lord voldemort
harry potter serisinin farklı dillere çevrilişinde, çevirenlere karın ağrıları çektiren bir başka şey ise: sırlar odası kitabında "tom marvolo riddle" olarak karşımıza çıkan, harflerin yeri değiştiğinde "i am lord voldemort" olan anagramdır:
tom elvis jedusor - je m'appelle voldemort (fransızca)
tom corlost riddle - ıst lord voldemort (almanca)
tom orvoloson riddle - son io lord voldemort (italyanca)
tom sorvolo ryddle - soy lord voldemort (ispanyolca)
anton morvol hert - archon voldemort (yunanca)
marten asmodom vilijn - mijn naam is voldemort (felemenkçe)
mark neelstin - mrlakenstein (slovence)
tom elvis jedusor - je m'appelle voldemort (fransızca)
tom corlost riddle - ıst lord voldemort (almanca)
tom orvoloson riddle - son io lord voldemort (italyanca)
tom sorvolo ryddle - soy lord voldemort (ispanyolca)
anton morvol hert - archon voldemort (yunanca)
marten asmodom vilijn - mijn naam is voldemort (felemenkçe)
mark neelstin - mrlakenstein (slovence)
devamını gör...
kireçburnu çakalları
"kireçburnu çakalıyım, adamın aklını başından alırım" sloganıyla nam salmış leyla ile mecnun dizisi oluşumu.
ekip üyeleri "operasyon var" söylemi üzerine hiç sorgulamadan toplanır* çünkü arkadaşa sorulmaz!
o operasyonlardır ki; kimi zaman dünya kurtarılır, kimi zaman tenhada toplanıp gönül işleri çözülür.*
ekibin başlıca karakterlerini tanıyalım.
- mecnun ç.
kireçburnu çocuğudur kendisi, semtten o kadar ayrılmamıştır ki kırklareli için bile vize alınacağını düşünmektedir.
olaya kendini vermemeleriyle ünlüdür. gözlerini kısarak yaptığı planlarda başarısız olma ihtimali yoktur.
serserilik ve aylaklıkta* master yapmıştır. leyla'yı değil leyla'sını aramakta, vuslatı beklemektedir.
- iskender ç
mahallenin iskender abisi, iskender babası hatta babolisidir.
başlangıçta taksisiyle olan ilişkisi ve araçları yokuşun başından vurdurmalarıyla dikkat çekerken, eşi tarafından terk edildikten sonra kendisine 'romantik haydut' lakabını takıp, ismini söylerse isminin de kendisini terk edeceğinden korkar olmuştur.
evinde oğlu ve oğlunun peşine taktığı dedeleri dosto'su ve daha niceleriyle birlikte yaşamakta, evdeki anne eksikliğini hissettirmemek için elinden geleni yapmaktadır.
- ismail a.
böyle birkaç cümleyle anlatılamayacak kadar derindir esasında. bizi çok kez güldürürken, masumiyetiyle düşündürmüş, bir umudun insanı yaşama nasıl bağladığını gösterirken bir yandan da üzmüştür. daha küçük bir çocukken annesi tarafından terk edilmiştir.
ismail'in babası giden annesi için 'daha renkli bir hayatı olsun istedi' demiştir ve ismail abinin hayatına renkli kıyafetler ve ceketler bu sebeple girmiştir. babası ise hastalanmış ve ismail'i yurda gönderirken ona gemiye çıkacağını, geçerken ona el sallayacağını ve bir gün gelip onu mutlaka alacağını söylemiştir. senin baban o gemide be ismail abi! o gemi kesin gelecek bir gün..
arkadaşları ve şekerpare hassas noktasıdır. hoşça kal diyen geri gelmiyor be mecnun! ve bu acı geçiyor mu? sözleriyle tarafımı her seferinde ağlatmayı başarmaktadır.* şamşırık bir yaban çakalı, ne anasının gözüdür o.
- yavuz h.
yaviiiz. hırsız değil romantik bir performans sanatçısıdır. o öyle bi insan mı?!
her kapıyı açacak anahtar, her kalbi kazanacak sihirli sözcükler onda mevcuttur ancak çocukluğundan beri süregelen kaybetme serisini bozamamaktadır. ne güzeldir ki her mağlubiyetten sonra eksikte olsa mücadeleye devam etmektedir. şarkısında söylediği gibi
"her seferinde yeniden küllerimden doğuyorum. her bitişte aslında yeniden başlıyorum."
- erdal b.
erdal baggal. namıdiğer şimbilli. en hassas noktası baralarıdır.*
oldukça dobra ve patavatsız kişiliğiyle ciddi bir realisttir. mutlu olduğunda yaptığı danslarıyla, başlıklı geceliğiyle ve özel günlerde ücret karşılığı yaptığı köçeklikle ünlüdür. çevresi ona mütemadiyen "erdaaal erdall bıyıkların küflensin e mi!" şeklinde serzenişlerde bulunur.
şunu da belirtmeliyim ki "çay erdal bakkalda içilir!"
evet, bunlar başlıca karakterlerimiz olmakla birlikte kireçburnu çakallarına operasyonuna göre dahil olan aksakallı d.d. / kamil / gözlüklü çozuk kaan / sessiz leyla / sedef / şirin / kubilay / metin / uzaylı zekiye / nurten / dosto gibi daha sayamadığım birçok yan üye mevcuttur.
son olarak bir kireçburnu çakalları klasiği olan "kolpa" şarkısını bırakıyorum buraya.
iyi dinlemeler efenim.
ekip üyeleri "operasyon var" söylemi üzerine hiç sorgulamadan toplanır* çünkü arkadaşa sorulmaz!
o operasyonlardır ki; kimi zaman dünya kurtarılır, kimi zaman tenhada toplanıp gönül işleri çözülür.*
ekibin başlıca karakterlerini tanıyalım.
- mecnun ç.
kireçburnu çocuğudur kendisi, semtten o kadar ayrılmamıştır ki kırklareli için bile vize alınacağını düşünmektedir.
olaya kendini vermemeleriyle ünlüdür. gözlerini kısarak yaptığı planlarda başarısız olma ihtimali yoktur.
serserilik ve aylaklıkta* master yapmıştır. leyla'yı değil leyla'sını aramakta, vuslatı beklemektedir.
- iskender ç
mahallenin iskender abisi, iskender babası hatta babolisidir.
başlangıçta taksisiyle olan ilişkisi ve araçları yokuşun başından vurdurmalarıyla dikkat çekerken, eşi tarafından terk edildikten sonra kendisine 'romantik haydut' lakabını takıp, ismini söylerse isminin de kendisini terk edeceğinden korkar olmuştur.
evinde oğlu ve oğlunun peşine taktığı dedeleri dosto'su ve daha niceleriyle birlikte yaşamakta, evdeki anne eksikliğini hissettirmemek için elinden geleni yapmaktadır.
- ismail a.
böyle birkaç cümleyle anlatılamayacak kadar derindir esasında. bizi çok kez güldürürken, masumiyetiyle düşündürmüş, bir umudun insanı yaşama nasıl bağladığını gösterirken bir yandan da üzmüştür. daha küçük bir çocukken annesi tarafından terk edilmiştir.
ismail'in babası giden annesi için 'daha renkli bir hayatı olsun istedi' demiştir ve ismail abinin hayatına renkli kıyafetler ve ceketler bu sebeple girmiştir. babası ise hastalanmış ve ismail'i yurda gönderirken ona gemiye çıkacağını, geçerken ona el sallayacağını ve bir gün gelip onu mutlaka alacağını söylemiştir. senin baban o gemide be ismail abi! o gemi kesin gelecek bir gün..
arkadaşları ve şekerpare hassas noktasıdır. hoşça kal diyen geri gelmiyor be mecnun! ve bu acı geçiyor mu? sözleriyle tarafımı her seferinde ağlatmayı başarmaktadır.* şamşırık bir yaban çakalı, ne anasının gözüdür o.
- yavuz h.
yaviiiz. hırsız değil romantik bir performans sanatçısıdır. o öyle bi insan mı?!
her kapıyı açacak anahtar, her kalbi kazanacak sihirli sözcükler onda mevcuttur ancak çocukluğundan beri süregelen kaybetme serisini bozamamaktadır. ne güzeldir ki her mağlubiyetten sonra eksikte olsa mücadeleye devam etmektedir. şarkısında söylediği gibi
"her seferinde yeniden küllerimden doğuyorum. her bitişte aslında yeniden başlıyorum."
- erdal b.
erdal baggal. namıdiğer şimbilli. en hassas noktası baralarıdır.*
oldukça dobra ve patavatsız kişiliğiyle ciddi bir realisttir. mutlu olduğunda yaptığı danslarıyla, başlıklı geceliğiyle ve özel günlerde ücret karşılığı yaptığı köçeklikle ünlüdür. çevresi ona mütemadiyen "erdaaal erdall bıyıkların küflensin e mi!" şeklinde serzenişlerde bulunur.
şunu da belirtmeliyim ki "çay erdal bakkalda içilir!"
evet, bunlar başlıca karakterlerimiz olmakla birlikte kireçburnu çakallarına operasyonuna göre dahil olan aksakallı d.d. / kamil / gözlüklü çozuk kaan / sessiz leyla / sedef / şirin / kubilay / metin / uzaylı zekiye / nurten / dosto gibi daha sayamadığım birçok yan üye mevcuttur.
son olarak bir kireçburnu çakalları klasiği olan "kolpa" şarkısını bırakıyorum buraya.
iyi dinlemeler efenim.
devamını gör...
her şey çok güzel olacak
bilemiyorum altan, en azından hayattayız buda bişey be abi gibi efsane replikler ile kendini her daim sevdirmiş film. mazhar alansonun oyunculuğu da efsanedir bu filmde.
devamını gör...
hayatı çizgi film tadında yaşamak
en büyük fantezilerimden birisi.
herkes ve her şey çok ciddi.
herkes ve her şey çok ciddi.
devamını gör...
dünyanınbütünmeşhurlarınıntraşolurkenkullandığıjilet
önceki nickini bildiğim ve yeni nickiyle istediği egsantrik havayı yakalamış yazarımız. aynı zamanda şiir sever, karması boooool olsun. çok amin*
devamını gör...
ölen kişinin ardında bıraktığı yürek burkan şeyler
tam da bugün görmem ne kadar manidar.. hayatta en değer verdiğim insanlardan birini kaybedeli tam 1 yıl oldu. aklımda hep kötü anılar.. yapamadıklarım, soyleyemediklerim... koskoca ömründe sevildiğini gerçekten hissetti mi bilmiyorum. ama buraya yazmak istiyorum. seni çok sevdik
devamını gör...
heisenberg
tehlikede değilim. tehlikenin kendisiyim.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
güzelcim'in kaçırdığım tek yayını an itibariyle; live!
90'lar pop!
bir yer bulalım dünyadan uzak...**
90'lar pop!
bir yer bulalım dünyadan uzak...**
devamını gör...
penny dreadful
muhteşem bir gotik-drama dizisidir ve içinde birçok farklı 'karanlık' unsuru* barındıran bir senaryoya sahiptir. eva green oyunculuğuyla harikalar yaratmıştır ve o kendisine has müthiş mimikleriyle sonsuza dek aklıma kazınmıştır. dizi oldukça derindir ve hayata dair pek çok karamsar sorgulamayı içermektedir. başından itibaren toplam 3 sezon sürmesi planlanmış ve süresinde sona ermiştir.bunun sebebi dizinin farklı bir versiyon halinde devam edecek olmasıdır*.
ayrıca dizide çokça 'vahşet' ve muhtelif ilişki ögeleri mevcut*. dolayısıyla izleyebilmek için sağlam bir sinir ve sindirim sistemi gerekiyor. fakat kaliteli senaryosu ile izlenmeye değer harika bir dizidir bana göre. rory kinnear'ın canlandırdığı frankenstein karakterinin yeri ise apayrıdır. spoiler vermemek adına açıklamaya devam etmeyeceğim fakat kendisini anlamaya çalışmak oldukça sorgulatıcı bir süreç. önyargıları fazlasıyla kırmakta.
ayrıca dizide çokça 'vahşet' ve muhtelif ilişki ögeleri mevcut*. dolayısıyla izleyebilmek için sağlam bir sinir ve sindirim sistemi gerekiyor. fakat kaliteli senaryosu ile izlenmeye değer harika bir dizidir bana göre. rory kinnear'ın canlandırdığı frankenstein karakterinin yeri ise apayrıdır. spoiler vermemek adına açıklamaya devam etmeyeceğim fakat kendisini anlamaya çalışmak oldukça sorgulatıcı bir süreç. önyargıları fazlasıyla kırmakta.
devamını gör...
kafamıza göre radyo yayını
kendimce güzel danslar etmemi, kulağımın pasını silen ve beni mutlu eden bir yayın olmuş ve devam ediyor.
çok güzel. keşke yazar arkadaşlarımla dans edebilseydik çok daha güzel olurdu. can sağlığı olsun. teşekkür ediyorum yayını yapan yazarımız oblomovreis'e.
çok güzel. keşke yazar arkadaşlarımla dans edebilseydik çok daha güzel olurdu. can sağlığı olsun. teşekkür ediyorum yayını yapan yazarımız oblomovreis'e.
devamını gör...
samurai
12 ile 19 yuzyil arasinda japonya'da varolmus aristokrat, savasci sinif. japonya'da savasci anlamina gelen bushi ile neredeyse ayni anlamda kullanilir. ilk basta, samurailar, bir daimyo (derebeyi) altinda hizmet eden askerlerdi. sengoku jidai donemi baslarken, samurailari, japonya'nin şövalyeleri olarak dusunebiliriz. samurailar, ustun askeri becerilerinin yaninda lordlarina olan sadaket ve onurlarindan dolayi populer kulturde meshur hale gelmistir. sengoku jidai yani ic savas doneminin bitimiyle askeri alanda daha az etkili olmus ancak tam olarak bir aristokratik sinif haline gelmislerdir. ordudan cok idari islerde rol almislardir. bu donem boyunca sanatlan ilgilenmeye de baslamislardir, ozellikle siir ile. samurai sinifi, meiji restorasyonu ile 1870 yilinda ortadan kaldirilmistir. (bkz: boshin savaşı).
muharebede oncellikle at ustunde savasan samurailar bir suru farkli silah kullanmaktaydi: (bkz: yumi) adli bir okun haricinde, yari ve naginata gibi farkli mizraklar da kullanmaktaydilar. amma velakin, samurailar, isimleri ile ozdeslesmis katana isimli kiliclar ile meshur hâle gelmislerdir. genellikle katanayla beraber daha kisa bir kilic veya bicak da kullanirlardi.
muharebede oncellikle at ustunde savasan samurailar bir suru farkli silah kullanmaktaydi: (bkz: yumi) adli bir okun haricinde, yari ve naginata gibi farkli mizraklar da kullanmaktaydilar. amma velakin, samurailar, isimleri ile ozdeslesmis katana isimli kiliclar ile meshur hâle gelmislerdir. genellikle katanayla beraber daha kisa bir kilic veya bicak da kullanirlardi.
devamını gör...
narsist anne
hiçbir zaman sevildiğinizi, gerçekten ilgilenildiğinizi hissedemediğiniz, hiçbir zaman yaranamadığınız annedir. ne yapsanız yaranamazsınız. yaptığınız hiçbir şeyi beğenmez, aşağılar, hakaretler yağdırır, sözünü dinlemediğinizde acımasızca eleştirir, yerin dibine sokar. onun yanındayken gittikçe küçüldüğünüzü, enerjinizin çekildiğini hissedersiniz. sürekli suçlar.. en çok hissettiğiniz duygu, suçluluk duygusudur. öyle bir manipüle eder ki "kötü, yetersiz, değersiz, nankör" biri olduğunuza sizi inandırır. sevgiyi hissedemezsiniz çünkü sevmeyi bilmez, sürekli kontrol eder. çocuğunu kendi uzantısı olarak görür, o yüzden her yaptığına karışır, asla onu bir birey olarak görmez. kendini çok değersiz ve yetersiz hissettiğinden haliyle onun uzantısı da onun gibi değersiz ve yetersizdir.
"zor bir ailede büyümek" kitabı, benim bu konuda farkındalık kazanmamı sağladı. annenizin narsist olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zordur zira kendisi tam bir görev yapıcıdır. yedirir, içerir, güzel kıyafetler giydirir ama duygusal olarak hiçbir zaman yanınızda yoktur. mesela fiziksel olarak hasta olduğunuzda çayınızı çorbanızı yapar ama duygusal sorunlarınıza asla yanınızda yoktur. duygularınızı yok sayar, "sen de amma abartıyorsun, kafanda kuruyorsun" gibi şeyler söyler. üzüldüğünüzde teselli etmez, niye üzülüyorsunuz diye kızar. yanlış bir şey yapsa bile, hiçbir zaman özür dilemez çünkü hiçbir zaman pişmanlık hissetmez. size kötü davrandıysa siz zaten hak etmişsinizdir, niye sizden özür dilesin ki?
her zaman haklıdır. kendini her durumda haklı görür.
böyle biriyle mücadele çok zordur ama farkındalık kazandığınızda olgunluk sahibi bir birey oluyorsunuz. öncelikle, kendinizi suçlamayı bırakın, ne olursa olsun siz koşulsuz sevilmeyi, iyi davranılmayı hak eden iyi birisiniz. ondan ilgi, sevgi, onay beklemeyin. kendi kendinizi sevmeyi, sarıp sarmalamayı ve onaylamayı öğrenin. siz böyle duygusal olarak güçlendikçe sizin üzerinizde etkili olamadığını görecek, belki ilk zamanlar daha da saldıracak ama siz, kararlılıkla kendi arkanızda durdukça o da mecburen sizi olduğunuz gibi kabul edecek ki etmese bile, siz zaten bunu umursamayacaksınız...
benim yıllarımı aldı, hiç kolay değil ama sonundaki ödül yani kendimi bulmam için tüm bu mücadeleye değdi...
"zor bir ailede büyümek" kitabı, benim bu konuda farkındalık kazanmamı sağladı. annenizin narsist olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zordur zira kendisi tam bir görev yapıcıdır. yedirir, içerir, güzel kıyafetler giydirir ama duygusal olarak hiçbir zaman yanınızda yoktur. mesela fiziksel olarak hasta olduğunuzda çayınızı çorbanızı yapar ama duygusal sorunlarınıza asla yanınızda yoktur. duygularınızı yok sayar, "sen de amma abartıyorsun, kafanda kuruyorsun" gibi şeyler söyler. üzüldüğünüzde teselli etmez, niye üzülüyorsunuz diye kızar. yanlış bir şey yapsa bile, hiçbir zaman özür dilemez çünkü hiçbir zaman pişmanlık hissetmez. size kötü davrandıysa siz zaten hak etmişsinizdir, niye sizden özür dilesin ki?
her zaman haklıdır. kendini her durumda haklı görür.
böyle biriyle mücadele çok zordur ama farkındalık kazandığınızda olgunluk sahibi bir birey oluyorsunuz. öncelikle, kendinizi suçlamayı bırakın, ne olursa olsun siz koşulsuz sevilmeyi, iyi davranılmayı hak eden iyi birisiniz. ondan ilgi, sevgi, onay beklemeyin. kendi kendinizi sevmeyi, sarıp sarmalamayı ve onaylamayı öğrenin. siz böyle duygusal olarak güçlendikçe sizin üzerinizde etkili olamadığını görecek, belki ilk zamanlar daha da saldıracak ama siz, kararlılıkla kendi arkanızda durdukça o da mecburen sizi olduğunuz gibi kabul edecek ki etmese bile, siz zaten bunu umursamayacaksınız...
benim yıllarımı aldı, hiç kolay değil ama sonundaki ödül yani kendimi bulmam için tüm bu mücadeleye değdi...
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
(bkz: terörizm) kelimesi ilk defa fransız devriminin en radikal devresine gönderme yapmak için kullanıldı.
devrim önderinden robespierre: "ya cumhuriyetin içerideki ve dışarıdaki düşmanlarını boğacağız ya da cumhuriyetle birlikte yok olup gideceğiz. bu durumda politikamızın ilk kaidesi halkı terör yoluyla yönetmek olmalıdır. terör tetikte duran, sert yumuşama bilmez bir adaletten başka bir şey değildir".
devrim önderinden robespierre: "ya cumhuriyetin içerideki ve dışarıdaki düşmanlarını boğacağız ya da cumhuriyetle birlikte yok olup gideceğiz. bu durumda politikamızın ilk kaidesi halkı terör yoluyla yönetmek olmalıdır. terör tetikte duran, sert yumuşama bilmez bir adaletten başka bir şey değildir".
devamını gör...
behzat ç. dizisindeki harun karakteri
maaş yatınca, hemen bir kutu pringles alarak kendini ödüllendirir.
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
senin için dinleyeceğim daima güzel babam.
devamını gör...
joe biden
joe biden'in türkiye stratejisi böyle devam ederse ileri zamanlarda zor günler geçireceğiz.
devamını gör...
mauthausen toplama kampı
sizleri tarihte bir yolculuğa çıkarayım. “de hadi takılın peşime”
mauthausen, ikinci dünya savaşı sırasında toplama kampı olarak kullanılmış, ausschwitz’ten sonra en büyük ikinci kamptır. yıl 1938 - 1945
ben bu toplama kampını ilk kez ziyaret ettiğimde, sanırım 17 yaşındaydım ki ben ve teoman zaten hep onyediyizdir. bu kampı birkaç kez görme fırsatı bulmuştum
mauthausen; yukarı avusturya eyaletinde, tuna nehri kenarına kurulmuş bir köydür. viyana’ya yaklaşık 120 km. avusturya’nın bir başka büyük şehri linz’e 20 km uzaklıktadır. kamp alanı ise köyün hemen dışında oldukça büyük bir alana kurulmuştur. ve artık ziyaretçilere açılan bir “anıt” olmuştur.
dışarıdan bakıldığında etrafı surlarla çevrili bir yapıdır.

tam ortadaki büyük kapıdan içeri girelim. içeri girdiğinizde büyük bir avluya çıkarsınız. kampa getirilen esirler (çoğu yahudi ve sovyet askeri) bu avluda önce çıplak olarak soyundurulur ve büyük hortumlarla toplu halde yıkatılırlardı. kış yaz aynı şekilde. daha sonra esirlerin fotoğrafları çekilir ve avlunun bittiği yerde başlayan merdivenlerden, yerleşkenin olduğu alana girerlerdi. bu anlanda tek katlı, birbirine bağlı şekilde kulübe benzeri barınaklar vardır. mauthausen’de kaç esir kaldığı bilinmiyor. ölen sayısı ise bulunan ve belgelenen yaklaşık 320 bin kişi kadardır. ilk kurulan kamplardan biridir ancak, müttefiklerin işgalden kurtardıkları son kamptır.
hadi şu barakalara girelim;

içeride sıralı şekilde dizilmiş bir ranza sistemi var. bu alanda bir yatağı 4-5 kişi aynı anda paylaşır ve vardiya sistemine göre çalıştırılan esirler, günün farklı saatlerinde bu alanı kullanırlardı. yani 24 saatte bir yatağı 12-15 kişi kullanırdı. esirler, taş ocaklarında çalışırdı.

bu barakadan çıkıp karşıya geçelim. karşı baraka bugün müzeye çevrilmiştir. içeride fotoğraflar, eşyalar, kıyafetler vs görebilirsiniz. ayrıca o dönemin canlı tanıklarının anlattıkları belgesel filmler gösterilir. bu barakadan da çıkalım ve dışarıdan barakanın altına inen merdivenlere yönelenim. bu bodrum katını eminin çok duydunuz.
gaz odaları

bu alanda zehirli gazla(zyklon b)öldürülen esirler, yine hemen yakınında bulunan fırınlarda yakılırlardı. ancak ölen sayısı çok fazla olduğundan, fırınların dışında toplu mezarlara da gömülürlerdi.

bir diğer öldürme şekli ise; “ölüm merdivenleri”
basamak sayısını hatırlamıyorum ancak, yaklaşık her bir basamağı 50 cm yüksekliğinde olan merdiven, taş ocağı ile kampı birbirine bağlar. ayakta durmaya bile gücü olmayan esirler, sırtlarına taşlar yüklenip bu merdivenlerden çıkmak zorundaydılar. durmak, dinlenmek yok. duran kişi orada vurulurdu. binlerce kişi hayatını bu merdivenlerde kaybetmiştir. bu nedenle almanca “todestiege” yani “ölüm merdiveni” denir.

hitler’in çılgın deneylerini duymuşsunuzdur. çocukların gözlerine kimyasallar vererek, mavi gözlü yapma deneyi, kadınları insan ve hayvan spermleri ile hamile bırakarak daha güçlü bir ırk yaratma deneyi gibi. bu konu çok detaylıdır. başka bir yazıda anlatalım. ancak bu deneylerin bir çoğu bu kampta yapılmıştır. çok sayıda kadın ve çocuk esir bu kampta yapılan tıbbi deneyler sonucunda ölmüştür.
sovyet kızıl ordu, 1945 yılında avusturya’yı işgalden kurtarır. 5 mayıs 1945 günü ise direnen son kale mauthausen alınır. 5 mayıs avusturya’da resmi tatildir ve “faşizimden kurtulma günü” olarak kutlanır. anma töreni bu kampta yapılır.

bugün viyana’nın merkezinde sovyet askerleri için yapılmış bir anıt vardır. bu anıtta almanca ve rusça, minnet ve saygı belirten bir yazı vardır. kızıl ordu kelimesi bu anıtta yazılıdır. almanca “das heldendenkmal der roten armee” kahraman kızıl ordu anıtı yazılıdır.

bu toplama kampı hakkında yazılacak çok ayrıntı var ama konuyu uzatmayalım. bedava rehber bu kadar gezdirir diyelim.
kaynak: gözümle gördüğüm ve lanet olası hafızam.
mauthausen, ikinci dünya savaşı sırasında toplama kampı olarak kullanılmış, ausschwitz’ten sonra en büyük ikinci kamptır. yıl 1938 - 1945
ben bu toplama kampını ilk kez ziyaret ettiğimde, sanırım 17 yaşındaydım ki ben ve teoman zaten hep onyediyizdir. bu kampı birkaç kez görme fırsatı bulmuştum
mauthausen; yukarı avusturya eyaletinde, tuna nehri kenarına kurulmuş bir köydür. viyana’ya yaklaşık 120 km. avusturya’nın bir başka büyük şehri linz’e 20 km uzaklıktadır. kamp alanı ise köyün hemen dışında oldukça büyük bir alana kurulmuştur. ve artık ziyaretçilere açılan bir “anıt” olmuştur.
dışarıdan bakıldığında etrafı surlarla çevrili bir yapıdır.

tam ortadaki büyük kapıdan içeri girelim. içeri girdiğinizde büyük bir avluya çıkarsınız. kampa getirilen esirler (çoğu yahudi ve sovyet askeri) bu avluda önce çıplak olarak soyundurulur ve büyük hortumlarla toplu halde yıkatılırlardı. kış yaz aynı şekilde. daha sonra esirlerin fotoğrafları çekilir ve avlunun bittiği yerde başlayan merdivenlerden, yerleşkenin olduğu alana girerlerdi. bu anlanda tek katlı, birbirine bağlı şekilde kulübe benzeri barınaklar vardır. mauthausen’de kaç esir kaldığı bilinmiyor. ölen sayısı ise bulunan ve belgelenen yaklaşık 320 bin kişi kadardır. ilk kurulan kamplardan biridir ancak, müttefiklerin işgalden kurtardıkları son kamptır.
hadi şu barakalara girelim;

içeride sıralı şekilde dizilmiş bir ranza sistemi var. bu alanda bir yatağı 4-5 kişi aynı anda paylaşır ve vardiya sistemine göre çalıştırılan esirler, günün farklı saatlerinde bu alanı kullanırlardı. yani 24 saatte bir yatağı 12-15 kişi kullanırdı. esirler, taş ocaklarında çalışırdı.

bu barakadan çıkıp karşıya geçelim. karşı baraka bugün müzeye çevrilmiştir. içeride fotoğraflar, eşyalar, kıyafetler vs görebilirsiniz. ayrıca o dönemin canlı tanıklarının anlattıkları belgesel filmler gösterilir. bu barakadan da çıkalım ve dışarıdan barakanın altına inen merdivenlere yönelenim. bu bodrum katını eminin çok duydunuz.
gaz odaları

bu alanda zehirli gazla(zyklon b)öldürülen esirler, yine hemen yakınında bulunan fırınlarda yakılırlardı. ancak ölen sayısı çok fazla olduğundan, fırınların dışında toplu mezarlara da gömülürlerdi.

bir diğer öldürme şekli ise; “ölüm merdivenleri”
basamak sayısını hatırlamıyorum ancak, yaklaşık her bir basamağı 50 cm yüksekliğinde olan merdiven, taş ocağı ile kampı birbirine bağlar. ayakta durmaya bile gücü olmayan esirler, sırtlarına taşlar yüklenip bu merdivenlerden çıkmak zorundaydılar. durmak, dinlenmek yok. duran kişi orada vurulurdu. binlerce kişi hayatını bu merdivenlerde kaybetmiştir. bu nedenle almanca “todestiege” yani “ölüm merdiveni” denir.

hitler’in çılgın deneylerini duymuşsunuzdur. çocukların gözlerine kimyasallar vererek, mavi gözlü yapma deneyi, kadınları insan ve hayvan spermleri ile hamile bırakarak daha güçlü bir ırk yaratma deneyi gibi. bu konu çok detaylıdır. başka bir yazıda anlatalım. ancak bu deneylerin bir çoğu bu kampta yapılmıştır. çok sayıda kadın ve çocuk esir bu kampta yapılan tıbbi deneyler sonucunda ölmüştür.
sovyet kızıl ordu, 1945 yılında avusturya’yı işgalden kurtarır. 5 mayıs 1945 günü ise direnen son kale mauthausen alınır. 5 mayıs avusturya’da resmi tatildir ve “faşizimden kurtulma günü” olarak kutlanır. anma töreni bu kampta yapılır.

bugün viyana’nın merkezinde sovyet askerleri için yapılmış bir anıt vardır. bu anıtta almanca ve rusça, minnet ve saygı belirten bir yazı vardır. kızıl ordu kelimesi bu anıtta yazılıdır. almanca “das heldendenkmal der roten armee” kahraman kızıl ordu anıtı yazılıdır.

bu toplama kampı hakkında yazılacak çok ayrıntı var ama konuyu uzatmayalım. bedava rehber bu kadar gezdirir diyelim.
kaynak: gözümle gördüğüm ve lanet olası hafızam.
devamını gör...
asla yemem deyip kölesi olmak
(bkz: haram yemek)
devamını gör...

