okuyana ilaç olacak sözler
acını yaşa, öfkeni yaşa. ve seyret. kendini sakın bastırma. öyle suyun üstünde akan yaprağa bakar gibi bak, seyret. uzanıp onu almaya kalkışma. kendini suçlama. olacak olandan kaçamazsın. o yüzden hiç bastırma kendini, baskılama. çünkü insan bastırdığı duygunun esiri olur.
(bkz: cahit zarifoğlu)
(bkz: cahit zarifoğlu)
devamını gör...
metot
asla böyle bir iş görüşmesine girmek istemezsiniz..
tiyatro oyunu ispanyol oyun yazarı jordi galceran’ın en bilinen metinleri arasında yer alıyor. ülkemizde, semaver kumpanya tarafından 10 sezon kadar oynandı, adından çok söz edildi. oyun çoğu kez kapalı gişe yaptı. şimdi ise gain formatında dört bölümlük mini dizi haline getirildi.
yönetmenliğini serkan keskin üstlenmiş. kendisinin ilk dizi yönetmenliği deneyimi, tıpkı oyunculuğu gibi çok başarılı. başroller de serkan keskin ile birlikte oynayan üç başarılı oyuncu; şebnem hassanisoughi - kendisine bayıldım -
mustafa kırantepe ve leyla ve mecnun'dan tanıdığımız sarp aydınoğlu. oyuncuların yıllarca aynı sahne tozunu yutması, hatasız paslaşmalarına ve oyunculuk anlamında birbirlerini çok iyi özümsemelerine etkili olmuş. oyunculuklara hayran kaldım, sırf bunun için bile izlenilir.
hikaye ilerleyişi boyunca psikolojik gerilimin ve kaosun hakim olduğunu da belirtmem gerekir. o gerilim hiç düşmedi sürekli süpriz değişiklikler yapıldı. ben gözümü kırpmadan izledim, dikkatim bir an bile dağılmadı. ayrıca serkan keskin'in oynadığı ferhat karakterinin iticiliğinden hiç bahsetmeyeyim. o neydi öyle? ferhat'a sövmediğim bir dakika bile olmadı. sınırları bir hayli zorladı.

konusu;
bir iş görüşmesinde bir oda da toplu mülakat adı altında bulunan dört kişi, tuhaf bir oyunun içinde bulunuyorlar. işe alınacak kişi bir takım zorlu testlerden geçiriliyor.
işe girecek kişiden beklenilen, ne kadar güçlü, boyun eğmeyen ve baskı altında uzun sürede kalabilen karakter olması. bu yüzden sınır yok, istekler yeterince acımasız.

bu işi ne kadar istiyorsun?
bu iş için nelerden vazgeçebilirsin?
ne kadar ezip geçebilirsin?
işte karşınızda korkunç bir psikolojik performans değerlendirmesi.
ilk başta adaylar içinde birinin insan kaynaklarından biri olduğu belirtiliyor. hangisinin olduğunu anlama kısmı çok eğlenceli. yine sona kim kalacak, acaba hangisi doğruyu söylüyor soruları ile yeterince kafa karıştıyor.
metot, sistem kölesi insanlara, cinsiyet ayrımcılığına ve adaletsiz rekabet etme gücüne ağır eleştiri getirmiş. insanın duygusuz bir varlık olduğunda nasıl işkenceci, acımasız bir varlığa dönüşebileceğini ortaya koymuş.
süpriz sonları sevenlere, şaşırmalara doyamayanlara tavsiyemdir.
tiyatro oyunu ispanyol oyun yazarı jordi galceran’ın en bilinen metinleri arasında yer alıyor. ülkemizde, semaver kumpanya tarafından 10 sezon kadar oynandı, adından çok söz edildi. oyun çoğu kez kapalı gişe yaptı. şimdi ise gain formatında dört bölümlük mini dizi haline getirildi.
yönetmenliğini serkan keskin üstlenmiş. kendisinin ilk dizi yönetmenliği deneyimi, tıpkı oyunculuğu gibi çok başarılı. başroller de serkan keskin ile birlikte oynayan üç başarılı oyuncu; şebnem hassanisoughi - kendisine bayıldım -
mustafa kırantepe ve leyla ve mecnun'dan tanıdığımız sarp aydınoğlu. oyuncuların yıllarca aynı sahne tozunu yutması, hatasız paslaşmalarına ve oyunculuk anlamında birbirlerini çok iyi özümsemelerine etkili olmuş. oyunculuklara hayran kaldım, sırf bunun için bile izlenilir.
hikaye ilerleyişi boyunca psikolojik gerilimin ve kaosun hakim olduğunu da belirtmem gerekir. o gerilim hiç düşmedi sürekli süpriz değişiklikler yapıldı. ben gözümü kırpmadan izledim, dikkatim bir an bile dağılmadı. ayrıca serkan keskin'in oynadığı ferhat karakterinin iticiliğinden hiç bahsetmeyeyim. o neydi öyle? ferhat'a sövmediğim bir dakika bile olmadı. sınırları bir hayli zorladı.

konusu;
bir iş görüşmesinde bir oda da toplu mülakat adı altında bulunan dört kişi, tuhaf bir oyunun içinde bulunuyorlar. işe alınacak kişi bir takım zorlu testlerden geçiriliyor.
işe girecek kişiden beklenilen, ne kadar güçlü, boyun eğmeyen ve baskı altında uzun sürede kalabilen karakter olması. bu yüzden sınır yok, istekler yeterince acımasız.

bu işi ne kadar istiyorsun?
bu iş için nelerden vazgeçebilirsin?
ne kadar ezip geçebilirsin?
işte karşınızda korkunç bir psikolojik performans değerlendirmesi.
ilk başta adaylar içinde birinin insan kaynaklarından biri olduğu belirtiliyor. hangisinin olduğunu anlama kısmı çok eğlenceli. yine sona kim kalacak, acaba hangisi doğruyu söylüyor soruları ile yeterince kafa karıştıyor.
metot, sistem kölesi insanlara, cinsiyet ayrımcılığına ve adaletsiz rekabet etme gücüne ağır eleştiri getirmiş. insanın duygusuz bir varlık olduğunda nasıl işkenceci, acımasız bir varlığa dönüşebileceğini ortaya koymuş.
süpriz sonları sevenlere, şaşırmalara doyamayanlara tavsiyemdir.
devamını gör...
böyle giyinirsen bakarız diyen yaşlımsı
bu şey kafası değil mi ya? kendi kızı karısı kardeşi bütün kadınlar namuslu geri kalan herkes kaltak, bakılması farz. senin kafatasını seveyim ben!
devamını gör...
sözlük radyosu kaçak yayınları
eski kafa radyo yayını'nın bu hafta olmaması sebebiyle oluşan boşluğu gomercan ile dolduracağımız, şarkı çalacağımız, radyo işleyişinden ve yeni planlarımızdan bahsedeceğimiz, varsa sorularınızı ve istek parçalarınızı* alacağımız yayındır. süppppriz konuklara açıktır.*
20:00 gibi başlayacaktır.
blog.kafasozluk.com/
20:00 gibi başlayacaktır.
blog.kafasozluk.com/
devamını gör...
normal sözlük karma puan sistemi
ne verirsen elinle o gelir seninle diye bir ifade vardır. bu cümle cami derneği için yardım toplarken söylenir ama daha derinlikli olarak bakarsak, cömert olmanın bu dünyadan götürebildiğimiz mutlu anılara kaynaklık ettiğidir. burada cömert olmak sadece parasal bir şey değildir. cömert insan karşılık beklemeden hareket eder. atıyorum asansöre binerken kabinde olan insana gülümser. bu da bir karşılık beklemeden yapılan verme davranışıdır.
işte psikoloji diyor ki ayna nöronlar dediğimiz nöronlar tam olarak gördüğünü kopyalamaya yarıyor. size gülümseyen birini görünce beyin bunu anlıyor.
bizim karma dediğimiz belki de bu zincirleme etki.
puana gelirsek, düzgün yazar olanın da etkisi yüksek puanı fazla olur.
işte psikoloji diyor ki ayna nöronlar dediğimiz nöronlar tam olarak gördüğünü kopyalamaya yarıyor. size gülümseyen birini görünce beyin bunu anlıyor.
bizim karma dediğimiz belki de bu zincirleme etki.
puana gelirsek, düzgün yazar olanın da etkisi yüksek puanı fazla olur.
devamını gör...
zinanın en incelikli biçimi
estrada’nın bir tanımlamasıdır.
zina bir suç olarak görülür birçok toplumda. insanlar bu suç yüzünden ağır şekilde cezalandırılır hatta bazılarında. yüz kızartıcı da bir suçtur, tabii ki eğer medyatik ya da zengin değilseniz. aynı zamanda da her suç ki bolca saçılmıştır etrafa. ki suç olması ya da olmaması, ceza gerektirmesi ya da gerektirmemesi beni zerre kadar ilgilendirmiyor.
zinanın incelikli bir şekilde yapılmasıdır. ve zinanın en incelikli biçimi bir kitabı okurken başka kitaplarda okuduklarını hatırlamak, arada bağlantılar kurmak, çağrışımlara kapılmak, önceki okumalardan düşünceleri alıp o an okunmakta olan kitaba katıp karıştırmaktır.
okuma eylemi -eğer okur gerçek ve nitelikli bir okur haline gelmişse- görkemli sadakat gösterilerinden çok uzaktır. iyi bir okur sadık olamaz. sadakat kitaplarla ilgili davranışlarda iyi bir okur en uzak kelimlerden biridir.
george steiner, alberto manguel için “okumanın don juan’ı” benzetmesi yapar. olunması gereken de budur zaten. her çiçekten bal almak. bir kitaba bağlı kalıp hayatını heba etmemek.
bir kitapla hayat geçmez.
zina bir suç olarak görülür birçok toplumda. insanlar bu suç yüzünden ağır şekilde cezalandırılır hatta bazılarında. yüz kızartıcı da bir suçtur, tabii ki eğer medyatik ya da zengin değilseniz. aynı zamanda da her suç ki bolca saçılmıştır etrafa. ki suç olması ya da olmaması, ceza gerektirmesi ya da gerektirmemesi beni zerre kadar ilgilendirmiyor.
zinanın incelikli bir şekilde yapılmasıdır. ve zinanın en incelikli biçimi bir kitabı okurken başka kitaplarda okuduklarını hatırlamak, arada bağlantılar kurmak, çağrışımlara kapılmak, önceki okumalardan düşünceleri alıp o an okunmakta olan kitaba katıp karıştırmaktır.
okuma eylemi -eğer okur gerçek ve nitelikli bir okur haline gelmişse- görkemli sadakat gösterilerinden çok uzaktır. iyi bir okur sadık olamaz. sadakat kitaplarla ilgili davranışlarda iyi bir okur en uzak kelimlerden biridir.
george steiner, alberto manguel için “okumanın don juan’ı” benzetmesi yapar. olunması gereken de budur zaten. her çiçekten bal almak. bir kitaba bağlı kalıp hayatını heba etmemek.
bir kitapla hayat geçmez.
devamını gör...
aaahh belinda
1986 yapımı atıf yılmaz filmi..
türk sinemasının ara dönemidir 80 'ler. 70 'lerin sonunda ekonomik yokluklar sebebiyle furya haline gelmiş ucuz seks filmlerinden ve 80 ihtilalinin toplum üzerinde yarattığı sert travmadan etkilenen türk sineması, ardı ardına tarihi yapımlara imza atmıştır. davaro, yol, çiçek abbas, namuslu gibi türk sinemasının en güzel filmleri bu yıllarda çekilmiştir. bu filmlere itiraz edenler varsa, kendilerini recep ivedik ve kolpaçino serilerini beraber izlemeye davet ediyorum..
işte bu üretken ve yaratıcı dönemin en sıra dışı filmidir ah belinda.. müjde ar ve macit koper 'e merhum yılmaz zafer eşlik eder. müjde ar 'ın canlandırdığı karakter, elit ve bohem bir yaşam süren bir oyuncudur. toplumun diğer yüzünü bilmez, görmez, görmek istemez. sonraları, belinda adında bir şampuan markasının reklam filminde oynaması teklif edilir, reklam filminde, alt tabakadan bir ev hanımını oynayacaktır, ne olursa burada olur, reklam çekimleri sırasında, müjde ar bayılır, uyandığında, rolde oynadığı alt tabakadan kadın olmuştur. ne yaptıysa, ne dediyse fayda etmez ve o yaşamı sürdürmek zorunda kalır.
ülkenin yaşadığı gelir adaletsizliği, kültür çeşitliliği, fırsat eşitsizliği, muhafazakarlığın handikapları gibi sayısız soruna parmak basan film, türk sinemasında paralel evren kavramını da belki de ilk ve son defa ortaya atmıştır. 2 paralel evren arasında kısılıp kalan kadın kahramanımızın macerası hakikaten dramatiktir. ortaya yıllar sonra bile hatırlanacak çok güzel ve farklı bir film çıkar..
türk sinemasının ara dönemidir 80 'ler. 70 'lerin sonunda ekonomik yokluklar sebebiyle furya haline gelmiş ucuz seks filmlerinden ve 80 ihtilalinin toplum üzerinde yarattığı sert travmadan etkilenen türk sineması, ardı ardına tarihi yapımlara imza atmıştır. davaro, yol, çiçek abbas, namuslu gibi türk sinemasının en güzel filmleri bu yıllarda çekilmiştir. bu filmlere itiraz edenler varsa, kendilerini recep ivedik ve kolpaçino serilerini beraber izlemeye davet ediyorum..
işte bu üretken ve yaratıcı dönemin en sıra dışı filmidir ah belinda.. müjde ar ve macit koper 'e merhum yılmaz zafer eşlik eder. müjde ar 'ın canlandırdığı karakter, elit ve bohem bir yaşam süren bir oyuncudur. toplumun diğer yüzünü bilmez, görmez, görmek istemez. sonraları, belinda adında bir şampuan markasının reklam filminde oynaması teklif edilir, reklam filminde, alt tabakadan bir ev hanımını oynayacaktır, ne olursa burada olur, reklam çekimleri sırasında, müjde ar bayılır, uyandığında, rolde oynadığı alt tabakadan kadın olmuştur. ne yaptıysa, ne dediyse fayda etmez ve o yaşamı sürdürmek zorunda kalır.
ülkenin yaşadığı gelir adaletsizliği, kültür çeşitliliği, fırsat eşitsizliği, muhafazakarlığın handikapları gibi sayısız soruna parmak basan film, türk sinemasında paralel evren kavramını da belki de ilk ve son defa ortaya atmıştır. 2 paralel evren arasında kısılıp kalan kadın kahramanımızın macerası hakikaten dramatiktir. ortaya yıllar sonra bile hatırlanacak çok güzel ve farklı bir film çıkar..
devamını gör...
60 yaşında saçını pembeye boyatmış chp'li teyze
yani teyze o ten rengine o renk saç gitmiş mi allasen? turuncu daha iyi olabilirdi. neyse * artık bir daha ki sefere.
devamını gör...
metin göktepe
tam bugün, 25 yıl önce gözaltında iken öl(dürül)en evrensel gazetesi muhabiridir.
devletin polisi tarafından işkenceyle öldürüldü. ve aynı devletin mahkemeleri , suçları sabit görüldüğü halde sadece toplam yirmi (20) ay ceza verdi. cezanın gerçek nedeni, cesedi kaybetmeyerek devleti zor duruma düşürmekti.
edit: kötüsünüz kötü.
devletin polisi tarafından işkenceyle öldürüldü. ve aynı devletin mahkemeleri , suçları sabit görüldüğü halde sadece toplam yirmi (20) ay ceza verdi. cezanın gerçek nedeni, cesedi kaybetmeyerek devleti zor duruma düşürmekti.
edit: kötüsünüz kötü.
devamını gör...
eski sevgiliye söylenmek istenen şeyler
çok korkmuştum, hayatımda hep bir saplantı olarak kalacaksın diye. ama en nihayetinde, sen de unutuluyorsun...
devamını gör...
mesleki yalan bırak
çok doğru seçim efendim. ince bir zevkiniz var.
devamını gör...
güne bir stefan zweig sözü bırak
insan sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler ve hiçbir şey olmaz. bekleyip durur insan. hiçbir şey olmaz. insan bekler, bekler, bekler, şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür. hiçbir şey olmaz. insan yalnız kalır. yalnız. yalnız...
-satranç-
-satranç-
devamını gör...
türk oturuşu
almanya ve avusturyada türkensitz olarak bilinen oturuş şekli. terzi oturuşu da denir. bağdaş kurmaktır.

görsel kaynağı wiki
görsel kaynağı wiki
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
sting-shape of my heart.
devamını gör...
oğuzlar
şimdiki türklerin onların soyunun devamı olduğu bilinen, dede korkut gibi başlıca büyüklerin geldiği soy.
oğuz kağan destanı'nda 24 boydan oluştuğu söylenir. kökeni orta asya'ya dayanır. yedinci yüzyıldan itibaren tarih sahnesine giriş yapmışlardır.
divan-ı lügatüt türk gibi eserlerde isimlerine rastlanır.
oğuz kağan destanı'nda 24 boydan oluştuğu söylenir. kökeni orta asya'ya dayanır. yedinci yüzyıldan itibaren tarih sahnesine giriş yapmışlardır.
divan-ı lügatüt türk gibi eserlerde isimlerine rastlanır.
devamını gör...
kafa yazarlarının orhan pamuk hakkındaki düşünceleri
orhan pamuk başlığında ifade edilebilmesi mümkün düşüncelerdir. yazar adına açılmış bir başlık varken ve zaten o başlıkta düşünce beyan etmeye bir engel yokken bu başlığa gerek olduğunu düşünmüyorum.
iğne başlığı varken kalkıp, sözlük yazarlarının iğne hakkındaki düşünceleri başlığını açsam pek mantıklı olmaz sanıyorum ki. sözlük gibi platformlarda düşüncelerimizi paylaşıyoruz zaten.
iğne başlığı varken kalkıp, sözlük yazarlarının iğne hakkındaki düşünceleri başlığını açsam pek mantıklı olmaz sanıyorum ki. sözlük gibi platformlarda düşüncelerimizi paylaşıyoruz zaten.
devamını gör...
ayşe kulin
1941 yılında istanbulda gözlerini dünyaya açan ayşe kulin, amerikan kız koleji’nde okumuş olmasının verdiği izleri eserlerinde barındıran bir yazardır. ve bu okulda okurken yazar olmaya karar verir. londra’ya yerleşir velondon school of economics’te sosyoloji eğitimi alır.
öykülerinden oluşan ilk kitabı 1984 yılında yayımlanan 'gülizar'adlı öyküdür, bu öykünün 1987'de filmi nisan akman tarafından çekilmiş ve kültür bakanlığı ödülü’nü kazanmıştır.
1997 'adı: aylin' ile istanbul iletişim fakültesinin yılın yazarı olarak işaret ettiği kişi olarak seçilmiştir ayşe kulin. adeta bu kitapla adını duyurmuştur diyebiliriz.
2001'de yayımlanan köprü adlı romanıyla türkiye’nin doğusunda yaşanan trajediye değinmiştir. 2006 – 2008 yıllarında tv dizisine uyarlanmıştır.
2004'te yazdığı gece sesleri romanı, 2008 ve 2009 yılları arasında dizi olarak çekilmiştir. 2009'da çıkan tek ve tek başına türkan biyografik romanı, 2010 ve 2011 yıllarında ekranlara yansımıştır yine.
veda isimli romanı, aynı şekilde 2012 yılında ekranlara sunulmuştur.
ayşe kulin tam bir cumhuriyet kadınıdır ve unıcef türkiye iyi niyet elçisi'dir. yazarlığı dışında düzgün karakteriyle örnek gösterilecek bir insandır.
ve benim kendileriyle tanışmam 2014 yılında yazdığı handan romanıyla olmuştur.
tabi o dönemler düşünce yapım çok gelişmemiş ve hayatta durduğum yeri pek belirleyememişim. ne olduğum yerde mutlu ne de bir adım atıp öteki tarafa geçecek kadar cesaretliyim. açıkçası bir tarafta değilim. değişen canım memleketimi fener görmüş tavşan misali izleye duruyorum.
bir kitapçıya girdim ve ismi handan olan o kitaba uzandı elim. ablamın ismi olma hasebiyle mi yoksa beni çeken başka bir şey mi bilemem? bir şekilde karma karışık olduğum bir dönemde aldım ve okumaya başladım. sonrasında bir çok romanı ve öyküsü süsledi kitaplığımı ve bir şeyler fısıldadı çakılıp kalmış hayatıma.
yalnız bir kadın mutlu olabilir mi?
“aşklarını kendileri yaratır, sonra da elleriyle yok mu ederdi bütün kadınlar, yoksa ben mi böyle tuhaftım?
yalnız bir kadın güçlü olabilir miydi? mutlu olabilir miydi?”
başına buyruk haliyle; hataları, sevapları, acıları, sakarlıkları, sonsuz içtenlikteki aşkları ve zaaflarıyla hepimizden bir şeyler taşıyan, ama aynı ölçüde özgün, benzersiz bir karakter, handan…
70’lerin çocuğu handan, hayatının son derece hassas bir noktasında (yaralı bereli orta yaşında), halide edib adıvar’ın ölümsüz eseri handan’ın eşliğinde bir keşif, bir hesaplaşma yolculuğuna çıkmaya zorlanır. bu yolculuk ki aşklar, aldatmalar, aldanmalar, ölümler ve entrikalardan geçecek, dahası, istanbul’un tarihinin en hareketli, en renkli ve en “gazlı” günlerini, hem de tam ortadan kat edecektir…
ayşe kulin her güçlüğe, her şarta göğüs geren ve “asla pes etmeyen” bir kadının, handan’ın sıra dışı, şakrak ve capcanlı hayat mücadelesine davet ediyor okurları.
kitabı okuyalım çok olduğu için akılda kalanları yalan yanlış ifade etmek istemedim ve bir alıntı bıraktım yukarıya.
ruhumu saran, sarsan bir kadındı handan. belki ben içimde bulunduğum kargaşayla ona çok başka anlamlar kattım bilemem. orasını daha objektif okuyabilenler karar verecek.
işin ilginç yanı ben her okuduğum kitap her izlediğim film her tanıştığım insanda bir mesaj arar bana bir iz bırakmasını bekler ve bana ışık olmasını umarım. haliyle beklenti bu olunca algılar o yönde olduğundan pekte etkilenirim. işte handa da beni bu duygularla çekip çevirdi. neyse keyifli okumalar diyelim.
eserleri;
geniş zamanlar (öykü) 1998
sevdalinka (roman) 1999
füreya (biyografik roman) 2000
köprü (roman) 2001
nefes nefese (roman) 2002
kardelenler (araştırma) 2004
gece sesleri (roman) 2004
bir gün (roman) 2005
bir varmış bir yokmuş (öykü)2007
veda (roman) 2008
türkan,(biyografik roman) 2009
gizli anların yolcusu (roman) 2011
bora'nın kitabı (roman) 2012
dönüş, (roman) 2013
handan (roman) 2014
tutsak güneş (roman) 2015
kanadı kırık kuşlar (roman) 2016
kördüğüm 2017
hüzün - hüzün dürbünümde kırk sene (1964-1983) hayat - hüzün birleştirilmiş hali 2017 ayrı ayrı 2011
son 2018
her yerde kan var 2019
hayal insan alemde hayal ettiği müddetçeyaşar 2020
hazan 2021
ve unuttuğum, atladığım, gözden kaçırdığım bir çok eseri. okudukça okuyasınız gelir pek kıymetli yazarımız ayşe kulin'i.
öykülerinden oluşan ilk kitabı 1984 yılında yayımlanan 'gülizar'adlı öyküdür, bu öykünün 1987'de filmi nisan akman tarafından çekilmiş ve kültür bakanlığı ödülü’nü kazanmıştır.
1997 'adı: aylin' ile istanbul iletişim fakültesinin yılın yazarı olarak işaret ettiği kişi olarak seçilmiştir ayşe kulin. adeta bu kitapla adını duyurmuştur diyebiliriz.
2001'de yayımlanan köprü adlı romanıyla türkiye’nin doğusunda yaşanan trajediye değinmiştir. 2006 – 2008 yıllarında tv dizisine uyarlanmıştır.
2004'te yazdığı gece sesleri romanı, 2008 ve 2009 yılları arasında dizi olarak çekilmiştir. 2009'da çıkan tek ve tek başına türkan biyografik romanı, 2010 ve 2011 yıllarında ekranlara yansımıştır yine.
veda isimli romanı, aynı şekilde 2012 yılında ekranlara sunulmuştur.
ayşe kulin tam bir cumhuriyet kadınıdır ve unıcef türkiye iyi niyet elçisi'dir. yazarlığı dışında düzgün karakteriyle örnek gösterilecek bir insandır.
ve benim kendileriyle tanışmam 2014 yılında yazdığı handan romanıyla olmuştur.
tabi o dönemler düşünce yapım çok gelişmemiş ve hayatta durduğum yeri pek belirleyememişim. ne olduğum yerde mutlu ne de bir adım atıp öteki tarafa geçecek kadar cesaretliyim. açıkçası bir tarafta değilim. değişen canım memleketimi fener görmüş tavşan misali izleye duruyorum.
bir kitapçıya girdim ve ismi handan olan o kitaba uzandı elim. ablamın ismi olma hasebiyle mi yoksa beni çeken başka bir şey mi bilemem? bir şekilde karma karışık olduğum bir dönemde aldım ve okumaya başladım. sonrasında bir çok romanı ve öyküsü süsledi kitaplığımı ve bir şeyler fısıldadı çakılıp kalmış hayatıma.
yalnız bir kadın mutlu olabilir mi?
“aşklarını kendileri yaratır, sonra da elleriyle yok mu ederdi bütün kadınlar, yoksa ben mi böyle tuhaftım?
yalnız bir kadın güçlü olabilir miydi? mutlu olabilir miydi?”
başına buyruk haliyle; hataları, sevapları, acıları, sakarlıkları, sonsuz içtenlikteki aşkları ve zaaflarıyla hepimizden bir şeyler taşıyan, ama aynı ölçüde özgün, benzersiz bir karakter, handan…
70’lerin çocuğu handan, hayatının son derece hassas bir noktasında (yaralı bereli orta yaşında), halide edib adıvar’ın ölümsüz eseri handan’ın eşliğinde bir keşif, bir hesaplaşma yolculuğuna çıkmaya zorlanır. bu yolculuk ki aşklar, aldatmalar, aldanmalar, ölümler ve entrikalardan geçecek, dahası, istanbul’un tarihinin en hareketli, en renkli ve en “gazlı” günlerini, hem de tam ortadan kat edecektir…
ayşe kulin her güçlüğe, her şarta göğüs geren ve “asla pes etmeyen” bir kadının, handan’ın sıra dışı, şakrak ve capcanlı hayat mücadelesine davet ediyor okurları.
kitabı okuyalım çok olduğu için akılda kalanları yalan yanlış ifade etmek istemedim ve bir alıntı bıraktım yukarıya.
ruhumu saran, sarsan bir kadındı handan. belki ben içimde bulunduğum kargaşayla ona çok başka anlamlar kattım bilemem. orasını daha objektif okuyabilenler karar verecek.
işin ilginç yanı ben her okuduğum kitap her izlediğim film her tanıştığım insanda bir mesaj arar bana bir iz bırakmasını bekler ve bana ışık olmasını umarım. haliyle beklenti bu olunca algılar o yönde olduğundan pekte etkilenirim. işte handa da beni bu duygularla çekip çevirdi. neyse keyifli okumalar diyelim.
eserleri;
geniş zamanlar (öykü) 1998
sevdalinka (roman) 1999
füreya (biyografik roman) 2000
köprü (roman) 2001
nefes nefese (roman) 2002
kardelenler (araştırma) 2004
gece sesleri (roman) 2004
bir gün (roman) 2005
bir varmış bir yokmuş (öykü)2007
veda (roman) 2008
türkan,(biyografik roman) 2009
gizli anların yolcusu (roman) 2011
bora'nın kitabı (roman) 2012
dönüş, (roman) 2013
handan (roman) 2014
tutsak güneş (roman) 2015
kanadı kırık kuşlar (roman) 2016
kördüğüm 2017
hüzün - hüzün dürbünümde kırk sene (1964-1983) hayat - hüzün birleştirilmiş hali 2017 ayrı ayrı 2011
son 2018
her yerde kan var 2019
hayal insan alemde hayal ettiği müddetçeyaşar 2020
hazan 2021
ve unuttuğum, atladığım, gözden kaçırdığım bir çok eseri. okudukça okuyasınız gelir pek kıymetli yazarımız ayşe kulin'i.
devamını gör...
rizzoli and isles
tess gerritsen'ın rizzoli&ısles roman serisinden uyarlanan polisiye türünde televizyon dizisi. roman serisindeki cerrah ve çırak dışındaki olaylar dizide işlenmemiş. dr. maura ısles adlî tıp uzmanı, jane rizzoli ise dedektiftir. bazı karakterlerin dış görünüşü kitapta tasvir edilen gibi değil mesela maura kitapta küt siyah saçlı olarak tasvir edilmiş ama dizide öyle değil. dizi 7 sezon ve 2010-2016 yılları arasında tnt'de yayınlanmış.
devamını gör...
kavak yelleri
dawson’s creek dizisinin türk versiyonudur. ülkede çokça tutmuştur, ilk sezon iyi gidip sonrasında bozan dizidir zannımca.
devamını gör...



