200 tl'lik banknotun 2009 yılından bu yana kaybettiği değer
değer kaybetmemiştir komple kendi kaybolmuştur efenim!
devamını gör...
reflüyü azdıran şeyler
uç tatlarda yemek. aşırı acı, aşırı ekşi gibi.
devamını gör...
ragnarok
ıklim değişikliğine yerel ve kültürel bir bakış açısından bakması dolayısıyla dur bakalım izleyelim dediğim dizidir. bu samimi yaklaşımım ilk sezon sonu ve ikinci sezon ortalarında dayanamamıştir.
kafamda lan bu neeee ? dediğim birkaç sahneden bahsedeyim. kötü adamımız çevreyi kirleten ve aynı zamanda iskandinav mitlerine göre dev olan abi ile thor olan magne kardeşimizin 1. sezon finalindeki savaşı. ağalar, beyler, hanımlar.... 2021 yılında netflix gibi bir yerde şöyle bir replik olabilir mi ? " babanı da ben öldürdüm, seni de öldürüceğnmm” bunu cüneyt arkın yapınca herkes ardiyla gülüyor, bu norveçli kekolar yapınca ses yok arkadaş. diğer bir sorun az buçuk mitoloji bilen insan magne’nin kardeşi laurices'ın loki olduğunu anlamıştır. adamlar o kadar gözümüze sokmuşlar. eveet şimdi burası çokomelli... şu yazıyı okuyan çocuk sahibi olan veya olmayan kadın yazarlara sesleniyorum. düşünün market kasiyeri size diyor ki, tamam hadi o eşyaları çıkarmana gerek yok kalsın, benden olsun amaaa büyük oğlana şöyle köprüye gidip tanrıyla tanışsın... bu diyalogdan sonra bir insan şunları düşünmez mi, ne diyor bu münafık ya da lan bizim oğlan bu kadınla ilişki mı yaşıyor bedava malzeme aldık şifre bu herhalde akşama sevişecek bunlar galiba demez mi aga??? oğlunun tanrı olma olasılığı benim ihtimallerimden milyon, milyar kat daha düşük bir olasılık. ama kadın ne yapıyor ? yia oğlum marketteki kadın tanrı dedi, köprü dedi, oğlun gitsin dedi ayhh bir şeyler dedi işte... ıçim parçalandı bu diyaloğu yazarken, sol ciğerim gel abi korona olalım değmez bu saçma dünyada yaşamaya diyor.... sevgili thor kardeşimizin çekicini gidip döktürmesi ise ayrı bir hoş tabi... magne'nin annesi ise fatmagül'ün suçu ne ? dizisindeki fatmagül'ün abisinin aynısı lan. aynı polyanacilik var kadında. sen gidiyorsun kadının kocasına diyorsun ki, yia işte biz senle şu tarihte sevişmiştik hatırlıyorsun, he işte laurice senin oğlun. bu adamın karısı sizi ezmeye çalışıyor ve diyorsun ki hayır bilerek yapmadııı kiiii ....
diziye samimi olarak birkaç artı puan vererek başladım izlemeye, çünkü mitoloji sever bir insan olarak ve işlediği konunun ikok değişikliği olması sebebiyle.... gelin görün ki bu iyi duygulariimin üzerinde resmen bal şarabı içip halay çektiler ....
kafamda lan bu neeee ? dediğim birkaç sahneden bahsedeyim. kötü adamımız çevreyi kirleten ve aynı zamanda iskandinav mitlerine göre dev olan abi ile thor olan magne kardeşimizin 1. sezon finalindeki savaşı. ağalar, beyler, hanımlar.... 2021 yılında netflix gibi bir yerde şöyle bir replik olabilir mi ? " babanı da ben öldürdüm, seni de öldürüceğnmm” bunu cüneyt arkın yapınca herkes ardiyla gülüyor, bu norveçli kekolar yapınca ses yok arkadaş. diğer bir sorun az buçuk mitoloji bilen insan magne’nin kardeşi laurices'ın loki olduğunu anlamıştır. adamlar o kadar gözümüze sokmuşlar. eveet şimdi burası çokomelli... şu yazıyı okuyan çocuk sahibi olan veya olmayan kadın yazarlara sesleniyorum. düşünün market kasiyeri size diyor ki, tamam hadi o eşyaları çıkarmana gerek yok kalsın, benden olsun amaaa büyük oğlana şöyle köprüye gidip tanrıyla tanışsın... bu diyalogdan sonra bir insan şunları düşünmez mi, ne diyor bu münafık ya da lan bizim oğlan bu kadınla ilişki mı yaşıyor bedava malzeme aldık şifre bu herhalde akşama sevişecek bunlar galiba demez mi aga??? oğlunun tanrı olma olasılığı benim ihtimallerimden milyon, milyar kat daha düşük bir olasılık. ama kadın ne yapıyor ? yia oğlum marketteki kadın tanrı dedi, köprü dedi, oğlun gitsin dedi ayhh bir şeyler dedi işte... ıçim parçalandı bu diyaloğu yazarken, sol ciğerim gel abi korona olalım değmez bu saçma dünyada yaşamaya diyor.... sevgili thor kardeşimizin çekicini gidip döktürmesi ise ayrı bir hoş tabi... magne'nin annesi ise fatmagül'ün suçu ne ? dizisindeki fatmagül'ün abisinin aynısı lan. aynı polyanacilik var kadında. sen gidiyorsun kadının kocasına diyorsun ki, yia işte biz senle şu tarihte sevişmiştik hatırlıyorsun, he işte laurice senin oğlun. bu adamın karısı sizi ezmeye çalışıyor ve diyorsun ki hayır bilerek yapmadııı kiiii ....
diziye samimi olarak birkaç artı puan vererek başladım izlemeye, çünkü mitoloji sever bir insan olarak ve işlediği konunun ikok değişikliği olması sebebiyle.... gelin görün ki bu iyi duygulariimin üzerinde resmen bal şarabı içip halay çektiler ....
devamını gör...
hiyerogliflerdeki teknolojik araçlar
mısır'daki hiyerogliflerde görülen, ufo, helikopter, denizaltı gibi cisimlere benzetilen ama aslında gerçekte bunlarla ilgisi olmayan şekiller.
görsel arkeotekno. com'dan alıntıdır:
.jpeg)
burada olup bitenlerin özeti şu:
eski mısır -bildiğiniz gibi- firavunların hüküm sürdüğü bir coğrafyaydı. bu firavunlardan birinin hüküm süresi bitip de diğer firavun başa geçtiğinde, hiyerogliflerdeki eski yazılar kazınarak üzerine yeni dönemle ilgili yazılar yazılıyordu. burada da benzer bir durum söz konusu.
raincool isimli bir blog sitesi var ve sitede bu konuyla ilgili bir açıklama yazısı var. buna göre, yapımına 1. seti zamanında başlanan bir tapınak var. seti öldüğünde tapınağın yapımını 2. ramses devam ettirir. seti'nin ismi üzerine de ramses'in adı kazınır. aşağıda raincool. blogspot. com adresinden alınan, seti ve ramses'in hangi çizimlerle temsil edildiğini gösteren bir resim var.

bu da yine aynı siteden alınan ve yukarıdakilerin üst üste binmesinin sonucunu gösteren görsel:

ilgili yazı burada
böylece ufo'cuların ve "mısırlılar teknolojide, uçan araç bile yapacak kadar ileriydi"cilerin bir iddiası daha tarihe gömülmüş oluyor.
görsel arkeotekno. com'dan alıntıdır:
.jpeg)
burada olup bitenlerin özeti şu:
eski mısır -bildiğiniz gibi- firavunların hüküm sürdüğü bir coğrafyaydı. bu firavunlardan birinin hüküm süresi bitip de diğer firavun başa geçtiğinde, hiyerogliflerdeki eski yazılar kazınarak üzerine yeni dönemle ilgili yazılar yazılıyordu. burada da benzer bir durum söz konusu.
raincool isimli bir blog sitesi var ve sitede bu konuyla ilgili bir açıklama yazısı var. buna göre, yapımına 1. seti zamanında başlanan bir tapınak var. seti öldüğünde tapınağın yapımını 2. ramses devam ettirir. seti'nin ismi üzerine de ramses'in adı kazınır. aşağıda raincool. blogspot. com adresinden alınan, seti ve ramses'in hangi çizimlerle temsil edildiğini gösteren bir resim var.

bu da yine aynı siteden alınan ve yukarıdakilerin üst üste binmesinin sonucunu gösteren görsel:

ilgili yazı burada
böylece ufo'cuların ve "mısırlılar teknolojide, uçan araç bile yapacak kadar ileriydi"cilerin bir iddiası daha tarihe gömülmüş oluyor.
devamını gör...
ağlanılan en ilginç yer
öğretmenliğimin ilk yılı. bir öğrenci beni baya çileden çıkarmıştı, karşımda zincir sallayıp üstüme yürüyecek kadar. çocuğu tutup dışarı attım ama sinirden titriyorum. o sırada bir arkadaşa denk gelip sınıfa bakmasını rica ettim. yangın merdivenine çıkıp sigara yaktım, ağlaya ağlaya içtim.
devamını gör...
umut sarıkaya
yumruklarıyla dövüşür. dudaklarıyla sevişir.
:m
:m
devamını gör...
zehirli mantarlar
avrupa ve kuzey afrika'da, yapım tarihleri mö 6.000 ile 9.000 yılları arasında değişen ve psilocybe cinsinden mantarların tasvir edildiği iddia edilen mağara resimleri keşfedilmiştir.
ispanya daki duvar resimi ..... bak
cezayir deki duvar resimi ... bak
bazı mantarların halüsinojen özelliklerinin olduğu yüzyıllardır bilinmektedir. eski orta ve güney amerika medeniyetlerinde bulunan heykeller, mantarların o zamanlar dini törenlerde kullanıldığını göstermektedir. aztekler bu mantarları "teonanacatl - tanrıların eti" şeklinde tarif etmişlerdir. tarihçiler aztek ruhani liderlerinin bu halüsinojenleri kullanarak farklı bir bilinç düzeyine geçtiği, tanrılar ve diğer ruhlarla iletişim kurduklarına inandıklarını belirtmişlerdir.
bazı zehirli mantar türleri:
amanita muscaria
claviceps purpurea
amanita phalloides
amanita virosa
amanita pantherina
inocybe erubescens
gyromitra esculenta
entoloma sinuatum
felç ebişkesi
ispanya daki duvar resimi ..... bak
cezayir deki duvar resimi ... bak
bazı mantarların halüsinojen özelliklerinin olduğu yüzyıllardır bilinmektedir. eski orta ve güney amerika medeniyetlerinde bulunan heykeller, mantarların o zamanlar dini törenlerde kullanıldığını göstermektedir. aztekler bu mantarları "teonanacatl - tanrıların eti" şeklinde tarif etmişlerdir. tarihçiler aztek ruhani liderlerinin bu halüsinojenleri kullanarak farklı bir bilinç düzeyine geçtiği, tanrılar ve diğer ruhlarla iletişim kurduklarına inandıklarını belirtmişlerdir.
bazı zehirli mantar türleri:
amanita muscaria
claviceps purpurea
amanita phalloides
amanita virosa
amanita pantherina
inocybe erubescens
gyromitra esculenta
entoloma sinuatum
felç ebişkesi
devamını gör...
cemal süreya'nın dediği gibi
“ben senin sevgilin, eşin, baban, ağabeyin,
arkadaşınım.
biri bitse biri kalır
seni hiç bırakmayacağım!”
arkadaşınım.
biri bitse biri kalır
seni hiç bırakmayacağım!”
devamını gör...
meja (yazar)
attığı görsel evet seksi. topuklu ayakkabısı ve ojeli tırnaklarıynan hoş gözüküyor. ben ayakkabıya dikkat ettim. neyse, yarın aynı görseli ben de atacağım sözlük. hazır mısınız bu yıkıma?
devamını gör...
çocuk yaparak evliliği kurtarmak
çocuklarını yara bandı misali kullanarak minnoş geçirdikleri birkaç sene sonrasında, yokmuş gibi davranılan sorunlar tekrar gün yüzüne çıkarsa çiftler için çok büyük problem olacak eylemdir. olan çocuğa olur.
devamını gör...
kaba olmanın aslında iyi bir özellik olması
evet, "yine geldi tespitini sevdiğim" diyeceğiniz, yepyeni bir tespitim ile karşınızda olduğum başlıktır.
öncelikle şu "kaba olmanın" derecesi konusunda bir anlaşalım; elbette burada kastedilen kabalık yok yere insanların kalbini kırmak, onlara sövmek veya terbiyesizlik yapmak anlamında değildir. bu tanımda bahsedeceğimiz kabalık, daha çok "aman ağzımın tadı kaçmasın", "aman şunu kırmayalım" diye gösterilen sahte samimiyetlere ve yapmacıklığa karşı duran kabalık çeşididir. çünkü ben bu tür davranışlardan zerre haz etmem, aile büyüklerime de her yaptıklarında kızarım.
bugünden bir misal, harika bir mangal yapmışım efendim. balıklar mis gibi pişmiş, ahtapot tam kıvamında ve rakılar hazır. oradan annem sesleniyor bana:
- "ya acaba bizim komşulara da mı versek? ayıp olur şimdi."
hemen "ne münasebet!" diye cevap verdim. ben o tüm bu canlıları bir amaç uğruna canlarından etmiş, onları saygı ve özenle en güzel şekilde pişirmiş, ve ailem güzelce ve kusursuzca bir deniz sofrası yesinler diye hazırlamış iken allah'ın salak komşusuna neden balık vereyim? zaten zerre sevmem kendilerini, ama sevsem de durum değişmiyor. zira böyle bir zorunluluğum yok.
ya da çok benzer başka bir misal, şu ana kadar kimse üzülmesin diye ikram edilen yemeği yemişliğim yoktur. o an canım istemiyorsa ve direkt sevmiyorsam o yemeği yemem, yoksa yerim. olay aslında bu kadar basit. isteyen kaba desin, isteyen öküz vallahi umurumda olmaz. sırf birileri saçma sapan şeylere alınsın gücensin diye kendi keyfimden ödün verecek değilim. bu şekilde de gayet iyi ve mutluyum doğrusu.
sanırım rezalet bir insanım...*
öncelikle şu "kaba olmanın" derecesi konusunda bir anlaşalım; elbette burada kastedilen kabalık yok yere insanların kalbini kırmak, onlara sövmek veya terbiyesizlik yapmak anlamında değildir. bu tanımda bahsedeceğimiz kabalık, daha çok "aman ağzımın tadı kaçmasın", "aman şunu kırmayalım" diye gösterilen sahte samimiyetlere ve yapmacıklığa karşı duran kabalık çeşididir. çünkü ben bu tür davranışlardan zerre haz etmem, aile büyüklerime de her yaptıklarında kızarım.
bugünden bir misal, harika bir mangal yapmışım efendim. balıklar mis gibi pişmiş, ahtapot tam kıvamında ve rakılar hazır. oradan annem sesleniyor bana:
- "ya acaba bizim komşulara da mı versek? ayıp olur şimdi."
hemen "ne münasebet!" diye cevap verdim. ben o tüm bu canlıları bir amaç uğruna canlarından etmiş, onları saygı ve özenle en güzel şekilde pişirmiş, ve ailem güzelce ve kusursuzca bir deniz sofrası yesinler diye hazırlamış iken allah'ın salak komşusuna neden balık vereyim? zaten zerre sevmem kendilerini, ama sevsem de durum değişmiyor. zira böyle bir zorunluluğum yok.
ya da çok benzer başka bir misal, şu ana kadar kimse üzülmesin diye ikram edilen yemeği yemişliğim yoktur. o an canım istemiyorsa ve direkt sevmiyorsam o yemeği yemem, yoksa yerim. olay aslında bu kadar basit. isteyen kaba desin, isteyen öküz vallahi umurumda olmaz. sırf birileri saçma sapan şeylere alınsın gücensin diye kendi keyfimden ödün verecek değilim. bu şekilde de gayet iyi ve mutluyum doğrusu.
sanırım rezalet bir insanım...*
devamını gör...
murat başoğlu
1968 doğumlu sunucu, manken, oyuncu ve iş adamı. öz yeğeni ile olan ensest görüntüleri sayesinde ülke çapında tanındı.
şu sıralar pek bir sessiz nerde olduğu ne yaptığı bilinmemekte.
şu sıralar pek bir sessiz nerde olduğu ne yaptığı bilinmemekte.
devamını gör...
türk klasiği vs dünya klasiği
biz yazarlarımızı biraz kaba bir tabirle pazarlamayı bilmiyoruz o kadar.
değer vermiyoruz ki bir kere. sokağa çıkıp sorun türk yazarlarımızın bir eserini, bakalım bilecekler mi hangi yazar yazmış. 'sait faik'in abasıyanık kitabı' gibi saçma sapan cevap alma olasılığımız çok yüksek. ha tabii bazı klasikler 15623 bölümlük televizyon dizisi olduğu için ''aa bunun dizisi vardı yaa'' diyenler çıkabilir. türk klasiği için değil de genel olarak türk edebiyatı hakkında konuşacak olursak, haldun taner mesela, adam tam bir cevher, değeri biliniyor mu? adı kaç yerde geçiyor? 'günümüzde' makale yazılıyor mu hakkında? 3 eserini sayın desek sayabilir mi insanlar?
kürk mantolu madonna nasıl popüler olduysa oldu, onla yatıp onla kalkıyoruz. ha yanlış anlaşılmasın sabahattin ali'nin değeri bilindiği için değil, bir o kitabı pazarlayabilmişiz sanırım, o da tesadüf işte. ki sabahattin ali'nin diğer iki romanı hatta özellikle içimizdeki şeytan'ı içinde barındırdığı psikolojik tahlillerle başka bir boyuttadır. ama ondan söz edilmez. biz edebiyatı bile tüketim kültürüne (bkz: tüketim psikolojisi) feda etmişiz. bestseller'dan başkasını gözümüz görmez olmuş.
türk klasiği ve dünya klasiğini karşılaştırmaya gerek duyulmamalı. edebiyat yarış değildir, bestseller'dan uzak tutulmalıdır.
düşüncelerimi şu iki tanımımda dile getirmiştim: #541046 ve #638832.
edit: yazım yanlışı.
değer vermiyoruz ki bir kere. sokağa çıkıp sorun türk yazarlarımızın bir eserini, bakalım bilecekler mi hangi yazar yazmış. 'sait faik'in abasıyanık kitabı' gibi saçma sapan cevap alma olasılığımız çok yüksek. ha tabii bazı klasikler 15623 bölümlük televizyon dizisi olduğu için ''aa bunun dizisi vardı yaa'' diyenler çıkabilir. türk klasiği için değil de genel olarak türk edebiyatı hakkında konuşacak olursak, haldun taner mesela, adam tam bir cevher, değeri biliniyor mu? adı kaç yerde geçiyor? 'günümüzde' makale yazılıyor mu hakkında? 3 eserini sayın desek sayabilir mi insanlar?
kürk mantolu madonna nasıl popüler olduysa oldu, onla yatıp onla kalkıyoruz. ha yanlış anlaşılmasın sabahattin ali'nin değeri bilindiği için değil, bir o kitabı pazarlayabilmişiz sanırım, o da tesadüf işte. ki sabahattin ali'nin diğer iki romanı hatta özellikle içimizdeki şeytan'ı içinde barındırdığı psikolojik tahlillerle başka bir boyuttadır. ama ondan söz edilmez. biz edebiyatı bile tüketim kültürüne (bkz: tüketim psikolojisi) feda etmişiz. bestseller'dan başkasını gözümüz görmez olmuş.
türk klasiği ve dünya klasiğini karşılaştırmaya gerek duyulmamalı. edebiyat yarış değildir, bestseller'dan uzak tutulmalıdır.
düşüncelerimi şu iki tanımımda dile getirmiştim: #541046 ve #638832.
edit: yazım yanlışı.
devamını gör...
piyale
orta asya ülkelerinde çay doldurulan minik kase. özellikle özbek kültüründe çay içme bardağıdır. asya'da piyale ile çay içme kültürü, anadolu'da ince belli küçük bardaklara dönüşmüştür.
devamını gör...
8 kasım 2021 mansur yavaş'ın pkk açıklamaları
mansur başgan gibi biri türkiye’yi yönettiğinde yaşanır bir memleket olmaya başlamışız demektir.
devamını gör...
pazar günü
benim için kasvet=pazar günü. hiçbir şey yapamadığım, yapsam da verim alamadığım bir gündür.
devamını gör...



