teori
teori kısaca hipotez veya hipotezlerin bilgi bütünü denilebilir. hipotezler yüzlerce ve binlerce biliminsanının denemesine tabii tutulup başarıyla geçtikten sonra doğadan hipotezleri destekleyen gerçeklerle birleştirilir ve teori dediğimiz hipotezler bütünü oluşturulur.teori, kanunları açıklayan bilgi bütünüdür. kanunlar gözle görülebilen ve sürekli kendini tekrar eden doğa olaylarıdır. hiçbir teori kanun, hiçbir kanun teori olamaz, örneğin evrim dediğimiz geniş yelpazeli kavram. evrim bir kanundur ve bu kanunu açıklayan bilgi bütünü evrim teorisidir. evrim teorisi, yıllar boyunca kendisini geliştiren bilim öncülüğündeki biliminsanlarının çalışmalarıyla büyümüştür. evrim teorisinin içinde bulunan bazı hipotezler gelişen bilimle yanlışlanabilmiş ve yerine daha sağlam temelli hipotezlerle geliştirilmiştir. evrim teorisi gibi bir teoriyi çürütmek matematiksel olasılığı olan ama olanağı olmayan bir şeydir. bir hipotez veya birçok hipotezin üzerine kurulan teorilerin çürütülme olasılığı her zaman farklıdır çünkü tek hipotez kurulan bir teori ancak o hipotezin yanlışlanabilmesiyle çürütülür, birçok hipotezin üzerine kurulan bir teori, bir hipotezden oluşan teoriye göre daha temellidir ama bu çürütülecek veya çürütülmeyecek anlamına gelmemelidir sadece ve sadece gerçeklere bağlıdır.
teorinin ne olduğunu(aynı zamanda evrim konusuna başlangıç için) detaylı bir şekilde öğrenmek isteyenlere çağrı mert bakırcı'nın (bkz: evrim kuramı ve mekanizmaları) kitabını öneririm.
devamını gör...
ayletme beni
yasemin göksu'nun yorumuyla dinlenilesi güzel bir türküdür.(link: )
türkünün hikayesi hakkında tam bir bilgi bulunmamaktadır.bir çok kişi tarafından trabzon yöresine ait olarak bilinen türkü, aslında bulgaristan’ın deliorman yöresine aittir. türkü de geçen ayletme beni sözcüğü aslında oyalama beni demektir yani burada beni boşuna bekletme denmek istenmiştir. şavk ise ışık anlamını taşımaktadır. türkü türkiye-yunanistan mübadelesi (nüfus değişimi) sırasında ortaya çıkmıştır.
türkünün hikayesi hakkında tam bir bilgi bulunmamaktadır.bir çok kişi tarafından trabzon yöresine ait olarak bilinen türkü, aslında bulgaristan’ın deliorman yöresine aittir. türkü de geçen ayletme beni sözcüğü aslında oyalama beni demektir yani burada beni boşuna bekletme denmek istenmiştir. şavk ise ışık anlamını taşımaktadır. türkü türkiye-yunanistan mübadelesi (nüfus değişimi) sırasında ortaya çıkmıştır.
devamını gör...
hatıra olsun diye saklanan garip nesneler
diktiğim ilk ağacın kuruyan yaprakları. dünyaya kattığım ilk nefesin kalıntılarını hâlâ küçük bir cam şişe içinde saklıyorum.
devamını gör...
sürekli uyumak
son 1 haftadır yaptığım eylem. uykuya doyamıyorum. yatağımla büyük bir aşk yasamaktayız. kimsenin bizi ayirmasini istemiyoruz. mutluyuz, huzurluyuz, uyuyoruz...
devamını gör...
29 nisan 17 mayıs arası tam kapanma
herkese sabırlar dilediğim kapanmadır.
devamını gör...
kral şakir
öncelikle bu uzun bir yazı olacak, genel olarak çocuk içeriklerinden ve özelinde kral şakir serisinden bahsetmeye çalşacağım.
çocuk kitapları yazılması en zor kitaplardır. yazarın neyi nasıl yazması gerektiğini iyi bilmesi, dili basit fakat edebî kullanması, hikayeyi ilgi uyandırıcı yapması fakat verdiği alt metin konusunda çok dikkatli olması gerekir. yazar ancak tüm bu stresleri göz önünde bulundurarak bir çocuk kitabı yazabilir, aksi halde yazılı eser "çocuk kitabı" niteliğinden uzak olur.
ben de naçizane küçüklüğümden beri bu türe ilgi duyarım, ne okursam okuyayım mutlaka araya çocuk kitapları da serpiştirmeyi ihmal etmem. ayşegül'den ökkeş'e , küçük kara balık'tan çocuk kalbi'ne, abartma tozu'ndan pullar savaşı'na... birçok çocuk kitabı okudum, okuyorum.
belki birçoğumuz farkında değil ama türkiye'de ve dünyada "çocuk edebiyatı" denilen tür gizli bir güce sahip durumda, öyle ki bu tür zaman zaman edebiyat klasiklerinin bile tozunu attırmakta. bunun yaşadığımız yüzyıldaki yansıması olarak -edebiyat temelinin dışında da olsa- "çocuk içeriği" denilen ve hayatımıza yakın vakitte girmiş olan 'şey'i (burada bunları tanımlamak güç olduğu için 'şey' demeyi tercih ediyorum) örnek gösterebiliriz. somut bir örnek olarak bu 'şey'lerden birisinin 9 yaşındaki sahibi youtube platformunda dünyanın en çok kazananı olarak açıklanmıştır.
şimdi ben burada bu 'şey'lerden birinin, edebiyat alanında temsilinin, ne nitelikte olduğundan bahsetmeye çalışacağım.
kral şakir'in çizgi film versiyonunu, bir tanıdığımın küçük oğlunun çok sevmesi sayesinde ben de keşfettim, izlerken çok da eğlendim. sonrasında geçen zaman içinde kral şakir'in her yerde olduğunu farkettim: kalemler, çantalar, suluklar, kitaplar, çıkartmalar, filmler... filmine gitme fırsatım olmadı fakat kitaplarını araştırmaya başladım. fiyatları 20 lira civarıydı ve bu günümüz kitap fiyatları için ortanın biraz üstü bir fiyat sayılabilir, fakat içeriğini ve baskısını bilmediğim için -ki sonradan öğrendim ciltliymiş- bu fiyata kuşkuyla yaklaştım ( bu arada kitabın kendi cildinde önerilen fiyat olarak 32tl diyor. fiyatı anormal karşılamıyorum zira lisans mevzusu vs. var işin içinde). amazon'da indirimde 9.5 liraya düştüğünü görünce ilk 3 kitabını sepete ekledim, sonrasında "ilk kitabı okur da beğenirsem diğer kitaplarını indirimsiz hiç düşünmeden alabilirim" diyerek sadece ilk kitabı aldım. kitabı ilk elime aldığımda çocukluğumda okuduğum ciltli, renkli baskılı grimm/andersen/la fontaine antolojilerine benzettim, ilk birkaç sayfada o tadı alacağımı sandıysam da şöyle bir karıştırınca maalesef o kaliteden çok uzak olduğunu farkettim, elbette ekonomik koşullar bunda en büyük etkendi. önce kitabın neden ciltli yapıldığını anlayamadım, zira iç sayfaları hiç ciltli bir kitaba aitmiş gibi değildi, gayet normal bir cilt de bittabi o sayfaları tutabilirmiş. nihayet kitabı okumak istiyordum. fakat ilk birkaç sayfada beni rahatsız eden başka bir şey farkettim: sayfalar çizgiliydi. evet çizgili kağıda basılmıştı, fakat resimliydi? evet evet, resimlerin içinden sayfa çizgileri geçiyordu, sanki türkçe dersinde sıkılıp defterine bir şeyler çizen bir öğrenciye aitti elimdeki kitap. bu seçimin nedenini asla anlayamadım. okumaya devam ettim. dikkatimi başka bir şey çekti, yazılar büyük puntoyla yazılmıştı ve koyu bir ton tercih edilmişti, bu bir çocuk kitabı için tercih edilebilirdi, fakat yazılar ne kadar büyükse resimler de bir o kadar küçük ve karmaşıktı. resimler, o boyutta bir kitap için çizilmemişti belli ki. bilgisayar ortamında çizilmiş fakat en boy oranlarına dikkat edilmediği için sayfaya sığmamış, küçültüldükçe küçültülmüştü. dolayısıyla resimlerde olan birkaç konuşma balonunda da yazılar ufacık ve okumak gerçekten bazen zor olabiliyordu. hadi canım sen de, sorun mu bu? diyebilirsiniz, fakat bu sefer normal yazıların puntosunun büyüklüğünü "okumayı kolaylaştırmak için" diye savunamayız (ki aklıma da başka savunma gelmiyor). kısacası içeriğine bile odaklanamadan epey rahatsız olmuştum kitaptan.
tam burada içeriğini övmek isterdim fakat ne yazık ki tam bir çizgi film içeriği. sonradan farkettim ki evet zaten çizgi filmmiş. kitaptaki hikayeler (en azından benim farkettiklerim) çizgi filmleştirilmiş. dostlar açık konuşmak gerekirse ben kitaptaki içeriğin çizgi filmleştirildiğini hiçbir yerde okumadım, okumuş olsaydım almazdım zaten, zira bu haliyle bir senaryo kitabı niteliğinde.
burada benim sormak istediğim bir soru var: bu kitap nedir? evet evet, nedir bu kitap? kitap, resimli hikaye kitabı olarak tanımlanmış. peki bir sorum daha var: halihazırda çizgi filmi varken, siz bu çizgi film içeriğinden farklı hiçbir şey sunmadığınız bir şeyi neden bastınız? ben burada art niyet arıyorum. zira kitabın sayfalarının yarısının da boş olması beni destekliyor. şimdi genel tabloya bakalım: kitap 200 sayfa (yarısı boşluktan ibaret, kalan yarısı da büyük puntolarla doldurulmuş), renksiz (evet çocuklar boyasın kendi renklendirsin istenmiş fakat tek sebep bu mu bilmiyoruz), çizgi filmden farklı bir şey yok (tıpatıp aynı hikayeler), ciltli (neden?). ben nihai tabloma bakınca sadece daha fazla kazanma hırsı görüyorum maalesef. elbette daha fazla kazanılacak, sonuçta ortada bir ürün var ve bu her şekilde pazarlanacak. fakat dostlar bu basit bir mevzu değil, ortaya çıkarılan ürün çocuk edebiyatı dahilinde. çizgi filmle çocuk edebiyatını birbirinden ayırmak lazım. canım sen de ne abarttın adamlar edebiyat yapıyoruz dememişler ki? maalesef kitap, resimli "hikaye" kitabı olarak tanımlanmış ve bu koşullarda elbette edebi bir eser olarak tanımlanır.
tekrar üzülerek söylüyorum "çocukların sevdiği bir ürünü nasıl daha fazla kazanmak için suistimal ederiz"e dönmüş düşünce. başta, her türden nesnenin üzerinde 'kral şakir' damgasının olmasını "e çocuklar seviyor, piyasaya bu tarz şeyler sürülecek elbette"ye yorarken, artık bu gözle bakamıyorum.
kral şakir'in lisans geliri 2019da 60milyon tl iken 2020'de bu sayı 100milyon tl'ye ulaşmış. geliri en çok kitaplardan elde ettiklerini söylüyorlar ve 2019 itibari ile 400bin satışı gördüklerini, filmlerin de 2milyonun üzerinde gişe yaptığını açıklamışlar. ayrıca 20den fazla ülkeye de ihraç ediyorlarmış. ülkemizden böyle bir ürünün çıkmış olması sevindirici olsa da masum bir ürün olmanın -benim gözümde- çok uzağında.
çocuk edebiyatı türünde kaliteli eserler okumak için samed behrengi'ye göz atabilirsiniz. toz pembe çizgi film dünyalarından birazcık çıkmak için kemalettin tuğcu ve gülten dayıoğlu da güzeldir. fakat serttir, çocuk yeterince hazır değilse okumamalıdır. işbankası çocuk klasikleri serisi ise bence idealdir, hem fiyatı hem içeriği hem de eserlerin kalitesi üst düzeydir.
çocuk kitapları yazılması en zor kitaplardır. yazarın neyi nasıl yazması gerektiğini iyi bilmesi, dili basit fakat edebî kullanması, hikayeyi ilgi uyandırıcı yapması fakat verdiği alt metin konusunda çok dikkatli olması gerekir. yazar ancak tüm bu stresleri göz önünde bulundurarak bir çocuk kitabı yazabilir, aksi halde yazılı eser "çocuk kitabı" niteliğinden uzak olur.
ben de naçizane küçüklüğümden beri bu türe ilgi duyarım, ne okursam okuyayım mutlaka araya çocuk kitapları da serpiştirmeyi ihmal etmem. ayşegül'den ökkeş'e , küçük kara balık'tan çocuk kalbi'ne, abartma tozu'ndan pullar savaşı'na... birçok çocuk kitabı okudum, okuyorum.
belki birçoğumuz farkında değil ama türkiye'de ve dünyada "çocuk edebiyatı" denilen tür gizli bir güce sahip durumda, öyle ki bu tür zaman zaman edebiyat klasiklerinin bile tozunu attırmakta. bunun yaşadığımız yüzyıldaki yansıması olarak -edebiyat temelinin dışında da olsa- "çocuk içeriği" denilen ve hayatımıza yakın vakitte girmiş olan 'şey'i (burada bunları tanımlamak güç olduğu için 'şey' demeyi tercih ediyorum) örnek gösterebiliriz. somut bir örnek olarak bu 'şey'lerden birisinin 9 yaşındaki sahibi youtube platformunda dünyanın en çok kazananı olarak açıklanmıştır.
şimdi ben burada bu 'şey'lerden birinin, edebiyat alanında temsilinin, ne nitelikte olduğundan bahsetmeye çalışacağım.
kral şakir'in çizgi film versiyonunu, bir tanıdığımın küçük oğlunun çok sevmesi sayesinde ben de keşfettim, izlerken çok da eğlendim. sonrasında geçen zaman içinde kral şakir'in her yerde olduğunu farkettim: kalemler, çantalar, suluklar, kitaplar, çıkartmalar, filmler... filmine gitme fırsatım olmadı fakat kitaplarını araştırmaya başladım. fiyatları 20 lira civarıydı ve bu günümüz kitap fiyatları için ortanın biraz üstü bir fiyat sayılabilir, fakat içeriğini ve baskısını bilmediğim için -ki sonradan öğrendim ciltliymiş- bu fiyata kuşkuyla yaklaştım ( bu arada kitabın kendi cildinde önerilen fiyat olarak 32tl diyor. fiyatı anormal karşılamıyorum zira lisans mevzusu vs. var işin içinde). amazon'da indirimde 9.5 liraya düştüğünü görünce ilk 3 kitabını sepete ekledim, sonrasında "ilk kitabı okur da beğenirsem diğer kitaplarını indirimsiz hiç düşünmeden alabilirim" diyerek sadece ilk kitabı aldım. kitabı ilk elime aldığımda çocukluğumda okuduğum ciltli, renkli baskılı grimm/andersen/la fontaine antolojilerine benzettim, ilk birkaç sayfada o tadı alacağımı sandıysam da şöyle bir karıştırınca maalesef o kaliteden çok uzak olduğunu farkettim, elbette ekonomik koşullar bunda en büyük etkendi. önce kitabın neden ciltli yapıldığını anlayamadım, zira iç sayfaları hiç ciltli bir kitaba aitmiş gibi değildi, gayet normal bir cilt de bittabi o sayfaları tutabilirmiş. nihayet kitabı okumak istiyordum. fakat ilk birkaç sayfada beni rahatsız eden başka bir şey farkettim: sayfalar çizgiliydi. evet çizgili kağıda basılmıştı, fakat resimliydi? evet evet, resimlerin içinden sayfa çizgileri geçiyordu, sanki türkçe dersinde sıkılıp defterine bir şeyler çizen bir öğrenciye aitti elimdeki kitap. bu seçimin nedenini asla anlayamadım. okumaya devam ettim. dikkatimi başka bir şey çekti, yazılar büyük puntoyla yazılmıştı ve koyu bir ton tercih edilmişti, bu bir çocuk kitabı için tercih edilebilirdi, fakat yazılar ne kadar büyükse resimler de bir o kadar küçük ve karmaşıktı. resimler, o boyutta bir kitap için çizilmemişti belli ki. bilgisayar ortamında çizilmiş fakat en boy oranlarına dikkat edilmediği için sayfaya sığmamış, küçültüldükçe küçültülmüştü. dolayısıyla resimlerde olan birkaç konuşma balonunda da yazılar ufacık ve okumak gerçekten bazen zor olabiliyordu. hadi canım sen de, sorun mu bu? diyebilirsiniz, fakat bu sefer normal yazıların puntosunun büyüklüğünü "okumayı kolaylaştırmak için" diye savunamayız (ki aklıma da başka savunma gelmiyor). kısacası içeriğine bile odaklanamadan epey rahatsız olmuştum kitaptan.
tam burada içeriğini övmek isterdim fakat ne yazık ki tam bir çizgi film içeriği. sonradan farkettim ki evet zaten çizgi filmmiş. kitaptaki hikayeler (en azından benim farkettiklerim) çizgi filmleştirilmiş. dostlar açık konuşmak gerekirse ben kitaptaki içeriğin çizgi filmleştirildiğini hiçbir yerde okumadım, okumuş olsaydım almazdım zaten, zira bu haliyle bir senaryo kitabı niteliğinde.
burada benim sormak istediğim bir soru var: bu kitap nedir? evet evet, nedir bu kitap? kitap, resimli hikaye kitabı olarak tanımlanmış. peki bir sorum daha var: halihazırda çizgi filmi varken, siz bu çizgi film içeriğinden farklı hiçbir şey sunmadığınız bir şeyi neden bastınız? ben burada art niyet arıyorum. zira kitabın sayfalarının yarısının da boş olması beni destekliyor. şimdi genel tabloya bakalım: kitap 200 sayfa (yarısı boşluktan ibaret, kalan yarısı da büyük puntolarla doldurulmuş), renksiz (evet çocuklar boyasın kendi renklendirsin istenmiş fakat tek sebep bu mu bilmiyoruz), çizgi filmden farklı bir şey yok (tıpatıp aynı hikayeler), ciltli (neden?). ben nihai tabloma bakınca sadece daha fazla kazanma hırsı görüyorum maalesef. elbette daha fazla kazanılacak, sonuçta ortada bir ürün var ve bu her şekilde pazarlanacak. fakat dostlar bu basit bir mevzu değil, ortaya çıkarılan ürün çocuk edebiyatı dahilinde. çizgi filmle çocuk edebiyatını birbirinden ayırmak lazım. canım sen de ne abarttın adamlar edebiyat yapıyoruz dememişler ki? maalesef kitap, resimli "hikaye" kitabı olarak tanımlanmış ve bu koşullarda elbette edebi bir eser olarak tanımlanır.
tekrar üzülerek söylüyorum "çocukların sevdiği bir ürünü nasıl daha fazla kazanmak için suistimal ederiz"e dönmüş düşünce. başta, her türden nesnenin üzerinde 'kral şakir' damgasının olmasını "e çocuklar seviyor, piyasaya bu tarz şeyler sürülecek elbette"ye yorarken, artık bu gözle bakamıyorum.
kral şakir'in lisans geliri 2019da 60milyon tl iken 2020'de bu sayı 100milyon tl'ye ulaşmış. geliri en çok kitaplardan elde ettiklerini söylüyorlar ve 2019 itibari ile 400bin satışı gördüklerini, filmlerin de 2milyonun üzerinde gişe yaptığını açıklamışlar. ayrıca 20den fazla ülkeye de ihraç ediyorlarmış. ülkemizden böyle bir ürünün çıkmış olması sevindirici olsa da masum bir ürün olmanın -benim gözümde- çok uzağında.
çocuk edebiyatı türünde kaliteli eserler okumak için samed behrengi'ye göz atabilirsiniz. toz pembe çizgi film dünyalarından birazcık çıkmak için kemalettin tuğcu ve gülten dayıoğlu da güzeldir. fakat serttir, çocuk yeterince hazır değilse okumamalıdır. işbankası çocuk klasikleri serisi ise bence idealdir, hem fiyatı hem içeriği hem de eserlerin kalitesi üst düzeydir.
devamını gör...
kızılay'ın depo depo mal satması
ihtiyaç sahiplerine dağıtılması gereken onbinlerce adet mont, kazak, pantolon gibi giysileri semt pazarlarında satmakla suçlanan kişilerin tutuklanma hadisesi.
toplanan ürünlerin, türk kızılayı sancaktepe şubesi’nin eski koordinatörü emrah aytar’ın, pazarcılık yapan babası ismail hakkı aytar eliyle semt pazarlarında sattığı iddia edildi.
kaynak
toplanan ürünlerin, türk kızılayı sancaktepe şubesi’nin eski koordinatörü emrah aytar’ın, pazarcılık yapan babası ismail hakkı aytar eliyle semt pazarlarında sattığı iddia edildi.
kaynak
devamını gör...
güne bir söz bırak
en hoşumuza giden insan,
kendimize benzettiğimiz insandır.
moliere.
kendimize benzettiğimiz insandır.
moliere.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
...
"onu kırmış olmalı yaşamında birisi.
dinledikçe susması, düşündükçe susması...
tek başına iki kişi olmuş kendisiyle gölgesi,
heykelini yontuyor yalnızlığın ustası."
ö.asaf
"onu kırmış olmalı yaşamında birisi.
dinledikçe susması, düşündükçe susması...
tek başına iki kişi olmuş kendisiyle gölgesi,
heykelini yontuyor yalnızlığın ustası."
ö.asaf
devamını gör...
islamda kadına verilen değer
karikateistten okuyup okuyup basit beyinleriyle islam dinini eleştirenleri görüyorum. mevzular da şaşmaz 4 eş, miras, şahitlik...
derinlemesine araştır bebeğim. zor görünce çıkış yolu arama kendine.
derinlemesine araştır bebeğim. zor görünce çıkış yolu arama kendine.
devamını gör...
dışarıdan soğuk görünen insan
benim bu insan. soğuk ülke* vatandaşlarına benzetildiğim için galiba. soluk benizliyim ben ve suratsız.
devamını gör...
sadece 65 yaş üstü insanların yapabileceği muhabbetler
peynir övmek.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının hissettikleri
bekle dedi gitti, ben beklemedim, o da gelmedi,
ölüm gibi bi' şey oldu ama ama ama, kimse ölmedi...
gitsin bakalım, kolaysa öyle
ölüm gibi bi' şey oldu ama ama ama, kimse ölmedi...
gitsin bakalım, kolaysa öyle
devamını gör...
can't help falling in love with you
kısa bir şarkıdır ama çok şey anlatır.sevgi duygusuna dair tüm şifrelerin bu şarkıda gizli olduğunu düşünmüşümdür hep.
ezberlenmeli,şarkı dinlenirken anlamı iyice bir düşünülmelidir.andrea bocelli'den dinlemek de harikadır, muhteşemdir fakat aklınızdan bir daha asla çıkmayacağı için dinlemeden önce uyarmayı görev bilirim.
ezberlenmeli,şarkı dinlenirken anlamı iyice bir düşünülmelidir.andrea bocelli'den dinlemek de harikadır, muhteşemdir fakat aklınızdan bir daha asla çıkmayacağı için dinlemeden önce uyarmayı görev bilirim.
devamını gör...
sevgiyi göstermenin yolları
vefadir.. sadece istanbul da bir semt olmadığını kemiklerinize kadar hissedersiniz..
devamını gör...
burn after reading
ikinci kez izlediğim coen filmidir.
anlatılmak istenen: bir arzu dizginlenmezse nasıl felaketler ortaya çıkarabilir?
zaten birçok eserde bunu anlatmak ister yaratıcılar. anna karenina mesela, vronski'nin arzusu nelere kadir değil mi?
dolayısıyla böyle bir yaklaşım bu film için de sahiplenilebilir.
film bi kere brad pitt için bile izlenebilir. o hareketler falan çok eğlenceliydi. john malkovich ile arabadaki sahnesi mükemmeldi! ve güzel de oyunculuklar görüyoruz. bu sahne için bile izlenebilir belki.
film öyle derinliğe falan sahip değil yalnız, eğlenmek için izlenebilir. bir de verilen başka bi mesaj var: eşinizi aldatmayın.
ayrıca sert bir filmdi de. acımadan çatur çutur bir şeyler bir şeyler vardı. yani coen kardeşler güzel film yapar, biliyoruz. bu film ortalamanın altındaydı yine de. no country for old men gibi bir yapım var mesela... ya da inside llewyn davis. fargo da mükemmeldi. o kar mesela... karı yiyesi geliyor insanın di mi?
bu filmi eğlenmek için izleyebilirsiniz. gülüyorsunuz bir şekilde. çekimler de güzel. ben beş üzerinden dört verdim. izlemenizi tavsiye eder miyim? yoo, etmem. siz bilirsiniz. daha tavsiye edilesi filmler var. ikinci kez izleme nedenim de zorunluluktan bu arada. hiç sormayın bu kısmı...
anlatılmak istenen: bir arzu dizginlenmezse nasıl felaketler ortaya çıkarabilir?
zaten birçok eserde bunu anlatmak ister yaratıcılar. anna karenina mesela, vronski'nin arzusu nelere kadir değil mi?
dolayısıyla böyle bir yaklaşım bu film için de sahiplenilebilir.
film bi kere brad pitt için bile izlenebilir. o hareketler falan çok eğlenceliydi. john malkovich ile arabadaki sahnesi mükemmeldi! ve güzel de oyunculuklar görüyoruz. bu sahne için bile izlenebilir belki.
film öyle derinliğe falan sahip değil yalnız, eğlenmek için izlenebilir. bir de verilen başka bi mesaj var: eşinizi aldatmayın.
ayrıca sert bir filmdi de. acımadan çatur çutur bir şeyler bir şeyler vardı. yani coen kardeşler güzel film yapar, biliyoruz. bu film ortalamanın altındaydı yine de. no country for old men gibi bir yapım var mesela... ya da inside llewyn davis. fargo da mükemmeldi. o kar mesela... karı yiyesi geliyor insanın di mi?
bu filmi eğlenmek için izleyebilirsiniz. gülüyorsunuz bir şekilde. çekimler de güzel. ben beş üzerinden dört verdim. izlemenizi tavsiye eder miyim? yoo, etmem. siz bilirsiniz. daha tavsiye edilesi filmler var. ikinci kez izleme nedenim de zorunluluktan bu arada. hiç sormayın bu kısmı...
devamını gör...
kedinin sen de adam mısın der gibi bakması
kediler oturdukları yerden adeta bakışlarıyla yargılar, küçük ve önemsiz bir böcek gibi bakarlar adama. "ne yaptım ben sana be!?" tepkisi oluşur insanda. sahibine değil kölesine bakıyor sanki..
(bkz: kem göz)
(bkz: kem göz)
devamını gör...
ayhan sicimoğlu
hastasıyız! mfö'nün çok bilmişliğine şarkı yazdığı marjinal şahsiyet.
devamını gör...
epifiz bezi
en gizemli organlarımızdan birisidir.işlevsiz bir kalıntı olduğu düşünülmüş başlarda. sonradan bazı hayvanlarda çıkarılınca mevsime bağlı üreme döngüleri kaybolmuş insanda da üreme üzerine etkileri olduğu düşünülüyor.ayrıca bağışıklığı arttırma,uykuyu uyarma,ruhsal durumu düzeltme,yaşamı uzatma gibi etkilerinin olduğu çalışmalar da var.
devamını gör...
üniversitedeki kadınların yüzde 70’i başörtülü değilse orada özgürlük yoktur
--- alıntı ---
türkiye’de kadınların yüzde 70’i başörtülü. eğer bir üniversitenin kadın hocaları içinde başörtülü olanların oranı buna yakın değilse o üniversiteyi bırakın “özgürlükçü, demokrat, çoğulcu”olmayı, temsil konusunda bile apartheid düzeyindedir bazı üniversitelerde hala tek başörtülü hoca yok. bu hangi düzey?!"
--- alıntı ---
saçma sapan bir açıklama. iyice ali babanın çiftliğine çevirdiniz ülkeyi. hak, hukuk, adalet, liyakat vs. unuttuğunuz kelimeler tabii. ne yapılsın yani bahsettiğiniz gibi başörtülü diye insanlar hoca mı yapılsın? gözünüzde çoğulcu, demokrat gözükmek için daha ne istersiniz? seçme kriterlerine eklenir yakında başörtüsü kullanıyor musunuz? diye.
allah akıl, fikir, vicdan nasip etsin cümlemize inşallah.
türkiye’de kadınların yüzde 70’i başörtülü. eğer bir üniversitenin kadın hocaları içinde başörtülü olanların oranı buna yakın değilse o üniversiteyi bırakın “özgürlükçü, demokrat, çoğulcu”olmayı, temsil konusunda bile apartheid düzeyindedir bazı üniversitelerde hala tek başörtülü hoca yok. bu hangi düzey?!"
--- alıntı ---
saçma sapan bir açıklama. iyice ali babanın çiftliğine çevirdiniz ülkeyi. hak, hukuk, adalet, liyakat vs. unuttuğunuz kelimeler tabii. ne yapılsın yani bahsettiğiniz gibi başörtülü diye insanlar hoca mı yapılsın? gözünüzde çoğulcu, demokrat gözükmek için daha ne istersiniz? seçme kriterlerine eklenir yakında başörtüsü kullanıyor musunuz? diye.
allah akıl, fikir, vicdan nasip etsin cümlemize inşallah.
devamını gör...