reservoir dogs
bir baba ve oğulun, altı yabancıyı bir araya getirip soygun yaptırmalarını ve sonrasını anlatan bir tarantino filmi. filmde herhangi bir soygun sahnesi olmamasına rağmen bize nasıl gerçekleştiğini ince ince işlediler. hızlı ilerleyen ve sürekli hareketli olan bir film.
filmin son sahnesinde eddie'yi kimin vurduğunu anlamak için birkaç kere izleyip mr. white olduğunu fark ettim. o an mr.pink vurdu heralde diye düşünmüştüm.
ayrıca mr. orange'ı vuranın sıradan bir vatandaş olması güldürdü...
filmin son sahnesinde eddie'yi kimin vurduğunu anlamak için birkaç kere izleyip mr. white olduğunu fark ettim. o an mr.pink vurdu heralde diye düşünmüştüm.
ayrıca mr. orange'ı vuranın sıradan bir vatandaş olması güldürdü...
devamını gör...
11 yaşında çocuğun hamile kaldığı ülke
artık iğrensekmi ne yapsak bilemiyorum ne hale nasıl geldik böyle bu nasıl bir sapıklık böyle ki 11 yaşında bir çocuk hamile kalıyor güzel ülkemde
düzce'de, yanına gelen 11 yaşındaki torununun durumundan şüphelenen anneanne, küçük kızı hastaneye götürünce hamile olduğu ortaya çıktı. küçük kızın ifadesi üzerine cinsel istismarda bulunduğu iddia edilen annesinin dini nikahla birlikte yaşadığı h.ç. gözaltına alındı.
buradan
düzce'de, yanına gelen 11 yaşındaki torununun durumundan şüphelenen anneanne, küçük kızı hastaneye götürünce hamile olduğu ortaya çıktı. küçük kızın ifadesi üzerine cinsel istismarda bulunduğu iddia edilen annesinin dini nikahla birlikte yaşadığı h.ç. gözaltına alındı.
buradan
devamını gör...
kaygı bozukluğu
kişinin nedenini bilmediği ve gerçek bir sebebe bağlı olmayan, kendisinin veya yakınlarının başına bir şey geleceği, gelecekte yaşayacağı bir durum ve zorlukla baş edemeyeceğine dair yoğun kaygı ve bunun yol açtığı manevi ve fiziksel emarelerle kendini gösteren ruhsal bir sorun.
devamını gör...
iyi bir insan olmak
erdemli, adaletli, iffet sahibi, izzet sahibi, ağırbaşlı, hoşgörülü, dostluğa değer veren, güleç yüzlü, gösterişten uzak karakterde olmak.
devamını gör...
sürekli kaybedilen şeyler
devamını gör...
10 kasım
hüzünlü gün geldi çattı atam fikirlerini, bu ülkeye kattıklarını millete armağan ettiğin cumhuriyeti sonsuza kadar koruyup izinde olacağız büyük eşsiz liderim. huzur içinde yat ruhun şad olsun.
devamını gör...
cici
benim için çok zor olsa da bir şeyler yazmak zorundayım bu filmle ilgili.
öncelikle berkun oya'dan bahsedelim biraz. 1977 doğumlu, mimar sinan tiyatro bölümü mezunu yönetmen. kariyerine oyun yazarlığı ve yönetmenliği yaparak başlıyor ve adını camiada oldukça kısa süre içerisinde duyuruyor. ben berkun ile 2009 tarihli bayrak oyunu sayesinde tanışmıştım. yönetmen benim gibi ne yazık ki çok fazla oyun takip edemeyen bir izleyiciye bile bu çok güçlü hikayeyle ulaşmıştı ki zaten de kendisi 8 yıl sonra oyundan uyarladığı senaryosu ile hikayesinin dizisini yapıp çok daha geniş kitlelere ulaşmayı başaracaktı hak ettiği gibi.*
krek tiyatrosu, semaver kumpanya'nın kısa süre içinde yarattığı ekol ve -bence- mentorluğunda kurulduğunda* kimse konunun buralara gelebileceğini tahmin etmiş miydi çok emin değilim ama berkun oya muazzam oyuncularla çok iyi metinler yazarak mükemmel işlere imza atmıştı tiyatro yolculuğunda. daha sonra hem televizyona hem dijitale birçok seri çekti, zaten hepiniz biliyorsunuz elde ettiği başarıları. şapkadan babam çıktı ile başlayan dizi kariyerine son, intikam, şeref meselesi, analar ve anneler ve en nihayetinde de isminin geniş kitlelerce öğrenilmesini sağlayan masum (dizi) ve bir başkadır ile devam etti yönetmen. bir yandan dizi ve tiyatro projeleri devam ederken bir yandan da dört uzun metrajlı filme imza attığını söyleyelim. iyi seneler londra, azizler ve en son olarak da cici. ilk filmi ise deliler: rapor isimli bir filmmiş 2006 yapımı. ki ben dediğim gibi tanımıyordum kendisini 2009'a kadar ve bu yüzden de bu filmden haberdar değilim. hala da izlemedim. yönetmenin kariyeri ile bu kadar uzun uzun oyalanıyorum ama galiba ufaktan filme gelmeliyim...
filmi netflix'te 27 ekim perşembe günü* gösterime girmiş olmasına rağmen dün gece izledim ben. bu kozmik şakanın ağırlığı göğsümde, annem pek de bir şey anlamazken ama saçlarımı okşamaya da devam ederken... kendi duygumdan sebep mi tam bilemiyorum ama gerçekten cici'yi hiç mi hiç beğenmedim. çok şaşırtıcı bir şekilde, berkun'un defalarca kez birlikte çalıştığı üst düzey erkek oyuncularımızdan okan yalabık ve inanılmaz ama nur sürer'i de dahil olmak üzere oyuncuları filme asla entegre edememiş olduğunu düşündüm film boyunca. buraya döneceğim.
hikayenin çok zorlama, sahnelerin gereksiz uzun, düğüm, çözüm denkleminin aşırı bozuk olduğunu da düşündüm... yani film kurgu itibari ile oldukça başarısız bir kere. bir filmin tahmin edilebilir olması kötü olması anlamına gelmeyebilir her zaman ama özellikle bu tip dram filmlerinde, çarpıcı bir hikaye anlatılacak duygusu seyirciye bu kadar net geçirilirken bunun becerilememesinin, şaşırtıcı unsur eksikliğinin kabul edilebilir hata payının üzerinde olduğunu düşünüyorum. olgun şimşek'in performansının abartısız yansıtılmış olması, genç oyuncu şevval balkan'ın karakterinin derinliği ve görüntü yönetmenliğinin başarısı dışında yapabileceğim olumlu yorum yok desem abartmış olmam. abartısız yansıma konusunu açmam lazım çünkü filmin olağanüstü yetenekli oyunculardan oluşan bir castı var ve ben ısrarla oyunculuktan bahsetmiyorum. döneceğimi söylediğim yere şimdi dönüyorum; pişmanlıkla kıvranan bir alzheimer hastasını devasa oynatmak sırıtmasına sebep olmak değil de ne? havva'nın hikayesi zaten korkutucu derecede büyük, bunu köpürtmenin ne alemi var? nur sürer'in kesinlikle bir suçu yok, bu yönetmen tercihi bariz şekilde. bunu okan yalabık'ın, fatih artman'ın, ayça bingöl'ün karakterlerinin sıkışıklığını, yutkunamayışlarını ve yüzleşme korkularını bir alt metin olarak değil her fırsatta izleyicinin gözüne sokarak işlemesinden de anlıyoruz. bu filmde şimdiye kadar yaptığı işlerden bu kadar farklı olmasına sebep olacak kadar neyin yanlış gittiğinin tespitini yapamıyorum ama çok şaşkın olduğumu ve hayal kırıklığı yaşadığımı üzülerek söylemek zorundayım. belki de bana acımıştır berkuncum. salya sümük ağlasam, kucağında yattığım anneme pek bir şey açıklayamazdım herhalde. korkardı muhtemelen canım benim. neys.
öncelikle berkun oya'dan bahsedelim biraz. 1977 doğumlu, mimar sinan tiyatro bölümü mezunu yönetmen. kariyerine oyun yazarlığı ve yönetmenliği yaparak başlıyor ve adını camiada oldukça kısa süre içerisinde duyuruyor. ben berkun ile 2009 tarihli bayrak oyunu sayesinde tanışmıştım. yönetmen benim gibi ne yazık ki çok fazla oyun takip edemeyen bir izleyiciye bile bu çok güçlü hikayeyle ulaşmıştı ki zaten de kendisi 8 yıl sonra oyundan uyarladığı senaryosu ile hikayesinin dizisini yapıp çok daha geniş kitlelere ulaşmayı başaracaktı hak ettiği gibi.*
krek tiyatrosu, semaver kumpanya'nın kısa süre içinde yarattığı ekol ve -bence- mentorluğunda kurulduğunda* kimse konunun buralara gelebileceğini tahmin etmiş miydi çok emin değilim ama berkun oya muazzam oyuncularla çok iyi metinler yazarak mükemmel işlere imza atmıştı tiyatro yolculuğunda. daha sonra hem televizyona hem dijitale birçok seri çekti, zaten hepiniz biliyorsunuz elde ettiği başarıları. şapkadan babam çıktı ile başlayan dizi kariyerine son, intikam, şeref meselesi, analar ve anneler ve en nihayetinde de isminin geniş kitlelerce öğrenilmesini sağlayan masum (dizi) ve bir başkadır ile devam etti yönetmen. bir yandan dizi ve tiyatro projeleri devam ederken bir yandan da dört uzun metrajlı filme imza attığını söyleyelim. iyi seneler londra, azizler ve en son olarak da cici. ilk filmi ise deliler: rapor isimli bir filmmiş 2006 yapımı. ki ben dediğim gibi tanımıyordum kendisini 2009'a kadar ve bu yüzden de bu filmden haberdar değilim. hala da izlemedim. yönetmenin kariyeri ile bu kadar uzun uzun oyalanıyorum ama galiba ufaktan filme gelmeliyim...
filmi netflix'te 27 ekim perşembe günü* gösterime girmiş olmasına rağmen dün gece izledim ben. bu kozmik şakanın ağırlığı göğsümde, annem pek de bir şey anlamazken ama saçlarımı okşamaya da devam ederken... kendi duygumdan sebep mi tam bilemiyorum ama gerçekten cici'yi hiç mi hiç beğenmedim. çok şaşırtıcı bir şekilde, berkun'un defalarca kez birlikte çalıştığı üst düzey erkek oyuncularımızdan okan yalabık ve inanılmaz ama nur sürer'i de dahil olmak üzere oyuncuları filme asla entegre edememiş olduğunu düşündüm film boyunca. buraya döneceğim.
hikayenin çok zorlama, sahnelerin gereksiz uzun, düğüm, çözüm denkleminin aşırı bozuk olduğunu da düşündüm... yani film kurgu itibari ile oldukça başarısız bir kere. bir filmin tahmin edilebilir olması kötü olması anlamına gelmeyebilir her zaman ama özellikle bu tip dram filmlerinde, çarpıcı bir hikaye anlatılacak duygusu seyirciye bu kadar net geçirilirken bunun becerilememesinin, şaşırtıcı unsur eksikliğinin kabul edilebilir hata payının üzerinde olduğunu düşünüyorum. olgun şimşek'in performansının abartısız yansıtılmış olması, genç oyuncu şevval balkan'ın karakterinin derinliği ve görüntü yönetmenliğinin başarısı dışında yapabileceğim olumlu yorum yok desem abartmış olmam. abartısız yansıma konusunu açmam lazım çünkü filmin olağanüstü yetenekli oyunculardan oluşan bir castı var ve ben ısrarla oyunculuktan bahsetmiyorum. döneceğimi söylediğim yere şimdi dönüyorum; pişmanlıkla kıvranan bir alzheimer hastasını devasa oynatmak sırıtmasına sebep olmak değil de ne? havva'nın hikayesi zaten korkutucu derecede büyük, bunu köpürtmenin ne alemi var? nur sürer'in kesinlikle bir suçu yok, bu yönetmen tercihi bariz şekilde. bunu okan yalabık'ın, fatih artman'ın, ayça bingöl'ün karakterlerinin sıkışıklığını, yutkunamayışlarını ve yüzleşme korkularını bir alt metin olarak değil her fırsatta izleyicinin gözüne sokarak işlemesinden de anlıyoruz. bu filmde şimdiye kadar yaptığı işlerden bu kadar farklı olmasına sebep olacak kadar neyin yanlış gittiğinin tespitini yapamıyorum ama çok şaşkın olduğumu ve hayal kırıklığı yaşadığımı üzülerek söylemek zorundayım. belki de bana acımıştır berkuncum. salya sümük ağlasam, kucağında yattığım anneme pek bir şey açıklayamazdım herhalde. korkardı muhtemelen canım benim. neys.
devamını gör...
izmir denince akla gelenler
çocukluğum, gençliğim , hayatım aklıma gelir. artık başka şehirde yaşıyorum ama hala izmir'li gibi hissediyorum kendimi.
devamını gör...
bir ailenin çocuğuna yapacağı en büyük kötülük
kıyaslamak, güvenmemek
devamını gör...
babaya söylemek istenip de söylenemeyenler
"ben senin oyuncağın değilim, kendi yarattığın kalıplara sokamazsın..." türevi şeyler olurdu sanırım.
devamını gör...
boşanmak
mutsuz/huzursuz evlilikten siyrilmaktir. sirttaki yukten kurtulmaktir. hafiflemektir. yeniden yasamaktir... zannedildigi gibi zor degildir bu arada. derinlerde bir yerde coktan bittiyse ozellikle basit bir evrak imzalamaktan oteye gitmeyen bir eylemdir.
eslerin gercek kimliklerinin de bu asamada gorundugu soylenir. galiba dogrudur. bakalim...
(bkz: olsun da bitsin inşallah)
eslerin gercek kimliklerinin de bu asamada gorundugu soylenir. galiba dogrudur. bakalim...
(bkz: olsun da bitsin inşallah)
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şu an ihtiyacı olan şey
hani sihirli annem'de "zaman geriye aksın" büyüsü vardı ya işte o.
devamını gör...
ülkücülerin gizli ahmet kaya hayranı olması
genelleme olarak yapılabilir mi tam bilemem ama boş bir cümle değil. bizzat kendi ülkücü sınıf arkadaşımdan duymuştum bu cümleyi. adamı sevmem ama şarkılarını seviyorum demişti. şaşırmıştım şarkılarını sevdiğin bir adamı nasıl sevemezsin biraz garip demiştim. sonra farkettim ki aslında böyle olan insanlar var yani ne kadar doğru bilemem ama demek istediğim bu bir hurafe de değil sonuçta*.
devamını gör...
iki yol
büyülü bir şarkı senfonik hali en iyi türkçe rock şarkılarından ilk üçe oynar. klibi dönemin türkiye standartlarının fersah fersah üzerindedir. şarkının en garip özelliği de her uydurduğunuz anlama gelebiliyor olması
kimisi bu şarkının gizli bir cinsel alt metni olduğunu iddia eder kimisi de derin bir felsefi anlam arar. besteci ve grubun gitaristi kaan altan'a soruyorlar "ben bile çözemedim iki yol'u başka birşey var onda" demişti
iki yol var demiştin hangisini seçeyim
korkma bebeğim hepsinin sonu ayayaaynı
çok yukarılarda biriymiş beni aldı
...
iki yol var demiştin birinden gidiyorum
gözyaşları bebeğim hepsinin sonu ayaaynı
birinin eksiği birinin fazlası
...
birden bire boşalan yolların ortasındayım
hedefler hep çok çok kolay olmuştu
kimisi bu şarkının gizli bir cinsel alt metni olduğunu iddia eder kimisi de derin bir felsefi anlam arar. besteci ve grubun gitaristi kaan altan'a soruyorlar "ben bile çözemedim iki yol'u başka birşey var onda" demişti
iki yol var demiştin hangisini seçeyim
korkma bebeğim hepsinin sonu ayayaaynı
çok yukarılarda biriymiş beni aldı
...
iki yol var demiştin birinden gidiyorum
gözyaşları bebeğim hepsinin sonu ayaaynı
birinin eksiği birinin fazlası
...
birden bire boşalan yolların ortasındayım
hedefler hep çok çok kolay olmuştu
devamını gör...
normal sözlük'te erkek yazar istemiyoruz
kafa sözlük, sadece erkeklerin kafa kafaya verdiği eril bir platform değildir .
kafa sözlük, sadece kadınların kol kola verdiği feminist bir oluşum da olamaz.
kafa sözlük, kadın ya da erkek fark etmeksizin, iyiyi, doğruyu, güzeli, kaliteyi, insanlığı hedefleyen ve bu değerleri taşıyan güzel insanların bir arada buluştuğu taze bir mecradır.
kafa sözlük, sadece kadınların kol kola verdiği feminist bir oluşum da olamaz.
kafa sözlük, kadın ya da erkek fark etmeksizin, iyiyi, doğruyu, güzeli, kaliteyi, insanlığı hedefleyen ve bu değerleri taşıyan güzel insanların bir arada buluştuğu taze bir mecradır.
devamını gör...
deveyi havuduyla yutmak
"deveyi hamuduyla götürmek" de denir de bu yanlış kullanım. havut farsça, "deve semeri" anlamında.
hırsız işi. alenen, göz göre göre, arsız arsız, yüzsüz yüzsüz herkesin gözü önünde haksız yere mal mülk edinmek, hırsızlık ve yolsuzluk yapmak, yasal olmayan büyük kazanç sağlamak, hakkı olmayan bir şeyi bütünüyle el geçirmek anlamında kullanılan bir deyim.
hırsız işi. alenen, göz göre göre, arsız arsız, yüzsüz yüzsüz herkesin gözü önünde haksız yere mal mülk edinmek, hırsızlık ve yolsuzluk yapmak, yasal olmayan büyük kazanç sağlamak, hakkı olmayan bir şeyi bütünüyle el geçirmek anlamında kullanılan bir deyim.
devamını gör...
karısının iç çamaşırına sığınan acizler
(bkz: bir tripoda)
(bkz: bir kameraya)
(bkz: yenileceksiniz)
demişti, yener mi bilmem, ama sinirlendirdiği ortada.
(bkz: bir kameraya)
(bkz: yenileceksiniz)
demişti, yener mi bilmem, ama sinirlendirdiği ortada.
devamını gör...


