botulizm
clostridium botulinum bakterisi tarafından ürettiği bir toksinden kaynaklanan gıda zehirlenmesidir. insan ve hayvan sinir sitemini etkiler. böylece solunum ve kas felcine sebep olabilir.
nedeni genel olarak gıdaların düşük sıcaklıkta pişirilip, sonrasında konserve edilmesi ile yenilen besinlerden kaynaklanır. genellikle, yeşil fasülye, ıspanak, mantar, pancar, konserve ton balığı, isli balık, sucuk, salam ve sosis gibi besinlerde görülür.
c. botulinum bakterisi sporları oksijensiz solunum yaptığından; 85c* sıcaklıkta en az 5 dakika pişirme suretiyle ölür.
türkiyede çok sayıda vaka görülmektedir. özellikle süzme yoğurt, yeşil fasülye, domates salçası konservelerini evde yapan bir kaç kişi teşhis edilmiştir.
o sebeple konservelerinizi iyi pişirin arkadaşlar, tüp fiyatları pahalı, farkındayım ama, kaynar kaynamaz ocaktan indirip konserve yapmayın, kapak tutsa da oksijensiz ortamda üreyebiliyor meretler... iyice yüksek ateşte pişirip, öyle kavanozlayın...
kötü bir örnekle tezimizi perçinleyelim.
2017 yılında adana'lı bir aile domates konservesi ile menemen yapmış, rahatsızlanmış ve hastaneye kaldırılmıştır. botulizm hastalığı teşhisi konulan 4 kişilik ailenin tüm fertleri ne yazık ki, 1.5 ay yaşam savaşı verdikten sonra hakkın rahmetine kavuşmuştur.
www.sabah.com.tr/yasam/2017...
nedeni genel olarak gıdaların düşük sıcaklıkta pişirilip, sonrasında konserve edilmesi ile yenilen besinlerden kaynaklanır. genellikle, yeşil fasülye, ıspanak, mantar, pancar, konserve ton balığı, isli balık, sucuk, salam ve sosis gibi besinlerde görülür.
c. botulinum bakterisi sporları oksijensiz solunum yaptığından; 85c* sıcaklıkta en az 5 dakika pişirme suretiyle ölür.
türkiyede çok sayıda vaka görülmektedir. özellikle süzme yoğurt, yeşil fasülye, domates salçası konservelerini evde yapan bir kaç kişi teşhis edilmiştir.
o sebeple konservelerinizi iyi pişirin arkadaşlar, tüp fiyatları pahalı, farkındayım ama, kaynar kaynamaz ocaktan indirip konserve yapmayın, kapak tutsa da oksijensiz ortamda üreyebiliyor meretler... iyice yüksek ateşte pişirip, öyle kavanozlayın...
kötü bir örnekle tezimizi perçinleyelim.
2017 yılında adana'lı bir aile domates konservesi ile menemen yapmış, rahatsızlanmış ve hastaneye kaldırılmıştır. botulizm hastalığı teşhisi konulan 4 kişilik ailenin tüm fertleri ne yazık ki, 1.5 ay yaşam savaşı verdikten sonra hakkın rahmetine kavuşmuştur.
www.sabah.com.tr/yasam/2017...
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar
istanbul - kasımpaşa:
buradan.
buradan.
devamını gör...
temiz vajina
(bkz: 1997 model temiz vajina)
hahahaha bu gece ne olmuş lan size, başlıklara bak, biri coco yasallaşsın diyor, bir diğeri kadının ayak parmağından su içeyim diyor.
hahahaha bu gece ne olmuş lan size, başlıklara bak, biri coco yasallaşsın diyor, bir diğeri kadının ayak parmağından su içeyim diyor.
devamını gör...
günün ünlüsü olamayan yazar
(bkz: başaramadık abi)*
devamını gör...
dünyanın en değerli şeyi
önce sagliktir bedenin ve ruhun sagligi. cunku her sey saglikli iken guzeldir. sonrasinda sevilen yaninda iyi hissedilen insanlarin varligidir. bilhassa aile, bilhassa anne-baba. bundan sonraki sayilabilecek maddeler, kisilerin yasam amacina gore degismektedir ama bu ikisi insan icin olmazsa olmazdir.
devamını gör...
sokrates'in demokrasiyi eleştirmesi
demokrasinin açıkları olduğunu ve eğitimsiz halkın demokrasi nedeniyle büyük zararlar göreceğini düşünmesi nedeni ile yaptığı eylemdir.
en bilindik eleştirisi şu şekildedir.
"eğer ki deniz yoluyla bir yolculuk yapmak isteseydin, geminin kontrolünün kimde olacağına nasıl karar verilmesini isterdin? rastgele ve herhangi bir grup insan tarafından mı, yoksa deniz seyahatleri konusunda deneyimli, bilgili ve eğitimli insanlar tarafından mı?
ademantus'un cevabı çok açıktır: elbette ki ikincisi! sokrates'in buna cevabı ise şu şekildedir:
peki bu durumda nasıl olur da, bir ülkedeki yetişkin insanların rastgele ve herhangi bir grubunun bir ülkeyi kimin yöneteceğine karar verebilecek donanımda olduğunu düşünebilmekteyiz?"
en bilindik eleştirisi şu şekildedir.
"eğer ki deniz yoluyla bir yolculuk yapmak isteseydin, geminin kontrolünün kimde olacağına nasıl karar verilmesini isterdin? rastgele ve herhangi bir grup insan tarafından mı, yoksa deniz seyahatleri konusunda deneyimli, bilgili ve eğitimli insanlar tarafından mı?
ademantus'un cevabı çok açıktır: elbette ki ikincisi! sokrates'in buna cevabı ise şu şekildedir:
peki bu durumda nasıl olur da, bir ülkedeki yetişkin insanların rastgele ve herhangi bir grubunun bir ülkeyi kimin yöneteceğine karar verebilecek donanımda olduğunu düşünebilmekteyiz?"
devamını gör...
utanç verici olmadığı halde utandıran durumlar
övülmek,iltifat edilmesi gereksiz yere utandırır insanı yüzün kızarır yere bakarsın ya da konuyu değiştirirsin.
devamını gör...
dil öğrenmek
eğitim sistemimiz hiç bu işe girişmemiş olsaydı. kendi tercihimiz ile kursuna gidip öğrenebildiğimizi düşündüğüm şey. anaokulundan itibaren ingilizce dersi gördüm öğrenemedim , gerçekten sadece konuşmak isteyip üniversiteyi bitirip 6 ayımı ayırıp kursuna gittim yine öğrenemedim. lisede aldığımız almanca ve fransızca dersleri içinde aynı şeyi söyleyebilirim. bu işi ehline ve isteklisine bıraksalardı daha rahat yapardık diye düşünüyorum . üzgünüm.
devamını gör...
öğretmenlerin yarım gün çalışıp 3 ay tatil yapması
öğrencilerin yarım gün okula gidip üç ay tatol yapması ile yakından ilişkilidir; çok enteresan di mi?
yılların edebiyat hocası olan anneciğimin bu konudaki yorumu şöyledir:
"milletin bir tanesine sahip çıkamadığı şımarık veletlerinden 30 tanesiyle uğraşıyoruz biz.* ne yapayım, tatilde boş sınıfa gidip boş duvara orhan veli şiiri mi okuyayım alüminyum?"*
yeri gelmişken bu konuda içimde kalan bir ukteyi de buraya bırakayım: annemin çalıştığı cumhuriyet lisesi sağolsun her allahın günü hocaları toplantıdan toplantıya koşturuyordu. gece 1'lere kadar sürerdi hocaların toplantıları. kaç sefer babamla birlikte gecenin karanlığında, okul bahçesinde ve uykulu gözlerle annemi beklediğimi hatırlıyorum... annemin yüzünü göremeden büyüdüm lan ben.*
tekrar tanımlama gereği duydum tanımı: yetiştirmeyi beceremediği şımarık veletlerini gönderecek yer arayan, günün diğer yarısında ve koca bir yaz tatilinde velet başına kalınca da iğritminlir çik iz çilişiyir diye leş kargası gibi öten vasıfsız insan serzenişi.
yılların edebiyat hocası olan anneciğimin bu konudaki yorumu şöyledir:
"milletin bir tanesine sahip çıkamadığı şımarık veletlerinden 30 tanesiyle uğraşıyoruz biz.* ne yapayım, tatilde boş sınıfa gidip boş duvara orhan veli şiiri mi okuyayım alüminyum?"*
yeri gelmişken bu konuda içimde kalan bir ukteyi de buraya bırakayım: annemin çalıştığı cumhuriyet lisesi sağolsun her allahın günü hocaları toplantıdan toplantıya koşturuyordu. gece 1'lere kadar sürerdi hocaların toplantıları. kaç sefer babamla birlikte gecenin karanlığında, okul bahçesinde ve uykulu gözlerle annemi beklediğimi hatırlıyorum... annemin yüzünü göremeden büyüdüm lan ben.*
tekrar tanımlama gereği duydum tanımı: yetiştirmeyi beceremediği şımarık veletlerini gönderecek yer arayan, günün diğer yarısında ve koca bir yaz tatilinde velet başına kalınca da iğritminlir çik iz çilişiyir diye leş kargası gibi öten vasıfsız insan serzenişi.
devamını gör...
sevmediğin bir yazarın tanımını beğenmek
sezarın hakkı sezara diyerek yapabileceğim eylemdir.
ben bunu yaparak zeytin dalı uzatmıyorum sadece aynen, doğru dedin gardaş demek için oylarım.
ben bunu yaparak zeytin dalı uzatmıyorum sadece aynen, doğru dedin gardaş demek için oylarım.
devamını gör...
müşteri hizmetleri
bazen müşterilerin çıldırttığı durumlar da yaşanabilmektedir. eskilerden efsane bir görüşme:
devamını gör...
saniyelik salaklıklar
alışveriş sonrası kasada kredi veya banka kartı yerine kimlik, öğrenci kimliği ne varsa vermek. hatta bir de farkında olmadan niye çekmiyor bana bakıyor havasına giriyorsunuz saniyelik, o daha da rezil. tabii uyarıldıktan sonra özür faslı, hemen yalandan kıkırdamalarla şirinlikler derken başında verilmesi gereken banka/kredi kartı sonunda kasadaki kişiye uzatılır.
devamını gör...
freddie mercury
yaşam tarzı ve müziğe kattığı ruhla bütün ön yargıları parçalayan, özellikle ırkçılığa ve tür despotizmine karşı hunharca savaşan, yegane müzik dehası.
(bkz: queen)
(bkz: bohemian rhapsody)
(bkz: queen)
(bkz: bohemian rhapsody)
devamını gör...
mutluluğu azaltan şeyler
akraba
devamını gör...
erdoğan'ın bir sonraki seçimde kazanamayacak olması
ne fark eder. gelen de elinde semeriyle gelmeyecek mi ?
devamını gör...
walkabout
aynı isimli romandan uyarlanan 1971 yapımı nicolas roeg filmi. film türkçeye sonsuz çöl adıyla çevrilmiş. walkabout bir aborjin geleneğidir. erkeklerin ergenlik döneminde çıktığı ve altı ay boyunca vahşi doğada tek başına yaşayarak manevi ve fiziksel olarak kendini kanıtladığı bir geçiş ritüelidir.
filmde çölde kaybolan ve medeniyete dönmek için çabalayan iki kardeş bu ritüeli gerçekleştirmekte olan bir aborjin ile karşılaşıyor ve o andan itibaren film, modern insanla ilkel insanın manevi bakımdan birbirinden ne kadar uzaklaştığını bir bir seyircinin yüzüne çarpmaya başlıyor. film boyunca aborjindeki saf insani ve ahlaki anlayışın bir çocukla eşdeğer olduğunu anlıyorsunuz. büyümenin ondaki bu saflığı değiştirmediğini, modern insanın ise büyüdükçe kendi saf halinden yavaş yavaş toplumun dayattığı karmaşık ve kurallarla bezenmiş ahlak anlayışına geçmeye zorlandığını anlıyorsunuz. aynı hisleri bu yoğunlukta olmasa da dersu uzala filminde hissettiğimi hatırlıyorum.
filmde modern insan ile ilkel insana dair o kadar çok gönderme ve karşılaştırma var ki sahne sahne analiz etmek gerekir. öyle derin metaforlar, gizli anlamlar aramanıza da gerek yok her sahnesi derdini doğrudan anlatıyor, modern insan bu, ilkel insan ise bu diye ayırıyor.
sırf avustralya'nın doğal güzelliklerini, hayvan çeşitliliğini uzun uzun seyretmek için bile defalarca izlenebilir.
filmde çölde kaybolan ve medeniyete dönmek için çabalayan iki kardeş bu ritüeli gerçekleştirmekte olan bir aborjin ile karşılaşıyor ve o andan itibaren film, modern insanla ilkel insanın manevi bakımdan birbirinden ne kadar uzaklaştığını bir bir seyircinin yüzüne çarpmaya başlıyor. film boyunca aborjindeki saf insani ve ahlaki anlayışın bir çocukla eşdeğer olduğunu anlıyorsunuz. büyümenin ondaki bu saflığı değiştirmediğini, modern insanın ise büyüdükçe kendi saf halinden yavaş yavaş toplumun dayattığı karmaşık ve kurallarla bezenmiş ahlak anlayışına geçmeye zorlandığını anlıyorsunuz. aynı hisleri bu yoğunlukta olmasa da dersu uzala filminde hissettiğimi hatırlıyorum.
filmde modern insan ile ilkel insana dair o kadar çok gönderme ve karşılaştırma var ki sahne sahne analiz etmek gerekir. öyle derin metaforlar, gizli anlamlar aramanıza da gerek yok her sahnesi derdini doğrudan anlatıyor, modern insan bu, ilkel insan ise bu diye ayırıyor.
sırf avustralya'nın doğal güzelliklerini, hayvan çeşitliliğini uzun uzun seyretmek için bile defalarca izlenebilir.
devamını gör...
kötü günlerde kişiye güç veren sözler
sen teoman deĝilsin. bir şeyi bırakmak gibi bir lüksün yok!. sen teoman deĝilsin!
devamını gör...
henceforth dance radyo yayını
bugün global ortak yayın olmayacak olması ve gelen istekler üzerine, bugün tam 2 (yazıyla iki) saat türkçe 90'lar djin` live set şeklinde yayın yapacağız.
65 şarkılık bir kaba liste oluşturmakla beraber; set trafiğine ve kompozisyonuna ise duruma göre birlikte karar veririz.
22:00'de kabindeyim; görüşmek üzere.
not : bu geceki yayında sadece pioneer cdj 1000mk3 (x2) ve pioneer djm 600 mixer kullanacağım.
65 şarkılık bir kaba liste oluşturmakla beraber; set trafiğine ve kompozisyonuna ise duruma göre birlikte karar veririz.
22:00'de kabindeyim; görüşmek üzere.
not : bu geceki yayında sadece pioneer cdj 1000mk3 (x2) ve pioneer djm 600 mixer kullanacağım.
devamını gör...
lise aşkıyla evlenmek
hayatının aşkını erkenden bulmuş çifttir. çok tatlı geliyorlar bana.
devamını gör...
gedik
din ayrımı gözetmeden kurulan ve niteliğinden fazla bir şey kaybetmeyen tekel denilebilir. bu bir çeşit imtiyaz ve bunu alamayanlar ticaret yapamazlardı. ıslahat fermanı (1856) ile gedik beratlarına son verildi. isteyen herkes ticaret yapma hürriyetine kavuştu. dilimize yerleşmiş olan bu işin gediklisi sözü, belli bir imtiyazı ifade eder.
devamını gör...