lucifer (yazar)
şöyle yapan kız böyle yapan kız diye kafayı yemiş yazar. bu kadar rahatsızsan ağlayarak günlüğüne yaz. burada senin saçmalıklarını görmek zorunda değil kimse.
senden hiç hoşlanmadım.
senden hiç hoşlanmadım.
devamını gör...
kediler konuşabilse sorulacak sorular
çişini sana ayrılan alana yapmak yerine neden benim yatağıma ve kıyafetlerime yapıyorsun?
sana misler gibi tırmalama tahtası aldım. halılardan ve koltuklardan ne istiyorsun?
sana misler gibi tırmalama tahtası aldım. halılardan ve koltuklardan ne istiyorsun?
devamını gör...
sigmund freud
son derece muhafazakar bir toplumsal felsefeyi destekleyen freud, saldırganlığın doğuştan gelen bir içgüdü olduğunu; kişinin uygarlıkla ve kendisiyle olan ilişkisinin en iyi, birbirleriyle rekabet halinde olan (bkz: thanatos) ve (bkz: eros) içgüdüleri ile gerçeklik arasında çatışmayla tanımlanabileceğini ileri sürer. (bkz: civilization and its discontents) kitabında freud toplumsal düzenin ancak saldırgan ölüm içgüdüsünün bastırılması ve kontrol edilmesi yoluyla korunabileceğini iddia eder ve bu görevi otoriter kurumlara yükler. bu uygarlık tanımı haz ve umut verici değildir. uygarlık ilerledikçe saldırgan içgüdülerinin bastırılması gerekecek ve bu da kendi kendime yönelik saldırganlığa ve suçluluk duygularının artmasına yol açacaktır. freud’a göre insanlığın, uygarlığın ilerlemesi karşısında kaçınılmaz olarak ödediği bedel otorite ve suçluluğun artmasıdır. kabul edildiği zaman, bu kültürel bildirimler ütopik devrimci düşüncenin temelini yok eder ( özellikle de anarşizmi). kişinin freud’u izleyerek ulaşabileceği en ileri nokta kendi benliği ( id ) ile toplum arasında mutsuz bir anlaşmadır. otoriter kurumlar saldırganlığı kontrol etmek ve güçlü süperegonun gelişimine kılavuzluk etmek için gereklidir. argümanı temelde yasa ve düzen argümanıdır aslında. bütün polis, yasalar ve geleneksel otoriter çocuk yetiştirme yöntemleri kaldırılırsa sonucun thanatos’un erbaşta kalması ve karşılıklı bir yok etme katliamı olacağını ileri sürer.
(bkz: wilhelm reich) bu duruma güzel bir eleştiri getirir ve freud’un ölüm içgüdüsünü reddeder. kendisi tam tersine zalim, saldırgan karakter özelliklerinin otoriter, cinsel açıdan baskıcı çocuk yetiştirme uygulamalarının sonucu olduğuna inanır. cinsel bastırma, cinsel kaygıya o da genel bir zevk kaygısına ulaşıyordu. (bkz: zevke ulaşamayanlar onu engellemek için elinden gelen her şeyi yaparlar). reich zevki yaşama yetersizliğinin ve saldırgan karakter özelliklerimin her zaman bir arada bulunduğunu iddia eder. öte yandan, zevki yaşama yeterliliği be düşmanca olmayan karakter özellikleri de birbirine bağlıydı. onun zevk anlayışının merkezinde cinsel dürtüler vardı. bu dürtülerin saldırgan içgüdülerle çatışma halinde olduğuna inanan freud’un aksine reich saldırganlığı cinsel dürtülerin bastırılmasının bir ürünü olarak görüyordu( hatta bunu daha önceki bir yazımda da belirtmiştim seviştikten sonra pamuk gibi oluruz demiştim haha! ). 1920’lerde bunun üzerine bir çalışma yapmış ve reich şu sonunda varmıştır “ genital tatmini yaşayabilen bireylerin ılımlısı ve yumuşaklığı dikkat çekicidir; genital tatmini yaşayabilip de sadist karakter özelliklerine sahip olan birini görmedim”. burada çok önemli bir nokta da reich’in ahlak eğitimine karşı çıkmasıdır.
edit : reich okullarda cinsel eğitim ile ilgili çarpıcı bir örnek verir. neden okullarda cinsel hastalıklara özellikle vurgu yapılır ve çocuklar cinsellikten caydırılır?
(bkz: bir tabu olarak seks)
(bkz: wilhelm reich) bu duruma güzel bir eleştiri getirir ve freud’un ölüm içgüdüsünü reddeder. kendisi tam tersine zalim, saldırgan karakter özelliklerinin otoriter, cinsel açıdan baskıcı çocuk yetiştirme uygulamalarının sonucu olduğuna inanır. cinsel bastırma, cinsel kaygıya o da genel bir zevk kaygısına ulaşıyordu. (bkz: zevke ulaşamayanlar onu engellemek için elinden gelen her şeyi yaparlar). reich zevki yaşama yetersizliğinin ve saldırgan karakter özelliklerimin her zaman bir arada bulunduğunu iddia eder. öte yandan, zevki yaşama yeterliliği be düşmanca olmayan karakter özellikleri de birbirine bağlıydı. onun zevk anlayışının merkezinde cinsel dürtüler vardı. bu dürtülerin saldırgan içgüdülerle çatışma halinde olduğuna inanan freud’un aksine reich saldırganlığı cinsel dürtülerin bastırılmasının bir ürünü olarak görüyordu( hatta bunu daha önceki bir yazımda da belirtmiştim seviştikten sonra pamuk gibi oluruz demiştim haha! ). 1920’lerde bunun üzerine bir çalışma yapmış ve reich şu sonunda varmıştır “ genital tatmini yaşayabilen bireylerin ılımlısı ve yumuşaklığı dikkat çekicidir; genital tatmini yaşayabilip de sadist karakter özelliklerine sahip olan birini görmedim”. burada çok önemli bir nokta da reich’in ahlak eğitimine karşı çıkmasıdır.
edit : reich okullarda cinsel eğitim ile ilgili çarpıcı bir örnek verir. neden okullarda cinsel hastalıklara özellikle vurgu yapılır ve çocuklar cinsellikten caydırılır?
(bkz: bir tabu olarak seks)
devamını gör...
şal var mı diye soran kıza şalvar mı diyen garson
içten ve saf olup asgari ücretle çalışan emekçi garsondur.
kısacası candır.
kısacası candır.
devamını gör...
delirmemek için yapılanlar
devamını gör...
yoldaş benjamin franklin
yıllardır görmediğim asker arkadaşım. devrem, badim.
ben onun yoldaş tarafını gördüm hep. benjamin franklin tarafına askerdeyken rastlamadım. hep parasızdık. zaten parası olsa, askerlik yapmazdı sanırım. bizim ülkede öyle oluyor. acemi birliğimiz olan ankara'da ve dağıtım yerimiz olan ağrı'da beraberdik. hudut nöbeti beklerken hep birbirimizin arkasını kollardık. nöbet tutarken az domuz kovalamadı bizi. zor ama güzel zamanlar geçirdik. o zamanlar akıllı telefon falan yok. iletişim öyle kolay değil. akşama kadar sürekli sevdiğim kadından, onu ne kadar özlediğimden bahseder dururdum. sıkılmadan dinlerdi. askerliğin bittiği gün, birlikten havaalanına beraber sevk edildik. ben memleketim olan adana'ya uçarken, o da istanbul üzerinden, yaşadığı ülke olan belarus'a gitti. birbirimizi sürekli arayıp soracağız diyerek helalleştik. o günden sonra bir daha ulaşamadım.
tesadüfen katıldığım bu mecranın ona ait olduğunu anlamam uzun sürmedi. profil resmindeki babaannesi askerdeyken yemin törenine gelmiş, başörtüsü sebebiyle törene alınmamıştı. kadının gözyaşlarını unutmam mümkün değil. parkta çekilmiş bir fotoğrafına rastladım sonra. yüzü kapalıydı ama göbeğinden tanıdım. * insan insana benzer deyip biraz daha araştırdım. ardından youtube röportajını dinledim. o olduğundan emin oldum. sesi hiç değişmemiş. hala o kibarlık devam ediyor. askerde tekmil verirken de çok zorlanırdı ses tonu yüzünden. komutanlardan hep azar işitirdi.
hakkında yazabileceğim daha çok fazla şey var. ama bu anonim ortamda kimliğini ifşa etmem yanlış olur.
beni hatırladıysan lütfen yaz dostum. bugün o çok sevdiğim kadınla evliyim. iki de çocuğumuz var. onlara hep seni ve yanımda olmasan çıldıracağım günleri anlattım. sana anlatacak da çok şey birikti.
ben onun yoldaş tarafını gördüm hep. benjamin franklin tarafına askerdeyken rastlamadım. hep parasızdık. zaten parası olsa, askerlik yapmazdı sanırım. bizim ülkede öyle oluyor. acemi birliğimiz olan ankara'da ve dağıtım yerimiz olan ağrı'da beraberdik. hudut nöbeti beklerken hep birbirimizin arkasını kollardık. nöbet tutarken az domuz kovalamadı bizi. zor ama güzel zamanlar geçirdik. o zamanlar akıllı telefon falan yok. iletişim öyle kolay değil. akşama kadar sürekli sevdiğim kadından, onu ne kadar özlediğimden bahseder dururdum. sıkılmadan dinlerdi. askerliğin bittiği gün, birlikten havaalanına beraber sevk edildik. ben memleketim olan adana'ya uçarken, o da istanbul üzerinden, yaşadığı ülke olan belarus'a gitti. birbirimizi sürekli arayıp soracağız diyerek helalleştik. o günden sonra bir daha ulaşamadım.
tesadüfen katıldığım bu mecranın ona ait olduğunu anlamam uzun sürmedi. profil resmindeki babaannesi askerdeyken yemin törenine gelmiş, başörtüsü sebebiyle törene alınmamıştı. kadının gözyaşlarını unutmam mümkün değil. parkta çekilmiş bir fotoğrafına rastladım sonra. yüzü kapalıydı ama göbeğinden tanıdım. * insan insana benzer deyip biraz daha araştırdım. ardından youtube röportajını dinledim. o olduğundan emin oldum. sesi hiç değişmemiş. hala o kibarlık devam ediyor. askerde tekmil verirken de çok zorlanırdı ses tonu yüzünden. komutanlardan hep azar işitirdi.
hakkında yazabileceğim daha çok fazla şey var. ama bu anonim ortamda kimliğini ifşa etmem yanlış olur.
beni hatırladıysan lütfen yaz dostum. bugün o çok sevdiğim kadınla evliyim. iki de çocuğumuz var. onlara hep seni ve yanımda olmasan çıldıracağım günleri anlattım. sana anlatacak da çok şey birikti.
devamını gör...
köylü yazardan ironiler
ooo savunan kesim gelmiş, çok iyi toptan yanıt vereyim.
atatürk ve cumhuriyet düşmanı, yunan sevdalısı fesli deli kadir'i övdüğü tanım sevgili çok aydınlık! yazarın. #410249
yeni yazar olmak okuma bilmemek, yorum yapamamak anlamına gelmiyor .nick altında kısa bir gezinti yeterli . savunmaya çok meraklı olanlar için 'süleymancılar' cemaati övgüsü yazardan . tepe tepe okuyun aydınlık yazarınızı #1538301.
atatürk ve cumhuriyet düşmanı, yunan sevdalısı fesli deli kadir'i övdüğü tanım sevgili çok aydınlık! yazarın. #410249
yeni yazar olmak okuma bilmemek, yorum yapamamak anlamına gelmiyor .nick altında kısa bir gezinti yeterli . savunmaya çok meraklı olanlar için 'süleymancılar' cemaati övgüsü yazardan . tepe tepe okuyun aydınlık yazarınızı #1538301.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözlükçüm, ikinci günaydın mesajım çünkü hem daha yeni ayılıyorum hem pazartesi sendromu hem de çileye erken başladık.
kocaeli'de trafik kilit, iki damla yağmur gören sıradan çinko karbon vatandaş araç kullanmasını unutmuş vaziyette...
normalde 6 dakikada geçtiğimiz noktadan 50 dakikadır geçememiş bulunuyoruz, tüm ana arterler ve yan yollar bu şekilde...
süper bir pazartesi başlangıcı:
kocaeli'de trafik kilit, iki damla yağmur gören sıradan çinko karbon vatandaş araç kullanmasını unutmuş vaziyette...
normalde 6 dakikada geçtiğimiz noktadan 50 dakikadır geçememiş bulunuyoruz, tüm ana arterler ve yan yollar bu şekilde...
süper bir pazartesi başlangıcı:
devamını gör...
sözlükte hiç arkadaşının olmaması
benim normalde de yok alışkınım
devamını gör...
erikli suyu erik tadında zanneden minik
itiraf ediyorum bu minik bendim içine iki tutam tuz bile serpiştirdiydim. * mahlasımın tesadüf olmadığı gerçeğine her gün bir adım daha yaklaşıyorum bu arada. her neyse erikli suyu erik tadında değildir normal sudur.
nilfarah ukdesi.
nilfarah ukdesi.
devamını gör...
amelie
özgün adı le fabuleux destin d'amélie poulain olan ve ülkemizde amelie ismiyle vizyona giren bir jean-pierre jeunet filmi, bir feel-good movie. başrolünde audrey tautou oynamaktadır. tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de büyük ilgi görmüştür.
devamını gör...
bu kötü gidişe dur demek için akp
bu başlık akıllara shameless dizisinin o malum sahnesini getirmektedir:

edit: başlığın sahibi ben değilim, kendisi maalesef yazdığı entry'yi silmiş :(

edit: başlığın sahibi ben değilim, kendisi maalesef yazdığı entry'yi silmiş :(
devamını gör...
domates sevmeyen insanlar
özellikle türkiye'de sıklıkla yadırganan bir insan grubu. kendi içlerinde de alt gruplara ayrılırlar, örneğin pişmiş domates sevmeyenler, çiğ domates sevmeyenler, kabuklu domates sevmeyenler, vs. gibi
ben ise pişmiş sevmeyenler alt grubundan dahilimdir efenim
ben ise pişmiş sevmeyenler alt grubundan dahilimdir efenim
devamını gör...
bir avukatın günlüğü
ağır ceza mahkemesinde görülmekte olan bir dosyaya mağdur çocuk müdafi olarak atandım.
detaylar kısaca şöyle:
kızımız 16 yaşında.
son 5 yılda 5 kişinin taciz ve tecavüzüne uğradığını iddia ederek emniyete başvurduğu için dava açılmış.
bahsi geçen kişiler: babası, amcası, köy bakkalı, bakkalın yanındaki sucu, bakkalla aynı adı taşıyan başka bir köylü.
kendisine yapılanları o kadar detaylı anlatıyor ki kızımız. idam gelsin istiyor insan istemsizce.
çılgınlar gibi hazırlandım ilk duruşma öncesi, vicdan meselesi oldu artık. hakim önce mağdura söz hakkı verdi. kızımız dedi ki: "aslında bana sadece köy bakkalı yapmıştı bunları. ben ona kızdığım için tanıdığım bütün erkekler yapmış gibi anlattım. bi de aynı isimde diye beşinci kişinin adını verdim. sadece birinden şikayetçiyim."
e tabii hepimiz şok.
bu sefer araştırmalar o tek bir kişi üzerinden ilerledi. iddiasına göre adam kızı evine çağırıyormuş. evinin duvarları pornografik posterlerle doluymuş. kızı bilgisayarın karşısına oturtmuş, oradan porno açıyormuş. hadi izle sonra aynılarını bana yapacaksın diyomuş. eve karısı gelince kızı yatakların altına kapı arkalarına saklayarak karısının görmesini engelliyomuş. kızı okula kadar takip ediyomuş eski yıkıntı köşk gibi yerlere götürüyomuş. +18 detaylara girmek istemiyorum bile. nasıl bir şerefsiz, alçak bu adam diye geçiriyorsunuz içinizden di mi?
gelelim ispatlı gerçeklere. bahsi geçen adam 78 yaşında. okuma yazması yok. evet büyük harflerle okuma yazması yok. bilgisayar kullanmayı bırakın cep telefon kullanımı bile biri ararsa yeşile bas konuşma bitince kırmızıya bas düzeyinde.
e nası yani? tecavüz? porno?
kızımızı adli tıbba gönderdik tabii bu arada. hymen zarar görmemiş. herhangi bir yerinde herhangi bir zorlama hatta cinsel ilişki belirtisi de yok. ek olarak kızımızda bipolar bozukluk tespit edildi. (adli destek birimi bilmem şeysi pedagogundan öğrendiğime göre bipolar bozukluktan muzdarip kimseler her türlü duyguyu enlerde yaşayıp cinsellik gibi konularda aşırı istekli vs. olabilyiorlarmış.) annesi ve dayısı da şizofreni hastasıymış ve bu tür hastalıklar genlere mıh gibi kazınabiliyormuş. yani kızımız henüz teşhis konmamış olsa dahi senaryolar üretmeye meyilli bi kız ve daha önce de böyle senaryolar ürettiği görülmüş, ablası abisi şahit. ay neyse bu kadar detay yeter.
sonuç olarak sanıkların hepsi beraat aldı.
peki bana düşen ne?
mağdur müdafii olarak karara itiraz etmek, sanık ceza alsın demek.
bundan sonra ne olacak nasıl olacak, kime inanmalıyım bilmiyorum. gözlerimi kapadım vazifemi yaptım. dosyayı üst mahkemeye gönderdim.
sonuç gelince belki buraya da eklerim. merak etmiyosanız eklemem.
insanlıktan bi günde soğumadım sevgili sözlük.
si yu.
detaylar kısaca şöyle:
kızımız 16 yaşında.
son 5 yılda 5 kişinin taciz ve tecavüzüne uğradığını iddia ederek emniyete başvurduğu için dava açılmış.
bahsi geçen kişiler: babası, amcası, köy bakkalı, bakkalın yanındaki sucu, bakkalla aynı adı taşıyan başka bir köylü.
kendisine yapılanları o kadar detaylı anlatıyor ki kızımız. idam gelsin istiyor insan istemsizce.
çılgınlar gibi hazırlandım ilk duruşma öncesi, vicdan meselesi oldu artık. hakim önce mağdura söz hakkı verdi. kızımız dedi ki: "aslında bana sadece köy bakkalı yapmıştı bunları. ben ona kızdığım için tanıdığım bütün erkekler yapmış gibi anlattım. bi de aynı isimde diye beşinci kişinin adını verdim. sadece birinden şikayetçiyim."
e tabii hepimiz şok.
bu sefer araştırmalar o tek bir kişi üzerinden ilerledi. iddiasına göre adam kızı evine çağırıyormuş. evinin duvarları pornografik posterlerle doluymuş. kızı bilgisayarın karşısına oturtmuş, oradan porno açıyormuş. hadi izle sonra aynılarını bana yapacaksın diyomuş. eve karısı gelince kızı yatakların altına kapı arkalarına saklayarak karısının görmesini engelliyomuş. kızı okula kadar takip ediyomuş eski yıkıntı köşk gibi yerlere götürüyomuş. +18 detaylara girmek istemiyorum bile. nasıl bir şerefsiz, alçak bu adam diye geçiriyorsunuz içinizden di mi?
gelelim ispatlı gerçeklere. bahsi geçen adam 78 yaşında. okuma yazması yok. evet büyük harflerle okuma yazması yok. bilgisayar kullanmayı bırakın cep telefon kullanımı bile biri ararsa yeşile bas konuşma bitince kırmızıya bas düzeyinde.
e nası yani? tecavüz? porno?
kızımızı adli tıbba gönderdik tabii bu arada. hymen zarar görmemiş. herhangi bir yerinde herhangi bir zorlama hatta cinsel ilişki belirtisi de yok. ek olarak kızımızda bipolar bozukluk tespit edildi. (adli destek birimi bilmem şeysi pedagogundan öğrendiğime göre bipolar bozukluktan muzdarip kimseler her türlü duyguyu enlerde yaşayıp cinsellik gibi konularda aşırı istekli vs. olabilyiorlarmış.) annesi ve dayısı da şizofreni hastasıymış ve bu tür hastalıklar genlere mıh gibi kazınabiliyormuş. yani kızımız henüz teşhis konmamış olsa dahi senaryolar üretmeye meyilli bi kız ve daha önce de böyle senaryolar ürettiği görülmüş, ablası abisi şahit. ay neyse bu kadar detay yeter.
sonuç olarak sanıkların hepsi beraat aldı.
peki bana düşen ne?
mağdur müdafii olarak karara itiraz etmek, sanık ceza alsın demek.
bundan sonra ne olacak nasıl olacak, kime inanmalıyım bilmiyorum. gözlerimi kapadım vazifemi yaptım. dosyayı üst mahkemeye gönderdim.
sonuç gelince belki buraya da eklerim. merak etmiyosanız eklemem.
insanlıktan bi günde soğumadım sevgili sözlük.
si yu.
devamını gör...
şarkılarda sorulan en zor soru
uyandığında onu ilk kim görecek?
yarım bıraktığım ďüşü kimmmm büyütecekkkk?
yarım bıraktığım ďüşü kimmmm büyütecekkkk?
devamını gör...
erşan kuneri
oyuncu kadrosu çok başarılı olan, cem yılmaz'ın netflix'te yayınladığı dizidir. dizinin her bir bölümüne çok fazla emek sarf edilmiş gerek kostümler gerek makyaj gerekse mekanlar. bence çok iyi olmuş bu anlamda ancak tam olarak komedi diyemiyorum bu diziye çünkü şakaların neredeyse tamamı cinsel içerikli. henüz iki bölümünü izledim ve bu bel altı espriler beni inanılmaz baydı. yerinde ve inceden yapıldığında bel altı şakalar komik olabiliyor fakat uzamış da uzamış sürekli aynı mesele. cem yılmaz
"cinselliğe kesin gülerler işimizi garantiye alalım." diyip bilinçli olarak başka şaka yapmamış gibi.
devamını izlerim, oyunculukları ve konuyu başarılı buldum. ancak bu kadar iyi oyuncular ve konuyla çok daha iyisi yapılabilirdi bence. verilen emekle ortaya çıkan iş aynı ölçüde değil.
dizinin her bölümü için çekilen filmler absürd olmuş zaten yapılmak istenen buydu ve bunu yakalamışlar bu açıdan da güzel olmuş fakat şunu da söylemeliyim ki şu anki nesli yakalayabilecek bir dizi değil. çok eski bir kuşak anlatılıyor zaten ancak günümüz esprilerini geçmişle kaynaştırarak güzel bir uyum yakalanabilirdi. bunu başaramadıklarını düşünüyorum. çağı yakalayamamış bir dizi ne yazık ki.
ben cem yılmaz'ın tarzını sevdiğim için, çağlar çorumlu ve zafer algöz'ün oyunculuklarını izlemek istediğim için açıp izledim. fakat yeni neslin pek şans vereceğini sanmıyorum. yine de ağır dram ve entrika dolu tv dizileri yerine erşan kuneri'yi izlemeyi tercih ederim.
edit: oyunculuklar başarılı derken cem yılmaz'ı atlamışım. gora'da erşan kuneri gerçek bir karakterdi ve izleyiciye onun erşan kuneri olduğu geçmişti. çok kısacık bir anda bile erşan kuneri'yi izleyici çok sevmişti. ama oradaki karakteri bu dizide bulamadım. cem yılmaz bu anlamda gözüme çok battı. rasim öztekin'in kadroda olamayışı da elbette ki çok üzdü ve duygulandırdı beni. gözlerim bob marley faruk'u aradı. bunu da eklemek istedim.
tekrar edit: 2 bölüm daha izledim kalite giderek yükseliyor bence.
"cinselliğe kesin gülerler işimizi garantiye alalım." diyip bilinçli olarak başka şaka yapmamış gibi.
devamını izlerim, oyunculukları ve konuyu başarılı buldum. ancak bu kadar iyi oyuncular ve konuyla çok daha iyisi yapılabilirdi bence. verilen emekle ortaya çıkan iş aynı ölçüde değil.
dizinin her bölümü için çekilen filmler absürd olmuş zaten yapılmak istenen buydu ve bunu yakalamışlar bu açıdan da güzel olmuş fakat şunu da söylemeliyim ki şu anki nesli yakalayabilecek bir dizi değil. çok eski bir kuşak anlatılıyor zaten ancak günümüz esprilerini geçmişle kaynaştırarak güzel bir uyum yakalanabilirdi. bunu başaramadıklarını düşünüyorum. çağı yakalayamamış bir dizi ne yazık ki.
ben cem yılmaz'ın tarzını sevdiğim için, çağlar çorumlu ve zafer algöz'ün oyunculuklarını izlemek istediğim için açıp izledim. fakat yeni neslin pek şans vereceğini sanmıyorum. yine de ağır dram ve entrika dolu tv dizileri yerine erşan kuneri'yi izlemeyi tercih ederim.
edit: oyunculuklar başarılı derken cem yılmaz'ı atlamışım. gora'da erşan kuneri gerçek bir karakterdi ve izleyiciye onun erşan kuneri olduğu geçmişti. çok kısacık bir anda bile erşan kuneri'yi izleyici çok sevmişti. ama oradaki karakteri bu dizide bulamadım. cem yılmaz bu anlamda gözüme çok battı. rasim öztekin'in kadroda olamayışı da elbette ki çok üzdü ve duygulandırdı beni. gözlerim bob marley faruk'u aradı. bunu da eklemek istedim.
tekrar edit: 2 bölüm daha izledim kalite giderek yükseliyor bence.
devamını gör...
different utopia
bana hoş geldin mesajını atan moderatör olduğu için benim için çok önemli olan moderatördür. iyi ki vardır.
devamını gör...



