havalı olduğu zannedilen durumlar
sabah kahvaltısını kruvasan ve filtre kahve ile yapan beyaz yakalı.
devamını gör...
silahtar
osmanlı devleti’nde padişah, vezir gibi devlet büyüklerinin silâhlarının bakımıyla görevli kimse.
bu makam, ilk olarak yıldırım bayezit. zamanında oluşturuldu. silâhtarlar, enderun’a alınan gençler arasında zamanla yetişerek bu mevkiye yükselirlerdi. görevlerinin başında padişahın silâhını taşımak, öteki silâhlarıyla birlikte diğer kıymetli mücevher ve eşyalarını korumak; padişahın gezintilerine katılmak gelirdi. aralarından vezir-i azamlık makamına yükselenler olmuştur. en büyük örneği 4.murad han zamanında ki "silahtar mustafa paşa"'dır.
bu makam, ilk olarak yıldırım bayezit. zamanında oluşturuldu. silâhtarlar, enderun’a alınan gençler arasında zamanla yetişerek bu mevkiye yükselirlerdi. görevlerinin başında padişahın silâhını taşımak, öteki silâhlarıyla birlikte diğer kıymetli mücevher ve eşyalarını korumak; padişahın gezintilerine katılmak gelirdi. aralarından vezir-i azamlık makamına yükselenler olmuştur. en büyük örneği 4.murad han zamanında ki "silahtar mustafa paşa"'dır.
devamını gör...
fanconi sendromu
böbreğin proksimal tübülünün total disfonksiyonudur.
çocukta sistinozis, yetişkinde multiple myelom en sık neden olarak karşımıza çıkar.
wilson hastalığı,tenofovir,sisplatin gibi ilaçlar da neden olabilmektedir.
klinik tabloda poliüri(çok idrara çıkma)polidipsi(çok su içme)
idrar sodyumu yükselir (geri emilemez)
aminoasidüri(geri emilemez)
glukozüri(idrarla glukoz atılımı),hipokalemi,bikarbonat kaybı,hiperkloremi,hipoürisemi tablosu oluşur.
tanı bikarbonat yükleme testiyle konulabilir.
idrarda glukoz ve aminoasit görülmesi de önemli ipucudur.
çocukta sistinozis, yetişkinde multiple myelom en sık neden olarak karşımıza çıkar.
wilson hastalığı,tenofovir,sisplatin gibi ilaçlar da neden olabilmektedir.
klinik tabloda poliüri(çok idrara çıkma)polidipsi(çok su içme)
idrar sodyumu yükselir (geri emilemez)
aminoasidüri(geri emilemez)
glukozüri(idrarla glukoz atılımı),hipokalemi,bikarbonat kaybı,hiperkloremi,hipoürisemi tablosu oluşur.
tanı bikarbonat yükleme testiyle konulabilir.
idrarda glukoz ve aminoasit görülmesi de önemli ipucudur.
devamını gör...
besleyen meme ve erotik meme
iki çocuğum var.
eşimin memeleri iki çocuğumuzu da beslemeye yetti. iki çocuğumuz da anne sütüyle büyüdü.
ama o memeler benim için erotik çağrışım yapmaktan ya da en özel anlarımızda beni cinsel anlamda tatmin etmekten de geri durmadılar.
yani besleyen meme ve erotik meme diye bir ayrım yoktur; memeden beslenen ve memeden tatmin olan diye bir ayrım vardır. ayrım memenin sahibinden değil muhatabından yola çıkılarak belirlenmelidir.
eşimin memeleri iki çocuğumuzu da beslemeye yetti. iki çocuğumuz da anne sütüyle büyüdü.
ama o memeler benim için erotik çağrışım yapmaktan ya da en özel anlarımızda beni cinsel anlamda tatmin etmekten de geri durmadılar.
yani besleyen meme ve erotik meme diye bir ayrım yoktur; memeden beslenen ve memeden tatmin olan diye bir ayrım vardır. ayrım memenin sahibinden değil muhatabından yola çıkılarak belirlenmelidir.
devamını gör...
avatar: the last airbender
gerçekten harika ötesi bir dizi . en yakın arkadaşlarımdan birinin tavsiyesi üzerine izlemiştim ve asla pişman değilim hatta herkese de öneriyorum bile . hikayenin ilerleyişi ve karakterler gerçekten çok iyi . netflix'te hala var diye biliyorum izlemek isteyenler için . *
devamını gör...
pandemiden önceki son gün
kızılay'a gidip üç ayda bir yaptığım rutin kan verme eyleminden sonra ortopedi randevuma geçmiştim.topuk dikeni için profesörün istediği mr ve filmi hallettim.hastane çıkışı eczane ve medikal markete uğrayıp eve dönmüştüm.
devamını gör...
37 dakikada 247 çöp şiş yemek
2-3 dürüm yiyip kendine ayı diyen benim, göt gibi kalmama sebebiyet vermiş insan üstü varlık.
kafaya koydum bir ara bu şiş olayını deneyeceğim. hadi bakalım. swh
kafaya koydum bir ara bu şiş olayını deneyeceğim. hadi bakalım. swh
devamını gör...
laffer eğrisi
vergilendirme arttıkça vergi gelirleri sürekli artmaz, bir noktadan sonra vergilendirmenin artması vergi gelirlerini de azaltmaya başlar. işte bunu ortaya koyan eğri de, ''laffer eğrisi''dir. evde bira yapanlara selam olsun.
devamını gör...
benim adım kırmızı
orhan pamuk'un 1998 yılında yayımladığı bir romandır. kitabın arka kapağında "pamuk'un en en iyimser ve en renkli romanı" olarak tanıtılmış. daha önce okuduğum (bkz: kafamda bir tuhaflık), (bkz: veba geceleri), (bkz: kar (kitap)) romanları icinde gerçekten en iyimser olanı buydu.
kitabın konusu malum, osmanlı döneminde nakkaslar ve aralarında yaşanan cekismeden dolayı yaşanan cinayetler. tabi ki bu arada doğan bir aşk.
şimdi efendim, bu kitabın dış yapi özelliklerine baktığımızda ben 1998 yılında iletişim yayınevi tarafından basılan 476 sayfalık olanını okudum. sonra zamanla kapak değişmiş o da yetmemiş yayınevi değişmiş.ancak benim okuduğum basımda yazılar gerçekten çok küçük, kağıt kalitesi oldukça eskiydi ve okuma zevkini artıracak, sayfa kenarına bölüm aralarına bir kaç nakış vs konsaymış daha mı güzel olacaktı acaba diye düşündürdü.
iç yapı ozelliklerine gelince; ilginç şekilde bu kitabında ben burdayım diye bağıran dilbilgisi hataları ile yersiz uzun cümlelerin oluşturduğu anlam bozuklukları daha azdı.
yine bir orhan pamuk klasiği olarak ask ve şehvet bir arada yansıtılmışdı.
12 yıl aşkının kahrını çeken kara, sekure'yi görür görmez ilk düşündüğü şey erotik dahi olamayan acıkmış bir cinsellik oluyor !?
bilmiyorum bana mı öyle denk geliyor ama sanki orhan pamuk kitaplarında kadın karakterler kararsız, gelenekler ile hormonları arasında sıkışıp kalmış, hani nerdeyse yakaladığı avını gagası ya da pençesi ile tutup da yemeye kiyamayan yırtıcı gibi gösteriliyor. duygudan, romantizmden eser yok. yine karakterler hakkında derinlemesine bir bilgi ya da birbirinden ayırtedici bir özellik bu kitapta da bulunmamakta.
mesela biz her bir nakkaşın özelliklerini kendi agizlarindan okumuş olsak da katilin neden o diğerleri değil de o olduğuna dair bir ipucu ve sonucunda bir tatmin edici bir neden bulamıyoruz.
kitabın dili ise benim için tam bir hayalkırıklığı. bu ülkede osmanlı devleti zamanında yaşanmış bir roman yazıyorsanız bir zahmet ya iskender pala ya ihsan oktay anar tadinda bir yoldan geçmek zorundasiniz diye düşünüyorum. günümüz türkçesi ile yazılmış tarihi bir roman benim için inandırıcılığını daha ilk andan kaybediyor.hani sene 1800'ler ya da 1900'lerin başı bile degil. 1600'lu yıllarda geçen kitapda hiç mi eski kelimelere, ahenkli ve sanatsal bir dile o donemin giyim kuşamı kültür hayatına yer verilmez. bir gelin alayı ile gecistirilmis. ya hu bari muskulpesent ya da münzevi gibi bir iki kelime sıkıştır araya! yani öyle bir dil ile yazılmış ki; nakkaş başta olmak üzere kitabın konusu ile ilgili terimleri çıkaralım herhangi bir zaman ve mekâna oturtabileceğiniz hiç de siritmayacak gündelik bir roman da olabiliyor.
netice itibari ile bir daha orhan pamuk okumama gerek kalmadığına beni ikna eden roman. iki alıntı ile noktalayalım.
bazen mantıkla düşünüyorum diye haftalar, yıllar boyunca hayal kurduktan sonra, bir gün bir şey görürüz. bir yüz, bir elbise, mutlu bir insan ve bir anda hayallerimizin
gerçekleşmeyeceğini, mesela o kizı bize hiç vermeyeceklerini
mesela filanca mevkiye hiç getirilmeyeceğimizi anlayıveririz. benim adım kırmızı 145
bu kırmızının anlami nedir?" diye yine sordu ati ezberden çizmiş kör nakkaş.
"renklerin anlamı orada karşımızda olmaları ve onları görmemizdir" dedi öteki. "görmeyene kirmizi anlatılamaz."
"münkirler, zındıklar, inançsızlar da allah'i inkär etmek için onun gózükmediğini söylerler," dedi atı çizen kör nakkaş
oysa o görene gözükür," dedi öteki usta. "kuran-ı kerim bu
yuzden gorenle görmeyenin hiç bir olmayacağıni söyler."
guzel çırak, atın eğerinin örtüsüne beni yavaş yavaş sürmüştu.
güzel bir nakşın siyah beyazına kendi doluluğum, gücùm ve calılığimi yerleştirmek óyle hos bir duygudur ki, kedi kılından firça beni kagida yayarken sevinçten gidıklanırim. böylece ben renklendirdikce sanki aleme 'ol' derim ve âlem benim kan rengimden
olur. görmeye inkâr eder, ama her yerde ben varım. benim adım kırmızı 217
kitabın konusu malum, osmanlı döneminde nakkaslar ve aralarında yaşanan cekismeden dolayı yaşanan cinayetler. tabi ki bu arada doğan bir aşk.
şimdi efendim, bu kitabın dış yapi özelliklerine baktığımızda ben 1998 yılında iletişim yayınevi tarafından basılan 476 sayfalık olanını okudum. sonra zamanla kapak değişmiş o da yetmemiş yayınevi değişmiş.ancak benim okuduğum basımda yazılar gerçekten çok küçük, kağıt kalitesi oldukça eskiydi ve okuma zevkini artıracak, sayfa kenarına bölüm aralarına bir kaç nakış vs konsaymış daha mı güzel olacaktı acaba diye düşündürdü.
iç yapı ozelliklerine gelince; ilginç şekilde bu kitabında ben burdayım diye bağıran dilbilgisi hataları ile yersiz uzun cümlelerin oluşturduğu anlam bozuklukları daha azdı.
yine bir orhan pamuk klasiği olarak ask ve şehvet bir arada yansıtılmışdı.
12 yıl aşkının kahrını çeken kara, sekure'yi görür görmez ilk düşündüğü şey erotik dahi olamayan acıkmış bir cinsellik oluyor !?
bilmiyorum bana mı öyle denk geliyor ama sanki orhan pamuk kitaplarında kadın karakterler kararsız, gelenekler ile hormonları arasında sıkışıp kalmış, hani nerdeyse yakaladığı avını gagası ya da pençesi ile tutup da yemeye kiyamayan yırtıcı gibi gösteriliyor. duygudan, romantizmden eser yok. yine karakterler hakkında derinlemesine bir bilgi ya da birbirinden ayırtedici bir özellik bu kitapta da bulunmamakta.
mesela biz her bir nakkaşın özelliklerini kendi agizlarindan okumuş olsak da katilin neden o diğerleri değil de o olduğuna dair bir ipucu ve sonucunda bir tatmin edici bir neden bulamıyoruz.
kitabın dili ise benim için tam bir hayalkırıklığı. bu ülkede osmanlı devleti zamanında yaşanmış bir roman yazıyorsanız bir zahmet ya iskender pala ya ihsan oktay anar tadinda bir yoldan geçmek zorundasiniz diye düşünüyorum. günümüz türkçesi ile yazılmış tarihi bir roman benim için inandırıcılığını daha ilk andan kaybediyor.hani sene 1800'ler ya da 1900'lerin başı bile degil. 1600'lu yıllarda geçen kitapda hiç mi eski kelimelere, ahenkli ve sanatsal bir dile o donemin giyim kuşamı kültür hayatına yer verilmez. bir gelin alayı ile gecistirilmis. ya hu bari muskulpesent ya da münzevi gibi bir iki kelime sıkıştır araya! yani öyle bir dil ile yazılmış ki; nakkaş başta olmak üzere kitabın konusu ile ilgili terimleri çıkaralım herhangi bir zaman ve mekâna oturtabileceğiniz hiç de siritmayacak gündelik bir roman da olabiliyor.
netice itibari ile bir daha orhan pamuk okumama gerek kalmadığına beni ikna eden roman. iki alıntı ile noktalayalım.
bazen mantıkla düşünüyorum diye haftalar, yıllar boyunca hayal kurduktan sonra, bir gün bir şey görürüz. bir yüz, bir elbise, mutlu bir insan ve bir anda hayallerimizin
gerçekleşmeyeceğini, mesela o kizı bize hiç vermeyeceklerini
mesela filanca mevkiye hiç getirilmeyeceğimizi anlayıveririz. benim adım kırmızı 145
bu kırmızının anlami nedir?" diye yine sordu ati ezberden çizmiş kör nakkaş.
"renklerin anlamı orada karşımızda olmaları ve onları görmemizdir" dedi öteki. "görmeyene kirmizi anlatılamaz."
"münkirler, zındıklar, inançsızlar da allah'i inkär etmek için onun gózükmediğini söylerler," dedi atı çizen kör nakkaş
oysa o görene gözükür," dedi öteki usta. "kuran-ı kerim bu
yuzden gorenle görmeyenin hiç bir olmayacağıni söyler."
guzel çırak, atın eğerinin örtüsüne beni yavaş yavaş sürmüştu.
güzel bir nakşın siyah beyazına kendi doluluğum, gücùm ve calılığimi yerleştirmek óyle hos bir duygudur ki, kedi kılından firça beni kagida yayarken sevinçten gidıklanırim. böylece ben renklendirdikce sanki aleme 'ol' derim ve âlem benim kan rengimden
olur. görmeye inkâr eder, ama her yerde ben varım. benim adım kırmızı 217
devamını gör...
herkes mahlasına yakışanı yapsın
sessiz olun, aranızda konuşmayın.
komik bir şey varsa anlatın, hep beraber gülelim.
komik bir şey varsa anlatın, hep beraber gülelim.
devamını gör...
uykusuzkahve
uykusuz her gece şarkısını anımsatıyor bana...ve mırıldanıyorum şu an.
devamını gör...
özay gönlüm
ülkemizin en büyük değerlerinden. bu kadar kısa bir sürede unutulması o kadar acı ki...
devamını gör...
ahmet çakar
hakkında bildiğim tek şey bu twitter hesabıdır. her gün ama istisnasız her gün bunu paylaşıyor.
devamını gör...
ellerimde çiçekler
güzel bir şarkı olmasına rağmen asap bozar. yap yap sonra özür dile. bunu şarkı formuna sokup romantizm bombardımanıyla yaptıklarını affetmeyi karşı tarafa pasla. güzel taktik valla.
son zamanlar yaptıklarıma bakma ne olursun
benim aklım başımda değil
sana söylediklerimi kafana takma ne olursun
onlar ipe sapa gelir şeyler değil
neden bakmayacakmışız, neden ciddiye almayacakmışız. yediğin haltın gayet de farkındasın "onlar ipe sapa gelir şeyler değil" derken.
seni sevmiyorum dedim yalandı
istemiyorum artık palavra
neye inanacağız peki. ağzından çıkanı kulağın duysun.
ellerimde çiçekler kapında sırılsıklam
görürsen bir gün şaşırma
beni böyle çaresiz
beni böyle derbeder
beni böyle ortalarda bırakma
hah, her şeyi yaptın, eşekler gibi pişman oldun, köpekler gibi sürünüp, geri dönmek istedin. bir demet çiçekle kapıya gelince her şey halloluyor mu? eş zamanda yağmurun yağması şanssızlıksa da ıslanman senin salaklığın. sonunda da "beni ortalarda bırakma" diye şefkat merhamet duygularımızı mıncıkla. halbuki çaresizliğin de derbederliğin de senin seçimin. yok öyle.
son zamanlar yaptıklarıma bakma ne olursun
benim aklım başımda değil
sana söylediklerimi kafana takma ne olursun
onlar ipe sapa gelir şeyler değil
neden bakmayacakmışız, neden ciddiye almayacakmışız. yediğin haltın gayet de farkındasın "onlar ipe sapa gelir şeyler değil" derken.
seni sevmiyorum dedim yalandı
istemiyorum artık palavra
neye inanacağız peki. ağzından çıkanı kulağın duysun.
ellerimde çiçekler kapında sırılsıklam
görürsen bir gün şaşırma
beni böyle çaresiz
beni böyle derbeder
beni böyle ortalarda bırakma
hah, her şeyi yaptın, eşekler gibi pişman oldun, köpekler gibi sürünüp, geri dönmek istedin. bir demet çiçekle kapıya gelince her şey halloluyor mu? eş zamanda yağmurun yağması şanssızlıksa da ıslanman senin salaklığın. sonunda da "beni ortalarda bırakma" diye şefkat merhamet duygularımızı mıncıkla. halbuki çaresizliğin de derbederliğin de senin seçimin. yok öyle.
devamını gör...
tanrının olmaması
tanrının var olması veya olmaması beyniniz ile algılayabileceğiniz bir şey değildir insan oğlu nasıl dünyanın dönmesinden oluşan sesi duyamıyor ise nasıl kızıl ötesi ve mor ötesi ışıkları göremiyorsa tanrı gibi sonsuz bir kavramın varlığını veya yokluğunu ispatlayamaz tanrı ancak kalp ile bulunur kiminin kalbinde ona sevgi vardı kimininkinde yoktur.
devamını gör...
bu gece son
1993 yılında çıkan levent yüksel şarkısı ,sözleri çok güzeldir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının okumakta olduğu kitaplar
stefan zweig acımak.
devamını gör...