ilyas salman ve sarı mercedes

her sene yazın sınırlarda ki doluluk

artan yabancı plakalı araçların trafiğin annesini bellemeleri

gurbetçi türkçesi.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
integral ve zavallı ebeeru.
devamını gör...

moda

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ella jane fitzgerald doğum tarihi: 25 nisan 1917, doğum yeri ise newport news, virginia, abd'dir.
amerikalı jazz vokalistidir. kariyerinde 13 grammy ödülü almıştır.
ölüm tarihi 15 haziran 1996 ve defnedildiği yer beverly hills, kaliforniya, abd'dedir.
devamını gör...

orasını bilmem de mutlular daha akıllı.

haber

özet:

ingiltere'de 6870 kişi üzerinde bir araştırma yapılmış. kişilere

bu aralar kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

a- mutsuz
b- eeeh işte
c- çok mutlu


şeklinde bir anket sorusu yöneltilmiş. ankete "çok mutlu" cevabı verenlerin büyük çoğunluğu 120-129 iq düzeyinde ve ankete "mutsuz" cevabı verenlerin de çoğunluğu 70 -79 iq düzeyindeymiş.
devamını gör...

tarkan'ın aacayipsin albümüdür.
her parçası güzeldir. tarkan'ın diğer albümleri de güzeldir. aacayipsin ise efsanedir.
parçaları sırasıyla,

hepsi senin mi?
dön bebeğim
şeytan azapta
bekle
eyvah
kış güneşi
unutmamalı
gül döktüm yollarına
durum beter
gitme
seviş benimle
biz nereye?
devamını gör...

osmanlıca diye bir dil yoktur. osmanlı türkçesidir o, yani aslında türkçedir. 14.yy-15.yy eserleri okursanız eğer bugün her kelimeyi anlarsınız. akıcı ve temiz bir dildir. kesin bilgi, filoloji bilmeden, ahkam kesmeyin. 16.yy ile birlikte iran ve arap ülkelerine seferler ve ilişkiler başlayınca (gidip oralarda kalmalar, oralardan kıymetli insanları saraya sürüp getirmeler, hatta davet etmeler) dillerinden de etkileniliyor haliyle. kabul etmeye gönüllü olmasanız da, arapça ve farsça çok zengin ve ağdalı dillerdir. tabi bizim saraydakiler işi biraz abartmışlar, özellikle padişahlar. hatta çağdaş olan iki liderden süleymanın şiirleri anlaşılamayacak derecede farsça içerirken, iran şahının şiirleri bir o kadar duru ve anlaşılırdır. yanlış olarak dönemlenen ''osmanlı duraklama'' döneminde 17.yy ve 18. yy'da bu iş tamamiyle arapçalaşmanın ağır basması ile devam etmiştir. fakat ne diyor march bloch ''köylü eser bırakmaz'' yani osmanlı devletinin yüzde 98'i tebaa yani köylü olduğu için bizler aslında toplumda nasıl konuşulduğunu en azından osmanlıcanın içeriğini çokça bilemiyoruz. kadı sicillerini okuyorsanız elbette arapça kelimeler ağırlıklı olacaktır. halkın ekonomik durumu, nüfusu, normal hayatı için başvurulan yegane kaynaktır kadı sicilleri. sarayın kayıt defterleri veya padişah yazışmaları elbette uzun uzun güzellemelerle doludur. bugünün ekonomi bakanı misali instagramdan bir post mu atacaktı koskoca cihan padişahı? ''bak canımı sıkmayın, sağlığım iyi değil, gelir sizin topraklarınızı ele geçiririm'' diye söyleyecek, katibi de ''hürmetli devletlüüü padişahım sizin görevinizden affınızı istiyor, toprakları bize bırakın'' diye mi kayıt alsaydı. neyse bugün konuştuğunuz türkçenin aslında türkçe olmadığını da bilmiyorsunuzdur muhtemelen. bir çok türkçe sandığınız kelime aslında farsça ve arapçadır. alfabeniz anlaşılır ve kolay olduğu için her şey türkçe değil sevgili arkadaşlar. dilde sadeleşme olayı veya alfabenin değişmesi bilindiği gibi atatürkün düşüncesi de değildir. bu çalışmalar ikinci meşrutiyetçilerin çalışmalarıdır. aklınıza hemen enver-talat gelmesin. çok kıymetli adamlar vardır, ittihatçıların içinde, sadece yanlış zamanda ve yetersiz koşullarda çaba göstermişlerdir.( başka bir tanımda uzun uzun, kişiler üzerinden yazarım umarım). gayet hoş bir dildir, işin içine girip tam manasıyla öğrenmek isterseniz eğer eğlencelidir. bulmaca gibidir. hukuk okuyanların osmanlıca türkçesine bence hakim olmaları gerekiyor (abartı bulabilirsiniz ama bence öyle), tarih veya edebiyat bölümlerinden osmanlıca'nın seçmeli olması rezalettir.
bir arkadaş yukarıda bazı harfler okunmuyor demiş, ee evet modern dillerde de böyle istisnalar yok mu? osmanlıca bilmek, bugünün ''kendimi kurtaracak kadar ingiliççe biliyorum'' değildir. istisnaları çoktur ama ezberlemeye gerek yoktur. keyif için öğrenirseniz zaten kavrarsınız. kardeşim işim gücüm var bahane dedemin dedesinin mezar taşından da diyebilirsiniz elbette.
elimize geçen kaynaklar zaten el yazısı olduğu için haliyle hata ve kısaltmaları anlayamayabiliyoruz. adam yazarken mürekkebi bitmiştir mesela. pratiği arttırırsanız bulmaca gibidir.
her yiğidin ayrı yoğurt yeme tarzı vardır misali, her kayıt farklı kişi tarafından tutulmuştur. enver bey bile kendi osmanlıcasını yaratmıştır ''enveri'' olarak bilinir.
biraz öğrenirseniz, başlangıç olarak nutuk'un osmanlıcasını bi okuyun derim, inkılap sahibi atamız nasıl konuşmuş bi bakın bakimmmm. ( çok zorlayıcı olmaz sanırım, türkçesi var ve matbu bir eser :)
devamını gör...

detayları muhteşem olan bu eserle iyi geceler dünya demek isterim.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel august malmström - dancing fairies (1866)
kaynak: wikimedia
devamını gör...

ne zaman dedemlere gitsem bu kedi çatıda bekliyordu, dedem balkona yemek koyunca alışmış tavan arasına da uyumaya geliyormuş ılık olurdu orası. gel gör ki 3 yıl önce bir mart günü muhtelemen dişi kediler uğruna evi terk etti, bunlar da çektiğim son fotoğraflar. tüyleri pofuduk pofuduktu boynunun altındaki tüyleri çok seviyordum. şişko.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

izmir'in konak ilçesinde bulunan ve nerde başlayıp nerde bittiği asırlardır bilinmeyen yüzü karanlık içi aydınlık semt.

yokuşu çıkıyorum, köşeyi mesken eylemiş tütüncü nevruz sesleniyor daha sola dönmeden.

"en iyi arkadaşım iyi akşamlar"
"sana da iyi akşamlar, en iyi arkadaşım"

diyorum, pat nihat bana bakıyor, gözleri janjanlı, bugün erken başlamış içmeye, "çay vereyim mi?" diyor basmane'nin en eski çay ocağının içinden, "içmicem, kaçayım" diyorum, onu da savuşturup yola devam edeceğim nihat'ın gizli bahçesinden çok aşırı platin sarısı bir ses bana sesleniyor ;

"doktor, benden 5 aylık hamileymişsin, öyle duydum? peşinden aynı sarılıkta 3 kahkaha patlıyor bahçenin ve sokağın içinde.

" aldırcam ben onu kız" diyorum "niye lan? diyor," sokağında nihat'ın dolaştığı bir basmane'ye çocuk getirmek istemiyorum "diyorum, nihat " canımı yaktın doktor, aşkolsun " diyor arkamdan, aşırı platin sarı saçlar gülüyor.

doktor diyorlar bana, eski lakap. alışığım.

bahçeye giriyorum, basmane'nin en güzel o***puları burada, yağmurdan kaçmışlar, işe çıkacakları zamanı bekliyorlar.

" bize iki oralet ver nihat, çocuğumun anası ile içelim" deyip karşısına oturuyorum en az 120 kiloluk, benden yaşlı ve içi dışı benden bin kat temiz en güzel o*ospumun.

"oralet nerden çıktı?" diyor, ali lidar aforizmaları ile sıkmak istemiyorum onu, "oralet iyidir" diyorum. ses etmiyor, başlıyor anlatmaya, çocuğu öyleymiş, dostu şöyleymiş...

sonra bana bakıyor, "senin neyin var lan?" diyor, "yok bişi, hep aynı, kudretten yanığım ben, bilmiyor musun?" diyorum, "yok yok, sende başka bir hal var bir haftadır, dikkat ediyorum" diyor, bana bakan anne gözleri ve anne ses tonu boğuyor beni, "böcek soktu" diyorum, "ne böceği ayol?" diyor, gülümsemeye çalışıp "kırmızı siyah bir böcek, uğur böceği" işte diyorum, anlamıyor, kaşları kalkıyor, "boşver, öldü zaten" diyorum. boşveriyor.

arka masadan pelin bir türkü mırıldanıyor, ben havadaki sessizlik bitsin diye "yar türkü söylüyor, dilleri serhoş" diyorum, "ay bayılırım kız o türküye, dur açayım" diyor, teline uzanıp açıyor, "aynur haşhaş" / serhoş.

ağır geliyor her şey, kaçmam gerekiyor ama aynur ve aşırı derecede platin sarı saçlı annem bırakmıyor beni, boğuluyorum.

sessizliğim o kadar ağır ki, o kadar olur.
anlıyor kader arkadaşım, anne sesi geri geliyor, aynur haşhaş az geri gidiyor.

"doktor, bir şeye ihtiyacın var mı, açık ol" diyor, aylar sonra biri bana açık ol deyip açık açık soruyor, "dimitri, beyaz" diyorum, gözleri içimden kara kadına, tek kelime etmeden kalkıp gidiyor masadan çantasını alıp, telefonu kalıyor, onu da yanına alsa kaçardım ki ben, boğuluyorum! puh!

geliyor, elinde granül siyah aşina poşet, içinde dimitri, beyaz, 150'lik.
bişi demek istiyorum, kelimeler yok, bulamıyorum her zaman bıraktığım yerde, anlıyor. elimi cebime atıyorum gayri ihtiyari, "geçenki kırmızılara say" diyor, itiraz edecek oluyorum, "bir şey deme" diyor, annem bana şarap alıyor, basmane'ye akşam iniyor.

iyi akşamlar deyip kalkıyorum, arkamdan aynur haşhaş "taşa değmesin ayağın, lale sümbül açsın bağın" diyor, uzaktaki ölü bir böcek geliyor aklıma, "öldü o, elveda dedim ona hem" diyorum, kapatıyorum mezarının/mın üstünü. türkü susuyor aniden, yol tekrar başlıyor.

basmane burası, ne gelen kalabiliyor ne de gitmek isteyen gidebiliyor.

devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

sabah yürüyüşünden
devamını gör...

saramagonun ölüm bir varmış bir yokmuş isimli romanında değinilmiş bir durum, azrail öldüreceği kişilerin evine bir hafta önceden pembe renkli bir mektup yolluyordu hazırlıklı olmaları için. ancak eceli gelenlerin yaptığı tek şey dehşete düşmek oluyordu.
devamını gör...

iyi ki filozofların doğru veya yanlış, düşünmekten, düşünme aşkından başka kaygıları yok.

tarihteki gerçek düşünürler yaşadıkları dönemde kendilerini siyasilere veya topluma kabullendirmek, statü ve bir takım ayrıcalıklar elde etmek için gerçek düşüncelerini söylemekten geri kalmamışlar. en baskıcı yönetimlerde dahi alaylı veya hicivli üstü kapalı bir şekilde söylemiş, yazmışlar. machiavelli'nin prens'i en güzel örneğidir mesela bunun.

yaşadıkları dönem ve çevre, fiziksel, psikolojik rahatsızlıkları vs... beğensek de beğenmesek de hepsinin düşüncesine hükmetmiştir. mesela aynı siyaset felsefesi ve toplum sözleşmesi başlığı altında okutulan j.j. rousseau'nun ''doğa durumu'' ve t. hobbes'in ''doğa durumu'' birbirinden ne kadar farklı ve tam zıttır. birinde insanın özü iyi, diğerinde kötüdür. aynı şeyleri okuyan düşünürlerin biri anarşizm düşüncesini geliştirirken diğeri ''bırakınız yapsınlar'' der. ya da kimi büyük filozoflar evrensel bir ahlak yasasına ulaşılabileceğini düşünürken diğeri böyle bir şeyin ancak ütopyalarda mümkün olabileceğini söyler.

velhasıl filozoflar peygamberliğe veya tarikat liderliğine soyunmamışlardır, sonuna kadar eleştirmeye hakkımız vardır.

bilgimiz ve seviyemiz ölçüsünde.
devamını gör...

büyük düşünceler, büyük bir zekadan çok, büyük bir kalpten doğar.
devamını gör...

-yurt dışı tatil planım vardı.
- pastacılık kursuna başlayacaktım.


ağlıyorum şu an ne hayallerim vardı oysa.
devamını gör...

şanslı doğmuş. detay vermeyeyim ama kendisi de bunun farkında. hani tanıştığı herkesin "nasıl yaaa??" diye tepki verdiği özellikleri olur ya bazı insanların, böyle bir şeyden söz ediyorum.
görür görmez, konuşur konuşmaz, ne güzel insanlar var ya diyeceğiniz insanlardan. keşke yine görüşsek. bence olur yaa.***
devamını gör...

"bugünü, son günümmüş gibi yaşayacağım.
sahip olduğum her şey bugündür ve bu saatler şu anda sonsuzdur. güneşin doğuşunu idam cezası ertelenmiş bir mahkûm gibi sevinç çığlıklarıyla selamlayacağım."
- og mandino.
devamını gör...

her duyguyu hype yaşamak diyebilirim. asla sakin bir insan değilim, aksine konuşurken bile sürekli yer yer heyecanlanıp yükselen hızlı konuşan yer yer tekrar düşen bir insanım. mutluyken çok mutluyum bazen zıplayarak yürürüm, insanlar mutluluğumun özel bir nedeni olduğunu düşünür. tabi haliyle üzgünken de çok üzgünüm. arası çok azdır benim için. genel coşkulu ve heyecanlı yaşarım.
devamını gör...

dune evreninde yer almış kurgusal şirket. esas adı ile 'combine honnete ober advancer mercantiles'. oluşum ve etkileri göz önüne alındığında, dune tarihinin en önemli şirketi olduğu söylenebilir. oluşumunun butleryan cihadı sonrasına dayandığı bilinmekte. uzay yolculuğu ve ticaretinde kullanılan makinelerin yok olması veya yasaklanması ile büyük açmaza giren uzay loncası, landsraad üyeleri ve imparatorluk yeni yollar arama işin girişti. bu sırada gezegenler ve sistemler arası ticaret çok amatörce yapılıyordu. zira uzayda navigasyonsuz sürdürülen ticaret, birçok geminin kaybolması ile büyük yara alıyordu.
baharat'ın(spice melange) keşfi tam da bu döneme denk gelir. bu keşfi, özel olarak geliştirilmiş insan makineler yapma işinde kullanan uzay loncası, 'lonca yönbulucular' denilen ilginç bir ırk üretti. bu yönbulucular, adlarından da anlaşılacağı üzere baharat kullanarak, makinelerin yaptığı hassas navigasyonel işlemleri kendileri de yapabilir hale getirildiler. bu da uzay ticaretinde yeni bir dönemin kapısını açtı.

yönbulucu konsepti;

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

choam logosu

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel



pek tabi imparatorluk ve daha sonraları landsraad, böylesine sınırsız bir gücü sahipsiz bırakamazdı. uzay loncası üzerinde kurulacak hakimiyetin, uzay ticaretini tümüyle ele geçirmek anlamına geldiği gün gibi ortadaydı. durum böyle olunca landsraad üyesi asil aileler, bu uğurda çok çaba verdi fakat imparator hepsinden önce pozisyon alıp, choam fikrini ortaya attı. bu fikre göre, landsraad, uzay loncası, imparatorluk vebene gesserit'lerin katılımıyla bir şirket kurulacaktı. her yapının ayrı ayrı hissedar olacağı bu şirketin ana hissedarı ise pek tabii imparatorun kendisi ve ailesi idi. hal böyle iken imparatorun choam üzerindeki söz hakkı zamanla fazlalaştı ve yaklaşık %40'lık bir hisseye ulaştı. uzay ticaretinin tümünü kontrol eden bir şirketin %40 hissesi demek, çok çok büyük bir gücü el atında tutmaktı.

bu gücün büyük bölümü ise dune evreni için en elzem şey olan baharat'ın taşınmasından geliyordu. kitaplarda da geçtiği üzere; baharat'ı kontrol eden, evreni kontrol eder.
baharatın taşınma işini lonca hallederken, imparatorluk ve landsraad ise hissedarlar arası dağıtımdan sorumluydu. bene gesserit ise daha çok kendi payına düşen baharat'ı almakla ilgileniyordu.

spoiler'lı kısma geldik;


atreides'lerin dune'a gönderilmesiyle başlayan olaylar, pek tabi choam içinde birtakım dalgalanmalara sebep oldu. zira birinci leto karizmatik ve topluluklara sözü geçen bir asil aile lideriydi. pek tabii bilinen evrende baharat'ın bulunduğu yegane gezegenin başına atreides yönetiminin geçmesi demek, hali hazırdaki güce güç katmaktı. bu durumun bir tuzak olduğu başından belli olsa da leto için pek bir seçenek yoktu. demir yumruk choam ve imparator kararını vermişti. takip eden olaylar, leto'nun ölümü, paul atreides'in başa geçişi ve yine paul'ün muaddib'e dönüşümü derken, sonunda fremenler ve harkonnenler(ve ek olarak imparator'un finanse ettiği sardaukar birlikleri) arası verilen savaş neticesinde, paul liderliğindeki fremenler savaşı kazanmıştı. bunla yetinmeyen paul imparator'a karşı savaş açıp, onu da esir alınca choam'un yeni bir numarası oldu. imparator'un %40'lık söz payı, corrino ve atreides hanedanlarının da hisseleri ile birleşince, paul choam'un yaklaşık olarak %51'lik hissesini eline almıştır.
bu kadar büyük bir hisse tabi ki de diğer hanedanlar arasında huzursuzluk yaratmış, bu huzursuzluk ise isyan olarak geri dönmüş olsa da, tüm isyanlar yine paul atreides tarafından bastırılmıştır.

uzun bir müddet atreides kontrolünde kalan choam en büyük darbeyi ise tanrı imparator leto atreides ii. zamanında almıştır. baharat tekelini tamamen ele geçiren tanrı imparator, choam bünyesindeki aileleri, uzay loncasını ve bene gesseritleri haraca bağlamış ve adeta baharat için dilenir hale sokmuştur. buna rağmen varlığını koruyan choam, parçalanma'dan sonra şerefli anaların gelişine kadar tek parça devam etmiştir.


yazıldığı tarih itibarıyla sık sık 'opec' ve 'dutch east india company' ile bağdaştırılmıştır.

son olarak; choam, forbes tarafından hazırlanmış bir ankette 'en etkili kurgu şirket' seçilmiştir.

link
devamını gör...

bhenim gharsımda sigara yaqmaaa!
bhenim gharsımda sigara yaqmaaa!
bhenim gharsımda sigara yaqmaaa!
bhenim gharsımda sigara yaqmaaa!

tek ayak da havada. kıyafet m.ö 500 mekke moda fuarından.

çok sürrealist. hafif arabic ve de anatolik.

tek ayak havada olmasa bu sahnenin bu kadar sanatsal değeri olmazdı.

çok komiksiniz. gerçekten çok komik. siz insansanız ben neyim....

andy warhol türkiyede doğsa aklını yitirirdi
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim