yakından görme şerefine eriştiğim harika üniversite. bahçesine giriş serbest, yakın bir mesafeden içini de gözlemleyebilirsiniz. sizi eski yunan zamanına götüren bir bina. bahçesindeki heykeller de muazzam. bir iki fotoğraf bulup ekliyorum albümden.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

tartışmaya halim yoktur.
devamını gör...

telefonunun ön camının yara alması sonucu oluşan durumdur.
bir yazarın kozalak futbolu oynarken başına gelmiştir.
geçmiş olsun.
devamını gör...

benim barbie bebeğim yoktu. bunun için ağlamaya gidiyorum şimdi.
devamını gör...

bu habere kastamonu'lular sevinebilir.
eskiden, taş düşebilir ayı çıkabilir derler, ayı denilince akla hemen kastamonu gelirdi.
devamını gör...

aynı betimi girmek. veyahut aynı düşüncede olan yazarlarla uzun uzun konuşmak. hem iyi geliyor. hem iyi hissettiriyor.
devamını gör...

orhan miroğlu kitabıdır.

dünya kendi kendini yok etmeye yeminli insanların yaşama alanı olmaya başladı, çok zamandır. küresel ısınmadan bahsetmiyorum, çok daha mühim bir konu sizinle paylaşmak istediğim. dünya halkları çocuklarını kurban etmeye başladığından beridir ki kıyamet evinden dışarı adımını atmak için bütün hazırlıklarını bitirmiş oldu. dünya üzerindeki mevcut durum bana hep, nedense, francisco goya’nın ” saturn swallows onu of his children” isimli tablosunu hatırlatır. kevin carter’ın çektiği pulitzer ödüllü fotoğrafı düşünün, orda dürya açlıkla terbiye etmeye çalıştığı bir çocuğunu yok edişini izledi. ülkemde olanlara bakın, bir bombalı saldırı da üniversite öğrencisi bir kızı yaktık diri diri. biz yaptık bunu, kendinizi bu suçtan arınmış sayamazsınız. kaç kız çocuğuna tecavüz edilip, sonra da namussuzlukla suçlanıp öldürüldü? suçunuz yok mu? peki gelelim o zaman, yazının konusu olan cinayetimize. önce size bir soru; maveraünnehir nereye dökülür? devletin ve tabiatın sorduğu bu yanlış sorunun cevabını düşüne durn siz, ben de size uğur’u anlatayım.


bundan tam yıllar önce uğur kaymaz, kızıltepe’de öldürüldü. hem de devlet görevlileri tarafından. hem de 13 kurşunla. kanunun şaşmaz terazisi uğur’un o kurşunları hak ettiğine hükmetti. 12 yaşında 13 kurşun. okuyanlar benim siyasetten hoşlanmadığımı bilir. niyetim siyaset yapmak değil. ama terörist olma iddiası ile 12 yaşında bir çocuğa, yakın mesafeden, arkadan 13 kurşun sıkmak ne tür bir insanlığa sığar. uğur, teröristti devletin gözünde ve silah sahibi olan devlet memurlarının gözünde o yüzden, bir şarjör dolusu kurşunu hak ediyordu. uğur’un üzerinde keleş olduğu iddia edildi. bu tüfek uğur’un cansız bedeninin yanına bırakılmıştı, dvelet dersinde öldürülen uğur’un. uğur, o tüfeği taşısa bile doğrultamazdı. ama maalesef uğur, tekrar ediyorum sırtından, 13 kurşun yedi.


orhan miroğlu, uğur için yazmış bu kitabı, aldık kabul ettik. okuyun, bazı şeyleri unutmamak için. bir çocuğu öldüren kim olursa olsun ona cani demekten korkmamak için. okuyun. saçma siyaset aleminden dışarı atın kendinizi ve okuyun. 17 sene evvel uğur öldürüldü, 12 sene önce serap eser öldürüldü, yine 12 sene önce ceylan önkol öldürüldü. ve biz unuttuk. unutmayalım, ne kadar çok çocuk öldürülürse, kıyamet o kadar yaklaşacak. ne kadar çocuk öldürürsek, dünya o kadar çabuk yok olacak. yazının başında sorduğum soruyu bir de ece ayhanyinelesin ve siz bu çocuklara zarfsız kuşlar gönderin:

buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
bir teneffüs daha yaşasaydı,
tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
devlet dersinde öldürülmüştür.


devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
– maveraünnehir nereye dökülür?
en arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
– solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.


bu ölümü de bastırmak için boynuna mekik oyalı mor
bir yazma bağlayan eski eskici babası yazmıştır:
yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım


o günden böyle asker kaputu giyip gizli bir geyik
yavrusunu emziren gece çamaşırcısı anası yazmıştır:
ah ki oğlumun emeğini eline verdiler


arkadaşları zakkumlarla örmüşlerdir şu şiiri:
aldırma 128! intiharın parasız yatılı küçük zabit okullarında
her çocuğun kalbinde kendinden büyük bir çocuk vardır
bütün sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek.
devamını gör...

siz öyle zannetmeye devam edin.

orangutan hafıza deneyinde ; orangutanlar, karışık verilen rakamların sırasının 60 tanesini hafızasında tutarak, aynen tekrar ediyorlardı.
bunu insanlar yapamaz.

sadece insanlarla konuşamıyorlar.
beyinlerinde insan gibi konuşma merkezleri yok.

insan denilen yaratığın da ; dünyaya geldiği hâl olan bebekliğinde durumu pek iç açıcı görünmüyor aslında.
fakat konuşmayı öğrenince insan haline geliyor.
devamını gör...

odamda olduklarını varsayarak el salladığım cinler.
devamını gör...

hümanizm insan-merkezcilik demektir. batı bilim ve felsefe anlayışının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. tanrı-merkezci düşünceye karşı oluşturulmuş felsefi bir yaklaşımdır.

hümanizmin temel sorunu bizatihi kendisidir, insanı merkeze alan bir anlayışla ifade edilmek istenen şey esasen insancıllığı materyalist bir eksene oturtmaktır. batının reformlar ve rönesansla oluşturmaya çalıştığı yeni bilimsel ve felsefi anlayış materyalizm üzerine kuruluydu, her şeyi manevi kılıflarından soyutlamaya çalışan bu anlayışın bir tezahürüde bu ucube hümanizm anlayışıdır.

dini inancını hayatının merkezine alan ve davranışlarınıda buna göre şekillendiren bir kimse, eylemlerinde tanrıyı hoşnut etmek ve dini öğütleri baz alarak çevresine faydalı olmakla mükelleftir.

hümanizm anlayışı ise tanrıyı ve dini bu duyarlılığın, insancıllığın kaynağı ve sürdürücüsü olmaktan soyutlayarak, insanın eylemlerinde kendi hür iradesini baz alarak haraket etmesi gerektiğini salık verir. elbette insanın hassasiyetini, duyarlılığını, eylemlere yansıtması için tanrının dikte etmesine ihtiyacı yok. tanrının nasihatleri, toplumsal düzeni sağlamak ve korumak adına insanlar arasında bir işleyiş biçimi tesis etmek içindir. dayanak noktası tanrısal bir kaynak olan anlayışla, dayanak noktası herkesin şahsi anlayışı ve insiyatifine bırakılmış olan bir anlayış mı daha mantıklı ve tutarlı bir şekilde işler. eğer devlet gibi bir kurum aracılığıyla alt yapı ve hizmetler yürütülmeseydi ve tüm bu işler halkın kendi kendine organize olup işleri yürütmesine bırakılsaydı neler olacağını siz düşünün.

hümanizmde esasen rasyonellik hakimdir. sevgi, hoşgörü, yardımseverlik gibi duygusal yakıştırmalar sonradan hümanizme adapte edilen olgulardır. bunların yerine insanı merkeze alan, insanı yücelten, evrendeki en değerli şeyi insan kabul eden bu anlayışın asıl gayesi insanın konumunu tanrıdan ve dinden ayırıp yeniden evrensel değerler üzerine temellendirmektir. bu kötü bir şey değildir insanı tanrıdan ve dinden bağımsız bir şekilde de tanımlayabilirsiniz, ortaya ayrı bir şey çıkmaz, lakin insanı tanrısızlaştırmak yada tanrıya olan ihtiyacı yoksayabilmek için böyle bir anlayış geliştiriyorsanız tanrısız insan modelinin toplumsal düzeni temelden sarsıp toplumu kaosa sürükleyeceğinide hesaba katmışsınız demektir.

inançsız insanların yaşadığı toplumda neden kaos çıksın ki diye düşünebilirsiniz. toplumsal düzeni sağlayan bir çok erk vardır bunlardan biri yasa biri devlet biride din kurumudur. yasa ve devletle toplumsal düzeni sağlayabilirsiniz ama hangi yönde gelişip ilerleyeceği tamamen toplumun keyfine kalmış olur. din kurumu ise yasaları ve devleti belirli bir ideal doğrultusunda dizginler. bu durum birey içinde böyledir. hümanist felsefenin herhangi bir bağlayıcılığı yok, insana değer veren bu anlayış kulağa hoş geliyor ama öyle insanlar var ki toplumda ne kadarı bu değeri hak ediyor tartışılır. günlük yaşantımızda bile gıcık olduğumuz onlarca insan vardır muhakkak neden bunlarıda sevip yüceltelim bu gibi binlerce durum var gerçek hayatta hümanizmle idare edilebilecek kadar basit insan ilişkiler yok. iradesi sağlam sabırlı ve inançlı insanlar dahi zorlanabiliyor insan ilişkilerinde. hümanizm hem yetersiz, hem işlevsiz, hemde gerçek hayatta karşılığı olmayan bir düşüncedir.

her insanda bir ölçüde sevgi, şefkat, merhamet, hoşgörü, geçimlilik mevcut zaten bunu kullanırken dini bağlayıcılıklarını yada hümanist felsefesini hesaba katarak yapmıyor zaten fakat aksi bir şey yapacak olduğu zaman yasakları anımsayıp cayabiliyor. dinin alıkoyabilme yeteneği var ve güçlü bir motivasyon kaynağıdır. hümanizm ise kimseye zarar vermemeyi bireye salık verir sadece hatta insiyatifine bırakır öylece.

hümanizm dinsiz insanın dini gibidir adeta. ateistler ve deistler için bulunmaz bir argümandır. insan sevgisi. insan sevgisi ile peynir gemisi yürümez. herkese herşeye sevgi ve saygı duyabilirim diyen adama gülerler. insanoğlu sevgiyide nefretide, iyiliğide kötülüğüde, her türlü güzelliği ve çirkiliği kendinde barındıran bir canlı ve nerde hangi tarafının ortaya çıkacağıda belli değil. insanoğlu rasyonel olmak zorunda potansiyelini bilip ona göre haraket etmeli. tanrı ve din insanlık tarihiyle başlayan ayrılmaz tümleşik bir olgu. bunu insanın kodlarından silip atamazsınız. insan aciz ve zavallı bir yaratıkken onu en yüce varlık kabul etmek ahmaklıktan başka bir şey olamaz.
devamını gör...

umarım terzinin kendi söküğünü dikememesi gibi olmaz.
devamını gör...

birisi cumhuriyetin ilk yıllarında dindarları ötekileştirmiş. seküler kesime bedava ev arsa dağıtmış seküler kesimi memur yapmış asker yapmış diğeri cumhuriyetin son yıllarında dindar kesimi kayırıp seküler kesimi dışlamış kendi gibi düşünenlere ihale vermiş belediyelere kendi gibi olanları almış partididir. al birini vur ötekine birinin sempatizanı kendi yolsuzluklarını örter diğerininki kendi yolsuzluklarını.
bu yüzden
(bkz: ali babacan)
(bkz: deva partisi)
devamını gör...

denizli’de yaşayan kırk dört yaşındaki ahmet kara ile endonezyalı otuz dokuz yaşındaki nel mawati’nin aşkıdır.

internet üzerinden tanışıp google translate aracılığıyla büyük bir aşka yelken açan dil bilmez iz bilmez ikili bu muhteşem aşklarını bir nihayete erdirmek için evlenmeye karar verirler.

beş parasız ahmet kredi çekip endonezya’ya gider ve burda nel ile dini nikah kıyarlar. daha sonra nel’in ailesinden icazet alan doodle kafalılar türkiye’ye dönüp denizli’de resmî nikah yapar ve mutluluğu yakalarlar.

google translate nezaretinde geçen dört aylık doludizgin, umarsız ve sınır tanımayan evliliğin ardından nel anasını babasını özlediğini söyleyerek ülkesine gider ve elbette gidiş o gidiş. hem ahmet hem de düğünleri için para toplayan dostlar şaşkınlık içinde kalır. belki de en çok üzülen nel’in uçak biletini karşılamak için ahmet’e borç veren arkadaşıdır.

ülkesine dönen nel, ahmet’i bütün sosyal medya platformlarından engeller. ahmet çaresiz kalır; nikahlı eşini artık ne favlayabilir ne dürtebilir ne de storylerine ateş atabilir. biçare ahmet yetkililerden yardım ister. kredi borçlarını hala ödeyemeyen ahmet’in asıl derdi nikahlı olduğu için yeniden evlenemeyecek olmasıdır.

titanic battığında iki karış yana çekilip jack’i de yanına alamayan rose’dan beri böyle zulüm görülmemiştir. hepimiz ahmetiz hepimiz karayız.
devamını gör...

nickaltı sandım. arkadaşlar sevabına bir arkadaşınızı bu nick ile kayıt edin sözlüğe veya siz kullanın kral nick.(bkz: swh)
devamını gör...

45 çocuğun kanına girmiş dindar bi vakıf. hatta bu vakfa bu sene yardım da yapılmış. lgbt sapkınlık, eşcinseller tü kaka ama dimi sayın iki yüzlüler? zinhar eğitilmezsiniz siz anasını satıyım.
devamını gör...

bazı ensesi kalın kodamanların paralarının bulunduğu banka. eğer ki kodaman aniden ölürse, şifre vermediği ya da şifreyi bilemeyen çocukları - eğer ki mevzuat değişmediyse- paralarını alamıyorlar. bu yüzden isviçre çikolata, saat, çelik ticareti dışında bu paralarla da müreffeh olmuş bir ülke.
devamını gör...

voca.ro/1lPDb1blaXzB
benim neyim eksik.
devamını gör...

karagöz ve hacivat.
devamını gör...

sevdiğim yemeği kimseyle paylaşmam . o tencerenin dibini bulana kadar sıyırırım yine de paylaşmam.
devamını gör...

yayında ve yapımda emeği geçenlerin abv diyoruz öncelikle.

sizin yüzünüzden yerin dibine girdim, ne yaptın bana sözlük.

yahşı cazibem an itibariyle yok olmuş olup, yerini ümraniye sapığı bu der gibi bakışlara bıraktı.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim