gömüldüğümüzde toprağa karışıyoruz, yakılırsak da havaya karışıyoruz. farklı formlara dönüşüyoruz iki şekilde de. onun için ikisinin de bir farkı yok benim açımdan...
devamını gör...

bizi az kandırmadılar bu canavarla.
ah bu ana-babalar. ondan sonra mizahtan anlamaz olduk.
severiz yine de güzel canavardır.
devamını gör...

üniversitede tarih bölümü okuduğum için olmayan mesleğimdir. daha bebeyim ben.
devamını gör...

motörhead'in en sevilen şarkısıdır. ayrıca 1980 yılında çıkan albümüyle aynı isimdedir. "ace of spades" iskambilin en yakışıklı kartı olan "maça ası"dır.

rahmetli lemmy kilmister, bas gitara çağ atlattığı bu şarkıda; yaşamı kumar oynamaya; kendiniyse başarılı bir kumarbaza benzetiyor.

ukde: eyluling
devamını gör...

fizikçi lawrence krauss tarafından yazılmış non-fiction kitap. krauss'un basit ve yormayan anlatımı bilim kurgunun yapı taşlarından biri ile harmanlanınca ortaya hem ilgi çekici hem eğlenceli bir eser çıkıyor. teorik fizikçi michio kaku'nun yine benzer konuları bilim kurgu üzerinden ele aldığı ve dilimize olanaksızın fiziği olarak çevrilmiş physics of the ımpossible* kitabını okuyup seven birinin the physics of star trek'i sevmemesi mümkün değil şüphesiz. krauss kitapta kuantum kuramını geliştirmiş olan max planck, mantıkçı kurt gödel dolayısıyla albert einstein ve stephen hawking'e - ki zaten kitabın önsözü kendisine aittir- çok fazla göndermede bulunuyor ki onun dışında iki önemli teorik fizikçi oskar klein ve miguel alcubierre'in de izlerine rastlamak mümkün. krauss star trek evreninin bir parçası haline gelmiş zaman yolculuğu, ışınlanma, warp drive vb. konuları kurgu olmaktan çıkarıp gerçek bir zeminde tartışıyor. fiziğin bütün bunlara ne kadar izin verdiğini, ne kadarının kurgu ne kadarının temeli olduğunu aktarıyor özünde. yine star trek hakkında benzer bir inceleme için david allen batchelor'a ait kısa ingilizce bir kaynak bırakıyorum: www.nasa.gov/topics/technol...


chapter seven—holodecks and holograms

"oh, we are us, sir. they are also us. so, indeed, we are both us."
—data to picard and riker, in "we'll always have paris"

when humphrey bogart said to ıngrid bergman at the casablanca airport, "we'll always have paris," he
meant, of course, the memory of paris. when picard said something similar to jenice manheim at the
holodeck re-creation of the café des artistes, he may have intended it more literally. thanks to the
holodeck, memories can be relived, favorite places revisited, and lost loves rediscovered—almost.
the holodeck is one of the most fascinating pieces of technology aboard theenterprise. to anyone
already familiar with the nascent world of virtual reality, either through video games or the more
sophisticated modern high-speed computers, the possibilities offered by the holodeck are particularly
enticing. who wouldn't want to enter completely into his or her own fantasy world at a moment's notice?
ıt is so seductive, in fact, that ı have little doubt that it would be far more addictive than it is made out to
be in the series. we get some inkling of "holodeck addiction" (or "holodiction") in the episodes "hollow
pursuits" and "galaxy's child." ın the former, everyone's favorite neurotic officer, lieutenant reginald
barclay, becomes addicted to his fantasy vision of the senior officers aboard theenterprise, and would
rather interact with them on the holodeck than anywhere else on the ship. ın the latter, when geordi
laforge, who has begun a relationship with a holodeck representation of dr. leah brahms, the designer
of the ship's engines, meets the real dr. brahms, things become complicated-
given the rather cerebral pastimes the crew generally engage in on the holodeck, one may imagine that
the hormonal instincts driving twentieth-century humanity have evolved somewhat by the twenty-third
century (although if this is the case, will riker is not representative of his peers). based on what ı know
of the world of today, ı would have expected that sex would almost completely drive the holodeck.
(ındeed, the holodeck would give safe sex a whole new meaning.) ı am not being facetious here. the
holodeck represents what is so enticing about fantasy, particularly sexual fantasy: actions without
consequences, pleasure without pain, and situations that can be repeated and refined at will.

the principles on which holography is based were first elucidated in 1947, well before the technology
was available to fully exploit it, by the british physicist dennis gabor, who subsequently won the nobel
prize for his work. by now, most people are familiar with the use of three-dimensional holographic
images on credit cards, and even on the covers of books, like this one. the word "hologram" derives
from the greek words for "whole" and "to write." unlike normal photographs, which merely record
two-dimensional representations of three-dimensional reality, holograms give you the whole picture. ın
fact, it is possible with holography to re-create a three-dimensional image that you can walk around and
view from all sides, as if it were the original object. the only way to tell the difference is to try touching it.
only then will you find that there is nothing there to touch.
how can a two-dimensional piece of film, which is what stores the holographic image, record the full
information of a three-dimensional image? to answer this we have to think a little about exactly what it is
we see when we see something, and what a photograph actually records.
we see objects either because they emit or reflect light, which then arrives at our eyes. when a
three-dimensional object is illuminated, it scatters light in many different directions because of this
three-dimensionality. ıf we could somehow reproduce the exact pattern of divergent light created when
light is scattered by the actual object, then our eyes would not be able to distinguish the difference
between the actual object and the divergent-light patternsans object. by moving our head, for example,
we would be able to see features that were previously obscured, because the entire pattern of scattered
light from all parts of the object would have been re-created.




devamını gör...

bedenin ya da zihnin, gerçek ya da hayali olarak tehdit/tehlike algılaması ile oluşan bir durumdur. fazlalığı durumunda anksiyete bozuklukları ortaya çıkabilir.
devamını gör...

oturmuş kendi karanlığında ölümü bekleyen yazardır. bulaşmayın, dokunmayın. bir yerlerde nefesi kesilsin kalsın. çünkü hayat onu bekliyor ondan.
insanların tanıdıkça ondan uzaklaştığı, insanların onu terk ettiği yazardır. onu dünyaya getiren bile sevmemiş sizde sevmeseniz ölmez dimi. hayır ölür. çünkü sevgiye aç. sevgisiz büyümüş. kalbinde kırıklardan kocaman bir mezarlık büyütmüş. yaralanmış 23 yıl boyunca. yara bereden yüreği filan görünmez olmuş. bitap düşmüş. yaşayacak gücü kalmamış. ama yine de şükretmiş. sonuçta daha kötü halde insanlar var demiş. bu ney ki demiş. aslında demişler, o da demek zorunda kalmış. sonra anlamamışlar. öyle anlamamışlar ki anlatmaktan vazgeçmiş. içindeki birden fazla konuşan sesleri susturamamış tıpkı onun o hallerine ne var ki bunda diyen insanları susturamadığı için.
neyse.
sol frameyi bu kendi nickaltina iç döküşle meşgul eden yazarı maruz görün. kusura bakmayın nolur. bu saçma yazıyı okumak zorunda kaldığınız, gözünüze çarptığı için.
devamını gör...

danimarkalı komünist şair ivan malinowski*tarafından yazılmış şiir. şiirin orijinal ismi til minde om en sommer ve malinowski'nin galgenfrist isimli şiir derlemesinde bulunuyor. malinowski dilimize tek bir kitabı bile çevrilmiş bir şair değil fakat zaman zaman bir kaç şiirinin kötü çevirilerine rastlamak mümkün.

yıllar önce malinowski'nin siyasi şiirlerinin bir derlemesi olan kritik af tavsheden* eserine denk gelmiştim daha sonra galgenfrist'e rastladım. bu kitabın en bilinen şiiri hatta belki de şairin en tanıdık şiiri myggesang* olmasına rağmen; bir yazın anısına şiiri boğazıma oturmuş, ağzıma neredeyse kan tadı doldurmuştu. zaman kadar eski, tanıdık bir şeyler var malinowski'nin dizelerinde. bir aynayı oturup gece boyu izlemenin tadı var cümlelerde hatta neredeyse.

malinowski'nin yakın dostu olan hatta nazım hikmet ran 'ın şiirlerini danca'ya çevirmiş olan erik stinus'un dile getirdiği gibi; "iyi şiir nedir, bilmiyorum; ancak karşıma çıktığında tanırım"

ismail haydar aksoy çevirisi ile:


bir yazın anısına

her şey olanaklı sanılır ağustos gibi geç bir zamanda
hayat bile kanın kana sığınması bile

hiç bir midye süngülerle açılmadı
hiç bir resim izlemedi bizi gözkapaklarımızın ardına dek

katırtırnağı çiçekleri hışırdadı sarı güneş altında
ve kuşku fırlatmayı düşündü sargı bezini

arasıra getirdi rüzgâr her zamanki gibi
henüz sıcak külden bir mektup: ne ki

yoktu güvercinlerin bildirebileceği önemli bir şey
duvar sıvaları ya da ufuktaki yüksek basınç hakkında

belki daha iyi biliyordu uçurtma gölgeleri duyargaları
belki kendimiz görmeliydik bunu: aralıksız

izledi yakıcı bir göz umudumuzu ve yüreksizliğimizi
devamını gör...

10 gr burma bilezik almıştım.. evin bir sürü ihtiyacı.. şimdilerde bu mümkün değil..
devamını gör...

uçağın düşmesine neden olup olmayacağı merak edilen soru.

cevap: düşmez.

en büyük yolcu uçaklarında, uçağın ağırlığı yaklaşık 200 tondur. ortalama yolcu ağırlığı ise 20-30 ton arasında değişir. kendi ağırlığı ile arasında bu kadar fark olan bir ağırlığın aynı anda yer değiştirmesi, uçağa irtifa kaybettirebilir ama bu kayıp uçağı düşürmeye yetecek bir kayıp değildir.

ancak bu zıplama işini tam kalkış ya da iniş sırasında, birkaç kez üst üste yaparsanız evet, uçağı düşürebilirsiniz. bunun nedeni, pilotun irtifa kaybını düzeltmeye vakit bulamayacak olmasıdır.
devamını gör...

bireylerin, özellikle kaygı yaratabilecek kriz durumlarında kendi tepkilerini ölçüp analiz etmekle işe başlayarak cevap alabileceği sorunsaldır.
devamını gör...

15 mayıs 1917 - 10 kasım 1983 yılları arasında yaşamış; siyasetçi, gazeteci, şairdir. sert eleştirileri ile tanınan serdengeçti, bir defasında milli eğitim bakanı hasan âli yücel'e hitaben yazdığı ve "yüksek makamın alçak vekiline" diye başlayan yazı yüzünden hapsedilmiştir.

eserleri

mabedsiz şehir
bu millet neden ağlar?
bir nesli nasıl mahvettiler?
ayasofya davası
mevlana ve mehmet akif
türklüğün perişan hali
gülünç hakikatlar
kara kitap
müslüman çocuğunun şiir kitabı
radyo konuşmaları
akdeniz hilalindir
devamını gör...

en başarılı introya sahip dizilerden bir tanesi. bildiğiniz geriyor. zaten bu introyu hazırlayan kyle cooper, se7en'ın se7en olmasında büyük etkisi olan o introyu da hazırlayan adam. bunların dışında the walking dead'inkini de yapmış. aslında daha çok yapmış ama gözüme bunlar çarptı. adam yapıyor.
her sezonun kendine has bir hikayesi, bir tarzı oluyor. sezon isimlerini sırasıyla yazayım da tam olsun.
devamını gör...

bu duyguları bir çok insan yaşıyor ama çok az insan bu şekilde dile getirebiliyor. hasan hüseyin korkmazgil'in bence en can alıcı şiirinin sözleri;

incecikti,
gül dalıydı,
dokunsam kırılacaktı,
dokunmadım kurudu...

gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını
neden akşam oluyorum tren kalkınca
kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
mendiller sallanınca neden tıkanıyorum
öyle çok acımasız ki öyle birdenbire ki
az önceki çiçekler nasıl da diken diken
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç o sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik bitti
o elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti
artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz
günler devlet alacağı, yıllar bir kadehcik buzlu rakı
oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı
kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı
nerde şimdi nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
devamını gör...

çocuğu olmayan sevecen tabiatlı insanlarda tavan yapan çok özel bir sevgi türü. ömür boyu sürer gider. evlat sevgisinden aşağı kalmaz.
devamını gör...

kendine bağlı bir kumdanlı beldesi vardır.
devamını gör...

türkiye riskli bölge olmasına rağmen saraya düşme ihtimalinin hala hesaplanmamış olmasına şaşırdığım rokettir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

edit; hint okyanusu'na düşmüş. biz dua zincirine devam geride uydular var. swh
devamını gör...

bozkırın tezenesi
devamını gör...

kesinlikle ve kesinlikle tadelle'nin sütlü ve bitterli gofretleridir.

beyaz çikolatalısı para etmez.


tanım : en kaliteli gofretin hangisi olduğunu paylaştığımız başlıktır.
devamını gör...

göcek'teki muhteşem villalar.. ultra zenginlere aitmiş.. açıktaki teknelerine villaların önündeki minik teknelerle gidip geliyorlar. biz fakirler mi ne yapıyoruz? sadece o denize açılan su birikintisinin üzerindeki minik köprüden olanı biteni gözetliyoruz... bu arada köprünün her iki tarafındaki manzara da muhteşem, değil mi?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim