insanlarla tartışmaktan bıkmak
kendimde fark ettiğim durumdur. önceden karşımdaki insana uzun uzun anlatır fikrini değiştirmeye çalışırdım. savunduğum konuyu kanıtlamak için uğraşırdım ama artık gerçekten kimsenin sabrı kalmadı. o yüzden ya burda tanımlarımda ya da o konudaki fikrim sorulduğunda anlatıyorum kendimi. çünkü inanın çoğu insan fikrini değiştirmiyor hatta daha çok bağlanıyor.
devamını gör...
güne bir söz bırak
devamını gör...
kafa sözlük
sık sık gidilen butik kafe sıcaklığını hissettiğim platform.
devamını gör...
hemingway laneti
nesiller süren bir ve birçok benzer intihara neden olan lanettir.
birçok kafa sözlük yazarı yetmiş yılı aşkın süredir devam etmekte olan kennedy lanetine aşinadır. kennedy ailesinin üyeleri bir tanesinin kameralara yakalandığı suikastler ve bir tanesi çok yakın bir geçmişte meydana gelen kazalar sonucu hayatını kaybederken insanların aklına her seferinde aile üzerinde dolaşan laneti getirmiştir.
hemingway laneti de benzer bir aile dramıdır ama daha korkunçtur kennedy lanetinden. lanet hemingway’in dedesi ile başlar, kalıtsal bir sorun olduğunu düşündürecek şekilde de ernest hemingway’in babası ile devam eder.
belki de bu kendini gerçekleştiren kehanetin bir sonraki kurbanıdır büyük yazar. o da kendini bir av tüfeği ile öldürür. denir ki; ernest hemingway intihar etmedi, kendini öldürdü. çünkü hemingway onlarca hastalık ve yaralanmayla ölüme kafa tutmuştur hayatı boyunca. kendini öldürmesinin de isyankar ve felsefi bir yanı vardır.
bir gün bir şey olur ve her şey değişip mahvolur. büyük yazarın ölümü laneti sona erdirmez çünkü kalıtsal intihar kurgusu devam eder. erkek kardeşi, kız kardeşi, oğlu ve torunu da aynı yolu seçerek hayatları ve ölümleri üzerinde söz sahibi olurlar.
çanlar hemingway ailesi için çalmaya devam edecek mi acaba?
birçok kafa sözlük yazarı yetmiş yılı aşkın süredir devam etmekte olan kennedy lanetine aşinadır. kennedy ailesinin üyeleri bir tanesinin kameralara yakalandığı suikastler ve bir tanesi çok yakın bir geçmişte meydana gelen kazalar sonucu hayatını kaybederken insanların aklına her seferinde aile üzerinde dolaşan laneti getirmiştir.
hemingway laneti de benzer bir aile dramıdır ama daha korkunçtur kennedy lanetinden. lanet hemingway’in dedesi ile başlar, kalıtsal bir sorun olduğunu düşündürecek şekilde de ernest hemingway’in babası ile devam eder.
belki de bu kendini gerçekleştiren kehanetin bir sonraki kurbanıdır büyük yazar. o da kendini bir av tüfeği ile öldürür. denir ki; ernest hemingway intihar etmedi, kendini öldürdü. çünkü hemingway onlarca hastalık ve yaralanmayla ölüme kafa tutmuştur hayatı boyunca. kendini öldürmesinin de isyankar ve felsefi bir yanı vardır.
bir gün bir şey olur ve her şey değişip mahvolur. büyük yazarın ölümü laneti sona erdirmez çünkü kalıtsal intihar kurgusu devam eder. erkek kardeşi, kız kardeşi, oğlu ve torunu da aynı yolu seçerek hayatları ve ölümleri üzerinde söz sahibi olurlar.
çanlar hemingway ailesi için çalmaya devam edecek mi acaba?
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
canım,"dedim. "efendim," dedi.
"bak, çiçekler biz yokken solmuş," diye cevap verdim.
"yok, onlar biz gitmeden önce başlamıştı," demesiyle küçük yeşil saksı elimden hızla kayıp yere düştü. ikimiz de önce yere dağılmış kırık saksı parçalarının ortasında boylu boyunca uzanan boynundan kırılmış lübnan sümbülüne, sonra da birbirimizin yüzüne baktık.
"ah canım," dedim.
"onu söylemiştin, "dedi.
yüzündeki acı gülümseme hep var mıydı, yoksa o an radyodan gelen vurgusu yerinde bir şarkının sõzleri mi ya da akşam güneşinin yüzüne değdiği her noktayı eğip büken gölgeler bana oyun mu oynuyordu bilemezdim. sanki, her birinin görüntüsü önce parladı ardından ufacık bir pervanenin dansından düşüp söndü. zihnimde en gereksiz düşüncelerin arasında belki de en üzerinde düşünülmesi gerekenler arasında
sıradan bir hareketle kayboldu.
"unutmanın kolay bir yolu tedavi için sıcağa başvurmak olabilir," dedim.
şaşkınlıkla yüzüme baktı, sümbülün rengi o an ellerine yerleşti sandım. halbuki elindeki masayı kuruladığı toz bezini bana doğru uzatıp yerdeki kırık parçaları toplamaya girişmişti bile.
"üzülme," dedi ve "sıcak hakkında da düşünme. ben bir kaplıca ayarlayacağım, bir haftasonu gider kemiklerimiz ve unutacaklarımız hakkında yazarız olur biter. çay içelim ama kelimeler içerken işe yaramıyor da. "
"sümbül," dedim, "onu evimize getirmiştin."
"kırılmış," dedi, "unutmuştum."
telefon çaldı.
"yo, evde yalnızım, kimse yok," dedim karşıdakine. sümbülün yeri boştu.
"bak, çiçekler biz yokken solmuş," diye cevap verdim.
"yok, onlar biz gitmeden önce başlamıştı," demesiyle küçük yeşil saksı elimden hızla kayıp yere düştü. ikimiz de önce yere dağılmış kırık saksı parçalarının ortasında boylu boyunca uzanan boynundan kırılmış lübnan sümbülüne, sonra da birbirimizin yüzüne baktık.
"ah canım," dedim.
"onu söylemiştin, "dedi.
yüzündeki acı gülümseme hep var mıydı, yoksa o an radyodan gelen vurgusu yerinde bir şarkının sõzleri mi ya da akşam güneşinin yüzüne değdiği her noktayı eğip büken gölgeler bana oyun mu oynuyordu bilemezdim. sanki, her birinin görüntüsü önce parladı ardından ufacık bir pervanenin dansından düşüp söndü. zihnimde en gereksiz düşüncelerin arasında belki de en üzerinde düşünülmesi gerekenler arasında
sıradan bir hareketle kayboldu.
"unutmanın kolay bir yolu tedavi için sıcağa başvurmak olabilir," dedim.
şaşkınlıkla yüzüme baktı, sümbülün rengi o an ellerine yerleşti sandım. halbuki elindeki masayı kuruladığı toz bezini bana doğru uzatıp yerdeki kırık parçaları toplamaya girişmişti bile.
"üzülme," dedi ve "sıcak hakkında da düşünme. ben bir kaplıca ayarlayacağım, bir haftasonu gider kemiklerimiz ve unutacaklarımız hakkında yazarız olur biter. çay içelim ama kelimeler içerken işe yaramıyor da. "
"sümbül," dedim, "onu evimize getirmiştin."
"kırılmış," dedi, "unutmuştum."
telefon çaldı.
"yo, evde yalnızım, kimse yok," dedim karşıdakine. sümbülün yeri boştu.
devamını gör...
babama selam söyle
“karlı bir akşamdı ankara'da;
son kez elele yürümüştük,
bitmesin istediğimiz yola.
kısacık beraberliğimizin bütün anılarını sığdırmıştık.
yazarsın bana demiştin.
bende yazarım sana sık sık.
ağlıyordum....
sen görmeyesin diye kaldırmıyordum başımı.
elimi daha sıkı tuttun,
anlıyordun....
bu ayrılığa dayanmıyordu kalbim,
öğrettiğim çiçek adlarını unutma dedin,
kelebekleri kitap arasında kurutma,
sık sık fotoğraf çektir, yolla bana,
kitaplarım sana emanet,
incitme kimseyi, kin büyütme kalbinde...
beni bekle...
yol bitti, gidiyordun artık; gittin
sokakta gördüklerimi, filmlerdeki aktörleri sen sandım bir süre,
kin büyütmedim kalbimde söz vermiştim sana diye,
kitaplarını okudum, kelebeklerine dokunmadım,
öğrendiğim çiçek adlarına yenilerini ekledim,
en çok fesleğeni, çoban heybesini, akşam sefasını sevdim.
seni beklerken çok şey öğrendim,
yolunu gözlediğim, sevdiğim ilk adam...
nasıl olsa bulacaktır diye, her görüşümde aynı sesle seslendim
uçak, babama selam söyle!
beni kötü rüyalardan uyandıran sevdiğim ilk adam...
bir bilsen seni nasıl özledim...
kar yağıyor şimdi, otuz yaşım bitti,
kitapların bende, kelebekler gibi kar taneleri,
kendi yolumda yürürken hiç unutmadım o cümleyi;
selamını aldım babacığım,
kin büyütmedim kalbimde....
küçük kızının gözleri hala senin çiçeklerinde.
uçak, babama selam söyle!
uçak, babama selam söyle! “
iclal aydın şiiri.
son kez elele yürümüştük,
bitmesin istediğimiz yola.
kısacık beraberliğimizin bütün anılarını sığdırmıştık.
yazarsın bana demiştin.
bende yazarım sana sık sık.
ağlıyordum....
sen görmeyesin diye kaldırmıyordum başımı.
elimi daha sıkı tuttun,
anlıyordun....
bu ayrılığa dayanmıyordu kalbim,
öğrettiğim çiçek adlarını unutma dedin,
kelebekleri kitap arasında kurutma,
sık sık fotoğraf çektir, yolla bana,
kitaplarım sana emanet,
incitme kimseyi, kin büyütme kalbinde...
beni bekle...
yol bitti, gidiyordun artık; gittin
sokakta gördüklerimi, filmlerdeki aktörleri sen sandım bir süre,
kin büyütmedim kalbimde söz vermiştim sana diye,
kitaplarını okudum, kelebeklerine dokunmadım,
öğrendiğim çiçek adlarına yenilerini ekledim,
en çok fesleğeni, çoban heybesini, akşam sefasını sevdim.
seni beklerken çok şey öğrendim,
yolunu gözlediğim, sevdiğim ilk adam...
nasıl olsa bulacaktır diye, her görüşümde aynı sesle seslendim
uçak, babama selam söyle!
beni kötü rüyalardan uyandıran sevdiğim ilk adam...
bir bilsen seni nasıl özledim...
kar yağıyor şimdi, otuz yaşım bitti,
kitapların bende, kelebekler gibi kar taneleri,
kendi yolumda yürürken hiç unutmadım o cümleyi;
selamını aldım babacığım,
kin büyütmedim kalbimde....
küçük kızının gözleri hala senin çiçeklerinde.
uçak, babama selam söyle!
uçak, babama selam söyle! “
iclal aydın şiiri.
devamını gör...
aşık olamama sebepleri
aşıklık gönülden yapılması gereken bir sanat .
varsa yetenekleri, şöyle dizeleri yazıp karşılıklı atışabilecek gençler, aşık olsunlar.
" sen bir karasinek ben ise arı.
ellerin titriyor yüzün sapsarı
karşıma çıkınca diktin nalları.
mindere yapışmış tuşa benzersin."
"dinle bu sözümü kılıbık adam.
karşıma çıkınca olursun madam.
bilmem ki tipini nasıl anlatsam.
makyajla değişmiş kaşa benzersin. "
varsa yetenekleri, şöyle dizeleri yazıp karşılıklı atışabilecek gençler, aşık olsunlar.
" sen bir karasinek ben ise arı.
ellerin titriyor yüzün sapsarı
karşıma çıkınca diktin nalları.
mindere yapışmış tuşa benzersin."
"dinle bu sözümü kılıbık adam.
karşıma çıkınca olursun madam.
bilmem ki tipini nasıl anlatsam.
makyajla değişmiş kaşa benzersin. "
devamını gör...
özgür demirtaş'ın günde 3 uyuması
saat olması elzem açıklama. ama gün de olabilir şu cevapta sonra...
dipçe: başta başlık yanlış zannedip düzeltmek üzere geldim ama bastım kahkahayı.
dipçe: başta başlık yanlış zannedip düzeltmek üzere geldim ama bastım kahkahayı.
devamını gör...
çaylak tanımlarına seri beğeni atmak
bugün kazandığım alışkanlık.
edit: tabi ki okuyup güzel bulduğumu beğeniyorum, zaten amaç yazmaya teşvik etmek dostlar.
edit: tabi ki okuyup güzel bulduğumu beğeniyorum, zaten amaç yazmaya teşvik etmek dostlar.
devamını gör...
viyana
1913 yılında tarihe yön verecek olan beş adamın aynı anda yaşadığı şehirdir. aynı anda viyana' da bulundukları için acaba bir şekilde karşılaştılar mı, insan merak ediyor.
önce en masumundan bahsedeyim:
sigmund freud, avusturyalı, psikanalizmin kurucusu.
josip broz tito : hırvat asıllı yugoslav mareşal. ikinci dünya savaşında ülkesini işgal eden hitler ile mücadele etmiş, savaş sonunda yugoslavya devlet başkanı olmuş, ancak bu seferde ikinci dünya savaşında müttefiki olan josef stalin ile kanlı bıçaklı olmuş marksist-leninist görüşlere sahip devlet adamı.
lev troçki : lenin, joseph stalin ve troçki ekim devrimi sırasında ayrılmaz üçlüdür. lenin ölüp stalin iktidara gelince troçki yurtdışına kaçmak zorunda kalmış, ve meksika'da stalinin emri ile suikast sonucu öldürtülmüştür.
josef stalin : polonya' da sürgünken viyana' ya sonradan kanlı bıçaklı olacağı troçki' nin yanına gelmiştir. bir süre viyana' da birlikte yaşamışlar.
ve adolf hitler. aslen avusturya doğumlu olan, viyana' ya ressam olma rüyaları ile gelen ama açlıktan evsizler yurdunda kalan diktatör.
görüldüğü üzere hitler, stalin, troçki ve tito ileride hep birbirleri ile kanlı bıçaklı olacaklar.
keşke yukarıda saydığım beşinci kişi olan sigmund freud bunları kanepeye yatırıp çocukluklarına inseymiş.
önce en masumundan bahsedeyim:
sigmund freud, avusturyalı, psikanalizmin kurucusu.
josip broz tito : hırvat asıllı yugoslav mareşal. ikinci dünya savaşında ülkesini işgal eden hitler ile mücadele etmiş, savaş sonunda yugoslavya devlet başkanı olmuş, ancak bu seferde ikinci dünya savaşında müttefiki olan josef stalin ile kanlı bıçaklı olmuş marksist-leninist görüşlere sahip devlet adamı.
lev troçki : lenin, joseph stalin ve troçki ekim devrimi sırasında ayrılmaz üçlüdür. lenin ölüp stalin iktidara gelince troçki yurtdışına kaçmak zorunda kalmış, ve meksika'da stalinin emri ile suikast sonucu öldürtülmüştür.
josef stalin : polonya' da sürgünken viyana' ya sonradan kanlı bıçaklı olacağı troçki' nin yanına gelmiştir. bir süre viyana' da birlikte yaşamışlar.
ve adolf hitler. aslen avusturya doğumlu olan, viyana' ya ressam olma rüyaları ile gelen ama açlıktan evsizler yurdunda kalan diktatör.
görüldüğü üzere hitler, stalin, troçki ve tito ileride hep birbirleri ile kanlı bıçaklı olacaklar.
keşke yukarıda saydığım beşinci kişi olan sigmund freud bunları kanepeye yatırıp çocukluklarına inseymiş.
devamını gör...
29 aralık 2020 ingiltere ile türkiye arasında ticaret anlaşması
1 ocak 2021 itibariyle ingiltere ile yapılan karşılıklı ticaret anlaşmasıdır.
--- alıntı ---
gelen son dakika haberine göre; brexit sonrası serbest anlaşması imzalanıyor. anlaşma 1 ocak 2021 itibarıyla hizmete geçecek. pekcan: "serbest ticaret anlaşması, önümüzdeki dönemde türkiye ve birleşik krallık arasındaki ticaretimizin gelişiminin en büyük teminatı olacak." dedi.
--- alıntı ---
buradan
--- alıntı ---
gelen son dakika haberine göre; brexit sonrası serbest anlaşması imzalanıyor. anlaşma 1 ocak 2021 itibarıyla hizmete geçecek. pekcan: "serbest ticaret anlaşması, önümüzdeki dönemde türkiye ve birleşik krallık arasındaki ticaretimizin gelişiminin en büyük teminatı olacak." dedi.
--- alıntı ---
buradan
devamını gör...
hiç tanımadığın birine hayatını anlatma isteği
sözlükte bir kaç kişiye anlatarak paylaştığım ve rahatladığım harekettir. gerçekten de bir rahatlama geldi bana. yoksa karanlık yutacaktı belki de.
devamını gör...
ekmek almaya giderken katledilen sezen kaplan için adalet
bu olay ekşi sözlüğe kadar taşındı, taşıyan yine entropi lakin orada herkes başlığa destek verdi, millet elinden geleni yapmasına rağmen sezen kaplan’a adalet bulamadı. bir kadın katlediliyor fakat kimse sesini çıkarmıyor neden acaba? katleden şerefsiz halen özgürce elini kolunu sallaya sallaya geziyor, kadını katlettiği ile kalıyor.
bu başlıkta da sesimizi duyurmaya çalışalım belki bir umut olur bu başlık ve başlıktaki tanımlar. başlık rağbet görmezse gerekirse flood yapıp akışta tutmaya çalışacağım zira katledilen bir kadın var ortada, pas geçmek çok manyakça olur…
dipnot: yukarıdaki twitter adresine tıklayalım ve desteğimizi verelim.
bu başlıkta da sesimizi duyurmaya çalışalım belki bir umut olur bu başlık ve başlıktaki tanımlar. başlık rağbet görmezse gerekirse flood yapıp akışta tutmaya çalışacağım zira katledilen bir kadın var ortada, pas geçmek çok manyakça olur…
dipnot: yukarıdaki twitter adresine tıklayalım ve desteğimizi verelim.
devamını gör...
arkadaşının arkadaşın olmadığını anladığın an
hayal kırıklığıyla sonuçlanır. daha sonra "her insan gibi sen de yalan çıktın" gibi sitemlerde bulunulur.
devamını gör...
hubris sendromu
antik yunanca bir kelime olan hubrisin kelime anlamı kibir, aşırı gurur anlamına gelmektedir. yani bir diğer adıyla kibir sendromu denebilir. genellikle siyasilerde görülmekle birlikte, ben bazı akademisyenlerde de var olduğunu düşünenlerdenim. bu kişilerin gerçeklik bağı oldukça zayıftır, aşırı özgüvenlidirler, başkalarını hor görürler, konuşurken ben değil "biz" kullanma mevcuttur ve kendini gizliden veya açıktan sürekli yüceltme eğilimi gösterirler. (bkz: güç zehirlenmesi)
devamını gör...
janis joplin
teksas doğumlu şarkıcı, söz yazarı, hippi.
pearl albümünün sahibi.
saçına öldüğüm.
pearl albümünün sahibi.
saçına öldüğüm.
devamını gör...
kılıçdaroğlu'ndan cumhurbaşkanlığına aday olacak mı sorusuna yanıt
kılıçlaroğlu chp'yi bir salsa da artık chp'ye oy verebilsek
devamını gör...
ağaca sarılmak
başlığı görünce bir arkadaşımın bana anlattığı olayı hatırladım:
okulun bahçesinde ağaca sarılmış bir adam hüngür hüngür ağlamaktadır.çocuklar merakla etrafını çevirir. anlarlar ki çok seneler önce bulgaristan’a göç eden (ya da buna zorlanan,bilemiyorum) adamcağız, oraya o ağacı diken kişidir.vatanına özlemini ağaca sarılarak gidermektedir.
*****
ağaçlara sarılmayı seviyorum, ailem beni tuhaf karşılasa da. onların muhteşem varlıklar olduğunu düşünüyorum.
okulun bahçesinde ağaca sarılmış bir adam hüngür hüngür ağlamaktadır.çocuklar merakla etrafını çevirir. anlarlar ki çok seneler önce bulgaristan’a göç eden (ya da buna zorlanan,bilemiyorum) adamcağız, oraya o ağacı diken kişidir.vatanına özlemini ağaca sarılarak gidermektedir.
*****
ağaçlara sarılmayı seviyorum, ailem beni tuhaf karşılasa da. onların muhteşem varlıklar olduğunu düşünüyorum.
devamını gör...
rapor yazmadığı için darp edilip yüzüne oturulan doktor
gerçekten diyecek söz kalmadı, aynı ilaç için izmirde de doktorun boğazını boydan boya kesmişti adam. nasıl bir öfkedir ya insan sinirlenir kendini kaybeder bir tokat atar, ne demek kafasını defalarca duvara masaya vurmak. yatırıp boğmak istemek. bu resmen cinayete tesebbüs. kadına karakolda cay icirmisler yengelerini sakinleştirmisler. doktor hastanede beyin sarsıntısı gecirirken kadın evinde kocasıyla keyif kahvesi iciyordur kesin. yanındaki polis olan eşi de karısı kadar suçlu. kimse adliyede, bankada, postanede, belediyede, okulda, tapuda vs herhangi bir kurumda bu hareketi yapamıyor. bu insanların son yıllarda bu kadar saglık personeline siddet uygulaması politiktir, şımartılmışlıktır, çıkarılmayan saglıkta siddet yasasıdır.
devamını gör...
