kimin mini etekle gezip kimle yattığını tartışmaktan zaman bulamadıklarından dolayı ileri gelen hadise.
devamını gör...

süzme yoğurdun kurutulmasıyla elde edilen bir peynir türü.

bolu ve zonguldak yöresine aittir.

keş, yapısı sert ve çok tuzlu bir yiyecektir. diğer peynirler gibi kahvaltıda yenilmez. yenilecek kıvama gelmesi için önce rendelenmesi gerekir. rendelenmiş keş kavrulup makarnaya karıştırılarak yenir. dünyada makarnaya en çok lezzet veren gıdadır. keşli makarna yemediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz demektir.

keş farklı yiyecekler için de sos olarak kullanılabilir. fakat en çok makarnaya yakışır. bolu ve zonguldak'a yolunuz düşerse keş peyniri alıp tadına bakmayı unutmayın. büyük alışveriş merkezlerinde de bulmak mümkündür. ayrıca internetten de sipariş verebileceğiniz bir sürü alışveriş sitesi vardır.

unutmayın, keş direkt yenilmez. yemek için kavurmalı ve sos olarak kullanmalısınız.
devamını gör...

denizin kenarında denizi izlerken birden kendinizi ameliyatı masasında , ameliyat masasında iken birden rusya da şömine başında edebiyat sohbeti yaparken sonra birden orman da ilk çağ filozofları ile tartışırken kendinizi buluyorsunuz entryleri okuyorken. işte bana göre yazarın tanımlaması.
devamını gör...

fil necati. ulan resmen kemal sunal'ı taklit ediyorsun şerefsiz yaratık. sanki anlamadık. aklımızla alay etme.
devamını gör...

ınsan olan aldatir, aldanir. erkekler fiilen, kadinlar daha cok icsel aldatir. erkekler refahtan, kadinlar sozden, ozden, bunalimdan, bunaltilmakdan, cok sevip az sevilmekden, astari yuzunden pahali gelmekden, ottan boktan degil, samimice aldatir kendine ve sinsice sirayet eder erkege..

kadin sinsidir de erkek degil midir. daha beterdir de saklamayi beceremez.

sonuc: ogrenilmezse, mezara kadar ogrenilirse, kadin icin adamin haysiyetine kadar.. erkek icin namus algisina kadar..
devamını gör...

ezik değildir. teknolojinin nimetlerinden faydalanıyordur. *

ayrıca microsoft swiftkey klavye diye yabana atmayın 10 harflik kelimeyi kullanma sıklığınıza göre tek tuş basışıyla bile yazabilirsiniz.

ekleme: başlığın ilk tanımının yerinde yeller esiyor.


başlığa ait ilk tanım "ivysaur" tarafından 02.01.2021 17:06 tarihinde girilmiştir.
devamını gör...

doğururdum diye cevap verdiğim başlıktır. evlat bu... insan hiç kendi canına kıyabilir mi?
çocuk yetiştirmek zaten başlı başına bir mücadele. engelli olabilir ancak o da bir insan ve temel hakkımız olan yaşama hakkına sahip. ömrü varsa bu dünya için yaşamalı sonuna kadar. her şeye herkese rağmen bu dünyada var olmaya ben de varım demeye hakkı var gücü yettiğince.
sağlık öyle bir şey ki... ne zaman sahip olacağımız ya da onu ne zaman ne şekilde yitirebileceğimiz hiç belli değil. sağlıklı gözüyle baktığınız yavrunuz da gün gelir o sağlığını kaybedebilir. çocuk yaşta kansere yakalanabilir ya da bir kazada uzvunu yitirebilir. bu dünyada hiç bir şeyin garantisi olmadığı gibi sağlıkla kucağınıza aldığınız bebeğinizin sağlıkla yaşayacağının da bir garantisi yok ne 3 yaşındayken ne de 30 yaşındayken.
yaşadığımız dünya giderek daha da kötüleşiyor. kabul... ancak engelli bireyler için farkındalık yaratmak bizim elimizde. onunda kendini gösterebileceği ortamlar yaratmak, güvende hissedebileceği konfor alanları oluşturmak, onun eğitimine önem vererek bu dünyada yaşayabilmesi için çabalamak... yani bir çocuk nasıl yetiştirilmesi gerekiyorsa aynı şeyleri uygulayarak yetiştirmek. aradaki minicik fark onun biraz daha özel olduğunu bilmek sadece. gerisini sevgi halleder...
devamını gör...

türk sineması. türkiye'deki film endüstrisine dair faaliyetleri ve sinema kültürünü kapsamaktadır.
yeşilçam denme sebebi ise; 1980 öncesinde film film şirketlerinin çoğunluğunun yazıhaneleri taksim yeşilçam sokağında bulunduğu için kısaca yeşilçam denmiştir.
devamını gör...

stefan zweig'in yazdığı, 1922 yılında yayınlanan ve sevmenin ağızdan çıkan birkaç kelimeden çok daha öte olduğunu bize gösteren ince bir kitap.
orijinal adı: brief einer unbekannten

eğer isminden dolayı kitaba ön yargı duyuyorsanız kesinlikle bu yargıyı yıkıp okumaya başlamalısınız. kitap adından da anlaşılacağı üzere bir kadının, kendisini bilmeyen birine yazmış olduğu mektuptan oluşuyor. ismini dahi bilmediğimiz bir kadının acılarına, umutlarına, hayal kırıklıklarına, sevinçlerine ve en masum hayallerine eşlik ediyoruz. zweig şu noktada zor bir işi başarmış bence, bir erkek olarak, karşı cinsiyetin duygu ve düşüncelerini gerçekten empati yaparak yazıya aktarmış. gerçi psikoloji bilgi birikimini bilmeyen yoktur. eserlerinde başarıyla kullanır.
kitap bittiğinde böyle güzel bir hikayeye eşlik ettiğim için büyük bir hüzün duymuştum. tabii sonlara doğru yeşilçam'a da bağlamadı değil fakat hoş bir acı his* bırakıyor okuduktan sonra.

fark ettim de kitabı tekrar okusam belki de basit bir platonik aşk hikayesi olarak görürüm. bu yüzden sanırım asla tekrar okumayacağım, okuduğum ilk zamandaki ilk hislerimi ve düşüncelerimi kaybetmemek için.

kendisine ''iyi olan şey unutulmaz, seni unutmayacağım'' denmesine rağmen hiç tanınmamış ve hiç hatırlanmamış bir kadının mektubuna bir şans vermenizi öneririm.
devamını gör...

kumaşından dolayı asıl adı jean pantolon olan kot pantolon olayı; olay diyorum, çünkü o zamanlar başlı başına bir olaydı kot.

bir kere herkes kot pantolonluydu, net.. giymek zorundaymışcasına ama, ben hatırlıyorum, herkes görevini yapmanın rahatlığıyla elinide cebine sokarak dikilirdi, manasızca ama.. cebiyle bir işi yok, poz mahiyetinde :

buz mavisi, renklisi, ay düşük beli, yüksek beli, kemeriydi, kotun üstüne ne giyilirdi.. gidermiydi, öyle şeyler kotla olurmuydu,
bu sadece bir giyecek değildi nihayetinde, bu bir felsefe gibiydi.. 301 modeli 501 modeli, borupaçasıdarpaçasıamanallahım :

doksanlar diyince kottur yani..
iki üç kişi bir araya gelince, önce üzerlerindeki kotlar hakkında bir konuşulurdu, bugün hangisini giydin, onu yarın giyicem.. sonra konuşma sırası yeni çıkan modeller, ucuza lewis bulunabilecek yerler, orjinallik meselesi, kalıbı çok güzel olan (ah o kalıbı) ama moda olmayan, hem ucuzu hem pahalısı da olabilen o yeni markaları alıp giyenlerin "deneyimleri" (rodi, wrangler vb) tavsiye edilen markalar final..

bir pantolonun bu kadar konuşulacak nesi olabilir allah aşkınıza, kaç çeşit paça olabilir.. kalıp ne.. ne pazarlamışlar bize ama, şimdi anlıyoruz, işte bunlar hep kapitalizmmiş, büyüyünce öğrendik..

nasıl giyiyormuşuz hayret ediyorum hala, kemerle filan hiç rahat birşeyde değil,
çok şükür modasıyla birlikte, tasası da unutuldu da, rahatladık, şimdide var ama, nerde o eski forsu.. birtek bizim mahalleden geçmemiştir heralde bu kot fırtınası..

"yırtık kotu nasıl unutmuşum
birde doksanlar yazıyorum
teşekkürler #sokak lambası
devamını gör...

doğa ve yeşillikle iç içe olmak.
devamını gör...

acil bir duruma müdahale gerektiren, kriz yönetimi becerileri ve soğukkanlılık isteyen herhangi bir alanda çalışmam mümkün değil.
devamını gör...

kim takar yks yi tek ciddiye aldığım sıralama kafa sözlük sıralaması demek istediğim başlıktır.
devamını gör...

canım memleketimde sürekli ılık ılık esen rüzgardır.genelde yağmuru beraberinde getirir.rüzgarına bile hasret kaldık be kardeşim.
devamını gör...

girdiğim her başlıkta dikatimi çeken yazardır kendisi .yazdıklarını okumaktan keyif alıyorum .güzel kalemiyle yazmaya devam eder umarım.
devamını gör...

sana gitme demeyeceğim.
üşüyorsun ceketimi al.
günün en güzel saatleri bunlar.
yanımda kal.

sana gitme demeyeceğim.
gene de sen bilirsin.
yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
incinirsin.

sana gitme demeyeceğim,
ama gitme, lavinia.
adını gizleyeceğim
sen de bilme, lavinia.

özdemir asaf
devamını gör...

şemşiye bilerek böyle söylerim. hoşuma gider şemşiye demek.
devamını gör...

savaşa hayır amacı içeren 14 ilkedir.
1. dünya savaşı sonlandıktan sonra abd başkanı woodrow wilson bir daha böyle bir savaş yaşanmasın amacıyla bu ilkeleri yazmıştır.
mantıklı şekilde ortaya çıkıp bir dakika baba biz ne yapıyoruz ayıp değil mi ya üslubu ile hareket etmiştir. tabi dünya o kadar tatlı naif değildir insanoğlu yerler ulan senin ilkelerini diyerek hareket etmeye devam etmiştir.
sonra devletler kafasına göre yorumlayınca bu ilkeleri kılıfa uydurarak 2. dünya savaşı çıkmıştır ve bu ilkeler amacını yitirmiştir.
tabi burada wilson amcanın ne kadar samimi olduğu veya ne kadar barış içerisinde yaşamayı düşündüğü belli değildir bilemiyoruz işin içinde ameriga olabilir.
bu ilkeler şöyledir.


1. tam bir açıklık içinde varılmış barış anlaşmalarından sonra hiçbir özel uluslararası anlaşmaya gidilmemeli ve diplomatik etkinlik her zaman içtenlikle ve kamuoyunun gözü önünde yürütülmelidir.
2. denizlerin uluslararası sözleşmeler gereğince bütünüyle ya da kısmen kapatılabilmesi dışında, savaşta ve barışta karasuları dışındaki bütün denizlerde mutlak seyrüsefer serbestliği sağlanmalıdır.
3. barışı onaylayan ve korumak için anlaşan ülkeler arasındaki bütün ekonomik engeller olabildiğince kaldırılmalı ve ticaretin eşitlik temelinde yürütülmesi sağlanmalıdır.
4. her ülkede silah gücünün iç güvenliği sağlamaya yetecek en düşük düzeye indirilmesi için yeterli güvenceler karşılıklı olarak verilmelidir.
5. sömürgelerin bütün talepleri serbest, açık görüşlü ve tümüyle tarafsız bir yaklaşımla ele alınmalı, bu tür egemenlik sorunlarının çözümünde ilgili halkların çıkarlarıyla egemenliği tartışılan devletin adil taleplerinin eşit ağırlık taşıması ilkesine kesinlikle uyulmalıdır.
6. rusya imparatorluğu’na ait bütün topraklardan yabancı askerler çekilmeli, rusya’yı ilgilendiren bütün sorunlar, kendi siyasal gelişimini ve ulusal politikalarını bağımsızca belirlemesine olanak verecek biçimde dünyanın öbür uluslarının en uygun ve özgür işbirliğiyle çözülmeli, rusya’nın kendi belirleyeceği kurumsal yapıyla özgür uluslar topluluğuna içtenlikle kabul edimesi, hatta gereksinim duyabileceği ya da isteyebileceği her türlü yardımın yapılması sağlanmalıdır. gelecek birkaç ay içinde öbür ulusların rusya’ya karşı tutumları iyi niyetlerinin, rusya’nın gereksinimlerinin kendi çıkarlarından farklılığını kavrayıp kavramadıklarının ve bencillikten uzak, akıllı bir yaklaşımla onun sorunlarına yakınlık duyup duymadıklarının kesin göstergesi olacaktır.
7. yabancı askerler belçika’dan çekilmeli ve bu ülke hiçbir kısıtlama olmaksızın bütün öbür özgür ulusların sahip olduğu egemenlik haklarına yeniden kavuşmalıdır. bunun gerçekleşmesi, ulusların birbirleriyle ilişkilerini düzenlemek amacıyla koydukları kurallara duydukları güvenin yeniden sağlanmasında en önemli rolü oynayacaktır. bu düzeltme yapılmadan uluslararası hukukun yapısı ve geçerliliği örselenmiş kalacaktır.
8. bütün fransız toprakları özgürlüğüne kavuşmalı ve işgal edilen kesimler geri verilmelidir. 1871'de alsace-lorraine konusunda fransa’ya prusya tarafından yapılan ve yaklaşık elli yıldır dünyada istikrarlı bir barışın kurulmasını önleyen haksızlık, herkesin çıkarlarına olan barışın yeniden sağlanabilmesi için düzeltilmelidir.
9. italya’nın sınırları, açıkça belirlenmiş ulusal sınırlar temelinde yeniden çizilmelidir.
10. avusturya-macaristan halklarının uluslar arasındaki yeri korunmalı ve güvence altına alınmalı, bu halklara özerk gelişme olanağı tanınmalıdır.
11. yabancı askerler romanya, sırbistan ve karadağ’dan çekilmeli, işgal edilen topraklar geri verilmelidir. sırbistan’a denize serbest ve güvenli çıkış sağlanmalıdır. çeşitli balkan devletleri arasındaki ilişkiler tarihsel bağlılık ve ulusal sınırlar temelinde dostça görüşmeler yoluyla yürütülmelidir. balkan devletlerinin siyasal ve ekonomik bağımsızlığıyla toprak bütünlüğüne ilişkin uluslararası güvenceler anlaşmada yer almalıdır.
12. bugünkü osmanlı imparatorluğu’ndaki türk kesimlerine güvenli bir egemenlik tanınmalı, türk yönetimindeki öbür uluslara da her türlü kuşkudan uzak yaşam güvenliğiyle özerk gelişmeleri için tam bir özgürlük sağlanmalıdır. ayrıca çanakkale boğazı uluslararası güvencelerle gemilerin özgürce geçişine ve uluslararası ticarete sürekli açık tutulmalıdır.
13. polonyalıların yaşadığı tartışmasız olan toprakları içine alacak bağımsız bir polonya devleti kurulmalı, bu devletin denize serbest ve güvenli çıkışı sağlanmalı, siyasal ve ekonomik bağımsızlığıyla toprak bütünlüğü de uluslararası sözleşmeyle güvence altına alınmalıdır.
14. büyük küçük bütün devletlerin siyasal bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü konusunda karşılıklı güvence vermek üzere özel sözleşmelerle bütün ulusları içine alan bir birlik oluşturulmalıdır.
devamını gör...

neredeyse aynı yaştayız. üzülüyorum ve korkuyorum ben de böyle olur muyum diye.
devamını gör...

aslen hollanda kökenli olup, birinci dünya savaşı sırasında dansözlük ve seks işçiliği aracılığıyla almanya lehine istihbarat toplayan meşhur kadın casus.

bilindiği gibi, istihbarat teşkilatlarının iki ana görevi bulunur: espiyonaj (haber alma) ve kontrespiyonaj (karşı haber alma). bu kavramlardan yola çıkarak türetilen sekspiyonaj ifadesi*, cinsel dürtüler aracılığıyla haber almayı ifade eder. önemli erkek ya da kadınlar, hoşlandıkları cinslerden seçilen* işveli cilveli yetiştirilmiş güzel ya da yakışıklı casuslar tarafından bir şekilde etkilenir ve bu yolla bilgi alınmaya çalışılır. bal tuzağı (honey trap) ya da bel altı istihbarat olarak da bilinir.

işte mata hari de, bu kavramın en bilindik icracılarından biridir.

asıl adı margaretha geertruida zelle'dir. mata hari ismi kendisine çok sonradan, fransızlar tarafından, sahne adı olarak takılacaktır. erken hayatında, bir subayın gazeteye verdiği ve evlenmek istediğini beyan ettiği ilanı görmesi üzerine o subayla evlenir ve bir kızı, bir de oğlu olur. bu evlilik sırasında, eşinin görevi icabı gittiği cava adası'nda yerel, egzotik dansları öğrenir. yaşadığı bir iki trajedi ve hayatının yolunda gitmemesi üzerine önce hollanda'ya geri döner, ardından da paris'e geçer. burada dansıyla ünlenmeye, herkesi kendine hayran bırakmaya başlar.

derken, tam da bu zamanlarda savaş başlar. mata hari şüpheli davranışlar sergiliyordur. gün geçtikçe fransız istihbaratının daha çok dikkatini çeker. çünkü almanlarla çok içli dışlıdır. zaman savaş zamanıdır, fransızlar tabiricaizse cadı avı gibi casus avına çıkmışlardır. entrikalar döner, kararlar verilir ve mata hari 15 ekim 1917 günü kurşuna dizilerek idam edilir.

hatta idamıyla ilgili bir de şehir efsanesi var:

söylenen o ki; kendisinin idamıyla görevlendirilmiş askerleri ölmeden önce selamlamış, onlara öpücükler yollamış, işveler yapmış. her ne hikmetse 12 kişilik manganın 8'i (hatta daha abartılı bir söylentiye göre 9 kişilik manganın 8'i) mata hari'yi ıskalamış. öyle güzel, öyle etkileyici bir kadınmış ki askerlerin tetiği çekmeye gönülleri razı gelmemiş.

şöyle bir hanımefendi kendisi:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

duyan da barbara palvin sanar.* güzellik algısı tabii, bir şey diyemeyiz.*

ayrıca bizim de tarihin tozlu sayfalarında kaybolmuş bir dansöz casusumuz var: (bkz: emine adalet pee). hem de çok daha güzel, fıstık gibi. asın bayrakları!

---

bir tutankamonun laneti ukdesi idi.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim