hamili kart yakınımdır
eskiden kartvizite yazılırdı. bu da torpil için işe yarardı. bir işe girebilmek için de adamını bulmak lazımdı.
ehliyeti, liyakatı, dürüstlüğü hiçe sayıp, bu özelliklere bakmadan birisine kefil olmak sakınca doğurur.
ehliyeti, liyakatı, dürüstlüğü hiçe sayıp, bu özelliklere bakmadan birisine kefil olmak sakınca doğurur.
devamını gör...
sözlük radyo istek saati
pink floyd olsun taştan olsun(bkz: swh)
devamını gör...
süper ligdeki en antipatik futbolcu
erzurumsporda ibrahim akdağ var her şeye itiraz ediyor, lanet olsun seni futbolcu yapanı diyorum her seferinde.
birde ankaragücü'nde oynayan atakan çankaya var, acaip acaip hareketler yapıyor maç esnasında.
birde ankaragücü'nde oynayan atakan çankaya var, acaip acaip hareketler yapıyor maç esnasında.
devamını gör...
sadece türkiye'de karşılaşılabileceği düşünülen şeyler
yurtdışında yaşayıp da tatilde para ezmeye geldiği ülkesinde, dolarlari euroları kazandığı ülkeyi kötülemek sadece tr de görülebilecek bi şey sanırım l.
devamını gör...
kanlı elmas
oscar ödüllerine şüphe ile yaklaşmamı sağlamış olan filmdir.yahu bu film ile oscar alamadıysa leonardo di caprio o işte kesin bir bit yeniği var diye düşnüyorum.aradan yıllar geçti sadece bir görsel efekt olan ayı ile yalandan boğuştu diye oscar verdiniz adama.bu filmde ruhunu ortaya koymuştu oysa ki.finalinde hüzünlenmiştim.
devamını gör...
sözlük yazarlarının yetenekli olduğu konular
insanları yüzyüze konuşurken herhangi bir şeye ikna edebiliyorum çoğu zaman. çok ekstrem durumlarda ters psikolojinin ters psikolojisinin ters psikolojisiyle olayı allak bullak ediyorum
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şu an ihtiyacı olan şey
geleceği görmek.
devamını gör...
şahmeran efsanesi
arkadaşlar arkadaşlar, bakın bakın size ne anlatacam.
mitolojik yaratık.
mar, yılan manasına gelir, an eki ise çoğuldur. şahmaran, inceltilerek şahmeran olarak okunur. yılanların şahı demektir.
adanalı olduğumdan, pek fazla şahmeran hikayesi dinledim. çocukken, şahmeran'ın kanının bir hamamın duvarında durduğu, ne yapılırsa yapılsın bir türlü temizlenemediği rivayetini duyduğumda, normal bir çocuk gibi, pek etkilenmiştim.
şahmeran, çok eski bir hikaye. dolayısıyla birçok farklı anlatımı mevcut. lokman hekim'le dahi anlatılan hikayeler var. iran'a kadar gidiyor olay. bazı araştırmacılar, bu hikayenin kökeni için iran'a bakılması gerektiğini savunur.

tarsus, şahmeran anıtı. r: binnaz demirel.
en genelgeçer haliyle bir hikayesini yazalım...
şahmeran, tarsus'da yer altında yılanlarla birlikte mutlu mesut yaşayan bir üstü insan altı yılandır. yılanların kralı, şahıdır. halk tarafından varlığı bilinir, yeri bilinmez.
fukara bir çocuk olan camsab, ormanda arkadaşlarıyla gezerken, bal dolu kuyuya denk gelirler, camsab kuyuya iner ve yukarıdaki arkadaşlarına bal verir, bal bitince arkadaşları camsab'ı yukarı çekmeden onu bırakıp giderler. kuyudan çıkamayan camsab, derinlere doğru devam eder ve kuyunun sonu, şahmeran'ın olduğu yer altına çıkar. camsab'la şahmeran burada karşılaşırlar.
şahmeran camsab'a iyi davranır. bir süre sonra camsab, evine gitmek ister. yolu gösterir şahmeran fakat bir şartla. yerini kimseye söylememesini tembihler.
o dönem, tarsus hükümdarı bir hastalığa yakalanır. hekimler naçar kalır. hükümdarın en yakın adamı, şahmeran'ın etinin kendisine iyi geleceğini söyler. şahmeran'ı gören biri varsa, sırtı pul pul yılan derisi gibi olacaktır. tüm halk, teker teker hamama çağrılır...
en son camsab kalır, mecbur hamama gider, bakarlar ki, sırtı yılan derisi gibi pul pul. zorla yerini öğrenirler, hükümdarın veziri sihirli kelimelerle şahmeran'ı deliğinden çıkarır. şahmeran yakalanır.
şahmeran, camsab'ın mecbur kaldığından yerini söylediğini anlar. şifa vermesi adına öldürüleceğini bilir. camsab'a der ki; "etimi suya atıp kaynatın. ilk yudumu vezir alsın, ikincisini padişah, üçüncüyü sen iç."
ilk suyu içen vezir, oracıkta ölür. padişah iyileşir. camsab ise, zekalanır, vezir olur.
* * *
şahmeran'ın, şahmeran hamamı'nda öldürüldüğü düşünülür. şu an o hamam halen aktif. fakat yıkılıp yeniden yapılmış, eski bir roma hamamının temelleri üstüne yapıldığı söylencesi de var. tabii ki efsaneye konu olan şahmeran'ın kanı, ne duvarda var ne de göbekte.
ve tarsus yöresi halkının, şahmeran hikayesini bilen insanların -yaşlıların- söylediği bir şey vardır;
yılanlar, şahmeran'ın öldüğünü halen bilmez. öğrendiklerinde şahmeran'ın öcünü almaya gelecekler. tarsus, yılanların altında kalacak.
güzel hikaye her açıdan...
ayrıca, 1993 yapımı, zülfü livaneli'nin senaryosunu yazıp yönettiği, türkan şoray'ın oynadığı bir şahmeran film var. hikayeyi sevdiğim için izlemiştim eski yıllarda.
mitolojik yaratık.
mar, yılan manasına gelir, an eki ise çoğuldur. şahmaran, inceltilerek şahmeran olarak okunur. yılanların şahı demektir.
adanalı olduğumdan, pek fazla şahmeran hikayesi dinledim. çocukken, şahmeran'ın kanının bir hamamın duvarında durduğu, ne yapılırsa yapılsın bir türlü temizlenemediği rivayetini duyduğumda, normal bir çocuk gibi, pek etkilenmiştim.
şahmeran, çok eski bir hikaye. dolayısıyla birçok farklı anlatımı mevcut. lokman hekim'le dahi anlatılan hikayeler var. iran'a kadar gidiyor olay. bazı araştırmacılar, bu hikayenin kökeni için iran'a bakılması gerektiğini savunur.

tarsus, şahmeran anıtı. r: binnaz demirel.
en genelgeçer haliyle bir hikayesini yazalım...
şahmeran, tarsus'da yer altında yılanlarla birlikte mutlu mesut yaşayan bir üstü insan altı yılandır. yılanların kralı, şahıdır. halk tarafından varlığı bilinir, yeri bilinmez.
fukara bir çocuk olan camsab, ormanda arkadaşlarıyla gezerken, bal dolu kuyuya denk gelirler, camsab kuyuya iner ve yukarıdaki arkadaşlarına bal verir, bal bitince arkadaşları camsab'ı yukarı çekmeden onu bırakıp giderler. kuyudan çıkamayan camsab, derinlere doğru devam eder ve kuyunun sonu, şahmeran'ın olduğu yer altına çıkar. camsab'la şahmeran burada karşılaşırlar.
şahmeran camsab'a iyi davranır. bir süre sonra camsab, evine gitmek ister. yolu gösterir şahmeran fakat bir şartla. yerini kimseye söylememesini tembihler.
o dönem, tarsus hükümdarı bir hastalığa yakalanır. hekimler naçar kalır. hükümdarın en yakın adamı, şahmeran'ın etinin kendisine iyi geleceğini söyler. şahmeran'ı gören biri varsa, sırtı pul pul yılan derisi gibi olacaktır. tüm halk, teker teker hamama çağrılır...
en son camsab kalır, mecbur hamama gider, bakarlar ki, sırtı yılan derisi gibi pul pul. zorla yerini öğrenirler, hükümdarın veziri sihirli kelimelerle şahmeran'ı deliğinden çıkarır. şahmeran yakalanır.
şahmeran, camsab'ın mecbur kaldığından yerini söylediğini anlar. şifa vermesi adına öldürüleceğini bilir. camsab'a der ki; "etimi suya atıp kaynatın. ilk yudumu vezir alsın, ikincisini padişah, üçüncüyü sen iç."
ilk suyu içen vezir, oracıkta ölür. padişah iyileşir. camsab ise, zekalanır, vezir olur.
* * *
şahmeran'ın, şahmeran hamamı'nda öldürüldüğü düşünülür. şu an o hamam halen aktif. fakat yıkılıp yeniden yapılmış, eski bir roma hamamının temelleri üstüne yapıldığı söylencesi de var. tabii ki efsaneye konu olan şahmeran'ın kanı, ne duvarda var ne de göbekte.
ve tarsus yöresi halkının, şahmeran hikayesini bilen insanların -yaşlıların- söylediği bir şey vardır;
yılanlar, şahmeran'ın öldüğünü halen bilmez. öğrendiklerinde şahmeran'ın öcünü almaya gelecekler. tarsus, yılanların altında kalacak.
güzel hikaye her açıdan...
ayrıca, 1993 yapımı, zülfü livaneli'nin senaryosunu yazıp yönettiği, türkan şoray'ın oynadığı bir şahmeran film var. hikayeyi sevdiğim için izlemiştim eski yıllarda.
devamını gör...
yeni biriyle tanışmayı sevmek
önce yeni biri gibi geliyor. sonra unutamayacağın birine dönüşüyor. sevinmeli mi üzülmeli mi belli değil..
devamını gör...
sevgim acıyor
(bkz: turgut uyar)’ın (bkz: göğe bakma durağı) adlı seçme şiirlerden oluşan kitabında yer alan, okuduğumdan beri etkisinden kurtulamadığım şiir.
bir insan mutsuzluğu, umutsuzluğu, vazgeçmişliği, çaresizliği daha nasıl ifade edebilirdi bilmiyorum. kitaptaki özellikle 2 şiiri okudukça gözlerim doluyor, boğazımda bir şeyler düğümleniyor.
mutsuzluktan söz etmek istiyorum dikey ve yatay mutsuzluktan mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun sevgim acıyor biz giz dolu bir şey yaşadık onlar da orada yaşadılar bir dağın çarpıklığını bir sevinç sanarak en başta mutsuzluk elbet kasaba meyhanesi gibi kahkahası gün ışığına vurup da ötede beride yansımayan yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi öbürünün bir kadından aldığı verem bütün işhanlarının tarihçesi bütün söz vermelerin tarihçesi sevgim acıyor yazık sevgime diyor birisi güzel gözlü bir çocuğun bile o kadar korunmuş bir yazı yoktu ne denmelidir bilemiyorum sevgim acıyor gemiler gene gelip gidiyor dağlar kararıp aydınlanacaklar ve o kadar tavrım bir şeyi bulup coşmaktır sonbahar geldi hüzün kış geldi kara hüzün ey en akıllı kişisi gündüzün sevgim acıyor kimi sevsem kim beni sevse eylül toparlandı gitti işte ekim falan da gider bu gidişle tarihe gömülen koca koca atlar tarihe gömülür o kadar
bir insan mutsuzluğu, umutsuzluğu, vazgeçmişliği, çaresizliği daha nasıl ifade edebilirdi bilmiyorum. kitaptaki özellikle 2 şiiri okudukça gözlerim doluyor, boğazımda bir şeyler düğümleniyor.
mutsuzluktan söz etmek istiyorum dikey ve yatay mutsuzluktan mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun sevgim acıyor biz giz dolu bir şey yaşadık onlar da orada yaşadılar bir dağın çarpıklığını bir sevinç sanarak en başta mutsuzluk elbet kasaba meyhanesi gibi kahkahası gün ışığına vurup da ötede beride yansımayan yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi öbürünün bir kadından aldığı verem bütün işhanlarının tarihçesi bütün söz vermelerin tarihçesi sevgim acıyor yazık sevgime diyor birisi güzel gözlü bir çocuğun bile o kadar korunmuş bir yazı yoktu ne denmelidir bilemiyorum sevgim acıyor gemiler gene gelip gidiyor dağlar kararıp aydınlanacaklar ve o kadar tavrım bir şeyi bulup coşmaktır sonbahar geldi hüzün kış geldi kara hüzün ey en akıllı kişisi gündüzün sevgim acıyor kimi sevsem kim beni sevse eylül toparlandı gitti işte ekim falan da gider bu gidişle tarihe gömülen koca koca atlar tarihe gömülür o kadar
devamını gör...
blackeyes
tanımlarını okudum.
işin gerçeği gözlerime, gördüklerime ve okuduklarıma inanamadım.
karşımda nasıl bir insan var yaaaa....
diyerek, hayretler içinde kaldım.
kafa sözlükte böyle insanlarda varmıymış diyerek, kendisiyle aynı ortamda birlikte olmaktan ötürü kıvanç duydum.
bilgi makinası...
başka bir terim gelmiyor aklıma.
ayrıca saygılı, efendi, hayatın imbiğinden geçmiş bir insan.
mutluluklar onunla olsun...
allah yolunu açık etsin, inşallah, amin.
işin gerçeği gözlerime, gördüklerime ve okuduklarıma inanamadım.
karşımda nasıl bir insan var yaaaa....
diyerek, hayretler içinde kaldım.
kafa sözlükte böyle insanlarda varmıymış diyerek, kendisiyle aynı ortamda birlikte olmaktan ötürü kıvanç duydum.
bilgi makinası...
başka bir terim gelmiyor aklıma.
ayrıca saygılı, efendi, hayatın imbiğinden geçmiş bir insan.
mutluluklar onunla olsun...
allah yolunu açık etsin, inşallah, amin.
devamını gör...
kaktüs beslemek
önce birer birer başlıyorsun almaya sonra bir bakmışsın bağımlılık yapmış evin içi bu dikenli canlılarla dolup taşmış. susuzluktan değil de çok sulamaktan ölen, çürüyen bu bitkicikler çok ilgiyi sevmezler. birazcık kendi hallerine bırakacaksın ki kafalarını dinlesinler. balkonumda her birine ayrı ayrı yer yapmışımdır. tehlikeli türleri de vardır. tavşan kaktüsün ince ve sivri dikenleri evcil hayvanlara (kedilere, köpeklere) alerji yapabilir. insanlar içinde bazı türler alerjik reaksiyon gösterebilirler. efenim bu dikenli canlıların dikenleri saksı değişimi sırasında ellerinize batabilir. bunun için gazete kağıtları, eldivenler veya kaktüs tutaçları ile tutulup rahatlıkla saksı değişimi yapabilirsiniz. her gün her birini sever, öper alıp bağrıma basardım. ama baktım ki çok ilgiden şımarıyorlar ilgi alakayı kesince bir tanesi dikkat çekmek için çiçek bile açmıştır. (bkz: ziyaa ziyaaaa) neyse velhasıl kelam kaktüs beslemek de bir sanattır, hobidir. herkesin rahatlıkla besleyebileceği bir
bitki türüdür. efenim eşiniz sinir mi etti sizi bol dikenli olanı fırlatın kafasına...
neyse evlatlarımdan birini atıp burayı terk ediyorum.
bitki türüdür. efenim eşiniz sinir mi etti sizi bol dikenli olanı fırlatın kafasına...
neyse evlatlarımdan birini atıp burayı terk ediyorum.
devamını gör...
spontane radyo yayını
cenk beyden sadece kendim için bir adet şarkı rica edeceğim program.
yoksa valla dm'leri ifşa ederim, düğünümüz başka bahara kalır.
istek şarkım; bendeniz hanım sanatçısının enişte adlı muhteşem eseri, şimdiden teşekkür ederim hayat.. öhm. cenk bey...
ayrıca önümüzdeki hafta robnaja hanımı sepetleyip beraber program yapacağımız müjdesini verdiğin için de ayrıca teşekkür ederim. kısık göz sırıtan smiley was here.
yoksa valla dm'leri ifşa ederim, düğünümüz başka bahara kalır.
istek şarkım; bendeniz hanım sanatçısının enişte adlı muhteşem eseri, şimdiden teşekkür ederim hayat.. öhm. cenk bey...
ayrıca önümüzdeki hafta robnaja hanımı sepetleyip beraber program yapacağımız müjdesini verdiğin için de ayrıca teşekkür ederim. kısık göz sırıtan smiley was here.
devamını gör...
beş para etmediği halde kendini iyi satan insan
(bkz: jet fadıl)
devamını gör...
oralet
o zamanlar, yani çok eskiden, yani çok da hatırlayamadığım zamanlarda ama yine de aklımda bir parça hatıra bulunan o dönemlerde dedemin sahip olduğu bir otobüs yazıhanesi vardı. süzer yazıhanesi kötü bir otobüs şirketinin yolcularına bilet kesen muhtar dedemin sürekli bulunduğu yer olmakla birlikte benim de yazları, elimde yaz helvası ile saçma salak dolaştığım bir rüya alemiydi. çocuk aklım - ki hala sahibim- kendisine o mekanı kendine göre çekip çevirir ve bambaşka bir yer haline gelirdi.
uzun uzun ve anlamsız bu girizgahtan sonra tanımımı yazabilirim. o zamanlardan kalma hatıraların tadı oralettir benim için. çünkü dedem kendine ne zaman çay söylese bana da oralet söylerdi ama ben hiçbir zaman oralet sevmedim.
t: sevdiğim anılarımın sevmediğim tadıdır.
uzun uzun ve anlamsız bu girizgahtan sonra tanımımı yazabilirim. o zamanlardan kalma hatıraların tadı oralettir benim için. çünkü dedem kendine ne zaman çay söylese bana da oralet söylerdi ama ben hiçbir zaman oralet sevmedim.
t: sevdiğim anılarımın sevmediğim tadıdır.
devamını gör...
testinin içinde ne varsa dışarı o sızar
birde içinde bir şey yoksa bak sen sürprize.
bomboş insanla zamanı heder etmesi de acı.
bomboş insanla zamanı heder etmesi de acı.
devamını gör...
kapı komşusu
apartmanda tek memnun olduğum komşum. ülkesinden her dönüşünde getirdiği vodkaların da bunda etkisi var tabi ki.
devamını gör...
koronavirüs aşısı ücretsiz mi yapılacak sorunsalı
2.aşamada sorulması gerektiğini düşündüğüm sorunsal.
bu aşamaya gelmeden önce bir, içerisinde iki sorun barındıran aşama mevcut bulunuyor.
şöyle ki; insanlık olarak etkin bir aşıyı bulduk mu? bu bulduğumuz etkin aşıyı herkese zorunlu olarak uygulayacak mıyız? bu hususta mevzuatımız ne kadar doygun? zira türkiye'de zorunlu aşı için 1593 sayılı kanunun 57 ve 72. maddelere bakılır. orada da sınırlı sayma ilkesiyle düzenlendiği için kanun düzenlemesi yapılmadan sars-cov-2 virüsünün sebep olduğu covıd-19 hastalığına zorunlu aşı tatbik edilemeyecektir.
bir diğer görüş ise aynı kanunun 64.maddesinin buna cevaz vereceğidir. fakat anayasa mahkemesi halime sare aysal kararında biyo tıp sözleşmesi ve 1593 sayılı kanunu ve diğer mevzuatları değinerek, zorunlu aşıyı anayasanın 17.maddesine aykırı bulmuştu.
bu neden önemli? toplumun tümü aşılanmadıkça, bağışık hale gelmedikçe hastalığın bitme olasılığı yok. zira sizin bu sene olacağınız aşı, olmayanların vücudunda mutasyona uğrayan sars-cov-2'ye gelecek sene yanıt vermeyebilir! maku
yani emin miyiz? ve de herkese uygulayabilecek miyiz?
sonrasında para konuşulmalı bence. zira mevzuat ve içtihatlar pek uygun gözükmüyor.
para konusunda şahsi kanaatim ise, güvenli ve bağışıklık sağlayan aşının tüm herkes için (kaç doz gerekiyorsa bağışık olmak için) ilk seferde ücretsiz olması. sonraki yıllarda risk gruplarına ücretsiz sağlıklı bireylere makul ücret (2 doz ise misal, doz başı 50 tlx2:100 tl gibi) makul fiyatlara yapılabilir olması.
hani bu son ihtimal, bana göre zaten ücretsiz olması gerekir. ama olmayacaksa şayet ilk seferde kesin ücretsiz olmalı, sonraki seneler için sağlıklı bireylere makul fiyatlar.
nacizane. sevgiler.
(bkz: anayasa mahkemesinin halime sare aysal kararı) (bkz: zorunlu aşı)
edit: ücretsiz olarak uygulanmasıyla çözüme kavuşmuş sözde sorunsal.
bu aşamaya gelmeden önce bir, içerisinde iki sorun barındıran aşama mevcut bulunuyor.
şöyle ki; insanlık olarak etkin bir aşıyı bulduk mu? bu bulduğumuz etkin aşıyı herkese zorunlu olarak uygulayacak mıyız? bu hususta mevzuatımız ne kadar doygun? zira türkiye'de zorunlu aşı için 1593 sayılı kanunun 57 ve 72. maddelere bakılır. orada da sınırlı sayma ilkesiyle düzenlendiği için kanun düzenlemesi yapılmadan sars-cov-2 virüsünün sebep olduğu covıd-19 hastalığına zorunlu aşı tatbik edilemeyecektir.
bir diğer görüş ise aynı kanunun 64.maddesinin buna cevaz vereceğidir. fakat anayasa mahkemesi halime sare aysal kararında biyo tıp sözleşmesi ve 1593 sayılı kanunu ve diğer mevzuatları değinerek, zorunlu aşıyı anayasanın 17.maddesine aykırı bulmuştu.
bu neden önemli? toplumun tümü aşılanmadıkça, bağışık hale gelmedikçe hastalığın bitme olasılığı yok. zira sizin bu sene olacağınız aşı, olmayanların vücudunda mutasyona uğrayan sars-cov-2'ye gelecek sene yanıt vermeyebilir! maku
yani emin miyiz? ve de herkese uygulayabilecek miyiz?
sonrasında para konuşulmalı bence. zira mevzuat ve içtihatlar pek uygun gözükmüyor.
para konusunda şahsi kanaatim ise, güvenli ve bağışıklık sağlayan aşının tüm herkes için (kaç doz gerekiyorsa bağışık olmak için) ilk seferde ücretsiz olması. sonraki yıllarda risk gruplarına ücretsiz sağlıklı bireylere makul ücret (2 doz ise misal, doz başı 50 tlx2:100 tl gibi) makul fiyatlara yapılabilir olması.
hani bu son ihtimal, bana göre zaten ücretsiz olması gerekir. ama olmayacaksa şayet ilk seferde kesin ücretsiz olmalı, sonraki seneler için sağlıklı bireylere makul fiyatlar.
nacizane. sevgiler.
(bkz: anayasa mahkemesinin halime sare aysal kararı) (bkz: zorunlu aşı)
edit: ücretsiz olarak uygulanmasıyla çözüme kavuşmuş sözde sorunsal.
devamını gör...

