no.1
denizli, 1988 doğumlu türk rapper, daha çok mc. asıl adı can bozok.
hayatı bir evreye kadar cidden iğrençmiş. zorla albüm bileti sattırmalar, çalıntı mikrofonlar... camide bile yatmış herif. şarkılarının bazı sözlerine "söz" deyip geçiyoruz ama adam ne yaşamışsa onu yazıyor. her bir parçası güzel, yemin ederim hatta ispatlarım; böyle iyi, çiçeklerde bir telaş var, dünya gül bana, bu benim hayatım, tekel mavisi... hissediyor, yazıyor, sonra da yaşatıyor.
kimileri "istanbul trip'e katılmasaydı daha iyi olurdu" vay efendim "no.1'i bozan heja ve tayfasıydı" diyor ama gidin heja'nın purplehej programındaki can'ı izleyin. istanbul trip deyince gözleri parlıyor resmen hatta heja "istanbul trip" deyince şak diye "aile" diyor sarhoş kafasıyla. ayık gezdiği yok zaten de* neyse.
içki yüzünden de bitirmiştir kendini ayrıca. karaciğer, göz, mide gibi bir sürü rahatsızlığı var. tüm rapseverler toplandık adamın şaheserler bırakarak gidişini izliyoruz işte. yanılmıyorsam manitası var şu an, o da olmasa boynundaki silah dövmesi gerçeğe dönerdi herhalde.
şunu bırakmadan gitmek olmaz;
"sahneye ilk çıktığımda 300 kişi vardı,
yarısından fazlası da sonra bilet aldı,
ben hiç bi' bok içmiyorken 9 albüm yaptım,
iki senede bi' o kadar albüm çöpe attım!"
hayatı bir evreye kadar cidden iğrençmiş. zorla albüm bileti sattırmalar, çalıntı mikrofonlar... camide bile yatmış herif. şarkılarının bazı sözlerine "söz" deyip geçiyoruz ama adam ne yaşamışsa onu yazıyor. her bir parçası güzel, yemin ederim hatta ispatlarım; böyle iyi, çiçeklerde bir telaş var, dünya gül bana, bu benim hayatım, tekel mavisi... hissediyor, yazıyor, sonra da yaşatıyor.
kimileri "istanbul trip'e katılmasaydı daha iyi olurdu" vay efendim "no.1'i bozan heja ve tayfasıydı" diyor ama gidin heja'nın purplehej programındaki can'ı izleyin. istanbul trip deyince gözleri parlıyor resmen hatta heja "istanbul trip" deyince şak diye "aile" diyor sarhoş kafasıyla. ayık gezdiği yok zaten de* neyse.
içki yüzünden de bitirmiştir kendini ayrıca. karaciğer, göz, mide gibi bir sürü rahatsızlığı var. tüm rapseverler toplandık adamın şaheserler bırakarak gidişini izliyoruz işte. yanılmıyorsam manitası var şu an, o da olmasa boynundaki silah dövmesi gerçeğe dönerdi herhalde.
şunu bırakmadan gitmek olmaz;
"sahneye ilk çıktığımda 300 kişi vardı,
yarısından fazlası da sonra bilet aldı,
ben hiç bi' bok içmiyorken 9 albüm yaptım,
iki senede bi' o kadar albüm çöpe attım!"
devamını gör...
muhafazakar bağnaz vs seküler bağnaz
devamını gör...
mil
relax isimli yazar arkadaşımızın ukdesi.
tdk sözlük'te iki anlamı olan sözcüktür:
1)türlü işlerde kullanılmak için yapılan ince ve uzun metal çubuk.
2) göze sürme çekmeye yarayan, kemik veya fil dişinden yapılmış ince ve uzun araç.
tdk sözlük'te iki anlamı olan sözcüktür:
1)türlü işlerde kullanılmak için yapılan ince ve uzun metal çubuk.
2) göze sürme çekmeye yarayan, kemik veya fil dişinden yapılmış ince ve uzun araç.
devamını gör...
şaka maka evlenilecek kız kalmaması
kendine çirkinim, ter kokarım, haftada 1 yıkanırım diyemeyen gelip evlenecek kız bulamıyorum diyor ya en çok o sıkıyor canımı.
devamını gör...
halı sahada beyler sakin diyen adam
muhtemelen sahada ki aile babası odur.
devamını gör...
konu neydi radyo yayını
bence başlığı açan arkadaş yazıyla değil konuşarak derdini anlatabiliyor.
hayırlı uğurlu olsun dediğim başlıktır.
hayırlı uğurlu olsun dediğim başlıktır.
devamını gör...
dahi anlamındaki de
daha çok dahi anlamındaki de/da denilse de bu bir ilgeçtir. bağlaç olan de/da ile de sıklıkla karıştırılmaktadır. bağlaç görevinde kullanılacaksa tekrara düşer. örneğin; ahmet de fatih de gelmemiş.
bulunma durum eki ile olan karıştırılma mevzusuna hiç girmek istemiyorum.
bulunma durum eki ile olan karıştırılma mevzusuna hiç girmek istemiyorum.
devamını gör...
türkiye'de futbol hakemi olmak
bir hayli zor olandir.
yaklasik 10 sene öncesinde 2 sene kadar süreyle amatör olarak istanbul'da futbol hakemligi yaptim.
o zamanlar üniversite ögrencisiydim tabi. paraya ihtiyacim vardi ve ek gelir olsun diye bu ise giristim. yazili sinavlari ve spor testlerini gectim. kendimi zihinsel olarak maca hazirladim. tabi bu sinavlarin disinda kimse elimize bayrak verip gelin bakalim bir maca cikaracagiz sizi, eksiklerinizi soyleyecegiz demedi.
neyse efendim ilk mac günü geldi catti. avcilar'da bir maca yardimci verilmistim. orta hakem de okul arkadasimdi, tecrübeliydi. mac basladi, daha 5 dakika gecmeden kirmizi takim tac kullandi, beyaz takimin oyuncusu ofsayttaydi. tactan ofsayt olmaz, bayragi kaldirmadim tabi. taraftarin biri "hocaaa senin ...." diyerek yüzüme öyle bir tükürdü ki, sanirsin lamanin otunu elinden almisiz. eleman bütün agiz salgisini üstüme kustu. ondan sonra zaten konsantrasyon kalmadi, mac sonunda orta hakem olan arkadas bana "senin bayraga macin 5. dksindan itibaren hic bakmadim" dedi.
bir tane saha vardi sanirim bakirköy tarafinda. toprakti. yine bir maca vermisler beni. kisin ortasindayiz, hava yagisli ve takimin biri grup lideriyken digeri sonuncusu. adamlari görün, sakalli makalli böyle hani "getir ordan pantolonumu sana harclik vereyim" diyecek baba tipinde, en yakin kahvehaneden ivedilikle toplanmis, izbandut gibi adamlar. mac basladi, ilk yari bittiginde 6-0'di. devre arasinda toprak sahadaki cizgiler yagmurdan flulasmis (kirecle cizmislerdi) bir sekildeydi. saha emektari bir abinin eline vermisler kireci, yagmurda büyük s seklinde ceza sahasini cizdi. polislerin alkol testinde alkollü birinin yürümesi gibi yürüyordu zaten dayi. neyse macin yaklasik 80. dakikasinda önümde adami devirdiler. yardimci hakem olarak hemen bayrahi bir hisimla salladim, faul verdim. bir baktim orta hakem penalti noktasini gösteriyor. meger adam ceza sahasindaymis. bizim sarhos dayinin cizdigi cizginin beyazligindan tutun, sekline kadar bir agiz dolusu küfür ettim tabi. mac 9-0 gibi bir sonucla bitmisti.
diger bir anim da ayda neredeyse 2 kere atadiklari bir stadyumun (stadyum degil de halisaha) kenarinda, tel örgülerin arkasinda alem yapan aksamci abilerimizdi. ne zaman maca gitsem, yogun bir sis altinda maci izlemeye calisirdim. sis dedigim de taraftar mesalesi degil bakin, o abilerin yaktigi mangalin dumani. saha kenarinda her pazar mangal yakarlarmis, e maclar da pazar günü zaten. spor yapalim, para kazanalim diye hakem olduk, kömür dumanindan zehirlenip hastaneye yatacak seviyeye geldik. bu abilerimiz cok iyiydi ama, her mactan sonra mangala cagirirlardi "hoca gel beraber parlatalim" derlerdi.
böyle yüzlerce ani topladim. yeri geldi jandarma esliginde ciktik sahadan, yeri geldi garip cisimler atanlar oldu. kafama kondom atani gördü bu gözler yahu, kondom. türkce soru bankasi kitabi atan bile vardi. gerci simdi türkiye'de hayat pahalilandigi icin bunlari atarlar miydi bilmiyorum.
bazen uzaktaki bir sahaya otobüs bulamazdim. yanimdan takim otobüsü gecince beni almak isterdi. tarafsizliga aykiri olur diye binmez, karda kista o yolu yürürdüm. hep adil olmaya calisirdim. hatalarimiz vardi tabi ama aksam yataga kafami koydugumda icim rahat uyurdum.
mac basina da 30-50 lira arasi bir meblag verirlerdi. bu parayi da 3 ay sonra yatirirlardi.
2 senelik tecrübemden sonra her maci hakem gözüyle izliyorum. frikikte baskalari topa bakarken ben top ayaktan ciktiginda öndeki adamin hangi vücut uzvunun önde olduguna bakiyorum. ofsayt mi degil mi diye.
sunu da söylemeliyim, türkiye'de maci izlemeye gelen taraftar eglenmek icin maci izlemeye gelmez. maca gelir, ana avraz sayar söver, rahatlar ve cicek gibi olup evine gider.
yaklasik 10 sene öncesinde 2 sene kadar süreyle amatör olarak istanbul'da futbol hakemligi yaptim.
o zamanlar üniversite ögrencisiydim tabi. paraya ihtiyacim vardi ve ek gelir olsun diye bu ise giristim. yazili sinavlari ve spor testlerini gectim. kendimi zihinsel olarak maca hazirladim. tabi bu sinavlarin disinda kimse elimize bayrak verip gelin bakalim bir maca cikaracagiz sizi, eksiklerinizi soyleyecegiz demedi.
neyse efendim ilk mac günü geldi catti. avcilar'da bir maca yardimci verilmistim. orta hakem de okul arkadasimdi, tecrübeliydi. mac basladi, daha 5 dakika gecmeden kirmizi takim tac kullandi, beyaz takimin oyuncusu ofsayttaydi. tactan ofsayt olmaz, bayragi kaldirmadim tabi. taraftarin biri "hocaaa senin ...." diyerek yüzüme öyle bir tükürdü ki, sanirsin lamanin otunu elinden almisiz. eleman bütün agiz salgisini üstüme kustu. ondan sonra zaten konsantrasyon kalmadi, mac sonunda orta hakem olan arkadas bana "senin bayraga macin 5. dksindan itibaren hic bakmadim" dedi.
bir tane saha vardi sanirim bakirköy tarafinda. toprakti. yine bir maca vermisler beni. kisin ortasindayiz, hava yagisli ve takimin biri grup lideriyken digeri sonuncusu. adamlari görün, sakalli makalli böyle hani "getir ordan pantolonumu sana harclik vereyim" diyecek baba tipinde, en yakin kahvehaneden ivedilikle toplanmis, izbandut gibi adamlar. mac basladi, ilk yari bittiginde 6-0'di. devre arasinda toprak sahadaki cizgiler yagmurdan flulasmis (kirecle cizmislerdi) bir sekildeydi. saha emektari bir abinin eline vermisler kireci, yagmurda büyük s seklinde ceza sahasini cizdi. polislerin alkol testinde alkollü birinin yürümesi gibi yürüyordu zaten dayi. neyse macin yaklasik 80. dakikasinda önümde adami devirdiler. yardimci hakem olarak hemen bayrahi bir hisimla salladim, faul verdim. bir baktim orta hakem penalti noktasini gösteriyor. meger adam ceza sahasindaymis. bizim sarhos dayinin cizdigi cizginin beyazligindan tutun, sekline kadar bir agiz dolusu küfür ettim tabi. mac 9-0 gibi bir sonucla bitmisti.
diger bir anim da ayda neredeyse 2 kere atadiklari bir stadyumun (stadyum degil de halisaha) kenarinda, tel örgülerin arkasinda alem yapan aksamci abilerimizdi. ne zaman maca gitsem, yogun bir sis altinda maci izlemeye calisirdim. sis dedigim de taraftar mesalesi degil bakin, o abilerin yaktigi mangalin dumani. saha kenarinda her pazar mangal yakarlarmis, e maclar da pazar günü zaten. spor yapalim, para kazanalim diye hakem olduk, kömür dumanindan zehirlenip hastaneye yatacak seviyeye geldik. bu abilerimiz cok iyiydi ama, her mactan sonra mangala cagirirlardi "hoca gel beraber parlatalim" derlerdi.
böyle yüzlerce ani topladim. yeri geldi jandarma esliginde ciktik sahadan, yeri geldi garip cisimler atanlar oldu. kafama kondom atani gördü bu gözler yahu, kondom. türkce soru bankasi kitabi atan bile vardi. gerci simdi türkiye'de hayat pahalilandigi icin bunlari atarlar miydi bilmiyorum.
bazen uzaktaki bir sahaya otobüs bulamazdim. yanimdan takim otobüsü gecince beni almak isterdi. tarafsizliga aykiri olur diye binmez, karda kista o yolu yürürdüm. hep adil olmaya calisirdim. hatalarimiz vardi tabi ama aksam yataga kafami koydugumda icim rahat uyurdum.
mac basina da 30-50 lira arasi bir meblag verirlerdi. bu parayi da 3 ay sonra yatirirlardi.
2 senelik tecrübemden sonra her maci hakem gözüyle izliyorum. frikikte baskalari topa bakarken ben top ayaktan ciktiginda öndeki adamin hangi vücut uzvunun önde olduguna bakiyorum. ofsayt mi degil mi diye.
sunu da söylemeliyim, türkiye'de maci izlemeye gelen taraftar eglenmek icin maci izlemeye gelmez. maca gelir, ana avraz sayar söver, rahatlar ve cicek gibi olup evine gider.
devamını gör...
gideceği yere kadar eşlik etmek
hep yaptığım ama bir kere olsun bana yapılmayandır. ayıp ya, şu kızı bir kere mutlu etmediniz. oysaki uncacık şeyle bile mutlu olabilen bir kadınım...
devamını gör...
normal sözlük'teki kaos eksikliği
birçok kişinin "ya bir şey eksik ama ne?" dediği eksiklik bu işte. sözlükte hiç kaos yok, kavgaya izin yok. hep bir düzen, hep bir nizam var. böyle olmaz bu. biraz kaos olsun, skandal yaşansın. bu kadar insan sıkışmış bak, gerginiz hep. bu sıkışma, gerginlik kedi fotileriyle gitmez. bize arenanın kapılarını açın.
devamını gör...
veda mektubu
herhangi bir ayrılık öncesi son sözü söylemektir. bazen çok zarif bazen de çok üzücü olabilir.
yeni türkü - olmasa mektubun
yeni türkü - olmasa mektubun
devamını gör...
albert camus
tiyatro alanında verdiği eserleri absürd tiyatro değil "varoluşçu tiyatro" olarak adlandırmak daha doğru olacak yazar.
absürd tiyatro, dönem itibariyle en çok varoluşçuluk akımından esinlenmiş olsa da samuel beckett, eugene ionesco,harold pinter gibi yazarların başını çektiği bu tür, görsel-biçimsel ögeler ve dilin kullanımı açısından, geleneksel tiyatroya bir başkaldırıdır.
albert camus ve jean-paul sartre gibi yazarlar ise varoluşçuluk felsefesini geneleksel tiyatro kuralları çerçevesinde aktarmaya çalışmıştır.
absürd tiyatro, dönem itibariyle en çok varoluşçuluk akımından esinlenmiş olsa da samuel beckett, eugene ionesco,harold pinter gibi yazarların başını çektiği bu tür, görsel-biçimsel ögeler ve dilin kullanımı açısından, geleneksel tiyatroya bir başkaldırıdır.
albert camus ve jean-paul sartre gibi yazarlar ise varoluşçuluk felsefesini geneleksel tiyatro kuralları çerçevesinde aktarmaya çalışmıştır.
devamını gör...
eksi butonunun arandığı anlar
hoşlanılmayan tanım ile karşılaşma anıdır. sıkın dişinizi yakın da gelir.
devamını gör...
türkiye'den seri katil çıkmaması
(bkz: eşeğin aklına karpuz kabuğu sokmak)
yapmayın şunu. bu ülkede sırf isim yapıp dikkat çekmek için korkunç şeyler yapabilecek manyaklar var.
tanım: nadiren de olsa kötü bir şeyin türkiye'yi bulmaması durumudur.
yapmayın şunu. bu ülkede sırf isim yapıp dikkat çekmek için korkunç şeyler yapabilecek manyaklar var.
tanım: nadiren de olsa kötü bir şeyin türkiye'yi bulmaması durumudur.
devamını gör...
normal sözlük'te takip
sözlük halkının nadiren kullandığı ve birçoğunun da haberinin olmadığı özellik.
bu konuda en bonkör davranan üyelerden biriyim. açılan başlığa,girilen tanima, yazar olmasından ziyade iyi bir okuyucu olup oy veren, çaylak-yazar farketmeksizin sıklıkla herkesi takibe alırım.
hem takip kısmından açılan başlık ve yazarı bulmam kolay oluyor hem de yazarımıza motive oluyor.
az çok demeyelim birbirimizi takip edelim, sayın yazarlar.
bu konuda en bonkör davranan üyelerden biriyim. açılan başlığa,girilen tanima, yazar olmasından ziyade iyi bir okuyucu olup oy veren, çaylak-yazar farketmeksizin sıklıkla herkesi takibe alırım.
hem takip kısmından açılan başlık ve yazarı bulmam kolay oluyor hem de yazarımıza motive oluyor.
az çok demeyelim birbirimizi takip edelim, sayın yazarlar.
devamını gör...
interferometre
2 ya da daha fazla ışık kaynağından gelen ışığı birleştirerek bir girişim deseni oluşturan ve bu sayede incelenen cisme ilişkin bilgiler veren ölçüm aleti. başka herhangi bir aletle ölçülemeyecek kadar küçük değişimleri hassas şekilde ölçebildiklerinden, temel bilimlerin bazılarına yaptıkları katkı oldukça büyüktür.
ilk interferometre michelson morley deneyinde, yani 19. yüzyılda kullanılmıştı. günümüzde elbette daha gelişmiş teknolojili olanları kullanılıyor, fakat temel fikir o zamanlarda kullanılan ile hemen hemen aynı.
aletin çalışma prensibi kısaca şöyle:
kaynaktan gelen tek renkli bir ışık demeti (yani lazer), yönlendirici bir merceğe ulaşır. mercek bu ışık demetini, kendisinden eşit uzaklıktaki 2 ayrı aynaya gönderir. aynadan yansıyarak geldiği yere geri dönen aynı fazdaki 2 ayrı ışık demeti, burada birbirini "iptal eder". ışık bir elektromanyetik dalgadır ve herhangi bir dalganın sahip olduğu doğaya sahiptir. bu durum, bu iki ışık demetinden (yani dalgalardan) birinin tepe noktası, diğer demetin (yani dalganın) çukur noktasıyla çakıştığı için ortaya çıkar ve bir "sönümleme" olayıdır. böylece dedektörde hiç ışık gözlenmez.
kütle çekim dalgalarında ise durum farklıdır. interferometrenin iki koluna ulaşan dalgalar uzayı harekete geçirip dalgalandırdığından, bu kollarda uzayıp kısalma hareketine neden olurlar. dalgalar geçip gidene kadar bu uzama kısalma durumu tekrarlanır. bu durum, demetlerin aynı fazda olması durumunu bozar ve ışık demetlerinin geriye eşit sürede yansımasını engeller. böylece dalga tepelerinin sönümlenmek yerine üst üste bindiği noktalar ortaya çıkar. sonuç olarak dedektöre ışık düşer.
olaya ilişkin 1 dakikalık kısa ve basit bir animasyon:
ilk interferometre michelson morley deneyinde, yani 19. yüzyılda kullanılmıştı. günümüzde elbette daha gelişmiş teknolojili olanları kullanılıyor, fakat temel fikir o zamanlarda kullanılan ile hemen hemen aynı.
aletin çalışma prensibi kısaca şöyle:
kaynaktan gelen tek renkli bir ışık demeti (yani lazer), yönlendirici bir merceğe ulaşır. mercek bu ışık demetini, kendisinden eşit uzaklıktaki 2 ayrı aynaya gönderir. aynadan yansıyarak geldiği yere geri dönen aynı fazdaki 2 ayrı ışık demeti, burada birbirini "iptal eder". ışık bir elektromanyetik dalgadır ve herhangi bir dalganın sahip olduğu doğaya sahiptir. bu durum, bu iki ışık demetinden (yani dalgalardan) birinin tepe noktası, diğer demetin (yani dalganın) çukur noktasıyla çakıştığı için ortaya çıkar ve bir "sönümleme" olayıdır. böylece dedektörde hiç ışık gözlenmez.
kütle çekim dalgalarında ise durum farklıdır. interferometrenin iki koluna ulaşan dalgalar uzayı harekete geçirip dalgalandırdığından, bu kollarda uzayıp kısalma hareketine neden olurlar. dalgalar geçip gidene kadar bu uzama kısalma durumu tekrarlanır. bu durum, demetlerin aynı fazda olması durumunu bozar ve ışık demetlerinin geriye eşit sürede yansımasını engeller. böylece dalga tepelerinin sönümlenmek yerine üst üste bindiği noktalar ortaya çıkar. sonuç olarak dedektöre ışık düşer.
olaya ilişkin 1 dakikalık kısa ve basit bir animasyon:
devamını gör...



