la vie en rose
ilk defa how i met your mother da anneden dinlemiştim, hala açıp ara ara dinlerim.
devamını gör...
kayıp zamanın izinde
kayıp zamanın izinde ya da orijinal ismi ile à la recherche du temps perdu, marcel proust tarafından ömrünün büyük bir kısmını ayırarak yazdığı bir eserdir. kendisi bu işe koyulduğunda sayfalara aktardığı cümlelerin, edebiyatın kilometre taşlarından birine dönüşeceğini biliyor muydu emin değilim fakat bu yedi ciltlik devasa eser her kelimesine kadar incelenmeyi hak ediyor. bir eseri incelemeden önce yazıldığı şartları ve yazarın iç dünyasını bilmekte fayda var . proust, çalkantılı bir zamanda doğdu ve hastalığından ötürü sıkıntılı bir hayat sürdü; bu hastalıktan ötürü zamanını geçirdiği yerlerin izlerini à la recherche du temps perdu'da sıkça görüyoruz. yüzbaşı dreyfus'un haksız yere suçlanması sürecinde , dreyfus davasının haklı tarafında yer aldı ve bu süreç onun karakterinin oturmasında büyük önem oynadı. dreyfus olayının izlerini 3.cilt olan le côté de guermantes'ta uzun uzun anlatmaktan kaçınmamıştır zaten.
kendisinin eşcinsel olduğunu ve eserlerine de bunu uzun uzadıya yansıttığını bilmekte fayda var , çünkü onu anlamazsak eserlerini anlamak mümkün olmayacaktır. 4.cilt olan sodome et gomorrhe'de eşcinsellik üzerine uzun ve derin incelemeler mevcut. ailesinde üst üste yaşadığı kayıpların etkilerini ise son ana kadar görmemiz mümkün olmuyor.
proust'u bir nebze anladığımızı düşünürsek eğer, gelelim edebiyatın yapı taşlarından biri haline gelmiş olan eseri à la recherche du temps perdu'ya . eser uzun ve yorucu cümlelerden oluşsa bile üstün betimlemeleri ile insanı kolundan tutarak kitabın içine çekmiş proust. aşk, hatırlamak,roman ve romancı ilişkisi, felsefe ve daha bir çok konuda altı dolu çıkarımların , aforizmaların ve derin anlamların olduğu uzun bir şiir okumak gibi hissettiriyor eser. adını koyamadığınız düşüncelerinizin bir şekilde burada betimlendiğini görüp keyiflenmemek elde değil. balzac ve bergson'un parmak izleri eserin her yanında görünüyor. taraflı bir bakış açısı olsa bile proust her açıdan dönemine ayna tutmuş. eseri orijinal dilinde okuyabilmek için fransızcaya hakim olmak gerek ama roza hakmen üstün bir iş çıkarmış. okumayı planlıyorsanız roza hakmen çevirsinden şaşmayın.yedi ciltten oluşan eserin her bölümü için bir kaç alıntı bırakma niyetindeyim.
--- alıntı ---
du côté de chez swann ( swann'ların tarafı)
geçmişi hatırlama gayretimiz nafile, zihnimizin bütün çabaları boşunadır. geçmiş zihnin hakimiyet alanının, kavrayış gücünün dışında bir yerde, hiç ihtimal vermediğimiz bir nesnenin (bu nesnenin bize yaşatacak duygunun) içinde gizlidir. bu nesneye ölmeden önce rastlayıp rastlamamamız ise tesadüfe bağlıdır.
s.44
comme les hommes primitifs dont les sens étaient plus puissants que les nôtres, elle discernait immédiatement, à des signes insaisissables pour nous, toute vérité que nous voulions lui cacher.
p.17
à l'ombre des jeunes filles en fleurs (çiçek açmış genç kızların gölgesinde)
hayat, seven insanların daima bekleyebileceği mucizelerle doludur. (...) zaten hayatta ve hayatın çelişen durumlarındaki bütün aşka ilişkin olaylarda, en iyisi anlamaya çalışmamaktır; çünkü nasılsa acımasız ve beklenmedik olduklarından, mantık kurallarından çok sihirli kurallara göre belirlenir gibidirler.
s.67
la nature que nous faisons paraître dans la seconde partie de notre vie n'est pas toujours, si elle l'est souvent, notre nature première développée ou flétrie, grossie ou atténuée ; elle est quelquefois une nature inverse, un véritable vêtement retourné
p.42
le côté de guermantes (guermantes tarafı)
bir savaş alanı, yüz yıllar boyunca tek bir savaşın alanı olmamıştır, olmayacaktır. savaş alanı olmuşsa demek ki iyi bir savaş alanı olmasını sağlayan belirli coğrafi, jeolojik koşulları, hatta düşmanı engelleyecek kusurları ( mesela araziyi ikiye bölen bir nehir) içinde barındırmaktadır. bu yüzden savaş alanı olmuştur ve olacaktır da. herhangi bir oda resim atolyesi olmaz; herhangi bir yerde savaş alanı olmaz. bazı yerlerin kaderi savaş alanı olmaktır.
s.104
la vraie beauté est si particulière, si nouvelle, qu'on ne la reconnaît pas pour la beauté.
p.110
sodome et gomorrhe (sodom ve gomorra)
her gece yatağına külçe gibi yığılıp uyanıncaya, yataktan kalkıncaya kadar yaşamayan bir adam, uykuya ilişkin, büyük keşifler değilse de, en azından küçük yorumlar yapmayı aklından geçirebilir mi? uyuduğunun farkında bile değildir. uykuyu takdir edebilmek, bu karanlığı biraz aydınlatabilmek için, biraz uykusuzluk yararlıdır.
s.53
c'est de là que vient tout le mal: dieu est un homme.
la prisonnière ( mahpus)
...ama sevdiğimiz insanın uydurduğu öyküler bize acı çektirir ve bu yüzden de, yüzeysel bilgilerle oyalanacağımıza, insan doğasının derinine inmemize imkân verir. keder içimize işler ve sancılı bir merakla daha derinlere nüfuz etmeye zorlar bizi. buradan çıkan gerçekleri gizleme hakkını bulamayız kendimizde; bu yüzden de bu gerçekleri keşfetmiş, hiçliğe inanmış bir ateist, can çekişmekteyken, şanı şöhreti umursamadığı halde, son saatlerini, bu gerçekleri duyurmaya çalışarak harcar.
l'amour, dans l'anxiété douloureuse comme dans le désir heureux, est l'exigence d'un tout. ıl ne naît, il ne subsiste que si une partie reste à conquérir. on n'aime que ce qu'on ne possède pas tout entier.
p.67
albertine disparue (albertine kayıp)
ama zekamız ne kadar keskin olursa olsun, kalbimizde yer alan tek tek duyguları algılayamaz; çoğu zaman uçucu halde var olan duygularımız, onları ayrıştırabilecek bir olgu tarafından katılaştırılmadıkları sürece kendilerini belli etmezler.
s.10
on n'est que par ce qu'on possède, on ne possède que ce qui vous est réellement présent, et tant de nos souvenirs, de nos humeurs, de nos idées partent faire des voyages loin de nous-même, où nous les perdons de vue!
p.29
le temps retrouvé ( yakalanan zaman )
insanların anlattıklarını duymazdım, çünkü beni ilgilendiren, ne demek istedikleri değil, bunu nasıl söyledikleri, söyleyiş biçimlerinin ortaya koyduğu kişilikleri veya gülünçlükleriydi; daha doğrusu, beni asıl ilgilendiren şey, özel bir haz aldığım için daima araştırmalarımın özel hedefi olan, birden fazla kişiye özgü ortak özelliklerdi.
s.27
l'écrivain ne dit que par une habitude prise dans le langage insincère des préfaces et des dédicaces : " mon lecteur ". en réalité, chaque lecteur est, quand il lit, le propre lecteur de soi-même. l'ouvrage de l'écrivain n'est qu'une espèce d'instrument optique qu'il offre au lecteur afin de lui permettre de discerner ce que, sans ce livre, il n'eût peut-être pas vu en soi-même. la reconnaissance en soi-même, par le lecteur, de ce que dit le livre, est la preuve de la vérité de celui-ci, et vice versa, au moins dans une certaine mesure, la différence entre les deux textes pouvant souvent être imputée non à l'auteur mais au lecteur. l'auteur n'a pas à s'en offenser, mais au contraire à laisser la plus grande liberté au lecteur en lui disant : " regardez vous-même si vous voyez mieux avec ce verre-ci, avec celui-là, avec cet autre. "
--- alıntı ---
kendisinin eşcinsel olduğunu ve eserlerine de bunu uzun uzadıya yansıttığını bilmekte fayda var , çünkü onu anlamazsak eserlerini anlamak mümkün olmayacaktır. 4.cilt olan sodome et gomorrhe'de eşcinsellik üzerine uzun ve derin incelemeler mevcut. ailesinde üst üste yaşadığı kayıpların etkilerini ise son ana kadar görmemiz mümkün olmuyor.
proust'u bir nebze anladığımızı düşünürsek eğer, gelelim edebiyatın yapı taşlarından biri haline gelmiş olan eseri à la recherche du temps perdu'ya . eser uzun ve yorucu cümlelerden oluşsa bile üstün betimlemeleri ile insanı kolundan tutarak kitabın içine çekmiş proust. aşk, hatırlamak,roman ve romancı ilişkisi, felsefe ve daha bir çok konuda altı dolu çıkarımların , aforizmaların ve derin anlamların olduğu uzun bir şiir okumak gibi hissettiriyor eser. adını koyamadığınız düşüncelerinizin bir şekilde burada betimlendiğini görüp keyiflenmemek elde değil. balzac ve bergson'un parmak izleri eserin her yanında görünüyor. taraflı bir bakış açısı olsa bile proust her açıdan dönemine ayna tutmuş. eseri orijinal dilinde okuyabilmek için fransızcaya hakim olmak gerek ama roza hakmen üstün bir iş çıkarmış. okumayı planlıyorsanız roza hakmen çevirsinden şaşmayın.yedi ciltten oluşan eserin her bölümü için bir kaç alıntı bırakma niyetindeyim.
--- alıntı ---
du côté de chez swann ( swann'ların tarafı)
geçmişi hatırlama gayretimiz nafile, zihnimizin bütün çabaları boşunadır. geçmiş zihnin hakimiyet alanının, kavrayış gücünün dışında bir yerde, hiç ihtimal vermediğimiz bir nesnenin (bu nesnenin bize yaşatacak duygunun) içinde gizlidir. bu nesneye ölmeden önce rastlayıp rastlamamamız ise tesadüfe bağlıdır.
s.44
comme les hommes primitifs dont les sens étaient plus puissants que les nôtres, elle discernait immédiatement, à des signes insaisissables pour nous, toute vérité que nous voulions lui cacher.
p.17
à l'ombre des jeunes filles en fleurs (çiçek açmış genç kızların gölgesinde)
hayat, seven insanların daima bekleyebileceği mucizelerle doludur. (...) zaten hayatta ve hayatın çelişen durumlarındaki bütün aşka ilişkin olaylarda, en iyisi anlamaya çalışmamaktır; çünkü nasılsa acımasız ve beklenmedik olduklarından, mantık kurallarından çok sihirli kurallara göre belirlenir gibidirler.
s.67
la nature que nous faisons paraître dans la seconde partie de notre vie n'est pas toujours, si elle l'est souvent, notre nature première développée ou flétrie, grossie ou atténuée ; elle est quelquefois une nature inverse, un véritable vêtement retourné
p.42
le côté de guermantes (guermantes tarafı)
bir savaş alanı, yüz yıllar boyunca tek bir savaşın alanı olmamıştır, olmayacaktır. savaş alanı olmuşsa demek ki iyi bir savaş alanı olmasını sağlayan belirli coğrafi, jeolojik koşulları, hatta düşmanı engelleyecek kusurları ( mesela araziyi ikiye bölen bir nehir) içinde barındırmaktadır. bu yüzden savaş alanı olmuştur ve olacaktır da. herhangi bir oda resim atolyesi olmaz; herhangi bir yerde savaş alanı olmaz. bazı yerlerin kaderi savaş alanı olmaktır.
s.104
la vraie beauté est si particulière, si nouvelle, qu'on ne la reconnaît pas pour la beauté.
p.110
sodome et gomorrhe (sodom ve gomorra)
her gece yatağına külçe gibi yığılıp uyanıncaya, yataktan kalkıncaya kadar yaşamayan bir adam, uykuya ilişkin, büyük keşifler değilse de, en azından küçük yorumlar yapmayı aklından geçirebilir mi? uyuduğunun farkında bile değildir. uykuyu takdir edebilmek, bu karanlığı biraz aydınlatabilmek için, biraz uykusuzluk yararlıdır.
s.53
c'est de là que vient tout le mal: dieu est un homme.
la prisonnière ( mahpus)
...ama sevdiğimiz insanın uydurduğu öyküler bize acı çektirir ve bu yüzden de, yüzeysel bilgilerle oyalanacağımıza, insan doğasının derinine inmemize imkân verir. keder içimize işler ve sancılı bir merakla daha derinlere nüfuz etmeye zorlar bizi. buradan çıkan gerçekleri gizleme hakkını bulamayız kendimizde; bu yüzden de bu gerçekleri keşfetmiş, hiçliğe inanmış bir ateist, can çekişmekteyken, şanı şöhreti umursamadığı halde, son saatlerini, bu gerçekleri duyurmaya çalışarak harcar.
l'amour, dans l'anxiété douloureuse comme dans le désir heureux, est l'exigence d'un tout. ıl ne naît, il ne subsiste que si une partie reste à conquérir. on n'aime que ce qu'on ne possède pas tout entier.
p.67
albertine disparue (albertine kayıp)
ama zekamız ne kadar keskin olursa olsun, kalbimizde yer alan tek tek duyguları algılayamaz; çoğu zaman uçucu halde var olan duygularımız, onları ayrıştırabilecek bir olgu tarafından katılaştırılmadıkları sürece kendilerini belli etmezler.
s.10
on n'est que par ce qu'on possède, on ne possède que ce qui vous est réellement présent, et tant de nos souvenirs, de nos humeurs, de nos idées partent faire des voyages loin de nous-même, où nous les perdons de vue!
p.29
le temps retrouvé ( yakalanan zaman )
insanların anlattıklarını duymazdım, çünkü beni ilgilendiren, ne demek istedikleri değil, bunu nasıl söyledikleri, söyleyiş biçimlerinin ortaya koyduğu kişilikleri veya gülünçlükleriydi; daha doğrusu, beni asıl ilgilendiren şey, özel bir haz aldığım için daima araştırmalarımın özel hedefi olan, birden fazla kişiye özgü ortak özelliklerdi.
s.27
l'écrivain ne dit que par une habitude prise dans le langage insincère des préfaces et des dédicaces : " mon lecteur ". en réalité, chaque lecteur est, quand il lit, le propre lecteur de soi-même. l'ouvrage de l'écrivain n'est qu'une espèce d'instrument optique qu'il offre au lecteur afin de lui permettre de discerner ce que, sans ce livre, il n'eût peut-être pas vu en soi-même. la reconnaissance en soi-même, par le lecteur, de ce que dit le livre, est la preuve de la vérité de celui-ci, et vice versa, au moins dans une certaine mesure, la différence entre les deux textes pouvant souvent être imputée non à l'auteur mais au lecteur. l'auteur n'a pas à s'en offenser, mais au contraire à laisser la plus grande liberté au lecteur en lui disant : " regardez vous-même si vous voyez mieux avec ce verre-ci, avec celui-là, avec cet autre. "
--- alıntı ---
devamını gör...
kaza yapan çiftin üzerine su yerine rakı dökülmesi
haber beyaz tv’de yer aldığına göre yalandır.
velev ki doğru olsun, rakı etkili bir ağrı kesicidir.
hafif yaralı olan kazazedelerin, hafif ağrılarını almak için etkili bir yöntem izlenmiş.
yürekten teşekkür edeceklerine, şikayet ediyorlar.
insanlık bitmiş.
bu hikayede ziyan olan rakıya üzüldüm.
velev ki doğru olsun, rakı etkili bir ağrı kesicidir.
hafif yaralı olan kazazedelerin, hafif ağrılarını almak için etkili bir yöntem izlenmiş.
yürekten teşekkür edeceklerine, şikayet ediyorlar.
insanlık bitmiş.
bu hikayede ziyan olan rakıya üzüldüm.
devamını gör...
baz
lewis asit baz tanımına göre elektron çifti veren maddelere denir.
devamını gör...
yemek
resimag.com/p1/a0bae5b01cec.jpeg
devamını gör...
şükrü erbaş
"seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben."
devamını gör...
bim haftanın fantezi ürünleri kataloğu
bim kendini aştı. şaka falan sandım başlığı görünce, gerçekmiş . bu tarz ürünleri kadınlar buradan almaz sanırım? ya da kız arkadaşına gidip de buradan almazsın.
devamını gör...
dyna blaster
eskiden atari salonlarında kollu makinelerde oynanan bir oyundur.

öğrencilik yıllarımda okula gelip bizim 9 kişilik ekibimizden kimseyi okulda bulamadığım zaman nerde olduklarından adım gibi emin olurdum. hemen bir dolmuşa atlayıp hugo land’e gider ve bizim ekibi dyna blaster başında ellerinde jetonla beklerken bulurdum.

çok önemli bir oyundu bizim için. kimin oyunu ilk olarak bitireceği daha da önemliydi. spoiler olmayacaksa söyleyeyim ben oyunu bitirmeyi başaran üçüncü kişi olabilmiştim.
oyunun temel mantık çok basit: belirli noktalara bomba koyarak düşmanları yok etmeye çalışırken bir yandan da hayatta kalmanız gerekiyor. bir labirentin içinde çıkılan yolculuk elbette ki geçilen her turla biraz daha zorlaşırken oyun hızı da turdan tura artmaktadır. koyulan bombaların gücünü, menzilini doğru ayarlamak ve kendi koyduğunuz bombalarla ölmemek turlar ilerledikçe daha zor ama daha heyecanlı bir hal alacaktır.

oyunun bendeki hatırası çok büyük ve unutulmaz. oyun daha sonra bomberman adıyla atari oyunu ve bilgisayar oyunu olarak da tasarlandı ve o zamandan bu zamana hala tutkuyla oynamaya devam eden insanlar var.

öğrencilik yıllarımda okula gelip bizim 9 kişilik ekibimizden kimseyi okulda bulamadığım zaman nerde olduklarından adım gibi emin olurdum. hemen bir dolmuşa atlayıp hugo land’e gider ve bizim ekibi dyna blaster başında ellerinde jetonla beklerken bulurdum.

çok önemli bir oyundu bizim için. kimin oyunu ilk olarak bitireceği daha da önemliydi. spoiler olmayacaksa söyleyeyim ben oyunu bitirmeyi başaran üçüncü kişi olabilmiştim.
oyunun temel mantık çok basit: belirli noktalara bomba koyarak düşmanları yok etmeye çalışırken bir yandan da hayatta kalmanız gerekiyor. bir labirentin içinde çıkılan yolculuk elbette ki geçilen her turla biraz daha zorlaşırken oyun hızı da turdan tura artmaktadır. koyulan bombaların gücünü, menzilini doğru ayarlamak ve kendi koyduğunuz bombalarla ölmemek turlar ilerledikçe daha zor ama daha heyecanlı bir hal alacaktır.

oyunun bendeki hatırası çok büyük ve unutulmaz. oyun daha sonra bomberman adıyla atari oyunu ve bilgisayar oyunu olarak da tasarlandı ve o zamandan bu zamana hala tutkuyla oynamaya devam eden insanlar var.
devamını gör...
dasein
bir heideggeryen terim olarak dasein... kıtacılar tarafından yorumlandıkça yorumlanan, teist ve ateist felsefecilerin ucundan tutmaya çalıştıkları, heidegger hayattayken bile insanların net olarak konumlandıramadığı bir kavram. uğraşanlar kant'a kadar geri götürüyo bu kavramın tarihini ama böyle şeyler tamamen anakronik kanımca.
''being there''('burada'laşan varlık) olarak çevrilebilir. (bu tarz kelimelerin tercümeleri gerçekten çok problemli olmakta. varlık ve zaman kitabını okuyacaklar mümkünse aziz yardımlı çevirisi okusunlar) heidegger ''sein und zeit''* adlı kitabında batı metafiziğini ters çevirecek bir kavramı bize gösterir. modern felsefenin kurucu öğesi olan özne-nesne ayrımına, dolayısıyla epistemoloji-ontoloji ayrımına kuvvetli bi saldırıda bulunur. hatta hocası *husserl'ın fenomenolojisine de saldırır.* heidegger kendi dasein kavramını inşa ederken ilhamını frenz *brentano'nun, aristoteles'in metinlerinde geçen ''var olan'' kelimesine getirdiği farklı yaklaşımlardan alır.
bazıları için kabul etmek zor olsa da heidegger inançsız bi adamdı. kitaplarında ''kutsal olan''a pek çok atıf olması okur ve yorumcuları yanlış yönlendirse de, husserl'ın mantık araştırmaları kitabından çok etkilenmiş ve tanrısız bir dünyanın mümkün olabileceğine inanmıştı. heidegger'in dasein kavramını anlamak için bu kısım çok önemlidir kanımca. çünkü ben sartre'ın felsefesiyle heidegger felsefesi arasında pek bi fark görmüyorum.
varlık ve zaman'da bahsedilen dasein için öncelikli olarak bilinmesi gereken, dasein ile kastedilenin kozmoloji ve matematiğin uç noktalarında bulunan en 'ontolojik varlık' değil, gündelik varlıktır. pratik ilgiyle alakalı olandır. pratik ilgi, tefekkürden önce gelir ona göre. dünya kusursuz işleyen bir makine değildir. sürekli engel çıkartan ve bize ayak direyen şeylerle doludur. insan da tam bunun ortasında kalmıştır. heidegger okurlarına bu durumu yansıtmak ister. dasein böylesine bi mücadeleye 'fırlatılmışlık''tır aynı zamanda.
son olarak, heidegger das man kelimesini 'ben' *olarak karşılar. das man'ın belirli bir kimliği yoktur. das man hepimizizdir aslında. gaflete düştüğüm zamanlarda das man benim yerime karar alandır. düşünme edimindeki kusur, das man'ın bizim yerimize karar vermesini sağlar ki, heidegger'e göre sıradanlık budur. şayet ben das man'a karşı direneceksem, 'kendi' vicdanıma hesap verebilmem gerekir. dasein'de bu vicdanın sesi, hristiyan anlayışındaki gibi tanrı'dan gelmez, yine insanın kendisinden, varoluşun kaynağından gelir.
''being there''('burada'laşan varlık) olarak çevrilebilir. (bu tarz kelimelerin tercümeleri gerçekten çok problemli olmakta. varlık ve zaman kitabını okuyacaklar mümkünse aziz yardımlı çevirisi okusunlar) heidegger ''sein und zeit''* adlı kitabında batı metafiziğini ters çevirecek bir kavramı bize gösterir. modern felsefenin kurucu öğesi olan özne-nesne ayrımına, dolayısıyla epistemoloji-ontoloji ayrımına kuvvetli bi saldırıda bulunur. hatta hocası *husserl'ın fenomenolojisine de saldırır.* heidegger kendi dasein kavramını inşa ederken ilhamını frenz *brentano'nun, aristoteles'in metinlerinde geçen ''var olan'' kelimesine getirdiği farklı yaklaşımlardan alır.
bazıları için kabul etmek zor olsa da heidegger inançsız bi adamdı. kitaplarında ''kutsal olan''a pek çok atıf olması okur ve yorumcuları yanlış yönlendirse de, husserl'ın mantık araştırmaları kitabından çok etkilenmiş ve tanrısız bir dünyanın mümkün olabileceğine inanmıştı. heidegger'in dasein kavramını anlamak için bu kısım çok önemlidir kanımca. çünkü ben sartre'ın felsefesiyle heidegger felsefesi arasında pek bi fark görmüyorum.
varlık ve zaman'da bahsedilen dasein için öncelikli olarak bilinmesi gereken, dasein ile kastedilenin kozmoloji ve matematiğin uç noktalarında bulunan en 'ontolojik varlık' değil, gündelik varlıktır. pratik ilgiyle alakalı olandır. pratik ilgi, tefekkürden önce gelir ona göre. dünya kusursuz işleyen bir makine değildir. sürekli engel çıkartan ve bize ayak direyen şeylerle doludur. insan da tam bunun ortasında kalmıştır. heidegger okurlarına bu durumu yansıtmak ister. dasein böylesine bi mücadeleye 'fırlatılmışlık''tır aynı zamanda.
son olarak, heidegger das man kelimesini 'ben' *olarak karşılar. das man'ın belirli bir kimliği yoktur. das man hepimizizdir aslında. gaflete düştüğüm zamanlarda das man benim yerime karar alandır. düşünme edimindeki kusur, das man'ın bizim yerimize karar vermesini sağlar ki, heidegger'e göre sıradanlık budur. şayet ben das man'a karşı direneceksem, 'kendi' vicdanıma hesap verebilmem gerekir. dasein'de bu vicdanın sesi, hristiyan anlayışındaki gibi tanrı'dan gelmez, yine insanın kendisinden, varoluşun kaynağından gelir.
devamını gör...
direkt samimileşen insan
adam belki de direklerle samimi olmayı istiyor.
devamını gör...
yağmurdan kaçarken doluya tutulmak
“kaş yaparken göz çıkarmak” eşittir bu tabir.
beterin beterine erişme
beterin beterine erişme
devamını gör...
gördes
kendine özgü dokuma tekniğiyle bilinen, coğrafi tescilli el halıları ünlü olan manisa ilçesi.
devamını gör...
dünyayı kurtaracak formül
birçok ülke koronavirüs aşısı bulamadığı için ölümlerle boğuşurken patentin kaldırılması için ‘süper’ adım atıldı. aşı patentinin kaldırılmasına abd başkanı biden ve rusya devlet başkanı putin’den destek geldi. ab de ılımlı yaklaştı. patent kaldırılırsa daha fazla ülke aşı üretecek ve dünyada aşılama hızlanacak.

kaynak
devamını gör...
başkomser nevzat
en sevdiğim yazarlardan biri olan ''ahmet ümit''in efsane karakterini nick edinmiş çaylak arkadaşımızdır kendiler.
umarım güzel tanımlar girerek en kısa zamanda yazar olur.
umarım güzel tanımlar girerek en kısa zamanda yazar olur.
devamını gör...
lauterbrunnen
alpler içinde isviçre'nin bern kantonuna bağlı ınterlaken-oberhasli eyaletinde yer alan bir kasaba ama bence cennetin dünya üzerindeki hali gibi. nasıl olmasın öyle bir yer düşünün 72 şelale dökülüyor, hepimizin hayal dünyasından manzaralara sahip, çeşit çeşit dağ çiçekleri, şirin köyleri vs vs muazzam gidip görmek istediğim yerlerin başında geliyor. turlar vasıtasıyla uzun uzun yürüyüşlerle gezip -görmek için imkanlar dahilinde olanaklar mevcut. *
devamını gör...
normal sözlük - yedikule hayvan barınağı yardım kampanyası
yine güzel ve özel bir etkinlik olmuş, emeği geçenlere kocaman teşekkürler.
devamını gör...
23 mayıs 2021 sedat peker'in 7. videosu
uğur mumcu suikastinden bahsettiğinde gözlerim doldu.. bu ülkenin en temiz gazetecisini, pislikleri ortaya çıkartan, namussuzları ifşa eden adamını öldürdüler arkadaşlar.. arabasına koydukları bomba ile paramparça ettiler.. yıllar sonra gelen bu ifadeleri lütfen araştırsınlar, kanı yerde yeterince kaldı yiğidimiz aslanımızın..
devamını gör...


