herkesi aynı anda mutlu etmeye çalışan ve beklentileri karşılamayı misyon haline getiren insanlardır. insanları olduğu gibi kabul etmeye çalışırken kimsenin onu olduğu gibi kabul edemediği insanlardır. benimdir.
devamını gör...

biraz da beklentiye bağlı. sana ne lazım abi? tdk sözlüğü mü?
devamını gör...

call of duty serisinin gelmiş geçmiş en iyi ikinci karakteri. mason, bir askerdir ardından ajan olur ve ruslarla vietnamlılara karşı savaşmaya başlar. bir görevde, fidel castro'yu öldürürler, uçakla kaçarlarken, düşmanlar uçağa falan ateş eder, mason arkadaşlarının başarılı bir şekilde gidebilmesi için kendini feda eder yani uçaktan iner ve düşmanlara karşı savaşır. aslında castro ölmemiştir, öldürdükleri dublördür. hemen mason'ın arkasından vurup bayıltırlar. castro, "yeni arkadaşlıklarının bir hediyesi" olarak, mason'ı, dragovich denen tüm çirkefliklerin liderine verir. dragovich'inde sağ kolu olan kravchenko adında biri vardır ve bir de stainer var, bu stainer alman ama dragovich ve kravchenko rus. castro'yu biliyorsunuz zaten, adam sadece oyun karakteri değil sonuçta.

sonra bunu, vorkuta denen böyle iğrenç bir yere, işkence için getirirler. burda mason'ı uyuturlar ve programlarlar yani beynini yıkarlar. mason artık sayılar görmeye başlar, her yerde sayılar ve rakamlar söyleyen birinin sesini falan duyar. bu sayılar da, koordinatlardır. aslında bu dragovich manyağı, nova 6 adı verilen bir aletle, tüm amerika'yı kölesi yapmaya ya da öldürmeye çalışıyordur, her yerde adamları vardır, ve bu mason'ın gördüğü bu sayılar da, bu adamların koordinatları. yani böylelikle mason'ın beynini yıkamışlar ve mason, böylelikle bu çakalın kölesi oluvermiştir. tabii mason bundan habersizdir, o sayıların ne anlama geldiğini bilmez ve vorkuta denen cehennemde, kendisi gibi diğer mahkumlarla birlikte işkence görür ve 1 yıl kadar burda kalır.

bu sürede, call of duty world at war'dan da tanıdığımız, viktor reznov devreye girer. reznov'un kankası, yine call of duty world at war'dan tanıdığımız dimitri petrenko, nova 6 ile dragovich, kravchenko ve stainer tarafından öldürülmüştür. rus milliyetçisi olan reznov, rusların artık çirkefleştiğini anlar ve intikam hissiyle dolup taşar. o yıllardır vorkuta cehennemindedir. mason'ın beyninin yıkanıldığından haberi vardır, bu yüzden mason'a hep dragovich, kravchenko ve stainer üçlüsünü öldürmesini söyler, ona biz kardeşiz şöyleyiz böyleyiz der, böylelikle reznov'un emirleri, mason'ın kafasına kazınır. mason da bu sürede, reznov ile kankadır, candır, ciğerdir falan sanar tabii. reznov aslında cesur biri ama giden gençliğinin intikamı ve kankası dimitri reisin intikamı için mason'ı kullanır. ardından kaçış planı yaparlar ve mason'ın kaçıp intikamını alması uğrunda kendini feda eder, yakalanır ve infaz edilir.

mason reznov'un öldüğünden habersizdir. 5 yıl sonra yani 1968 yılında, gene reznov ile karşılaşır. aslında bu kişi reznov değil ama mason'ın beyni yıkandığı için halüsinasyon görüyordur. arkadaşları falan da mason delirdi falan bundan habersizler yani, mason da reznov yaşıyor yanı başında falan sanıyor da yanında biri yok aslında, reznov kafasının içinde bir hayal. asıl reznov, 5 yıl önce ölmüş gitmiş. işte mason reznov ile görevler falan yapıyor, intikam için çalışıyor falan. kravchenko ölür. geriye stainer ve dragovich kalır.

mason stainer'i öldürür ama mason, bu adamı reznov öldürdü zanneder. arkadaşları aslında reznov reisin 5 yıl önce öldüğünü öğrenir ve mason'a anlatırlar. mason bazı şeyleri hatırlamasıyla birlikte arkadaşlarının doğru söylediğini farkeder. en sonunda dragovich'i de öldürür.

bir görevde mason, başkan kennedy ile buluşuyor ve onu öldürdüğünü hayal ediyordur. bunun sebebi mason hem de başkan kennedy'yi öldürmek için programlanmıştır. son görevde mason, dragovich çakalını döverken şöyle der, benim, başkanımı öldürmem için çalıştın! dragovich gülümser ve şöyle der, çalıştım mı?

oyun bittikten sonra bir video karşımıza çıkar, kennedy, halkla buluşuyordur ve aralarında mason da vardır, işte o video:



yani kennedy'yi 1963 yılında öldüren, mason'ın ta kendisidir. dikkat çekici bir diğer husus, kennedy'nin gerçek katiliyle, oyundaki katili olan mason, aynı askeri birliktendirler..

mason'ın zannettiği:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

gerçekte olan:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

aynısı kaynımda da var.
devamını gör...

çaylak olmamak gerçekten harika. okuyanımız bol olsun.
devamını gör...

trendyol reklamına ihtiyacımız yok deyip trendyola gbkz vermek. bence ironidir o.
devamını gör...

büyük ihtimalle kaciracagim özelliktir,dedemde savasmasina ragmen istiklal madalyası alamamıştı zaten.ah dedem ah.
devamını gör...

burak atı*
devamını gör...

meksikalı devrimci emiliano zapata tarafından yapılan meksika'nın en radikal reform planının ismi.
devamını gör...

i)
aynadaki ben değildim. bu yüz bana ait değildi. hayır, canım insan kendini tanımaz mı hiç? ben değildim işte. ben olsam bir parça gülümseme olurdu gözlerde yakalayabildiğim. ya da hüzün. bu kadının duyguları yoktu. sanki biometrik fotoğraf çekilirken hazır olmadığı bir anda patlayan flaşa şaşırmış bir büyüme var gözlerinde, o kadar. gerçi şaşkınlık da bir duygudur ya bu, o da değildi. düpedüz ruhsuz bir insan işte.
...
beni mi anlatmamı istiyorsunuz? aynaya bakmadığım zamanlarda gördüğüm kişiyi? hımm, bakalım ben nasıl görünüyordum?öncelikle sahte şeyleri pek sevmiyorum. şaşalı davranışlar, yüksek sesle konuşmak falan pek tarzım değil. çünkü bilirim ki kendini dinletmek için sesini yükseltenler genelde dinlenmediklerinin farkındadırlar.
dikkat çekme çabam da pek yok. pek yok diyorum işte, herkes kadar benim de birilerinin ilgilisini çekmek istediğim zamanlar olmuyor değil. mesela henüz küçük bir kızken kapkara gözlü, kıvırcık siyah saçlı, yakışıklı bir arkadaşım vardı. etrafında dolanmak yerine gider, grubun ortasında sohbet etmeye başlardım. orada olurdum, onun yanında ama direkt o olmazdı muhatabım. herkesle eşit konuşur, eş zamanlı kahkahalar atardık. tam olarak emin olamazdı ama gülümserken ona baktığımda bir ilgi pırıltısı yansırdı gözlerimden. işte bu kadar. zamanla baktım ki ben onun olduğu yerlere gitmediğim anlarda, o benim yanıbaşımda belirivermiş. sonra bir gün ayağımı incittim. o elimden tuttu, eve kadar bıraktı. sonra hep elimi tuttu.
...
aslında tam olarak ne anlatmam gerektiğini pek anlayamadım? ilk kendimi ne zaman kendime yabancı hissettim?
bunu çok iyi hatırlıyorum. soğuk bir kış günüydü. 19 yaşımdayım. gülüşlerim kayboldu birden benim. herkesle bıcır bıcır konuşan, kahkahaları eksik olmayan ben zamanla içime kapanmıştım. her gece kabuslar görüyor ancak gün aydınlandığında uyuyabiliyordum. neyse o soğuk kış günü dışarıya çıktım. telefonum da bozulmuştu. bir yerden annemi aradım. sesini duydum, gözlerimden yaşlar akmaya başladı. "artık dayanamıyorum. nefes de alamıyorum. her gece başka bir karabasan. artık burada kalmak istemiyorum." dedim. benim güvenli alanım, annemin kollarıydı. mümkün olsa doğmadan önceki o karna girmeyi bile isteyecek kadar kendimi hayattan kopuk hissediyordum. eve gittim, biraz zaman geçince yeniden gücümü topladım. geri döndüm. o zamanlar farkında değildim, her şey yoluna girmiş gibi geliyordu. okula gittim, tatillere gittim, okulu bitirdim, başka bir şehirde işe başladım. aradan geçen beş yıl. beş yıl boyunca hissettiklerimin üzerini bir avuç toprakla kapatmıştım. aynı karabasanlar yeni bir şehirle tekrar rüyalarımdaydı. uyuyamıyordum. bu kez eşyalarımı toplayıp eve de gidemiyordum. çünkü artık bir yetişkindim. annemin yanında olmam lazım deyip işten izin alamazdım ya.
gündüzleri yaşıyor, geceleri atlatmaya çalışıyordum. sonra bir gün fark ettim ki bunun tek bir nedeni vardı. daha doğrusu bunu bana hissettiren bir kişiydi. yıllar boyunca beni baskılamış, ruhumu eksiltmişti. ve ben buna izin vermiştim. aslında suçlu o bile değildi, bendim. kendi korkularım, hayatımın bana direttikleri idi. ve ben artık o insan olmayacaktım.
yürüdüm. ayaklarıma kapandı, çelmeler taktı, tehditler savurdu. yürümeye devam ettim.

sonra mı? zaman geçtikçe, yıllar geçtikçe aynada tekrar kendi yansımamı görmeye başladım. gözlerimde o tanıdık ışıltı vardı yeniden. hüzne bulanmış bir neşe. ama ben buydum. ve kendimi orada gördüğüm an fark ettim ki yeniden ben olmuştum.
devamını gör...

bedavaaa yaptık koş koş kooooş...
baklava börek koş koş koooooş...

pazarcı değil ama köfte ekmek ya da kokoreç satıyordur.
devamını gör...

hayata geriden başlarken etrafındaki mutluluklar ağır gelir hep böyle insanlara istese de kurtulamaz ki bundan.o da istemezdi böyle olmasını. ruhuna işlenmiş bir kir gibidir çıkması kolay mı sanki.
onlara bunu sunan boş ve gereksizlere yazıklar olsun.
devamını gör...

olacak o kadar bu akşam değil miydi ya.
devamını gör...

yarışın son saniyesinde tavşana nanik yaparak kurdeleyi göğüsleyen kaplumbağadır. istikrarını bozmamış umudunu asla kaybetmemiştir.
kim bilir belki yeni yazarımız da ayın en iyi 10 yazarı arasına kurdeleyi göğüsleyerek girer.
hoş gelmiş daim olsun. *
devamını gör...

hiç hoş bir hareket değildir. dışlamak ve hakir görmektir. görüldüğü üzere hayatın her alanında vardır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bir diğer adıyla soğuk çorba olarak bilinir.
yoğurt (süzme de kullanabilirsiniz) aşurelik buğday, nohut,su,tuz ve dereotu gibi basit malzemelerin karışımıyla oluşan bir doğu anadolu yemeğidir ve erzurum'a aittir.
antep baklavası da her yerde hatta yurtdışında da yapılıyor fakat nereye aittir? gaziantep'e , o nedenle gereksiz polemiklere ve saçma sapan ego savaşına mahal verilmemesi doğru olandır.
mutlaka ülkemizin her yöresinde, şehrinde bu çorbanın muadilleri ya da aynısı yapılır hatta farklı adlandırılmış da olabilir,fakat "hamsi kuşu" "analı kızlı" "laklur" vb. gibi lezzetler sadece 1 yere özgü ise ayran aşı da aynı şekilde tek bir yere aittir. herneyse..

özellikle sıcak yaz günlerinde ferahlatıcı,serinletici etkisiyle tavsiye edilir. kase kase içmeniz olasıdır.

madem öyle tarif de verelim ;

200 gr haşlanmış buğday ve nohut
350 gr yoğurt
2 bardak su
2 tatlı kaşığı tuz
ve biraz doğranmış dereotu

bakliyatlar haşlanır soğumaya bırakılır,daha sonra yoğurtla karıştırılır, sonrasında soğuk su yavaş yavaş eklenir,tuz ve dereotu karışımın içine aktarılır.
tercihen 1 saat buzdolabında sogutulduktan sonra afiyetle yenir.
not : isterseniz farklı otlar(nane,maydanoz vs) de kullanılabilir
şu sıcak yaz günlerinde afiyet olsun.
devamını gör...

18 yaş sadece yasal bir sınırdır, insanların karakterleri ve düşünceleri 13-14 yaşlarında oturur. bu yüzden bunlar çocuk yea denerek bu sapık embesillere taviz verilmemelidir. dediğim gibi 18 sadece yasal bir sınır, 13 14 yaşlarında geri zekalı olan bir insan kalan ömrünü de geri zekalı olarak yaşar. çeksinler cezalarını. ben de 20 yaşındayım, bunların yaşındayken yaptığım en kötü şey nargile içmekti o kadar. tecavüzden embesilce bir mizah yapmadım.
devamını gör...

antik çağdan günümüze kadar gelen bu terim insanın en iyi durumlarda, mevkilerde olduğunda bile tedirginliğin olduğunu ifade eder.
sicilya kralı olan dionysos fakir bir aileden gelip kıvrak zekasıyla tahta kadar geçmiştir. şiddet ve savaşla da ülkesini güçlü hâle getirmeyi başarmıştır. kılıcıyla da halka gözdağı vermek amacıyla insanların kafasını kesmiş ve adaletli olduğunu iddia etmiştir. demokles bu kralın hizmetkârı aynı zamanda da en yakın arkadaşıdır. sürekli krala yaptığı işin çok kolay olduğunu kılıcıyla her işi hâllettiğini söyleyen demokles, bu sözleriyle kralı bıkkınlığa uğratmıştır ve sonunda demoklese ders vermek amacıyla "krallığın ne demek olduğunu öğrenmeni istiyorum demokles. bir günlüğüne gel ve tahta otur." der. demokles bunu duyduğunda sevinçten havalara uçar. dionysos da adamlarına kılıcını tahtın üzerine gelecek şekilde bağlattırır. ertesi gün demokles gelir ve tahta oturur fakat tepesinde bulunan kılıç sürekli onu tedirgin etmektedir. düşecek korkusuyla demokles o gün hiçbir şey yapmadan günü bitirir. demokles de bu tedirginlikle iş yapmanın ne kadar zor olduğunu anlamıştır.
devamını gör...

uludağ sözlükten 2 kat fazla tanım yapıldığını ama ekşi sözlükten daha düşük tanım yapıldığını öğrendik. acaba ekşiyi geçmek için kaç katına çıkarmak gerekir tanım sayısını.
devamını gör...

renk, adını leylak* çiçeğinden -uçlarında hafif pembemsi bir renk tonu olan açık mor çiçek- alır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

on dokuzuncu yüzyılda avrupa'da, yasın son aşamalarını belirtmek için giysilerde soluk lila kullanılırdı. yasın başlangıç ​​aşamaları elbette siyah renkle belirtiliyordu. bir yıl sonra, beyaz, lila ve lavanta rengi elbiseler, yas tutanlar için kabul edilebilir kıyafetler haline geldi.

aşk dilinde leylaklar, sevginin ilk heyecanlarını simgeler ve genelde flörtün başında verilir. leylakların çiçek açması genellikle ilkbaharı başlattığından, sevgilinize leylak çiçekleri vermek, duygularınızın da adeta çiçekler gibi filizlendiğini gösterir.

lila, açık bir mor tonu olarak kategorize edilir. ancak farklı tonları bulunmaktadır.

zengin, soluk ve derin, lila renginin üç alt kategorisidir. soluk lila neredeyse beyazdır, derin lila ise saf mora daha yakındır.

lila genellikle şefkat, duygusallık ve besleyici olmak gibi kadınsı niteliklerle güçlü bağlantılara sahiptir. bu kadınlık, başkalarının ihtiyaçlarını kendilerinin önüne koyma, yardımseverlik ve çatışmalardan kaçınma şeklinde kendini gösterir.

leylakların uçlarındaki hafif pembemsi renk, olgunlaşmamışlığı ve kararsızlığı temsil eder.

ters bir bakımdan ise, rengin benzersizliği, öne çıkma ve kalabalığa karşı çıkma isteği anlamına gelir. duyguların veya kişiliğin ifadesi insanların fikirlerinden daha önemlidir.

kişinin duygularını ön plana çıkarması bazen duygusal kontrol kaybına neden olabilir ve bu da olgunlaşmamışlığa kadar uzanır.

renk psikolojisine göre, lila rengi genellikle dostluk, açık fikirlilik, olgunlaşmamışlık ve dışa dönüklük gibi niteliklerle ilişkilendirilir. rengin, duygusal ifadeyi teşvik ederek antisosyal davranışı ve saldırganlığı azaltmaya yardımcı olduğu söylenmektedir.

lila rengi, anı yaşamak, girişken olmak ve farklı düşünme biçimlerine açık olmak anlamına gelir. pek çok farklı bakış açısına ve öneriye açık olmak bazen kararsızlığa yol açabilir.

en sevdiğiniz renk lila ise:
* duygusal
* dışa dönük
* alışılmadık
* olgunlaşmamış ve
* dışa yönelik düşünen birisi olabilirsiniz.

mavi ve kırmızıların olduğu bir dünyada lila nadirdir ve zor bulunur. belki de bu, yılda sadece bir kez kısa bir süre çiçek açan leylak ağaçlarına olan hayranlığımızın nedeninin ta kendisidir.

kaynak
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim