yoldaş benjamin franklin
çok övmeyin başımıza çıkmasın dediğim kişi.
devamını gör...
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
ferrariler genellikle neden kırmızı?
ilk arabaları logodaki renk olan sarı olarak üretilmiş.trafik kazaları olduğu zaman kan lekeleri ferrarilerde sırıtmaya başlamış.bunu fark eden enzo ferrari tüm arabaların kan kırmızısı olarak üretilmesine karar vermiş ve böylece hem ferrariye olan sempatiyi arttırmış hemde amacına ulaşmıştır.
ilk arabaları logodaki renk olan sarı olarak üretilmiş.trafik kazaları olduğu zaman kan lekeleri ferrarilerde sırıtmaya başlamış.bunu fark eden enzo ferrari tüm arabaların kan kırmızısı olarak üretilmesine karar vermiş ve böylece hem ferrariye olan sempatiyi arttırmış hemde amacına ulaşmıştır.
devamını gör...
pomodoro tekniği
bir ders çalışma tekniği. 25 dakika ders + 5 dakika mola şeklinde yapılır.
belirli başlı kuralları vardır, bu kurallara uyulduğu takdirde çok faydalı olduğu görülür.
belirli başlı kuralları vardır, bu kurallara uyulduğu takdirde çok faydalı olduğu görülür.
devamını gör...
şarkılarda sorulan en zor soru
"would you love me more, if i killed someone for you?"
"eğer senin için birini öldürürsem, beni daha çok sever misin?"
"eğer senin için birini öldürürsem, beni daha çok sever misin?"
devamını gör...
berberle müşteri arasındaki zaman algısı kaynaklı gerginlik
bu tanım bir pastiş örneğidir. bu yüzden mekan farklı, meslek erbabının adı başka olsa da sevgili insanolunbiraz'a öykünüp aktardığım için bu başlık altında olsun istedim.
dün çok gerildiğim bir gündü. öncelikle sistemleri oluşturan kişilerin genelleme klişeleri yüzünden öğrencilerime ve bana yapılan - istemsiz de olsa- bir haksızlık yüzünden çokça sinirliydim. yanlışı düzeltmenin tek yolu da başkalarının eksiklerini ortaya çıkarmam gerektiği için - o başkası da iş arkadaşım olduğu için- yutkundum, çocuklara da onları mağdur etmeyeceğimi söyledim. en sonunda maddi kayba ve de buna müsamaha gösterdiğim için manevi kayba uğrayan ben olmuştum. *
bu yüzden de bugünlük çalışmayı yapmayalım, ben de hem hava alayım hem de uzun zamandır ihmal ettiğim kuaföre gideyim, dedim.
birkaç gün önce de benzer mevzu açıldığında saçınızın boyu da kızıl renkte çok yakıştı lütfen oynamayın diyen selen koşarak yanıma geldi elini dur işareti yapar gibi kaldırdı ve hayııır, diye bağırdı. güldüm. o da güldü. söz veriyorum çok kısalttırmayacağım, dedim. neden dedim bilmem, söz kutsaldır ve tutarım. bu yüzden kuaför gibi çoğunlukla müşterinin talebini dinlemeyen bir kişiye giderken bu cümleyi kurmamalıydım.
gittim. eskiden tencere satıp kapı kapı dolaşan insanlar gibi birkaç kuaförün kapısından girdim. hepsi de bir hayli meşguldü ve randevusuz olduğum için en erken bir saat içinde saçımı kesebileceklerini söylediler. en son girdiğim kuaförde ise yalnızca bir müsteri vardı. hem boş olmasına sevindim hem de boş olduğu için iyi olmaması ihtimalinden biraz korktum. içten içe ürkerek ama gülümseyerek içeri girdim. saçımı yıkayıp, koltuğa alıp, omzuma eski et bebeklerin tatlı-garip kokusuna sahip bir poşet kesme örtüsünü geçirdikten sonra eeee dedi, kuaför bey. dedim saç modelini değiştiriyorum. şuralar fazlalık, keselim. ama kısalmasın olur mu? bob için enseyi açıyorum, dedi. yok dedim bob kesim de olmasın, elimle ensemi tutup şu boy olsun olur mu, dedim. tamam dedi. ben kısa olmasın minvalinde üç farklı cümle kurduktan sonra gösterdiğim ve anlattığım boydan çok daha kısa kestikten sonra boyu iyi değil mi diye sordu. elinize sağlık iyi dedim. hep öyle derim. çünkü hayır kısa oldu, ekle demenin faydası yoktur ve yok yere bari buradan tek üzgün ayrılan ben olayım derim ve yürürüm. birkaç güne de alışırım zaten.
kasaya geldiğimde, borcum ne kadar diye sorduğumda kuaför bey de aynı mustafa gibi sizden doksan lira alsam yeter, dedi. işte o an aklımdan yukarıdaki insanolunbiraz yazısı geçti. maaş kartımdan k. bey parayı çekerken gözüm de fiyat tablosuna takıldı. kesim:50 tl yazıyordu. saçınızın nasıl göründüğünü görmem gerek diyerek fön çeken ve bunun ücretini yine benden tahis eden canım bay k. sayesinde ben her halükarda kazıklanmıştım. gülümseyerek dışarı çıktım. üstelik düz fönlü saçtan hiç hoşlanmadığım için beremi taktım ve fazladan verdiğim paranın karşılığını gizledim. yani "en azındın çık yıkışıklı oldım" diyerek de içimi rahatlatamıyorum.
allahtan her halim güzel * de tek derdim selen'e verdiğim söz. bir süre okula gitmeyerek bunu çözmek isterdim ama sanırım bu da yağmur suyunun saçı uzatma ihtimali kadar uzak bir gerçeklik.
dün çok gerildiğim bir gündü. öncelikle sistemleri oluşturan kişilerin genelleme klişeleri yüzünden öğrencilerime ve bana yapılan - istemsiz de olsa- bir haksızlık yüzünden çokça sinirliydim. yanlışı düzeltmenin tek yolu da başkalarının eksiklerini ortaya çıkarmam gerektiği için - o başkası da iş arkadaşım olduğu için- yutkundum, çocuklara da onları mağdur etmeyeceğimi söyledim. en sonunda maddi kayba ve de buna müsamaha gösterdiğim için manevi kayba uğrayan ben olmuştum. *
bu yüzden de bugünlük çalışmayı yapmayalım, ben de hem hava alayım hem de uzun zamandır ihmal ettiğim kuaföre gideyim, dedim.
birkaç gün önce de benzer mevzu açıldığında saçınızın boyu da kızıl renkte çok yakıştı lütfen oynamayın diyen selen koşarak yanıma geldi elini dur işareti yapar gibi kaldırdı ve hayııır, diye bağırdı. güldüm. o da güldü. söz veriyorum çok kısalttırmayacağım, dedim. neden dedim bilmem, söz kutsaldır ve tutarım. bu yüzden kuaför gibi çoğunlukla müşterinin talebini dinlemeyen bir kişiye giderken bu cümleyi kurmamalıydım.
gittim. eskiden tencere satıp kapı kapı dolaşan insanlar gibi birkaç kuaförün kapısından girdim. hepsi de bir hayli meşguldü ve randevusuz olduğum için en erken bir saat içinde saçımı kesebileceklerini söylediler. en son girdiğim kuaförde ise yalnızca bir müsteri vardı. hem boş olmasına sevindim hem de boş olduğu için iyi olmaması ihtimalinden biraz korktum. içten içe ürkerek ama gülümseyerek içeri girdim. saçımı yıkayıp, koltuğa alıp, omzuma eski et bebeklerin tatlı-garip kokusuna sahip bir poşet kesme örtüsünü geçirdikten sonra eeee dedi, kuaför bey. dedim saç modelini değiştiriyorum. şuralar fazlalık, keselim. ama kısalmasın olur mu? bob için enseyi açıyorum, dedi. yok dedim bob kesim de olmasın, elimle ensemi tutup şu boy olsun olur mu, dedim. tamam dedi. ben kısa olmasın minvalinde üç farklı cümle kurduktan sonra gösterdiğim ve anlattığım boydan çok daha kısa kestikten sonra boyu iyi değil mi diye sordu. elinize sağlık iyi dedim. hep öyle derim. çünkü hayır kısa oldu, ekle demenin faydası yoktur ve yok yere bari buradan tek üzgün ayrılan ben olayım derim ve yürürüm. birkaç güne de alışırım zaten.
kasaya geldiğimde, borcum ne kadar diye sorduğumda kuaför bey de aynı mustafa gibi sizden doksan lira alsam yeter, dedi. işte o an aklımdan yukarıdaki insanolunbiraz yazısı geçti. maaş kartımdan k. bey parayı çekerken gözüm de fiyat tablosuna takıldı. kesim:50 tl yazıyordu. saçınızın nasıl göründüğünü görmem gerek diyerek fön çeken ve bunun ücretini yine benden tahis eden canım bay k. sayesinde ben her halükarda kazıklanmıştım. gülümseyerek dışarı çıktım. üstelik düz fönlü saçtan hiç hoşlanmadığım için beremi taktım ve fazladan verdiğim paranın karşılığını gizledim. yani "en azındın çık yıkışıklı oldım" diyerek de içimi rahatlatamıyorum.
allahtan her halim güzel * de tek derdim selen'e verdiğim söz. bir süre okula gitmeyerek bunu çözmek isterdim ama sanırım bu da yağmur suyunun saçı uzatma ihtimali kadar uzak bir gerçeklik.
devamını gör...
pardon filmindeki aydın
ferhan şensoy’un yazıp mert baykal’ın yönettiği harika film pardon’da ali çatalbaş’ın canlandırdığı karakterdir.

aydın diktepe taksimin en efendi büfecisidir. herkes gelir büfesine. öğrenciler, travestiler, taksimden kim geçiyorsa herkes işte. ve sorsalar oranın en efendi büfecisi kim diye hepsi aydın der.
aydın, kadere inanır. üçünün o tarihte birlikte hapse girecekleri alınlarını yazılmıştır. kader diye bir şey var arkadaş. o yüzden de sorgu sırasında ibrahim ve muzo gibi hemen kabul etmez iddiaları, saçma gelir imzalamak.
sabaha kadar süren işkencede her yer tertemizdir. midesi falan bulanmaz kandan. bayıldığı zamanlar serum merum her şey hazırdır.
amir bey olayları sıklıkla karıştrsa da aydın en sonunda her şeyi toparlar ve muhtemelen öttürücü’nün de yardımıyla pırıl pırıl parlayan zihninde bütün olayları nasıl planlayıp yaptıkları ayan olur.
ibrahimin aklına büfesinin adı tam olarak gelmez, hep bir kararsızlık vardır: ay büfe mi, dın büfe mi? ama bir üçüncüye ihtiyaç duyduklarında aklına ilk aydın gelir, aydın diktepe, esas çocuk.
sağ olsun!

aydın diktepe taksimin en efendi büfecisidir. herkes gelir büfesine. öğrenciler, travestiler, taksimden kim geçiyorsa herkes işte. ve sorsalar oranın en efendi büfecisi kim diye hepsi aydın der.
aydın, kadere inanır. üçünün o tarihte birlikte hapse girecekleri alınlarını yazılmıştır. kader diye bir şey var arkadaş. o yüzden de sorgu sırasında ibrahim ve muzo gibi hemen kabul etmez iddiaları, saçma gelir imzalamak.
sabaha kadar süren işkencede her yer tertemizdir. midesi falan bulanmaz kandan. bayıldığı zamanlar serum merum her şey hazırdır.
amir bey olayları sıklıkla karıştrsa da aydın en sonunda her şeyi toparlar ve muhtemelen öttürücü’nün de yardımıyla pırıl pırıl parlayan zihninde bütün olayları nasıl planlayıp yaptıkları ayan olur.
ibrahimin aklına büfesinin adı tam olarak gelmez, hep bir kararsızlık vardır: ay büfe mi, dın büfe mi? ama bir üçüncüye ihtiyaç duyduklarında aklına ilk aydın gelir, aydın diktepe, esas çocuk.
sağ olsun!
devamını gör...
gece yatmadan önce yapılan son şey
radyoyu kapatmak ve kedimi alnından öpmek.
yarını görebilmeyi umudetmek.
yarını görebilmeyi umudetmek.
devamını gör...
orphaned land
israilli progresif metal grubudur yalnız progresif metal ile oryantal metali sentezleyip güzel şarkılar yapabilecek kadar da zekilerdir. yani grubun üyeleri zeki demek istedim. gelelim bu şahane grubu anlatmaya. aslında kendileri son derece türkiye aşığıdırlar. her sene muhakkak türkiye’ye gelirler, konser verip, gezip giderler. yahudi olmalarına rağmen ırkçılığı da sevmezler.
ilk albümlerini 1993 yılında çıkarmışlardır. albümün ismi de, the beloved's cry’dir. bu albümle pek başarı sağlayamadılar lakin 1994 yılında sahara albümle büyük çıkış yakaladılar. sahara albümü death metal ile oryantal metal karışımı bir albüm olmuştur. içinde bulunan şarkılar da son derece güzel ve kalitelidir. her neyse, ardından el norra alila ile yollarına devam etmişlerdir.
orphaned land çok albüm yaptı ama all is one olan albümünün yeri ben de her zaman başka. nedeni de bu albümün her şarkısı güzel olduğu kadar da anlamlıdır. zaten all is one demek hepsi bir demektir. yani bu albümle resmen evrene mesaj yollamışlar. insancıl, barışçıl bir gruptu orphaned land. artık eskisi gibi albüm yapmıyorlar, önceden yaptıkları albümleriyle yetinmek zorunda kalıyoruz.
sevgi ve saygıyla. sizleri unutursam kalbim kurusun benim be…
ilk albümlerini 1993 yılında çıkarmışlardır. albümün ismi de, the beloved's cry’dir. bu albümle pek başarı sağlayamadılar lakin 1994 yılında sahara albümle büyük çıkış yakaladılar. sahara albümü death metal ile oryantal metal karışımı bir albüm olmuştur. içinde bulunan şarkılar da son derece güzel ve kalitelidir. her neyse, ardından el norra alila ile yollarına devam etmişlerdir.
orphaned land çok albüm yaptı ama all is one olan albümünün yeri ben de her zaman başka. nedeni de bu albümün her şarkısı güzel olduğu kadar da anlamlıdır. zaten all is one demek hepsi bir demektir. yani bu albümle resmen evrene mesaj yollamışlar. insancıl, barışçıl bir gruptu orphaned land. artık eskisi gibi albüm yapmıyorlar, önceden yaptıkları albümleriyle yetinmek zorunda kalıyoruz.
sevgi ve saygıyla. sizleri unutursam kalbim kurusun benim be…
devamını gör...
eğer bu insansa ben neyim dedirten kadın
(bkz: kemal sunal replikleri)
sen insan mısın?
sana insan diyenin gözü çıksın...
şuna bak ne biçim kadınsın sen?
tutma beni ramazan, çok iyi gidiyorum.
[listedeki hatunları girip google'da tek tek aratmam ve akabinde bunların belleri yok lan diye sonuçlanan eylem gibi eylem. birinde meme yok vücut gelişkin, birinde meme var hat yok vücut aşağı tahta gibi inmiş. yok anam babam. ben bi daha aynaya bakmayam. bizim ülkenin kadınlarına da bakmayam. soyun çık güzel densin. net net net.]*
sen insan mısın?
sana insan diyenin gözü çıksın...
şuna bak ne biçim kadınsın sen?
tutma beni ramazan, çok iyi gidiyorum.
[listedeki hatunları girip google'da tek tek aratmam ve akabinde bunların belleri yok lan diye sonuçlanan eylem gibi eylem. birinde meme yok vücut gelişkin, birinde meme var hat yok vücut aşağı tahta gibi inmiş. yok anam babam. ben bi daha aynaya bakmayam. bizim ülkenin kadınlarına da bakmayam. soyun çık güzel densin. net net net.]*
devamını gör...
sözlük yazarlarının favori normal sözlük yazarları
uzun süre düşündüm bu listeyi hazırlarken. kimsenin kalbi kırılmasın diye paylaşmaktan çekiniyordum lakin gönlümde güzel bir yere sahip olan yazarları zikretmeden geçmekte olmaz diye düşünüyorum. unuttuklarım olduysa kusura bakmasınlar. insanız sonuçta unutabiliyoruz.
dondurma
orsalesta anafor
yaseminmiyiz
nizanim
maçın zor geçeceğini bilmiyordum özür dilerim
jess
amaterasu
gençsosyolog
sadeceelestiriyorum
ceku
lennykereviz
corsairsgold
berserk_gloria
cylite
zartoşt
tomris umay
4-3-3 oynatan aykut
mezbiyenbirey
runade
clytie
larktwain_123_
flaneur
bol giyimli kukla
eysa__gg
dondurma
orsalesta anafor
yaseminmiyiz
nizanim
maçın zor geçeceğini bilmiyordum özür dilerim
jess
amaterasu
gençsosyolog
sadeceelestiriyorum
ceku
lennykereviz
corsairsgold
berserk_gloria
cylite
zartoşt
tomris umay
4-3-3 oynatan aykut
mezbiyenbirey
runade
clytie
larktwain_123_
flaneur
bol giyimli kukla
eysa__gg
devamını gör...
sözlük yazarlarının alkolik olduğu gerçeği
ben de inançlı bir insan olduğum için hayatımda hiç içmiş bir insan değilim ama kardeşim buradan da ne güzel bira, rakı fotoğrafı deyip kendini tekel bayisine atan 20li yaşlarındaki insanlar dönüp bir kendilerini sorgulasınlar.
millet alkolikse, alkolik. bunu yargılaması kimseye düşmez. aynı birinin dindarları yargılaması gibi. haddimiz olmayan şeyleri bir türlü kavrayamıyoruz.
millet alkolikse, alkolik. bunu yargılaması kimseye düşmez. aynı birinin dindarları yargılaması gibi. haddimiz olmayan şeyleri bir türlü kavrayamıyoruz.
devamını gör...
7. koğuştaki mucize
her ne kadar yeşil yol filmini andırsa da gösterime girdiği ilk zamanlarda izlediğim için şanslı hissediyorum kendimi. şanslı hissediyorum dedim çünkü sinemada izleme şansım oldu. televizyon ya da herhangi bir internet platformunda izlemiş olsaydım adım gibi eminim ki o an sinemada izlerken hissetmiş olduğum duyguların onda birini hissetmeyecektim, hissetmiş olsaydım bile etkisi kısa süreli olacaktı insanların anlattığı kadar güzel bulmayacaktım belki de filmi hatta sıradan bir dönem filmi olarak bile görebilirdim.
filme gelecek olursak; özellikle karakterlerin yansıtmaya çalıştıkları duygular insanın içine öylesine işliyor ki bazı sahnelerde o karakter ile yer değiştirdiğinizi bile hissediyorsunuz. ayrıca filmin vurgulamak istediği adalet kavramı o kadar derin ki insanların o an sadece sırf suçlayacak birisi olsun diye anlayıp dinlemeden güçsüz ve zayıf insanlar üzerinde suçlamalarda bulunmaları hemen hemen her kaynakta yaratılmışların en üstünü olarak gösterilmekte olan insanın adalet karşısında aciz bir varlığa dönüşüp çıkarlarını konuşturduğunu gösteriyor. bunun yanında fedakarlığın çarpıcı örneklerine de çok sık rastladığımız filmde kalbimize dokunan sayısız pek çok öğeye yer verilmekte.
filme gelecek olursak; özellikle karakterlerin yansıtmaya çalıştıkları duygular insanın içine öylesine işliyor ki bazı sahnelerde o karakter ile yer değiştirdiğinizi bile hissediyorsunuz. ayrıca filmin vurgulamak istediği adalet kavramı o kadar derin ki insanların o an sadece sırf suçlayacak birisi olsun diye anlayıp dinlemeden güçsüz ve zayıf insanlar üzerinde suçlamalarda bulunmaları hemen hemen her kaynakta yaratılmışların en üstünü olarak gösterilmekte olan insanın adalet karşısında aciz bir varlığa dönüşüp çıkarlarını konuşturduğunu gösteriyor. bunun yanında fedakarlığın çarpıcı örneklerine de çok sık rastladığımız filmde kalbimize dokunan sayısız pek çok öğeye yer verilmekte.
devamını gör...
arçelik
güney afrika cumhuriyeti'nde fabrikaları var.
devamını gör...
fok balıkları neden çok yalnız
fok balığının neden yalnız olduğunu bilmiyorum. peki siz denizlerin neden tuzlu olduğunu bilir misiniz çünkü hamsiler geceleri sessizce ağlar. *
devamını gör...
kuzey afrika cephesi
*italya 1940 yılında savaşa almanya'nın yanında girdiği zaman zaten kuzey afrikada olan libya, eritre ve somali italya'nındı. bu yüzden savaşın kuzey afrika'ya sıçraması kaçınılmazdı.
12 şubat 1941 yılda efsanevi afrikakorps kurulmuştur. bundan önce italyan birlikleri ingilizler tarafından ezilmiş, tobruk üzerinden libya'ya ulaşan müttefik kuvvetleri önemli yerleri ele geçirmiştir. erwin rommel'in afrikaya gelmesiyle durum almanların lehine geçmiştir. 31 mart günü rommel geldiğini belli etmiş, el ageyla'daki ingiliz birliklerine sürpriz bir baskın düzenleyerek kenti ele geçirir ve ingiliz 2. zırhlı tümenini kuşatma altına alıp teslim olmak zorunda bırakır.
15 mayıs günü ise ingilizlerin operation brevity adını verdiği operasyon start almış fakat alman birlikleri ingilizleri geri püskürtmüştür. 14 haziran'da ise operation battle axe ile alman hatlarını yarmak istemişlerdir. rommel in tırpan taktiği karşısında dumura uğrayan müttefikler geri çekilmiş 1 ay içinde 2 operasyon yapmışlarsa da başarısız olmuşlardır.
18 kasım günü ise operation crusade ile almanlara saldıran ingilizler bu sefer başarılı kazanmayı bilmişlerdir.
ingilizlerin 200 tankına karşılık elinde sadece 30 tank olan rommel daha sonra gelen 30 tankla daha ingilizleri bingazi'ye kadar itmiştir. sonuç olarak almanlar bu cephede başarısız olmuş italya'ya çekilmiştir.
12 şubat 1941 yılda efsanevi afrikakorps kurulmuştur. bundan önce italyan birlikleri ingilizler tarafından ezilmiş, tobruk üzerinden libya'ya ulaşan müttefik kuvvetleri önemli yerleri ele geçirmiştir. erwin rommel'in afrikaya gelmesiyle durum almanların lehine geçmiştir. 31 mart günü rommel geldiğini belli etmiş, el ageyla'daki ingiliz birliklerine sürpriz bir baskın düzenleyerek kenti ele geçirir ve ingiliz 2. zırhlı tümenini kuşatma altına alıp teslim olmak zorunda bırakır.
15 mayıs günü ise ingilizlerin operation brevity adını verdiği operasyon start almış fakat alman birlikleri ingilizleri geri püskürtmüştür. 14 haziran'da ise operation battle axe ile alman hatlarını yarmak istemişlerdir. rommel in tırpan taktiği karşısında dumura uğrayan müttefikler geri çekilmiş 1 ay içinde 2 operasyon yapmışlarsa da başarısız olmuşlardır.
18 kasım günü ise operation crusade ile almanlara saldıran ingilizler bu sefer başarılı kazanmayı bilmişlerdir.
ingilizlerin 200 tankına karşılık elinde sadece 30 tank olan rommel daha sonra gelen 30 tankla daha ingilizleri bingazi'ye kadar itmiştir. sonuç olarak almanlar bu cephede başarısız olmuş italya'ya çekilmiştir.
devamını gör...
normal sözlük'ten sevgili bulmak
sağolun biz evde yedik de geldik...
devamını gör...
kitap kahve yağmur üçlemesi
yağmurlu veya fırtınalı havalarda geçireceğim hiçbir dakikayı boşa harcamamak adına sadece yağmur ve kahve kısmını uyguladığım üçleme.
hatta bu havada yapılacak bir yürüyüş için kahveyi bile satabilirim. swh.
hatta bu havada yapılacak bir yürüyüş için kahveyi bile satabilirim. swh.
devamını gör...



