eskiden evde olmayan kişilerin hırsızlık için aldığı önlemdir. özellikle gecekondu da yaşayanlar yapardı. hatta bir keresinde evde olmadığı anlaşılmasın,hırsız gelmesin diye mutfağın ışığını açık bırakan babaannemin evine hırsız girmişti. evde bir sey bulamayan hırsızlar çıkarken de ışığı kapatmışlardı. eve tam gireceğimiz zaman mutfağın ışığının yanmadığını görünce eve hırsız girdiğini anlaşmıştık.
devamını gör...

ateşi kıvılcımken söndürmeli, sonra yangının önünü alamazsın.

ateşi kıvılcımken söndürmeli- tolstoy
devamını gör...

benim ikilemim sevgili meselesi. hem olsun istiyorum hem de olmasın.

olsun istememin sebebi:
hayatıma renk gelebilir, gülüp eğleniriz, birlikte yürüyüşe gideceğim biri olur. belki arada bir kitap verir ‘bak ben bunu okudum, çok sevdim, sende kesin beğenirsin’ diyerek. açarım kitabı içinden bir papatya düşer elime. (tabi böyle muazzam biri bana denk düşerse)

olmasın dememin sebebi:
zamanlarım bana bile yetmiyor onla nasıl ilgileneyim. her ilişki de olduğu gibi tartışmalar, sorunlar, kaos’lar çıkıcak. üstüne bide alışıcaksın, tam da o an ayrılıcak, acı çekiceksin durduk yere.
devamını gör...

isviçre'nin köle çocuklarına verilen isim. insanlık tarihinin ayıplarından biri.

1789 da isviçre'de 14 yaşından küçük çocukların çalıştırılmasının yasaklanmasıyla, zenginler çocuk işçiliğinin ve sömürüsünün korkunç bir yöntemini bulmuşlardı. bu yasaklamadan sonra ailesi boşanmış, ölmüş ya da devlete borçlu olan çocuklar, bir müzayedeyle şatışa çıkarılıp, zengin ailelere satılmaya başlanmıştı. ve artık zengin bir ailenin vesayeti ve sorumluluğu altına giren çocukla ve orada başına ne geldiğiyle ise ne acıdır ki kimse ilgilenmezdi. çünkü onlar, kilise, toplum ve devlet nezdinde iyi bir aileye verilmiş olmanın mutluluğunu yaşaması ve şikayet yerine minnet etmesi gereken sorunlu çocuklardı.

oysa gerçek hiç de öyle değildi. bu köle çocuklar, satıldıkları zengin aileler tarafından en ağır işlerde çalıştırılıyor, ahırlarda yatırılıyor, aç bırakılıyor hatta yeni ulaşılabilen bazı kayıtlara göre tecavüze uğrayıp öldürülüyorlardı.

ve bu çocukların en önemli özelliklerinden biri de çıplak ayaklı olmalarıydı. çünkü bu onları, diğer çocuklardan ayırmak için getirilen bir zorunluluktu.

bu çocukların gördüğü insanlık dışı muameleye, o dönem bazı duyarlı insanlar tarafından tepkiler gösterilmeye çalışıldıysa da sistematik bir biçimde ve devlet eliyle hepsinin üzeri örtülüyordu.

bu uygulama 1970’li yıllara kadar sürdü. isviçreli tarihçi marco leunberg'in araştırmalarına göre verdingkinder' lerden 10 bin kadarı hâlâ hayatta. leunberg, 1920 ile 1970 yılları arasında 300 bin isviçreli çocuğun bu şekilde satılarak çalıştırıldığına, 1930'lu yıllarda yalnızca bern kantonunda tarım işçilerinin yüzde 10'unu verdingkinder' lerin oluşturduğuna dikkat çekiyor.

isviçre hükümeti ise ancak 2013 yılında bu vahşi uygulamanın sorumluluğunu kabul etti ve tüm mağdurlardan özür diledi. 2016 yılında da halen hayatta olan verdingkinder’lere federal hükümet tarafından tazminat ödenmesi kararlaştırıldı. bu uygulamada büyük etkisi ve sorumluluğu olan kilise ise halen özür dilemedi.

bu konu ile ilgili çekilen tek film ise 2011 yapımı der verdingbub. ve bu gerçeği yaşamış on bine yakın insanla yapılan röportajlardan doğan bu senaryo, markus ımboden tarafından filme çekildi.

ve bazı insanlar tarafından hepimizin bildiği, okuduğu ya da izlediği çıplak ayaklı heidi' nin de aslında bir verdingkinder olduğu ve yazarı tarafından bu soruna parmak basmak için kaleme alındığı rivayet edildi.

haberuskudar.com/bir-medeni...

daimakadin.com/heidi-cizgi-...

de.m.wikipedia.org/wiki/Ver....
devamını gör...

10 dakikadır aralıksız gülüyorum bu rütbe meselesine. o kadar burjuvazi gömdüm sözlük gidip profilimin orta yerine kocaman bir şekilde burjuva yazdı ya.. hiç mi utanmadın sözlük?* o kadar çemkirdim sizsiniz burjuva diyerek ama güzel özellik, elinize sağlık ama rütbe sistemini biraz açmak lazım tamam ben buna iki hafta daha gülerim ama burjuva falan ayıp oluyor, kaç bin yıllık büyücüyüm ben.* kurbağa yaparım sizi öpecek prenses arar durursunuz.

edit: büyümü de yaptım gidiyorum.

"slip into bliss, you can rest in my hands
no more on this mortal coil shall you dance
you see a light
walk towards it then
you'll never see your ugly children again
or your awful wife, or your tiny house
or your measly food, or your tacky goblets
or your cracked crockery and dishes
my mockery is vicious"
devamını gör...

türk dil kurumu'na göre "yer çekimi" doğru yazım şekli olduğu için, bunun da kütle çekim şeklinde yazılmasının doğru olabileceğini düşündüğüm fiziksel özellik. zira kütle de, çekme mevzusu da pek kendi anlamlarından uzaklaşmış sayılmıyor sanırım. temelde "kütle kendine çeker" basit mantığından türemiş bir terim çünkü bu. her neyse, doğrusu kesinlikle budur şeklinde iddia edecek etimolojik bilgiye sahip değilim bu konu hakkında. bu nedenle o kısmı geçiyorum.

genel olarak kozmolojide kütle çekimi, özel olarak dünya söz konusu olduğunda yer çekimi olarak kullanılır bu terim.

fizikte kütle çekimi çok çeşitli şekillerde tarif edilmeye çalışılıyor ama aslına bakarsanız bunun çalışma mekanizmasını çok da net bilmiyoruz. yanılmıyorsam neil degrasse tyson da bu konu hakkında "kütle çekim kuvvetinin ne olduğunu bilmiyoruz." benzeri bir cümle kurmuştu.

***

yaygın kanıya göre, kütle çekim kuvvetinin kaynağı, evrendeki kütleli cisimler. buna göre, ışık dahil herhangi bir şey evrende yol alırken bir kütle ile karşılaşırsa, jeodezik dediğimiz düz yolları izlemeyi bırakır çünkü jeodezik artık düz bir yol olmaktan çıkmış ve uzay zaman bükülmesi nedeniyle eğrileşmiştir. cisim de bunu takip ettiği için düz yolundan sapar ve eğri bir yolla hareketine devam eder.

ancak albert einstein'ın izafiyet teorisini ve modern fizik de diyebileceğimiz kuantum mekaniğini birbirine uydurmayı henüz başaramadı bilim dünyası. temel kuvvetler dediğimiz kuvvetlerin 3 tanesi sorun çıkarmazken, kütle çekim kuvveti bize sorun çıkarıyor. diğer kuvvetlerin taşıyıcı parçacıklarını gözlemleyebiliyoruz ama kütle çekiminin taşıyıcı parçacığı olan gravitonu gözleyemedik henüz. bu da bize kütle çekim kuvvetinin aslında nasıl çalıştığını tam olarak açıklayamadığımızı gösteriyor.

bu nedenle çok çeşitli teoriler çıktı ortaya. bazı bilim insanları kütle çekiminin sürekli var olan fiziksel bir özellik olmadığını, anlık fiziksel koşullara bağlı olarak ortaya çıktığını ve koşullar ortadan kalktığında onun da kaybolduğunu ileri sürerken, bazıları da bu kuvveti döngüsel kuantum kütle çekim teorisi ile açıklamaya çalıştı ve kuantum köpüğü denilen yapının da bununla ilgili olduğu savunuldu vesaire...

geldiğimiz noktada hâlâ çok net bir şey söylemek güç. öne atılan teorilerin tamamı yanlışlanamadığı gibi, doğrulanan da yok. zaten bunlardan biri doğrulanırsa sicim teorisi ve dolayısıyla her şeyin teorisi gibi bilimsel açmazlar da muhtemelen daha hızlı biçimde çözüme kavuşacak demektir.
devamını gör...

gülde birsel’in yazdığı avrupa yakası dizisinde engin günaydın'ın canlandırdığı kurgusal karakter. tv tarihinin en iyi karakterlerindendir.



bir burhan altıntop kolay yetişmiyor.
devamını gör...

sıradan, hayatı yüzeysel algilayan ve ona göre yaşayan insanların sandığı gibi doğuştan gelen bir olgu değildir.
fiziksel dayanıklılık gibi geliştirilebilir bir düşünce mekanizmasıdır. peki bir insan özgüveni düşükken neden bir diğerinin ki kuvvetlidir?
bunun sebebi doğuştan yetişkin bir insan olana kadar ki öğrenmeleri ile alakalıdır. bu öğrenmeler insandaki dürtülere şekil verir, olaylar karşısındaki duygusal durumunu belirler. genetik kesinlikle etkilidir, lakin özgüven zihinsel bir gelişimdir beynin bir komutudur.
combat sporlarında dövüşmeden dayak yemek denilen bir hadise vardır. kişi hadise daha gerceklesneden düşüne düşüne kendini doldurur. bu zihin tarafından kisitlanmaya sebep gelir. daha hadise başlamadan sinir sistemi yorulur kaslar laksit asit salgılar. beyin fiziksel kapasiteyi bir anda ciddi oranda düşürür.
bunların hiç birinin kişinin karakteri ile veya fiziksel durumu ile alakası yoktur. tamamen zihinsel şekillendirme ile alakalıdır.
insanların ve benim de hatam zihinsel ve psikolojik dayanıklılığa yeteri kadar önem vermememiz. herhangi bir olay karşısında insanlar grapon kağıdına dönüyor.
devamını gör...

bir şeyi açıklığa kavuşturmak gerek. jetonu düşmeyenler ya da geç düşenler olabilir, normal kabul ederim. olabilir.

bir ortamı düzenleyen kurallar olması, sansür olduğu anlamına gelmez. kimsenin düşüncesini, fikrini sansürleyen bir sözlük görmüyorum. insan öldürmek, hakaret etmek ve hırsızlık yapmak suçtur. ben özgürüm, hakaret ederim adam da öldürürüm diyorsan; varsa bunları kabul eden bir yasası olan ülke, oraya iltica edersin; benim özgürlüğümü kısıtlıyorlar diye.

toplumumuz kendini ifade etmeyi bilmiyor. akıl ve fikir kıtlığı var. bu nededenle en çok bildiği şeyi yani küfürü ve hakareti kullanıyor. bu da kaliteyi yere seriyor. kendini küfür kullanmadan ifade edemeyecek insanlar varsa zaten gelip de kaliteyi düşürmesinler. kimseyi zorla üye yapmıyorlar.
devamını gör...

buyursunlar gelsinler diyeceğim durumdur.hemende öyle yönetime girmesinler ama bir sandık yapalım önce.
devamını gör...


üniversitelerde yüz yüze eğitime ne zaman geçileceği merak konusu olurken yükseköğretim kurulundan (yök) son dakika açıklaması geldi. yök, 2020-2021 bahar döneminde yüz yüze eğitime geçilmesine ilişkin sağlık bakanlığından "acil görüş" bildirilmesini istedi.

kaynak.
devamını gör...

kesinlikle yalnızlığın kazanacağı karşılaşmadır.
kötü ilişki size zarar verir karşıya zarar verir psikolojinize zarar verir ailenize zarar verir cebinize zarar verir saymakla bitmez.
yalnızlık ise kendinize bir nebze zarar verir ama halledersiniz.
kötü ilişki karşı tarafı yani başkası tarafından dünyaya getirilen bir insana verilen zarardır bir insanın hayatına gereğinden fazla müdahelede bulunmaktır gereği yoktur.
devamını gör...

ya bu nasıl kan dondurucu bir vahşettir? bir insanı canlı canlı yakmak, insanlığınıza tüküreyim. midem bulanıyor artık böyle insanlardan.
karısını aldatıyormuş hem de komşusuyla. daha önceden kadını darp etmiş kadın kaçmış gitmiş yine evine getirmiş. sonra tekrar böyle bir olay yaşandığında yine kavga etmişler ve adam karısını alıp ormanlık alana götürmüş. kafasına taşla vurmuş üzerine benzin döküp yakmaya başlamış, sonrasında da kendisi bi sigara yakıp izlemiş! öldü diye gitmiş ama kadın kendi kendine söndürmüş. üstelik bu iğrenç mahluğun çocukları da var. karısına bunları yaşatan kim bilir çocuklara neler yaşattı. umarım tez vakitte en ağır cezaya çarptırılır.
buradan
devamını gör...

(bkz: zatürre)
(bkz: regl)
(bkz: yanık)

üçü ölümüne kapışır.
devamını gör...

prometheus komplike bir isyancıydı.

sadece ateşi çalmadı, aklı insanla buluşturdu.

tanrılar katına ait olan düşünme gücü ayrıcalığına son verdi.

bu sebepledir ki; aynı zamanda eşitlikçi ve imtiyaz karşıtıydı.

akıl insana düşünme gücünü verdi. sorgulama ve değerlendirme yetisini kazandırdı.

önceleri olympos tanrıları tarafından sürü gibi güdülen insan profili, yerini prometheus ’un yakmış olduğu isyan ateşi ile başkaldıran insan profiline bıraktı.

başkaldırı…

ne gerçeklikler dünyasında ne de ondan beslenmiş olan mitolojik dünyada, sevilen bir kavram değildi!

tüm egemenlerin en korkulu rüyasıydı…

erk sahibi asla, egemenlik alanını terk etmek istemez.

zeus içinde öyle oldu. prometheus’u egemenlik alanına müdahale etmeye çalışan bir işgüzar olarak gördü.

egemenler kumpası pek severler, onların iktidarları dümen mekanizmasının başarılı olduğu oranda devam eder.

zeus’ta bunu biliyordu ve böylece pandora çıktı ortaya… kumpaslı egemenler dünyasının görünürde sunulan ilk güzelliği (!)

prometheus ’un kardeşi epimetheus ’la evlendirildi.

egemenlerin kendilerine baş kaldıranların, aile fertlerini kullanarak, intikam almaya başlaması da bu dönemlere rastlar.

oysa gücü elinde bulunduranların hilelerini çok iyi bilen prometheus çok zaman öncesinde uyarmıştı kardeşini.

''zeus’tan ve diğerlerinden gelecek hiçbir armağanı kabul etme!'' demişti.

epimetheus onu dinlemedi. pandora’yı görünce prometheus ’un uyarılarını unuttu.

zaaf…

egemenlerin hep kullandığı zayıf yanımızın adı…

her ne kadar zincirlerinden boşanan prometheus ’un adıyla başlasa da hikâye, genel de epimetheus ’la biter…

işte isyanın ve başkaldırının makûs talihi de gelir tam bu noktaya dayanır.

bu talihi değiştirmenin yolu, prometheus gibi isyan ateşi yakanların ortaya çıkmasını dilemekten çok, yakılan ateşin sönmesine izin vermeyecek olanların, çoğalmasını sağlamaktır.

yoksa ateş göğe kadar uzanmış olsa dahi bir epimetheus çıkar ve her şey tuzla buz olur!
devamını gör...

başlığı edda olarak açtım fakat bunlar iki tanedir. iskandinav mitolojisi, şiiri, vikinglerin yaşayışları gibi konuları kapsayan, izlanda dilinde, derleme edebi eserlerdir. denilir ki, izlanda dili o kadar az değişmiştir ki, yeniyetme bir izlandalı dahi bu çok eski eserleri okuduğunda rahatça anlayabilir.

bunlar eski ve yeni edda’dır. öncelikle yeni edda’dan bahsedeceğim. çünkü bunun yazarı da, daha doğrusu derleyeni de, tarihi de kısmen belli. diğeri ise kafa karıştırıcı.

yeni edda, diğer adıyla nesir edda, başka bir adıyla prose edda snorri sturluson adında önemli bir şahsiyet tarafında 1220’lerde derlenmiş. içerisinde eski şiirlerden tutun, evrenin kökeni ve viking kozmogonisine kadar bir sürü bilgi var. araştırmacılar sturluson’un bu eseri tek başına derlemediğini düşünüyor. fakat öncü kişi diyebiliriz.

diğer edda ise manzum edda, ya da eski edda. bu bir nevi şiir koleksiyonu. ne tam tarihi biliniyor ne de yazanı. 1643 yılında keşfedilmiş. içerisinde şiirler, dünyanın başlangıç ve sonuna ilişkin mitler, yüce tanrı odin ile ilgili hikayeler var.

eski edda’nın türkçe çevirisi var mı bilmiyorum. yeni edda’nın bir kısmı ise yeditepe yayınevi tarafından “viking mitolojisi” ismi ile çevrildi. sanırım iskandinav kültürü ve edebiyatı açısından en önemli eserlerin başlarında eddalar gelir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

ilk görsel manzum edda.
devamını gör...

en fazla 52 kilo olmuştum şimdi de 48 kiloyum. aradaki fark 4 yani.*

alın şimdi bu ultra gereksiz bilgiyle naparsanız yapın.
devamını gör...

yüce twitter kolluk kuvvetleri ve yargı merci sayesinde bir şerefsiz daha hak ettiğini buluyor. alihan adlı alçak insan müsveddesi gözaltına alınmış.
buradan
devamını gör...

"14 yaşımdayken karnımı doyurmak için bir parça ekmek çaldığımda beni zindana attılar ve orada tam 6 ay bedava ekmek verdiler. hayatın adaleti budur.” (sefiller)
devamını gör...

mrna aşıları kısırlığa neden olur - değil
aşılar hala deneysel - değiller, 3,8 milyar dozdan fazla verildi.
pᴉʌoɔ aşısının nanobotları var - zaa lol
pᴉʌoɔ aşısının içinde bir mikroçip var - yok, mikroçip telefonunuzda ve kullandığınız facebook uygulamasında
maskeler solunum yolu hastalıklarından korunmaya yardımcı olmaz – zaa lol
genç ve sağlıklıyım, bu nedenle pᴉʌoɔ beni etkilemez - zaa lol
ivermektin, hidroksiklorokin vb. gibi başka etkili tedavilerimiz var – hayır, yok. hiçbiri pᴉʌoɔ'da herhangi bir fayda göstermedi. bir aşımız, oksijenimiz ve bir solunum tüpümüz var.

kime inanacağımı bilmiyorum– doktorlara, epidemiyologlara vb. inanın. facebook'taki kuzeninize inanmayın. tesisat sorunum olursa tesisatçı çağırırım.

allah beni korur– eğer kabul etmeyi seçersen allah seni korur ve sana bir nedenle bir aşı verdi.
not:(ateistspor)

ilaç şirketleri sadece para için bu işin içindeler – ölü insanlar viagra satın alamaz

aşıların uzun vadede kötü etkileri vardır - hayır, neredeyse 100 yıldır insanlar aşılanıyor. tüm yan etkiler ilk ~3 hafta içinde ortaya çıkar. pᴉʌoɔ'nun uzun vadeli kötü etkileri vardır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim