yazarların asla yapmam dediği bir şey
asla asla demem.
devamını gör...
cemal süreya
internet ortamlarında adına en fazla saçma sapan söz yazılmış şairdir.
"cennet cennet dedikleri, birkaç köşk, birkaç huri" yazıp altına cemal süreya ismini iliştir, neredeyse ona bile inanacaklar.
"cennet cennet dedikleri, birkaç köşk, birkaç huri" yazıp altına cemal süreya ismini iliştir, neredeyse ona bile inanacaklar.
devamını gör...
onlar da insandı
kırım tatar yazarı olarak bilinen cengiz dağcı'nın kırım türkleri ile ilgili yazdığı roman. kırım türklerinin yaşadığı sıkıntıları, uğradıkları haksızlıkları ve rusların topraklarını nasıl ellerinden aldıklarını anlatıyor. içinde birçok menfi olaylar bulunsa da okunması gereken bir kitap.
"tanrım!" diyorum.
"onlar da insan! acı onlara! kendileri gibi, başkalarının da insan olduklarına inandır onları!"
ötekiler, o hayvan gibi sürülüp götürülenler...
onlar da insandı!
"tanrım!" diyorum.
"onlar da insan! acı onlara! kendileri gibi, başkalarının da insan olduklarına inandır onları!"
ötekiler, o hayvan gibi sürülüp götürülenler...
onlar da insandı!
devamını gör...
20 yaş
bunun sonu bi yere varmaz bak insan ömrü uzundur her yaşa başlık açmayın diye serzenişte bulunduğum başlık.
devamını gör...
üç nokta
hak ettiği değeri görmeyen, yanlış bilinen, eksik öğrenilen dolayısıyla da hakkı verilmeyen işarettir.
şimdi hadi aralayalım perdeyi hep birlikte bakalım içeride neler varmış, ne zaman, niçin bu "..." kullanılmalıymış.
en önemli görevi eksiltili cümleleri tamamlamaktır. kimi zaman içimize dert olmuş söyleyemediklerimizi hissettirmek için kullanırız.
oysa çok değer vermiştim ama...
işte o ama'dan sonrası bir sürü kırgınlığı, pişmanlığı, acıyı gizler. kimi zaman da artık ne desem boş cümlesini saklar içinde.
sonra karşımızdaki kitleye saygımızdan ya da uygun düşmeyeceğinden hakaret ya da küfür anlamı taşıyan kelimeleri gizler. kafa sözlük en başında yasaklı kelimeler fikrini içinde barındırdığı için birkaç harfin yerini dolduruveririz üç nokta ile. formata uyar, modların gazabından korur bizi.
bir başka görevi de cümlenin başında ve sonunda kullanılmasıdır ki alıntılanan bölümün öncesinin ve sonrasının olduğunu, derine inmek isteyene devamı var okuyabilirsiniz, burada yalnızca bir kısmına değindim fikrini vermektir.
bazen de yanıtlamak istemediklerimiz için kullanılır. değer biçmemekten ya da suskunluğu işaret etmesi bakımından. sonlandırıverir ilişkiyi böylelikle.
- beni anlıyor musun?
- ...
bir de bazen içimizde çoğalan taşan birçok ünlemi kuvvetlendirmek için kullanılır.
ah!.. ben seni çok sevmiştim.
şimdi hadi aralayalım perdeyi hep birlikte bakalım içeride neler varmış, ne zaman, niçin bu "..." kullanılmalıymış.
en önemli görevi eksiltili cümleleri tamamlamaktır. kimi zaman içimize dert olmuş söyleyemediklerimizi hissettirmek için kullanırız.
oysa çok değer vermiştim ama...
işte o ama'dan sonrası bir sürü kırgınlığı, pişmanlığı, acıyı gizler. kimi zaman da artık ne desem boş cümlesini saklar içinde.
sonra karşımızdaki kitleye saygımızdan ya da uygun düşmeyeceğinden hakaret ya da küfür anlamı taşıyan kelimeleri gizler. kafa sözlük en başında yasaklı kelimeler fikrini içinde barındırdığı için birkaç harfin yerini dolduruveririz üç nokta ile. formata uyar, modların gazabından korur bizi.
bir başka görevi de cümlenin başında ve sonunda kullanılmasıdır ki alıntılanan bölümün öncesinin ve sonrasının olduğunu, derine inmek isteyene devamı var okuyabilirsiniz, burada yalnızca bir kısmına değindim fikrini vermektir.
bazen de yanıtlamak istemediklerimiz için kullanılır. değer biçmemekten ya da suskunluğu işaret etmesi bakımından. sonlandırıverir ilişkiyi böylelikle.
- beni anlıyor musun?
- ...
bir de bazen içimizde çoğalan taşan birçok ünlemi kuvvetlendirmek için kullanılır.
ah!.. ben seni çok sevmiştim.
devamını gör...
benim gibi tuval resimleriyle uğraşan biri işin bir cennetir. en az yarım saatimi burada geçirmekteyim.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
kulaklık son ses açıkken kırisçın sımayl'e maruz kaldığım radyo yayını...
devamını gör...
şimdiye kadar görülmüş en kötü rüya
tsunami görüyorum, simsiyah bir dalga geliyor, sonrası yok, çaresizliğin dibini hissediyorum ama orada film kopuyor.. son on yıl içinde yılda en az bir kere görmüşümdür..
devamını gör...
bir nefeste dünya mitolojisi
mark daniels kaleminden mitlerin kökenlerini, zafer ve yenilgilerini anlatan yaratıcı hikayedir. bu hikaylerin içinde fantastik yaratıklardan oluşan karakterlerle ve aşk ve savaşın bütünlüğünden ve vazgeçilmezliğinden bahseder. kitap şaşırtıcı dünyasında eğlenceli olduğu kadar öğretici bir yolculuğa çıkarıyor. burç ismlerinin kökenleri, yüzüklerin efendisi serisinin iskandinav mitolojisine ait olması, günümüzde mitolojinin aslında müzik, sinema, edebiyat gibi içeriklerde bulunmasını da konu alıyor. içindeki kısımlar şöyle;
1.bölüm :avustralya ve maori mitolojisi
2.bölüm:sümer mitolojisi
3.bölüm:mısır mitolojisi
4.bölüm:çin mitolojisi(ki bence en etkileyicisi)
5.bölüm:amerika yerlilerinin mitolojisi
6.bölüm:güney ve orta amerika mitolojisi
7.bölüm:yunan mitolojisi
8.bölüm:roma mitolojisi
9.bölüm:nors mitolojisi
eğer mitoloji hakkında yüzeysel ve eğlenceli şekilde bilgi sahibi olmak istiyorsanız okunacak ilk kitaplardan biridir.
1.bölüm :avustralya ve maori mitolojisi
2.bölüm:sümer mitolojisi
3.bölüm:mısır mitolojisi
4.bölüm:çin mitolojisi(ki bence en etkileyicisi)
5.bölüm:amerika yerlilerinin mitolojisi
6.bölüm:güney ve orta amerika mitolojisi
7.bölüm:yunan mitolojisi
8.bölüm:roma mitolojisi
9.bölüm:nors mitolojisi
eğer mitoloji hakkında yüzeysel ve eğlenceli şekilde bilgi sahibi olmak istiyorsanız okunacak ilk kitaplardan biridir.
devamını gör...
hint fakiri
fakir derken bildiğimiz yoksul, parasız gezen tipler değil de; dünya malından gözünü çekip mutluluğu ruhani boyutta bulmuş insanlar düşünmemiz gereken başlıktır. hindistan'da yaşayan belirli inanışlara sahip bu insanları yılan ile gösteriler yaparken, sivri uçlu çivilerin olduğu yataklarda yatarken görebilirsiniz. bir parça kıyafet ile yaşayıp, sokak köşesinde bulduğu bir yatağa kıvrılabilirler. delilik değil bu yapılanlar; aslında bir disiplinin parçası olarak görülür. iradelerini ve fiziksel donanımlarını güçlendirme amacıyla kendilerini eğitirler. dünyevi bağlılıkları değil, ruhani zenginlikleri keşfettikleri bu yolda bilinç kavramını asla elden bırakmazlar. yani ruhsal ve fiziksel terbiye vardır bu felsefenin temelinde.
toplumumuzda kullanılan anlamı ise ne yazık ki hep olumsuz çerçevede ilerliyor. "hint fakiri misin oğlum sen?" diyerek birbirini aşağılayan insanlar görüyorum. bunun aslında bir mertebe olduğunu kavrayabilmemiz umuduyla... *
toplumumuzda kullanılan anlamı ise ne yazık ki hep olumsuz çerçevede ilerliyor. "hint fakiri misin oğlum sen?" diyerek birbirini aşağılayan insanlar görüyorum. bunun aslında bir mertebe olduğunu kavrayabilmemiz umuduyla... *
devamını gör...
bir daha asla sevemeyeceğini düşünmek
bu hale nasıl geldim çok şaşkınım. uzun süredir böyleyim ve bu durum beni çok yormaya başladı. hüzünlü şarkılar dinlerken boşluğa doğru sadece bakıyorum aklımdan hiç kimse geçmiyor. korkmaya başladım desem yeridir. o heyecanlı hisleri tükettim mi diye kendimi iyice deli deli yaptım. çok üzgünüm.
devamını gör...
tarihi gaflar
''hiçbir şey olmadıysa bile kesinlikle bir şeyler oldu.''
devamını gör...
boş beleş bölümler okuyup işsizim diye ağlamak
türkiye'nin kanayan yarasıdır, güldüren insanlardır.
bunları işsizlik protestolarında görürüz, siyasilerin canlı yayınına katılıp bize çare bulun derken görürüz.
gıda mühendisliği okuyup turşu fabrikasında işçi olmayı kabul etmezler mesela. tabi canım ceo yapacağız hepsini.
yazık siyasiler de bunlara ümit satar. gençlerin dertlerine deva olacağız deyip bunları gazlarlar.
söylesenize yarım milyon öğretmenin atanmasını nasıl çözeceksiniz ?
işletme okuyan birine ne vaat edeceksiniz ?
güldürmeyin. bu siyasi tiranlara inananda 4 yılını boşu boşuna yakmamıştır gerçi.
bakarsın meslek lisesinden kaynakçılık mezunu bir genç hemen iş bulur. bakarsın iç geçirirsin ama kendine yediremezsin mesl*k lisesini değil mi ? 4 yıl okudun diye kendini elit zannedersin değil mi ?
türkiye'de ara elaman açığı var. ipini koparan üniversite okursa olacak olan buydu.
edit: imla.
edit 2: duyarcılar toplanmış yine. bölümleri açan ben değilim ama geleceği olmadığı halde ısrarla tercih eden sizsiniz arkadaşlar. gelip neye göre kime göre boş beleş demeyin şimdi. arkeoloji okuyan on binler var mesela. kaçı iş bulabilecek ? işsiz kalmayı ama avrupa'da bu bölümlere gösterilen değer şu kadar diyerek normalleştirmeyin. avrupa'da bizimki gibi her şehre üniversite kurulmuyor. ihtiyaç kadarı mezun oluyor. iyi iq'lar.
edit 3: devletin kimseye iş bulma zorunluluğu yok. oldu o zaman tüm özel kurumları kapatalım herkesi atayalım bir yerlere*. siz kendinizi geliştirip geleceğe adapte etmediğiniz müddetçe bir şey olmaz. hani bazı yerler vardır mezun olduğun gün bizimle çalışmak ister misiniz diye ararlar. buna da aranan adam denir. başıma geldi mi ? aslında evet. fakat bazı sebeplerden ötürü kabul edemedim. yıl olmuş 2021 hala devlet bize bahmiyr diye ağlamayın be. yetenekli adamı piyasa kendisi bulur. öyle tek diploma+ ingilizce olup iş bulmayı hayal etmeyin o devir doksanların sonunda kapandı.
bunları işsizlik protestolarında görürüz, siyasilerin canlı yayınına katılıp bize çare bulun derken görürüz.
gıda mühendisliği okuyup turşu fabrikasında işçi olmayı kabul etmezler mesela. tabi canım ceo yapacağız hepsini.
yazık siyasiler de bunlara ümit satar. gençlerin dertlerine deva olacağız deyip bunları gazlarlar.
söylesenize yarım milyon öğretmenin atanmasını nasıl çözeceksiniz ?
işletme okuyan birine ne vaat edeceksiniz ?
güldürmeyin. bu siyasi tiranlara inananda 4 yılını boşu boşuna yakmamıştır gerçi.
bakarsın meslek lisesinden kaynakçılık mezunu bir genç hemen iş bulur. bakarsın iç geçirirsin ama kendine yediremezsin mesl*k lisesini değil mi ? 4 yıl okudun diye kendini elit zannedersin değil mi ?
türkiye'de ara elaman açığı var. ipini koparan üniversite okursa olacak olan buydu.
edit: imla.
edit 2: duyarcılar toplanmış yine. bölümleri açan ben değilim ama geleceği olmadığı halde ısrarla tercih eden sizsiniz arkadaşlar. gelip neye göre kime göre boş beleş demeyin şimdi. arkeoloji okuyan on binler var mesela. kaçı iş bulabilecek ? işsiz kalmayı ama avrupa'da bu bölümlere gösterilen değer şu kadar diyerek normalleştirmeyin. avrupa'da bizimki gibi her şehre üniversite kurulmuyor. ihtiyaç kadarı mezun oluyor. iyi iq'lar.
edit 3: devletin kimseye iş bulma zorunluluğu yok. oldu o zaman tüm özel kurumları kapatalım herkesi atayalım bir yerlere*. siz kendinizi geliştirip geleceğe adapte etmediğiniz müddetçe bir şey olmaz. hani bazı yerler vardır mezun olduğun gün bizimle çalışmak ister misiniz diye ararlar. buna da aranan adam denir. başıma geldi mi ? aslında evet. fakat bazı sebeplerden ötürü kabul edemedim. yıl olmuş 2021 hala devlet bize bahmiyr diye ağlamayın be. yetenekli adamı piyasa kendisi bulur. öyle tek diploma+ ingilizce olup iş bulmayı hayal etmeyin o devir doksanların sonunda kapandı.
devamını gör...
radyoaktivite
kararsız atom çekirdeklerinin kararlı duruma gelmek için yaptığı bozunma olayı.
buraya biraz detay yazayım.
durup dururken bir çekirdek neden bozunuma uğramak ister? tabii ki durup dururken değildir bu. çekirdek, proton ve nötronların bulunduğu kısmıdır atomun. nötronlar elektriksel olarak yüksüzdür ama protonlar için aynı şeyi söyleyemeyiz. bunlar pozitif yüklü parçacıklardır.
iki parçacık aynı türden yüklere sahipse aralarında bir itme kuvveti oluşur. yani iki parçacık da pozitif ya da iki parçacık da negatif yüklüyse bunlar birbirini itecektir. eğer biri pozitif diğeri negatif yüklüyse birbirlerini çekerler.
belirli bir proton sayısına kadar çekirdekte bir sıkıntı yaşanmaz. atom numarası ve dolayısıyla proton sayısı artmaya başladıkça bu itme kuvvetleri problem oluşturmaya başlar. öyle bir atom numarası * ve proton sayısına geliriz ki artık itme kuvvetleri, protonların bir arada durmasını neredeyse imkânsız hale getirir. bunun sonucu olarak da atom, çekirdeğinden proton atmak ister. ancak bu öyle kolay bir iş değildir. çünkü...
burada ilginç bir durum geçerli. normal şartlarda elinizde 1 kiloluk bir yük varsa, aynı elinize 1 kiloluk yük daha alırsanız, elinizde toplam 2 kilo olur. fakat atom çekirdeği ilginç bir şekilde, içindeki parçacıkların toplam kütlesinden daha düşük bir kütleye sahiptir. zira burada bir bağlanma enerjisi söz konusudur ve bunun sorumlusu çekirdek içinde geçerli olan güçlü nükleer kuvvetlerdir. bu kuvvetlerin etkisi altındaki protonlar, normalde sahip olduklarından daha düşük kütle değerine sahip olurlar. eğer bir protonu çekirdekten atmaya çalışırsanız, çekirdeğin biraz enerji kazanması ve protonun serbest hale geçebilmek için esas kütlesini geri kazanması gerekir. nötron için de bu durum geçerlidir.
ancak güzel bir çıkış yolu vardır: çekirdekten tek bir proton ya da tek bir nötron atmak yerine bir alfa parçacığını atmak. yukarıda söylediğim durum bu parçacık için geçerli değildir çünkü bu zaten kendi içerisinde özerk diyebileceğimiz sıkı bağlı bir yapıdır. kendi başına sahip olduğu bağlanma enerjisi yeterince büyüktür. çekirdek de sırf protonlardan kurtulmak için nötronları kaybetmeyi göze alır. böylece çekirdekten 2 proton birden atılmış olur ve elektriksel itme kuvveti, her atılan protonla beraber biraz daha hafifler. çekirdek gittikçe kararlı duruma yaklaşır.
buraya kadar anlattığım olay, alfa bozunumu sürecidir ve çok ağır atomlarda gerçekleşir.
***
alfayı gördük. beta bozunumunda neler olur?
burada da çekirdek içerisindeki dengesiz parçacık dağılımı söz konusudur. örneğin azot 7 protonu ve 7 nötronu olan hafif bir elementtir. karbon-14 ise 6 proton 8 nötrona sahiptir. yani her ikisi de toplamda aynı nükleon sayısına sahipse de, birindeki denge durumu diğerinde bulunmaz. zayıf nükleer kuvvetlerin öncülüğüyle bozunum gerçekleşir ve kararsız olan karbon atomu, 1 elektron ve 1 nötrino yayarak kendisini kararlı olan azot atomuna dönüştürür.
atom numarası 18 olan elemente geldiğimizde, bu elementin de nötron sayısını artırmaya yönelik bozunuma uğradığını görürüz. flor-18, yine 1 elektron ve 1 nötrino eşliğinde oksijen-18'e dönüşür. bu da bozunum geçirmenin ikinci yoludur.
üçüncü ve son yol da bir nötronun, bir protonun yerini almasıdır. elektron yakalama adı da verilen bu süreç sonunda, çekirdek etrafındaki elektronlardan biri kapılarak protonlardan biriyle nötron oluşturur. kütle numarası biraz daha büyük * atomlarda görülür.
***
bu iki bozunum türünden birine uğrayan çekirdekler, uyarılmış enerji seviyelerinden temel enerji seviyesine dönerken foton yayarlar. bu da gama bozunumudur.
alfa ve beta bozunumları, başlangıçtaki element ile son ürün olan elementin birbirinden farklı olduğu süreçlerken, gama bozunumu sonunda element başlangıçta da sonda da aynı elementtir, değişime uğramaz.
buraya biraz detay yazayım.
durup dururken bir çekirdek neden bozunuma uğramak ister? tabii ki durup dururken değildir bu. çekirdek, proton ve nötronların bulunduğu kısmıdır atomun. nötronlar elektriksel olarak yüksüzdür ama protonlar için aynı şeyi söyleyemeyiz. bunlar pozitif yüklü parçacıklardır.
iki parçacık aynı türden yüklere sahipse aralarında bir itme kuvveti oluşur. yani iki parçacık da pozitif ya da iki parçacık da negatif yüklüyse bunlar birbirini itecektir. eğer biri pozitif diğeri negatif yüklüyse birbirlerini çekerler.
belirli bir proton sayısına kadar çekirdekte bir sıkıntı yaşanmaz. atom numarası ve dolayısıyla proton sayısı artmaya başladıkça bu itme kuvvetleri problem oluşturmaya başlar. öyle bir atom numarası * ve proton sayısına geliriz ki artık itme kuvvetleri, protonların bir arada durmasını neredeyse imkânsız hale getirir. bunun sonucu olarak da atom, çekirdeğinden proton atmak ister. ancak bu öyle kolay bir iş değildir. çünkü...
burada ilginç bir durum geçerli. normal şartlarda elinizde 1 kiloluk bir yük varsa, aynı elinize 1 kiloluk yük daha alırsanız, elinizde toplam 2 kilo olur. fakat atom çekirdeği ilginç bir şekilde, içindeki parçacıkların toplam kütlesinden daha düşük bir kütleye sahiptir. zira burada bir bağlanma enerjisi söz konusudur ve bunun sorumlusu çekirdek içinde geçerli olan güçlü nükleer kuvvetlerdir. bu kuvvetlerin etkisi altındaki protonlar, normalde sahip olduklarından daha düşük kütle değerine sahip olurlar. eğer bir protonu çekirdekten atmaya çalışırsanız, çekirdeğin biraz enerji kazanması ve protonun serbest hale geçebilmek için esas kütlesini geri kazanması gerekir. nötron için de bu durum geçerlidir.
ancak güzel bir çıkış yolu vardır: çekirdekten tek bir proton ya da tek bir nötron atmak yerine bir alfa parçacığını atmak. yukarıda söylediğim durum bu parçacık için geçerli değildir çünkü bu zaten kendi içerisinde özerk diyebileceğimiz sıkı bağlı bir yapıdır. kendi başına sahip olduğu bağlanma enerjisi yeterince büyüktür. çekirdek de sırf protonlardan kurtulmak için nötronları kaybetmeyi göze alır. böylece çekirdekten 2 proton birden atılmış olur ve elektriksel itme kuvveti, her atılan protonla beraber biraz daha hafifler. çekirdek gittikçe kararlı duruma yaklaşır.
buraya kadar anlattığım olay, alfa bozunumu sürecidir ve çok ağır atomlarda gerçekleşir.
***
alfayı gördük. beta bozunumunda neler olur?
burada da çekirdek içerisindeki dengesiz parçacık dağılımı söz konusudur. örneğin azot 7 protonu ve 7 nötronu olan hafif bir elementtir. karbon-14 ise 6 proton 8 nötrona sahiptir. yani her ikisi de toplamda aynı nükleon sayısına sahipse de, birindeki denge durumu diğerinde bulunmaz. zayıf nükleer kuvvetlerin öncülüğüyle bozunum gerçekleşir ve kararsız olan karbon atomu, 1 elektron ve 1 nötrino yayarak kendisini kararlı olan azot atomuna dönüştürür.
atom numarası 18 olan elemente geldiğimizde, bu elementin de nötron sayısını artırmaya yönelik bozunuma uğradığını görürüz. flor-18, yine 1 elektron ve 1 nötrino eşliğinde oksijen-18'e dönüşür. bu da bozunum geçirmenin ikinci yoludur.
üçüncü ve son yol da bir nötronun, bir protonun yerini almasıdır. elektron yakalama adı da verilen bu süreç sonunda, çekirdek etrafındaki elektronlardan biri kapılarak protonlardan biriyle nötron oluşturur. kütle numarası biraz daha büyük * atomlarda görülür.
***
bu iki bozunum türünden birine uğrayan çekirdekler, uyarılmış enerji seviyelerinden temel enerji seviyesine dönerken foton yayarlar. bu da gama bozunumudur.
alfa ve beta bozunumları, başlangıçtaki element ile son ürün olan elementin birbirinden farklı olduğu süreçlerken, gama bozunumu sonunda element başlangıçta da sonda da aynı elementtir, değişime uğramaz.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın.. hani ev halkını çok üzen bir olay yaşanmıştır ve sabahına kahvaltı sofrasında herkes biraraya gelir ve herkesin suratı asıktır ya, evin annesi de mutsuz bir şekilde çayları doldurur, çıt çıkmaz sofrada ki kimseden aynen o evin annesi gibi uyandım. mutsuz, huzursuz ama yine de bütün evin ihtiyaç duyduğu, bel kemiği gibi.. gelin sizin de çayınızı koyayım, geçecek bu günler yavrularım..
devamını gör...
normal sözlük yazarlarından tavsiyeler
kendinize ve cocuklariniza vicdan azabi cekmeden hayir demeyi ogrenirken ve ogretirken, size hayir denmesini kabullenmeyi de ogrenin ve ogretin.
devamını gör...
pazartesi ders çalışmaya başlayan öğrenci
pazartesi başlayıp salı günü bırakan öğrencidir. sonra da ''sonraki pazartesi kesin başlayacağım'' paradoksu ile devam eder.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
candan erçetin kayahan'dan daha iyi büyük aşkım diyor şu an kulaklıkta, etrafım kalabalık ama kimseyi duymuyorum çünkü yaşasın son ses!
onlar da alışık bana, arada biramın bitip bitmediğine bakıyorlar, bitmişse refresh, mis!
başka bişi istemiyorum epeydir akşamları ve geceleri, bir ara uyku dilenmişliğim de vardı ama şu ara biraz tuhaf zaman aralıklarında olsa da uyuyabiliyorum.
çok aradım zor buldum, artık bırakmam seni.
arada benim şımarık kız ya üstüme çıkıyor, ya bağcıklarımla kavga ediyor ya da arkamdan haince üstüme atlıyor, çok şımarık ve çok güzel bi zilli. şu anda da az öteme yatmış, hayran hayran yüzüme bakıyo mal. *
öğleden sonraki tadım yok, zaten bu kadar sürmesi bile mucize idi benim için, burnumdan geldi "lan ne güzel dediğim" ne varsa, olsun, alışığım.
başkaları için var olmak gibi bir yükümlülük kakalanmış ben doğarken üzerime, eyvallah..
bak hayatım, kedi kuman?
onlar da alışık bana, arada biramın bitip bitmediğine bakıyorlar, bitmişse refresh, mis!
başka bişi istemiyorum epeydir akşamları ve geceleri, bir ara uyku dilenmişliğim de vardı ama şu ara biraz tuhaf zaman aralıklarında olsa da uyuyabiliyorum.
çok aradım zor buldum, artık bırakmam seni.
arada benim şımarık kız ya üstüme çıkıyor, ya bağcıklarımla kavga ediyor ya da arkamdan haince üstüme atlıyor, çok şımarık ve çok güzel bi zilli. şu anda da az öteme yatmış, hayran hayran yüzüme bakıyo mal. *
öğleden sonraki tadım yok, zaten bu kadar sürmesi bile mucize idi benim için, burnumdan geldi "lan ne güzel dediğim" ne varsa, olsun, alışığım.
başkaları için var olmak gibi bir yükümlülük kakalanmış ben doğarken üzerime, eyvallah..
bak hayatım, kedi kuman?
devamını gör...
kukla
başkalarına göre biz, bize göre başkaları.
bunlar kolay tanımlanır halleri, bir de kendi kendisinin kuklası olanlar var, onların işi zor, öyle 5 dakika süre verip bir kelime seçen insanlar gibi değil onlar*.
misal ben?
kimim, hangi bilinmeyen güçlerim şu anki halimi kontrol ediyor bilmiyorum, ben şu anda yelkenkaya'da bira içip yunanca şarkılar dinlemek istiyorum ama "içimdeki ben" tarafından iplerimden tutulup iskan edildiğim yer 2x2 metrekare bir oda.
sevmiyorum bu hali, o kadına söylücem kelimeleri kabulüm ama süresi kabusum.
bunlar kolay tanımlanır halleri, bir de kendi kendisinin kuklası olanlar var, onların işi zor, öyle 5 dakika süre verip bir kelime seçen insanlar gibi değil onlar*.
misal ben?
kimim, hangi bilinmeyen güçlerim şu anki halimi kontrol ediyor bilmiyorum, ben şu anda yelkenkaya'da bira içip yunanca şarkılar dinlemek istiyorum ama "içimdeki ben" tarafından iplerimden tutulup iskan edildiğim yer 2x2 metrekare bir oda.
sevmiyorum bu hali, o kadına söylücem kelimeleri kabulüm ama süresi kabusum.
devamını gör...
