ahmet telli
özetliyor seni bu yağmurlar
burada yağmur yağıyor
aralıksız yağıyor günlerdir
ama sen yine de şemsiyeni
almadan gel ilk otobüsle
buğulanan camlara usulca
yüzünü çiziyorum ki yüzün
bir yağmur damlası olup
düşüyor yapraklarına gülün
güller de bozamıyor bu uzun
karanlık sessizliğini kentin
anılarını yitiriyor sokaklar
bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları
tarih de kekemeleşiyor bazan
ki o zaman aşktır tek bilici
aşksa yürümek gibi bir şey
duyabilmek kuşların gelişini
anısı bizsek eğer bu kentin
unuttuğu türküler bizsek
acıyı rehin bırakıp bir güle
anımsatmalıyız bunları bir bir
sonra yürümeliyiz seninle
sokaklara caddelere çıkmalıyız
belki bir aşktır bu kentin
belleğini geri getirecek olan
burada yağmur yağıyor ama sen
şemsiyeni almadan gel yine de
özletiyor bu çılgın sağanak seni
sırılsıklam özletiyor biliyor musun
ahmet telli bu güzel dizelerin de sahibi olan türk yazar ve öğretmendir. ödüllere layık görülmüş, toplumcu gerçekçi bir yazarımızdır. nedendir bilmiyorum ama bana hep çok sempatik gelmiştir. sözlerini de zaten çok severim. en sevdiğimi yazayım hemenn:
"o içten gülüşünü,
bir gün dudağından çalıp,
gözlerinin önünde,
yüreğimin ortasına koyup,
öpeceğim..."
evet, evet aynen öyle yapacağım bir gün*.
burada yağmur yağıyor
aralıksız yağıyor günlerdir
ama sen yine de şemsiyeni
almadan gel ilk otobüsle
buğulanan camlara usulca
yüzünü çiziyorum ki yüzün
bir yağmur damlası olup
düşüyor yapraklarına gülün
güller de bozamıyor bu uzun
karanlık sessizliğini kentin
anılarını yitiriyor sokaklar
bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları
tarih de kekemeleşiyor bazan
ki o zaman aşktır tek bilici
aşksa yürümek gibi bir şey
duyabilmek kuşların gelişini
anısı bizsek eğer bu kentin
unuttuğu türküler bizsek
acıyı rehin bırakıp bir güle
anımsatmalıyız bunları bir bir
sonra yürümeliyiz seninle
sokaklara caddelere çıkmalıyız
belki bir aşktır bu kentin
belleğini geri getirecek olan
burada yağmur yağıyor ama sen
şemsiyeni almadan gel yine de
özletiyor bu çılgın sağanak seni
sırılsıklam özletiyor biliyor musun
ahmet telli bu güzel dizelerin de sahibi olan türk yazar ve öğretmendir. ödüllere layık görülmüş, toplumcu gerçekçi bir yazarımızdır. nedendir bilmiyorum ama bana hep çok sempatik gelmiştir. sözlerini de zaten çok severim. en sevdiğimi yazayım hemenn:
"o içten gülüşünü,
bir gün dudağından çalıp,
gözlerinin önünde,
yüreğimin ortasına koyup,
öpeceğim..."
evet, evet aynen öyle yapacağım bir gün*.
devamını gör...
internette en son aradığınız şey
(bkz: jonathan banks)
devamını gör...
destere
2008 yapımı bir türk komedi filmi. başrollerinde peker açıkalın ve önder açıkbaş yer alıyor. filmde kendisi "h"leri söyleyemediği için adının baş harfi "h" ile başlayan insanları işkenceden geçirerek öldüren trakyalı bir seri katil anlatılıyor. filmin aşırı berbat olduğunu söylememe gerek yok sanırım, ama kötü film sevenler için eğlendirecek şeyler var yine de.
devamını gör...
islam'ın evrimle çelişmemesi
evrimi, tanrının yokluğununa kanıt olarak sunan ateistlerin ve evrim varsa tanrı yoktur söylemine karşı, evrimi reddeden teistlerin anlamak istemeyeceği kabul ettiğim çelişmeme durumu.
evrim vardır. gözlerimizle görebileceğimiz kadar yakındır. şu fotoğrafa bakın. ehehehe ne kadar benziyoruz değil mi?
evrim var ama ya yaratılış? sayın inanan arkadaş, hoca ve şeyhler seni korkutmasın. bu evreni tanrının yarattığını düşünüyorsan evrenle ilgili gerçekleri kabul etmekten tırsmayacaksın. çelişki görüyorsan bildiklerini sorgulayacaksın.
"allah ademi topraktan yarattı." burada allah'ın yerden bir parça toprak alıp insana benzeyen şekle sokup üflemesi ile o toprak şeklin aniden kalbi olan, akyuvarları olan, insana dönüştüğü mü anlatılıyor? yoksa yaratılan insanın hammaddesinin toprak olduğuna mı işaret ediliyor.
insan evrim ile olgunlaştı. homo sapiens olacak kıvama geldi. allah tarafından ademlik bahşedildi. indirmiş de olabilir, aralarından seçmiş de olabilir. ya da adem tüm sapienslere verilen isimdir.
bize anlatılan yaratılış nasıl açıklanır? eğer daha önce insan yok ise sadece adem ve havva var ise kaçınılmazdır.
bununla ilgili buraya uzun uzadıya destekleyici metinler ya da destekleyici ayetler yazılabilir. fakat zaten yazdıklarım benim fikrim değil. araştırılacak kadar ilginç bulunuyorsa zaten nette kaynak bulunabilir.
duam allah önyargısız duru bir beyinle gerçeği öğrenmek isteyene yardım etsin.
ben de size iki adet link bırakayım.
bir müslüman evrimci olabilir mi - caner taslaman(ücretsiz pdf indirilebilir.)
celal şengör'ün de konuk olduğu tv programı(eski bir programdır. oradaki müslümanların evrime bakış açısını değerlendirebilirsiniz)
edit: evrimi kabul eden her kişi ateist olmak zorunda mıdır? evrim teorisi allah'ın varlığı ya da yokluğu hakkında bilgi mi veriyor? islama güncelleme de gelmiyor zaten yüzyıllar öncesinden evrimi destekleyici felsefi çıkarım yapan bir dolu islam bilgini var. bir müslüman illaki evrimi reddetmek zorunda değildir.
evrim vardır. gözlerimizle görebileceğimiz kadar yakındır. şu fotoğrafa bakın. ehehehe ne kadar benziyoruz değil mi?
evrim var ama ya yaratılış? sayın inanan arkadaş, hoca ve şeyhler seni korkutmasın. bu evreni tanrının yarattığını düşünüyorsan evrenle ilgili gerçekleri kabul etmekten tırsmayacaksın. çelişki görüyorsan bildiklerini sorgulayacaksın.
"allah ademi topraktan yarattı." burada allah'ın yerden bir parça toprak alıp insana benzeyen şekle sokup üflemesi ile o toprak şeklin aniden kalbi olan, akyuvarları olan, insana dönüştüğü mü anlatılıyor? yoksa yaratılan insanın hammaddesinin toprak olduğuna mı işaret ediliyor.
insan evrim ile olgunlaştı. homo sapiens olacak kıvama geldi. allah tarafından ademlik bahşedildi. indirmiş de olabilir, aralarından seçmiş de olabilir. ya da adem tüm sapienslere verilen isimdir.
bize anlatılan yaratılış nasıl açıklanır? eğer daha önce insan yok ise sadece adem ve havva var ise kaçınılmazdır.
bununla ilgili buraya uzun uzadıya destekleyici metinler ya da destekleyici ayetler yazılabilir. fakat zaten yazdıklarım benim fikrim değil. araştırılacak kadar ilginç bulunuyorsa zaten nette kaynak bulunabilir.
duam allah önyargısız duru bir beyinle gerçeği öğrenmek isteyene yardım etsin.
ben de size iki adet link bırakayım.
bir müslüman evrimci olabilir mi - caner taslaman(ücretsiz pdf indirilebilir.)
celal şengör'ün de konuk olduğu tv programı(eski bir programdır. oradaki müslümanların evrime bakış açısını değerlendirebilirsiniz)
edit: evrimi kabul eden her kişi ateist olmak zorunda mıdır? evrim teorisi allah'ın varlığı ya da yokluğu hakkında bilgi mi veriyor? islama güncelleme de gelmiyor zaten yüzyıllar öncesinden evrimi destekleyici felsefi çıkarım yapan bir dolu islam bilgini var. bir müslüman illaki evrimi reddetmek zorunda değildir.
devamını gör...
insanın kendine yaptığı en büyük haksızlık
birkaç önerme arasında kaldım, başka neler varmış diyede karşılaştırmak isterim. benim karın ağrılarım şöyle;
a- kendi mutluluğunu başkalarına tercih etmek.
b- beklemek/ertelemek
c- başkaları "ne der" diye yaşamak
bence b şıkkı
a- kendi mutluluğunu başkalarına tercih etmek.
b- beklemek/ertelemek
c- başkaları "ne der" diye yaşamak
bence b şıkkı
devamını gör...
tanım beğenmek
doğruları söyleyen her tanımı elimden geldiğince artılamaya, yazarın da yazmaya devam etmesi için destek olmaya gayret ederim.
karşılık beklediğimden değil gerçek olduğundan beğenirim.
karşılık için benim tanımlarımı beğenerek vakit kaybetmeyin. kendimi borçlu hissedip sırf beni artıladığı için kupkuru tanımları beğenmek istemem. gerçek yazarlara ayıp olur bu.
karşılık beklediğimden değil gerçek olduğundan beğenirim.
karşılık için benim tanımlarımı beğenerek vakit kaybetmeyin. kendimi borçlu hissedip sırf beni artıladığı için kupkuru tanımları beğenmek istemem. gerçek yazarlara ayıp olur bu.
devamını gör...
modası geçmeyenler
modasi geçmeyen tek şey kefen
devamını gör...
liberalizm
modern liberalizmin doğduğu geliştiği yerin ingiltere olmasında benim kanaatimce yönetici elit ile halkın farklı kökenden gelmesi bir hayli etkili olmuştur. roma'nın britanya'dan çekilmesinden beri bu bölgeyi yöneten asillerle, halk çoğunlukla farklı kültürlerden gelmiştir. ango-sakson göçleri sırasında asiller bu cermen savaşçılarken, yerel briton onların tebaalarını oluşturmuştur. zamanla sakson kültürü zamanla bu kelt tebaayı asimile etmiştir, bu arada saksonlar da britonlar gibi hristiyanlaşmış böylelikle yeni bir britanya kültürü yaratılmıştır. bu yeni kültür ilk olarak danimarkalı vikinglerce sonrasında fransa'ya yerleşmiş vikinglerin yönettiği feodal normandiya düklüğünce boyunduruk altına alınmıştır.
yabancı asillerin boyunduruğu altında ingiliz halkının ve ironik bir şekilde anglo-norman asillerinin, yönetimde temsil edilmenin önemini, devlet yani mutlak güç ve tebaa arasında ilişkiyi, kral john gibi tiranların bu temsil haklarını nasıl elinden alabileceklerini öğretmiş ve bu ivmeyle libaralizme giden yol açılmıştır.
bu aşamadan sonra britanya'da ne despot mutlakiyetçi fransız kralları, rus çarları, ne faşist veya sosyalist diktatoryalar yer bulamamıştır. avrupa'nın fanatizminden uzak kalarak pax britannica'yı emin adımlarla ilerlemişlerdir.
türklerin de eğer benzer refaha kavuşması arzulanıyorsa, bu devlet ile tebaa ilişkisini anlaması, ota boka vatan sağ olsun demek yerine taleplerini iletmesi daha doğru olacaktır.
türkiye cumhuriyeti maalesef kurulduğu tarihten bu yana ne siyasi ne ekonomik refahın olduğu bir dönem yaşamıştır ancak buna karşın halk ekonomik ve siyasi belirsizliğe rağmen halk kendi talepleri doğrultusunda ülkeyi şekillendirmek yerine mutlak gücün korkarak seslerini çıkarmamışlardır.
yabancı asillerin boyunduruğu altında ingiliz halkının ve ironik bir şekilde anglo-norman asillerinin, yönetimde temsil edilmenin önemini, devlet yani mutlak güç ve tebaa arasında ilişkiyi, kral john gibi tiranların bu temsil haklarını nasıl elinden alabileceklerini öğretmiş ve bu ivmeyle libaralizme giden yol açılmıştır.
bu aşamadan sonra britanya'da ne despot mutlakiyetçi fransız kralları, rus çarları, ne faşist veya sosyalist diktatoryalar yer bulamamıştır. avrupa'nın fanatizminden uzak kalarak pax britannica'yı emin adımlarla ilerlemişlerdir.
türklerin de eğer benzer refaha kavuşması arzulanıyorsa, bu devlet ile tebaa ilişkisini anlaması, ota boka vatan sağ olsun demek yerine taleplerini iletmesi daha doğru olacaktır.
türkiye cumhuriyeti maalesef kurulduğu tarihten bu yana ne siyasi ne ekonomik refahın olduğu bir dönem yaşamıştır ancak buna karşın halk ekonomik ve siyasi belirsizliğe rağmen halk kendi talepleri doğrultusunda ülkeyi şekillendirmek yerine mutlak gücün korkarak seslerini çıkarmamışlardır.
devamını gör...
hiç görmediği birine aşık olan insan
insan, kafasında hayal ettiği kişiye aşıktır, ta ki o hayal ettiği kişi gerçekte karşısına çıkana kadar.
devamını gör...
çocukken ansiklopedi okumak
bir gün karınca yiyen kurbağa diye bir parça okumuştuk sokata bulduğumuz ansiklopedide. sonra hep beraber kurbağayı bulup öldürmeye gitmiştik en büyüğümüz 9 yaşındaydı sanırım. karınca öldürmek günah diye biz de onu öldürecektik. sopaları falan aldık yürüdük boklu derenin oraya ilk defa evden 800 metre civarında uzaklaşmıştık. sonra ölü bir kurbağa gördük. bu zaten ölmüş deyip döndük.
devamını gör...
mercimek çorbası salçalı mı salçasız mı yapılır sorunsalı
iftara az kaldı yazı tura atın, yetişmeyecek.
devamını gör...
enseye şaplak atmak
yapılmaması gereken gereksiz bir el şakası. ense bölgesine alınan hafif darbeler dahi kişiye ciddi zararlar verebilir. ilerleyen dönemde parkinson'a götüren bir sürecin başlangıcı olabilir. yapmayın, yaptırmayın, yapanı görürseniz sinkaflı kelimeler kullanabilirsiniz.
devamını gör...
gazi paşa'ya suikast
milliyet gazetesi’nde 12 ocak-26 ocak 1992 tarihleri arasında izmir suikastı teşebbüsü, uğur mumcu tarafından ilk kez açıklanan belgeleri ile “gazi paşaya suikast” yazı dizisi olarak yayınlanmıştır. bu yazı dizisi sonra kitap haline getirilmiştir.
aslında birçok noktadan ilgi çeken bir eserdir, çünkü yazar çalışmayı kaleme alırken 3 ayrı kaynaktan yararlandığını bizzat söylemektedir: (1) bu konuda çıkan yayınlar, (2) dava tutanakları ve (3) basında çıkan yazılar. bunun yanında suikast sonrası mustafa kemal paşa ile ismet inönü arasında geçen yazışmalar da oldukça önemlidir.
kitapta tutuklamalar, yöneltilen suçlamalar, itiraflar, savunmalar ve sanıkların karşılıklı suçlamaları yer almakta ve öncelikle terakkiperver fırkası'nın önde gelen üyelerinin, sonrasında da ittihat ve terakki ilk dönem bakanlarının gözaltına alınarak soruşturmanın genişletilmesi süreçleri açıklanmış ve soruşturmanın neden bu kadar genişletildiği incelenmiştir.
kurtuluş savaşı'nın kazım karabekir, ali fuat cebesoy gibi önde gelen paşaların verdikleri ifadeler ve yargılanmaları konusunda mustafa kemal paşa ve ismet inönü arasında çıkan ihtilaflar aralarındaki gizli yazışmalarla ortaya konulmuştur. bu yazışmalar ilk defa bu yazı dizisinde yayınlanmıştır. yazar, bu yazışmaları ve fikir ayrılığını şu şekilde özetliyor: "ismet paşa, iki ateş arasındadır. daha doğrusu, en yakın iki arkadaşı arasında. gazi paşa, suikastın arkasında kâzım karabekir’in ve kapatılan terakkiperver cumhuriyet partisi’nin olduğuna inanmıştır, ismet paşa da bu olasılığa hiç inanmamıştır."
istiklal mahkemeleri'nin yapısı, işleyiş şekli ve karar alma süreci hakkında bilgiler yer alıyor. sanıklara sorulan suikastla ilgili ve siyasi sorular ile izmir ve ankara'da yapılan duruşmalardaki tutanaklar aktarılıyor. yazar tarafından özellikle mahkeme başkanı kel ali'nin "istiklal mahkemesi şahsi kanaatine göre karar verir" sözü vurgulanıyor; avukat tutulmasının yasak olması ve sonuca itiraz olanağının bulunmamasına değiniliyor.
son bölümlerde ise sanıklar hakkında verilen kararlar ve bu kararlar karşısındaki tepkileri; idam edilen sanıklar ile ilgili idamın infazı, sanıkların son sözleri ve idam anındaki tavırları anlatılıyor.
uğur mumcu'nun izmir suikastı teşebbüsünü sistematik ve olabildiğince objektif bir şekilde kaynakları ile ortaya koyduğu ve incelediği rahatlıkla söylenebilecek bir çalışma yapmıştır. genel olarak kesin hükümler ortaya koymaktan olabildiğince kaçınmış ve her iki tarafın iddia ve savunmalarını ortaya koymaya çalışmıştır.
bununla birlikte sonuç bölümünde bir kısım idam mahkumu hakkında kararı okuyucuya bırakırken; suç üstü yakalanan ve suçlarını itiraf eden sanıkların suçlu olduklarının bariz olduğunu belirtmiştir. idam edilen iki sanık için ise: "cavit bey gibi, dr. nazım bey gibi ittihatçılar, suikast ile uzaktan yakından bir ilgileri olmamalarına karşın mahkemece ölüm cezasına çarptırılmışlardı." şeklinde bir yorumda bulunmuş ve bu iddiasını ismet inönü ve falih rıfkı atay'ın benzer sözlerine de yer vererek desteklemiştir.
sonuç olarak uğur mumcu'nun bu eserinde, araştırmacı gazeteciliğin hakkını sonuna kadar vermiş ve konu ile ilgili başucu kitabı olabilecek oldukça kaliteli bir eser ortaya koymuştur. izmir suikastını merak edenler için mutlaka okunması gereken bir kitaptır.
aslında birçok noktadan ilgi çeken bir eserdir, çünkü yazar çalışmayı kaleme alırken 3 ayrı kaynaktan yararlandığını bizzat söylemektedir: (1) bu konuda çıkan yayınlar, (2) dava tutanakları ve (3) basında çıkan yazılar. bunun yanında suikast sonrası mustafa kemal paşa ile ismet inönü arasında geçen yazışmalar da oldukça önemlidir.
kitapta tutuklamalar, yöneltilen suçlamalar, itiraflar, savunmalar ve sanıkların karşılıklı suçlamaları yer almakta ve öncelikle terakkiperver fırkası'nın önde gelen üyelerinin, sonrasında da ittihat ve terakki ilk dönem bakanlarının gözaltına alınarak soruşturmanın genişletilmesi süreçleri açıklanmış ve soruşturmanın neden bu kadar genişletildiği incelenmiştir.
kurtuluş savaşı'nın kazım karabekir, ali fuat cebesoy gibi önde gelen paşaların verdikleri ifadeler ve yargılanmaları konusunda mustafa kemal paşa ve ismet inönü arasında çıkan ihtilaflar aralarındaki gizli yazışmalarla ortaya konulmuştur. bu yazışmalar ilk defa bu yazı dizisinde yayınlanmıştır. yazar, bu yazışmaları ve fikir ayrılığını şu şekilde özetliyor: "ismet paşa, iki ateş arasındadır. daha doğrusu, en yakın iki arkadaşı arasında. gazi paşa, suikastın arkasında kâzım karabekir’in ve kapatılan terakkiperver cumhuriyet partisi’nin olduğuna inanmıştır, ismet paşa da bu olasılığa hiç inanmamıştır."
istiklal mahkemeleri'nin yapısı, işleyiş şekli ve karar alma süreci hakkında bilgiler yer alıyor. sanıklara sorulan suikastla ilgili ve siyasi sorular ile izmir ve ankara'da yapılan duruşmalardaki tutanaklar aktarılıyor. yazar tarafından özellikle mahkeme başkanı kel ali'nin "istiklal mahkemesi şahsi kanaatine göre karar verir" sözü vurgulanıyor; avukat tutulmasının yasak olması ve sonuca itiraz olanağının bulunmamasına değiniliyor.
son bölümlerde ise sanıklar hakkında verilen kararlar ve bu kararlar karşısındaki tepkileri; idam edilen sanıklar ile ilgili idamın infazı, sanıkların son sözleri ve idam anındaki tavırları anlatılıyor.
uğur mumcu'nun izmir suikastı teşebbüsünü sistematik ve olabildiğince objektif bir şekilde kaynakları ile ortaya koyduğu ve incelediği rahatlıkla söylenebilecek bir çalışma yapmıştır. genel olarak kesin hükümler ortaya koymaktan olabildiğince kaçınmış ve her iki tarafın iddia ve savunmalarını ortaya koymaya çalışmıştır.
bununla birlikte sonuç bölümünde bir kısım idam mahkumu hakkında kararı okuyucuya bırakırken; suç üstü yakalanan ve suçlarını itiraf eden sanıkların suçlu olduklarının bariz olduğunu belirtmiştir. idam edilen iki sanık için ise: "cavit bey gibi, dr. nazım bey gibi ittihatçılar, suikast ile uzaktan yakından bir ilgileri olmamalarına karşın mahkemece ölüm cezasına çarptırılmışlardı." şeklinde bir yorumda bulunmuş ve bu iddiasını ismet inönü ve falih rıfkı atay'ın benzer sözlerine de yer vererek desteklemiştir.
sonuç olarak uğur mumcu'nun bu eserinde, araştırmacı gazeteciliğin hakkını sonuna kadar vermiş ve konu ile ilgili başucu kitabı olabilecek oldukça kaliteli bir eser ortaya koymuştur. izmir suikastını merak edenler için mutlaka okunması gereken bir kitaptır.
devamını gör...
erkekler neye aşık olur sorunsalı
genelleme yapamam, zaten kesinlikle doğru da olmaz anca yaşadıklarımdan çıkarım yapabilirim, ben sesine aşık olmuştum, yüzü, fiziği, zekası, sıcakkanlılığı, esprili ve hazırcevap olmasından önce / ki onları da ayrı ayrı çok sevdim / sesini ilk duyduğumda sesi beni o kadar etkilemişti ki anlatamam. kendi kendime "ya saçmalama, ses bu hiçbir şeyin ölçüsü olamaz" dedim ama şimdi durup senelerce önce geriye baktığımda yine aynı şeyi söyleyebilirim, ilk önce sesine aşık olmuştum ve hep de öyle kalacağım.
devamını gör...
gamzedeyim deva bulmam
gamzedeyimin gamze değil gam zede olması mükemmelliğiyle yorumlayan herkesten dinlemeyi sevdiğim bi şarkı.
devamını gör...
kediler konuşabilse ilk söyleyecekleri sözler
tepelere çıkıp bize attıkları bakışı tâbi ki,
hepinizden iğreniyorum.*
hepinizden iğreniyorum.*
devamını gör...
şişman kediler
her yerini ısırmak,mıncırmak istediğim tontikler.bir tanesi elime düşşe de aşırı şekilde sevsem.
devamını gör...
tutankamonun laneti
arada birbirimize pek bilinmeyen muhteşem şarkılar atardık. geçen gün o attıklarından birini loopa alınca dedim bir mesaj atayım da yine bir şarkı kopartayım.
ama ne göreyim gitmiş, çok üzüldüm. gelirsen bana bir şarkı atarak ben geldim diyebilirsin sevgili tatlı lanet.*
ama ne göreyim gitmiş, çok üzüldüm. gelirsen bana bir şarkı atarak ben geldim diyebilirsin sevgili tatlı lanet.*
devamını gör...
davulcu vedat
gezi parkı eylemlerinde gerçekten doğru mu bilmiyorum ama bir tomayı ele geçirdiği anlatılan çarşı grubuna mensup kişidir.
(bkz: allahını seven defansa gelsin)
(bkz: allahını seven defansa gelsin)
devamını gör...
dünyadaki kaosun nedeni
"insanlar sevilmek için yaratıldılar , eşyalar ise kullanılmak için. dünyadaki kaosun nedeni; eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmalarıdır."
hüseyin cemil meriç
devamını gör...