gerontokrasi
topluluk içerisinde yer alan en yaşlı bireyin otorite sahibi olduğu, kimi kaynaklarda yaşlılar yönetimi olarak da geçen hiyerarşik otorite biçimi.
antropolojik kökenli bu kavram, topluluk içerisinde en yaşlı olanın ya da olanların topluluk üzerindeki hiyerarşisini ifade etmek için kullanılmaktadır. özellikle kan bağına bağlı olarak soy ve klan ilişki biçimlerinde belirgin olan gerontokrasi günümüz toplumlarında da varlığını sürdürmektedir.
yazılı bilginin olmadığı ve sözel bilginin varolduğu ilkel topluluklarda yaşça büyük olanlar; yaşadıkları tecrübe ve bilgi birikimi bakımından yol gösterici ve sorun çözücü olarak topluluk içerisinde yönlendirici ve karar verici doğal bir otorite ve bilgi sahibidir. en basit örneğiyle bir hayvanın nasıl avlanacağına, hangi bitkilerin yenebileceğine, hangi hastalıkların nasıl tedavi edileceğine dair doğru bilgi, topluluk içerisinde en tecrübeli olan bireye aittir ve dolayısıyla yaşamsal bilgilerin onda ya da onlarda toplanması kendilerini doğal bir otorite durumuna getirmektedir. tıpkı karşılaştığımız bir sorunu babamıza ya da annemize sormamız gibi. işin garip tarafı bu doğal otoritenin günümüzde hala geçerliliğini koruması ve kısmen bazı uygulama ve kavramlarda kendini göstermesidir.
örneğin köy yönetim teşkilatında ihtiyar heyeti, osmanlı son dönemlerinde kullanılan ekber ve erşed sistemi ve türkiye'de meclis seçimleri sonrası meclis başkanı seçilene kadar en yaşlı meclis üyesinin meclise başkanlık etmesi gibi uygulamalar gerontokrasinin birer yansımasıdır.
antropolojik kökenli bu kavram, topluluk içerisinde en yaşlı olanın ya da olanların topluluk üzerindeki hiyerarşisini ifade etmek için kullanılmaktadır. özellikle kan bağına bağlı olarak soy ve klan ilişki biçimlerinde belirgin olan gerontokrasi günümüz toplumlarında da varlığını sürdürmektedir.
yazılı bilginin olmadığı ve sözel bilginin varolduğu ilkel topluluklarda yaşça büyük olanlar; yaşadıkları tecrübe ve bilgi birikimi bakımından yol gösterici ve sorun çözücü olarak topluluk içerisinde yönlendirici ve karar verici doğal bir otorite ve bilgi sahibidir. en basit örneğiyle bir hayvanın nasıl avlanacağına, hangi bitkilerin yenebileceğine, hangi hastalıkların nasıl tedavi edileceğine dair doğru bilgi, topluluk içerisinde en tecrübeli olan bireye aittir ve dolayısıyla yaşamsal bilgilerin onda ya da onlarda toplanması kendilerini doğal bir otorite durumuna getirmektedir. tıpkı karşılaştığımız bir sorunu babamıza ya da annemize sormamız gibi. işin garip tarafı bu doğal otoritenin günümüzde hala geçerliliğini koruması ve kısmen bazı uygulama ve kavramlarda kendini göstermesidir.
örneğin köy yönetim teşkilatında ihtiyar heyeti, osmanlı son dönemlerinde kullanılan ekber ve erşed sistemi ve türkiye'de meclis seçimleri sonrası meclis başkanı seçilene kadar en yaşlı meclis üyesinin meclise başkanlık etmesi gibi uygulamalar gerontokrasinin birer yansımasıdır.
devamını gör...
çocukluğumuzu yemiş oyunlar
sabahlara kadar vakit geçirdiğimiz ömrümüzü verdiğimiz oyun...
(bkz: metin2)
(bkz: metin2)
devamını gör...
saniyelik salaklıklar
elimde,kafamda, kulağımda, önümde olan nesneleri kaybettim ya da bulamadım telaşıyla aramaya koyulmak... (telefon, kulaklık, gözlük,toka,...)
devamını gör...
interstate 60
back to the future serisinin senaristi bob gale'in hem yazıp hem de yönettiği, 2002 yapımı fantastik bir yol hikayesi. içinde harika karakterler ve yerler barındıran filmin kadrosunda; gary oldman, christopher lloyd, james marsten, kurt russel, chris cooper, amy smart ve küçük bir rolde de michael j. fox var.
filmde bir çok distopik olay ve mekan mevcut. diyaloglar harika yazılmış. çoğu yerde durdurup not almak isteyebilirsiniz. verilmek istenen mesajlar bazen insanın gözüne gözüne sokulmaya çalışılsa da, film sizi sıkmadan kendini izletmeyi başarıyor.
bahsettiğim bu ikili diyaloglara en güzel örneklerden birisi de, filmdeki iskambil kartı sahnesi;
filmde bir çok distopik olay ve mekan mevcut. diyaloglar harika yazılmış. çoğu yerde durdurup not almak isteyebilirsiniz. verilmek istenen mesajlar bazen insanın gözüne gözüne sokulmaya çalışılsa da, film sizi sıkmadan kendini izletmeyi başarıyor.
bahsettiğim bu ikili diyaloglara en güzel örneklerden birisi de, filmdeki iskambil kartı sahnesi;
devamını gör...
bisküvi arası lokum
hele bir de güllü lokum ise insana yaşama sevinci nakşeder.
fıstıklı hindistan cevizli lokumla yapan var hoş olmuyor o fıstık sert ve ağzına katır kutur geliyor falan.
ccc güllü lokumlu püskevit ccc.
fıstıklı hindistan cevizli lokumla yapan var hoş olmuyor o fıstık sert ve ağzına katır kutur geliyor falan.
ccc güllü lokumlu püskevit ccc.
devamını gör...
maruz kalındığında insanı pamuk şekere çeviren eylemler
saçlarımla oynanması, o an azrail gelse aa sen miydin canım der gülümserim.
devamını gör...
gözlüklü şirin'in şirinler köyünün tek umudu olması
benim oyum somurtkan şirine.gözlüklü şirin'den nefret ederim.nefret etmektende nefret ederim.
devamını gör...
musicbuddy
bu saatlerde, bu havalarda çok güzel gider, iyi dinlemeler.*
edit: bu ne tatlı bir başlık böyle içim açıldı.*
edit: bu ne tatlı bir başlık böyle içim açıldı.*
devamını gör...
fakirlik belirten detaylar
çalışma hayatına yeni başlamışım. amerikalı partneri ile birlikte gelecek bir adamla bir anlaşma yapılacak. patron dedi ki: "yavrum bu görüşme sende. herşey hazır, iki gırgır yap imza al gel. "
konuştuk maçka civarlarında lüks bir italyan restoranına gittik. açım çok. menüye baktım, hiç bir yemekle alakalı fikrim yok. trotelli frapolli arotti furutti.... gibi bir şey seçtim. ismi bu kadar uzunsa dolu doludur dedim.
adam elinde tencere gibi porselen bir tabakla geldi. yuh demeye kalmadan içine bir baktım ki tamamen suyun içinde dört adet makarna mı mantı tanesi mi belli olmayan şey yüzer halde. sadece çatal var ehehe suyunu da içemeyeceğiz yani.
iş bitti. dönerken ara bir yerde durdum. yarım tavuk döner, ardından da pislik sosisli. ohh dedim asıl zenginlik bu.
konuştuk maçka civarlarında lüks bir italyan restoranına gittik. açım çok. menüye baktım, hiç bir yemekle alakalı fikrim yok. trotelli frapolli arotti furutti.... gibi bir şey seçtim. ismi bu kadar uzunsa dolu doludur dedim.
adam elinde tencere gibi porselen bir tabakla geldi. yuh demeye kalmadan içine bir baktım ki tamamen suyun içinde dört adet makarna mı mantı tanesi mi belli olmayan şey yüzer halde. sadece çatal var ehehe suyunu da içemeyeceğiz yani.
iş bitti. dönerken ara bir yerde durdum. yarım tavuk döner, ardından da pislik sosisli. ohh dedim asıl zenginlik bu.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar
devamını gör...
hoşlanılan kişinin önünde rezil olmak
günlük hayatımızda yaptığımız hareketlerin neredeyse tamamından beyinciğimiz sorumludur.
fakat bu hareketleri yapma komutunu veren beyindir yani beynimiz bir işi yapmayı düşünür, emri verir, yürürlüğe koyma işi beyinciktedir.
beynimiz karar merci, beyincik ise o kararı uygulayandır.
peki neden hoşlandığımız kişinin yanında, normalde çok kolay yapabileceğimiz bir şeyi yanlış yaparız?
bunun cevabı beynimizin bu işi gözünde fazla büyütmesidir. hata yapmaktan korktuğu için bütün kontrolü eline almak istiyor ve beyinciğin yaptığı işi de kendisi yapmaya karar veriyor.
halbuki bu senin işin değil sayın beyin.
bırak herkes kendi işini yapsın, sen komutunu ver, beyincik halleder gerisini.
lütfen çok rica ediciim. sonra mağdur oluyoruz.
fakat bu hareketleri yapma komutunu veren beyindir yani beynimiz bir işi yapmayı düşünür, emri verir, yürürlüğe koyma işi beyinciktedir.
beynimiz karar merci, beyincik ise o kararı uygulayandır.
peki neden hoşlandığımız kişinin yanında, normalde çok kolay yapabileceğimiz bir şeyi yanlış yaparız?
bunun cevabı beynimizin bu işi gözünde fazla büyütmesidir. hata yapmaktan korktuğu için bütün kontrolü eline almak istiyor ve beyinciğin yaptığı işi de kendisi yapmaya karar veriyor.
halbuki bu senin işin değil sayın beyin.
bırak herkes kendi işini yapsın, sen komutunu ver, beyincik halleder gerisini.
lütfen çok rica ediciim. sonra mağdur oluyoruz.
devamını gör...
bir yakınını kaybetmek
çok yakınım olan birini kaybetmeyip bu korku ile yanıp kavrulduğum gerçek.
devamını gör...
yazarların en sevdiği şiir
alfred bester'in "tiger tiger" adlı bilimkurgu kitabının girişinde yer alan, aynı isimli bir william blake şiiridir.
tyger tyger, burning bright,
in the forests of the night;
what immortal hand or eye,
could frame thy fearful symmetry?
in what distant deeps or skies.
burnt the fire of thine eyes?
on what wings dare he aspire?
what the hand, dare seize the fire?
and what shoulder, & what art,
could twist the sinews of thy heart?
and when thy heart began to beat,
what dread hand? & what dread feet?
what the hammer? what the chain,
in what furnace was thy brain?
what the anvil? what dread grasp,
dare its deadly terrors clasp!
when the stars threw down their spears
and water'd heaven with their tears:
did he smile his work to see?
did he who made the lamb make thee?
tyger tyger burning bright,
in the forests of the night:
what immortal hand or eye,
dare frame thy fearful symmetry?
selahattin özpalabıyıklar'dan çevirisini de bırakayım şuraya.
kaplan! kaplan! gecenin ormanında
ışıl ışıl yanan parlak yalaza,
hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
kurabildi o korkunç simetrini?
hangi uzak derinlerde, göklerde
yandı senin ateşin gözlerinde?
o hangi kanatla yükselebilir?
hangi el ateşi kavrayabilir?
ve hangi omuz ve hangi beceri
kalbinin kaslarını bükebildi?
ve kalbin çarpmaya başladığında,
hangi dehşetli el? ayaklar ya da
neydi çekiç? ya zincir neydi?
beynin nasıl bir fırın içindeydi?
neydi örs? ve hangi dehşetli kabza
ölümcül korkularını alabilir avcuna?
yıldızlar mızraklarını aşağıya atınca,
göğü sulayınca gözyaşlarıyla,
güldü mü o, görünce eserini?
kuzu'yu yaratan mı yarattı seni?
kaplan! kaplan! gecenin ormanında
ışıl ışıl yanan parlak yalaza,
hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
kurabilir o korkunç simetrini?
edit: imla
tyger tyger, burning bright,
in the forests of the night;
what immortal hand or eye,
could frame thy fearful symmetry?
in what distant deeps or skies.
burnt the fire of thine eyes?
on what wings dare he aspire?
what the hand, dare seize the fire?
and what shoulder, & what art,
could twist the sinews of thy heart?
and when thy heart began to beat,
what dread hand? & what dread feet?
what the hammer? what the chain,
in what furnace was thy brain?
what the anvil? what dread grasp,
dare its deadly terrors clasp!
when the stars threw down their spears
and water'd heaven with their tears:
did he smile his work to see?
did he who made the lamb make thee?
tyger tyger burning bright,
in the forests of the night:
what immortal hand or eye,
dare frame thy fearful symmetry?
selahattin özpalabıyıklar'dan çevirisini de bırakayım şuraya.
kaplan! kaplan! gecenin ormanında
ışıl ışıl yanan parlak yalaza,
hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
kurabildi o korkunç simetrini?
hangi uzak derinlerde, göklerde
yandı senin ateşin gözlerinde?
o hangi kanatla yükselebilir?
hangi el ateşi kavrayabilir?
ve hangi omuz ve hangi beceri
kalbinin kaslarını bükebildi?
ve kalbin çarpmaya başladığında,
hangi dehşetli el? ayaklar ya da
neydi çekiç? ya zincir neydi?
beynin nasıl bir fırın içindeydi?
neydi örs? ve hangi dehşetli kabza
ölümcül korkularını alabilir avcuna?
yıldızlar mızraklarını aşağıya atınca,
göğü sulayınca gözyaşlarıyla,
güldü mü o, görünce eserini?
kuzu'yu yaratan mı yarattı seni?
kaplan! kaplan! gecenin ormanında
ışıl ışıl yanan parlak yalaza,
hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
kurabilir o korkunç simetrini?
edit: imla
devamını gör...
800 tanım girdikten sonra yazmayı bırakan yazar
bir kitap için 800 tanım girmek demek:
- her tamımın ortalama 10 kelimeden oluştuğunu düşünürsek 800 x 10 = 8.000 kelime eder.
- bir kitabın bir sayfasında yaklaşık 140 kelime bulunur.
- 8.000 / 140 = 57 sayfa eder ve 13 sayfası da giriş vs olsa 70 sayfalık bir kitaba denk gelir.
- boş boş 800 tanım girerek sözlüğü kalitesizleştireceğine, oturup bir hikaye kitabı yazabilir kendileri.
- her tamımın ortalama 10 kelimeden oluştuğunu düşünürsek 800 x 10 = 8.000 kelime eder.
- bir kitabın bir sayfasında yaklaşık 140 kelime bulunur.
- 8.000 / 140 = 57 sayfa eder ve 13 sayfası da giriş vs olsa 70 sayfalık bir kitaba denk gelir.
- boş boş 800 tanım girerek sözlüğü kalitesizleştireceğine, oturup bir hikaye kitabı yazabilir kendileri.
devamını gör...
taylor swift
vokal yeteneğinden çok söz yazarlığı ile ön plana çıktığını düşündüğüm sanatçı. özellikle folklore albümünde iddia edilenin aksine yalnızca eski sevgililerine şarkı yazmadığını kanıtlamıştır. oluşturduğu august, betty ve cardigan üçlemesi başlı başına bir hikayeyi anlatır.
hikayenin karakterleri: betty, james ve (bkz: the other woman).
cardigan şarkısı betty'nin ağzından james'e sesleniştir.
betty şarkısı ise james'ten betty'edir ve aldattığına pişman olduğunu, aldatırken bile yalnızca aklında betty olduğunu anlattığı şarkıdır. (bir yerlerden tanıdık gelen bir hikaye.)
august şarkısı ise james'in 'yalnızca bir yaz şeysiydi betty, önemli bir sey değildi' diye tanımladığı ilişkinin ikinci kişisidir ve bu ilişkiye hiç de james'in baktığı gibi bakmıyordur.
bu üçlemeye başka şarkıların da yakıştırıldığı olsa da ana hikaye aşağı yukarı böyledir ve ana konuya dönersek, taylor swift şahane bir söz yazarıdır.
hikayenin karakterleri: betty, james ve (bkz: the other woman).
cardigan şarkısı betty'nin ağzından james'e sesleniştir.
betty şarkısı ise james'ten betty'edir ve aldattığına pişman olduğunu, aldatırken bile yalnızca aklında betty olduğunu anlattığı şarkıdır. (bir yerlerden tanıdık gelen bir hikaye.)
august şarkısı ise james'in 'yalnızca bir yaz şeysiydi betty, önemli bir sey değildi' diye tanımladığı ilişkinin ikinci kişisidir ve bu ilişkiye hiç de james'in baktığı gibi bakmıyordur.
bu üçlemeye başka şarkıların da yakıştırıldığı olsa da ana hikaye aşağı yukarı böyledir ve ana konuya dönersek, taylor swift şahane bir söz yazarıdır.
devamını gör...
sıfır
bir rakam/sayı.
her ne kadar bugün bildiğimiz şekliyle olmasa da, ilk işaretlerine yaklaşık 5000 yıl önce mezopotamya uygarlıklarında rastlanmış. mesela 307 yazarken ortadaki sıfırın yerine, ilk başlarda boşluk bırakırken, sonra bunun kafa karıştırıcı olduğunu düşünerek, sıfırı sembolize eden farklı işaretler koymaya başlamışlar. ancak onu bir rakam olarak düşünmemişler hiçbir zaman.
bundan birkaç yüz yıl sonra maya uygarlığı da benzer bir yöntem kullanmaya başlamış ama sadece takvimlerde... matematiksel eşitliklerde sıfır kullanılmazmış.
bir rakam olarak ortaya çıkışı ilk kez hindistan'da olmuş. fakat yine bugün kullandığımız 0 şeklinde değil.
günümüzde kullandığımız eliptik şekliyle sıfır, hârizmî olarak bildiğimiz iranlı bilim insanının önerisi. bu sayede cebir konusunda da bolca çalışma yapmış hârizmî.
ardından avrupa'ya taşındı ve fibonacci tarafından aritmetikte bolca kullanıldı.
her ne kadar orta çağ'da kilise tarafından şeytani olarak görülse, italya'da bir dönem kullanımı yasaklansa da günümüzde bildiğimiz haliyle de kabul edilmiş sonunda.
her ne kadar bugün bildiğimiz şekliyle olmasa da, ilk işaretlerine yaklaşık 5000 yıl önce mezopotamya uygarlıklarında rastlanmış. mesela 307 yazarken ortadaki sıfırın yerine, ilk başlarda boşluk bırakırken, sonra bunun kafa karıştırıcı olduğunu düşünerek, sıfırı sembolize eden farklı işaretler koymaya başlamışlar. ancak onu bir rakam olarak düşünmemişler hiçbir zaman.
bundan birkaç yüz yıl sonra maya uygarlığı da benzer bir yöntem kullanmaya başlamış ama sadece takvimlerde... matematiksel eşitliklerde sıfır kullanılmazmış.
bir rakam olarak ortaya çıkışı ilk kez hindistan'da olmuş. fakat yine bugün kullandığımız 0 şeklinde değil.
günümüzde kullandığımız eliptik şekliyle sıfır, hârizmî olarak bildiğimiz iranlı bilim insanının önerisi. bu sayede cebir konusunda da bolca çalışma yapmış hârizmî.
ardından avrupa'ya taşındı ve fibonacci tarafından aritmetikte bolca kullanıldı.
her ne kadar orta çağ'da kilise tarafından şeytani olarak görülse, italya'da bir dönem kullanımı yasaklansa da günümüzde bildiğimiz haliyle de kabul edilmiş sonunda.
devamını gör...
ikazlarımıza rağmen güreşen kadın sayısı artıyor
yalnız ahmetçiğim, o güreşen kadınlar'a bir denk gelirsen, sağlam gülümsetirler ayıktırayım.*
devamını gör...
sözlükte kaliteli insan yok diyen insanlar
herkes tarafından bilinen ve çokça kullanılan konu. herkes bu konuyu açar ama hiç bir mantıklı harekette bulunmaz. gereksiz tanımlara bakaraktan kendi türden yazarları gördükçe içlerini ferahlatırlar. bendeniz buraya geldiğimde, "burada herkes boş yapıyor", "bi' faydalı tanım yok" gibisinden cümleler havada uçuşuyordu. dedim o kişi ben olayım madem. gereksiz tanımlardan kaçındım. insan olduğum için var, affınıza sığınırım. şimdi düşündüm de benim 30 dk* vakit ayırdığım tanımlarım fayda sağlamıyorsa, insanlar başkalarının düşüncelerini aşağılar nitelikte cevaplar yazıyorsa ben niye buradayım?
bakın şimdi buna da "kendin ol bak ben böyleyim", "tutan yok", "derdini seveyim", "diyene bak" vb. şeyler derler. (yazılanlar tabii daha kapsamlı heves kırıcı, kısa kestim.) sözlük deyince insan daha farklı bir ortam bekliyor. ve bu kadar insan arasında sözde mantıklı insan arayışı içinde olan yazarlar nerdesiniz?
umarım böyle düşünen tek kişi değilimdir.
sevgiler, saygılar sevgili kafa sözlük.
bakın şimdi buna da "kendin ol bak ben böyleyim", "tutan yok", "derdini seveyim", "diyene bak" vb. şeyler derler. (yazılanlar tabii daha kapsamlı heves kırıcı, kısa kestim.) sözlük deyince insan daha farklı bir ortam bekliyor. ve bu kadar insan arasında sözde mantıklı insan arayışı içinde olan yazarlar nerdesiniz?
umarım böyle düşünen tek kişi değilimdir.
sevgiler, saygılar sevgili kafa sözlük.
devamını gör...
rick and morty
bu kadar kisi ovuyorsa vardir bir hikmeti diyerek izlemeye basladigim, daha dogrusu izlemeye calistigim, rick’in bitmek bilmez gegirtileri yuzunden izleyemedigim animasyon.
devamını gör...
kemalistlerin yunanistan'a gitmeme sorunsalı
arap yalayıcıları çöle gidebilir. çölde istedikleri kadar deve sidiği içebilirler.
devamını gör...