rapidshare
bulut servislerinin ilk örneklerindendir, forumların vazgeçilmeziydi. büyük dosyalar buraya yūklenirdi ki, düşük hızlı internet kullanıcıları bile dosyayı indirebilsin.
devamını gör...
1 yıl sonraki kendine not
başardın mı? başaramazsan da asla vazgeçme sonuna kadar devam.
devamını gör...
duşta sıcak-soğuk su ayarı yapayım derken trt fm'in frekansını bulmak
trt'nin ve radyosunun halkının yanında olduğunu gösteren bir durumdur. vergi alınmıyor olması da ilginçtir. yıl oldu 2021, ama halen mutfakta musluk açıldığında banyodaki suyun soğuması olayı da devam ediyor.
devamını gör...
dondurma (yazar)
neden bilmiyorum ama çok geç keşfettiğim, oldukça kaliteli tanımlara imza atan yazar arkadaşımız.
devamını gör...
4 eylül 2021 kılıçdaroğlu vaatleri
sonuçta şu an olandan daha iyileri sunulmuş.şimdi ilk arabasını alan gençlerden ötv alınıyor mu alınıyor.sınav sorularının çalınmasından iyidir. sınavdan yüksek alıp mülakatla elenmekten iyidir.
devamını gör...
çaresizlik
içine düşme yanılgısının hissedildiği anlarda, yüzünü görmediğimiz, sesini dahi hiç duymadığımız, çok uzaklarda olmasına rağmen nidalarımızı işitebilen insanların iyi dileklerinin ve dualarının her zaman yanıbaşımızda olduğunu bilerek güç toplamamız, topladığımız gücü de çevremizdekilere nakletmemiz gerekendir.
devamını gör...
bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak
bizim coğrafyamızın artık kangrene dönüşmüş sorunu.
halbuki beynin öğrenme biçimi hep aynıdır, bebekken, çocukken, yetişkin olduğumuzda.
bilgi parçacıkları birleşir, sentezleme yoluyla yorumlar. duyduklarını okuduklarını gördüklerini biriktirip sentezleyebilmek için yeterince bilgi biriktirmiş olmak gerekir. biriktirdiğin bilgiler arttıkça vardığın sentez doğruya yakınsar.
yoksa lozan'ın 2023'de süresinin dolduğuna da, hitler'in uzaylılarla temasta olduğuna da,
beethoven'un tamamen sağır olup o konçertoları bestelediğine de inanırsın.
okumadan, araştırmadan, bir kaç kaynaktan bilgiyi teyit etmeden üfürüyorsan bunun tek açıklaması ego mastürbasyonudur, o da kimseyi hiç bir yere taşımaz.
halbuki beynin öğrenme biçimi hep aynıdır, bebekken, çocukken, yetişkin olduğumuzda.
bilgi parçacıkları birleşir, sentezleme yoluyla yorumlar. duyduklarını okuduklarını gördüklerini biriktirip sentezleyebilmek için yeterince bilgi biriktirmiş olmak gerekir. biriktirdiğin bilgiler arttıkça vardığın sentez doğruya yakınsar.
yoksa lozan'ın 2023'de süresinin dolduğuna da, hitler'in uzaylılarla temasta olduğuna da,
beethoven'un tamamen sağır olup o konçertoları bestelediğine de inanırsın.
okumadan, araştırmadan, bir kaç kaynaktan bilgiyi teyit etmeden üfürüyorsan bunun tek açıklaması ego mastürbasyonudur, o da kimseyi hiç bir yere taşımaz.
devamını gör...
babayla olan ilişki
arkadaş gibi bir ilişki bizimki. ondan daha güzel kahve yapanı tanımadım.
devamını gör...
sözlük yazarlarının başına gelen garip olaylar
yani başlık açmayı düşündüm. rezillik mi desem, efendime söyleyeyim skandal mı, komedi mi... yani küçük dünyamdaki büyük saçmalıklara bir yenisi eklendi diye 10 dakikadır düşünüyorum valla nasıl tanımlayacağımı. neyse garip iyidir dedim geldim buraya. garip diyelim. inanırsak olur bence.
şimdi ben ev-iş arası yürüyorum arkadaşlar. evet şanslıyım, vurmayın. yürüdüğüm yol 20 dakikalık bir yol. üçte biri e5 kenarı, üçte biri ara bağlantı yolu, üçte biri de site içinden oluşan bu yolun konforu ara bağlantı yolundaki metro inşaatı sebebiyle bu ara biraz düşmüş olsa da genel olarak seviyorum bu yolu. seviyordum yani. bugüne kadar. şöyle ki, işten çıktım, eve yürüyorum. e5 kenarı bitti, çalışma olan ara bağlantı yoluna geldim. hafriyat kamyonları, kepçeler ve envai çeşit kocaman araçlardan oluşan bir küçük filoyu ardımda bırakarak yoluma devam ettim, tam siteye bağlanan son toprak düzlükte salına salına yürümekteydim ki e-5 kalabalığından kaçıp bozuk da olsa trafiksiz yol iyidir diye düşünen bir şoför yanımda yavaşladı. laf mı atacak lan bu bana diye bir hışımla dönüp baktım ki adamcağız utana sıkıla "hanımefendi, ceketinizin arkasını düzeltin isterseniz" dedi. şimdi kızkardeşlerim bilir. sırt çantası, ceket ve elbise üçlüsü çok sıkıntılıdır. çanta ceketi, ceket elbiseyi yukarı çeker. hayatının çok büyük bir kısmında elbise giyen bir insan olarak bu konuda normalde çok ihtiyatlıyımdır. ama nasıl olmuşsa olmuş. elimi sırt çantasının altına doğru uzatmamla beynimden aşağı kaynar sular döküldü. ben en fazla 3-4 parmak yukarı çekilmiştir diye düşünürken tüm o yol boyunca normalde diz üstümde olması gereken elbisenin tamamen** sıyrıldığını fark ettim! derhal düzelttim. ama nabzım 130 falan. hayır sağıma soluma bakıyorum, kime ne anlatabilirim! kendimden utandım yahu. sonra başladım gülmeye. hem duruma hem sonraki saçmalığıma. hayır salak kadın opak çorap giymişsin zaten ha tayt ka 40 den penti. ne farkı var. ama var işte. bikiniyle iç çamaşırı da farklı ya. o hesap. sekiz saat falan oldu. hala utanıyorum. kimden? cevabı yok.
ooo rezillik komedisi, alırım bi' dal.
işallah emekçi kardeşlerimiz vardiyalı çalışıyordur yaa, yarın yine o yoldan yürüyeceğim ben. yemekte falan anlatmazlar birbirlerine di' mi? hofff
şimdi ben ev-iş arası yürüyorum arkadaşlar. evet şanslıyım, vurmayın. yürüdüğüm yol 20 dakikalık bir yol. üçte biri e5 kenarı, üçte biri ara bağlantı yolu, üçte biri de site içinden oluşan bu yolun konforu ara bağlantı yolundaki metro inşaatı sebebiyle bu ara biraz düşmüş olsa da genel olarak seviyorum bu yolu. seviyordum yani. bugüne kadar. şöyle ki, işten çıktım, eve yürüyorum. e5 kenarı bitti, çalışma olan ara bağlantı yoluna geldim. hafriyat kamyonları, kepçeler ve envai çeşit kocaman araçlardan oluşan bir küçük filoyu ardımda bırakarak yoluma devam ettim, tam siteye bağlanan son toprak düzlükte salına salına yürümekteydim ki e-5 kalabalığından kaçıp bozuk da olsa trafiksiz yol iyidir diye düşünen bir şoför yanımda yavaşladı. laf mı atacak lan bu bana diye bir hışımla dönüp baktım ki adamcağız utana sıkıla "hanımefendi, ceketinizin arkasını düzeltin isterseniz" dedi. şimdi kızkardeşlerim bilir. sırt çantası, ceket ve elbise üçlüsü çok sıkıntılıdır. çanta ceketi, ceket elbiseyi yukarı çeker. hayatının çok büyük bir kısmında elbise giyen bir insan olarak bu konuda normalde çok ihtiyatlıyımdır. ama nasıl olmuşsa olmuş. elimi sırt çantasının altına doğru uzatmamla beynimden aşağı kaynar sular döküldü. ben en fazla 3-4 parmak yukarı çekilmiştir diye düşünürken tüm o yol boyunca normalde diz üstümde olması gereken elbisenin tamamen** sıyrıldığını fark ettim! derhal düzelttim. ama nabzım 130 falan. hayır sağıma soluma bakıyorum, kime ne anlatabilirim! kendimden utandım yahu. sonra başladım gülmeye. hem duruma hem sonraki saçmalığıma. hayır salak kadın opak çorap giymişsin zaten ha tayt ka 40 den penti. ne farkı var. ama var işte. bikiniyle iç çamaşırı da farklı ya. o hesap. sekiz saat falan oldu. hala utanıyorum. kimden? cevabı yok.
ooo rezillik komedisi, alırım bi' dal.
işallah emekçi kardeşlerimiz vardiyalı çalışıyordur yaa, yarın yine o yoldan yürüyeceğim ben. yemekte falan anlatmazlar birbirlerine di' mi? hofff
devamını gör...
kaşık pozisyonu
erkeğin altta kalan kolunu ne yapacağını bilemediği uyku(?) pozisyonudur. kısa süreli mutluluk sağlar, sonra herkes kendi yoluna…
devamını gör...
feministlik uğruna filozofları aşağılamaya kalkan cahil insan
yalnız hegel de çomarmış hakikaten...
devamını gör...
kadıköy'de yemek yenecek yer
öncelikle, kadıköy'e gidiyorum dediğinizde kimse acıbadem'i veya bostancıyı anlamaz.
kadıköy dediğimiz (bkz: caferağa) ve (bkz: rasimpaşa) mahalleleridir.
ben boğa heykelini merkeze alıp en falza 5-10 dakika yüreme mesafesindeki alkolsüz yerlerden sevdiklerime yer vereceğim.
kadıköy, bar ve meyhane cenneti ama onlar başka tanımların konusu olsun.
kısıtlamaların olduğu şu günlerde biz mekanları mekancılar da müşterilerini özlemiştir.
çok pahalıya kaçmadan, herkesin çok çok övdüğü yerlerden ziyade benim farklı aralıklarla müşterisi olduğum yerlerden bazıları işte şunlar:
hamburger için: (bkz: 2 bites) kaburga yağında patates, armutlu zencefilli gazoz ve nefis tütsü et. ikinci şubeyi açtılar galiba,
dalga sokak no 10'a. bu çoçuklar işlerine çok hakim. kibar ve müşteriye anlatıyorlar yaptıklarını.
ızgara köfte için: (bkz: ekspres inegöl köfte) muvakkıthane caddesinde. ermeni kilisesinden rıhtıma doğru inerken. garsonlar pek konuşmaz, hızlı çalışırlar. köftesi de kuzu şişi de her zaman beklediğin gibidir.
döner için: (bkz: korkmaz büfe) moda caddesi 120, (bkz: şimşek döner) kuşdili caddesi efes çarşısının karşısı,
(bkz: seven kebap) leyla sokakta, fiyat performans iyidir.
pide için: (bkz: pide sun) moda caddesinde, kaşarlı kuşbaşılı çok nefis ve doyurucu, turşuları da çok güzel.
pizza için: (bkz: fornello pizza) serasker caddesi kethüda camii yakınında
balık için: (bkz: balıkçı lokantası) teyyareci sami sokak no 20, rasimpaşa mah. (tekrar yazıyorum alkolsüz) ön tarafta 5-6 masa var, kokuya maruz kalmadan açık havada yemek için. çeşitleri boldur.
pastane için: inci pastanesi general asım gündüz cad. no 45 yaygın adıyla bahariye caddesinde aya triada kilisesinin karşısı. küçük bir dükkandır. oturmak için değil. alıp elde yemelik. çeşit bol ve taze. yaşlı patron aksidir.
şerbetli tatlı için: (bkz: bilgeoğlu baklava) nail bey sokak no 1 bahariye caddesinde kadıköy sinemasının karşı sokağı. glikoz şurubu kullanıyor mu bilmiyorum ama benim favorim kadayıf üstü sade dondurma.
çorba için: (bkz: kadim işkembe salonu) serasker cad. no 50 kibar çalışanlar, iyi müzik. evet çorbacıda.
lokanta için: şu iki yer gerçekten çok kalitelidir. gününe göre değişen yemekler veya her gün çıkan yemekleri vardır.
ilk olarak (bkz: serçini special lokantası) burada karışık tabak da yaptırabilirsiniz. 5-6 çeşit. hem göz hem mide doysun.
son olarak da (bkz: altın cağ restorant) rasimpaşa mah. siftah sokak no 11. boğadan hasanpaşa yönüne yürürken sol kaldırımı takip edin, atm leri geçince soldaki sokak. burda tüm yemekler çok leziz. mercimek çorbası bile süper. paça çorbası gerçek paça. bir gün döner, bir gün cağ kebabı çıkıyor. ikindi vaktinden sonra pek çeşit kalmıyor. su sürahide geliyor. kuru fasulyesi, pilavı, etli sarması, patlıcanlı et yemekleri vs hepsi güzeldir.
afiyet olsun.
kadıköy dediğimiz (bkz: caferağa) ve (bkz: rasimpaşa) mahalleleridir.
ben boğa heykelini merkeze alıp en falza 5-10 dakika yüreme mesafesindeki alkolsüz yerlerden sevdiklerime yer vereceğim.
kadıköy, bar ve meyhane cenneti ama onlar başka tanımların konusu olsun.
kısıtlamaların olduğu şu günlerde biz mekanları mekancılar da müşterilerini özlemiştir.
çok pahalıya kaçmadan, herkesin çok çok övdüğü yerlerden ziyade benim farklı aralıklarla müşterisi olduğum yerlerden bazıları işte şunlar:
hamburger için: (bkz: 2 bites) kaburga yağında patates, armutlu zencefilli gazoz ve nefis tütsü et. ikinci şubeyi açtılar galiba,
dalga sokak no 10'a. bu çoçuklar işlerine çok hakim. kibar ve müşteriye anlatıyorlar yaptıklarını.
ızgara köfte için: (bkz: ekspres inegöl köfte) muvakkıthane caddesinde. ermeni kilisesinden rıhtıma doğru inerken. garsonlar pek konuşmaz, hızlı çalışırlar. köftesi de kuzu şişi de her zaman beklediğin gibidir.
döner için: (bkz: korkmaz büfe) moda caddesi 120, (bkz: şimşek döner) kuşdili caddesi efes çarşısının karşısı,
(bkz: seven kebap) leyla sokakta, fiyat performans iyidir.
pide için: (bkz: pide sun) moda caddesinde, kaşarlı kuşbaşılı çok nefis ve doyurucu, turşuları da çok güzel.
pizza için: (bkz: fornello pizza) serasker caddesi kethüda camii yakınında
balık için: (bkz: balıkçı lokantası) teyyareci sami sokak no 20, rasimpaşa mah. (tekrar yazıyorum alkolsüz) ön tarafta 5-6 masa var, kokuya maruz kalmadan açık havada yemek için. çeşitleri boldur.
pastane için: inci pastanesi general asım gündüz cad. no 45 yaygın adıyla bahariye caddesinde aya triada kilisesinin karşısı. küçük bir dükkandır. oturmak için değil. alıp elde yemelik. çeşit bol ve taze. yaşlı patron aksidir.
şerbetli tatlı için: (bkz: bilgeoğlu baklava) nail bey sokak no 1 bahariye caddesinde kadıköy sinemasının karşı sokağı. glikoz şurubu kullanıyor mu bilmiyorum ama benim favorim kadayıf üstü sade dondurma.
çorba için: (bkz: kadim işkembe salonu) serasker cad. no 50 kibar çalışanlar, iyi müzik. evet çorbacıda.
lokanta için: şu iki yer gerçekten çok kalitelidir. gününe göre değişen yemekler veya her gün çıkan yemekleri vardır.
ilk olarak (bkz: serçini special lokantası) burada karışık tabak da yaptırabilirsiniz. 5-6 çeşit. hem göz hem mide doysun.
son olarak da (bkz: altın cağ restorant) rasimpaşa mah. siftah sokak no 11. boğadan hasanpaşa yönüne yürürken sol kaldırımı takip edin, atm leri geçince soldaki sokak. burda tüm yemekler çok leziz. mercimek çorbası bile süper. paça çorbası gerçek paça. bir gün döner, bir gün cağ kebabı çıkıyor. ikindi vaktinden sonra pek çeşit kalmıyor. su sürahide geliyor. kuru fasulyesi, pilavı, etli sarması, patlıcanlı et yemekleri vs hepsi güzeldir.
afiyet olsun.
devamını gör...
ölüm dışında olabilecek en kötü şey
felç, sakatlık
devamını gör...
şamanizm kökenli türk adetleri
- arak(rakı ) içmek
- tahtaya üç kere vurmak
- türbede mum yakmak
- mezar taşı
- kubbe
- nazar, nazar boncuğu
- 40 sayısının anlamı
- gidenin ardından su dökmek
- loğusa kadının başına kurdele bağlamak.
- tahtaya üç kere vurmak
- türbede mum yakmak
- mezar taşı
- kubbe
- nazar, nazar boncuğu
- 40 sayısının anlamı
- gidenin ardından su dökmek
- loğusa kadının başına kurdele bağlamak.
devamını gör...
blackfoot
kendilerine niitsitapi diyen, ama kanada'nın blackfoot, a.b.d'nin blackfeet diye kaydettiği, büyük ovaların kuzey bölgesinde yaşayan, algonkin dili konuşan bir kızılderili kabilesidir.
bu kabile ismini, mokasenlerini siyaha boyadıkları için almıştır. atları, ilk defa kendilerine saldıran shoshone kabilesinde görmüş ve ondan sonra at ve silah sahibi olmak için beyazlarla ticaret yapmaya başlamışlar. at ve silah gücü sayesinde düşmanlarına karşı koyabilmişler ama beyazlarla kurulan bu yakınlık onlara nüfuslarının çoğunu kaybettikleri salgın hastalık olarak dönmüş. 1855'te a.b.d hükümetiyle, 1877'de kanada hükümetiyle antlaşma yapıp rezervasyonda yaşamayı kabul ettiler.
a.b.d'deki piegan karaayakları, 23 ocak 1870 marias katliamında a.b.d ordusunun saldırısına uğradı ve 170'den fazla kadın, çocuk, yaşlı öldürüldü. yakılan köyden kaçabilen insanların bazılarıda soğuktan öldüler. oturan boğa 1877'de kanada'ya gittiğinde karaayak reisi karga ayak ile görüştü ve beraber beyazlara karşı savaşmayı teklif etti. karga ayak siouxlara yardım etsede savaşa girmeyi istemedi. zaten bu teklif duyulunca kanada hükümeti gelip karaayaklarla antlaşma imzaladı.
bugün karaayakların çoğu kanada'nın alberta eyaletinde ve bazılarıda a.b.d'nin montana eyaletinde yaşıyorlar.
bu kabile ismini, mokasenlerini siyaha boyadıkları için almıştır. atları, ilk defa kendilerine saldıran shoshone kabilesinde görmüş ve ondan sonra at ve silah sahibi olmak için beyazlarla ticaret yapmaya başlamışlar. at ve silah gücü sayesinde düşmanlarına karşı koyabilmişler ama beyazlarla kurulan bu yakınlık onlara nüfuslarının çoğunu kaybettikleri salgın hastalık olarak dönmüş. 1855'te a.b.d hükümetiyle, 1877'de kanada hükümetiyle antlaşma yapıp rezervasyonda yaşamayı kabul ettiler.
a.b.d'deki piegan karaayakları, 23 ocak 1870 marias katliamında a.b.d ordusunun saldırısına uğradı ve 170'den fazla kadın, çocuk, yaşlı öldürüldü. yakılan köyden kaçabilen insanların bazılarıda soğuktan öldüler. oturan boğa 1877'de kanada'ya gittiğinde karaayak reisi karga ayak ile görüştü ve beraber beyazlara karşı savaşmayı teklif etti. karga ayak siouxlara yardım etsede savaşa girmeyi istemedi. zaten bu teklif duyulunca kanada hükümeti gelip karaayaklarla antlaşma imzaladı.
bugün karaayakların çoğu kanada'nın alberta eyaletinde ve bazılarıda a.b.d'nin montana eyaletinde yaşıyorlar.
devamını gör...
albert camus
--- alıntı ---
kendimi mi öldürsem, yoksa bir fincan kahve mi içsem?
--- alıntı ---
alber camus'un "kendimi mi öldürsem, yoksa bir fincan kahve mi içsem?" dediği o dipsiz uçurum. aynı günün sonunda albert camus bir fincan kahve eşliğinde der ki: "bazen günün sonunda bir insanın başardığı en büyük şey intihar etmemiş olmasıdır."
kendimi mi öldürsem, yoksa bir fincan kahve mi içsem?
--- alıntı ---
alber camus'un "kendimi mi öldürsem, yoksa bir fincan kahve mi içsem?" dediği o dipsiz uçurum. aynı günün sonunda albert camus bir fincan kahve eşliğinde der ki: "bazen günün sonunda bir insanın başardığı en büyük şey intihar etmemiş olmasıdır."
devamını gör...
işeme sesi
yalıtımının dandik olduğu binamızda dinlemekten tiksindiğim ses.son damlasına kadar duyuyorum.televizyon,radyo kapalıyken bir daire sifona basınca foşşşş tüm bina inliyor sanki.inleme,ağlama,kahkaha sesleri de evin içinde. küfretmek istemiyorum ama yaptığınız yalıtıma tüküreyim!yarım milyona yakın dairelerin fiyatı ama gel gör mahremiyet sıfır!
devamını gör...
hiroşima
nazım hikmet'in hakkında şiir yazdığı, 2. dünya savaşında oldukça büyük bir yıkıma uğrayan japonya şehridir.
--- alıntı ---
kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.
hiroşima’da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.
saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.
benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.
çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.
--- alıntı ---
şiirin hikayesi
--- alıntı ---
kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.
hiroşima’da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.
saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.
benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.
çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.
--- alıntı ---
şiirin hikayesi
devamını gör...

