere basmayan beklentileri, belli bir yaştan sonra mecburen terk etmenin akabinde oluşan beklentisizlikten, adamsendecilikten kaynaklanan huzur, mutluluk ve kurtulmuşluk duygusu. özgürlük.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim