bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
gittiler akşam olmadan ortalık karardı

attila ilhan


...
devamını gör...

1960'ta resmiyet kazanan ve fransızca ismi olan système international d'unités'in baş harfleri olması nedeniyle, kısaca si birim sistemi olarak da bildiğimiz sistem. hani şu fizik derslerinde hocaların "es ay birim sistemi" deyip durduğu şey yani.

***

çok eski zamanlarda ölçüm sistemlerinde bir standart yoktu. her insanda farklı olan adım, karış, kol uzunluğu gibi birtakım özellikler ölçü olarak kullanıldığından sorunlar çıkabiliyordu.

1790 yılının mart ayında, bazı bilim insanları paris'te toplanır ve dünya üzerindeki meridyenlerden birini (dunkirk - barcelona üzerinden geçeni) yeni referans uzunluk olarak kabul ederler. birimi ise yunancada "ölçmek" anlamına gelen metron kelimesinden alınarak metre olarak belirlenir.

bu sistem yaklaşık 80 yıl sonra başka ülkeler tarafından da kabul görür. böylece kütle için de bir standart belirlemek için çalışmalara başlanır. o mesele de 1879'da çözülür. metre için ise yeniden bir standart ölçü belirlenir.

ilerleyen yıllarda zaman için de bir standart ölçü birimi oluşturmak amacıyla saniyenin tanımı yapılır. buna göre sezyum-133 atomunun 9.192.631.770 kez titreşmesi için geçen süre saniye olarak adlandırılır.

***

bu şekilde, temel büyüklük olarak kabul edilen bazı nicelikler için, zaman içerisinde belirli standartlar oluşturuldu ve birimler belirlendi.

- kütle için kilogram
- uzunluk için metre
- zaman için saniye
- madde miktarı için mol
- ışık şiddeti için candela
- sıcaklık için kelvin
- elektrik akımı için amper


bu liste dışında, aklınıza gelen her birim türetilmiş büyüklük olarak geçer fizikte.

***

her ne kadar yerleşmiş bir sistem gibi görünse de, bu birimler hâlâ, modern ölçüm sistemlerinin daha kesin ölçümleri neticesinde elde edilen bazı fiziksel niceliklere göre yeniden tanımlanabiliyor. örneğin metrenin tanımı, standart fiziksel cisimler üzerinden değil, ışığın birim zamanda aldığı yol üzerinden yapılıyor artık. aynı şekilde akım, sıcaklık, kütle gibi bazı niceliklerin tanımları da zaman içerisinde değişti. önceden özellikle fiziksel cisimler üzerinden yapılan birçok tanım, artık fiziksel sabitler üzerinden yapılıyor.
devamını gör...

tanımlarıyla artık az çok tanıdığın, belki takip ettiğin yazarlara iyi dilek mesajıdır. hem mutlu da oluyorlar. ya da fikrin yoksa bile yazdığı bir tanım ya da nicki üzerine bir şeyler yazmak istersen uğradığın yerdir. iyidir, hoştur.
devamını gör...

balıkesir'in edremit ilçesine bağlı tahtakuşlar köyü içerisinde yer alan müze.
emekli öğretmen alibey kudar tarafından 1991 yılında açılan müzede başta şaman kültürü ile ilgili olmak üzere pek çok farklı eser ve oldukça büyük deri sırtlı deniz kaplumbağası sergileniyor.
devamını gör...

delphi'deki apollon tapınağı girişinde altın harflerle yazılı olan "nosce te ipsum" deyişi
"kendini tanı" anlamındadır.
devamını gör...

bir sevgilim şaka yoluyla keşke esmer olsaydın demişti de onu o ân, orada, oracıkta terketmistim.
8 9 yıl önceydi.
hâlâ zaman zaman mesaj atar ama tek yanıt vermiyorum.
insan etikete değil niteliğe bakmalıdır.
tene değil ruha bakmalıdır.

esmer sarışın, güzel cirkin değil erdemli insan seçilmelidir.
devamını gör...

doğrudur ama troll yazarların hiç biri sapık değildir.
yani şunu söylüyorum;
başlıklarda meme yazan, şöyle kadın böyle kadın yazan kişilerden korkmayın.
asıl normal gözüken kişilerden korkun.
bunun bir çok örneği bu sözlükte mevcut.
ve bu sözlüğe en çok zararı bu kişiler vermiştir.
haa yönetim tespit ettiğinde gereğini yapmıştır.
devamını gör...

hamsi kadar olmasa da, mantar turşusu.
devamını gör...

şeref dedim de canım nasıl turşi çekti.repliğini aklıma getirmiş olan başlık.dur lan açıp izleyeceğim bir daha sjsjsj.
devamını gör...

moderatörü tanımayan, onu yok sayan insandır.

mateist insanlar, moderatör olmadan da sözlüğün kaymak gibi akacağına inanırlar, evet.
devamını gör...

şule gürbüzle tanışmam ilber hocanın önerdiği kitaplara göz gezdirirken önerdiğini gördüm ve kambur (1992) kitabını alıp okumamla başladı. kambur kitabı kendisinin ilk kitabı olmasına rağmen olağanüstü bir kitaptı kelimeleri sihirli gibi gelmişti bana son derece olgun bir yazı stili bulunduğu için "nasıl ilk kitabı olabilir ya" gibi cümleler beynimin içinde sıkça dolaşmıştı. bu arada okumak isteyenler için kambur kitabı kendi cenazesine giden bir adamı anlatıyor. sonra sırasıyla zamanın farkında (2011) kitabını ve çoşkuyla ölmek (2012) öyle miymiş (2016) kitaplarını okudum yazarın gelişimini okudukça keşfetmek büyük mutluluk verdi. kendisi genelde bir konu üzerine kitaplar yazmıyor deneme desen değil makale desen değil roman desen değil kendine has bir tarzı var. şule gürbüz şu an mekanik saat ustası olarak çalışıyor.saat tamir etmeye büyük usta recep gürgenin yanında çıraklık eğitimini tamamladıktan sonra başlamış kendileri sadece eski saatleri tamir ediyorlar. bu arada kendi eğitimini cambridge'te felsefe okuyarak gerçekleştiriyor zaten kitaplarına da çok fazla yansıyor. şimdi gelelim benim tabirimle sihirli mucizevi alıntılarına.
kendisi insan zaten dertli değildir derdin kendisidir diyor. bir başka kitabında diyor ki trafik ışığı kendi isteğine ve dünyasına göre geç-dur diyordu, "geçecek hâl var mı?" demek onun kurulu dünyasında yoktu. ve sonra yine şule hanım diyor ki bu memleketin alimi ilme, mütedeyyini allah'a kafa tutar. neyse ki ikisinden de çok az da, ha deyince burun buruna gelinmiyor. ve devam ediyor gençken ölmeyen, ömrünün geri kalanını bir ölüyü sürüklemekle geçirmeyen yetişkin olabilir mi? heee cevap ver sözlük gençken ölmeyen ömrünün geri kalanını bir ölüyü sürüklemekle geçirmeyen yetişkin olabilir mi? yazmakla bitmez şule gürbüzün sihrini anlatmak okumakla da bitmiyor şule gürbüz satırlarında buluşmak üzere.
devamını gör...

üniformalı herhangi bir meslek tabi bu "herhangi bir"in içinde bekçilik yok.
devamını gör...

uzmanlara göre sebebinin "haçan eğrisi" olduğu yönünde iddialar mevcut olan durum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

gıcık ve tuhaf bir tiptir. eminem o kadar hızlı okuyamaz fatihayı.
devamını gör...

yıllarca bebek arabasında gizlenmiş olan bir mektup aniden ortaya çıkar.
mektup, on bir yıl önce, o sıralarda üç buçuk yaşında olan oğula, kısa bir süre sonra ölmüş olacak babası tarafından yazılmıştır.
‘rahat oturuyor musun georg ?mutlaka rahat oturmalısın çünkü sana heyecan verici bir hikaye anlatacağım’
sözleriyle başlar.
...
‘ve söylesene, hubble teleskobu nasıl? biliyor musun? astronomlar evrenin yapısı hakkında daha fazla şey biliyorlar mı artık?’
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

25 nisan 1990 yılında uzay teleskobu görevine başlamıştı.(babanın hastalığını öğrendiğiyle aynı zamana rastlar).koskoca uzay boşluğunda ilerleyerek fotoğraflar çekecek ve yeryüzünde hiçbir teleskobun yapamayacağını gerçekleştirecekti: on iki milyar ışık yılı uzaklıktaki galaksilere aynalarını çevirecekti. bu evrenin tarihinde on iki milyar geriye bakmak demekti.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

tıpkı geçmişe aynalarını çeviren hubblegibi bu mektup da babası ve portakal kıza, dolayısıyla georg’un da geçmişine de ayna tutacaktı.
...
ilerleyen sayfalarda baba, oğluna şunu soracaktı ve dolayısıyla okuyucuya :
‘eğer sana seçme şansı verselerdi, kısacık hayatın ardından öleceğini bile bile yaşamayı kabul eder miydin’.

kitap, hayattaki rastlantılarla örülmüş bir macerayla bizi içine çekiyor ve o kadar akıcı bir hızla ilerliyor ki okumak isteyenler için ileride neler olacağını anlatıp büyüsünü bozmak istemiyorum.

not: onu aldığımda baskısı yoktu, ikinci el bulabildim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

yazar jostein gaarder felsefe öğretmenidir, genç insanlara bu bilimi öğretmekten keyif alır. her ne kadar öğretmek sözcüğünü kullansam da bunu farkettirmeden yapar. sophie’ nin dünyası, maya, iskambil kağıtlarının esrarı, prenelerdeki şato, sirk müdürünün kızı, jostein gaarder’in okuduğum diğer kitapları. hepsini ayrı seviyorum ve kütüphanemden hiç ayırmıyorum. hem neşeli hem de biraz buruk; ama hayata dair sorularla karşımıza çıkıyor, düşündürüyor.
devamını gör...

türkler geçmişten bu yana:
göktürk alfabesi, uygur alfabesi, arap alfabesi, kiril alfabesi, lâtin alfabesi kullanmışlardır.
latin alfabesi bugün de kullandığımız türkçe sesleri en iyi karşılayan alfabedir.
osmanlı türkçesi denilen türkçe bugünkü gibi okunur. sadece alfabe farklıdır. arap alfabesinde bulunmayan türkçe sesler bu alfabede benzer sesler ile karşılanmıştır. mesela vav hem o, ö, u, ü hem de v yerine kullanılmaktadır. ya da bizde bir tek "s" harfi varken bu alfabede peltek s, kalın s (sad) ve s vardır.

alfabeyi öğrenmek kolayken (malum ülkenin yarısı en azından kuran okumayı biliyor.) osmanlı türkçesi ile yazılmış metinleri okumak bu yüzden zordur. arapça g ve l harflerini yan yana konulduğunu düşünün, bu iki harfi (arapça bükümlü bir dil olduğu için) gel, gül, gol... şeklinde telaffuz edebiliriz. hangisi olduğu ise cümlenin akışından anlaşılır.

yukarıda saydıklarım ve okul sayısının da azlığı sebebi ile osmanlı devleti'nde okur yazar oranı da yüzde 10 civarında falan seyretmektedir.
bu konuda asıl endişe etmesi gerekenler ise bence dönemin aydınları idi. yani bir gecede cahil kalan onlardı ancak bu duruma karşı çıkmak yerine desteklemişlerdir ki alfabe değişmeden çok önce cumhuriyetten de önce dil devrimi gerçekleşmiş ve edebi dilde bulunan arapça-farsça sözcükler ve dilbilgisi kuralları atılmış, yazı dili ve konuşma dili ortak hala gelmiştir. kast ettiğim zaman dilimi de tanzimat dönemi ile cumhuriyet dönemi arasını kapsar yani ortalama 60 yıllık bir icraat.

en sonunda da 1 kasım 1928'de latin alfabesine geçilmiştir. 1935 yılındaki nüfus sayımında ise okur yazar oranı neredeyse yüzde 20'ye yaklaşmıştır. bu sebeple diyebiliriz ki dil devrimi ile hem kendimizi daha kolay ifade edebilir hale geldik hem de daha çok insan okur-yazar oldu. eğer ki atam ve diğer aydınlar bu devrimi gerçekleştirmeseydi muhtemelen şimdi de birçokları o mezar taşlarını okumayacaktı.
devamını gör...

ne beşeri ne de toplum düzeni olarak olamayız, imkansızdır. olduğumuzu sanırız ama karıncanın kavanozdan çıkıp başka bir kavanozda olduğunu fark etmesi gibidir. sistem ele almıştır bizi.
devamını gör...

telefonda babamla konusurken durduk yere seni çok seviyorum kızım demesi. beni sevdigini bilirim ama agzindan çok duymadigim için mutlu olmuştum.
devamını gör...

'en kıymetlim' sonunda 3, 5 kalp, çiçek falan var.

kelimenin, kavramın tam anlamını karşılayan insan.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim