katıldığım durum. negatif bakışın/enerjinin nesneleri ve insanları etkilediğine içten içe inanıyorum .
bu konudaki teorim ise şu ;
zenginin etrafındakiler zaten zengin yada gelir uçurumu fazla değil bu yüzden zenginin kendi çevresindekiler zengini fazla kıskanıp hasetlenmiyor.

örneğin zengin 100 birim paralık bir şey alıyor zenginin etrafındakilerin ekonomik durumu 80 -70 birimlik aynı şeyden almaya yetiyor bu yüzden kışkançlık ve nagatif enerjide düşük kalıyor. ancak fakir ordan burdan kısıp , borçla, krediyle 100 birim paralık bir şey aldığında etrafındaki insanların onun muadiline bile ulaşacak paraları yok ,belki hayatları boyuncada olmayacak bu yüzden kıskançlık ve negatif enerji daha fazla oluyor ve nazar değiyor.
devamını gör...

iskoç rock grubu travis'e ait 2016 tarihli 'everything at once' albümünde yer alan nispeten depresif bir şarkıdır. francis healy ve josephine oniyama burada harika bir performans sergilemiştir.
aynı zamanda 2006 yapımı amerikan müzikal filminin de adıdır.
devamını gör...

normal olayların aksine hayatın akışında sık yaşanmayacak olan olaylar bütünüdür.
türkiye'nin istanbul şehrinde balığa çarpan araba ilk okumada yanlış okuduğunuzu düşünebilirsiniz. hayır yanlış okumadınız bizzat gözlerinizle görmek için buradan
devamını gör...

eğer bir sokak kedisinin yanından geçiyorsanız, bi patisini kaldırıp, kaçmakla kaçmamak arasında kaldığı kararsızlık hali.
bi kaçmayı planladığı yöne, bi size, sonra bir daha kaçmaya planladığı yöne, sonra yine size bakarlar.
yerim lan burnunu totoş.
devamını gör...

1 haziran 1780, burg - 16 kasım 1831. kendisi savaşı "çok geniş bir düellodan başka bir şey değildir" olarak tanımlar ve magnum opus'u olan "savaş üzerine" eseri okuması ve anlaması bir hayli ilgi isteyen bir iş olsada, günümüzde neredeyse her ordunun akademik açıdan temelini oluşturur. büyük moltke (bkz: büyük moltke helmuth von), erich ludendorrf, gibi kişileri etkilemiş ve alman ordularını buna göre reform ettirmiştir. kendiside napolyon savaşlarında yer almış bir subay olarak, prusya ordusunun 1806 jena-auerstedt muharebesinde aşşağılayıcı bir yenilgiye uğramasını görmüş ve ayrıca bu muharebede fransızlara esir düşmüştür. prusya'ya geri döndükten sonra kendisini diğer reformcu generaller (yakın arkadaşı ve öğretmeni olan scharnhorst göz önünde bulundurlması gereken bir kişidir) ile prusya ordusunu reform etmeye adamıştır. 1812'de prusya napolyon'un rusya işgaline fransız tarafında katılmak zorunda kalınca, clausewitz vatanseverliğinden dolayı prusya ordusundan istifa etmiştir ve rus ordusuna napolyona karşı savaşmak için katılmış ve borodino muharebesinde yer almıştı hatta savaş ve barışta bile söz edilir. napolyon rusyadan geri çekilirken grand armée'ye dahil olan prusya krallığının gönderdiği prusyalı kolordusu, tauroggen antlaşması ile savaştan çekilmesinde clausewitz'in rolü büyüktür. napolyon rusya'dan geri çekilince rus-prusyalı lejyonu prusya ordusuna 1815'de entegre olunca prusya ordusuna albay olarak yeniden girmiştir. 1815 seferinde thielmann'ın kurmayı olmuş ve wavre muharebesinde bulunmuştur. 1818'de generalliğe terfi etmiştir. hayatının geri kalanın'da savaş üzerine eserini tamamlamıştır ama bu eserin ölümünden sonra karısı marie von clausewitz tarafından düzenlenip yayımlanmasını istemiştir. çağdaşlarından antoine henri jomini fransız ordusunun clausewitz'i olarak görülebilir ve bu iki kişi kitaplarında birbirlerinin teorilerine değinir ve eleştirirler. jomini'nin baş yapıtı olan savaş sanatı, clausewitz'in savaş üzerine eseriyle karşılaştırıldığında, jomini, genellikle orduya taktik ve kendisinin ortaya attığı grand taktik düzeyinde tavsiyeler verirken clausewitz'in eseri, savaşı felsefi açıdan inceler ve savaşa her türlü savaş biçimine uyarlanabilecek bir sistem vermeye çalışır.
devamını gör...

cok konusandan degil cok susandan korkcaksin. cok konusan aptaldir,bildigi bilmedigi her konuda yorum yapar,akilli insan ise hep susar ve dinler. dinler ölcer tartar ondan sonra konusur
devamını gör...

galatasaray için zor bir maç olacaktır. kupa maçında ki hataların tekrarı ciddi anlamda yıkım yaratabilir.

fatih hoca önlemini almıştır diye düşünüyor ve psikolojimi rahatlatıyorum.

skor tahminim; 0-1.
devamını gör...

çocukluğunda köyün çocuklara sunduğu tüm coşkuyu kaçırmış kişilerdir. köyde yaşamadım, fakat çocukken tatillerde biriktirdiğim anılarım var, hayatımın en güzel anları olarak saklıyorum onları hafızamda.
kuzularla koşturduğum, buzağıların, sıpaların en minik en güzel halleriyle kalbimi coşturan zamanlardı. kendime en yakın bulduğum kuzuyu diğer yaz göremeyince çok ağlamıştım. o artık bir koyun olmuştu ve bu benim için kuzumu kaybettiğim anlamına geliyordu. ilk hayalkırıklığımdı sanırım. * kazlarla ve arılarla aram hiç bir zaman iyi olmadı.
pınarın başında oynardık en güzel oyunlarımızı köyün çocuklarıyla.
elma, erik ağaçları yuvamdı. evin bahçesindeki duvara tırmanır korukların tadını çıkarırdım. hiç ağaçtan düşmedim fakat damdan düştüm bir kere. "bana damdan düşeni getirin" *
sıkılırsam ya da birine kızmışsam alıp başımı tepelere koşardım, rüzgarlarla yarışırdım. en özgür hissettiğim anlardı. bir daha hiç öyle hissedemedim. bu yüzden çok değerli bu anılar benim için.
köyde yaşamadım dedim ama en güzelini yaşamışım aslında. *
devamını gör...

(bkz: high definition media interface) 'in kısaltmasıdır, yani yüksek çözünürlüklü medya arayüzü. birkaç farklı sürümü vardır ve hepsinin desteklediği veri akış hızı ve dolayısıyla desteklediği çözünürlük/yenilenme oranı farklıdır.

edit: alttaki yazara teşekkürlerimi iletirim.
devamını gör...

bu olaylar herkesin gözü önünde yaşanıyor ve yazık sesimiz çıkmıyor. soydaş dediğimiz insanlar zulüm görüyor, protesto için çin büyükekçiliği önüne gidiyor, biz bu zulüme sessiz kaldığımız yetmez gibi sesini çıkarmaya çalışanlara polis marifetiyle müdahele ediyoruz.

hani haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandı, hani mazlumun yanındaydık, hani ensardık, hani o kardeşlerimizi o zorlukların içerisinde bırakamazdık? yoksa bunları yapmamız için o mazlumun arap kökenli mi olması gerekiyor? türk ise bizim tavrımız mı değişiyor?

bana bile ırk muhabbeti yaptırdınız ya helal olsun size...
devamını gör...


evet, güzelsiniz. ama boşsunuz. sizin için kimse yaşamını feda etmez. yoldan geçen herhangi biri, benim gülümün de size benzediğini söyleyebilir. ama benim gülüm sizin her birinizden çok daha önemlidir çünkü ben onu suladım ve onu camdan bir korunakla korudum. önüne bir perde gererek rüzgârın onu üşütmesini engelledim. tırtılları onun için öldürdüm ( ama birkaç tanesini kelebek olmaları için bıraktım). onun şikâyetlerini, övünmelerini dinledim ve bazen de suskunluklarına katlandım çünkü o benim gülüm.


demiştir küçük prens. bizler de zaman zaman hayatımıza dokunan renkli şeylere anlamlar yüklemeye başlarız. sarıp sarmalar aklımızın içinde camdan bir korunağa bırakırız. zaman geçtikçe nasıl olduğunu anlamadan onlar için perdeler gerer özenle bakarız. önemli olan renkli olmaları değildir, güzel olmaları da. önemli olan ona harcadığımız zaman ve zamanlara kattığımız değerli anlamlardır. işte bunlar bizim gülümüz yapar.


kelebeklerle tanışmak istiyorsam, bir iki tırtıla katlanmayı öğrenmek zorundayım.


şimdiye kadar hep küçük prensin güle bakışından bahsettik. onun kalbinden ve hislerinden, peki ya gül? gül içinde o kadar önemli mi küçük prens bu bir muamma şimdilik. onu yaşama isteğiyle dolduran güle duyduğu sevgi ve ilgi, karşılıksız. onun için bu sorun olmamalı, pek çok zorluk gibi…


“günaydın,” dedi küçük prens. açmış güllerle dolu bir bahçenin önündeydi. “günaydın,” dedi güller. küçük prens onlara baktı uzun uzun; kendi çiçeğine benziyorlardı. “kimsiniz?” diye sordu şaşkınlıkla. “biz gülleriz,” dedi güller. birden küçük prensin içi üzüntüyle doldu. çiçeği ona evrende başka bir eşi benzeri bulunmadığını söylemişti. oysa işte burada, tek bir bahçede beş bin tane birden vardı!


şaşırmıştır, küçük prens. şimdiye kadar ki bu masum, nazik, çıkarsız sevgisi gördükleri karşısında anlamsızlaşmıştır. bu durumda onca gül kendisininkine benzerken ne yapacaktır prensimiz? anlamsız mıdır artık sevgisi ya da gülü. şimdi diğer güllere bakıyordur. kafası benim yorumumca gidip gelir, özel hislerinin yüzeyselliği karşısında içi hüzünle dolar. çünkü tek bir gülü sever küçük prens ona özen gösterir ve onun fanusu vardır yalnızca.


3. “ölene kadar sorumlusun gönül bağı kurduğun her şeyden” dedi tilki…


bu alıntımız gülden çok tilkiyle bağıntılı olsa da işin özü aynı gibi duruyor. tilki prensimize bağlanmadan önce sorumluluğunu almayı şart koşar ve ilgisini gelip geçici istemez. kendini adayabilmesi için adanmışlık ve bağlılık ister. bu noktadan sonra önceki alıntımıza bağlayabiliriz ki prensimiz gülüne kendini adamıştır. niceliğinin önemi yoktur güllerin, kalpteki niteliktir onu ayıran.


hâlbuki aradıkları tek bir gülde ya da bir yudum suda olabilir.


bunca bilgelikten ve öğrenmişlikten sonra tek isteği gülüne dönmektir. mutluluğu minnacık bir bedende saklıdır. başvurduğu yol ne kadar amacını sağlayacaktır kendisi de bilmez ancak o gülüne dönmek uğruna ulaşamayacağını bilse de nefesinden vazgeçer.

sevgi de böylesi bir basitliğe sahiptir.
devamını gör...

iki sperm tarafından ayrı ayrı döllenme sonucu oluşan farklı zigotların varlığı nedeniyle, vücutta farklı genotiplerin ve buna bağlı olarak da farklı fenotiplerin eşzamanlı olarak ortaya çıkması, yani farklı fizilsel özelliklerin, tek bir canlıda görülmesi durumu. canlı, vücudunda tek bir tane olmak yerine farklı dna setleri taşır ve hepsinin özelliklerini gösterir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

ismin kökeni, yunancadaki kimera adlı, vücudunun bir kısmı aslan, bir kısmı yılan, bir kısmı keçi ve kuyruğu yılan şeklinde temsil edilen mitolojik yaratıktır.

bir bakıma, insanın ya da herhangi bir canlının, kendi vücudunda hapsolmuş, eğer doğsaydı farklı fiziksel özellikler gösterecek olan bir kardeşin ya da ikizin varlığıdır kimerizm.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

şehir hayatının, apartmanda yaşama kültürünün gereklerinden biridir. bir çok kişi aynı çatı altında ortak yaşar. apartmana ait çatı, asansör, temizlik hizmeti, tesisat vb. ortak kullanılır. apartmanda yaşıyorsanız baştan bunu kabul etmişsiniz demektir. anlaşılmamasını çok saçma buluyorum.
en üst katta oturuyorsam ve apartman sakinleri çatı için para vermiyorsa, kendi üstümü yaptırır asma kilidi takarım, kimseye çatıda adım attırmam. giriş katlar asansöre katılmıyorsa ben de ana giderlere ilgili masraflara katılmam hatta sorun çıkması için uğraşırım. bana ne benim evimi mi lağım basacak. demem o ki bencilliğin sonu yok.
apartmanda yaşama kültürü paylaşma temeline dayanır. her davranışınızda komşunuz da hesap etmek zorundasınız.
bazı insansılar bunu anlamayıp hala apartman dairesine ahır muamelesi yapıyor.
6 katlı bir apartmanda 3. katta oturup sportif olduklarından dolayı asansörü kullanmadıklarını iddia eden aile bozulan asansörün tamirine katılmadı. asansör yapıldı ancak 3. katta durmayacak şekilde ayarlandı. yüzsüz, terbiyesiz insanlar 4. kata çıkıp bir kat inmeye başladılar. yani demem o ki apartman hayatının en kötü yanı komşularınızın insansı olmasıdır. temel mantık ve empatiden yoksun olmasıdır.
devamını gör...

yanlış yerden izlenilen program. powerpointte görüntü kalitesi daha iyi.
devamını gör...

40 yapar
devamını gör...

faşist olmadığını defaatle dile getiren ve hala kendisine faşist diyenleri başlığı altında gördüğümüz kimsedir.
ırkçılık kelimesinden faşizm manası çıkaranlara göre ise türk katili stalin'e 'beni siz yarattınız' diyen nazım hikmet ise sevgi kelebeğidir! ırkçılık kendi ırkını sevmek ve onun mutluluğu için yaşamaktır. 'siyasi ictimai mezhebim türkçülüktür' diyen insana faşist demek ise tam olarak türk düşmanı olan cahil kimselerin işidir.
konu fazla dağılmadan tanım kısmına gelirsek;
türk milletinin yetiştirdiği değerli bir tarihçi, şair, yazar, ideolog, fikir ve dava adamıdır. hayatında hiç eğilmemiştir. çünkü kendisinin de dediği gibi:

"şerefliler taviz vermez, şerefin tavizi yoktur."
devamını gör...

belki göğüs kıllarını gizlemek istiyordur.
devamını gör...

caroline kepnes'in 2014 yılında yayımlanan romanından uyarlanmış olan dizide, new york'ta yaşayan joe goldberg isimli son derece zeki bir kitapçının, kitap dükkanına gelen guinevere beck'e aşık olması ve onda bir takıntı haline gelişi anlatılmaktadır. joe, ilk gördüğü anda beck’e aşık olur ve joe, sevdiği kız olan beck’in kalbini ve de aşkını kazanmak amacı ile her şeyi yapmaya çalışır.

beck’in kalbini ve de aşkını kazanmak amacı ile teknolojiyi kullanmak isteyen ve kullanmaya başlayan ve beck’i her yerden takip etmeye başlayan joe’nun takıntılı davranışları beck’in en iyi arkadaşı olan peach’ı şüphelendirmektedir fakat ona engel olamaz. joe, çabalarının sonunda beck’in erkek arkadaşı olmayı başarmaktadır. ancak joe takıntılı haline artarak devam edecektir.
devamını gör...

bir süre sonra iyice büzüşüp çoğunlukla çöpe atılan limondur aynı zamanda.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim