kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel devin leonardi - two friends on the shore of long island (2009)
devamını gör...

izmir cayır cayır, yanıyoruz diyorum.
sahile hangi terlikle gitsem karar veremedim diyor.
resmen nispet kavramından 1 dakika önce doğmuş.
gözlerim yaşlı, bana bir peçete lütfen...
devamını gör...

benimle arkadaş olun nütfenn noluyy . *


büdüt: eşcinsel değilim ama çok sevgi dolular seviyorum yani onları *

düdüt: antalya’da olanlarla kanka olunabilir. *
devamını gör...

yazar bu başlıkta ne demek istemiştir? sevgili mod. tanım yok diyeceksin ama anlamadım ki tanımlayayım.
devamını gör...

hiçbir edebi eseri olmayan kitapları alıp yücelten okuyucular da en az yayınevleri kadar suçludur. sırf ünlü diye bir kişinin kitabı neden alınır hiç anlamıyorum..
devamını gör...

kısa hikaye denemesi olarak tanımlanabilir. öncelikle hikayenin hangi zamanda geçtiğini de belirtmek gerekiyor; keza 10k alan genel müdür; hem de yabancı bir şirkette sanırm 2000'li yılların başındaydı. ayrıca saçma bir durum yaşanacaksa; bu asla iş telefonundan yapılmaz; hadi yaptın; telefonun ortada bırakılması da hikayenin akışını bozmuş.
ayrıca hikayede anlatıldığı üzere; para odaklı olan birinin 4k maaşlı biriyle ilişkiye devam etmesinde hiçbir mantık yok; ayrılır; kiminle ne istiyorsa yapar.
herneyse güzel deneme; ancak senaryo zayıf.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yapılan hal ve hareketlerin durumların başkaları tarafından kaale alınmaması durumudur. başkasının umrundan olmamadır.
devamını gör...

"unutmak kelimesi undan çıkmış. bildiğimiz un yani, hamur işi, öyleymiş. unutmak için un ufak etmek gerekiyomuş. birini bütün olarak unutamazmışsın zaten, öyle pat diye unutamazmışsın. öyle yavaş yavaş gidermiş, yavaş yavaş unuturmuşsun.

- behzat ç.
devamını gör...

babam bir kıssa anlatırdı, kıssa şöyle,
adamın birisi denize düşmüş boğuluyor, adamın birisi yardımına koşmuş, ver elini, ver elini diye bağırıyor ama boğulan adam elini vermiyor, yardıma giden adamın birden kafasında bir şimşek çakıyor ve boğulan adama elini uzatıp al elimi, al elimi deyince adam elini uzatıyor ve ölümden dönüyor.

reyis de böyle sürekli istiyor, seçim geliyor oy istiyor, salgın oluyor iban veriyor para istiyor, vatandaşı eve kapatıp helallik istiyor, biz birşey isteyince sırtını dönüyor.
reyis hep almaktan yana, herhangi birşeyi vermeye gelince duymuyor.
verecek helallik bile kalmadı reyis, varsa sende, sen bize biraz ver.
devamını gör...

kulluk ve ibadet etmemizi bekliyorsa evet, egoisttir. yüceliğini kabul etmemizi bekler. kabul etmezsek cehennem ile korkutur.
devamını gör...

bir afrika atasözünün dediği gibi kendi içinizde düşmanınız yoksa, dışarıdaki düşmanlar sizi incitemez. 

biz kendimize bunu yapıyorsak,dış çevre neler yapabilir bir düşünülmeli. insan kendine bu kadar acımasız ise dışardaki insanlara karşı savunmasız kalır. direkt yenilgi... ağır yenilgi...
açık kapı bırakılıyor engellere. buyur buradan içeri.. peki işleri bu kadar zorlaştırmanın anlamı nedir? neden bu yola başvurulur?
neden kendimizi sabote ederiz?
hata yapma duygusu olabilir. bazı insanlar başarısızlık duygusuna fazla kapılırlar. bu kahredici durum dağılmaya ve kendini değersiz hissetmene neden olur. bir diğer sebep sorumluluktan kaçma olabilir. her şey'i ertelemen, harekete geçmemen, pasif kalman. örnekler çoğaltılabilir. özgüven meselenin mihenk taşıdır. içindeki savaşma gücünü kaybettiğinde dünya daha çok acımasız bir yerdir. kendine yardım etmen gerekir. yardım edecek bir el arıyorsan işte o
el kendi elin. ve sana hiç yabancı değil.
devamını gör...

bir türlü ne kendisini ne sesini sevemediğim, bu kadar sevilmesine de anlam veremediğim kişidir.
devamını gör...

ceza hukukçusu prof. ersan şen isimli şahısın söylemidir.
sana hukuk diplomasını veren adalet sistemine ben ne deyim.
asker zoruyla eve girip aşı yapılsın mış mış. kim konuşturuyor lan bunları..
kaynak
devamını gör...

aylar sonra bizleri özlemiş, tekrar çıkıp gelmiş yazarımız.
ne de iyi yapmış.
her gün rutin olarak, profiline girip bayıla bayıla tanımlarını okuduğum zamanları bilirim.
devamını gör...

arıza tipleri paratoner gibi toplamak , umarım bir tek bana olmuyordur .
devamını gör...

önce kitabın yazarından biraz bahsedelim.
viktor emil frankl

avusturyalı yazar. nöroloji ve psikiyatri alanında eğitim görmüş. viyana’da psikanaliz alanında bugün eğitim vermeye devam eden “logoterapi” okulunu kurmuştur. viyana üniversitesinde, daha yakından tanıdığımız bir isimden eğitim almıştır. (bkz: sigmund freud)

ancak frankl’i, diğer yazarlardan ayıran özellik ise, 1942-1945 yıllarında dachau ve ausschwitz toplama kampında esir olarak bulunmasıdır. tüm ailesini toplama kamplarında kaybeden frankl, ikinci dünya savaşının sona ermesiyle bu ölüm kamplarından sağ olarak kurtulanlar arasındadır.

yaşadığı tecrübeyi bilim ile birleştirip kitaplarına aktarmıştır. yıllar önce almancası “trotzdem ja zum leben sagen” kitabını okumuştum. ingilizceye “man's search for meaning” olarak çevrilen kitap yine ingilizceden türkçeye “insanın anlam arayışı” olarak çevrilmiştir.

ancak buraya bir dipnot düşeyim; kitap türkçeye ingilizceden çevrilmiştir. bu biraz bana sol elle sağ kulağı tutmak gibi geliyor ama henüz türkçe çevirisini okumadığım için bu konuda yorum yapmayayım. çeviri meselesine takık biri olarak, kafka’nın kitaplarına yapılan zulmü okumuş ve “bu ne lan” gibi gayet samimi bir tepki göstermiştim. konudan uzaklaşmayalım. başka bir yazımızda çeviri hatalarından bahsederiz.

kitabı okumanızı öneriyorum ancak sakın ola kitabı, şu saçma “kişisel gelişim” türünden sanmayın. yaşanmış bir tecrübenin, bilimsel bakış açısıyla ortaya konulduğu bir kitaptır. frankl, insanın anlam arayışının adresini “sevgi” olarak gösterir. yazımızı kısa bir alıntıyla bitirelim.

“sevmediği sürece hiç kimse, bir baş­ka insanın özünün tam olarak farkına varamaz.”

victor emil frankl - “insanın anlam arayışı”

okunacak kitaplar listenize ekleyin.
devamını gör...

ninja kaplumbağalar. dört karakterde olur.

fazla seçeneğim yok zira tosbağalara genellikle ya yan rol ya da figüranlık reva görülüyor.

hazır dört başrolü bir arada bulmuşken, hepsine talibim.

ekleme: bu arada değerli arkadaşımız evernevergreen sağolsunlar bana kırmızı kaplumbağa da başrol ayarlayabileceğimi söyledi.

birde kaplumbağalarda uçar filmini farklı şekilde yeniden çekecekmiş, orada da kaptım başrolü.

sonunda keşfettiler beni, kafama yatacak yeni projelere de açığım ama önce içime sinmesi lazım. *
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

"bazı şarkıların yeryüzünden silinmesi gerek mutlu olmak için.

aklım nerede bilmiyorum ama kalbim hâlen bıraktığım yerde."


demiş şairin biri...

zamanın elbette iyileştiremediği şeyler vardır. dil yarası gibi, kalp acısı gibi. bir var olup, sonrasında bir anda yok olanların yokluğu gibi... bunları zaman iyileştirmez. ancak alışırsın. zaman da tam olarak bu değil midir zaten ? o, alıştırmak zorunda. bizse, alışmak zorundayız. yoksa hayat; içinden çıkılmaz ve yaşanılmaz bir hâl alır.

sevin dostlar, sevin.. çok sevin. ama kimsenin yokluğunda zaman geçmiyormuş gibi düşünecek kadar çok sevmeyin...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim