normal sözlük yazarlarının karalama defteri
af
işlemediği günahın bedeli
yüzsüz bir ziyaret
yatıya kalır mısınız bayım
bütün ev sizin olsun
bir tek tezgahta yatmayın
orası kedimin yeri
göğe bakıyor
vahşetin prangaları
kırılıyor
kuşların kanadında
yatıya kalmaz mısınız bayım
bu sefer sizi güzel ağırlarım
bir tek masa ve sandalyem
işte orası olmaz
orası aslanımın yeri
yattığı yeri belli ediyor
ormanın kalbi
kanıyor
kuşların uçuşunda
yatıya kalın bayım
kitaplığımda gezdiririm sizi
bir tek nurullah ataç
onun kitabını alamazsınız
bir türlü bitmek bilmiyor
kelimeler kanatlanıyor
kuşların süzülüşünde
yakalayamıyorum
affedemiyorum sizi bayım
ne yapsam olmaz
bir tek aşkınız
hayal ettiğim aşkınız
veremiyorum işte onu size
ateş küle dönüyor
saatlerin ölümünde
sadece seyredebiliyorum
saplayın hançeri bayım
kalbimin orta yerine
artık dayanamıyorum
işlemediği günahın bedeli
yüzsüz bir ziyaret
yatıya kalır mısınız bayım
bütün ev sizin olsun
bir tek tezgahta yatmayın
orası kedimin yeri
göğe bakıyor
vahşetin prangaları
kırılıyor
kuşların kanadında
yatıya kalmaz mısınız bayım
bu sefer sizi güzel ağırlarım
bir tek masa ve sandalyem
işte orası olmaz
orası aslanımın yeri
yattığı yeri belli ediyor
ormanın kalbi
kanıyor
kuşların uçuşunda
yatıya kalın bayım
kitaplığımda gezdiririm sizi
bir tek nurullah ataç
onun kitabını alamazsınız
bir türlü bitmek bilmiyor
kelimeler kanatlanıyor
kuşların süzülüşünde
yakalayamıyorum
affedemiyorum sizi bayım
ne yapsam olmaz
bir tek aşkınız
hayal ettiğim aşkınız
veremiyorum işte onu size
ateş küle dönüyor
saatlerin ölümünde
sadece seyredebiliyorum
saplayın hançeri bayım
kalbimin orta yerine
artık dayanamıyorum
devamını gör...
reddedilme korkusu ile açılamamak
oğlum açılın gitsin, en fazla sevişemezsiniz.
devamını gör...
erol günaydın
meddahlık geleneğinin son temsilcilerinden olup, 2012 yılında vefat etmiştir.
devamını gör...
mas
kırtasiye ürünleri üreten bir firmanın ismidir.
düzenleyicileri ve ataç gibi ürünleri meşhurdur.
düzenleyicileri ve ataç gibi ürünleri meşhurdur.
devamını gör...
ebu zer el-gıfari
müslüman olan ilk sahabilerden biri. ayrıca servet birikimi hakkındaki görüşleriyle ünlenmiştir. günümüzde en ünlü sahabilerden biridir. hz. ebu zer, diğer sahabelerin aksine kur'an-ı kerim'deki serveti biriktirip de allah yolunda sarfetmeyenleri bir azap bekliyor gibi ayetlere dayanarak, ihtiyaç fazlası olan malın allah yolunda harcanması gerektiğine inanırdı. fakat diğer bazı sahabeler bu görüşü reddeder ve az önce söylediğim tipte ayetlerin, zekât ayetlerinin indirilmesiyle beraber neshedildiğini söylerdi. fakat çoğunluk sahabeler ise, az önce söylediğim tipte ayetlerin, zekât vermeyenleri kastettiğini söylüyordu. fakat bazı rivayetlere göre, hz. ebu zer, resulullah'ın da kendisi gibi düşündüğünü söylüyordu. muaviye, ilgili ayetlerde kastedilenin ehli-kitap olduğunu söylerken, hz. ali, ilgili ayetlerin 4.000 dirhemden fazla malı olan kimsenin allah yolunda harcamayıp biriktirenler hakkında indiğine inanırdı. ki bu konu daha fazla araştırılmalıdır, bu anlattıklarım, konunun sadece bir kısmıdır.
günümüzde, hz. ebu zer, pek çok insanın dikkatini çeken bir sahabedir. ki kendi zamanında da dikkatleri üzerine çekmişti, bundan olsa gerek, bazen hakkında bazı haberler de uydurulmuştu.
resulullah'ın, hz. ebu zer'e, dünyaya hiç değer vermediği için, elinde bulunanla yetine bildiği için, "mesîh-ül-islâm" lakabını verdiği söylenir. hz. ebu zer, fakir ve yalnız yaşardı. resulullah, tirmizi ve ibn mace hadisine göre şöyle buyurmuştur:
"gökkubbenin altında ve yeryüzünün üstünde ebu zer'den daha doğru sözlü kimse yoktur." (tirmizi bu hadis'in hasen, yani sahih hadisle zayıf hadis arasında, fakat sahih'e daha yakın olan bir hadis olduğunu söylemiştir).
resulullah, tirmizi hadisine göre şöyle buyurmuştur:
"konuşma tarzı (lehçe) sahibi olarak, meryem oğlu isa'nın benzeri, ebu zerr'den daha doğru ve daha vefalı birini ne gök kubbesi altında barındırmış ne de yeryüzü sırtında taşımıştır." hz. ömer, imreniyormuşcasına, "ey allah'ın rasulü! onu bu şekilde tanıyor musun?" dedi. bunun üzerine resulullah, "evet" dedi ve ardından, "siz de onu öylece tanıyın." buyurdu. -- tirmizi bu hadis'in hasen garip olduğunu söylemiştir, fakat "hasen garip" ne demek, bunu açıklamamıştır, daha fazla bilgi için bkz.
bir tirmizi hadisine göre, resulullah şöyle buyurmuştur:
"ebu zer, yeryüzünde meryem oğlu isa'nın zahidliği gibi yaşayıp gitmiştir."
ayrıca tebük seferi ile ilgili şöyle bir olay da anlatılır,
"hz. ebu zer anlatıyor:
"devem yaşlı olduğu için, tebük seferinde arkada kaldım. onu biraz besledikten sonra resulullah'a yetişirim diye düşünmüştüm. birkaç gün besledikten sonra yola devam ettim. fakat yolda iyice benimle inatlaştı. yerinden hiç kımıldamadı. eşyalarımı sırtıma atıp şiddetli sıcaklara rağmen yaya olarak yoluma devam ettim. birgün öğle vakti resulullah'a yetişebildim. susuzluğumun son haddine varmıştım. gözcülerden biri beni görünce, resulullah'a şöyle dedi:
"ya resulullah! bir adam yol üstünde tek başına yürüyor!"
resulullah şöyle buyurdu: "ebu zer mi? ebu zer olmasını isterdim."
dedi: "ya resulullah! vallahi, ta kendisi!"
resulullah buyurdu: "allah ebu zer'e rahmet etsin! o yalnız başına yürür, yalnız başına ölür, yalnız başına diriltilir!"
resulullah'ın yanına vardım. neden geciktiğimi sordu. devemin durumunu anlattım. bana, "ey ebu zer! bana gelip kavuşuncaya kadar allah, senin attığın her adımına karşılık bir günahını bağışlasın!" diye dua buyurdu."
günümüzde, hz. ebu zer, pek çok insanın dikkatini çeken bir sahabedir. ki kendi zamanında da dikkatleri üzerine çekmişti, bundan olsa gerek, bazen hakkında bazı haberler de uydurulmuştu.
resulullah'ın, hz. ebu zer'e, dünyaya hiç değer vermediği için, elinde bulunanla yetine bildiği için, "mesîh-ül-islâm" lakabını verdiği söylenir. hz. ebu zer, fakir ve yalnız yaşardı. resulullah, tirmizi ve ibn mace hadisine göre şöyle buyurmuştur:
"gökkubbenin altında ve yeryüzünün üstünde ebu zer'den daha doğru sözlü kimse yoktur." (tirmizi bu hadis'in hasen, yani sahih hadisle zayıf hadis arasında, fakat sahih'e daha yakın olan bir hadis olduğunu söylemiştir).
resulullah, tirmizi hadisine göre şöyle buyurmuştur:
"konuşma tarzı (lehçe) sahibi olarak, meryem oğlu isa'nın benzeri, ebu zerr'den daha doğru ve daha vefalı birini ne gök kubbesi altında barındırmış ne de yeryüzü sırtında taşımıştır." hz. ömer, imreniyormuşcasına, "ey allah'ın rasulü! onu bu şekilde tanıyor musun?" dedi. bunun üzerine resulullah, "evet" dedi ve ardından, "siz de onu öylece tanıyın." buyurdu. -- tirmizi bu hadis'in hasen garip olduğunu söylemiştir, fakat "hasen garip" ne demek, bunu açıklamamıştır, daha fazla bilgi için bkz.
bir tirmizi hadisine göre, resulullah şöyle buyurmuştur:
"ebu zer, yeryüzünde meryem oğlu isa'nın zahidliği gibi yaşayıp gitmiştir."
ayrıca tebük seferi ile ilgili şöyle bir olay da anlatılır,
"hz. ebu zer anlatıyor:
"devem yaşlı olduğu için, tebük seferinde arkada kaldım. onu biraz besledikten sonra resulullah'a yetişirim diye düşünmüştüm. birkaç gün besledikten sonra yola devam ettim. fakat yolda iyice benimle inatlaştı. yerinden hiç kımıldamadı. eşyalarımı sırtıma atıp şiddetli sıcaklara rağmen yaya olarak yoluma devam ettim. birgün öğle vakti resulullah'a yetişebildim. susuzluğumun son haddine varmıştım. gözcülerden biri beni görünce, resulullah'a şöyle dedi:
"ya resulullah! bir adam yol üstünde tek başına yürüyor!"
resulullah şöyle buyurdu: "ebu zer mi? ebu zer olmasını isterdim."
dedi: "ya resulullah! vallahi, ta kendisi!"
resulullah buyurdu: "allah ebu zer'e rahmet etsin! o yalnız başına yürür, yalnız başına ölür, yalnız başına diriltilir!"
resulullah'ın yanına vardım. neden geciktiğimi sordu. devemin durumunu anlattım. bana, "ey ebu zer! bana gelip kavuşuncaya kadar allah, senin attığın her adımına karşılık bir günahını bağışlasın!" diye dua buyurdu."
devamını gör...
kgm’nin il ve ilçe girişlerindeki tabelalardan nüfus ve rakım bilgilerini silmesi
yolcuklarda mutlaka bakar, hatta kendimce çeşitli kıyaslamalar yapardım. *
artık onu da yapamayacağız.
artık onu da yapamayacağız.
devamını gör...
köy enstitüleri
vakti zamanında bir vesile pek çok orijinal görselini inceleme fırsatını bulmuştum. orada bir noktaya fena halde takılmıştım. öğrenciler ile birlikte bir eğitimcimizin çekilmiş fotoğrafları vardı. buraya kadar her şey normal elbette. fotoğrafta mı çektirmesinler değil mi? *
ama mevzu şu; aynı eğitimcimizin farklı köy enstitülerinde ve farklı tarihlerde çekilmiş bir kaç fotoğrafına denk geldim. bütün fotoğraflarda eğitimcinin üzerinde aynı takım elbise, aynı yün çoraplar -çoraplar pantolonun üzerine çekilmiş vaziyetteydi- ve yine tahminim odur ki aynı ayakkabılar vardı. fotoğrafların arkasına tarihler yazılmış, hangi köy enstitüsü olduğu da belli. lakin o eğitimci kimdir nedir? bir türlü o bilgiye ulaşamamıştım. sonrasında da çok fazla inceleme yapamadım. başka şeyler girdi araya.lakin ne zaman birisi köy enstitülerinden bahsetse benim gözümde o fotoğraflar canlanır ve o eğitimcimizin hali ahvali gelir gözümün önüne. hangi şartlarda ve zorluklarda bu işe girişildiğini düşünürken bulurum kendimi. hayıflanırım da biraz. bu konu hakkında bilgisi olan ya da daha derin araştırma yapma imkanı bulmuş olan bir yazar arkadaşımız varsa ve kafamdaki fotoğrafın baş kahramanın adını koyabilirse çok sevinirim. bunu yapan arkadaşımız zihinsel anlamda bir tamamlanma yaşamama vesile olmuş olur.
diğer mevzulara ise hiç hiç girmeyeceğim zira herkes neyin ne olduğunu biliyor. enstitülerin kapatılmalarını meşrulaştırmak adına türlü bahaneler üretildi. çoğu da bugünün magazin haberciliği kıvamındaydı. yetiştirdiği eğitimciler, yazarlar ve o güzel kuşak zaten her şeyin ispatı. gerisi laf-ü güzaf...
ama mevzu şu; aynı eğitimcimizin farklı köy enstitülerinde ve farklı tarihlerde çekilmiş bir kaç fotoğrafına denk geldim. bütün fotoğraflarda eğitimcinin üzerinde aynı takım elbise, aynı yün çoraplar -çoraplar pantolonun üzerine çekilmiş vaziyetteydi- ve yine tahminim odur ki aynı ayakkabılar vardı. fotoğrafların arkasına tarihler yazılmış, hangi köy enstitüsü olduğu da belli. lakin o eğitimci kimdir nedir? bir türlü o bilgiye ulaşamamıştım. sonrasında da çok fazla inceleme yapamadım. başka şeyler girdi araya.lakin ne zaman birisi köy enstitülerinden bahsetse benim gözümde o fotoğraflar canlanır ve o eğitimcimizin hali ahvali gelir gözümün önüne. hangi şartlarda ve zorluklarda bu işe girişildiğini düşünürken bulurum kendimi. hayıflanırım da biraz. bu konu hakkında bilgisi olan ya da daha derin araştırma yapma imkanı bulmuş olan bir yazar arkadaşımız varsa ve kafamdaki fotoğrafın baş kahramanın adını koyabilirse çok sevinirim. bunu yapan arkadaşımız zihinsel anlamda bir tamamlanma yaşamama vesile olmuş olur.
diğer mevzulara ise hiç hiç girmeyeceğim zira herkes neyin ne olduğunu biliyor. enstitülerin kapatılmalarını meşrulaştırmak adına türlü bahaneler üretildi. çoğu da bugünün magazin haberciliği kıvamındaydı. yetiştirdiği eğitimciler, yazarlar ve o güzel kuşak zaten her şeyin ispatı. gerisi laf-ü güzaf...
devamını gör...
gereksiz abartılan şeyler
(bkz: oreo)
devamını gör...
uzun süre nickaltı yazılmayan yazar
sözlük zamanının çoğunu kokpit>profilim>nickaltı yapıp yeni bir şey var mı diye kontrol etmekle geçirmekten dolayı doğru düzgün tanım giremez, başlık açamaz, özel mesaj yoluyla karşı cinse yürüyemez ve sonuç itibariyle sözlükten zevk alamaz.
kamu spotu:yazarlara nickaltı yazalım, onların sözlükten maksimum zevk almalarını sağlayalım.
kamu spotu:yazarlara nickaltı yazalım, onların sözlükten maksimum zevk almalarını sağlayalım.
devamını gör...
türkçe şarkı dinleyenlerin müzik zevkinin olmaması
yanlış bir önermedir bence. zevkler tartışılamaz, başkasının haklarını ihlal etmediği sürece tabii ki.
devamını gör...
ölmüş insanların sosyal medya hesapları
sanal mezarlıktır. attığı fotoğrafa yazdığınız yorumun aslında ona atacağınız son yorumunuz olduğunu bilmemek,yeni postlar gelmemesi, hesabında kalan beraber mutlu fotoğraflarınıza bakmak o günlerin çok güzel olması ama bunu o an fark edememek...
bir süre atlatamamıştım bu durumu. şimdi arada sırada ınstagram hesabını ziyaret ederim.
bir süre atlatamamıştım bu durumu. şimdi arada sırada ınstagram hesabını ziyaret ederim.
devamını gör...
domestic hıyar
kabul günü olan yazar.
kaçırmayalım dedik. malum bizi de ihmal etti uzun zamandır ne bir şarkı attı ne bir selam verdi.
zaten bizim de mesaj kutumuz kapalı. karşılıklı beğenilerle anlaşıyoruz.
güzel yazıyor, güzel okunuyor, hayran bırakıyor.
sevgiler sayın yazar...
kaçırmayalım dedik. malum bizi de ihmal etti uzun zamandır ne bir şarkı attı ne bir selam verdi.
zaten bizim de mesaj kutumuz kapalı. karşılıklı beğenilerle anlaşıyoruz.
güzel yazıyor, güzel okunuyor, hayran bırakıyor.
sevgiler sayın yazar...
devamını gör...
beğeni borcu
gerekli gereksiz zaman zaman hissedilen borçtur.
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
eski mısırda bildiğimiz üzere diş fırçası yoktu, e bu insanlar ne ile diş bakımını sağlıyorlardı? cevap çok tuhaf... kum ve tahıl sapları ile! evet, kum ve tahıl sapları... işin tuhaf tarafı oldukça işe yarıyormuş bu temizlik, mısırlıların ağızlarında çok az çürük oluyormuş lakin bu temizlik çok kötü bir bedel ödetiyormuş onlara...
ağızlarına aldıkları kum bir zamandan sonra dişlerinin aşınmasına ve kısalmasına neden oluyormuş ve bazen o kadar hızlı oluyormuş ki, dişleri bir anda kırılıyor ve iltihap kapıyor, sonrası da sonucu ölüme kadar gidebilen ağrılı, sancılı, ateşli zaman dilimleri oluyormuş.
ek olarak, antik mısır, yunan ve roma'da portakal ve limonun olmaması... evet yokmuş! limon, arap tüccarlar tarafından italya'ya m.s 2.yüzyılın başlarında getirilmiş, bu arap abilerde limonu himalaya bölgesinden getirmişler. portakal da avrupa'ya 9.yüzyılın başlarında girmiş, yine arap tüccarlar getirmişler, getirdikleri yerler de çin ve burma imiş...
ağızlarına aldıkları kum bir zamandan sonra dişlerinin aşınmasına ve kısalmasına neden oluyormuş ve bazen o kadar hızlı oluyormuş ki, dişleri bir anda kırılıyor ve iltihap kapıyor, sonrası da sonucu ölüme kadar gidebilen ağrılı, sancılı, ateşli zaman dilimleri oluyormuş.
ek olarak, antik mısır, yunan ve roma'da portakal ve limonun olmaması... evet yokmuş! limon, arap tüccarlar tarafından italya'ya m.s 2.yüzyılın başlarında getirilmiş, bu arap abilerde limonu himalaya bölgesinden getirmişler. portakal da avrupa'ya 9.yüzyılın başlarında girmiş, yine arap tüccarlar getirmişler, getirdikleri yerler de çin ve burma imiş...
devamını gör...
okuldan eve gelip kapı önünde bir sürü ayakkabı görmek
cenaze varlığına da işaret edebilir dikkatli olmak lazım.
devamını gör...
arandığı zaman bulunmayan şeyler
iştir. işsizken bi türlü bulamazsınız, zibilyon tane görüşmeye gidersiniz, biz sizi arayacağız derler aramazlar. çalışıyorken de herkes iş teklif eder. tuhaf bir durumdur.
devamını gör...
rum ateşi
grejuva ve rum ateşi olarak da bilinir. game of thrones'da bulunan wildfire yunan ateşinden esinlenilmiştir. mad king ii. aerys targaryen ve cersei lannister tarafından kullanılan wildfire yunan ateşi gibi yıkıcı bir güce sahip olmakla beraber onun gibi su üzerindeki gemilere dahi hızlıca yayılarak önü alınamaz bir yangına sebebiyet verir.
devamını gör...
başarıyı engelleyen faktörler
ertelemek.
devamını gör...
