george washington
amerikan bağımsızlık savaşı'nda, koloni güçlerinin başkomutanı ve bağımsızlık sonrası a.b.d'nin ilk başkanıdır.
onun başkanlığı sırasında beyaz saray'ın yapımı devam ettiği için, beyaz saray'da hiç oturmayan tek başkandır.
onun başkanlığı sırasında beyaz saray'ın yapımı devam ettiği için, beyaz saray'da hiç oturmayan tek başkandır.
devamını gör...
sözlük radyosu toplantısı
davete icabet adettendir.
devamını gör...
fiyatının hakkını veren yiyecekler
piko adlı çikolatadır.
devamını gör...
güne bir söz bırak
“hüzün; kalbi zayıflatır, azmi kırar, iradeye zarar verir.”
ibnü'l kayyum
ibnü'l kayyum
devamını gör...
paraseptal amfizem
genç bireylerde izlenen spontan pnömotoraksın sıklıkla neden olduğu asinüsün distal kısımlarının etkilendiği amfizem tipidir.
devamını gör...
ingilizce deyimler
saving for a rainy day: zor zamanlar için para biriktirmek (sakla samanı gelir zamanı)
once in a blue moon: kırk yılda bir
let the cat out of the bag: bir sırrı veya gerçeği ortaya çıkarmak
spill the beans: ağzındaki baklayı çıkarmak
costs an arm and a leg: pahalıya mal olmak
t: birtakım ingilizce deyimlerin paylaşıldığı başlık.
once in a blue moon: kırk yılda bir
let the cat out of the bag: bir sırrı veya gerçeği ortaya çıkarmak
spill the beans: ağzındaki baklayı çıkarmak
costs an arm and a leg: pahalıya mal olmak
t: birtakım ingilizce deyimlerin paylaşıldığı başlık.
devamını gör...
vegan olmak için mantıklı sebepler
bir diyetisyen olarak bu konu hakkında şunları söyleyebilirim:
ilk olarak veganlık daha sağlıklıdır demek için çok fazla araştırma yok. fakat tam tersi sağlıksız olduğunu söylemek için de yeterli araştırma yok.
protein konusunda çekinceniz olmasın. gayet bitkilerden de protein ihtiyacınızı tam olarak karşılayabilirsiniz. (ilk 1-2 ay bir diyetisyenden yardım almanızı öneririm.)
söz konusu yaratmış olduğumuz kirlilikler olduğunda bunda en çok payı olan şeylerden biri de çiftlik hayvanları...
ve tabii ki salgın hastalıklar insanların şimdiye kadar geçirdiği neredeyse tüm salgın hastalıklar hayvanlardan geçmiştir.
canan karatay'ın söylediği gibi 'veganların beyni çalışmaz. doğaya bakın et yiyen hayvanlar ne kadar zeki ot yiyenler aptal' sözü tam bir saçmalıktır. doğada bize en yakın beyin yapısına sahip hayvanlar orangutanlardır. ve büyük çoğunluğu yalnızca bitkisel kaynaklarla beslenir. (çok nadiren et tüketen guruplarla karşılaşılmış fakat bu gurupların insanları taklit ettiği düşünülüyor.)
ağır metal birikimi konusuna gelirsek:
basit lise biyoloji bilgisiyle bu konuyu yanıtlamak mümkün aslında. ağır metal birikimi
en az bitkiler (yalnızca su içinde bulunan metal)
orta düzeyde otcul canlılar(ot ile beslendikleri için otların içinde bulunan ağır metal +su ile aldıkları metal)
yüksek düzeyde : etçil canlılar( otcul canlı+su)
en yüksek düzeyde ise : hepçil canlılarda olur.
dolayısıyla vegan olmak ağır metal alımınızı en aza indirecektir.
gdo konusu :
bu da başka bir saçmalık bitkiler gdo'lu yemememiz gerekir...
her ülkenin gdo konusunda uyguladığı prosedürler vardır.
bir tohumun insan gıdası olarak işlenebilmesi için :
avrupa ülkelerinde %0,9
türkiye'de ise %0,8' inin gdo' lu olması lazım
peki bu sınırların üzerinde olan tohumlara ne oluyor?
hayvan gıdası... (gdo ürünler de bizlere söylendiği kadar zarar vermez . öyle ki gdo olmasaydı hepimiz aç kalırdık.)
seçim senin...
ilk olarak veganlık daha sağlıklıdır demek için çok fazla araştırma yok. fakat tam tersi sağlıksız olduğunu söylemek için de yeterli araştırma yok.
protein konusunda çekinceniz olmasın. gayet bitkilerden de protein ihtiyacınızı tam olarak karşılayabilirsiniz. (ilk 1-2 ay bir diyetisyenden yardım almanızı öneririm.)
söz konusu yaratmış olduğumuz kirlilikler olduğunda bunda en çok payı olan şeylerden biri de çiftlik hayvanları...
ve tabii ki salgın hastalıklar insanların şimdiye kadar geçirdiği neredeyse tüm salgın hastalıklar hayvanlardan geçmiştir.
canan karatay'ın söylediği gibi 'veganların beyni çalışmaz. doğaya bakın et yiyen hayvanlar ne kadar zeki ot yiyenler aptal' sözü tam bir saçmalıktır. doğada bize en yakın beyin yapısına sahip hayvanlar orangutanlardır. ve büyük çoğunluğu yalnızca bitkisel kaynaklarla beslenir. (çok nadiren et tüketen guruplarla karşılaşılmış fakat bu gurupların insanları taklit ettiği düşünülüyor.)
ağır metal birikimi konusuna gelirsek:
basit lise biyoloji bilgisiyle bu konuyu yanıtlamak mümkün aslında. ağır metal birikimi
en az bitkiler (yalnızca su içinde bulunan metal)
orta düzeyde otcul canlılar(ot ile beslendikleri için otların içinde bulunan ağır metal +su ile aldıkları metal)
yüksek düzeyde : etçil canlılar( otcul canlı+su)
en yüksek düzeyde ise : hepçil canlılarda olur.
dolayısıyla vegan olmak ağır metal alımınızı en aza indirecektir.
gdo konusu :
bu da başka bir saçmalık bitkiler gdo'lu yemememiz gerekir...
her ülkenin gdo konusunda uyguladığı prosedürler vardır.
bir tohumun insan gıdası olarak işlenebilmesi için :
avrupa ülkelerinde %0,9
türkiye'de ise %0,8' inin gdo' lu olması lazım
peki bu sınırların üzerinde olan tohumlara ne oluyor?
hayvan gıdası... (gdo ürünler de bizlere söylendiği kadar zarar vermez . öyle ki gdo olmasaydı hepimiz aç kalırdık.)
seçim senin...
devamını gör...
uçurtma
penceresi göğü görmeyen odamdan içeri 2 tanesi bugün süzüle süzüle giren çocuk mutluluğu.
birinci hali bir fotoğraftaydı, dışarı yürüyüşe çıktığında beni çekmiş, rica etmiştim ondan, kırmamış.
büyük, dalları kalabalık ama kuru bir ağacın üzerinde soluk sarı mavi renkli bir uçurtma. yalnız, yapayalnız, öylece duruyor niye ve nerde olduğunu bilmeden. ama yine de çok güzel, üstelik ondan.
ikinci hali bir gitar sesi ile başlıyor, yaşlı bir ses, yaşlı bir beden ama gencecik bir şarkı hali, onu da çok sevdim, aldım kabul ettim, üstelik ondandı bu da, banaydı, mutlu oldum.
sonra, az önce / ikisini bir kefeye koydum / ölçtüm biçtim, güzel bi ambalaja sardım ona benim uçurtmamı yolladım, gülümsesin diye. bana yolladıkları ile mutlu olan / mutlu eden insanın yüzündeki gülümseme bir milim daha büyüsün diye.
"senden haber almadan..."
birinci hali bir fotoğraftaydı, dışarı yürüyüşe çıktığında beni çekmiş, rica etmiştim ondan, kırmamış.
büyük, dalları kalabalık ama kuru bir ağacın üzerinde soluk sarı mavi renkli bir uçurtma. yalnız, yapayalnız, öylece duruyor niye ve nerde olduğunu bilmeden. ama yine de çok güzel, üstelik ondan.
ikinci hali bir gitar sesi ile başlıyor, yaşlı bir ses, yaşlı bir beden ama gencecik bir şarkı hali, onu da çok sevdim, aldım kabul ettim, üstelik ondandı bu da, banaydı, mutlu oldum.
sonra, az önce / ikisini bir kefeye koydum / ölçtüm biçtim, güzel bi ambalaja sardım ona benim uçurtmamı yolladım, gülümsesin diye. bana yolladıkları ile mutlu olan / mutlu eden insanın yüzündeki gülümseme bir milim daha büyüsün diye.
"senden haber almadan..."
devamını gör...
20 kadına birden yürüyen erkek
mesaj kutusundaki tüm kadınlara belki birini tuttururum diye fotoğraflarına alev emojisi atan erkektir.
söz meclisten dışarı arkadaşlar, normal konuşmalara değil lafım. başlıkta yürüyen yazdığı için böyle bir tanım yaptım.
söz meclisten dışarı arkadaşlar, normal konuşmalara değil lafım. başlıkta yürüyen yazdığı için böyle bir tanım yaptım.
devamını gör...
türkiye'deki en yararlı site
e devlet.
resmi kurum işlerini halledebildiğin başka bir site varsa o da olur.
resmi kurum işlerini halledebildiğin başka bir site varsa o da olur.
devamını gör...
pic
haftalık puan tablosu yetmedi, bir de bunun için çabalayacağız. yoruldum ben iko, yeter ama... sürekli bir yere yetişemeden koşuyorum zoruma gitmeye başladı. *
tematik mod gelmiyor bunlar geliyor. ağlayacağım yemin ederim.
tematik mod gelmiyor bunlar geliyor. ağlayacağım yemin ederim.
devamını gör...
tarihi çok mu geçmiş
bugün haberlerde gördüğüm ve kalbimi kıran bir teyze sözü.
tarihi geçtiği için çöpe atılan yiyecekleri çöpten toplayarak çocuklarına yemek yapan bir teyzenin sözü.
"teyze sen onu koy, tarihi geçmiş."
"yok yok tertemiz bak, tarihi çok mu geçmiş?"
7 çocuğu varmış, eşi açık kalp ameliyatı geçirdiği için çalışamıyormuş.
şimdi videoda eleştirecek çok şey bulacağız; "7 tane çocuğu neden yapmış?" diyeceğiz, "videoya çeken adam duyar kasmış" diyeceğiz, "gitsin çalışsın" diyeceğiz belki bilmiyorum. belki bunları söylerken haklılık payımız da vardır. yine de ne dersek diyelim bu teyze üzdü beni, içimde bir yerler acıdı.
oysa daha dün demedik mi "ekmek pahalı, emek ucuz" diye!
tarihi geçtiği için çöpe atılan yiyecekleri çöpten toplayarak çocuklarına yemek yapan bir teyzenin sözü.
"teyze sen onu koy, tarihi geçmiş."
"yok yok tertemiz bak, tarihi çok mu geçmiş?"
7 çocuğu varmış, eşi açık kalp ameliyatı geçirdiği için çalışamıyormuş.
şimdi videoda eleştirecek çok şey bulacağız; "7 tane çocuğu neden yapmış?" diyeceğiz, "videoya çeken adam duyar kasmış" diyeceğiz, "gitsin çalışsın" diyeceğiz belki bilmiyorum. belki bunları söylerken haklılık payımız da vardır. yine de ne dersek diyelim bu teyze üzdü beni, içimde bir yerler acıdı.
oysa daha dün demedik mi "ekmek pahalı, emek ucuz" diye!
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
dün bir mesaj aldım, taaa 99 ekim'ine götürdü beni.
deprem sonrası, deprem bölgesinde yaşayan bizim gibi ortaokul öğrencileri için düzenlenen bir öğrenci ağırlama projesine gönüllü olmuştum. neden bilmem bizim okula sadece erkek öğrencileri vermişler. hocalar "olmaz erkek çocuk rahat edemez sizde" deseler de yılmadım, ısrar kıyamet kabul ettirdim.
misafirlerimizin geleceği gün kocaman bir grup halinde bekledik. benim misafirim "kutlu"* idi ama o esnada bir öğretmen geldi. rob senin misafirini değiştiriyoruz bir kız öğrenciyi ismi sebebiyle erkek sanmışlar, seninkini alıp bunu veriyoruz dediler. * tamam, deyip aldım misafirimi. evde erkek misafir yalnızlık çekmesin diye davet ettiğimiz, alt kattaki apartman boy'umuz * ile birlikte kocaman bir grup ile ilk akşam yemeğimizi yedik.
ertesi gün kutlu gelip beni buldu, sen benim kaderim olmalıydın diyerek. güldük. üç gün boyunca koskocaman bir grup halinde yapılan etkinliklerde, akşamları kişisel zamanlarda birlikte takıldık. yirmi kişi falan dolaşıyorduk ortalıkta. şimdi siz duymuyorsunuz ama benim kulağımda kahkahalar, söylenen şarkılar var o günlerin izi olan. ve bu satırları koskocaman bir gülümseme ile yazıyorum.
üçüncü günün sonunda kutlu ve en yakın arkadaşı pucky * geldi. hadi seç birimizi, dediler. nasıl yani, dedim. çünkü bana şaka yaptıklarını düşünüyordum. biz karar veremedik, ikimiz de vazgeçmek istemiyoruz, seç birimizi dediler. ve bunu o koskocaman kalabalığın içinde yaptılar. hayır, yani seçecek olsam bile ben o kalabalığın içinde tamam sen, diyemezdim. demedim de.
sonra onlar gitti, uzunca bir süre mektup arkadaşı olduk. ve pucky ile daha çok mektup arkadaşıydık. *
aradan yıllar geçti. ben bu kez lisedeyken onların şehrine gittim. kutlu yoktu. memleketine gitmişti. ve pucky benim erkek arladaşım olmuştu. yaz sonunda da bize geldi. * ve kutlu o zamandan sonra kayboldu hayatımdan uzun bir süre. ve pucky de ayrılınca elbette.
aradan bir dört-beş yıl daha geçti. * facebook trend oldu. biz tekrar etkileşime geçtik bu sayede. uzun uzun konuştuk. ama benim bir erkek arkadaşım vardı. hasret giderdik, aradaki zamanda yaşananları paylaştık. yeni öğretmen olduğum şehirde benim için birçok düzenlemeler yaptı ve ben onun sayesinde gitmeden daha evimi, yapılacakları ayarlamıştım. * sonra hiç kopmadık. ama yüz yüze görüşme fırsatımız olmamıştı. geçen yaz tatil fotoğraflarımı görünce, şehrime gelmişsiniz *, önceden haber vermeliydin, şehir dışındayım, bekle, dedi. onun dönüşü, bizim ayrılış günümüzdü. çünkü eşimin iş başı yapması gerekiyordu. planı yaptık. ama o akşam gelmedi. aramadı da.
sonra dün bir video paylaştım instagramda, kaybolan köpeğimle, ailemin yaşadığı yerde, hüzünle.
saatler sonra girdiğimde bir mesaj gördüm.
"hem çok sevdiğim hem çok üzüldüğüm yer... bana verdiğinin değerini bilemedim." demiş.
ne kadar hüzünlü bir mesaj olmuş, geçmişin hüznüne değil de yaşanmışlıkların güzelliğine mi baksak, dedim.
" yaşanamamışların güzelliği desek?" demiş.
22 yıl sonra... yaşamadıklarımız kadar yaşadıklarımız da vardı. hem de çok neşeli, çok kahkahalı idi benim için. ikimizde farklı yer etmiş bir hikaye. ona sadece bir gülen yüz yolladım. sözün sonu idi. ama çok eskilere gittim- geldim ben bir mesajla.
deprem sonrası, deprem bölgesinde yaşayan bizim gibi ortaokul öğrencileri için düzenlenen bir öğrenci ağırlama projesine gönüllü olmuştum. neden bilmem bizim okula sadece erkek öğrencileri vermişler. hocalar "olmaz erkek çocuk rahat edemez sizde" deseler de yılmadım, ısrar kıyamet kabul ettirdim.
misafirlerimizin geleceği gün kocaman bir grup halinde bekledik. benim misafirim "kutlu"* idi ama o esnada bir öğretmen geldi. rob senin misafirini değiştiriyoruz bir kız öğrenciyi ismi sebebiyle erkek sanmışlar, seninkini alıp bunu veriyoruz dediler. * tamam, deyip aldım misafirimi. evde erkek misafir yalnızlık çekmesin diye davet ettiğimiz, alt kattaki apartman boy'umuz * ile birlikte kocaman bir grup ile ilk akşam yemeğimizi yedik.
ertesi gün kutlu gelip beni buldu, sen benim kaderim olmalıydın diyerek. güldük. üç gün boyunca koskocaman bir grup halinde yapılan etkinliklerde, akşamları kişisel zamanlarda birlikte takıldık. yirmi kişi falan dolaşıyorduk ortalıkta. şimdi siz duymuyorsunuz ama benim kulağımda kahkahalar, söylenen şarkılar var o günlerin izi olan. ve bu satırları koskocaman bir gülümseme ile yazıyorum.
üçüncü günün sonunda kutlu ve en yakın arkadaşı pucky * geldi. hadi seç birimizi, dediler. nasıl yani, dedim. çünkü bana şaka yaptıklarını düşünüyordum. biz karar veremedik, ikimiz de vazgeçmek istemiyoruz, seç birimizi dediler. ve bunu o koskocaman kalabalığın içinde yaptılar. hayır, yani seçecek olsam bile ben o kalabalığın içinde tamam sen, diyemezdim. demedim de.
sonra onlar gitti, uzunca bir süre mektup arkadaşı olduk. ve pucky ile daha çok mektup arkadaşıydık. *
aradan yıllar geçti. ben bu kez lisedeyken onların şehrine gittim. kutlu yoktu. memleketine gitmişti. ve pucky benim erkek arladaşım olmuştu. yaz sonunda da bize geldi. * ve kutlu o zamandan sonra kayboldu hayatımdan uzun bir süre. ve pucky de ayrılınca elbette.
aradan bir dört-beş yıl daha geçti. * facebook trend oldu. biz tekrar etkileşime geçtik bu sayede. uzun uzun konuştuk. ama benim bir erkek arkadaşım vardı. hasret giderdik, aradaki zamanda yaşananları paylaştık. yeni öğretmen olduğum şehirde benim için birçok düzenlemeler yaptı ve ben onun sayesinde gitmeden daha evimi, yapılacakları ayarlamıştım. * sonra hiç kopmadık. ama yüz yüze görüşme fırsatımız olmamıştı. geçen yaz tatil fotoğraflarımı görünce, şehrime gelmişsiniz *, önceden haber vermeliydin, şehir dışındayım, bekle, dedi. onun dönüşü, bizim ayrılış günümüzdü. çünkü eşimin iş başı yapması gerekiyordu. planı yaptık. ama o akşam gelmedi. aramadı da.
sonra dün bir video paylaştım instagramda, kaybolan köpeğimle, ailemin yaşadığı yerde, hüzünle.
saatler sonra girdiğimde bir mesaj gördüm.
"hem çok sevdiğim hem çok üzüldüğüm yer... bana verdiğinin değerini bilemedim." demiş.
ne kadar hüzünlü bir mesaj olmuş, geçmişin hüznüne değil de yaşanmışlıkların güzelliğine mi baksak, dedim.
" yaşanamamışların güzelliği desek?" demiş.
22 yıl sonra... yaşamadıklarımız kadar yaşadıklarımız da vardı. hem de çok neşeli, çok kahkahalı idi benim için. ikimizde farklı yer etmiş bir hikaye. ona sadece bir gülen yüz yolladım. sözün sonu idi. ama çok eskilere gittim- geldim ben bir mesajla.
devamını gör...
mirasyedi
tanzimatla beraber hayatımıza ve edebiyatımıza girmiş bir tip; kalan son parasıyla aç kalacağını bilse bile frak alabilen, sadece daha gelişmiş ve ileride gözükebilmek için tiyatro izleyicisi olan, genelde yarım yamalak fransızcası olan kişilerdir.
edebiyatımızdaki ilk örneği felatun bey ile rakım efendi'deki felatun bey'dir.
edebiyatımızdaki ilk örneği felatun bey ile rakım efendi'deki felatun bey'dir.
devamını gör...
13 nisan 2021 galatasaray'da yaşanan olaylar
mustafa cengiz'in açıklamalarından sonra gerçekleşen olaylardır.
başkan mustafa cengiz'in;"futbolcular haysiyet, şereflerini hatırlasınlar. kendilerine oynamıyorlar. türkiye'nin en büyük camiasındalar. ölümüne oynamalılar." sözleri futbolcular ve teknik ekip arasında büyük rahatsızlıkla karşılandı.oyuncular arasında yapılan toplantıda antrenman'a çıkmama ihtimali dahi konuşuldu fakat uygulanmadı.tüm oyuncular veya kaptanlar'dan bir açıklama yapılması bekleniyor.
kaynak
başkan mustafa cengiz'in;"futbolcular haysiyet, şereflerini hatırlasınlar. kendilerine oynamıyorlar. türkiye'nin en büyük camiasındalar. ölümüne oynamalılar." sözleri futbolcular ve teknik ekip arasında büyük rahatsızlıkla karşılandı.oyuncular arasında yapılan toplantıda antrenman'a çıkmama ihtimali dahi konuşuldu fakat uygulanmadı.tüm oyuncular veya kaptanlar'dan bir açıklama yapılması bekleniyor.
kaynak
devamını gör...
sylvia plath
the bell jar isimli romanında mükemmel bir tanımlaması vardır. okuyun okutun.
kendimi ağacın altında oturup, sırf hangi inciri seçmeye karar veremediğim için açlıktan ölürken gördüm. incirlerin her birini istiyordum ama birini seçmek geri kalanının tamamını kaybetmek anlamına geliyordu ve ben orada karar veremeden oturdukça, incirler birer birer buruşmaya ve kararmaya başladı ve tek tek her biri ayaklarımın dibine düştü.
orjinali: tık
kendimi ağacın altında oturup, sırf hangi inciri seçmeye karar veremediğim için açlıktan ölürken gördüm. incirlerin her birini istiyordum ama birini seçmek geri kalanının tamamını kaybetmek anlamına geliyordu ve ben orada karar veremeden oturdukça, incirler birer birer buruşmaya ve kararmaya başladı ve tek tek her biri ayaklarımın dibine düştü.
orjinali: tık
devamını gör...
ne gerek var
en nefret ettiğim soru cümlesi olabilir. bir şey almaya heveslenirsin ve o soru kesinlikle birinden çıkar hevesini tıkanmış tuvalet misali kursağında bırakır.
devamını gör...
türk zekası
hangi zeka ? toz bibere tuğla tozu koyan, salam'ma,sosise,et yerine , soya olmadı at , eşek eti koyan, zeytinyağı yerine su ve kullanılmış yağ satan, demirden, çimento dan,kumdan çalan müteahhit mi, elline düşen işçinin kanını emen işveren mi, halkına çare benim ,çare biziz deyip oy isteyen ama asla halkın çıkarına çivi bile çakmayan siyasetçi mi, taksiye binen müşteriyi tokatlamak , patlamış bombadan kaçan insanları dolar ile taşıyan taksici mi , iki kuruş para kazanmak için allah'ı ağzından düşürmeyen esnaf veya satici mi , yıllardır haksızlık ile başkasının hak ettiği yerlere atanan memur, bürokratlar mi , zeki kim zeki bunlar için zeka gerekmiyor ve zeki denmiyor bunları yapanlara..
bunları yapanlara yüzsüz , asalak, kul hakkı yiyen ler denir amma asla zeki denmez.
bunları yapanlara yüzsüz , asalak, kul hakkı yiyen ler denir amma asla zeki denmez.
devamını gör...
buz devri replikleri
sen tabiatın yüz karasısın, biliyorsun değil mi?
devamını gör...
insanların güvenilmez olduğunu düşünmek
gayet yerinde bir düşüncedir. şu an öyle bir devirdeyiz insanları ahlaki yozlaşma maksimum boyutta. baban bile yerine göre sana kazık atabilir. böyle bir devir işte.
bazen dedem eskileri anlatırdı da o nasıl bir hayatmış dede, derdim. fakat şimdi keşke 80 sene önce doğmuş olsaydım diyorum.
anadolunun o mağrur insanları, atlarına binip gittiler.
bazen dedem eskileri anlatırdı da o nasıl bir hayatmış dede, derdim. fakat şimdi keşke 80 sene önce doğmuş olsaydım diyorum.
anadolunun o mağrur insanları, atlarına binip gittiler.
devamını gör...