braille alfabesi
zamanında görme engellilerin bir derneğini ziyaret ettiğimde yakınen inceleme fırsatı bulmuştum. bu alfabeyle kağıtlara yazı yazabildiğimiz daktilo tarzında bir cihaz vardı, kağıtta nokta nokta kabartmalar yaparak yazılıyordu. ayrıca dernekte bir de sesli kitap okuma stüdyosu vardı. biz kitap okuyor ve kaydediyorduk. görme bozukluğu yaşayan arkadaşlar da bizim sesimizden kitapları dinliyordu. etrafınızda bu tür derneklere gidin, ziyaret edin. onların farkında olduğunuzu fark edince çok mutlu oluyorlar. o insanlara bu duyguyu yaşatın.
devamını gör...
sertoli-leydig hücreli tümör
doğurma çağındaki genç kadınların tümörüdür. genellikle tek taraflıdır.
androjen salgılayıp maskülen etkiler yapar.
leydig hücreli tümörlerde reinke kristalloidleri bulunur.
androjen salgılayıp maskülen etkiler yapar.
leydig hücreli tümörlerde reinke kristalloidleri bulunur.
devamını gör...
bir dizi repliği bırak
"cıvık bacım afedersin."
bizimkiler-abbas.
bizimkiler-abbas.
devamını gör...
girildiğinde rahatsız eden şeyler
polis çevirmesi, gümrük kontrolü, geç kalınmış toplantı odası gibi şeylerdir.
devamını gör...
supernatural
yıl 2007,bilgisayar evimize yeni giriş yapmış ''internetin varlığından bile bir haberiz'' oynanan oyunlar sims, nfs, gta yani kısacası xxx yaz 999a gönder tuttuğun takımın bayrağı cebine gelsin zamanları.. köşe başında cd ci can abimiz var gider korku filmi kiralarız hafta da bir.. yaş 10-11. bir gün kuzenle gider ve ekleriz 'can abi biz filmlerden sıkıldık ama korkunç bişey izlemek istiyoruz' sonuç olarak ilk sezonu yeni çekilmiş bir diziyi dvd ye doldurup verdi can abimiz. ilk sezon o yaz iki günde bitmişti. sonrasında internetle tanıştık ve jared ile jensen bizi büyüttü,yıl 2016 hala yeni perşembeleri bekliyoruz ..
dememden 4 yıl sonra.. final bölümüne 1 kala bu başlığı güncele taşımak.
spoilersız bir entry bırakıyorum, bitiş için pozisyon aldık bekliyoruz.
dememden 4 yıl sonra.. final bölümüne 1 kala bu başlığı güncele taşımak.
spoilersız bir entry bırakıyorum, bitiş için pozisyon aldık bekliyoruz.
devamını gör...
anneler günü
üniversiteye kadar benim de sosyal mecralara fotoğraflar yükleyerek, anneme slaytlar hazırlayarak kutladığım bir gündü. hiç "acaba birinin canını acıtır mıyım, üzer miyim?" diye düşünmemiştim.
peki üniversitede ne değişti?
3. sınıfta topluma hizmet uygulamaları isimli bir dersimiz vardı. bu ders kapsamında çocuk esirgeme kurumuna staja gitmemiz gerekiyordu. buraya kadar her şey iyi güzel; "zaten çocukları da severim, onlarla vakit geçirir karşılıklı mutlu oluruz" diye düşünüyordum.
ama öyle olmuyormuş.
daha kapıdan girer girmez küçüklü büyüklü onlarca çocuk gözlerinizin içine öyle bir sevgi açlığı ile bakıyorlar ki kalbinizin sıkıştığınızı içeride bir yerlerin cayır cayır yandığını hissediyorsunuz. odaya adımınızı atar atmaz sanki sizin gelmenizi bekliyorlarmış gibi elinizi tutup bacaklarınıza sarılıyorlar ve hepsinin dilinde tek bir kelime var "anne". onlar için onlara sevgi gösteren, elini tutan, başını okşayan herkes anne.
kurumda çalışan görevliler çocuklarla çok bağ kurmamamızı, bunun hem bizi hem onları olumsuz etkilediğini ve sonrasında her iki tarafında üzüldüğünü söylediler. tecrübeliydiler ve haklılardı. stajdan çıktığım her gün o çocukları orada bırakmamın ağırlığı tonlarca bir ağırlık gibi bindi omuzlarıma. hani böyle derin bir nefes alıp rahatlamak istersiniz de alamazsınız ya staj sonrasında alamadım o derin nefesi, kaldı içimde.
o staj günlerinden sonra hiçbir anneler gününü sosyal mecraları geçtim, annemden başka bir üçüncü şahsın duyup görebileceği bir yerde kutlamadım. çok büyük konuşmak istemiyorum ama kutlamam da sanırım.
son olarak yetimhaneden bir anne fotoğrafı bırakıp tanımı bitireyim.
peki üniversitede ne değişti?
3. sınıfta topluma hizmet uygulamaları isimli bir dersimiz vardı. bu ders kapsamında çocuk esirgeme kurumuna staja gitmemiz gerekiyordu. buraya kadar her şey iyi güzel; "zaten çocukları da severim, onlarla vakit geçirir karşılıklı mutlu oluruz" diye düşünüyordum.
ama öyle olmuyormuş.
daha kapıdan girer girmez küçüklü büyüklü onlarca çocuk gözlerinizin içine öyle bir sevgi açlığı ile bakıyorlar ki kalbinizin sıkıştığınızı içeride bir yerlerin cayır cayır yandığını hissediyorsunuz. odaya adımınızı atar atmaz sanki sizin gelmenizi bekliyorlarmış gibi elinizi tutup bacaklarınıza sarılıyorlar ve hepsinin dilinde tek bir kelime var "anne". onlar için onlara sevgi gösteren, elini tutan, başını okşayan herkes anne.
kurumda çalışan görevliler çocuklarla çok bağ kurmamamızı, bunun hem bizi hem onları olumsuz etkilediğini ve sonrasında her iki tarafında üzüldüğünü söylediler. tecrübeliydiler ve haklılardı. stajdan çıktığım her gün o çocukları orada bırakmamın ağırlığı tonlarca bir ağırlık gibi bindi omuzlarıma. hani böyle derin bir nefes alıp rahatlamak istersiniz de alamazsınız ya staj sonrasında alamadım o derin nefesi, kaldı içimde.
o staj günlerinden sonra hiçbir anneler gününü sosyal mecraları geçtim, annemden başka bir üçüncü şahsın duyup görebileceği bir yerde kutlamadım. çok büyük konuşmak istemiyorum ama kutlamam da sanırım.
son olarak yetimhaneden bir anne fotoğrafı bırakıp tanımı bitireyim.
devamını gör...
2021 erken genel seçim
rezerve aldım bekliyorum.
bana göre süreç başlagıcı şöyle;
demokrat parti'den joe biden başkan seçildi.
üzerine albayrak istifa etti ve faizler artırıldı.
seçim sonrası şahsım yönünü batıya çevirdi ve ekonomi ve hukukta reform dönemi yapacağız dedi ki bunun söylenmesi bile yapılan hataları kabul etmek demektir. o yüzden çark çevrildi.olumlu güzellemeler yapılmakta,destek beklenmekte.
geçen hafta kendi kanallarında yayınladıkları kıymasız köfte tarifi verdikleri öneri ile açık açık ekonomiyi,düşülen durumu özetler nitelikte.
bana göre süreç başlagıcı şöyle;
demokrat parti'den joe biden başkan seçildi.
üzerine albayrak istifa etti ve faizler artırıldı.
seçim sonrası şahsım yönünü batıya çevirdi ve ekonomi ve hukukta reform dönemi yapacağız dedi ki bunun söylenmesi bile yapılan hataları kabul etmek demektir. o yüzden çark çevrildi.olumlu güzellemeler yapılmakta,destek beklenmekte.
geçen hafta kendi kanallarında yayınladıkları kıymasız köfte tarifi verdikleri öneri ile açık açık ekonomiyi,düşülen durumu özetler nitelikte.
devamını gör...
17 ağustos 1999 gölcük depremi
deprem kelimesinin anlamını bilmeyen bana yasayarak ogrettiren, bir daha benzerinin yasanmamasını dilediğim hadisedir.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
yayındaki herkese, her şarkıya can kurban ama bu nedir ya?
başına döndüğüm çıktı, hem de bu saatte? hem de alkol neyin yokken?
/ eksik olmaz bu sinemde yâreler /
piii..
başına döndüğüm çıktı, hem de bu saatte? hem de alkol neyin yokken?
/ eksik olmaz bu sinemde yâreler /
piii..
devamını gör...
lavinia
lavinia, muhteşem zarif bir çiçektir, nam-ı diğer ölüm çiçeğidir. bir diğer anlamı da "hayalimdeki muhteşem sevgili"dir.
özdemir asaf’in lavinia şiirini yazdıran isim mevhibe meziyet beyat'tır.*
özdemir asaf’in lavinia şiirini yazdıran isim mevhibe meziyet beyat'tır.*
devamını gör...
biz
her devrin zındığı yevgeni ivanoviç zamyatin tarafından 1920 yılında yazılmış ve dilimize “biz” adıyla çevrilmiş distopik roman. hem çarlık rusyası’na hem de sovyet rusyası’na muhalif olan zamyatin, neden her devrin zındığı olduğunun cevabını kendisi veriyor; "asıl mesele şu ki gerçek edebiyat ancak onu akıl yoksunu münzeviler, zındıklar, hayalperestler, isyankârlar ve şüpheciler yaptığında olur, sadık memurlar ve icra ediciler yaptığında değil.”
distopya edebiyatına gönül verenlerin bildiği üzere bu türün en kıymetli dört kitabı vardır. “biz”, bu kara dörtlemenin babası, ilham kaynağıdır. diğerleri için; (bkz: 1984), (bkz: cesur yeni dünya), (bkz: fahrenheit 451)
kurgusal olarak ardıllarından zayıf kalmasına, günlük tarzında yazıldığı için okumakta zorlanmamıza rağmen 1920 yılında yazıldığı ve ilham kaynağı bir kitap olduğu için kıymetlidir. “kısa süre öncesinde dikdörtgen çöllerden ibaret bu sayfaları sizlerle dolduran ben değil miyim? bensiz hanginiz bu satırların daracık patikalarında peşimden gelip gördüklerinizi görebilirdiniz?” diyor kitapta yazar. salt bu cümleler bile orwell’a, huxley’ye, ursula’ya selam çakıyor. eser, baştan sona bolşevik devrimle ortaya çıkan yeni devleti ve yönetim sistemini eleştirmektedir. insanı insan, modern toplumları da modern yapan tüm özelliklerin yok sayıldığı, bireyselliğin, kişiliğin tamamen ortadan kaldırıldığı, komün bir yaşam ve yönetim anlayışını benimseyen zihniyetin güçlü bir şekilde eleştirildiği eser, 1988 yılına kadar rusya'da basılmamıştır.
tek devletin var olduğu, tek yönetici velinimet ’in hüküm sürdüğü, insanların bir adının bile olmadığı ve sayılarla ifade edildiği, özgür cinselliğin söz konusu olmadığı, çocukların devletin malı sayıldığı bir evrende geçiyor hikâye. birey diye bir şey söz konusu değildir. "biz tanrı'dan, ben şeytan'dan gelir" gelir diyor zamyatin. özgürlük, hayal gücü ve insan ruhu bu evrenin son derece tehlikeli düşmanlarıdır. özgürlük konusu ile ilgili olarak en çarpıcı bölümlerden biri özgürlük - mutluluk kavramlarının ilişkisi ve kıyaslamasının yapıldığı bölümdür. bu bölümde cennet hakkındaki bir efsaneden bahsedilmektedir. insanoğlunun mutluluk ve özgürlük seçimi hz. havva ve hz. adem'in yaşam öyküsü hakkındaki bilinen efsaneye gönderme yapılarak anlatılmaktadır. "cennet'le ilgili şu eski efsane... o, bizim hakkımızda, tam bugünle ilgili. evet! bir düşün. cennet'teki o iki kişi... onlara seçenek sunulmuştu: özgürlükten yoksun mutluluk veya mutluluktan yoksun özgürlük. o kadar. avanaklar özgürlüğü seçti. ya sonra? sonra çağlar boyunca zincirlerini özlediler. dünya bu yüzden böyle sefil, anlıyor musun? zincirlerini özlediler. çağlar boyunca!”
son olarak eğer bu kitabı okuyacaksanız yanınızda cümlelerin altını çizmek için bir kırmızı kalem bulundurun.
distopya edebiyatına gönül verenlerin bildiği üzere bu türün en kıymetli dört kitabı vardır. “biz”, bu kara dörtlemenin babası, ilham kaynağıdır. diğerleri için; (bkz: 1984), (bkz: cesur yeni dünya), (bkz: fahrenheit 451)
kurgusal olarak ardıllarından zayıf kalmasına, günlük tarzında yazıldığı için okumakta zorlanmamıza rağmen 1920 yılında yazıldığı ve ilham kaynağı bir kitap olduğu için kıymetlidir. “kısa süre öncesinde dikdörtgen çöllerden ibaret bu sayfaları sizlerle dolduran ben değil miyim? bensiz hanginiz bu satırların daracık patikalarında peşimden gelip gördüklerinizi görebilirdiniz?” diyor kitapta yazar. salt bu cümleler bile orwell’a, huxley’ye, ursula’ya selam çakıyor. eser, baştan sona bolşevik devrimle ortaya çıkan yeni devleti ve yönetim sistemini eleştirmektedir. insanı insan, modern toplumları da modern yapan tüm özelliklerin yok sayıldığı, bireyselliğin, kişiliğin tamamen ortadan kaldırıldığı, komün bir yaşam ve yönetim anlayışını benimseyen zihniyetin güçlü bir şekilde eleştirildiği eser, 1988 yılına kadar rusya'da basılmamıştır.
tek devletin var olduğu, tek yönetici velinimet ’in hüküm sürdüğü, insanların bir adının bile olmadığı ve sayılarla ifade edildiği, özgür cinselliğin söz konusu olmadığı, çocukların devletin malı sayıldığı bir evrende geçiyor hikâye. birey diye bir şey söz konusu değildir. "biz tanrı'dan, ben şeytan'dan gelir" gelir diyor zamyatin. özgürlük, hayal gücü ve insan ruhu bu evrenin son derece tehlikeli düşmanlarıdır. özgürlük konusu ile ilgili olarak en çarpıcı bölümlerden biri özgürlük - mutluluk kavramlarının ilişkisi ve kıyaslamasının yapıldığı bölümdür. bu bölümde cennet hakkındaki bir efsaneden bahsedilmektedir. insanoğlunun mutluluk ve özgürlük seçimi hz. havva ve hz. adem'in yaşam öyküsü hakkındaki bilinen efsaneye gönderme yapılarak anlatılmaktadır. "cennet'le ilgili şu eski efsane... o, bizim hakkımızda, tam bugünle ilgili. evet! bir düşün. cennet'teki o iki kişi... onlara seçenek sunulmuştu: özgürlükten yoksun mutluluk veya mutluluktan yoksun özgürlük. o kadar. avanaklar özgürlüğü seçti. ya sonra? sonra çağlar boyunca zincirlerini özlediler. dünya bu yüzden böyle sefil, anlıyor musun? zincirlerini özlediler. çağlar boyunca!”
son olarak eğer bu kitabı okuyacaksanız yanınızda cümlelerin altını çizmek için bir kırmızı kalem bulundurun.
devamını gör...
can sıkan durumlar
çorapla ıslak terlik giymek..
devamını gör...
anormal sözlük haber ajansı
sözlüğün hakiki haber kaynağı. işte habercilik böyle olur!
devamını gör...
hayvanat bahçesi
hayatımda ilk defa ortaokul yıllarımda faruk yalçın isimli hayvanat bahçesine giderek tanıdığım hapishanedir. o günden beri gitmek istesem de gitmedim.
devamını gör...
kısa şiirler
kim o deme boşuna benim ben
öyle bir ben ki gelen kapına
baştan başa sen.
öyle bir ben ki gelen kapına
baştan başa sen.
devamını gör...
yerli lityumun testi başarıyla geçmesi
oo lityumlar borlar havada uçuştuğuna göre seçim mi yaklaşıyor diye düşündüren, kaynak olarak ak trt haber verilmiş haber.
yakında yerli uçağımız gökten inip, milli tankımızla birlikte gövde gösterisi de yapar bu hızla...
yakında yerli uçağımız gökten inip, milli tankımızla birlikte gövde gösterisi de yapar bu hızla...
devamını gör...
neyzen tevfik
taşlamaları ve hazırcevaplılığı ile ünlü türk şair, besteci ve neyzen.
onunla ilgili olarak anlatılan olayların içinde en sevdiğim şudur:
neyzen askere gider. ancak ilginç bir şekilde sürekli kafası güzel dolaşmaktadır ortalıkta. oysa kimse içtiğine falan şahit olmamaktadır. bir gün komutanı dayanamaz ve onu takip etmeye karar verir.
uzaktan uzağa gözetleyen komutan, neyzen'i tuvalette de rahat bırakmaz. camdan içeriyi gözetler, acaba sorumun cevabı burada mı diye düşünerek...
bir de bakar ki neyzen oraya sakladığı içkiyi almış, içeride demleniyor kendi kendine. hemen içeriye girer, pat diye açar kapıyı ve tuvalette, elinde içkiyle bakakalan neyzen'e şöyle der:
"buldun mezeyi, içersin tabi"
neyzen, hayatında cevap veremediği tek lafın bu olduğunu söylermiş.
onunla ilgili olarak anlatılan olayların içinde en sevdiğim şudur:
neyzen askere gider. ancak ilginç bir şekilde sürekli kafası güzel dolaşmaktadır ortalıkta. oysa kimse içtiğine falan şahit olmamaktadır. bir gün komutanı dayanamaz ve onu takip etmeye karar verir.
uzaktan uzağa gözetleyen komutan, neyzen'i tuvalette de rahat bırakmaz. camdan içeriyi gözetler, acaba sorumun cevabı burada mı diye düşünerek...
bir de bakar ki neyzen oraya sakladığı içkiyi almış, içeride demleniyor kendi kendine. hemen içeriye girer, pat diye açar kapıyı ve tuvalette, elinde içkiyle bakakalan neyzen'e şöyle der:
"buldun mezeyi, içersin tabi"
neyzen, hayatında cevap veremediği tek lafın bu olduğunu söylermiş.
devamını gör...


