bernard pomerance tarafından 1977'de yazılan tiyatro oyunu.

sonrasında 1980 yılında, david lynch tarafından beyaz perdeye aktarılmıştır.

fil adam, toplumun bize en küçük yaşlarımızdan itibaren dayattığı estetik, güzellik, şekilcilik kavramlarına vurgu yapıyor. hatta tabiri caizse bu kavramları, muhammed ali clay gibi sağlı sollu kroşelerle, ringin köşesine sıkıştırıyor. böylece izleyiciye de ayna tutmuş oluyor.

küçük yaşlardan itibaren, genel kabullerimizin ve önyargılarımızın esiri olduğumuz bu mevzu, filmin ilerleyen her karesinde, izleyici de havlu atma isteği doğuruyor.

insanın içinden ''tamam artık yeter! vurma! nakavt!'' diye bağırmak geliyor.

toplum tarafından ötekileştirilen, hor görülen, sırf görüntüsü sebebiyle yalnızlığa itilen ''ucube'' ''çirkin'' ''deli'' vesaire kavramlarla yaftalanan insanlara karşı yapılan haksızlık, filmi bitirip yerinizden kalktığınızda içinize bir yumru gibi oturuyor. istediğiniz kadar vicdan sahibi olun, istediğiniz kadar iyi davranmaya çalışın, bu gerçekliğin önüne geçemiyor olmanız dahi bu hisleri iliklerinize kadar hissetmeniz için kafi.

işin garip tarafı dr. frederick treves karakterinin, john marrick'e yardımcı olmaya çalışırken yaşadığı ruhsal dalgalanmaların, seyirci de oluşan dalgalanmalarla benzerlik göstermesi... bu da filmin hedeflediği şeyin ne olduğunu anlamamıza ziyadesiyle yardımcı oluyor. yani o yumruğu illaki yiyeceğiz.

tabi doktor treves'i anthony hopkins'in canlandırıyor oluşu da, bu duyguyu iyice yukarılara taşıyor.

filmde üzerinde durulması gereken çok fazla şey var. lakin bunları yine filmi izlemeyenler açısından ipucu oluşturacağı düşüncesi yazmamayı tercih ediyorum. toplumsal katmaların etik dışı hareketleri, farklı sınıfsal kesimlerin sınıfta kalan ahlaki anlayışları, vicdanları susturmak için atılan türlü türlü taklalar...

fil adam muhakkak izlenmesi gereken bir film.

izleyecek olanlara şimdiden iyi seyirler dilerim.

izlemiş olanlar içinse söyleyeceğim şey şu ; belki o aynayı kendimize tutmanın zamanı yeniden gelmiştir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

takipçi sayım kadar liram bile yok.
devamını gör...

dinlediğim en ilginç şarkılardan norra el norra'yı da çaldığına göre şahane bir kıvam tutturmuş yayındır, ufak tefek kesintilere bakılmasın. zor zamanlarda yayın yapmanın farkında olan duyarlı yayıncımız acaba doksanlara da el atacak mıdır, neden doksanlardır diye bir soru da soralım. *
devamını gör...

orhan veli şiirinde ciğercinin kedisiyle bir versusu var;

uyuşamayız, yollarımız ayrı;
sen ciğercinin kedisi, ben
sokak kedisi;
senin yiyeceğin, kalaylı kapta;
benimki aslan ağzında;
sen aşk rüyası görürsün, ben kemik.

ama seninki de kolay değil, kardeşim;
kolay değil hani,
böyle kuyruk sallamak tanrının günü.
devamını gör...

kahvaltıların vazgeçilmezi bir tür atıştırmalık. bazıları bunu soğuk, bazıları sıcak tüketmeyi sever. bana kalırsa sıcak olması önemli. gevrek gevrek güzel oluyor. soğuyunca yumurta kokusu geliyor sanki. kaygananın bir yöresi var mı bilmiyorum. karadeniz bölgesinde var sanırım, ama karadenizli hemşehrilerim kayganayı hamsili yapıyor diye hatırlıyorum. annem, ben kendimi bildim bileli yapar. ben de bu geleneği kütahya'da bulunduğum süre zarfında devam ettirmiştim. kaygana hastası bir arkadaşım vardı. "hadi bir kaygana yap da yiyelim" dediği vakitler çok olmuştur. bazen arayıp konuşuruz, yine söyler. ona kaygana sözüm var. :)

buraya bir tarif bırakayım. belki denemek isteyen olur. ben yeşillikleri 1 demet üzerinden yazacağım. size demet olayı çok gelirse yarım demet ya da göz kararı yaparsınız.


* 1 demet taze soğan yaprağı
* 1 demet taze nane
* 1 demet maydanoz
* 3 yumurta (bu malzemelere iyi gelir, harç gözünüze kuru gelirse 1 yumurta daha eklersiniz.)
* bayat ekmek içi (bu noktada evde küflenmeye yüz tutmuş ekmek içlerini değerlendirmede güzel bir tariftir.)
* 1-2 yemek kaşığı mısır unu (gevreklik sağlıyor.)
* tuz, karabiber, kekik

* yapılışı*

öncelikle taze soğan yapraklarını, taze nane yapraklarını ve maydanozları güzelce temizleyip şöyle yarım saat suda bekletelim bekleme süresinden sonra bu üç yeşilliği iyice yıkayıp küçük küçük doğrayalım. derin bir kaba alalım.

ikinci aşamada bayat ekmek içini biraz ıslatıp ufak parçalara ayıralım. bunları da doğranmış yeşilliklerin olduğu kaba alalım. içerisine 1-2 yemek kaşığı mısır unu koyabiliriz.

üçüncü aşamada baharatlarını atalım ve tüm malzemeleri şöyle bir harmanlayalım. harmanlanan malzemelere yumurtalarımızı kıralım ve iyice karıştıralım.

tavamıza bir miktar sıvı yağ / zeytinyağı dökelim ve ısınmaya bırakalım. ısınan yağa bir kaşık yardımıyla harcımızdan koyalım. sabırla pişmesini bekleyelim. bir tarafı nar gibi kızaran kayganamızın diğer tarafını çevirelim. çok fazla kızartılmamasını tavsiye ederim. zaten kızgın yağdan çıkardığımızda yağın sıcaklığının etkisiyle yiyeceklerimiz bir süre daha kızarma safhasında olacaktır.

bir de bu harcın hepsini tavaya döküp tek bir seferde pişirme işlemi var. bu hususta tavaya döktüğümüz harcın kalın olmaması önemlidir; çünkü içinin iyice pişmesi gerekir. bu şekilde yapılırsa çok fazla yağa gerek yoktur.

görselleri elimde yok, yaptığımız zaman -unutmazsam- eklerim. deneyeceklere şimdiden afiyet olsun.
devamını gör...

histrionik kişilik bozukluğunun kelime olarak kökeni latincedeki histrio kelimesine dayanıyor. histrio latincede oyuncu, sahne sanatçısı gibi anlamlara geliyor.
histrionik kişilik bozukluğundaki temel unsur, baştan çıkarıcılıktan öte kişi ilgi odağı olmak istediği için (ilgi açlığı çektiği için) hem fiziksel* olarak hem de karakter olarak bir oyuncu gibi abartılı davranıp ilgiyi üzerine çekme çabasıdır. buna halk arasında drama queen dediğimiz kişileri de dahil edebiliriz sanırım. normal denilebilecek olayları büyütüp abartılı tepkiler vermeleri de buna bir örnektir.
devamını gör...

''bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen hiç ol. menzilin yokluk olsun. insanın çömlekten farkı olmamalı. nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir.,,
şems-i tebrizi
devamını gör...

önce yüzme bilmek.
ben yüzmeyi öğrendikten sonra almayı düşünüyorum
devamını gör...

her ne kadar bize uygun gelmese asya kültüründe normal olan bir durumdur.
hatta yemeği beğendiklerini belirtmek için daha fazla şapırdatıyorlar.*
devamını gör...

ismine çok yakında 'kalbimiz seninle' diyeceğimiz sözlük.

son saatler hatta saat bile kalmamış artık.
son kez bu başlığa tanım girmek istedim. hah ilginçtir duygulandım. gerçi hiç ilginç değil buraya sık sık yazdığım gibi aslında duygusal bir insanım. normal hayatta bunu perdeleyebiliyorum ama burada buna ihtiyaç duymuyorum. çünkü burası benim içimi döktüğüm, duygularımı boşalttığım bir yer. benim için sadece sözlük değil.

bazen günlük gibi kullanıyorum burayı bazı arkadaşlar pek hoşlanmasada kurallara aykırı bir durum yok nasılsa.

bir yandan yeni ismi çok merak ediyorum bir yandan içimde garip bir vefa duygusu dürtüyor beni. değişikliği, değişimi pek sevmem ama işte elimizden ne gelir. yoldaş gerekeni yapmış. bu saatten sonra bize sadece içimizi dökmek kalıyor.

bu arada umarım isimle birlikte çok fazla bir şeyler değişmez. akışta gördüğüm durumlar özellikle aman aman.

neyse vedaları sevmiyorum canım kafa. kalbimiz seninle... hah burada ağlıyor olabilirim püfff.
devamını gör...

bu gün çocuklarım ve arkadaşları ile yaptığım her şey.
şu dünyaya, anne ve teyze olmak için gelmiş olabilirim, günümdü bu gün.
tamam kabul, yaşımı göre genç gösteriyorum* ama aslında 46 yaşındayım ve 46 yaşın tatlılıklarını da çok seviyorum.
çocuklarımla kanka gibi sinemaya gitmesi, avm avm gezmesi çok keyifli.
kızımla arabada haykıra haykıra şarkı söylemek için yol uzatması çok keyifli.
kızımın arkadaşının annesi ile tanışması çok keyifli.
oğlumla mihriban türküsünü dinlemesi çok keyifli.
insanın, hayat rollerini sevmesi için arada ordan açılması, arada oraya geri dönmesi lazım.
bu gün yaşamımın merkezindeydim yarın allahu alem.
devamını gör...

yahu bir yenemediniz be şu kıskançlığı! hee yalakalık, özelden de devam ediyoruz buna! aga kralsın diyorum o diyor yok sen double kralsın böyle sürüyor. ulan iki iyi insan buluyoruz denizde kum taneciği misali şurada ona da fesatlanmayın alüminyum az dik durun slime omurgalılar!
devamını gör...

bir mustafa kemal atatürktür. türkiye'de yarım kalan modernizmin kurucusu jöntürk.

ıkincisi bolivya'da cesedi parçalara bölünen yakışıklı doktor che dır.

üç gandhi dır. tuz yürüyüşü ile bir kurşun atmadan hindistana özgürlüğünü getiren avukat.
devamını gör...

ben yazarken nazım olsam bile ne fayda
çoğu insanın kılavuzu cehalet olduktan sonra diye düşündüren başlık .
devamını gör...

evim dışındaki her yer.
devamını gör...

çok mu zor sığınma evleri yapmak, içinde sıcak yemeklerin olması? kendileri saraylarda yaşıyor halk donarak can veriyor. cidden mükemmel bir ülkede yaşıyoruz.
devamını gör...

hanımefendi ve nahif çizgisini konuşması ve davranışları ile gösteren kadınlar ruhu asil insanlardır.
devamını gör...

aynı zamanda son osmanlı meclisinde istanbul milletvekili olan istanbul üniversitesi hukuk fakültesi profesörü ahmed selahattinin oğlu.

zeki alasya ve metin akpınar ile devekuşu kabare tiyatrosunu, ahmet gülhan ile ise tef tiyatro grubunu kurdu. türk ortaoyunu gibi geleneksel motiflerden yararlanarak toplumsal olayları alaylı bir dille ele aldığı için oyunlarıyla ününe ün kattı.
devamını gör...

okumadan oylamam. sizde yapmazsanız iyi olur sanki. hayır okumadan oylayacaksanız ben hiç yazmayayım. diğer yazarlara saygısızlık olmuyor mu şimdi?
devamını gör...

..... olmaktan korktuğum yerdeyim,
sendeyim!
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim