türk rock müzik tarihinin gelmiş geçmiş en cool adamı.

taraflı tarafsız sevilen, tarzıyla aykırı çizgilerde gezen bir idol.

aynı zamanda kimsenin maşası olmamış sanatçı gibi sanatçı.

70 yaşına gel yine söyle yine dinleyelim teoman.

mevsim rüzgarları esse de hatırlarız esmese de..
devamını gör...

kafamız attı, normale döndük.
devamını gör...

aslinda cok var da beni biraz daha rahatlatan bu:
"beni yaratan elbet yolumu gösterir.."
- şuara suresi, 78. ayet
devamını gör...

tahin - pekmez
kahve - çikolata
çiğköfte - ayran
devamını gör...

(bkz: akrofobi), yüksek yerlerden korkma durumudur fakat aslında fobi dediğimiz şey çok uç noktalarda yaşanan korkulardır. yükseklik birçok kişiyi rahatsız edebilir, bu durum fobiye dönüştüğünde ise kişi fiziksel ve duygusal olarak aşırı tepki gösterir. aşırı panik, ağlama, titreme, terleme, bayılma vb. gibi.

eğer akrofobi'nin nedeni travmatik bir olaya bağlıysa, terapi yöntemi ile bu aşırı korkuyu önlemek için güzel ve sağlıklı ilerlemeler kaydedilebilir.
devamını gör...

bir zamanlar severek izledigimiz ed edd ve eddy, flapjack, adventure time, surekli dizi, samurai jack, johnny bravo, camp lazlo gibi cizgiflimleri bünyesinde barındıran, artık kendisinin minika go, trt çocuk gibi kanallardan farkı olmayan kanal.

ayrıca, cartoonito kuşağı denilen çizgifilm kuşağında 12 yaş altına hitap etmektedir. 2000'ler çizgifilmleri her kesime hitap eden çizgifilmlerken -ki gumball, regular show'da esprilerin 12 yaş altının kavraması mümkün değil-
şu sıralar yayın akışını resmen rating uğruna yapılan saçmalıkları doldurmuş.

geceleri off air kuşağı var, en azından orda eskileri izleyebiliyoruz- diyordum ki saçma sapan sansürlerle izlenmez hale getirmişler, sahneleri kesip kesip sansürlemişler, 2 yaşındaki çocuğun izleyebileceği hale getirmişler.
ulan "ölüm" kelimesinden tut, "erkek arkadaş" kelimesine kadar sansürlüyorlar. (bkz: rtük)

beni en çok üzen şey, kas adamın annem şakalarının sansürlenmesi :(

bak yine sinirlerim bozuldu.
devamını gör...

güzel olmak. *
devamını gör...

- mecnun
- hoop
- naptın?
- neyi naptım?
.
.
bu diyalog böyle sürer de ismail abi ile mecnunun sahildeki her sahnesi unutulmazımdır.
devamını gör...

geçmişte takılı kalıp kalan,
hep olumsuz anıları kafalarında tekrar tekrar canlandırırken anı kaçırıp bugününü de yarınını da kısır döngü içinde yaşayan insanlardır.
elindeki artıları görmezden gelen eksikliklere odaklanıp, evrenine daha da negatiflik çekenlerdir.
hayatının hakimiyeti elinde olmayan çevre faktörlü kendini şekillendiren insanlardır.
ruhsal açıdan aç ve acı dolu aslaa kendini iyileştirmeyi mod etmemiş kişilerdir.
mutluluğu kendinde, kalbinde aramayan insanlardır.
devamını gör...

(bkz: oğuz atay) ' dan cevap vereyim buna

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kötü olmasaydı iyinin kıymetini bilemezdik. beni anlayan bir çok insan olsaydı zaten böyle yalnızlık yazısı alnıma yazılmazdı. bir zamanlar anlayan birileri var zannediyordum, öyle olduğuna inanmak istiyordum belki de.
ama o insanlar da terk etti beni. kimisi yüzüstü, kimisi ebediyete yol aldı. beni anlayanı bıraktım, artık anlayacak kimsem kalmadı.
anlayan kimse olmayınca anlatacak bir şey de çıkmaz yürekten. yürekten diyorum çünkü dile gelmeye inancı kalmamıştır sözlerin.
dolayısıyla anlayan kimse kalmayınca kişi ancak kendi kendine anlatır veya düşünüp çözüm üretmeye çabalar.
allah kimseyi '' kimsesiz '' koymasın. en azından '' belki anlar '' diyeceği kimselerin varlığı bile huzur verir.
yoksa benim gibi günün 24 saatini gece yaşar...
devamını gör...

okudukça güzelleşen,her okuduğunda kalbine dokunan,seni diyar diyar gezdiren kitaplardır.
(bkz: küçük prens)
devamını gör...

14 eylül 2017. saat 10.15...
bu noktada tam olarak çökmüşüm aslında. çöktüğümü 11 civarı öğrendim. kişisel çöküşümle birlikte dünyamın yarısının da çöktüğünü bir yoğun bakım ünitesinin kırılmaz cam kapılarını tekmeleyip sinir krizi geçirirken öğrendim.
devamını gör...

sabahtan beri yaptığım eylemdir. ağır işsizlik ve haftasonunun verdiği rahatlıkla yapıyorum bunu. herkese de değil, hafta içerisinde tanımlarını beğendiğim ve takibe aldığım yazarlara...
yani okumadan seri atmıyorum, hafta içinde zamanla hepsini okumuş oluyorum neredeyse.
t: seri beğeni atan yazar başlığı.
devamını gör...

kabil ve habil’in hikayesi, ahlak ve kul hakkı kavramlarının, dinler daha yokken var olan kavramlar olduğunu, semavi ve sair tüm dinlerin de temel olarak bu kavramlar üzerine oluşturulduğunu gözler önüne seren çok güzel bir hikayedir.

hikayede kardeşinin canına kasteden ve yaşama hakkını elinden alan başka bir kardeş var. hikayede kıskançlık var, hasetlik var. baştan aşağı etik dışılıkla yoğrulmuş bir kıssa.

sonrasında gelen tüm dinler, tüm kitaplar ve peygamberler ve semavi olmayan dinlerin veya inanışların fikir önderleri genel olarak “ahlak” ı ve “kul hakkı” nı(tüm canlıların doğuştan var olan hakları) anlatmışlar.

anlatmışlar ama biz bir türlü anlamamışız veya anlamak zor gelmiş, anlamamış gibi yapmışız. ikinci seçenek daha gerçekçi gibi. çünkü işimize gelmedi bu gerçekler hiçbir zaman. biz, zaman içinde dinlerin temeli olan bu kavramlara uymadan dindar da olduk. kul hakkına girdik, haset ettik, saygısızlık yaptık, öldürdük ve tüm bunları dinin içine de yapıştırıp geçtik. oysa yaratıcı dememiş mi ümmeti olduğumuz pergamber için; “şüphesiz ki sen, yüce bir ahlak üzeresin”.

“ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” dan yola çıkarak ahlaksızlığımızın diz boyu olduğu su götürmez bir gerçek. e dinimize de laf edemeyiz sonuçta kişi dindarım diyorsa dindardır. sonuç olarak ahlaksız dindar oluyoruz biz. sıkı bir tezatlık barındırsa da tanımımız bu.

bir arada olmayacak iki kavramı biz bir araya getirmeyi başardık. ahlaksızlık ve dindarlık. belki dinden önce ahlakı öğrenip içimize sindirebilseydik ve alt yapıyı bu şekilde ahlak-saygı ikilisi üzerine üzerine kursaydık, sonrasında dinle üzerinde harika bir solo atardık. ama atamız kabil bizim.

tabi atamız kabil diye tüm suçu kabil ve şeytana atma üç kağıdına girmeyelim. bunu yapma ihtimalimize istinaden de düşünüp tutalım diye bize öğütler de verildi akıl da. kabil de olabiliriz habil de.
devamını gör...

herkese farklı fiyat çektikleri için özel mesaj yoluyla bildiriliyor diye tahmin ediyorum.

ama yer mi türk çocuğu öyle trollenmez böyle trollenir demiş.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bir hücrenin (özellikle nöronlar ve kas hücrelerinin, gelin biz buna excitable hücreler diyelim genel olarak) gelen uyarıya cevap verebilmeleri için aşmaları gereken eşik değer.

nöron üzerinden konuyu anlatacağım. altındaki fizyolojik mekanizmayı bilirseniz patofizyolojisini de anlamak daha kolay olur. nöron (ya da halk arasındaki ismiyle sinir hücresi) bir uyartıyı alıp ileten hücrelerdir, saçaklı bir sürü kolun yanında uzun bir tane daha özel bir kola daha sahiptir (multipolar nöron şeklini çiziyorum şu an size). şöyle bir şey
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
somaya (hücre gövdesi) bitişik olan kısa ve çok sayıda olan hücre çıkıntılarının her biri dendrit olarak isimlendirilirken uzun olan tek kol akson olarak isimlendirilir, bu da bizim konuyu öğreneceğimiz olayların geçtiği yer olacak.

bir nörona elektriksel sinyal ulaştığı zaman dendritten hücreye giriş yapar, hücre gövdesini geçer, daha sonra aksondan geçerek akson ucundan hücreyi terk eder. elektriksel sinyalden kastımız şehirlerarası enerji nakil hatları gibi elektrik taşınımı değil, membran depolarizasyonu denen olaydan bahsediyoruz. şurada görsel olarak görebilirsiniz ama teknik detaylarına gireceğim birazdan.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

resting fazda hücrelerin membran potansiyeli -70mv değerdedir. membran çift tabakalı bir yapıda olduğu için hücrenin içi ve dışındaki iyon konsantrasyonu birbirinden farklıdır. resting faz için konuşursak hücre içinde k+ (potasyum) iyonları fazlayken dışarıda na+ (sodyum) iyonları fazladır. bunun baş sorumlusu membranda yerleşik olan na+/k+ voltage-gated iyon kanallarıdır. bu pompalar, içeri aldığı her 2 potasyum başına 3 sodyumu dışarı atar. 10 potasyumu içeri aldığında içerideki net yük +10 olacakken dışarıya attığı 15 sodyumdan dolayı dışarısı +15 olacaktır değil mi, işte bu sebeple hücre içi dışından daha negatif yüklüdür (ayrıca bu pozitif yüklerin negatif counterpart iyonları falan da var), bu yüzden -70mv olarak resting membran potansiyeli bulunur (ki biz bu voltaj farklılığının bulunmasına polarizasyon diyoruz). siz "neden sıfır değil, hadi sıfır değilse neden negatif?" sorusunu sormadan bunu cevaplamış oldum böylece.

konumuza geri dönelim. membranda bulunan bu na+ pompaları, ilgili hücreye bir uyartı (stimulus) geldiği zaman aktifleşir, voltaja bağlı olarak açılır ve içeri küçük bir miktar na+ iyonu girmesine sebep olur. her bir pompa açılıp içeri iyon girişini sağladığında bölgesel olarak membran potansiyeli artar (-70mv resting fazından yukarı doğru çıkar. örneğin -60mv olsun) (ki biz buna depolarizasyon diyoruz).

uyartının soldan geldiğini düşünelim, en önce en soldaki voltage-gated kanalımız açılacak, bölgesel olarak bir voltaj değişikliği olacak ve sağındaki 2. pompa aktifleşecek, o da içeri aldığı iyonlar sayesinde ortamı daha yüksek voltaja sebep olacak, 3. olarak yine sağındaki kanal açılacak. neden, çünkü bir süre boyunca bu açılan kanallar açık kalmaya devam eder, o yüzden zaten açık olan kanalı bir daha açamazsınız. bu da bize iletimin tek yönlü olmasını sağlar. "neden tek yöne gidiyor, ya ulaşacağı yöne gitmez de hücrenin içinde yolunu kaybederse sinyal?" sorusunu da böylece cevapladık. ilk iki adımı şu şekilde çizdim (evet bunu ben çizdim), devamını anladınız varsayıyorum.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu iletilen sinyal sonunda ne olacağını anlatmayacağım fakat hücrenin binbir emekle oluşturduğu bu voltaj gradiyenti görüldüğü üzre yok oldu. hücre içi na+ doluşmasıyla hücrenin iç yükü negatiften pozitife kadar çıkar, bu da fizyolojik dengenin (homeostasis) yeniden kurulmasını gerektirir. bu durumda devreye k+ pompaları girer, hücre dışına bütün k+ iyonlarını pompalar. hücrenin başlangıçtaki halinin tam tersini oluşturur gibi düşünün (na+ dışarıda k+ içerideydi, hatırlayın). dışarıdaki fazla potasyum iyonlarını hücre içine yine bu en başta bahsettiğim na+/k+ voltage-gated kanalları alır, her aldığı 2 k+ başına da 3 na+ dışarı atar. böylece başlangıçtaki denge tekrar sağlanmış olur (ki biz buna repolarizasyon diyoruz).

şimdi olayların en en en başına dönelim. uyartı hücremize geldi (bir molekülün hücre membranındaki ilgili bölgeyle etkileşmesine binaen başlayan değişiklikler silsilesi, daha doğrusu bu silsileyi başlatan ilk taş bizim uyartı dediğimiz), bir membran potansiyeli değişimi başlattı, dendritten akson başına kadar geldi. eğer eşik değeri geçerse bu sinyal akson boyunca iletilir (bu yukarıda anlattığım iyon değişimi mekanizmasıyla), eğer eşik değerin altında kalırsa iletim gerçekleşmez. görsel olarak göstermek gerekirse şöyle bir durumdan bahsediyorum.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

şekilde gördüğünüz "trigger zone" bölgesinde belli bir membran depolarizasyonu gerçekleşmiş olmalı, membran yükü belirli bir değerin üstüne çıkmalı. eğer o değeri aşamıyorsa gelen uyartı hücre içinde sönümlenir ve bütün olay orada biter, değeri aşıyorsa nöron ateşlenir ve akson boyunca iletim gerçekleşir. işte saatlerdir dil döktüğüm aksiyon potansiyeli bu eşik değerdir.

elim değmişken bir minik örnek vereyim patofizyolojiye dair. ms ya da multipl skleroz hastalığını duymayan kalmamıştır artık sanıyorum. en başta verdiğim nöron figürüne tekrar bakalım,
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
dikkatinizi çekmek istediğim nokta aksonu saran "myelin sheath" yazan kapsüller. her kapsül aslında bir hücre, isimleri de "(gbkzl: schwann hücresi)". kendileri aldığınız kesite bağlı olarak şöyle görünür.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
fark edeceğiniz üzre bir aksonu çubuk gibi düşünürsek etrafını tamamen saran bir hücreden bahsediyoruz. schwann ve akson arasındaki boşluk (ve bu boşluğun içeriği) iyon değişimine izin vermediği için aksonal iletimde sinyal iletimi bu bölgeleri pas geçer. ne zaman ki bu schwann hücrelerinin başına bir iş gelir, parçalanır ya da ölürlerse altlarındaki akson açığa çıkar, bu da aksonun elektrik iletimini düzgün yapamayacağı anlamına gelir. sonucunda da çeşitli klinik tablolar ortaya çıkar.

kindred ile tıp101 dersimizin ilkini tamamladınız. sertifika için 1'e, ana menü için 0'a basınız, operatöre bağlanmak için lütfen bekleyiniz.
devamını gör...

"if we'd go again all the way from the start, i'd try to change the things that killed our love." sözüyle dinleyen her insanın kalbinde cıs etmiş, scorpions parçasıdır.
devamını gör...

önce çiçek açarak baharın güzelliğini, sonra meyvesiyle yazın neşesini, ferahlığını hissettiren güzel insan... okuyarak tanıdığım, anladığım, sevdiğim renklerden birisin sözlükte. buralarda ol hep. ne yazsam diye düşünürken bilge karasu 'nun narla incire gazel kitabından şu alıntı geldi aklıma:

sana, penceremin önünde duran o vişne ağacını anlatmıştım. karanlıkta bile, ona bakmak bir mutluluktu, bolartırdı gönlümü. sen o vişne ağacı gibisin, demek isterim sana.

ilkyaz güneşinde sert, yalız, ışınımlı aklığıyla bir kışın daha ödülünü dağıtır gibi göğe karşı çiçeklenen, taçyaprakları pörsüyüp döküldüğünde ardından gelecek alın umuduyla bizi oyalayan, yemişi, koparılmazsa, uzun süre karara karara kışı bekleyen vişnenin bütün hallerini sende görüyor değilim elbet. ama onun gibi bir yaşam umudusun benim için. yaşanabileceğini , yaşamağa çalışmak gerekeceğini duyurup duran.
devamını gör...

yatağa uzandıktan sonra ışığı kapatmayı unuttuğunu fark etmek
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim