nokta koyulmamış tanımın değeri
havada kalmış, uzay boşluğunda süzülen bir tanımdır noktasız tanım. nokta koymak önemlidir.*
devamını gör...
sevilen filmlerin sevilen replikleri
“intikam iyi bir şey değil mathilda, inan. unutmak daha iyi “
leon
leon
devamını gör...
atatürk'ün dinsiz olduğu iddiası
ister dinsiz olsun, isterse patatese tapsın; ben sadece eserlerine bakarım.
devamını gör...
okuduğun okulun yıkıldığını görmek
kocaeli/derince'deyim, sene 1999, lise 1 bitti. o yaz 17 ağustos 1999 gölcük depremi...
okulum yıkıldı o depremde. enkazını gördüğümde sanki bütün arkadaşlarım, öğretmenlerim o enkazda öldü gibi hissetmiştim.
okulum yıkıldı o depremde. enkazını gördüğümde sanki bütün arkadaşlarım, öğretmenlerim o enkazda öldü gibi hissetmiştim.
devamını gör...
türk kadınının en yetenekli olduğu konu
türk erkeklerinin ötekileştirmesine, ikinci sınıf insan muamelesi çekmesine, karşısındaki kadının uzman olduğu konularda bile yaptığı mansplaininglerine, hayatına ettiği müdahaleye, araba kullanmasından götüne giydiği dona kadar karışmasına, medeni bir insan olmak için kılını kıpırdatmadığı halde bir de güne ayak uyduran kadınları beğenmemesine, kendi karnını doyurup kıyafetlerini yıkamaktan aciz bir halde kadınlardan bakım beklemesine, ayılığına, şiddetine, tacizine rağmen dimdik ayakta durabilmesidir.
devamını gör...
iyi insanlara devamlı nankörce muamele edilmesi
hayatın içinde olan bir realite ne yazık ki ama elbette iyilikten anlayan insanlar da var önemli olan doğru insanlara karşı iyi olmak geri kalanına olmasan da olur.
devamını gör...
sorunlu aile hayatı
bütün hayatın sorunlu geçeceğinin en büyük delilidir.
devamını gör...
adil ve hasan
benim adil bir cengaver olduğumu söylemek istediğim başlık.
devamını gör...
bursa'da yatıra tapulu malım deyip içine yatan adam
vatandaşı olmasan aslında eğlenceli ülke.
devamını gör...
teyze vs hala
ne mutlu bana, hem hala hem teyzeyim
benim yeğenlerim beni çooook sever.
hem güzelim, hem komiğim, hem müthiş yemekler yaparım onlara.
bir pizza yaptım en son, bu senenin tavan yeğen seven yemeği oldu.
benim de 5 teyzem, bir halam vardı.
bende hepsini seviyordum.
halam 4 sene önce rahmetli oldu.
her beni gördüğünde kurban olayım seni verene derdi.
5 teyzemin içinde de bir tanesi, bu dünyada
en çok sevdiğim bir kaç insandan biridir.
hamiş, kadınlardan zarar gelmez.
benim yeğenlerim beni çooook sever.
hem güzelim, hem komiğim, hem müthiş yemekler yaparım onlara.
bir pizza yaptım en son, bu senenin tavan yeğen seven yemeği oldu.
benim de 5 teyzem, bir halam vardı.
bende hepsini seviyordum.
halam 4 sene önce rahmetli oldu.
her beni gördüğünde kurban olayım seni verene derdi.
5 teyzemin içinde de bir tanesi, bu dünyada
en çok sevdiğim bir kaç insandan biridir.
hamiş, kadınlardan zarar gelmez.
devamını gör...
six degrees of separation
türkçede "ayrımın altı derecesi" olarak ifade edilir. gezegendeki herhangi birinin bir kimseye uzaklığının ortalama olarak 5 veya 6 kişi olduğunu iddia eden bir teoridir.
bu iddia ilk olarak 1929 yılında macar yazar karinty tarafından "zincirler" adlı hikayesine konu olmuştur. daha sonra 1950 yıllarında iki matematikçi tarafından matematiksel ifadelere dökülmeye çalışılmıştır ancak sonuçtan asla tatmin olunamamıştır. 1967 yılında ise amerikan sosyolog miligram bu teoriyi ispatlayabilmek için bir çalışma yapmış ve bu çalışmaya da küçük dünya sorun adını vermiştir.
küçük dünya sorunu
miligram orta batıdaki rastgele birkaç insandan hiç tanımadıkları bir adama bir paket göndermelerini istiyor. bu insanların elinde bulunan bilgiler yalnızca: adamın ismi-soyismi, amerika'da yaşadığı eyalet ve yaptığı meslek. insanlar arkadaşlarının da çevrelerini hesaba katarak ellerinde bulunan paketi bir arkadaşına veriyor, o arkadaşı diğerine, o diğerine derken paketler ulaşması gereken yere ulaşıyor. paketin ulaşma uzunluğu ortalama olarak 5-7 kişi olarak hesaplanıyor.
the oracle of bacon
oracle of bacon, brett tjaden tarafından oluşturulmuş bir internet sitesidir. sitenin asıl amacı herhangi bir oyuncu ile kevin bacon arasındaki bağı hesaplamak olsa da herhangi iki oyuncunun uzaklığını da hesaplayabilirsiniz. site iki oyuncunun oynadığı dizilerden ortak insanları birleştirerek bir yol oluşturma temelli işliyor. örn:


2001 yılında watts adlı bir profesör kolombiya üniversitesinde miligram'ın yapmış olduğunu deneyi e-posta yolu ile gerçekleştiriyor. bunun sonucunda da ,tahmin edildiği üzere, e-postanın son kişiye ulaşma uzunluğu tam 6 kişi çıkıyor.
2008 yılında microsoft 180 milyar kullanıcıyı birbirine bağlayarak bu teoriyi kanıtlamak için minimum zincir uzunluğunu hesaplıyor ve tam olarak 6.6 kişi çıkıyor.
2016 yılında ise facebook, kullanıcılarının aralarındaki ortalama uzunluğun 3.5 kişiye kadar düştüğünü belirtmiştir. bu da bize teknolojinin ilerlemesiyle zincirin kısaldığını gösteriyor.
bu teori en başta her insanın yaklaşık 44 kişi tanıdığı varsayılarak ilerletilse de gelişen teknolojiyle bu sayı 100 kişiye çıkarılmıştır. yani sizin tanıdığınız her 100 kişi birbirinden farklı 100 kişi daha tanıdığında zaten henüz 2. zincirde ulaşabildiğiniz kişi sayısı 10.000'e çıkıyor. 100 kişiden daha az kişiyi tanıyor olsanız dahi tanıdığınız bir kişi normalden daha fazla insanı tanıyor olacak ve dengeyi kuracaktır.
bu zincirler devam ettiğinde ve 6. zincire ulaştığınızda teoride ortalama bir trilyon insana ulaşmış oluyorsunuz, ki bu dünya nüfusundan çok daha büyük bir sayı demek...
kaynaklar
1
2
3
bu iddia ilk olarak 1929 yılında macar yazar karinty tarafından "zincirler" adlı hikayesine konu olmuştur. daha sonra 1950 yıllarında iki matematikçi tarafından matematiksel ifadelere dökülmeye çalışılmıştır ancak sonuçtan asla tatmin olunamamıştır. 1967 yılında ise amerikan sosyolog miligram bu teoriyi ispatlayabilmek için bir çalışma yapmış ve bu çalışmaya da küçük dünya sorun adını vermiştir.
küçük dünya sorunu
miligram orta batıdaki rastgele birkaç insandan hiç tanımadıkları bir adama bir paket göndermelerini istiyor. bu insanların elinde bulunan bilgiler yalnızca: adamın ismi-soyismi, amerika'da yaşadığı eyalet ve yaptığı meslek. insanlar arkadaşlarının da çevrelerini hesaba katarak ellerinde bulunan paketi bir arkadaşına veriyor, o arkadaşı diğerine, o diğerine derken paketler ulaşması gereken yere ulaşıyor. paketin ulaşma uzunluğu ortalama olarak 5-7 kişi olarak hesaplanıyor.
the oracle of bacon
oracle of bacon, brett tjaden tarafından oluşturulmuş bir internet sitesidir. sitenin asıl amacı herhangi bir oyuncu ile kevin bacon arasındaki bağı hesaplamak olsa da herhangi iki oyuncunun uzaklığını da hesaplayabilirsiniz. site iki oyuncunun oynadığı dizilerden ortak insanları birleştirerek bir yol oluşturma temelli işliyor. örn:


2001 yılında watts adlı bir profesör kolombiya üniversitesinde miligram'ın yapmış olduğunu deneyi e-posta yolu ile gerçekleştiriyor. bunun sonucunda da ,tahmin edildiği üzere, e-postanın son kişiye ulaşma uzunluğu tam 6 kişi çıkıyor.
2008 yılında microsoft 180 milyar kullanıcıyı birbirine bağlayarak bu teoriyi kanıtlamak için minimum zincir uzunluğunu hesaplıyor ve tam olarak 6.6 kişi çıkıyor.
2016 yılında ise facebook, kullanıcılarının aralarındaki ortalama uzunluğun 3.5 kişiye kadar düştüğünü belirtmiştir. bu da bize teknolojinin ilerlemesiyle zincirin kısaldığını gösteriyor.
bu teori en başta her insanın yaklaşık 44 kişi tanıdığı varsayılarak ilerletilse de gelişen teknolojiyle bu sayı 100 kişiye çıkarılmıştır. yani sizin tanıdığınız her 100 kişi birbirinden farklı 100 kişi daha tanıdığında zaten henüz 2. zincirde ulaşabildiğiniz kişi sayısı 10.000'e çıkıyor. 100 kişiden daha az kişiyi tanıyor olsanız dahi tanıdığınız bir kişi normalden daha fazla insanı tanıyor olacak ve dengeyi kuracaktır.
bu zincirler devam ettiğinde ve 6. zincire ulaştığınızda teoride ortalama bir trilyon insana ulaşmış oluyorsunuz, ki bu dünya nüfusundan çok daha büyük bir sayı demek...
kaynaklar
1
2
3
devamını gör...
kuan
özellikle dünya - al cenneti çal başına - var - hacel obası şarkılarıyla gönlüme taht kurmuş, solistinin sesi kadar enstrümanların da kalitesi tavan olan türk müzik grubu.
devamını gör...
lucifer radyo programı yapsın kampanyası
an itibari ile başlatmak istediğim kampanya.
lucifer, yiğidim... şu sesinin 10 da 1'i tipin varsa burda ne işin var bebeyim...
edit: yapıyormuş zaten, ben sese kanalize olduğumdan soyunmakla meşguldüm, bilemedim...
lucifer, yiğidim... şu sesinin 10 da 1'i tipin varsa burda ne işin var bebeyim...
edit: yapıyormuş zaten, ben sese kanalize olduğumdan soyunmakla meşguldüm, bilemedim...
devamını gör...
yazarların normal sözlük’te yazma nedenleri
ekşide hakkında bir iki bişey okudum. taaa 2020 kasım ayıydı.* girdim baktım öyle çok ilgimi çekmedi. üye de olmadım.* sonra 2021 şubat başında* gelip bakmak istedim.
üye girişi yapıp içeri de bakayım falan diyorum olmuyor. bir türlü ikna olmuyorum ama. defalarca denedim. baktım olmuyor hemen kaydolup bu enfes ortamın bir parçası oldum.
yönetim veya sözlükten kimseyi tanımadığım halde on-oniki kadar tanım* girdikten sonra kafayı vurup yattım.**
ertesi gün öğlen vakti yazarlığım onaylandı. takribi 12-13 saat kadar çaylaklık dönemim oldu. her şey bir yana, sözlüğe kabul olur olmaz hoş geldin diyen kanlı canlı bir modun olması çok güzel bir şey.
eksik olmasın kendileri.*
üye girişi yapıp içeri de bakayım falan diyorum olmuyor. bir türlü ikna olmuyorum ama. defalarca denedim. baktım olmuyor hemen kaydolup bu enfes ortamın bir parçası oldum.
yönetim veya sözlükten kimseyi tanımadığım halde on-oniki kadar tanım* girdikten sonra kafayı vurup yattım.**
ertesi gün öğlen vakti yazarlığım onaylandı. takribi 12-13 saat kadar çaylaklık dönemim oldu. her şey bir yana, sözlüğe kabul olur olmaz hoş geldin diyen kanlı canlı bir modun olması çok güzel bir şey.
eksik olmasın kendileri.*
devamını gör...
3 gündür yıkanmayan bulaşık
kernel panic ukdesi
alıp, çöpe atılası bulaşık. off kokusu burnuma geldi. illa yıkarım derseniz, bool çamaşır sulu bir bulaşık suyu yapıp, önce orada ovup, makineye atıp yıkayın bari. kokusu içine işlemiştir yoksa. of of.
alıp, çöpe atılası bulaşık. off kokusu burnuma geldi. illa yıkarım derseniz, bool çamaşır sulu bir bulaşık suyu yapıp, önce orada ovup, makineye atıp yıkayın bari. kokusu içine işlemiştir yoksa. of of.
devamını gör...
makinist ile son istasyon radyo yayını
ismiyle biraz ürkütse de güzel bir programdır, son istasyon deyince aklıma nedense ölüm geliyor*. vaktim olursa bu gece de dinlemeye çalışacağım, dinleyemezsem de umarım tekrarına denk gelirim, zira güzel bir iş ortaya konuyor. sevgili makinist'e başarılar dilerim, öncekiler gibi güzel bir yayın olacağına eminim.
devamını gör...
keşkeleri olmadan yaşamış insan
hayatının tamamı kocaman bir keşkeye dönmüş ve bunun farkına varmamış insan olabilir. söz gelimi ben her şeye hayırlısı deyip geçtim, geçerdim. her şey olacağına varırdı. varmayana durup üzülmek beyhudeydi, yola devam etmeliydi. düşünüyordum ki her keşke dediğim yerde biraz tökezleyeceğim, her keşke diye baktığım yerde bir yokuş göreceğim ve beni mutlu bir hayattan alıkoyacak. ondan sebep keşkeye gerek duymaksızın yaşamaya çalıştım. sonra bir gün belki her insan gibi dönüp arkama bakma ihtiyacı hissettim ve kocaman bir keşkeler yığını. bulunduğum yerden rahatsızım, memnun değilim, mutlu değilim. demediğim hiçbir keşke beni bir yokuştan alıkoymamış, bir tümseğin üstünden geçirmemiş. velhasılı keşke denmesi gereken yerde durup keşke demeli insan, hayıflanmalı, pişman olmalı. çok çok geriye bakıyor bir gün ve yine hayıflanıyor.
devamını gör...
uzun süre giyilmemiş giysinin cebinde para bulmak
hiç deneyinlemediğim bir durum. çok mu düzenliyim, çok mu fakir ruhlu emin değilim.
ama bir tık daha beni mutlu edenini yaşadım. üniversitede okurken ayın son günü hiç param kalmamış. atmleri dolaşıyorum belki bir hesaptan 5 tl falan bulurum diye. birden çok kullanmadığım bir bankayı da kontrol edeyim dedim. 50 tl vardı hesapta. o an ben dünyanın en mutlu insanıyım. o para da nereden geldi hiç fikrim yok. ilahi bir güç?..
ama bir tık daha beni mutlu edenini yaşadım. üniversitede okurken ayın son günü hiç param kalmamış. atmleri dolaşıyorum belki bir hesaptan 5 tl falan bulurum diye. birden çok kullanmadığım bir bankayı da kontrol edeyim dedim. 50 tl vardı hesapta. o an ben dünyanın en mutlu insanıyım. o para da nereden geldi hiç fikrim yok. ilahi bir güç?..
devamını gör...
harcırah
yolluk da denen devamlı ya da geçici bir görevle bir yere gönderilen görevlilere, bu yere gidebilmeleri, orada yeme içme ve konaklama gibi ihtiyaçlarını giderebilmeleri için verilen para.
devamını gör...
into the wild
yıllar önce bir arkadaş önerisiyle izlemeye niyetlenip nedense yarım bıraktığım film.
filmi taze bitirdim geldim, o sebeple düşüncelerim hala biraz dağınık, toparlayabildiğim kadarıyla yazacağım. buradan sonrası spoiler içerebilir.
--! spoiler !--
filmde en çok dikkatimi çeken şey alex(chris)in kimseyle doğru düzgün vedalaşmaması oldu. bir tek sevdiceği tracy ile sarılıyor vedalaşırken. genellikle habersiz gelip habersiz gitmeyi tercih ediyor, kimsenin hayatının bir parçası olmak istemiyor sanki. kimseyi de hayatına o denli dahil etmiyor. bağlanmak istemiyor belki de. fakat tam tersi, bu yolculukta kiminle tanışsa ya onu kendi çocuklarının yerine koyuyorlar, ya da evlatlık almak istiyorlar.
düşündüm de, hayatımıza giren herkes için geçerli belki de bu. bir gün hayatımızdan çıkacaklarını, er ya da geç, bildiğimiz halde hep bizimle kalsınlar istiyoruz. geleceğe dair kocaman kocaman hayaller kuruyoruz. kaybettiklerimizin yerini doldurmaya çalışıyoruz bir şekilde. ama işte hayat, kimse olduğu yerde kalamıyor.
alex'e gelince, mutluluğu her zaman kendinde, ve doğada aramayı tercih ediyor. insanlardan hiç bir beklentisi kalmamış.
filmin başında ailesi ile tartışan alex'in film boyunca ne kadar uyumlu, herkes ile sohbet edebilen ve insanlara kolayca kendini sevdirebilen biri olduğunu görüyoruz. oysa ailesi ona hiç öyle davranmamıştı. yani bu bakımdan çekip gitmek konusunda haklı buldum alex'i. ama keşke sonu böyle bitmeseydi de dedim.
"happiness is only real when it's shared"
sözüyle de anlıyoruz, aslında alex de aradığını tam anlamıyla bulamıyor.
--! spoiler !--
ayrıca film müziklerinin çoğunluğu eddie vedder'a ait olan film.
kapanıştaki müzik için tık
filmi taze bitirdim geldim, o sebeple düşüncelerim hala biraz dağınık, toparlayabildiğim kadarıyla yazacağım. buradan sonrası spoiler içerebilir.
--! spoiler !--
filmde en çok dikkatimi çeken şey alex(chris)in kimseyle doğru düzgün vedalaşmaması oldu. bir tek sevdiceği tracy ile sarılıyor vedalaşırken. genellikle habersiz gelip habersiz gitmeyi tercih ediyor, kimsenin hayatının bir parçası olmak istemiyor sanki. kimseyi de hayatına o denli dahil etmiyor. bağlanmak istemiyor belki de. fakat tam tersi, bu yolculukta kiminle tanışsa ya onu kendi çocuklarının yerine koyuyorlar, ya da evlatlık almak istiyorlar.
düşündüm de, hayatımıza giren herkes için geçerli belki de bu. bir gün hayatımızdan çıkacaklarını, er ya da geç, bildiğimiz halde hep bizimle kalsınlar istiyoruz. geleceğe dair kocaman kocaman hayaller kuruyoruz. kaybettiklerimizin yerini doldurmaya çalışıyoruz bir şekilde. ama işte hayat, kimse olduğu yerde kalamıyor.
alex'e gelince, mutluluğu her zaman kendinde, ve doğada aramayı tercih ediyor. insanlardan hiç bir beklentisi kalmamış.
filmin başında ailesi ile tartışan alex'in film boyunca ne kadar uyumlu, herkes ile sohbet edebilen ve insanlara kolayca kendini sevdirebilen biri olduğunu görüyoruz. oysa ailesi ona hiç öyle davranmamıştı. yani bu bakımdan çekip gitmek konusunda haklı buldum alex'i. ama keşke sonu böyle bitmeseydi de dedim.
"happiness is only real when it's shared"
sözüyle de anlıyoruz, aslında alex de aradığını tam anlamıyla bulamıyor.
--! spoiler !--
ayrıca film müziklerinin çoğunluğu eddie vedder'a ait olan film.
kapanıştaki müzik için tık
devamını gör...