normal sözlük yazarlarının karalama defteri
nedir o, sözcüklere sığmayan? insana, yaşama, zamana...
o biz'den önce de var olup, bizden sonra da var olacak olan? her an ölüyoruz!
o acı bal teknesine yapışmış kanatlarımız.
o biz'den önce de var olup, bizden sonra da var olacak olan? her an ölüyoruz!
o acı bal teknesine yapışmış kanatlarımız.
devamını gör...
my immortal
evanescence'ın her hüzünlü parçası gibi harikulade bir parça.* amy lee'nin sesi ve vokalinin apayrı bir yerde olduğu zaten malum, muhtemelen gelmiş geçmiş en iyi kadın vokallerden biri. ergenliğimde çok ciğerimi soldurmuştur bu parça. ergen parçasıdır nitekim, çünkü gerçek metalciler/rockçılar* falan linkin park, metallica, evanescence gibi gruplar dinlemezler. metallica harici komplike bir müziği yoktur evet, ne evanescence'ın ne de linkin park'ın ama mükemmel duyguları vardır. çok komplike, çok efsane müzikler, riffler yazan bazı adamlardan daha güzel duyguları vardır. müziğin de bir sanat dalı olduğunda hem fikirsek sayın bunlar ergen grubucular, milyonlarca insana dokunabilmiş bu gruplarında bir şeyi vardır ha belki, belki de sen anlamıyorsundur.* o yüzden ağlamayı bırakın lütfen. anlıyorum cool olmak istiyorsunuz, en metalci, en rockçu, en gitarist sizsiniz ama lütfen susun da müzikten bi' ... anlamadığınız belli olmasın.*
hızını alamamış edit: hayır anasını satayım, madem hüzünle, öfkeyle, duyguyla işin yok neden metal, rock dinliyorsun git demet ablamızı dinle kırıt. bodruma falan git, istanbul'da da yaşa yani.
hızını alamamış edit: hayır anasını satayım, madem hüzünle, öfkeyle, duyguyla işin yok neden metal, rock dinliyorsun git demet ablamızı dinle kırıt. bodruma falan git, istanbul'da da yaşa yani.
devamını gör...
tiktok'un türkiye'ye temsilci atama kararı
burada temsilcilik açacaklar,databaseleri buraya taşıyacaklar,ve türkiyede ne kadar kullanıcı varsa hepsinin kimlik bilgileri x kişilerin eline geçecek.paypal türkiyeden bu sebepten çekilmişti.
devamını gör...
entelijans
devamını gör...
brad mehldau
amerikalı yeni nesil piyanistlerden.
tarz olarak tam "caz" denemeyecek kadar klasik ekol, klasik de denemeyecek ölçüde "doğaçlama"ya yer vermiş olduğunu düşündürür. çalış stili de -bu sebepten olsa gerek- kapalı posizyon armonileri daha çok barındırır.
birçok bilinen parçayı coverlamış ve est* formatında icra etmiştir.
bunlara örnek, paranoid android ve de exit music yorumudur.
tarz olarak tam "caz" denemeyecek kadar klasik ekol, klasik de denemeyecek ölçüde "doğaçlama"ya yer vermiş olduğunu düşündürür. çalış stili de -bu sebepten olsa gerek- kapalı posizyon armonileri daha çok barındırır.
birçok bilinen parçayı coverlamış ve est* formatında icra etmiştir.
bunlara örnek, paranoid android ve de exit music yorumudur.
devamını gör...
edward said
1935 yılında filistinli hıristiyan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. lübnan ve mısır'da edebiyat, müzik ve felsefe okumuş, abd'de princeton ve harvard'da eğitimini tamamlayarak edebiyat profesörü olmuştur. kendi tabiriyle 'postmodernist entelektüeldir.'
1967 arap-israil savaşı'na kadar herhangi bir politik hareketin içinde olmayan said, bu savaşla birlikte yahudi karşıtı bir görüş sergileyerek abd'de büyük bir tepkiyle karşılaşmıştır. daha sonra enver sedat ve yaser arafat tarafından barış görüşmelerinde filistin temsilcisi olarak atansa da sonrasında arafat'la görüş ayrılığına düşerek geri çekilmiştir.
pek çok dilde eserleri bulunan bu ortadoğunun en ünlü barış elçisi 2003 yılında lösemiden vefat etmiştir.
edward said fikrimce, en değerli iki eseriyle o zamanlar batılıların içini boşalttıkları ve daha ziyade küçümsemek için kullandıkları 'oryantalizm' ve 'entelektüel' sözcüklerinin gerçek anlamlarını bize ve literatüre yeniden kazandırmıştır. said'e göre oryantalizm, batılıların ortadoğuyu sömürmek için onların bilim, düşünce ve sanat alanlarından ve dolayısıyla modern toplumlar oluşturmaktan uzak oldukları bahanesiyle uydurdukları bir kolonileşme hareketidir. ve gerçek bir entelektüel bütün siyasi erkten ve yetkeden bağımsız, ahlaksal ortamda doğruları söylemek ve değişim yaratmak zorundadır. aşağıdaki alıntı entelektüel kitabındandır.
"bir entelektüel olmanın en çetin yanı, yazdıkların ve yaptığın müdahaleler aracılığıyla vazettiğin şeyi, bir kuruma, bir sistemin ya da yöntemin emriyle harekete geçen bir robota dönüşüp katılaşmadan temsil etmektir. hem bunu hem de tetikte durup iradeni gevşetmemeyi başarabilmiş olmanın coşkusunu hissetmiş olan varsa, bu çakışmanın ne kadar nadir gerçekleştiğini takdir edecektir.
fakat bunu başarabilmenin tek yolu, bir entelektüel olarak, elinizden geldiğince iyi ve aktif bir biçimde hakikati temsil etmek ile bir haminin ya da otoritenin sizi yönlendirmesine pasif bir biçimde izin vermek arasında seçim yapmanın sizin elinizde olduğunu kendinize hatırlatmanızdır.
laik entelektüel için o tanrılar hep iflas eder."
1967 arap-israil savaşı'na kadar herhangi bir politik hareketin içinde olmayan said, bu savaşla birlikte yahudi karşıtı bir görüş sergileyerek abd'de büyük bir tepkiyle karşılaşmıştır. daha sonra enver sedat ve yaser arafat tarafından barış görüşmelerinde filistin temsilcisi olarak atansa da sonrasında arafat'la görüş ayrılığına düşerek geri çekilmiştir.
pek çok dilde eserleri bulunan bu ortadoğunun en ünlü barış elçisi 2003 yılında lösemiden vefat etmiştir.
edward said fikrimce, en değerli iki eseriyle o zamanlar batılıların içini boşalttıkları ve daha ziyade küçümsemek için kullandıkları 'oryantalizm' ve 'entelektüel' sözcüklerinin gerçek anlamlarını bize ve literatüre yeniden kazandırmıştır. said'e göre oryantalizm, batılıların ortadoğuyu sömürmek için onların bilim, düşünce ve sanat alanlarından ve dolayısıyla modern toplumlar oluşturmaktan uzak oldukları bahanesiyle uydurdukları bir kolonileşme hareketidir. ve gerçek bir entelektüel bütün siyasi erkten ve yetkeden bağımsız, ahlaksal ortamda doğruları söylemek ve değişim yaratmak zorundadır. aşağıdaki alıntı entelektüel kitabındandır.
"bir entelektüel olmanın en çetin yanı, yazdıkların ve yaptığın müdahaleler aracılığıyla vazettiğin şeyi, bir kuruma, bir sistemin ya da yöntemin emriyle harekete geçen bir robota dönüşüp katılaşmadan temsil etmektir. hem bunu hem de tetikte durup iradeni gevşetmemeyi başarabilmiş olmanın coşkusunu hissetmiş olan varsa, bu çakışmanın ne kadar nadir gerçekleştiğini takdir edecektir.
fakat bunu başarabilmenin tek yolu, bir entelektüel olarak, elinizden geldiğince iyi ve aktif bir biçimde hakikati temsil etmek ile bir haminin ya da otoritenin sizi yönlendirmesine pasif bir biçimde izin vermek arasında seçim yapmanın sizin elinizde olduğunu kendinize hatırlatmanızdır.
laik entelektüel için o tanrılar hep iflas eder."
devamını gör...
metaverse
kullanıcıların gerçek zamanlı olarak yararlanabileceği 3 boyutlu sanal bir simülasyon ağı. kullanıcıların sanal bir şekilde oyun ortamlarında başka kullanıcılarla iletişime geçebileceği ya da kripto para üzerinden çeşitli ticari hareketlere olanak sağlayan bir çeşit sanal dünya gibi düşünebilirsiniz. terim ilk kez 1992 yılında snow crash adlı bir bilim kurgu romanda kullanıldı.
büyük şirketler ve yatırımcılar son yıllarda bu konuya büyük bir eğilim göstermeye başladı. son aylarda facebook ve mark zuckerberg'ün ismini de bu konuyla birlikte sık sık duymaya başladık. ünlü isimlerin sanal konserlerini izleyebileceğiniz, ünlü modacıların sanal tasarımlarını giyebileceğiniz hatta satın alabileceğiniz ilginç bir proje düşünün. artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik gibi teknolojilerin 1 adım ilerisi diyebileceğimiz bu olay internetin bedenlenmiş hali şeklinde tanımlanabilir.
michio kaku'nun geleceğin fiziği adlı kitabında önümüzdeki 100 yıl içerisinde görmeyi bekleyebileceğimiz teknolojik gelişmeler anlatılır. metaverse olayı da kitabın ilk bölümünde "bilgisayarların geleceği" başlığı altında anlatılan konuları çağrıştırıyor.
teknolojinin gelişmesi ve internetin hayatımızda daha fazla yer kaplaması bazı bakımlardan olumlu olsa da insanların kendilerini sanal dünyalara bu kadar kaptırmaları için yapılan bu çalışmalar bana pek çekici gelmiyor. hatta ilerleyen yıllarda insanlar arası ilişkilerin, doğallığın ve gerçekliğin yerine geçmesi ihtimalini insanlık adına tehlikeli buluyorum bile diyebilirim.
büyük şirketler ve yatırımcılar son yıllarda bu konuya büyük bir eğilim göstermeye başladı. son aylarda facebook ve mark zuckerberg'ün ismini de bu konuyla birlikte sık sık duymaya başladık. ünlü isimlerin sanal konserlerini izleyebileceğiniz, ünlü modacıların sanal tasarımlarını giyebileceğiniz hatta satın alabileceğiniz ilginç bir proje düşünün. artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik gibi teknolojilerin 1 adım ilerisi diyebileceğimiz bu olay internetin bedenlenmiş hali şeklinde tanımlanabilir.
michio kaku'nun geleceğin fiziği adlı kitabında önümüzdeki 100 yıl içerisinde görmeyi bekleyebileceğimiz teknolojik gelişmeler anlatılır. metaverse olayı da kitabın ilk bölümünde "bilgisayarların geleceği" başlığı altında anlatılan konuları çağrıştırıyor.
teknolojinin gelişmesi ve internetin hayatımızda daha fazla yer kaplaması bazı bakımlardan olumlu olsa da insanların kendilerini sanal dünyalara bu kadar kaptırmaları için yapılan bu çalışmalar bana pek çekici gelmiyor. hatta ilerleyen yıllarda insanlar arası ilişkilerin, doğallığın ve gerçekliğin yerine geçmesi ihtimalini insanlık adına tehlikeli buluyorum bile diyebilirim.
devamını gör...
mezür
sıvıların ölçümü için kullanılan laboratuvar malzemesidir. dereceli silindir ya da ölçü silindiri olarak da bilinir.
devamını gör...
fillerin insanlıktan korunmak için mutasyon geçirmesi
princeton üniversitesi’nden bilim insanların, insanların vahşi hayvanların “anatomisini kelimenin tam anlamıyla değiştirdiğini” kanıtladı.
mozambik’te 1977 -1992 yılları arasında süren iç çatışma esnasında orduya gelir elde etmek amacıyla fil nüfusunun yüzde 90'ını fildişi ticareti amacıyla katledildi. dişleri olmayan hayvanlara ise dokunulmadı. bu durum ise dişi fillerin dişsiz olma özelliğinin yavrularına aktarma olasılıklarının artmasına neden oldu.

araştırmacılar, mozambik'teki gorongosa milli parkındaki dişi fillerin neden dişleri olmadan doğduklarını araştırdı ve hayvanların kaçak avlanmaya karşı genetik mutasyon geliştirdiğini keşfetti.
çalışmayı yöneten princeton üniversitesi ekoloji ve evrimsel biyoloji bölümünden robert pringle, bunun insan müdahalesinin doğaya etkisini gösterdiğini söyledi:
"bu çalışmanın gösterdiğini düşündüğüm şey, bunun sadece rakamlardan daha fazlası olduğu. insanlık, kelimenin tam anlamıyla hayvanların anatomisini değiştiriyor.”
buradan
mozambik’te 1977 -1992 yılları arasında süren iç çatışma esnasında orduya gelir elde etmek amacıyla fil nüfusunun yüzde 90'ını fildişi ticareti amacıyla katledildi. dişleri olmayan hayvanlara ise dokunulmadı. bu durum ise dişi fillerin dişsiz olma özelliğinin yavrularına aktarma olasılıklarının artmasına neden oldu.

araştırmacılar, mozambik'teki gorongosa milli parkındaki dişi fillerin neden dişleri olmadan doğduklarını araştırdı ve hayvanların kaçak avlanmaya karşı genetik mutasyon geliştirdiğini keşfetti.
çalışmayı yöneten princeton üniversitesi ekoloji ve evrimsel biyoloji bölümünden robert pringle, bunun insan müdahalesinin doğaya etkisini gösterdiğini söyledi:
"bu çalışmanın gösterdiğini düşündüğüm şey, bunun sadece rakamlardan daha fazlası olduğu. insanlık, kelimenin tam anlamıyla hayvanların anatomisini değiştiriyor.”
buradan
devamını gör...
seksten daha fazla zevk veren aktivite
birbirimizi kandırmayalım...
devamını gör...
imitasyon
feyk yani sahte. (bkz: feyk ulan feyk)
devamını gör...
aşı yaptırmam diyenler vatan hainidir
memlekette gelen geçen önüne gelene vatan haini damgası vuruyor bu kadar kolay mı bu yafta? birisini eleştirirsin cuntacı vatan haini, birisinin fikrine katılmazsın pkk’lı vatan haini şimdi de aşı vurdurmayanlar vatan haini. bu cidden çok ağır bir yafta herkesin ağzında sakız oldu gelen geçen birbirine kulp takıyor. ayrıca sen bir bilim insanısın ne bileyim cahildir de bilgisizdir de vatan haini ne demek?
devamını gör...
tanımlarını okuyarak bir yazara aşık olmak
instagram'dan twitter'dan düşüremeyip sözlüklerden kız düşürmeye çalışan keko beyanı.
devamını gör...
how to train your dragon: the hidden world
2019 yapımı yönetmenliğini dean deblois'in üstlendiği animasyon, çocuk filmi.
berk adası artık hıçkıdık'ın liderliğinde devam etmektedir yaşamına. ejderhalarla içiçe bir yaşam sürüyorlardır. ejderhalarla kurdukları bağlar güçlendikçe başlarına çeşitli felaketler gelmeye başlamıştır. çeşit çeşit düşmanlar edinmişlerdir.
ejderhaları yakalayıp onları öldüren bir ejderha avcısı çıkmıştır şimdide ortaya. ve özellikle gecenin öfkelerini yakalıyor onları yeryüzünden silmeye çalışıyordur.
hıçkıdığa şunları söylemiştir ilk karşılaştıklarında.
'ejderhalar eşit koşullarda özgürce yaşasınlar istiyorsun. bu hastalıklı bir fikir oğlum. tarih bizim üstün bir ırk olduğumuzun ispatıdır. ya senin şu hastalıklı fikirlerin yayılırsa ne olur dersin?'
aklıma bugünün sokak hayvanları için kurulan cümleleri getirmiştir bu cümleler. bir gün sokağa mama döküyorum diye bir kadın onların doğasını bozduğumuzu ima etmişti. ' hangi doğa?' demiştim ben de. 'beton yığını haline getirdiğimiz ne bir ağaç ne bir gölge ne bir avlanacak alan bırakmadığımız doğa mı?' diye eklemiştim. sonra bir yerde tüm sokak hayvanlarının toplanması gerektiğini söylüyorlardı. avrupayı örnek gösteriyorlardı birde orada sokakta bir tane bulamazsın diyorlardı. avrupayı her fırsatta eleştiren canım halkım bir konuda takdir ediyordu ne hoş(!) buna benzer bir sürü cümleler kuruluyor bu canlarla ilgili. kapının önüne bir kap mama koymaktansa onları yok etmeye çalışmak daha işlerine geliyor. sonra biri diyor ki 'ölsün mü dedik efendim barınaklara toplasınlar' . siz hiç bir barınağa gittiniz mi? diyorum. susup kalıyorlar. tam üç barınakta gönüllüyüm ben bir can orada en fazla 1 ay yaşayabiliyor. ya bir hastalık kapıyor ya da diğerleri tarafından öldürülüyor. güçlü olan yine kalıyor 3, 5 ay ama nasıl kalmak. küçücük bir alanda birkaç köpekle bir arada. sadece kendimizin olduğunu zannediyoruz bu dünyanın sadece bize ait sanıyoruz. bizim için yaratılmıştı öyle değil mi bu dünya eşref-i mahluk bizdik ha pardon. işte bu cümleler aklıma bunları getirdi.
şimdi filme gelelim. bu yabancı gecenin gölgesinin peşine düşüyor ve elinden gelen her şeyi yapıyor onu yakalamak için. hıçkıdık ve arkadaşları bırakır mı bu işin peşini? detaylarını izleyin görün derim. film yönetmenin istediği gibi bir üçleme oluyor. filme başlarken zaten bu filmden bir üçleme yapacağını söylemişti.
ve sonu pek dokunaklı. umarım bizim sokak hayvanlarımızında sonu öyle olmaz. hoş ne güzel olur şimdi düşündümde belki biz onlardan mahrum kalırız ama onlar hiç olmazsa hür ve huzurla yaşarlar.
iyi seyirler...
seslendirme ekibi,
hıçkıdık (harun can)
valka (zeynep özden ayyıldız)
gobber (fatih özacun)
astrid (hazal erdal)
südüklü (ahmet taşar)
eret (umut tabak)
tersceviz (suzan acun)
sertceviz (mustafa oral)
balıkayak (ümit erdim)
grimmel (ıtri koşar)
zebella (hakan vanlı)
ragnar the rock (tarkan koç)
çocuk hıçkıdık (cem mürşitpınar)
berk adası artık hıçkıdık'ın liderliğinde devam etmektedir yaşamına. ejderhalarla içiçe bir yaşam sürüyorlardır. ejderhalarla kurdukları bağlar güçlendikçe başlarına çeşitli felaketler gelmeye başlamıştır. çeşit çeşit düşmanlar edinmişlerdir.
ejderhaları yakalayıp onları öldüren bir ejderha avcısı çıkmıştır şimdide ortaya. ve özellikle gecenin öfkelerini yakalıyor onları yeryüzünden silmeye çalışıyordur.
hıçkıdığa şunları söylemiştir ilk karşılaştıklarında.
'ejderhalar eşit koşullarda özgürce yaşasınlar istiyorsun. bu hastalıklı bir fikir oğlum. tarih bizim üstün bir ırk olduğumuzun ispatıdır. ya senin şu hastalıklı fikirlerin yayılırsa ne olur dersin?'
aklıma bugünün sokak hayvanları için kurulan cümleleri getirmiştir bu cümleler. bir gün sokağa mama döküyorum diye bir kadın onların doğasını bozduğumuzu ima etmişti. ' hangi doğa?' demiştim ben de. 'beton yığını haline getirdiğimiz ne bir ağaç ne bir gölge ne bir avlanacak alan bırakmadığımız doğa mı?' diye eklemiştim. sonra bir yerde tüm sokak hayvanlarının toplanması gerektiğini söylüyorlardı. avrupayı örnek gösteriyorlardı birde orada sokakta bir tane bulamazsın diyorlardı. avrupayı her fırsatta eleştiren canım halkım bir konuda takdir ediyordu ne hoş(!) buna benzer bir sürü cümleler kuruluyor bu canlarla ilgili. kapının önüne bir kap mama koymaktansa onları yok etmeye çalışmak daha işlerine geliyor. sonra biri diyor ki 'ölsün mü dedik efendim barınaklara toplasınlar' . siz hiç bir barınağa gittiniz mi? diyorum. susup kalıyorlar. tam üç barınakta gönüllüyüm ben bir can orada en fazla 1 ay yaşayabiliyor. ya bir hastalık kapıyor ya da diğerleri tarafından öldürülüyor. güçlü olan yine kalıyor 3, 5 ay ama nasıl kalmak. küçücük bir alanda birkaç köpekle bir arada. sadece kendimizin olduğunu zannediyoruz bu dünyanın sadece bize ait sanıyoruz. bizim için yaratılmıştı öyle değil mi bu dünya eşref-i mahluk bizdik ha pardon. işte bu cümleler aklıma bunları getirdi.
şimdi filme gelelim. bu yabancı gecenin gölgesinin peşine düşüyor ve elinden gelen her şeyi yapıyor onu yakalamak için. hıçkıdık ve arkadaşları bırakır mı bu işin peşini? detaylarını izleyin görün derim. film yönetmenin istediği gibi bir üçleme oluyor. filme başlarken zaten bu filmden bir üçleme yapacağını söylemişti.
ve sonu pek dokunaklı. umarım bizim sokak hayvanlarımızında sonu öyle olmaz. hoş ne güzel olur şimdi düşündümde belki biz onlardan mahrum kalırız ama onlar hiç olmazsa hür ve huzurla yaşarlar.
iyi seyirler...
seslendirme ekibi,
hıçkıdık (harun can)
valka (zeynep özden ayyıldız)
gobber (fatih özacun)
astrid (hazal erdal)
südüklü (ahmet taşar)
eret (umut tabak)
tersceviz (suzan acun)
sertceviz (mustafa oral)
balıkayak (ümit erdim)
grimmel (ıtri koşar)
zebella (hakan vanlı)
ragnar the rock (tarkan koç)
çocuk hıçkıdık (cem mürşitpınar)
devamını gör...
çoban yıldızı
kuzey yıldızı, kutup yıldızı olarak adlandırılan; parlaklığıyla günün büyük bir kısmında çıplak gözle görebildiğimizdir.
aslında yıldız değil venüs gezegeninin ta kendisidir.
ayrıca teoman'ın bu isimde bir şarkısı mevcuttur:
yüzme bilmeden daha
deniz görmeden
hiç güneşte yanmadan
şimdi ölmek istemem
bir kalbi sarmadan
aşkı tatmadan daha
onla sarhoş olmadan
hiç sevişmeden daha
şimdi ölmek istemem
daha hiç gülmeden
çoban yıldızı
sen benle kal
çoban yıldızı
hep benle kal
zamanın varsa
ben hiç kimsem olmadan
tepeden tırnağa
ona hiç sarılmadan
şimdi ölmek istemem
kalbine dokunmadan
hadi al götür beni
hala benimmişler gibi
evime yurduma
taze meyve tatları
yağmurlarında
çoban yıldızı
sen benle kal
çoban yıldızı
zamanın varsa
biraz daha
aslında yıldız değil venüs gezegeninin ta kendisidir.
ayrıca teoman'ın bu isimde bir şarkısı mevcuttur:
yüzme bilmeden daha
deniz görmeden
hiç güneşte yanmadan
şimdi ölmek istemem
bir kalbi sarmadan
aşkı tatmadan daha
onla sarhoş olmadan
hiç sevişmeden daha
şimdi ölmek istemem
daha hiç gülmeden
çoban yıldızı
sen benle kal
çoban yıldızı
hep benle kal
zamanın varsa
ben hiç kimsem olmadan
tepeden tırnağa
ona hiç sarılmadan
şimdi ölmek istemem
kalbine dokunmadan
hadi al götür beni
hala benimmişler gibi
evime yurduma
taze meyve tatları
yağmurlarında
çoban yıldızı
sen benle kal
çoban yıldızı
zamanın varsa
biraz daha
devamını gör...
seri artı oy veren melek
girdiğim başlıkta beğendiğim bir yorum okuduysam, yazan kişinin profiline gidiyorum, merak ettiğim diğer başlıklardaki yorumlarınıda okuyorum ve beğendiklerimi oyluyorum, olay tamamen bu şekilde :)
birtek benmi yapıyorum, kimse merak etmiyormu gerçekten, bu yazar diğer konulara ne yazmış diye
benimde birden fazla yorumumu beğeniyorsa başka bir yazar, aynen bunu anlıyorum, yani "yazdıklarımı" beğenmiş, benim yaptığım gibi..
burada meleklik yada sapıklık bir şeyde göremiyorum açıkcası
birtek benmi yapıyorum, kimse merak etmiyormu gerçekten, bu yazar diğer konulara ne yazmış diye
benimde birden fazla yorumumu beğeniyorsa başka bir yazar, aynen bunu anlıyorum, yani "yazdıklarımı" beğenmiş, benim yaptığım gibi..
burada meleklik yada sapıklık bir şeyde göremiyorum açıkcası
devamını gör...
my best friend’s wedding
senaryosun ronald bass tarafından yazılan 1997 yapımı bir p.j.hogan filmidir. romantik komedi filmler arasında benim en sevdiklerimden biri olan filmin başrol oyuncusu bu tür filmlerde en çok gördüğümüz aktrislerden biri olan güzeller güzeli julia roberts’tır. diğer oyuncular olarak ise dermot mulroney, bu filmde harikalar yaratmış olan cameron diaz ve benim filmdeki açık ara favorim olan rupert everett bulunmakta.

türkçeye en iyi arkadaşım evleniyor olarak çevrilen filmin isminde vaat ettiği şeyi filmde tam olarak görmek mümkün. julianne en iyi arkadaşı michael’in evlenmek üzere olduğunu öğrenince birden arkadaşına karşı olan duygularının çok farklı olduğunu düşünmeye başlar. ve bundan sonra da bu düğünü engellemek için elinden geleni yapar.

filmin en güzel sahnelerinde çalan i say a little prayer for you ise izleyenler için bonus bir güzelliktir. çok beklenmedik anlarda ortaya çıkan şarkı izleyeni mutlu eder. beklenmedik anda gelen her güzellik huzur verir insana.

cameron diaz’ın karaoke performansı ise filmi bir seviye yukarı çıkartmıştır.
bence izleyin filmi çünkü en iyi arkadaşınız evleniyor.

türkçeye en iyi arkadaşım evleniyor olarak çevrilen filmin isminde vaat ettiği şeyi filmde tam olarak görmek mümkün. julianne en iyi arkadaşı michael’in evlenmek üzere olduğunu öğrenince birden arkadaşına karşı olan duygularının çok farklı olduğunu düşünmeye başlar. ve bundan sonra da bu düğünü engellemek için elinden geleni yapar.

filmin en güzel sahnelerinde çalan i say a little prayer for you ise izleyenler için bonus bir güzelliktir. çok beklenmedik anlarda ortaya çıkan şarkı izleyeni mutlu eder. beklenmedik anda gelen her güzellik huzur verir insana.

cameron diaz’ın karaoke performansı ise filmi bir seviye yukarı çıkartmıştır.
bence izleyin filmi çünkü en iyi arkadaşınız evleniyor.
devamını gör...
z kuşağının tam bir geberik kuşak olması
(bkz: z kuşağına gereksiz yüklenilmesi)
z kuşağı olarak elimizde sopalarla örf adet demeden ağzınızı dişçilik etmemizi istemiyorsanız artık bir susun allahsız moruklar.
z kuşağı olarak elimizde sopalarla örf adet demeden ağzınızı dişçilik etmemizi istemiyorsanız artık bir susun allahsız moruklar.
devamını gör...
hayat felsefeniz olan sözler
hayatındaki herkes sana zarar verecek, sen sadece kimin acıya değer olduğunu bulmalısın.
devamını gör...
