islam düşmanlığı
etkiye tepki olarak ortaya çıkan bir durumdur. islam barış dinidir, dinde zorlama yoktur diye gezerken, islamdan başka görüşlere saygı duymayanlara tepkidir.
islam düşmanları, inançlarını/yaşam tarzlarını böyle müslümanların* arasında idame ettiremedikleri için kendilerine yapılanın aynısını yapmaya soyunur ve düşmanlık beslemeye başlar. ileri seviyesi genel anlamda din düşmanlığıdır.
(bkz: ikiyüzlülük)
(bkz: iki karpuz bir koltuğa)
islam düşmanları, inançlarını/yaşam tarzlarını böyle müslümanların* arasında idame ettiremedikleri için kendilerine yapılanın aynısını yapmaya soyunur ve düşmanlık beslemeye başlar. ileri seviyesi genel anlamda din düşmanlığıdır.
(bkz: ikiyüzlülük)
(bkz: iki karpuz bir koltuğa)
devamını gör...
özer atik
1977 doğumlu, boğaziçi üniversitesi mezunu ses sanatçısı. tolga çevik ile yaptığı programlarda "minik" olarak tanınır.
devamını gör...
el orfanato
harika bir film, harika...ispanyol sineması her zamanki gibi, izleyicisine merhamet göstermiyor.
yapılmaz ulan bu bize!
önce genel bilgiler;
filmin yönetmenliğini; juan antonio bayonayapıyor. yapımcılarından biri, pan'ın labirentinin yönetmeni guillermo del toro'dur.
film 2007 ispanya ve meksika ortak yapımıdır. tür içinse; gerilim , korku ve dram diyebiliriz bence. oyunculuklarını ise; belen rueda fernando cayo ve edgar vivar paylaşıyor. aaah unutmayalım; charlie chaplinin kızı, geraldine chaplin psişik aurora rolünde.
arkadaşlar filmi henüz izledim, gözlerim dolu dolu. şişirdi beni film. mutlu son için mi şiştim, yoksa mutsuz son için mi? bilemiyorum .
film 30 ödüllü, 27 ödüle de aday gösterilme başarısı var.
bundan sonrasını spoi takıntısı olanlar okumasın lütfen!
'
''
laura, yetimhanede büyümüş, kendini bu sebeple dezavantajlı çocuklara adamış, şu anda simon adında aids'li bir çocuğu evlat edinmiş harika bir annedir.
eski kaldığı yetimhaneyi alarak, burada 5-6 dezavantajlı çocuğa bakmak istemektedir.
filmin ilk sahnesinde gösterilen korkuluk ve arkasında görülen 5-6 çocuk bize şöyle bir yorum yaptırıyor ''geliyor gelmekte olan''
filmin açılışında, jenerik müziği ile verilen duvar kaplamasının kaldırılması ise, cilalanmış parlatılmış şeylerin altında, bulacağımız şeylere delalet ediyor.
neyse efenim her şeye takılırsak bu filmi anlatması bitmez. devam edelim.
hiv virüslü simon, dünya tatlısı bir çocuktur. onun 5-6 tane hayali arkadaşı vardır. simonun bu hayali arkadaşlarına takılması laurayı endişelendirmektedir. derken lauranın kapısını sosyal hizmet görevlisi olduğunu söyleyen garip bir kişi çalar.
bu kişi, lauranın henüz bir çocuk olduğu dönemde, yani yetimhanede görevli bir kadındır. ancak yetimhaneden ayrılmıştır.
ortada bu kadar gariplik varken , laura dawn sendromlu çocuklar için düzenlediği bir partide, ''simon arkadaşım thomas'ın evine gitmemiz gerekiyor'' der. bu hayali arkadaştan çok sıkılan laura, simona bir tokat atar ve partiye döner. oğlunun gönlünü almak için yukarı çıktığında, oğlu simon artık kayıptır.
ve 8 ay boyunca laura onu bulamayacaktır.
bulmak için ''hayali arkadaş''larla oyun oynayacaktır.
bu hayali arkadaşların laura'nın kederinden ortaya çıkan hayali arkadaşları ,
daha doğrusu yetimhanedeki arkadaşları olduğunu öğrendiğimde, beynimden vurulmuşa döndüm.
film gerçekten çok güzel, tavsiye ederim.
yapılmaz ulan bu bize!
önce genel bilgiler;
filmin yönetmenliğini; juan antonio bayonayapıyor. yapımcılarından biri, pan'ın labirentinin yönetmeni guillermo del toro'dur.
film 2007 ispanya ve meksika ortak yapımıdır. tür içinse; gerilim , korku ve dram diyebiliriz bence. oyunculuklarını ise; belen rueda fernando cayo ve edgar vivar paylaşıyor. aaah unutmayalım; charlie chaplinin kızı, geraldine chaplin psişik aurora rolünde.
arkadaşlar filmi henüz izledim, gözlerim dolu dolu. şişirdi beni film. mutlu son için mi şiştim, yoksa mutsuz son için mi? bilemiyorum .
film 30 ödüllü, 27 ödüle de aday gösterilme başarısı var.
bundan sonrasını spoi takıntısı olanlar okumasın lütfen!
'
''laura, yetimhanede büyümüş, kendini bu sebeple dezavantajlı çocuklara adamış, şu anda simon adında aids'li bir çocuğu evlat edinmiş harika bir annedir.
eski kaldığı yetimhaneyi alarak, burada 5-6 dezavantajlı çocuğa bakmak istemektedir.
filmin ilk sahnesinde gösterilen korkuluk ve arkasında görülen 5-6 çocuk bize şöyle bir yorum yaptırıyor ''geliyor gelmekte olan''
filmin açılışında, jenerik müziği ile verilen duvar kaplamasının kaldırılması ise, cilalanmış parlatılmış şeylerin altında, bulacağımız şeylere delalet ediyor.
neyse efenim her şeye takılırsak bu filmi anlatması bitmez. devam edelim.
hiv virüslü simon, dünya tatlısı bir çocuktur. onun 5-6 tane hayali arkadaşı vardır. simonun bu hayali arkadaşlarına takılması laurayı endişelendirmektedir. derken lauranın kapısını sosyal hizmet görevlisi olduğunu söyleyen garip bir kişi çalar.
bu kişi, lauranın henüz bir çocuk olduğu dönemde, yani yetimhanede görevli bir kadındır. ancak yetimhaneden ayrılmıştır.
ortada bu kadar gariplik varken , laura dawn sendromlu çocuklar için düzenlediği bir partide, ''simon arkadaşım thomas'ın evine gitmemiz gerekiyor'' der. bu hayali arkadaştan çok sıkılan laura, simona bir tokat atar ve partiye döner. oğlunun gönlünü almak için yukarı çıktığında, oğlu simon artık kayıptır.
ve 8 ay boyunca laura onu bulamayacaktır.
bulmak için ''hayali arkadaş''larla oyun oynayacaktır.
bu hayali arkadaşların laura'nın kederinden ortaya çıkan hayali arkadaşları ,
daha doğrusu yetimhanedeki arkadaşları olduğunu öğrendiğimde, beynimden vurulmuşa döndüm.
film gerçekten çok güzel, tavsiye ederim.
devamını gör...
anneler oğluna mı düşkün kızına mı sorunsalı
tabiiki de oğullarına daha düşkün olurlar. bizimki öyle. genelde gördüklerimde o şekilde.
devamını gör...
kokusu yaşam sevincini artıran şeyler
devamını gör...
millet marsa giderken cumhuriyet bayramı ile kafayı yemek
mars'a giderse abd gider, onlar da 4 temmuz kutluyor hayvanlar gibi. saçma sapan bir kıyas. tamam kardeşim sen mars'a git, biz cumhuriyet bayramı kutlarız. belki de mars'ta kutlarız.
devamını gör...
sınıfın en güzel kızı
hiç bir zaman olamadım. gözlüklü elinde kitap en arkada oturan silik bi tiptim. şimdi ne değişti denilirse artık lens takıyorum.
devamını gör...
alt sınıfın ayaklanmasını engellemenin yolu
onlara kişisel özgürlük sunmak dediğim yoldur. açıklıyorum. bilindiği gibi toplumda alt, orta ve üst sınıf var.* müge anlı gibi programlara bir bakın. buradaki insanların birçoğu alt sınıfa mensup insanlar.* bu insanlar arasında tecavüz, cinayet, entrika olayları orta sınıfa göre daha çok. çünkü orta sınıfın kaybedeceği çok şey varken*, alt sınıfa mensup insanların kaybedeceği hiçbir şeyleri yok. adam kadını aldatır, döver ama kadın evde kalmaya devam eder çünkü oraya bağımlıdır.* aynı şekilde üst sınıfın da kaybedeceği bir şey yoktur.* orada da cinayetler, aldatmalar hatta çok eşlilikler de -ki buna partner derler medeni dursun diye- orta sınıfa göre daha çok görülür. kısaca bu insanların özgür olduklarını hissetmeleri ayaklanmayı akıllarına bile getirmez çünkü birbirlerini yemek ile meşguldürler.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının okumakta olduğu kitaplar
.
devamını gör...
en sevilen nazım hikmet ran şiiri
bugün pazar
bugün pazar.
bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum.
sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
toprak, güneş ve ben...
bahtiyarım...
nazım hikmet ran
devamını gör...
bakire olmayan kadınla evlenmek
para karşılığında bile cinsellik yaşayan erkekler tarafından sorgulanan eylem. ama "kardeş bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" diye sormazlar mı adama? bence sorarlar.
şimdi bu mesele bir tercihtir doğru. sen kendini bu konulardan sakınıyorsundur, eşinin de böyle biri olmasını isteyebilirsin, bunda bir sorun yok. ama her türlü naneyi yiyip sonra "işim in hilalinden tirtimiz bir hinim ulmalı" demek de ne bileyim, gerzekçe lan.
bu arada o zara çok şey etmeyin beyler, inanmayın yani. bir iğne bir iplikle dikiliyor, vallahi bak.
şimdi bu mesele bir tercihtir doğru. sen kendini bu konulardan sakınıyorsundur, eşinin de böyle biri olmasını isteyebilirsin, bunda bir sorun yok. ama her türlü naneyi yiyip sonra "işim in hilalinden tirtimiz bir hinim ulmalı" demek de ne bileyim, gerzekçe lan.
bu arada o zara çok şey etmeyin beyler, inanmayın yani. bir iğne bir iplikle dikiliyor, vallahi bak.
devamını gör...
dücane
adımı öğrenmeye çalışan sonrasında ise meriçlikle suçlayan en sonunda da kadın ayarlamamı rica eden sonrasında ülkü ocaklarına davet eden bir garip yazar. muhtemelen bir yazarın trol hesabı.
eskiden trollerin iyi-kötü mantığı vardı. az-çok güldürürdü yok arkadaş.. valla kalite çok bozmuş.
son olarak mesajlara şikayet özelliği gelmeli.. ^^
eskiden trollerin iyi-kötü mantığı vardı. az-çok güldürürdü yok arkadaş.. valla kalite çok bozmuş.
son olarak mesajlara şikayet özelliği gelmeli.. ^^
devamını gör...
yeşil renkli yazarlar
devamını gör...
hakan günday
yurtdışında chuck palahniuk kimse bizim topraklarımızda da yeraltı edebiyatının usta kalemidir. daha, az, azil gibi romanların yazarıdır. şahsiyet dizisini de senaristidir. yeni kitap çıkarsa da okusam diye uzun süredir beklediğim yazardır. ayrıca kinyas ve kayra kitabında geçen şu cümle ile çok da etkilemiştir.
--- alıntı ---
"sorarlarsa, 'ne iş yaptın bu dünyada?' diye, rahatça verebilirim yanıtını: yalnız kaldım. kalabildim! altı milyar insanın arasında doğdum. ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından..."
--- alıntı ---
"sorarlarsa, 'ne iş yaptın bu dünyada?' diye, rahatça verebilirim yanıtını: yalnız kaldım. kalabildim! altı milyar insanın arasında doğdum. ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından..."
devamını gör...
normal sözlük ada alma destek platformu
haydi ortaklaşa ada'ya girelim..

kayıp düşenler mi desen deniz de boğulanlar mı desen aç acına yarışma yapanlar mı, mangal yakanlar mı? nereden baksan fitneli fesatlı bir ortam'ın temellerini atmış oluruz hem fena mı olur? o ada bizim ada'mızdır ama gitmesekte almasak da...* o ada... daha fazla yazamayacağım bir adam bile yok anlıyor musun?*

kayıp düşenler mi desen deniz de boğulanlar mı desen aç acına yarışma yapanlar mı, mangal yakanlar mı? nereden baksan fitneli fesatlı bir ortam'ın temellerini atmış oluruz hem fena mı olur? o ada bizim ada'mızdır ama gitmesekte almasak da...* o ada... daha fazla yazamayacağım bir adam bile yok anlıyor musun?*
devamını gör...
eski fotoğraflar
insana ne çok şey hatırlatır. nemli, küflü kokusu, sararmış, yıpranmış, katlanmış... içinde ne hatıralar, aşklar, sevinçler barındırır. önceden insanlar hep mutluyken fotoğraf çekinirmiş. mesela birinin doğum gününde, lunaparkta ya da başka şehire gidildiğinde.. oysa şimdi öyle mi? desinler diye -mış gibi yapmaktan geri kalmıyor insanoğlu. acıdan geberse bile sahtelikten vazcaymıyor. “bakın bakın ben harikayım” demek istiyor. ne tuhaf.. keşke eskisi gibi az ve öz olsa fotoğraflar. az ama gerçek. az ama yalan olmasa. keşkee..
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
ruhumuzu doldurup taşıracak bir zaman dilimi olacağına eminim. emin olamadığım şey bizim ufaklığın bize bu zaman dilimini bağışlayıp bağışlamayacağı. lütfen olsun çünkü öyle bir şey, lütfen.
devamını gör...
bana bir şeyhler oluyor
müthiş bir alt metne sahip, vizontele'den önceki bir iş olmasına rağmen, bana göre mükemmellik bakımından vizontele'den sonra gelen, yılmaz erdoğan elinden çıkmış en güzel iştir zannımca...
müthiş dolu tiratları vardır. çok güzel mesajlar vardır...
misal;
''nedense beni anlasın istedim, içinde insan olan duvarlar'' diyor hilmi duran mesela... anlatırken anlamayacağını zaten bilerek suçlarken o duvarları, bir gün anlayacaklarına ve insan olabileceklerine dair umudu da taşıyor içinde... anlamazsanız insan olmayı başaramazsınız diyor, tek bir cümle ile... müthiş gerçekten... harika bir sorun tespiti ve çözümleme...
canım sıkıldıkça açar açar izlerim... bana kendimi gerçekten iyi hissettiriyor...
şöyle sevdiğim tiratlardan birini de aşağıya bırakayım...
'bir yerde artık tartışılmaz bir usul oluşmuşsa yeni bir usul yaratın' dedi.
zira bir şeyi yapmanın şekli yani usulü, amacının önüne geçmektedir.
amaçtan çok usulü kutsanır olmakta sonra...
o şeyi sevmek yetmez olmakta.
o sevginin herkes gibi gösterilmesi sevmekten daha önemli sayılmakta.
kardeşlerim! usul kavga sebebi yaratmakta...
usul gelse gelse yol manasına gelir ve eğer gerçeğe gitmekse maksadınız; herkes kendi yolunu bulmalıdır...
'siz bir anayol yapar ve gerisini yasak ederseniz eğer' dedi, 'ya yol yolsuzluk, ya yolsuzluk yol olur!' dedi...
müthiş dolu tiratları vardır. çok güzel mesajlar vardır...
misal;
''nedense beni anlasın istedim, içinde insan olan duvarlar'' diyor hilmi duran mesela... anlatırken anlamayacağını zaten bilerek suçlarken o duvarları, bir gün anlayacaklarına ve insan olabileceklerine dair umudu da taşıyor içinde... anlamazsanız insan olmayı başaramazsınız diyor, tek bir cümle ile... müthiş gerçekten... harika bir sorun tespiti ve çözümleme...
canım sıkıldıkça açar açar izlerim... bana kendimi gerçekten iyi hissettiriyor...
şöyle sevdiğim tiratlardan birini de aşağıya bırakayım...
'bir yerde artık tartışılmaz bir usul oluşmuşsa yeni bir usul yaratın' dedi.
zira bir şeyi yapmanın şekli yani usulü, amacının önüne geçmektedir.
amaçtan çok usulü kutsanır olmakta sonra...
o şeyi sevmek yetmez olmakta.
o sevginin herkes gibi gösterilmesi sevmekten daha önemli sayılmakta.
kardeşlerim! usul kavga sebebi yaratmakta...
usul gelse gelse yol manasına gelir ve eğer gerçeğe gitmekse maksadınız; herkes kendi yolunu bulmalıdır...
'siz bir anayol yapar ve gerisini yasak ederseniz eğer' dedi, 'ya yol yolsuzluk, ya yolsuzluk yol olur!' dedi...
devamını gör...


