karmaya inanmak
şahsım adına yürekten bağlandığım durumdur. yapılan iyi ve kötü davranışların enerjisinin bir şekilde bireye geri döndüğünü düşünürüm hep. halk arasında atasözlerine de konu olmuştur.
(bkz: rüzgar eken fırtına biçer)
(bkz: rüzgar eken fırtına biçer)
devamını gör...
türkiye’de yapılabilecek en ucuz hobi
şöööyle bir camdan dışarıyı izlemek . zira kapının önüne çıkayım deseniz en az 50 liranız uçup gidiyor .
devamını gör...
sen benim neler yaşadığımı biliyor musun sorusu
ahmet kaya sormuyorsa pek bir anlamı olmayan soru cümlesi. *
"siz benim neler çektiğimi nereden bileceksiniz?"
"siz benim neler çektiğimi nereden bileceksiniz?"
devamını gör...
tecrübe
bir daha gelirsem eğer
eğer yeniden başlayabilseydim yaşama,
ikincisinde, daha çok hata yapardım.
kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
çok az şeyi ciddiyetle yapardım.
temizlik sorun bile olmazdı asla.
daha çok riske girerdim.
seyahat ederdim, daha fazla.
daha çok güneş doğuşu izler,
daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
görmediğim birçok yere giderdim.
dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
elbette mutlu anlarım oldu ama,
yeniden başlayabilseydim eğer,
yalnız mutlu anlarım olurdu.
farkında mısınız bilmem.
yaşam budur zaten:anlar, sadece anlar.
siz de anı yaşayın.
hiç bir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan gitmeyen insanlardandım ben.
yeniden başlayabilseydim eğer, hiç bir şey taşımazdım.
eğer yeniden başlayabilseydim, ilkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
bilinmeyen yollar keşfeder,
güneşin tadına varır,
çocuklarla oynardım,
bir şansım daha olsaydı, eğer.
ama işte 85 ‘indeyim
ve biliyorum…ölüyorum…
jorge luis borges
eğer yeniden başlayabilseydim yaşama,
ikincisinde, daha çok hata yapardım.
kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
çok az şeyi ciddiyetle yapardım.
temizlik sorun bile olmazdı asla.
daha çok riske girerdim.
seyahat ederdim, daha fazla.
daha çok güneş doğuşu izler,
daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
görmediğim birçok yere giderdim.
dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
elbette mutlu anlarım oldu ama,
yeniden başlayabilseydim eğer,
yalnız mutlu anlarım olurdu.
farkında mısınız bilmem.
yaşam budur zaten:anlar, sadece anlar.
siz de anı yaşayın.
hiç bir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan gitmeyen insanlardandım ben.
yeniden başlayabilseydim eğer, hiç bir şey taşımazdım.
eğer yeniden başlayabilseydim, ilkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
bilinmeyen yollar keşfeder,
güneşin tadına varır,
çocuklarla oynardım,
bir şansım daha olsaydı, eğer.
ama işte 85 ‘indeyim
ve biliyorum…ölüyorum…
jorge luis borges
devamını gör...
osmanlı döneminde sözlük olsaydı alınabilecek nickler
(bkz: içimizdeki bizanslılar)
devamını gör...
interstellar
christopher nolan'ın ne kadar efsanevi bir yönetmen olduğunu gözler önüne seren bir baş yapıt.
kurgu, hikaye akışı, oyuncular vs. her şey o kadar mükemmel ki. en güzel uyum müzikle hans zimmer - ınterstellar
baba-kız ilişkisini dramatize edenleri görüyorum ve şaşırıyorum. filmin içerisinde bilim kurgu/macera yanı sıra belki başka kategorizeler yapılabilir ama kesinlikle bu dram değil!
çünkü ortada bir baba-kız ilişkisi yok. cooper karakteri babalık hissiyatını veremeyecek kadar içindeki o büyük ben duygusundan ayrışamamış bir adam. her koşulda kibiri ve bencilliği baskın geliyor. o görevi kabul edip uzay ayak basması da zaten dünyayı ve insanlığı kurtarma bilincinden değil, içindeki o ilkel dürtüyü kontrol edemediğinden.
misal (bkz: inception) leonardo'nun canlandırdığı cobb karakteri tam bir baba simgesiydi, kurgunun temeli dahil her şeyi evlatlarına kavuşabilmek adına yapıyordu ve bu hissiyatı yansıtıyordu izleyiciye.
ama cooper maalesef adamım sen bu hikayenin cefakar babası değilsin.*
oğluna üvey evlat muamelesi yapan sensin, kızının sözünün hiç bir ehemniyeti yok gözünde, vurdumduymaz, memnuniyetsiz, kendi bildiğini okumaktan, kafanın dikine gitmekten başka birşey bilmeyen adamın tekisin.
"beni değil onu seçmisler" derken bile içten içe kızını kıskanıyorsun. neden ben değil o
bir anlığına da olsa bunu düşündüğüne eminim.
boyutun icinde yer alan kitaplığın arkasından kızının odasına bakarken, geçmişi tekrar yaşaman lanse ettiğin gibi bir pişmanlık yaratmadı. kızına gitmeme izin verme diyerek ağlarken bile zaaflarına yenik düşüyorsun.
ulen son sahnede kızın yaşlanmış, yoğun bakımda kablolara bağlı senden beter halde, etrafta yüzlerini bile görmediğin isimlerini bilmediğin torunların var. adam hala maval okuyor.
yuhh be duygusuz ...
hiç mi vicdan yok be sende bari son zamanlarında kızının yanında olsaydın.
murphy sen çok akıllı bir kızsın canım benim ama babanın kızı degilsin, iyi ki .
kurgu, hikaye akışı, oyuncular vs. her şey o kadar mükemmel ki. en güzel uyum müzikle hans zimmer - ınterstellar
baba-kız ilişkisini dramatize edenleri görüyorum ve şaşırıyorum. filmin içerisinde bilim kurgu/macera yanı sıra belki başka kategorizeler yapılabilir ama kesinlikle bu dram değil!
çünkü ortada bir baba-kız ilişkisi yok. cooper karakteri babalık hissiyatını veremeyecek kadar içindeki o büyük ben duygusundan ayrışamamış bir adam. her koşulda kibiri ve bencilliği baskın geliyor. o görevi kabul edip uzay ayak basması da zaten dünyayı ve insanlığı kurtarma bilincinden değil, içindeki o ilkel dürtüyü kontrol edemediğinden.
misal (bkz: inception) leonardo'nun canlandırdığı cobb karakteri tam bir baba simgesiydi, kurgunun temeli dahil her şeyi evlatlarına kavuşabilmek adına yapıyordu ve bu hissiyatı yansıtıyordu izleyiciye.
ama cooper maalesef adamım sen bu hikayenin cefakar babası değilsin.*
oğluna üvey evlat muamelesi yapan sensin, kızının sözünün hiç bir ehemniyeti yok gözünde, vurdumduymaz, memnuniyetsiz, kendi bildiğini okumaktan, kafanın dikine gitmekten başka birşey bilmeyen adamın tekisin.
"beni değil onu seçmisler" derken bile içten içe kızını kıskanıyorsun. neden ben değil o
bir anlığına da olsa bunu düşündüğüne eminim.
boyutun icinde yer alan kitaplığın arkasından kızının odasına bakarken, geçmişi tekrar yaşaman lanse ettiğin gibi bir pişmanlık yaratmadı. kızına gitmeme izin verme diyerek ağlarken bile zaaflarına yenik düşüyorsun.
ulen son sahnede kızın yaşlanmış, yoğun bakımda kablolara bağlı senden beter halde, etrafta yüzlerini bile görmediğin isimlerini bilmediğin torunların var. adam hala maval okuyor.
yuhh be duygusuz ...
hiç mi vicdan yok be sende bari son zamanlarında kızının yanında olsaydın.
murphy sen çok akıllı bir kızsın canım benim ama babanın kızı degilsin, iyi ki .
devamını gör...
ünlülerin gerçek isimleri
cüneyt arkın - fahrettin cüreklibatır
fikret hakan - bumin gaffar çıtanak.
resmen, afişte fazla yer kaplamasın ve harf sarfiyatı olmasın diye değiştirmişler koca isimleri.
fikret hakan - bumin gaffar çıtanak.
resmen, afişte fazla yer kaplamasın ve harf sarfiyatı olmasın diye değiştirmişler koca isimleri.
devamını gör...
wehrmacht
1935-1945 yılları arasında nazi almanyası'nın silahlı kuvvetleridir. heer*, kriegsmarine*, luftwaffe* olmak üzere 3 kısımdan oluşmaktadır.
1. dünya savaşı'nda siper savaşının kendilerinin daha fazla aleyhine olduğunu anlayan almanlar heinz guderian öncülüğünde* blitzkrieg* ile polonya ve fransa'yı çok kısa sürede işgal edebilmişlerdir. adolf hitler'in ingiltere saplantısı olmasa dunkirk'te sıkışmış yüz binlerce müttefik askerini esir alıp savaşı bitirebilecek kabiliyette bir ordudur ayriyeten o yıllarda wehrmacht. amerikan yardımları, nicelik azlığı ve coğrafya dezavantajlarına rağmen kızıl ordu'yu bir süreliğine tokatlamışlığı da vardır.
1. dünya savaşı'nda siper savaşının kendilerinin daha fazla aleyhine olduğunu anlayan almanlar heinz guderian öncülüğünde* blitzkrieg* ile polonya ve fransa'yı çok kısa sürede işgal edebilmişlerdir. adolf hitler'in ingiltere saplantısı olmasa dunkirk'te sıkışmış yüz binlerce müttefik askerini esir alıp savaşı bitirebilecek kabiliyette bir ordudur ayriyeten o yıllarda wehrmacht. amerikan yardımları, nicelik azlığı ve coğrafya dezavantajlarına rağmen kızıl ordu'yu bir süreliğine tokatlamışlığı da vardır.
devamını gör...
birinden vazgeçme eşiği
sınırını bir türlü belirleyemediğim nokta.
hayatıma az insan alıp sonra da onlara yüklediğim anlamlardan vazgeçemiyorum ben. elbetteki burada sistematik bir kırma ya da kötü davranma durumundan bahsetmiyorum ama hata yapıp pişman olanı ya da düzeltmek için çaba göstereni affetmek için hep bir nedenim oluyor. kolay kazanılmayan, kolay harcanmıyor sanırım.
hayatıma az insan alıp sonra da onlara yüklediğim anlamlardan vazgeçemiyorum ben. elbetteki burada sistematik bir kırma ya da kötü davranma durumundan bahsetmiyorum ama hata yapıp pişman olanı ya da düzeltmek için çaba göstereni affetmek için hep bir nedenim oluyor. kolay kazanılmayan, kolay harcanmıyor sanırım.
devamını gör...
y kuşağı sözlükten uçurulsun kampanyası
bunlar hep x kuşağının oyunları. y kuşağı ile z kuşağını birbirine düşürüyorlar bak. gelmeyin oyuna! büyük resmi görün..
devamını gör...
hacivat karagöz neden öldürüldü
şeref dedim de canım nasıl turşi çekti.repliğini aklıma getirmiş olan başlık.dur lan açıp izleyeceğim bir daha sjsjsj.
devamını gör...
en iyi arkadaş
karşılıklı oturup çay içerken eski anılardan konuşulup hiç çekinmeden en saçma hallerrini bile onun yanında sergilediğin kişidir.(prof)dedikodu dahil.
devamını gör...
erken uyandığına sevinen insan
benimdir. gün daha bereketli oluyor, stres yapmadan bütün işlerimi hallediveriyorum erken kalkınca.
devamını gör...
boşver arkadaş
ilhan irem'in 1974 yılında çıkan parçasıdır. aynı isimle aynı yıl çekilen tarık akan'ın oynadığı zeki ökten'in yönetmenliğini üstlendiği bir film vardır.
ağlama arkadaş, ağlama aşk için
şu kısacık hayatta bu yaşlar niçin?
ağlama arkadaş, ağlama aşk için
şu kısacık hayatta bu yaşlar niçin?
devamını gör...
vincent malloy
bir tim burton kısa filmidir.

her insanın çocukluğunda bir merakı, bir hobisi ve hayalini kurduğu bir meslek vardır. bu üçlü çocuğun hayal gücüne ya da hayal gücü eksikliğine göre şekillenir.
bazı çocuklar dışarından eve bir türlü gelmek bilmeyip sokakta toprağa, çamura bulanmaya ve arkadaşları ile zaman geçirmeye meraklı iken bazı çocuklar evde kalıp bilgisayar ekranı karşısında zaman öldürmeye, arkadaşlıklarını sıfır temasla geçirmeye meraklıdır. vincent ise edgar allen poe hayranı olup gotik meraklara heves etmiş bir çocuktur.
bazı çocukların en büyük hobisi oyuncaklar biriktirip onlarla oynamakken bazılarının ise bilgisayar oyunu aleminde isim yapmaktır, bazı çocuklar müzik aletleri ile iç dünyalarına bir melodi katarken bazıları da sporla kendilerini zenginleştirir. vincent ise gotik dünyasına sis ve duman katan deneylerle dolu bir hobi dünyasına sahiptir.
herkes ileride ne olacağına dair bir hayal kurar. çocuklar çoğunlukla doktor, öğretmen, polis, asker, astronot, itfaiyeci, mühendis gibi bir cevap verirken ne olacağı sorulduğunda vincent, adaşı vincent price olmak ister.
tuhaf bir çocuktur vincent. zihnindeki karanlık karmaşa karman çorman etmiştir ruhunu da. ama sevimlidir de aynı zamanda. belki poe ile bu kadar küçük yaşta tanışmasa kuzgun’un laneti onu bu kadar zorlamazdı.
harika bir kısa filmin kahramanıdır vincent. filmi izledikten sonra cast’ın akmasını beklerseniz çok güzel bir sürpriz ile karşılaşacaksınız.
vincent

her insanın çocukluğunda bir merakı, bir hobisi ve hayalini kurduğu bir meslek vardır. bu üçlü çocuğun hayal gücüne ya da hayal gücü eksikliğine göre şekillenir.
bazı çocuklar dışarından eve bir türlü gelmek bilmeyip sokakta toprağa, çamura bulanmaya ve arkadaşları ile zaman geçirmeye meraklı iken bazı çocuklar evde kalıp bilgisayar ekranı karşısında zaman öldürmeye, arkadaşlıklarını sıfır temasla geçirmeye meraklıdır. vincent ise edgar allen poe hayranı olup gotik meraklara heves etmiş bir çocuktur.
bazı çocukların en büyük hobisi oyuncaklar biriktirip onlarla oynamakken bazılarının ise bilgisayar oyunu aleminde isim yapmaktır, bazı çocuklar müzik aletleri ile iç dünyalarına bir melodi katarken bazıları da sporla kendilerini zenginleştirir. vincent ise gotik dünyasına sis ve duman katan deneylerle dolu bir hobi dünyasına sahiptir.
herkes ileride ne olacağına dair bir hayal kurar. çocuklar çoğunlukla doktor, öğretmen, polis, asker, astronot, itfaiyeci, mühendis gibi bir cevap verirken ne olacağı sorulduğunda vincent, adaşı vincent price olmak ister.
tuhaf bir çocuktur vincent. zihnindeki karanlık karmaşa karman çorman etmiştir ruhunu da. ama sevimlidir de aynı zamanda. belki poe ile bu kadar küçük yaşta tanışmasa kuzgun’un laneti onu bu kadar zorlamazdı.
harika bir kısa filmin kahramanıdır vincent. filmi izledikten sonra cast’ın akmasını beklerseniz çok güzel bir sürpriz ile karşılaşacaksınız.
vincent
devamını gör...
camdaki kız
camdaki kız –gülseren budayıcıoğlu
kitaplarını severek okuduğum insanlardan biridir gülseren hanım. her kitabından sonra aklıma takılı kalan sözcükler olur. döner durur kafamın içinde. camdaki kız için aklıma yerleşen sözcükler ise aşk, kader, sevgi, evlilik ve açlık oldu.
insanların temel ihtiyaçları vardır. ilkel dürtülere hareket etmemize sebep olan ve karşılanması elzem ihtiyaçlar. insanlık olarak barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçları halletmek için yollar bulmuşuz ama sevgiyi hep ihmal etmişiz. zamanla bilinçaltının görevi üstlendiği bir açlık halini almış sevgi ihtiyacımız. sevgi sözcüğünü duyunca aklımızda iki kişilik tek düze bir ilişki bağı gelir olmuş yıllar içinde. oysa sevgi ana rahminde başlıyor ve biz toprağa girene kadar yakamızı bırakmıyor. bu döngü içinde mutlaka sevginin bir kolunu ıskalamış bulunuyoruz. ömür yettiği kadar o boşluğu doldurmak için çabalıyor ve bazen herkes için çok yanlış görünen kararlar veriyoruz.
evleniyoruz, biriyle yeni hayatlar dünyaya getirmek üzere birleşiyoruz ama kimse aslında ne istediğinin ya da neden evlenmek istediğinin farkında değil. çoğu zaman toplum öyle buyurdu diye en uygun kişiyi buluyoruz evleniyoruz ve toplum hanemize bir yıldız daha ekliyor. başardın diyor bize insanlar. peki, neyi başardım ben? aşk için evleniyoruz, uyumsuz olduğumuzu aşk bitince anlıyor ve kuyunun dibinde ışık arıyoruz. mantık evliliği yapıyoruz, mantık bitince tutunacak dal arıyoruz. boşanmayı hayal etmeye başladığın an gelip siliyorlar hanene eklenmiş olan yıldızı. kaybettin diyor toplum sana. yürütmesi imkânsız ve acılarla dolu olacak evliliği bitirmek istedin diye suçlanıyorsun. peki, neyi kaybettim ben? sanırım asla çözmem mümkün olmayacak bu konuyu. dolusu da boşu da yabancı geliyor bana.
kader yolunu çiziyor bizler onu takip ediyoruz. hayata gözümüzü açtığımız ilk an bunu öğrettiler bize. madem kader var neden hatalar hep bizim boynumuzda? yoksa gülseren hanım haklı mı? kader motifimizi kendimiz çiziyor ve içine hapsolmuş hayatlar mı yaşıyoruz?
sevgi için tüm dünyayı elinin tersi ile iten nalân ve asla aşka doymayan hayri bizlere eşlik ediyor. iyi okumalar.
kitaplarını severek okuduğum insanlardan biridir gülseren hanım. her kitabından sonra aklıma takılı kalan sözcükler olur. döner durur kafamın içinde. camdaki kız için aklıma yerleşen sözcükler ise aşk, kader, sevgi, evlilik ve açlık oldu.
insanların temel ihtiyaçları vardır. ilkel dürtülere hareket etmemize sebep olan ve karşılanması elzem ihtiyaçlar. insanlık olarak barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçları halletmek için yollar bulmuşuz ama sevgiyi hep ihmal etmişiz. zamanla bilinçaltının görevi üstlendiği bir açlık halini almış sevgi ihtiyacımız. sevgi sözcüğünü duyunca aklımızda iki kişilik tek düze bir ilişki bağı gelir olmuş yıllar içinde. oysa sevgi ana rahminde başlıyor ve biz toprağa girene kadar yakamızı bırakmıyor. bu döngü içinde mutlaka sevginin bir kolunu ıskalamış bulunuyoruz. ömür yettiği kadar o boşluğu doldurmak için çabalıyor ve bazen herkes için çok yanlış görünen kararlar veriyoruz.
evleniyoruz, biriyle yeni hayatlar dünyaya getirmek üzere birleşiyoruz ama kimse aslında ne istediğinin ya da neden evlenmek istediğinin farkında değil. çoğu zaman toplum öyle buyurdu diye en uygun kişiyi buluyoruz evleniyoruz ve toplum hanemize bir yıldız daha ekliyor. başardın diyor bize insanlar. peki, neyi başardım ben? aşk için evleniyoruz, uyumsuz olduğumuzu aşk bitince anlıyor ve kuyunun dibinde ışık arıyoruz. mantık evliliği yapıyoruz, mantık bitince tutunacak dal arıyoruz. boşanmayı hayal etmeye başladığın an gelip siliyorlar hanene eklenmiş olan yıldızı. kaybettin diyor toplum sana. yürütmesi imkânsız ve acılarla dolu olacak evliliği bitirmek istedin diye suçlanıyorsun. peki, neyi kaybettim ben? sanırım asla çözmem mümkün olmayacak bu konuyu. dolusu da boşu da yabancı geliyor bana.
kader yolunu çiziyor bizler onu takip ediyoruz. hayata gözümüzü açtığımız ilk an bunu öğrettiler bize. madem kader var neden hatalar hep bizim boynumuzda? yoksa gülseren hanım haklı mı? kader motifimizi kendimiz çiziyor ve içine hapsolmuş hayatlar mı yaşıyoruz?
sevgi için tüm dünyayı elinin tersi ile iten nalân ve asla aşka doymayan hayri bizlere eşlik ediyor. iyi okumalar.
devamını gör...
sözlük yazarlarının ruh halini anlatan görseller
devamını gör...
yabancıdan gelen gülümseme
çok küçük bir şeydir ama her daim modunuzu yükseltir, bir şekilde iyi hissetmenizi sağlar. gününüz neşeyle geçer.
devamını gör...
oğullar ve rencide ruhlar
derdi güldürmek değilken bile zihninizde size kahkahalar attırabilen bir kitaptır.içinde bir cinayet unsuru barındırıyor diye polisiye kategorisinde değerlendirmeyi de fazlasıyla sığ bulduğumu belirtmeliyim...
alper canıgüz bana göre türk edebiyatında özellikle karakter oluşturma konusunda yadsınamayacak derecede başarılı bir kalemdir. yaratmış olduğu 5 yaşında bile bir çok yetişkine önünde ceketini iliklettirebilecek derecede saygınlık hissi uyandıran alper kamu karakteri; okurken benim oğlum, benim yeğenim, benim kardeşim gibi hissettirdi kendisini bana.
shostakovich dinleyen, rakı yudumlayan, oğuz atay, dostoyevski, nietzsche okuyan, beş yaşındayken zamanın acımasız olduğunu çoktan keşfetmiş olan ve hızla yaşlandığını kabul eden, tanrıyla kavgalı, annesine sinirli, babasına hayran, devrik cümle kurmaktan korkan, sorumluluklarının bilincinde ve bunların ağırlığı ile barışmış, 20'li yaşlarında olan komşu kızına abayı yakmış beş yaşında çok akıllı bir veledin gözünden seyredin bi'de bu alemi.
büyüyünce cehennemde çiçeklendirme yapmayı düşünen bu veledi okuyan herkesin seveceğini düşünüyorum.
bilmiyorum, belki gereğinden fazla romantiğimdir. bu yüzdendir ki hemen hemen her sayfasında bir kaç kere tebessüm ettiğim , yer yer kahkaha attığım bu kitabın sonundaki mektupla göğsüm ağrıdı, gırtlağıma 8 numaralı bir bilardo topu sıkıştı belki; ondan yutkunamadım.
kıymet verdiğim kitaplardandır.
herkese de tavsiyemdir.
dipnot: mahlasım da; bir zamanlar onur ünlü, murat menteş, emrah serbes, alper canıgüz, murat uyurkulak gibi istisnasız bütün kitaplarını severek okuduğum yazarların, kendilerinin isimlendirdiği edebiyat grubunun adından 'afili filintalar' dan geliyor...
alper canıgüz bana göre türk edebiyatında özellikle karakter oluşturma konusunda yadsınamayacak derecede başarılı bir kalemdir. yaratmış olduğu 5 yaşında bile bir çok yetişkine önünde ceketini iliklettirebilecek derecede saygınlık hissi uyandıran alper kamu karakteri; okurken benim oğlum, benim yeğenim, benim kardeşim gibi hissettirdi kendisini bana.
shostakovich dinleyen, rakı yudumlayan, oğuz atay, dostoyevski, nietzsche okuyan, beş yaşındayken zamanın acımasız olduğunu çoktan keşfetmiş olan ve hızla yaşlandığını kabul eden, tanrıyla kavgalı, annesine sinirli, babasına hayran, devrik cümle kurmaktan korkan, sorumluluklarının bilincinde ve bunların ağırlığı ile barışmış, 20'li yaşlarında olan komşu kızına abayı yakmış beş yaşında çok akıllı bir veledin gözünden seyredin bi'de bu alemi.
büyüyünce cehennemde çiçeklendirme yapmayı düşünen bu veledi okuyan herkesin seveceğini düşünüyorum.
bilmiyorum, belki gereğinden fazla romantiğimdir. bu yüzdendir ki hemen hemen her sayfasında bir kaç kere tebessüm ettiğim , yer yer kahkaha attığım bu kitabın sonundaki mektupla göğsüm ağrıdı, gırtlağıma 8 numaralı bir bilardo topu sıkıştı belki; ondan yutkunamadım.
kıymet verdiğim kitaplardandır.
herkese de tavsiyemdir.
dipnot: mahlasım da; bir zamanlar onur ünlü, murat menteş, emrah serbes, alper canıgüz, murat uyurkulak gibi istisnasız bütün kitaplarını severek okuduğum yazarların, kendilerinin isimlendirdiği edebiyat grubunun adından 'afili filintalar' dan geliyor...
devamını gör...
30 yaşına gelip dalin kullanan tip
ben değil içimdeki çocuk dalin kullanmak istiyor, ne yapabilirim ki ?
devamını gör...
