nihilizm
filozof atakanın bu başlığa tanım girmesini her şeyden çok isterdim.
nihilizm kısaca hiççilik yokçuluktur efenim.
nihilizm kısaca hiççilik yokçuluktur efenim.
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
bilinenin aksine semavi dinlere göre yaratılan ilk kadın havva değil lilith'dir talmud'da geçmektedir. lilith de adem gibi topraktan yaratılmıştır fakat adem ile anlaşamazlar çünkü adem'in cinsel ilişki sırasında üstte olmasından rahatsız olmuş onunla eşit olması gerektiğini savunmuştur. daha sonra yehova'nın gizli adını söyleyerek aden bahçesinden ayrılır.
sonra tanrı adem'e başka bir eş yaratır fakat adem onu beğenmez. daha sonra tanrı adem'i uyutarak onun kaburga kemiğinden havva'yı yaratır artık havva adem'in kaburga kemiğinden yaratıldığı için adem'e baş kaldıramaz.
aslen babil ve sümer kökenli bir hikayedir. lilith ismi ilk olarak gılgamış destanında geçmektedir.
sonra tanrı adem'e başka bir eş yaratır fakat adem onu beğenmez. daha sonra tanrı adem'i uyutarak onun kaburga kemiğinden havva'yı yaratır artık havva adem'in kaburga kemiğinden yaratıldığı için adem'e baş kaldıramaz.
aslen babil ve sümer kökenli bir hikayedir. lilith ismi ilk olarak gılgamış destanında geçmektedir.
devamını gör...
okuduğun kitaptan bir alıntı bırak
"iyi adamlar yalnızlıktan ölüyor, iyi kadınlar kötü adamların balkonundan gökyüzüne bakarken."
dostoyevski/beyaz geceler
dostoyevski/beyaz geceler
devamını gör...
huzur veren şeyler
her şeye kulaklarını tıkayarak sadece hoşuna giden bir şarkıyı dinlemektir. güzel bir kokuyu onu hiç unutmamak istercesine iliklerine kadar çekmektir. eski bir kitâbın sararmış yapraklarında yaşanmış zamanların izlerini sürmektir ve nihâyet, kâf sûresi 16. âyeti ile bizimle konuşan yüce yaratıcı'nın bize şah damarımızdan daha yakın olduğunu düşünerek gözümüzden bir kaç damla gözyaşının süzülmesidir.
devamını gör...
tuhaf alışkanlıklar
çok tuhaf olmasa da, popüler kültürün dayattığı her şeyi; o çok popüler kitapları herkesten sonra okumak, bazı moda trendlerini modası geçtikten sonra giymek/yapmak, herkesin izlediği dizileri ve filmleri herkesten sonra izlemek -veya izlememekten- başka bir şey değildir.
devamını gör...
neşet ertaş
bugün ölüm yıldönümü olan büyük halk ozanı. aziz ruhu şad olsun. büyük hatırası önünde saygıyla eğiliyorum..
devamını gör...
nickaltı girilsin diye mesaj alımını kapatan yazar
mesaj alımını kapatan yazara nickaltı girmiyoruz kampanyası ile faka bastırılabilecek yazar. bu kadar mı kıymetli bu nickaltı denen şey yahu?
bir dönem nickaltı kilitleme hakkı falan konuşuluyorken şu gelinen noktaya bak. *
bir dönem nickaltı kilitleme hakkı falan konuşuluyorken şu gelinen noktaya bak. *
devamını gör...
oturak alma
özellikle sivas, kastamonu ve kütahya dolaylarında görülen bir evlenme biçimidir. kadının bohçasını alarak, evlenmek istediği adamın evine gidip oturması sonucunda adam evlenmeye mecbur kalır. genellikle sosyo-ekonomik düzeyi düşük ailelerde görülen bu evlenme biçimi hala yaşatılmaktadır. bir başka deyiş ile; ''kadının erkeği kaçırması'' şeklinde yorumlanabilir.
şahsi görüşüm; bu evlenme biçimi ana erkil düzende yaşayan ve yine aynı coğrafyalarda yaşamış olan amazon kadınlarından kalmış bir gelenek olması yönünde. farklı bir açıdan örnek ile daha iyi anlaşılabilir bu söylediğim; türk ve altay halk inancında yeri bulunan al karısı inancından ötürü günümüzde hala lohusa kadınları ve bebekleri; al karısından korumak için lohusa kadının saçlarına kırmızı kurdela bağlanır. bir şekilde insanlar bulunduğu coğrafyanın ve tarihi geçmişinin izlerini günlük yaşantılarına yansıtır.
edit; türkiyede görülen diğer ilginç evlenme biçimleri hakkında bilgi sahibi olmak isteyen yazarlar için kaynak bırakayım.
anadolu üniversitesi türkiyat araştırma enstitüsü dergisinin 27 numaralı sayısında, profesör doktor şinasi tekin özel'in araştırması şu şekilde
şahsi görüşüm; bu evlenme biçimi ana erkil düzende yaşayan ve yine aynı coğrafyalarda yaşamış olan amazon kadınlarından kalmış bir gelenek olması yönünde. farklı bir açıdan örnek ile daha iyi anlaşılabilir bu söylediğim; türk ve altay halk inancında yeri bulunan al karısı inancından ötürü günümüzde hala lohusa kadınları ve bebekleri; al karısından korumak için lohusa kadının saçlarına kırmızı kurdela bağlanır. bir şekilde insanlar bulunduğu coğrafyanın ve tarihi geçmişinin izlerini günlük yaşantılarına yansıtır.
edit; türkiyede görülen diğer ilginç evlenme biçimleri hakkında bilgi sahibi olmak isteyen yazarlar için kaynak bırakayım.
anadolu üniversitesi türkiyat araştırma enstitüsü dergisinin 27 numaralı sayısında, profesör doktor şinasi tekin özel'in araştırması şu şekilde
devamını gör...
yazarları bugün mutlu eden olaylar
ufak yeğenime yaptırdığım kahvaltıyı eziyet etmeden yemesi.
evet yesin diye şebeklik yapmış olabilirim ama işe yaradı. salatalık parçalarını elimden yerken sıra yumurtalı ekmeğe gelince ''sen çocuk mu kandırıyon'' dercesine yüzüme bakıp kahkaha atması beni benden aldı zaten.
evet yesin diye şebeklik yapmış olabilirim ama işe yaradı. salatalık parçalarını elimden yerken sıra yumurtalı ekmeğe gelince ''sen çocuk mu kandırıyon'' dercesine yüzüme bakıp kahkaha atması beni benden aldı zaten.
devamını gör...
evde battaniyeyle oturanlar ülkesi
evde küçük bir beyefendi olduğu için ne yazık ki battaniye gibi bir lüksümüz olmuyor. paşa paşa , seve seve, halay çeke çeke, keyifle ödüyoruz faturayı.
faturayı eve kim getirirse halay başı o oluyor. faturayı sallamak çok keyifli olduğu için, posta kutusunun orada pusuya yatıyorum.
faturayı eve kim getirirse halay başı o oluyor. faturayı sallamak çok keyifli olduğu için, posta kutusunun orada pusuya yatıyorum.
devamını gör...
metot
semaver kumpanya'nın metot isimli oyunundan uyarlanan 4 bölümlük mini dizidir. gain'de yayınlanmıştır.
oyun yazarı ispanyol jordi galceran tarafından kaleme alınan bu eser, köklü bir şirketin satış direktörlüğü gibi önemli varsayılan pozisyonu için işe alım esnasında uyguladığı sıradışı mülakat metodunu konu almaktadır.
fazla sıkmadan gelelim bizdeki versiyonuna.
aynı zamanda serkan keskin'in ilk yönetmenlik tecrübesi olan mini dizide kendisi de başrol olarak çıkıyor karşımıza.
diğer oyuncular ise;
mustafa kırantepe
sarp aydınoğlu
şebnem hassanisoughi
spoiler mpoiler dinlemeden jordi ne verdiyse anlatacağım bu bölümde o yüzden öncesinde izlemek isterseniz okumanızı tavsiye etmem. * )
insan psikolojisi ne değişik ve değişken şeydir ya hu dedirten bir yapım olmuş, dizinin ilk bölümünde iş başvurusunda bulunmuş birçok insan arasından elene elene son 4'e kalmış ve işi kapmak için gözünü karartmış adaylar görüyorken işlemeye başlayan metot ilk olarak salonda bulunan dört adaydan birinin aslında insan kaynaklarında görevli personel olduğu bilgisini vererek ufak çaplı bir kriz oluşturuyor zira bu kişiyi 10 dakika içinde bulmaları gerekiyor.
olay örgüsünü tamamen anlatmadan durum üzerinden birkaç şeye değineceğim.
verilen veriler ve oluşturulan yapay krizler sırasında istediğini almak isteyen bir insanın ne derece gözünü karartabileceğine, telaşına, vicdan muhakemesine yahut umursamazlık derecesindeki kararlılığına şahit oluyoruz izlerken. adaylar arasında yer yer ağızlar bozuluyor, yıldırma politikası uygulanıyor, duygu sömürüleri yapılıyor ve daha bir sürü şey.
oynanan son hedef oyununda erkek adayımız kadın adayımızı görevi bu olduğu için yaşadığı trajediyi kullanarak ağlatıyor ve oyunu kazandığını zannediyoruz taa ki başrolümüz haricindeki 3 kişininde aslında insan kaynakları departmanında görevli psikolog olduğunu öğrenene kadar...
evet bu tür ters köşelerle sıkça karşılaştım izlerken ve evet hep o ters köşe gelmeden önce sezdim ama bu durum heyecanımı kaybetmeme yetmedi. oyunculuklar son derece doğal ve gerçekçi derece saçma, zaten karakterlerimizden biri oyun esnasında tam olarakta bunu söylüyor aslında "bu kadar saçma olduğuna göre gerçektir, ancak gerçek hayat bu kadar saçma olabilir."
son dönemeçte yediğimiz son ters köşe ise tüm kurgulanan oyunun aslında adayımızın araştırılmış geçmişinden alıntılanmış ve gerçekten yaşadığı olaylar olduğunu öğreniyoruz.
ve evet yine öğreniyoruz ki adayımız baştan sona kendine biçtiği sahte bir kişilik ile yürütmüş oyun boyunca işlerini.
açıkçası 4 bölüm süresince 'ulan bu nasıl bi insan! ' dediğim adam nihayetinde iyi, zaafları olan, incinmiş ve sevilesi biri çıkıyor. ancak bu işi almasına yetmiyor tabi ki. asıl mesaj şimdi geliyor.
psikologlardan biri adayımızı işe alamayacaklarını açıklarken şu cümleyi kuruyor;
"biz or.... çocuğuna benzeyen iyi bi adam aramıyoruz, bizim iyi bi adama benzeyen or.... çocuğuna ihtiyacımız var."
hah işte aynen böyle yürüyor işler! dedim tabii. iyiler bu yüzden kazanamıyor da dedim iç çekerek ve serkan keskin'le aynı anda yaktım sigaramı. dur bi dakika. biz kadınlarda bunu yapmıyor muyuz farkında olmadan? neyse bunu sonra konuşuruz.
dizi güzel, tavsiye ederim. dijital platformlarda bu denli kaliteli işler görmek ayrıca güzel. serkan keskin'in yapmış olması da apayrıca ballı lokma tatlısı.
içerik ve dizi sonu müziği şöyle, klibi izlemenizi de tavsiye ederim.
oyun yazarı ispanyol jordi galceran tarafından kaleme alınan bu eser, köklü bir şirketin satış direktörlüğü gibi önemli varsayılan pozisyonu için işe alım esnasında uyguladığı sıradışı mülakat metodunu konu almaktadır.
fazla sıkmadan gelelim bizdeki versiyonuna.
aynı zamanda serkan keskin'in ilk yönetmenlik tecrübesi olan mini dizide kendisi de başrol olarak çıkıyor karşımıza.
diğer oyuncular ise;
mustafa kırantepe
sarp aydınoğlu
şebnem hassanisoughi
spoiler mpoiler dinlemeden jordi ne verdiyse anlatacağım bu bölümde o yüzden öncesinde izlemek isterseniz okumanızı tavsiye etmem. * )
insan psikolojisi ne değişik ve değişken şeydir ya hu dedirten bir yapım olmuş, dizinin ilk bölümünde iş başvurusunda bulunmuş birçok insan arasından elene elene son 4'e kalmış ve işi kapmak için gözünü karartmış adaylar görüyorken işlemeye başlayan metot ilk olarak salonda bulunan dört adaydan birinin aslında insan kaynaklarında görevli personel olduğu bilgisini vererek ufak çaplı bir kriz oluşturuyor zira bu kişiyi 10 dakika içinde bulmaları gerekiyor.
olay örgüsünü tamamen anlatmadan durum üzerinden birkaç şeye değineceğim.
verilen veriler ve oluşturulan yapay krizler sırasında istediğini almak isteyen bir insanın ne derece gözünü karartabileceğine, telaşına, vicdan muhakemesine yahut umursamazlık derecesindeki kararlılığına şahit oluyoruz izlerken. adaylar arasında yer yer ağızlar bozuluyor, yıldırma politikası uygulanıyor, duygu sömürüleri yapılıyor ve daha bir sürü şey.
oynanan son hedef oyununda erkek adayımız kadın adayımızı görevi bu olduğu için yaşadığı trajediyi kullanarak ağlatıyor ve oyunu kazandığını zannediyoruz taa ki başrolümüz haricindeki 3 kişininde aslında insan kaynakları departmanında görevli psikolog olduğunu öğrenene kadar...
evet bu tür ters köşelerle sıkça karşılaştım izlerken ve evet hep o ters köşe gelmeden önce sezdim ama bu durum heyecanımı kaybetmeme yetmedi. oyunculuklar son derece doğal ve gerçekçi derece saçma, zaten karakterlerimizden biri oyun esnasında tam olarakta bunu söylüyor aslında "bu kadar saçma olduğuna göre gerçektir, ancak gerçek hayat bu kadar saçma olabilir."
son dönemeçte yediğimiz son ters köşe ise tüm kurgulanan oyunun aslında adayımızın araştırılmış geçmişinden alıntılanmış ve gerçekten yaşadığı olaylar olduğunu öğreniyoruz.
ve evet yine öğreniyoruz ki adayımız baştan sona kendine biçtiği sahte bir kişilik ile yürütmüş oyun boyunca işlerini.
açıkçası 4 bölüm süresince 'ulan bu nasıl bi insan! ' dediğim adam nihayetinde iyi, zaafları olan, incinmiş ve sevilesi biri çıkıyor. ancak bu işi almasına yetmiyor tabi ki. asıl mesaj şimdi geliyor.
psikologlardan biri adayımızı işe alamayacaklarını açıklarken şu cümleyi kuruyor;
"biz or.... çocuğuna benzeyen iyi bi adam aramıyoruz, bizim iyi bi adama benzeyen or.... çocuğuna ihtiyacımız var."
hah işte aynen böyle yürüyor işler! dedim tabii. iyiler bu yüzden kazanamıyor da dedim iç çekerek ve serkan keskin'le aynı anda yaktım sigaramı. dur bi dakika. biz kadınlarda bunu yapmıyor muyuz farkında olmadan? neyse bunu sonra konuşuruz.
dizi güzel, tavsiye ederim. dijital platformlarda bu denli kaliteli işler görmek ayrıca güzel. serkan keskin'in yapmış olması da apayrıca ballı lokma tatlısı.
içerik ve dizi sonu müziği şöyle, klibi izlemenizi de tavsiye ederim.
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
zor paklanır sözlük gusül gerek
yeni gelen yazarlara usul gerek
bu kaosu durdurmaya
aklı selim moderator gerek
yeni gelen yazarlara usul gerek
bu kaosu durdurmaya
aklı selim moderator gerek
devamını gör...
yazarların bugünkü mutsuzluk sebebi
yarın finaller başlıyor çünkü.
devamını gör...
para mutluluğu satın almaz
"... ancak mutluluğa giden yolda kullanışlı bir araç olabilir." şeklinde devam ettiğinde mantıklı bir hâl alabilecek düşünce.
devamını gör...
vision after the sermon
vision after the sermon (jacob wrestling with the angel), vaazdan sonraki hayal/görüntü (yakup melek ile güreşiyor) fransız sanatçı paul gauguin tarafından 1888 yılında tamamlanmış bir yağlı boya resmidir. edinburgh'da, iskoçya ulusal galerisi'nde bulunan resim incil'de yer alan bir sahneyi tasvir etmektedir. fakat bunu dolaylı bir şekilde, kilisedeki vaazdan çıkan kadınlar gördüğü bir şekilde betimliyor.
eugène henri paul gauguin, 7 haziran 1848, paris - 8 mayıs 1903 tarihleri arasında yaşamış post-empresyonist bir fransız ressamdı. fakat ismi sembolizm için de önem arz ediyordu. pissarro, paul cézanne, vincent van gogh gibi ressamlar ile çalışmalar yapmış, şehirden şehre ve ülkeden ülkeye gezmiş bir sanatçıdır. fakat değeri ölümünden sonra anlaşılanlardan biridir.
paul, yaklaşık 1888 yılına kadar empresyonist bir tarzda resimlerini yapıyordu. fakat zamanla izlenimciliğin, içindeki ilgiyi tatmin etmediğini hissetti. 1888 yılında brittany'de, gelecekte ismi synthetism ile de anılacak, japon baskılarından etkilenen basitleştirilmiş bir tarzda resim yapan émile bernard ile tanıştı. bernard'ın örneğini geliştirerek vision after the sermon resmini çizen gauguin, bir 19. yüzyıl sanat akımı olacak synthetism'in eserlerinden birini vermiş oldu. (synthetism, 1800'lü yıllarda paul gauguin, émile bernard, louis anquetin gibi sanatçıların, resimlerini empresyonizmden (izlenimcilik) ayıran bir resim tekniğiydi.)
gelelim tabloya, ilk sembolist eserlerden görülen bu tabloda gauguin kırmızı bir zemin ile geleneksel natüralist çizgilerden eserini ayırmıştı. olayı izleyen rahibelerde de normalde görmeyi beklediğimiz tonlama ve gölge değişimleri yerini düz sert çizgilere bırakmıştı. yumuşak geçişler yoktu. formları bozdu, çizgileri abarttı. bir renk derinliğinden bahsedemiyorduk. resimdeki soyutluk, sembolizme kayıyordu. ortada bulunan ve sahneye çapraz şekilde eklenmiş ağaç, gerçek ve hayali birbirinden ayırıyordu.
görsel biçimlendirmelerdeki japon sanatının etkisi de görülmekteydi. gauguin'in eserlerindeki bu etkiye dikkat çeken kişi emile bernard'dı. van gogh'un, hiroshige'den etkilenerek yaptığı ağaç resmine ve o resimdeki kırmızı kullanımına dikkat çekti. hokusai’nin güreşen sumo güreşçilerinden bahsetti. vision after the sermon'daki japon etkisine böyle değinmişti. (bkz: japonizm)
bunun dışında beyaz, siyah, kırmızı gibi renkler kullanılmıştır. kırmızı, en baskın ve mücadeleye güç veren renktir. böylelikle renkler duyguların bir dışavurumu olabilir ve sadece sahneyi tanımlamakla kalmayıp duyguların mistik havasını veririler. gerçeğin ve hayalin tek bir düzlemde birleştiği bu eserde japon kaynaklı bir ağaç ile ikiye ayrılan bu resim, ressamın sanatçılar arasındaki yerini değiştirmişti. çoğu kimse onu yeni bir sembolist akımın lideri olarak görmeye başlamıştı. fakat bu resim kesinlikle paul'un izlenimcilikten kopuşunu belirtiyordu. natüralizm'den kopan ve sembolizm ile ilişkilendirilecek, hayalden beslenen ''sentetik'' bir tarza hareketini gösteriyordu belki de.
bu tablo ile ilgili ilgi çekici bir diğer detay da gauguin'in tabloyuvan gogh'a anlattığı bir mektubu olmasıdır. gelin bir de tabloyu, ressamından dinleyelim:
''ı’ve just done a religious painting, very badly done, but which was interesting to do, and which ı like. ı wanted to give it to the church at pont-aven. they don’t want it, of course. breton women, grouped together, are praying; costumes very intense black. the yellow-white bonnets very luminous. the two bonnets on the right are like monstrous helmets. an apple tree goes across the canvas: dark purple, and the foliage drawn in masses like emerald green clouds, with yellow-green interstices of sunlight. the earth (pure vermilion). at the church it goes down and becomes red brown. the angel is dressed in violent ultramarine blue, and jacob in bottle green. the angel’s wings pure no. chrome yellow. the angel’s hair no. chrome, and the feet flesh-orange. ı believe ı’ve achieved a great rustic and superstitious simplicity in the figures. the whole very severe. the cow under the tree is tiny by comparison with reality, and is prancing. for me, the landscape and the wrestling exist only in the imagination of the people at prayer after the sermon; that’s why there’s a contrast between the real people and the wrestling in its landscape, not real and out of proportion.''
''bir grup bretonlu kadın, yoğun siyah elbiseler ve çok parlak sarı beyaz şapkaları içinde dua ediyorlar. sağdaki iki şapka tuhaf kasklar gibi, tuvalin içinden koyu mor bir elma ağacı geçiyor ve yapraklar zümrüt yeşili bulutlar gibi kütleler halinde güneşli sarı-yeşil yarığa çekiliyorlar. zemin saf kızıl. kilisede renk zayıflıyor, kızıl kahve oluyor. melek koyu deniz mavisi yakup ise cam yeşili giyinmiş. meleğin kanatları saf krom sarısı, saçları krom ve ayakları turuncu. renklerde sanırım çok sade, rüstik ve batıl seçimler yaptım; hepsi çok şiddetli. ağacın aşağısındaki inek gerçeğe kıyasla ufak. bana göre bu resimdeki manzara ve güreş sadece vaazdan sonra dua eden insanların zihinlerinde var. bu yüzden doğal insanlar ve doğaüstü orantısız bir manzaradaki güreş maçı arasında bir zıtlık var.''
kaynakça ve daha fazlası: painting-planet.com, sanatabasla.com, sanatlaart.com -mektubun çevirisi direkt-, wikipedia - vision after the sermon, metmuseum.org, artble.com, wikipedia - paul gauguin, youtube.com -tablo hakkında khanacamdyturkce kanalının bir videosu-, vangoghletters.org - mektubun orijinal hali -, gerçekten bilmeniz gereken 50 sanat fikri, susie hodge
eugène henri paul gauguin, 7 haziran 1848, paris - 8 mayıs 1903 tarihleri arasında yaşamış post-empresyonist bir fransız ressamdı. fakat ismi sembolizm için de önem arz ediyordu. pissarro, paul cézanne, vincent van gogh gibi ressamlar ile çalışmalar yapmış, şehirden şehre ve ülkeden ülkeye gezmiş bir sanatçıdır. fakat değeri ölümünden sonra anlaşılanlardan biridir.
paul, yaklaşık 1888 yılına kadar empresyonist bir tarzda resimlerini yapıyordu. fakat zamanla izlenimciliğin, içindeki ilgiyi tatmin etmediğini hissetti. 1888 yılında brittany'de, gelecekte ismi synthetism ile de anılacak, japon baskılarından etkilenen basitleştirilmiş bir tarzda resim yapan émile bernard ile tanıştı. bernard'ın örneğini geliştirerek vision after the sermon resmini çizen gauguin, bir 19. yüzyıl sanat akımı olacak synthetism'in eserlerinden birini vermiş oldu. (synthetism, 1800'lü yıllarda paul gauguin, émile bernard, louis anquetin gibi sanatçıların, resimlerini empresyonizmden (izlenimcilik) ayıran bir resim tekniğiydi.)
gelelim tabloya, ilk sembolist eserlerden görülen bu tabloda gauguin kırmızı bir zemin ile geleneksel natüralist çizgilerden eserini ayırmıştı. olayı izleyen rahibelerde de normalde görmeyi beklediğimiz tonlama ve gölge değişimleri yerini düz sert çizgilere bırakmıştı. yumuşak geçişler yoktu. formları bozdu, çizgileri abarttı. bir renk derinliğinden bahsedemiyorduk. resimdeki soyutluk, sembolizme kayıyordu. ortada bulunan ve sahneye çapraz şekilde eklenmiş ağaç, gerçek ve hayali birbirinden ayırıyordu.
görsel biçimlendirmelerdeki japon sanatının etkisi de görülmekteydi. gauguin'in eserlerindeki bu etkiye dikkat çeken kişi emile bernard'dı. van gogh'un, hiroshige'den etkilenerek yaptığı ağaç resmine ve o resimdeki kırmızı kullanımına dikkat çekti. hokusai’nin güreşen sumo güreşçilerinden bahsetti. vision after the sermon'daki japon etkisine böyle değinmişti. (bkz: japonizm)
bunun dışında beyaz, siyah, kırmızı gibi renkler kullanılmıştır. kırmızı, en baskın ve mücadeleye güç veren renktir. böylelikle renkler duyguların bir dışavurumu olabilir ve sadece sahneyi tanımlamakla kalmayıp duyguların mistik havasını veririler. gerçeğin ve hayalin tek bir düzlemde birleştiği bu eserde japon kaynaklı bir ağaç ile ikiye ayrılan bu resim, ressamın sanatçılar arasındaki yerini değiştirmişti. çoğu kimse onu yeni bir sembolist akımın lideri olarak görmeye başlamıştı. fakat bu resim kesinlikle paul'un izlenimcilikten kopuşunu belirtiyordu. natüralizm'den kopan ve sembolizm ile ilişkilendirilecek, hayalden beslenen ''sentetik'' bir tarza hareketini gösteriyordu belki de.
bu tablo ile ilgili ilgi çekici bir diğer detay da gauguin'in tabloyuvan gogh'a anlattığı bir mektubu olmasıdır. gelin bir de tabloyu, ressamından dinleyelim:
''ı’ve just done a religious painting, very badly done, but which was interesting to do, and which ı like. ı wanted to give it to the church at pont-aven. they don’t want it, of course. breton women, grouped together, are praying; costumes very intense black. the yellow-white bonnets very luminous. the two bonnets on the right are like monstrous helmets. an apple tree goes across the canvas: dark purple, and the foliage drawn in masses like emerald green clouds, with yellow-green interstices of sunlight. the earth (pure vermilion). at the church it goes down and becomes red brown. the angel is dressed in violent ultramarine blue, and jacob in bottle green. the angel’s wings pure no. chrome yellow. the angel’s hair no. chrome, and the feet flesh-orange. ı believe ı’ve achieved a great rustic and superstitious simplicity in the figures. the whole very severe. the cow under the tree is tiny by comparison with reality, and is prancing. for me, the landscape and the wrestling exist only in the imagination of the people at prayer after the sermon; that’s why there’s a contrast between the real people and the wrestling in its landscape, not real and out of proportion.''
''bir grup bretonlu kadın, yoğun siyah elbiseler ve çok parlak sarı beyaz şapkaları içinde dua ediyorlar. sağdaki iki şapka tuhaf kasklar gibi, tuvalin içinden koyu mor bir elma ağacı geçiyor ve yapraklar zümrüt yeşili bulutlar gibi kütleler halinde güneşli sarı-yeşil yarığa çekiliyorlar. zemin saf kızıl. kilisede renk zayıflıyor, kızıl kahve oluyor. melek koyu deniz mavisi yakup ise cam yeşili giyinmiş. meleğin kanatları saf krom sarısı, saçları krom ve ayakları turuncu. renklerde sanırım çok sade, rüstik ve batıl seçimler yaptım; hepsi çok şiddetli. ağacın aşağısındaki inek gerçeğe kıyasla ufak. bana göre bu resimdeki manzara ve güreş sadece vaazdan sonra dua eden insanların zihinlerinde var. bu yüzden doğal insanlar ve doğaüstü orantısız bir manzaradaki güreş maçı arasında bir zıtlık var.''
kaynakça ve daha fazlası: painting-planet.com, sanatabasla.com, sanatlaart.com -mektubun çevirisi direkt-, wikipedia - vision after the sermon, metmuseum.org, artble.com, wikipedia - paul gauguin, youtube.com -tablo hakkında khanacamdyturkce kanalının bir videosu-, vangoghletters.org - mektubun orijinal hali -, gerçekten bilmeniz gereken 50 sanat fikri, susie hodge
devamını gör...
el nino
2-7 senelik peryotlarla dünyanın extrem hava olayları ile sarsılması durumudur.
17 yy'da ispanyol balıkçılar, noel zamanı suyun aşırı ısındığını ve balıkların soğuk bölgelere göç ettiğini farketmişler.
ortada balıkta kalmamış alıkta... isa çocuk şerefine bu olaya el-nino demişler.
bu bir iklim arkadaşlar. belli bir peryotta gerçekleşiyor.
güney pasifik okyanusu extrem şekilde ısınıyor. pasifikte ısınan bu güney akıntıları doğru pasifike doğru bir akış oluşturuyor.
bu extrem durum boyunca dünya'da atmosfer, sıcaklıklık , rüzgarlar, nem miktarı, ve okyanus akıntılarında değişiklik oluyor.
el nino'un olmadığı normal zamanlarda,doğudan batıya esen elize rüzgarları sıcak suyu pasifiğin batısına itiyor, pasifiğin doğusunda derinlerde bulunan soğuk suyun ise yukarı çıkmasını sağlıyor.
işte el nino zamanı, bu akışı sağlayacak rüzgar kesiliyor ve batıya gelen sıcak su, pasifiğin yüzeyini kaplıyor. yaklaşık 1 derce artan okyanus sıcaklığı nemi etkiliyor. bu extrem durum, dünya'da atmosfer basıncı , sıcak, rüzgar, nem miktarı ve okyanus akıntıları gibi olayların değişmesine neden oluyor.
ani sıcaklık değişimleri, ani yağışların artmasına veya kuraklığın oluşmasına neden olur. anormal yağış alan bazı yerlerde, sivrisinek üremesine ortam sağlanır. kuraklıkta ise, var olan akarsuların çekilmesine bu durumda sivrisineklerin daha iyi yumurtlamasına olanak sağlayan yerlerin oluşmasına neden olur. buda salgın hastalıkların artmasına neden olur.
rüzgarların şiddetinin artması üreyen bu sivrisineklerin, rüzgarın etkisiyle uzaklara gitmesine neden olur. hastalıklar daha da yayılır.
birinci fotoda normal durum, ikinci fotoda ise el nino dönemindeki pasifik sıcaklığı verilmiştir.
1 normal durum:
''
''
2 durum el-nino durumu:
''
''
17 yy'da ispanyol balıkçılar, noel zamanı suyun aşırı ısındığını ve balıkların soğuk bölgelere göç ettiğini farketmişler.
ortada balıkta kalmamış alıkta... isa çocuk şerefine bu olaya el-nino demişler.
bu bir iklim arkadaşlar. belli bir peryotta gerçekleşiyor.
güney pasifik okyanusu extrem şekilde ısınıyor. pasifikte ısınan bu güney akıntıları doğru pasifike doğru bir akış oluşturuyor.
bu extrem durum boyunca dünya'da atmosfer, sıcaklıklık , rüzgarlar, nem miktarı, ve okyanus akıntılarında değişiklik oluyor.
el nino'un olmadığı normal zamanlarda,doğudan batıya esen elize rüzgarları sıcak suyu pasifiğin batısına itiyor, pasifiğin doğusunda derinlerde bulunan soğuk suyun ise yukarı çıkmasını sağlıyor.
işte el nino zamanı, bu akışı sağlayacak rüzgar kesiliyor ve batıya gelen sıcak su, pasifiğin yüzeyini kaplıyor. yaklaşık 1 derce artan okyanus sıcaklığı nemi etkiliyor. bu extrem durum, dünya'da atmosfer basıncı , sıcak, rüzgar, nem miktarı ve okyanus akıntıları gibi olayların değişmesine neden oluyor.
ani sıcaklık değişimleri, ani yağışların artmasına veya kuraklığın oluşmasına neden olur. anormal yağış alan bazı yerlerde, sivrisinek üremesine ortam sağlanır. kuraklıkta ise, var olan akarsuların çekilmesine bu durumda sivrisineklerin daha iyi yumurtlamasına olanak sağlayan yerlerin oluşmasına neden olur. buda salgın hastalıkların artmasına neden olur.
rüzgarların şiddetinin artması üreyen bu sivrisineklerin, rüzgarın etkisiyle uzaklara gitmesine neden olur. hastalıklar daha da yayılır.
birinci fotoda normal durum, ikinci fotoda ise el nino dönemindeki pasifik sıcaklığı verilmiştir.
1 normal durum:
''
2 durum el-nino durumu:
''
devamını gör...
metamfetamin
halk arasında kristal, ateş buz, met gibi isimlerle de bilinen metamfetamin, kuvvetli bağımlılık yapıcı etkisi olan renksiz ve kokusuz bir maddedir. burundan çekilebilir, ağız yoluyla alınabilir ve damar yoluyla kullanılabilir. metamfetaminin kısa/uzun süreli kullanımı dolaşım, solunum, nörolojik sorunlarla birlikte anksiyete, saldırganlık ve depresyon gibi birçok ruh sağlığı sorununa neden olmaktadır.
detay
......................
kullanmayalım, çevremizde kullanan varsa uyaralım ve bırakması için gerekli yönlendirmeleri yapalım.
detay
......................
kullanmayalım, çevremizde kullanan varsa uyaralım ve bırakması için gerekli yönlendirmeleri yapalım.
devamını gör...
adana dürüm
dürümün en acılı ve lezzetli hali . salaş yerlerde yapılanı nedense ayrı lezzetli oluyor .
devamını gör...
sevgiliyi butik otele götürmek
(bkz: feridun abi daha erken ama)
devamını gör...
türkçülük
türkçülük dediğimiz düşünce/ideoloji iki ayrı kola ayrılıyor;
1- ziya gökalp türkçülüğü
2- hüseyin nihal atsız türkçülüğü.
ziya gökalp türkçülüğü, türk olmasa bile kendini türk gören her insanın benimseyebileceği ve türk kimliği altında tanımlandığını savunan bir düşüncedir. ulu önder mustafa kemal atatürk, ziya gökalp’i kendisinin fikir babası olduğunu belirtmiştir ve en büyük kanıtı ise “ne mutlu türk’üm diyene!” sözüdür.
hüseyin nihal atsız’ın türkçülüğü ise ırkçılık üzerine kurulmuş kafatasçı bir düşüncedir. birleştiricilikten çok ötekileştirmeye dayalıdır. atsız’ın çevresinde yeni tanıştığı insanlarla konuşmadan önce kafatası ölçümü yaptığı birçok kişi tarafından biliniyor. atsız’ın, oğlu yağmur atsız’a yazdığı vasiyetinde tek tek etnik ırkları sayıp neredeyse tüm birleşmiş milletleri düşman ilan etmiştir.
1- ziya gökalp türkçülüğü
2- hüseyin nihal atsız türkçülüğü.
ziya gökalp türkçülüğü, türk olmasa bile kendini türk gören her insanın benimseyebileceği ve türk kimliği altında tanımlandığını savunan bir düşüncedir. ulu önder mustafa kemal atatürk, ziya gökalp’i kendisinin fikir babası olduğunu belirtmiştir ve en büyük kanıtı ise “ne mutlu türk’üm diyene!” sözüdür.
hüseyin nihal atsız’ın türkçülüğü ise ırkçılık üzerine kurulmuş kafatasçı bir düşüncedir. birleştiricilikten çok ötekileştirmeye dayalıdır. atsız’ın çevresinde yeni tanıştığı insanlarla konuşmadan önce kafatası ölçümü yaptığı birçok kişi tarafından biliniyor. atsız’ın, oğlu yağmur atsız’a yazdığı vasiyetinde tek tek etnik ırkları sayıp neredeyse tüm birleşmiş milletleri düşman ilan etmiştir.
devamını gör...