uzaylı istilasından kurtulma tavsiyeleri
dünya üzerindeki baskın yaşam formu olan ve muhtemelen evrendeki baskın yaşam formları arasında en ilkeli olan insanını ihtiyaç duymayacağı tavsiyelerdir.

konu hakkında henüz somut kanıtlarımız olmadığı için bu istilanın ne zaman ve nasıl olacağı hakkında sağlıklı fikirlere sahip değiliz. ama hayal gücümüzü kullanarak bazı çıkarımlar yapabiliyoruz.
bu istila hakkındaki ön kabulümüz onların bizden daha zeki, teknolojik olarak daha ileride ve daha planlı olduklarıdır. bundan da adımız gibi emin olabiliriz zira insanlık bizim kibirle düşündüğümüz kadar ileri bir uygarlık kuramadık.

gelelim tavsiyelere ihtiyacımız olmadığı gerçeğinin nedenlerine:
1. bu zamana kadar çekilmiş olan uzaylı istilası filmlerine ve bilimkurgu kitaplarına dayanarak söylüyorum. uzaylılar bizim için gelmeyecekler dünyaya, en azından bizim düşündüğümüz şekliyle olmayacak.
amaçları ya dünyanın kaynaklarına ihtiyaç duymaları olacak ya da bizi bir nevi gübre olarak kullanmak için iliğimizi kemiğimizi sömürecekler. kendi gezegenlerini yok edip yeni bir gezegene ihtiyaç duyuyor da olabilirler elbette. bu mevzuda son bir ihtimal de uzaylı dostlarımızın bir evrensel bir greenpeace gibi davranabilecek olmalardır. bunun içim elimizdeki gösterge “ dünyanın durduğu gün” filminde söylenen sözdür:
“ dünyayı sizden kurtarmaya geldik.”

2. zaten eğer hayal ettiğimiz kadar gelişkin canlılarla karşı karşıya kalacaksak direnmenin pek de bir manası olmayacaktır. tadını mı çıkarsak? nükleer füzelerimizi araçlarına fırlattığınızdan pinpon topu gibi geri sekme olasılığını düşündüğümüzde belki de onlara tükürerek iğrenmelerini beklememe daha mantıklı olur.

3. tavsiyelere ihtiyaç duymadığınız gerçeği ile gerekçelerimizin sonuncu ise şu minvalde olacak; daha isimlerini duymadan, cisimleridir görmeden, öpmeden koklamadan korktuğumuz yaratıklara karşı ne gibi bir şansımız olabilir ki? ben sanmıyorum ki evrensel kafa sözlükte “ dünyalı istilası...” gibi bir başlık olsun.
4. sondan bir sonraki neden ise şöyledir ki; dünya sakinleri hangi tavsiyeyi dinledi ki uzaylı istilasına karşı yapılanları dinlesin? virüs önlemleri, türlerin yok olmasına karşı önlemler, küresel ısınma önlemleri... hepsi insanlığın bir kulağından girip hiçbir engeller karşılaşmadan ötekinden çıkıyor. muhtemelen böyle bir istila esnasında amerikalılar post- apolaliptik partiler verecek, türkler yerde taş arayacak, hintliler yeni bir tavrı buldukları için sevinecekler, latin amerikalılar ise uzaylıları mabadının uyuşturucu transferi için uygun olup olmadığını düşünecekler. *

velhasılı tavsiyeye ihtiyaç duyan bizler değiliz, uzaylılar gerekli tavsiyeleri alsınlar.

konu hakkında henüz somut kanıtlarımız olmadığı için bu istilanın ne zaman ve nasıl olacağı hakkında sağlıklı fikirlere sahip değiliz. ama hayal gücümüzü kullanarak bazı çıkarımlar yapabiliyoruz.
bu istila hakkındaki ön kabulümüz onların bizden daha zeki, teknolojik olarak daha ileride ve daha planlı olduklarıdır. bundan da adımız gibi emin olabiliriz zira insanlık bizim kibirle düşündüğümüz kadar ileri bir uygarlık kuramadık.

gelelim tavsiyelere ihtiyacımız olmadığı gerçeğinin nedenlerine:
1. bu zamana kadar çekilmiş olan uzaylı istilası filmlerine ve bilimkurgu kitaplarına dayanarak söylüyorum. uzaylılar bizim için gelmeyecekler dünyaya, en azından bizim düşündüğümüz şekliyle olmayacak.
amaçları ya dünyanın kaynaklarına ihtiyaç duymaları olacak ya da bizi bir nevi gübre olarak kullanmak için iliğimizi kemiğimizi sömürecekler. kendi gezegenlerini yok edip yeni bir gezegene ihtiyaç duyuyor da olabilirler elbette. bu mevzuda son bir ihtimal de uzaylı dostlarımızın bir evrensel bir greenpeace gibi davranabilecek olmalardır. bunun içim elimizdeki gösterge “ dünyanın durduğu gün” filminde söylenen sözdür:
“ dünyayı sizden kurtarmaya geldik.”

2. zaten eğer hayal ettiğimiz kadar gelişkin canlılarla karşı karşıya kalacaksak direnmenin pek de bir manası olmayacaktır. tadını mı çıkarsak? nükleer füzelerimizi araçlarına fırlattığınızdan pinpon topu gibi geri sekme olasılığını düşündüğümüzde belki de onlara tükürerek iğrenmelerini beklememe daha mantıklı olur.

3. tavsiyelere ihtiyaç duymadığınız gerçeği ile gerekçelerimizin sonuncu ise şu minvalde olacak; daha isimlerini duymadan, cisimleridir görmeden, öpmeden koklamadan korktuğumuz yaratıklara karşı ne gibi bir şansımız olabilir ki? ben sanmıyorum ki evrensel kafa sözlükte “ dünyalı istilası...” gibi bir başlık olsun.
4. sondan bir sonraki neden ise şöyledir ki; dünya sakinleri hangi tavsiyeyi dinledi ki uzaylı istilasına karşı yapılanları dinlesin? virüs önlemleri, türlerin yok olmasına karşı önlemler, küresel ısınma önlemleri... hepsi insanlığın bir kulağından girip hiçbir engeller karşılaşmadan ötekinden çıkıyor. muhtemelen böyle bir istila esnasında amerikalılar post- apolaliptik partiler verecek, türkler yerde taş arayacak, hintliler yeni bir tavrı buldukları için sevinecekler, latin amerikalılar ise uzaylıları mabadının uyuşturucu transferi için uygun olup olmadığını düşünecekler. *

velhasılı tavsiyeye ihtiyaç duyan bizler değiliz, uzaylılar gerekli tavsiyeleri alsınlar.
devamını gör...
moonlight sonata
bana en keskin kalp kırığımla beraber umutu hatırlatan beste.
(link: )
moonlight sonata beethoven'nın işitme sorunu başladıktan sonra, 31 yaşında bestelediği sonatıdır. beethoven moonlight sonata’yı 1801’de tamamlamış ve ertesi yıl yayınlanmıştır. 31 yaşında işitme sorunu daha da kötüleşen beethoven galayı kendisi yapmış ve eseri kısa bir süre öğrencisi olan, kontes giulietta guicciardi’ ye ithaf etmiştir.
sonatın asıl adı quasi una fantasia (neredeyse bir fantazi) olup moonligt sonata adını 31 yıl sonra almıştır.
(link: )
moonlight sonata beethoven'nın işitme sorunu başladıktan sonra, 31 yaşında bestelediği sonatıdır. beethoven moonlight sonata’yı 1801’de tamamlamış ve ertesi yıl yayınlanmıştır. 31 yaşında işitme sorunu daha da kötüleşen beethoven galayı kendisi yapmış ve eseri kısa bir süre öğrencisi olan, kontes giulietta guicciardi’ ye ithaf etmiştir.
sonatın asıl adı quasi una fantasia (neredeyse bir fantazi) olup moonligt sonata adını 31 yıl sonra almıştır.
devamını gör...
zoru sevmek
mecalsiz kalınsa da yine de peşinden gitmektir onun, yakalarım umuduyla…
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şiirleri
"seyre daldım gökyüzünü
avuçlarım karlı
bilyelerim kaydı hüzünden
dibe çöktü, ayrılık..
bakakaldım gül yüzüne
avuçlarım terli
damlalar düştü yüzümden
birikti, ayrılık.. "
avuçlarım karlı
bilyelerim kaydı hüzünden
dibe çöktü, ayrılık..
bakakaldım gül yüzüne
avuçlarım terli
damlalar düştü yüzümden
birikti, ayrılık.. "
devamını gör...
insanın gençliğini çalan şeyler
ait olmadığı, mutsuz hissettiği yerlerden ve insanlardan gitmeye cesareti olmamasıdır.
devamını gör...
birbirine cevapsız çağrı atarak haberleşen efsane nesil
her sms bir kontör gibi bir şeydi. mesaj atmak kıymetliydi. tuşlara basarak kendi melodini yapıyordun şarkıları kendimiz oluşturuyorduk. arandığında çalma müziği şimdiki gibi gerçek şarkılar olmuyordu. nokia’nın krallığının olduğu dönemler. hey gidi hey.
devamını gör...
3 aralık 2020 akp üyesi teyzenin isyanı
insan kendisine yaklaşmakta olan felaketi idrak etmekten aciz ise, düşünme yeteneği olmayan bir hayvandan farksızdır.
insanı, insan yapan geleceği ile ilgili plan yapmasıdır. çünkü öleceğini bilerek yaşayan tek canlıdır, insan.
bu güne kadar oy verdiyse, emin olunuz ki oy günü geldiğinde yine propagandaların kurbanı bir koyun gibi aynı şeyi tekrarlayacaktır. çünkü bazı insanların hayattaki tek amacı televizyondaki reklamları izlemektir.
insanı, insan yapan geleceği ile ilgili plan yapmasıdır. çünkü öleceğini bilerek yaşayan tek canlıdır, insan.
bu güne kadar oy verdiyse, emin olunuz ki oy günü geldiğinde yine propagandaların kurbanı bir koyun gibi aynı şeyi tekrarlayacaktır. çünkü bazı insanların hayattaki tek amacı televizyondaki reklamları izlemektir.
devamını gör...
her gün içsem bıkmam içecekleri
şalgam ve turşu suyu. bardak bardak içerim.
devamını gör...
berbat bir hissiyatın tarifi
çok sevdiğiniz insanın ölmek için dua ettiğini görmek.
devamını gör...
ciddi ciddi youtube premium'a para ödeyen insan
youtube için verilecek ücretin boşa gideceğini düşünmüyorum. youtube premium varken spotify'a para ödeyen insanları incelemek lazım aslında. önceleri spotify'da dinlediğim şarkıların ses olarak daha iyi versiyonlarını youtube'da bulmuştum.
devamını gör...
psg sözlüğe veda ediyor
saçma sapan tanım giren tüm yazarlar, önderiniz psg olsun.
devamını gör...
girift radyo yayını
şaka maka iş hayatımın en uzun tatilini yaptım döndüm. şimdi aykut düşünsün.
yeter 3 haftadır iyi insan olduğunuz.
biz, sizin annelerinizin "o çocukla oynama" dedigi çocuklarız. biz kim miyiz?
thedansözkiller ve ben tabii ki
neden bu kadar gaza geldim bilmiyorum ama gün içerisinde bir şey olup da moralimi bozmazsa akşama goygoy var genşler.
bunu da buraya yazdım ki thedansözkiller sesim kısıldı covid oldum galiba internet çekmiyor tünele girdim diyemesin. ya da derse desin bizim yol arkadaşlığımız bakî.
21.00 da görüşür müyüz yakışıklı? *
yeter 3 haftadır iyi insan olduğunuz.
biz, sizin annelerinizin "o çocukla oynama" dedigi çocuklarız. biz kim miyiz?
thedansözkiller ve ben tabii ki
neden bu kadar gaza geldim bilmiyorum ama gün içerisinde bir şey olup da moralimi bozmazsa akşama goygoy var genşler.
bunu da buraya yazdım ki thedansözkiller sesim kısıldı covid oldum galiba internet çekmiyor tünele girdim diyemesin. ya da derse desin bizim yol arkadaşlığımız bakî.
21.00 da görüşür müyüz yakışıklı? *
devamını gör...
online sistemin öğrencileri tembelleştirdiği gerçeği
4 yeğeni olan biri olarak gördüğüm kadarıyla hak verdiğim başlık. kopya çekemiyor olsalar da, eski heveslerinin olmayışı derslerini çok fazla etkiliyor.
devamını gör...
kadınlardaki belalı erkek takıntısı
bu konuya dair sorularım var. cevaplayın bakalım.
manevi olarak sağlıklı, yetiştiği çevrenin belli bir seviyesi olan bir kadının böylesi adamlardan uzak durması olasıdır ve doğrudur. peki ya bu sağlıklı kadınlara musallat olanları napıcaz?
ya kadının yaşadığı tramvalar varsa farkında olmadan böylesi adamlara kapılıyosa? ohh, sen geçmişindeki sorunları çözemedin iyi ki öldün mü diyeceğiz?
son olarak bu adamlar neden belalı? neden böyle yetiştiriyolar bu adamların nasıl çevresi var ki böyle tipler ortaya çıkıyor?
bir kadının tercihlerini sorgulayacaksak bu adamları da sorgulayalım biraz.
manevi olarak sağlıklı, yetiştiği çevrenin belli bir seviyesi olan bir kadının böylesi adamlardan uzak durması olasıdır ve doğrudur. peki ya bu sağlıklı kadınlara musallat olanları napıcaz?
ya kadının yaşadığı tramvalar varsa farkında olmadan böylesi adamlara kapılıyosa? ohh, sen geçmişindeki sorunları çözemedin iyi ki öldün mü diyeceğiz?
son olarak bu adamlar neden belalı? neden böyle yetiştiriyolar bu adamların nasıl çevresi var ki böyle tipler ortaya çıkıyor?
bir kadının tercihlerini sorgulayacaksak bu adamları da sorgulayalım biraz.
devamını gör...
kediler konuşabilse ilk söyleyecekleri sözler
tepelere çıkıp bize attıkları bakışı tâbi ki,
hepinizden iğreniyorum.*
hepinizden iğreniyorum.*
devamını gör...
yumurta fiyatlarının artmasının nedeni
tavuklar yemlerdeki fiyat artışından dolayı greve girip yumurtlamama kararı almışlar diye duydum*.
devamını gör...
atmaya kıyılamayan eşyalar
erkeklerin kablo dolu kutusunun içindeki herşey.
devamını gör...
amok
kötülüğe uğradığına ve uğrayacağına inananların gözü kara şekilde, sonuçlarını hesap edemeyerek, kontrol edilemez bir öfkeyle saldırgan tavırlar sergilemesi.
devamını gör...
şiirlerde sorulan en zor sorular
"ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
sevmek için güzele mi bakmalı?
çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?"
(bkz: victor hugo)
dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
sevmek için güzele mi bakmalı?
çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?"
(bkz: victor hugo)
devamını gör...
sisifos söyleni
(bkz: sisifos söyleni)
camus felsefi deneme türündeki bu kitabında yaşamın yaşamaya değip değmediğini ve intiharı kendi absurde felsefesi ile sorgular. kitaba ismini veren sisifos, yunan mitolojisinde zeus tarafından dimdik bir dağın eteğine bırakılan kaya parçasını dağın en tepesine çıkarmakla cezalandırılmıştır. kayayı her çıkardığında kaya geri düşer ve sisifos her defasında bu döngüyü devam ettirir. insanlığın hikayesi ile sisifosun hikayesi arasındaki benzerlik buradadır. insanların var olmaya mahkum edildiği bir dünyada sisifos gibi ev araba aile iş gibi anlamsız döngülerle kayayı her defasında yukarı çıkarıyoruz. mutlak bir amaç yada kazanım olmadan. zaten dünyanın kendisi ve var oluş başlı başına saçmanın kendisidir. camusa göre bunun farkında olarak yaşamak başkaldırının ta kendisidir. intihar ise kaçış demektir. tıpkı sisifosun tanrılara meydan okurcasına kaçmadan ve vazgeçmeden kayayı her seferinde yeniden dağın tepesine çıkarması gibi. kitabın genel konusu intihardır lakin camus bu kitabında intiharı savunmaz. aşağıya kitaptan ilgimi çeken bir kaç kısmı bırakıyorum.
- çelişkin bir biçimde, kendileri için bir yaşama nedeni olan ( yaşama nedeni denilen şey, aynı zamanda çok güzel bir ölme nedenidir de) düşünceler yada düşler uğrunda ölüme giden başka insanlarda görüyorum. sy 22
-gene bir gün gelir , insan otuz yaşında olduğunu görür ya da söyler. gençliğini belirtir böylece. ama, aynı anda , zamana göre yerini de belirtir. zamanın içinde yerini alır. geçmesi gerektiğini söylediği bir eğrinin belirli bir anındadır. zamanın malıdır, içinin ürpertiyle dolması üzerine , en kötü düşmanı olarak görür onu. yarını istiyordu hep, tüm benliğinin bundan kaçınması gerekirken, yarının gelmesini diliyordu. etin bu başkaldırışı, uyumsuz budur işte. sy 32
- böylece chestova dönüyorum. bir yorumcu onun ilgiye değer bir sözünü anlatır. " tek çıkar yol insan yargısı için bir çıkış yolu bulunmayan yerdedir." der. " böyle olmasa tanrıyı ne yapacaktık? kişi ancak olanaksızı elde etmek için tanrıya yönelir. olabilene gelince, insanlar yeter onu bulmaya." sy 50
-her şey tek bir şeyle değil, her şey her şeyle açıklanır. ben bir ayrım görmüyorum arada. hiç kuşkusuz, bilinci her betimleme sonunda "gerçekleştirdiği" bu düşünlerin ya da bu özlerin kusursuz örnekler olmaları istenmiyor daha. ama algılamanın her verisinde doğrudan doğruya var oldukları söyleniyor. her şeyi açıklayan tek bir düşünce yok artık, sonsuz sayıda nesneye anlam veren, sonsuz sayıda öz var. dünya kımıltısızlaşıyor, ama aydınlanıyor da. sy 59-60
-uyumsuz insan yolunun belli bir noktasında kışkırtılmıştır. tarih ne dinden yoksundur ne peygamberden, tanrısızları bile vardır. ondan sıçraması isteniyor. verebileceği tek yanıt iyi anlamadığı, bunun açık olmadığı. kişi de yalnızca iyi anlamadığını yapmak ister. ona bunun gurur günahı olduğu, belki de işin sonunda cehennemin bulunduğu söylenir, ama bu ona önemsiz görünür. suçluluğu benimsettirilmek istenir ona. o kendini suçsuz bulur. doğrusunu söylemek gerekirse, yalnız bunu duyar, çaresiz suçsuzluğunu. her şeyi bu sağlar ona. böylece kendi kendinden istediği yalnızca bildiğiyle yaşamak, elindekiyle yetinmek, araya kesin olmayan hiçbir şey sokmamaktır. hiçbir şeyin böyle olmadığı söylenir ona. ama hiç değilse bu bir kesinliktir. işi onunladır: hiçbir şeye sarılmadan yaşanıp yaşanamayacağını bilmek ister. sy 67
- kişi mutlu yaşamak için para kazanmak ister, sonra bir yaşamın tüm çabası ve en iyi yanı bu paranın kazanılmasında toplanır. mutluluk unutulmuş, araç da amaç sayılmıştır. sy 119
- bu söylen "trajik"se, kahraman bilinçli olduğu içindir. gerçekten de, her adımda başarma umuduyla desteklenseydi, neden kederli olacaktı? bu günün işçisi yaşamının tüm günlerinde aynı işlerde çalışır, bu yazgıda uyumsuzlukta bundan aşağı kalmaz. ama ancak bilinçli olduğu ender anlarda "trajik"tir. sy 139
camus felsefi deneme türündeki bu kitabında yaşamın yaşamaya değip değmediğini ve intiharı kendi absurde felsefesi ile sorgular. kitaba ismini veren sisifos, yunan mitolojisinde zeus tarafından dimdik bir dağın eteğine bırakılan kaya parçasını dağın en tepesine çıkarmakla cezalandırılmıştır. kayayı her çıkardığında kaya geri düşer ve sisifos her defasında bu döngüyü devam ettirir. insanlığın hikayesi ile sisifosun hikayesi arasındaki benzerlik buradadır. insanların var olmaya mahkum edildiği bir dünyada sisifos gibi ev araba aile iş gibi anlamsız döngülerle kayayı her defasında yukarı çıkarıyoruz. mutlak bir amaç yada kazanım olmadan. zaten dünyanın kendisi ve var oluş başlı başına saçmanın kendisidir. camusa göre bunun farkında olarak yaşamak başkaldırının ta kendisidir. intihar ise kaçış demektir. tıpkı sisifosun tanrılara meydan okurcasına kaçmadan ve vazgeçmeden kayayı her seferinde yeniden dağın tepesine çıkarması gibi. kitabın genel konusu intihardır lakin camus bu kitabında intiharı savunmaz. aşağıya kitaptan ilgimi çeken bir kaç kısmı bırakıyorum.
- çelişkin bir biçimde, kendileri için bir yaşama nedeni olan ( yaşama nedeni denilen şey, aynı zamanda çok güzel bir ölme nedenidir de) düşünceler yada düşler uğrunda ölüme giden başka insanlarda görüyorum. sy 22
-gene bir gün gelir , insan otuz yaşında olduğunu görür ya da söyler. gençliğini belirtir böylece. ama, aynı anda , zamana göre yerini de belirtir. zamanın içinde yerini alır. geçmesi gerektiğini söylediği bir eğrinin belirli bir anındadır. zamanın malıdır, içinin ürpertiyle dolması üzerine , en kötü düşmanı olarak görür onu. yarını istiyordu hep, tüm benliğinin bundan kaçınması gerekirken, yarının gelmesini diliyordu. etin bu başkaldırışı, uyumsuz budur işte. sy 32
- böylece chestova dönüyorum. bir yorumcu onun ilgiye değer bir sözünü anlatır. " tek çıkar yol insan yargısı için bir çıkış yolu bulunmayan yerdedir." der. " böyle olmasa tanrıyı ne yapacaktık? kişi ancak olanaksızı elde etmek için tanrıya yönelir. olabilene gelince, insanlar yeter onu bulmaya." sy 50
-her şey tek bir şeyle değil, her şey her şeyle açıklanır. ben bir ayrım görmüyorum arada. hiç kuşkusuz, bilinci her betimleme sonunda "gerçekleştirdiği" bu düşünlerin ya da bu özlerin kusursuz örnekler olmaları istenmiyor daha. ama algılamanın her verisinde doğrudan doğruya var oldukları söyleniyor. her şeyi açıklayan tek bir düşünce yok artık, sonsuz sayıda nesneye anlam veren, sonsuz sayıda öz var. dünya kımıltısızlaşıyor, ama aydınlanıyor da. sy 59-60
-uyumsuz insan yolunun belli bir noktasında kışkırtılmıştır. tarih ne dinden yoksundur ne peygamberden, tanrısızları bile vardır. ondan sıçraması isteniyor. verebileceği tek yanıt iyi anlamadığı, bunun açık olmadığı. kişi de yalnızca iyi anlamadığını yapmak ister. ona bunun gurur günahı olduğu, belki de işin sonunda cehennemin bulunduğu söylenir, ama bu ona önemsiz görünür. suçluluğu benimsettirilmek istenir ona. o kendini suçsuz bulur. doğrusunu söylemek gerekirse, yalnız bunu duyar, çaresiz suçsuzluğunu. her şeyi bu sağlar ona. böylece kendi kendinden istediği yalnızca bildiğiyle yaşamak, elindekiyle yetinmek, araya kesin olmayan hiçbir şey sokmamaktır. hiçbir şeyin böyle olmadığı söylenir ona. ama hiç değilse bu bir kesinliktir. işi onunladır: hiçbir şeye sarılmadan yaşanıp yaşanamayacağını bilmek ister. sy 67
- kişi mutlu yaşamak için para kazanmak ister, sonra bir yaşamın tüm çabası ve en iyi yanı bu paranın kazanılmasında toplanır. mutluluk unutulmuş, araç da amaç sayılmıştır. sy 119
- bu söylen "trajik"se, kahraman bilinçli olduğu içindir. gerçekten de, her adımda başarma umuduyla desteklenseydi, neden kederli olacaktı? bu günün işçisi yaşamının tüm günlerinde aynı işlerde çalışır, bu yazgıda uyumsuzlukta bundan aşağı kalmaz. ama ancak bilinçli olduğu ender anlarda "trajik"tir. sy 139
devamını gör...