1938 mudanya doğumlu gazeteci, yazar, tekke musikisi icracısı. galatasaray lisesi'nden mezun olmuştur. tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra evlerde devam eden tekke musikisi icralarına iştirak etmiş ve altın değerinde kayıtlar yapmıştır. cumhuriyet dönemi istanbul dinî hayatını en iyi bilenlerdendir. yönetim şekli değişmiştir fakat insanlar aynı benlikleriyle hayatını sürdürmüşlerdir ve özellikle istanbul için söylersek şahsî meclisler devam edegelmiştir. işte buralarda çokça bulunmuş bir kişi olması sebebiyle o muhiti derinlemesine tahlil etme şansına sahip olmuştur. kendi deyimiyle osmanlı -bakiyelerinin vefat etmesiyle- 1980de gerçekten bitmiştir. bugün, kemal tahir romanlarından fırlamış köylü dindarlığın ortalığı talan ettiği memlekette şehirli dindarlığın ne idüğünü kendisinin konuşmalarına, kayıtlarına bakarak anlayabiliriz. ayrıca bektaşi nefeslerini seslendirdiği kayıtları nefistir.
bunların yanında yine bir mecliste tesadüfen tanıştığı işgal dönemi ingiliz yüzbaşısı benneth ile ilgili bir kitap yazmıştır. bu benneth de epey ilgi çekici bir kişidir. işgal yıllarında galata mevlevihanesinde sema icralarına katılmış, orada gürciyev ile tanışmış, onun öğrencisi olmuş, mistikliğe meyletmiş hatta amerikada kendi ekolünü dahi oluşturmuştur. (ne kadar tuhaf hayatlar var.)
nezih uzel, 2012 yılında rah-ı hakka güzeran olmuştur, hak rahmet eyliye.
devamını gör...

üst edit: bu tanımda meja hakkında yazdığım kısım hatalı değerlendirmeler içermektedir. #760148
üst edit 2: aşağıda üstü kapalı eleştirdiğim bir yazar var, o eleştiri de biraz sert oldu ama sebepsiz yere yazmadım açıkçası...
biz eğleniyoruz yaa!
yaa ben sizin eğlencenizi yerim yaa! pek bi tatlışsınız!

bunlar olmasa biz neye güleceğiz?
espriler şakalar, zeka fışkırmaları falan.

yani sözlükte zaten küfür edilmiyor bu yazarlar sağ olsunlar sözlükteki o ciddiyeti alıp götürüyorlar. şöyle rahat bir nefes alıyoruz!

ne o öyle koca koca duyar kasmalar falan!

biz ciddi yazarlar; içimizde tuttuğumuz, bilinçaltımızdaki o düşünceleri dile getiremiyoruz. çünkü utanıyoruz!
ama onlar öyle mi aşmış kişilikler olarak bizim söyleyemediğimiz bir çok şeyi dile getirebiliyorlar. onlar gerçek anlamda özgürler!
bir çeşit amme hizmeti görüyorlar. nasıl böyle oldular acaba? bize de öğretseler keşke.

luciciğim bize bi kurs mu ayarlasan?
ilk ben katılırım.

ama belki de şöyle söylerler: troll olunmaz troll doğulur troll olmayan o....u çocuğudur!

dur ya yanlış oldu tribünde değilim di mi? hatlar karıştı. işte bunlar hep bilinçaltı! entellik işe yaramıyor işte!

hahahahahahhaahaaha! hiç güleceğim yoktu yaaa!

bu arkadaşlar troll kisvesi altında matah bir şey yaptıklarını zannediyorlar. evet evet zannediyorlar! koca bir zan!

oğlum alemin zekisi siz misiniz lan!

gören de ortalığı gülmekten kırıp geçiriyorsunuz sanır!

kimse de çıkıp demiyor ki aga bu ne!!!

tamam komik değiliz de neyin komik neyin bayağı olduğunu tayin edecek zekamız var çok şükür!!!

kim verdi size bu gazı!!!

meja, kusura bakma da himayene aldığın yazar şakanın dozunu ayarlayamayan biri! farkındasındır umarım. yazdığı tanımların bazısı nitelikli, güldürüyor. ekserisi sıradan.

canım senin durumun da böyle artık dikkate mi alırsın görmezden mi gelirsin orası senin bileceğin şey! ama şunu unutma verdikleri gaz seni uçurur!

gelelim daha önemli bir konuya sizin yüzünüzden bazı kaliteli yazarlar( içlerinde kadın yazarlar da var) sözlükten soğumuş durumdalar!

sizin gibi incir çekirdeğinin hacmini dolduramayacak yazarlar yaptıklarını komik bulabilir ama insan şu soruyu kendine sorar: acaba bir yanlışımız mı oldu ki yazarlar bizden sebep sözlüğü bırakıyor!!!

ama siz bu soruyu sorabilecek seviyede değilsiniz!

o yazarlar gittiler ya, hah tez zamanda klavyeniz kırılır inşallah!

moderasyon,
aklı başında yazarlarımız var biliyorsunuz değil mi? bu kadar yazar boş konuşuyor olamaz değil mi? iyi niyetinizin farkındayım ama durum iyi değil. kaliteli yazarlar sözlüğü terk ediyorlar. bunu görüp de bi şey olmaz demiyorsunuzdur herhalde



t: kabak tadı vermiş yazarlardır.
devamını gör...

gidip yüz yüze konuşmayı reddetmek. kesinlikle bu, insanlar problemlerini çözmek için ilgili kişiyle konuşmaktansa başkalarıyla konuşmayı tercih ediyor.
devamını gör...

oraları bize bi anlatsa dediğim yazar.
göremiyoruz bari dinleyelim.

hoş gelmiştir, ben de hoş gelmişimdir.
devamını gör...

iç sıkıntısının sebebi olmasından bin kat iyi olan durum.
devamını gör...

fıtrattır. onu ilgilendirir.
devamını gör...

şükür ki hiç kullanmadığım bir uygulamadır.

ben 'aşk radyosu' gibi bir şey zannederdim.
devamını gör...

ne demiş gabriel garcia marguez

"akıttığın göz yaşlarını silmek yerine, akmasına neden olanları sil hayatından."
devamını gör...

eng. adv.

ingilizcede bir zarf. "içtenliğimle, saygılarımla, sevgilerimle" anlamlarına gelir.

bir şarkıdan alıntı: "famous blue raincoat"

and jane came by with a lock of your hair.
ve jane senin bir tutam saçınla geldi.
she said that you gave it to her,
senin ona verdiğini söyledi,
that night that you planned to go clear.
temizlenmeyi planladığın gece.

sincerely, l. cohen
içtenliğimle, l. cohen
devamını gör...

türkünün hikayesini anlatıyorum: bakalım dom dom kurşunu neymiş?
aşık mahzuni şerif kahvede eline sazını alıp türkü söyler. 4 defa evi yakılan inatla evini onaran ve köyünü terketmeyen mahsuni'ye pusu kurarlar. domuz kurşunuyla kahveyi tararlar. (dom dom kurşunu buradan geliyor) mahsuni'yi hedef alan o kurşunlardan biri arkadaşı'nın tam kaşının ortasına isabet eder. kaşların arasından dom dom kurşunu değdi türkü böyle başlıyor. arkadaşı oracıkta ölüyor. mahsuni'ye yine acıklı bir hikaye bırakıyor.
türkü'de geçen hançer yarası değil dom dom kurşunu değdi sözüde hz. hasan'ın alnına vurulan hançerle öldürülmesine göndermedir.
ah bu türküler hareketli olanlarının altında bile hep bir keder var.
devamını gör...

bir adet beyin fırtınası.

zaten diş fırçalayan azınlık var onlar da soğusun.*
devamını gör...

16 eylül 1885 doğumlu, alman kökenli psikanalist.
freud ve jung okumalarım sonrası okuduğum için derinlemesine algılayabildim, ayrıca çok severim.

psikolojinin bütüncül boyutlarına derinlemesine çıkarımları var.
onun yöntem ve analizlerini okumak benim için her zaman çok keyifliydi.

ufuk açan bu değerli bilim kadınına saygıyla...
devamını gör...

megadeth şarkısıdır. neredeydim, hatırlamıyorum. yaşamın bir oyun olduğunu farkettim. ne kadar ciddiye aldıysam o kadar zorlaştı kuralları. bedelimin ne olduğunu bilemedim yaşamım gözlerimin önünden geçerken gördüm ki çok az şey başarabilmişim, esirgenmiş benden tüm istediklerim. bunları okurken, bilin ki dostlarım sizinle kalmayı çok isterdim. lütfen gülümseyin aklınıza geldiğimde. giden sadece bedenim.*
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

türkiye'de insanlara bile hayat hakkı tanınmıyor ki.
devamını gör...

ilk başta engellemek istediğim kişiler oldu hatta engelledim. sonra düşündüm ve dedim ki kendi kendime; niye engelliyorsun ki?

kaldırdım engelleri ve onları da okumaya devam ettim. okuyarak bilgi toplamak lazım. olur da birgün tartışma büyür ise atacağın taşları heybene biriktirmen gerekir. yoksa onu tanımadan nasıl taşlıyacaksın.

okuyun bütün görüşleri. engel çözüm değil.
devamını gör...

california'daki ölüm vadisi'nde bulunan ve kendiliğinden yer değiştiren taşlar.

uzun süre boyunca taşların nasıl olup da kendi kendine yer değiştirdiği anlaşılamamıştı. 2013'te yapılan bir çalışma ile konu aydınlandı. bölgeye bir hava istasyonu kuruldu. taşlara gps sistemleri takıldı. kameralar sürekli kayıt yaptı ve taşların nasıl yürüdüğü görüldü.

ölüm vadisi, mojave çölü'nde yer alır. biliyorsunuz ki çöllerde gündüz ve gece sıcaklıkları arasında büyük fark vardır. kamera kayıtlarında görünen durum şuydu: gece yağan yağmurlar, soğuk hava nedeniyle buz tutarak ince bir tabaka oluşturuyor. bu tabaka gündüz sıcaklığı altında eriyor. eriyememiş kısımlar, erimiş ve suya dönüşmüş kısımlar üzerinde eriyene dek sürüklenirken, önlerine gelen taşları da kendileriyle birlikte sürüklüyorlar. taşlar bu şekilde, gecede 60 metreyi bulan mesafelere kadar "yürüyor".

konuya ilişkin video

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sezen aksu’ya ait onu alma beni al şarkısında geçen söz.

bakınız efenim hikayeside vardır.

sezen aksu, 1991 yılında izmir'de keyif çatmak için gittiği bir pavyonda sahnede şarkı söyleyen genç bir kadın görür. kadının sesi sezen aksu'yu o kadar etkiler ki birkaç gün sonra kolundan tuttuğu gibi istanbul'a götürür yıldız tilbe'yi kendi evinde ağırlar ve ona şöhretin kapılarını aralar.

o dönem sezen aksu, 1994 yılında kaybettiğimiz genç ve başarılı besteci uzay heparı ile büyük bir aşk yaşamaktadır. yıldız tilbe ile biricik aşkı uzay heparı'yı sevişirken basar (yıldız tilbe, yakalanmadıklarını, olayı sezen aksu'ya kendisinin anlattığını iddia eder). yıldız tilbe'yi evinden kovar ve vokalistliğinden de çıkarır.

daha sonraları yıldız tilbe, her şey tadında programında sezen aksu ile kavgalarını şarkılarına taşıdıklarını anlattı. tilbenin söylediğine göre sezen aksu ''onu alma beni al'' şarkısını yıldız tilbe'ye ithafen yazmış. tilbe ise bu şarkıya ''ey'' şarkısı ile cevap vermiş. i

sezen ‘onu alma beni al' şarkısında "bak atının terkisine de atmış gözleri şaşı gelini/mor kaftanlara sarmış haspam odun gibi belini/ah verin elime de kırayım cadının derisi kara elini/seni gidi dilleri fitne fücur kıyametin gelsin" derken;

yıldız ‘ey' şarkısında aksu için, "içindeki nefret söner mi, artar mı/bedavaya satsan alan olmaz/ kendin olamadın ya koynuma onu ittin/yaptıkların hiçbir kitaba sığmaz/o çok toydu, ben çok genç" demiş.
devamını gör...

doğuştan olgunluk çağına kadar anlamanın ve davranışın gelişiminin incelenmesidir.
devamını gör...

değerli oldukları, dinlendikleri, ilgiyle kabul gördükleri hissiyatı oluşturur.
gördüklerini yapacakları için, siz konuştuğunuzda onlar da sizi can kulağıyla dinliyor olacak.
dinlenen bir çocuk duygularını çok güzel ifade etmeyi öğrenir. duygularını ifade etmeyi öğrenen bir çocuk ise, empati yapma becerisi kazanır. özgüven problemi yaşamaz. değersizlik hissi yaşamaz.
onu can kulağıyla dinleyecek öyle çok kişi var ki dışarda.'' çocuğum beni dinlemiyor, benimle konuşmuyor, odasına kapanmış çıkmıyor.'' diyorsunuz ya hani.. zamanında yeterince dinlenmemiş çocuklar, ergenlikte aile bağları pamuk ipliğine bağlı yaşıyor.

bazen çok konuşuyor, hep aynı şeyleri söylüyor ve bu hayat telaşının içinde çok bunalıyorken dinleyemiyoruz. ama genel manada çocuğunu can kulağıyla dinleyen, söylediklerini merak eden, önemseyen ve bundan keyif alan; onunla sohbet etmeyi sabırsızlıkla bekleyen, birlikte kikirdeyen ebeveynler olmamız dileğiyle..
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim