ağlıyorum. ağlamak beni çok rahatlatıyor bir nevi içimi boşaltıyorum.
devamını gör...

tüm günün en hafif öğünü olması gerekirken, çoğunlukla en ağır yemeklerin yendiği öğündür. yemesi zevkli olsa da, vücudumuza ve kendimize eziyet etmekten başka bir şey değildir.
devamını gör...

fırından çıkmış ekmek kokusu ve yağmur yağdıktan sonra ki toprak kokusu.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çocuğun senin malın değil.
onun özgürlük alanına zorla giremezsin.
hayır, annesi olsan da giremezsin.
her şeyden önce çocuk yetiştirmiyorsun, bir birey yetiştiriyorsun.
çocuğunun kendi zevkleri olacak, o da ilerleyen yaşlarda kendini bulmaya çalışacak. buna engel olma. senin istediğin hayatı bunu yaşamalısın diyerek atma önüne, onun hayallerinin önüne kendi hayallerini koymaya çalışma. erkek diye maviyi, kız diye pembeyi dayama mesela. bırak o yeşili seviyorsa yeşil olsun. ders,ders diye küçücükken başlayıp zorlamak yerine otur mesleklerden bahset mesela ama öyle benim yavrum doktor olacak, dünyayı kurtaracak da şöyle böyle diyerek değil. onunla sohbet et. kendi fikrini sun, onun fikrini de öğren. mesela doktor bir arkadaşından bahset, oralara gelmek için çok çalıştığını ama hak ettiğinden bahset. sorumluluk bilincini aşıla ama o fark etmeden. bunları yaparsan, bunları kazanırsın gibi. sonra ekleyiver ama avukatlar da çok çalışıyor bak, ne güzel. zaten hâkimi de sorar, pilotu da o çocuk sana. büyüdükçe kafasında tartar zaten x olmak istiyorum, yarın y olacağım diyebilir. neden olmasın de, elbette olabilirsin de. ama çocuk aklıyla kendini bir tutup hayır x ol deme. ona bir birey gibi hissettir. onu avucunda sıkma, hatta mümkün olduğunca açık bırak o avcu ama hiçbir zaman uzaktan göz etmeyi de unutma. (ona tanıdığın özgürlüğün, ona sunduğun imkanların ve duyduğun güvenin farkına varınca zaten kendisi avucunda durmak isteyecektir zaten. zorla eline almaya çalıştığın bir kuşu düşün, birde eline kendisi gelen bir kuşu.) daha doğrusu ona kendini göz etme imkanını ver, nasıl yapacağını öğret ne gözün arkada kalsın ne de sen çocuğunun boğazına yapışmış ol. bir sorunu olduğunda gelip sana anlatabilsin. "eyvah, annem kızacak! ne yapacağım?" diye yanmasın yavrucak. "ne yapmam gerektiğini anneme sormalıyım belki de." diyebilecek durumu olsun hep işin içinden çıkamadığında. ve her şeyden önemlisi. en en önemlisi onda yaralar açma. ailenin açtığı yaralar iyileşmiyor, kabuk bağlamıyor, bağlasa da en ufak şeyde tekrar daha da derinden kanıyor. çoğu ebeveyn çocukluk dönemine eğitim olarak yüklenip ergenlik döneminde çocuk ergen olduğu için ne yapsa yanlışı onda bulmaya başlıyor ve eğitim kısmını sanki çocuk almamak için direniyor gibi düşünüyor ama hayır asıl eğitim o zaman başlıyor. hatta hayattan almaya başlıyor çocuk eğitimi bu sefer. bir birey olmanın eğitimi bu, hayatta dik durmanın, acıların, ilklerin, en berbat dönemlerin. hayır çocuk ergen olduğu için zor gelmiyor. çocuk hayata adım attığı için, zor olduğu için zor. illaki destek olmayacaksanız bile çocuğunuzun aklı ermeye başladığı dönemden bu dönemin sonuna kadar olan süreçte yara bırakmayın. lütfen yapmayın bunu çocuğa. geçmiyor, silinmiyor izleri. bu dönemde karakter oluşur, içine işliyor. çocuğunun içine güzellik işle, mutluluk, huzur nakışla. huzursuzluk, hırçınlık, dolu dolu nefretle baş etmek zorunda bırakma çocuğu. insan olarak değerlerini ciğerine işle, nefes aldıkça değerli olduğunu bilsin. insan olduğu için. kızsa değerini işle, kız olduğu için. diğer kızlara, erkeklere nasıl davranmalı öğret. erkekse değerini işle, erkek olduğu için. kızlara, erkeklere, insanlara nasıl davranılır öğret. cinsiyet eşitliğini zorla da olsa sok kafasına! karşısındakine insan olduğu için saygı duymayı öğret. özellikle erkekse masumane bir kadın sevgisi işle yüreğine. birey olduğu için değerli hissettir çocuğunu. kız, erkek fark etmez. kendine yetebilen bir insan yetiştir. yemeğini de yapabilsin, kendine yetecek kadar temizliğini de. ekonomik gücünü eline alması gerektiğini anlamasını sağla. yarın bir gün birilerine muhtaç olmasın. erkekse canı bir şey istediğinde mutfağa gidip yapabilmekten aciz olmasın mesela. kızsa sevgilisinin ona karışabileceği sınırları bilsin. kendini aşanı kabul etmesin. dostluk nedir öğretin, anlatın. hiç sahip olamasa da- ki yüksek ihtimal bu - yine de bilsin. kültürlü bir çocuk yetiştirmeye çalıştırın. istediği "güzellikleri" imkanınız yettiğince verin ama her istediğini de değil. çocuğunuz yanınızda kendisi olabilsin. aksi halde çocuk evde de dışarıda olduğu gibi bir savunma kalkanıyla yaşamak zorunda kalıyor ve ona ulaşamamaktan yakınıyorsunuz. ve anneler, çocuğunuzu size değer verecek şekilde yetiştirin, size yardım etsin, ona yardım edin. aranızdaki mesafe o büyüdükçe artar büyük ihtimalle işte bunun olmaması için onun kalbini kendinize yakın tutmaya çalışın. eğer zorla varlığını yanında tutmaya çalışırsanız o kuş uçmayı öğrendiği an gözü dışarıda olur. ama kalbine ulaşırsanız ne kadar uzak olursa olsun çok yakın olursunuz. bütün yükü de sırtınıza almaya çalışmayın. tek başına çocuğun yükü kaldırılmaz. babası için de geçerli bu şeylerin hepsi. aslında ebeveynler için geçerli.
üzmeyin ulan çocuğunuzu!
tek üzülen sizmiş gibi de davranmayın.
acısını küçümsemeyin, yalnız kalmak istiyorsa bırak kalsın biraz. içinde halledip geri döner sana o çocuk mutlu hissettirirsen.karakteri biraz farklıysa kabul et. sen bu çocuğu kabul etmek zorundasın. sen istedin onu ama o seni istedi mi? böyle bir şansı var mıydı? farklı diye yargılama. onun çocuğuyla bunun çocuğuyla ilgilenme. kendi çocuğuna ver ilgini,sevgini, zamanını. ve yine unutma senin çocuğun özel ama bu atomu parçalayacağı, insanlığı kurtaracağı anlamına gelmiyor. o kendisi olduğu için özel. bunu anlayın, yapmak istediklerinde destek olun, olmuyorsanız bile asla köstek olmayın. yine sıkça yapılan bir şey daha sırf çocuğun diye sevme, onu kendisi olduğu için sev eğer yalnızca annesi olduğu için seni sevmesini istemiyorsan. o çocuk baktığında gurur duysun benim annem şöyle diye. hayır bu statü,maddiyat, güç değil. bazen annen misafir çocuğu hatalı olmasına rağmen sana kızdığında oldukça mutlu olursun çünkü bilirsin neden yaptığını. yüreği güzeldir, gurur duyarsın.
anneler güzeldir, özeldir ama çocuklarına yara olmasınlardır...
devamını gör...

(bkz: tanrıya inanmak)

fazla çocuk kalmadım, rabbime şükür.

kendime edit : sarcasm, paradoks, oksimoron combosu yaptım tek tanımda, maaşallah ben! aha, yine yaptım!
devamını gör...

çocukken babam the birds’ü izletmişti çok etkilenmiştim. bunu rosemary’s baby ve the exorcist takip eder büyük ihtimalle.

21.yüzyıl içinse:
1- grave
2-the others
3-saw (gore gerilim ama olsun)

he bir de friday the 13th
devamını gör...

kış aylarımın vazgeçilmezidir. en sinir eden kısmı pişirdikten sonra kestanenin içindeki ince kabuktan ayrılmamış olmasıdır. soba artık nostalji olduğuna göre fırınlama tekniğini anlatalım ki bahsettiğim sorunu yaşamayın.

fırınlamadan önce kestaneleri 2-3 dk kadar suda bekletip, sonra dış kabuğunu kuruluyoruz. sonrasında kabuğu delecek çizik veya çizikler atıyoruz. 200 dereceye önceden ısıtılmış fırına atıp kestanelerin büyüklüğüne göre 20 ile 30 dk arasında bekliyoruz, afiyetle yiyoruz.

kestanenin ağaç üzerinde nasıl göründüğünü hiç bilmeyen yazar arkadaşlarımız için bir görsel bırakayım, ilginç bulabilirler.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yalnızlık iyi değildir. ve insan alır acısını insanın.
devamını gör...

club hücreleri olarak da bilinen bu hücreler akciğerde ilk olarak terminal bronşiyol seviyesinde görülürler.
görevleri bakımından çok önem arz eden bu hücreler sürfaktan benzeri madde salgılar.
detoksifikasyon yapar.
klor transportunda görev alır.
bölünerek çoğalabilen bir yapıya sahip olduğu için bronşiyol yenilenmesinde de etkilidir.
devamını gör...

bir kadın olarak sevdiğim erkeğin başörtüsüne karışmam.
devamını gör...

bazen, her şeyi unutmak istersiniz.
unutmak, mutsuzluktan ve hayal kırıklıklarından kaçış gibi gelir ama durup bir düşünün...

sahi, ya unutursanız her şeyi?!

babaannem unutuyor her şeyi...
tabi sırayla...
önce ona en çok çektireni unuttu.
kimi dersiniz?
tabiki dedemi.*
sonra sırayla gelinlerini ve çocuklarını unuttu...

....
unutuyor babaannem, tüm hayatını, kötü olayların yaninda en sevdiklerini, her telefonda on kere " peyniriniz, tereyağiniz, yoğurdunuz bitti mi yollayayım mi?" diye sorduğu 11 evladını unutuyor.

bebeklerinin kokusunu unutuyor babaannem...

alzheimer teşhisi konulduktan sonraki üç sene ,yurttan geldigim zamanlarda ona merada ve ahırdaki hayvanları hakkında rapor verirdim.
zaten o beni yurtta bilmiyor. elma kurdu ona göre ya ineklere bakiyor, ya koyun sağıyor.( ılk hastalandigi zaman bir yıl okulumu dondurup köye yanına gitmiştim. aklında benim hayvanlarla ilgilendigim kalmış.) kedisi de mütemadiyen doğum yapıyor babaannem göre...

günlerce görmese beni sormuyor bile "nerede bu deli kız?"diye. çünkü o emin elma kurdu ya mutlaka bir şeyler yapıyordur. yanina gelince başlıyor babaannemin sualleri;
- elma kurduuu! hani sağdigin süt ,nerede?!
+ babaanne, melehat yengede sıra ona verdim.
- elma kurdu ,sütü nasil ineklerin?
+ ıkisi gebe ya pek süt yok babaanne.
- elma kurduuu! kalk davara git!
- elma kurduuu! kalk ineklere bak! +tamam babaanneeee!

nereye gidiyorum babaanne, nereye?! davar mı kaldı? hepsi satıldı, diyemiyorum. gidip baska odada biraz oylanıp ders falan çalışıp yanına geliyorum.
-keşik sırası kimde? ( keşik köydeki kadinlarin sırayla süt almasi, altın günü gibi yani)
+bakkalın gelininde babaanne.
-sen bu yoğurdu yapamiyorsun artık.
+mayayi degisirim babaanne.

ah babaannem ah!
evdeki yogurt çoğunlukla market yoğurdu... hem zaten ayda bir geliyorum yogurtlari ben nasıl yapabilirim, diyemiyorum.

 babaannem uc yil böyle devam etti.
- elma kurduuu koyunlar!
-elma kurduuu kuzular?
-elma kurduuu koç katımı!
( hayali kına bile yaktık koçlara)*
-elma kurdu buzağı!
- elma kurdu, kedi nerde? verdin mi yalını. +verdim babaannem.
...
hani gelinleri unuttu dedim ya, onları her firsatta evden kovuyor...

-anam kalk git sen evine, akşam ezanından sonra elin evinde kalınmaz. laf söz olur. benim oğullarım var.*
yengem de şakacı tabi;
+bana ne ben gitmem. senin oglunda gözüm var.
-kalk git ben seni ogluma almam,iki cocugun var!
+ bana ne ben sevdim alacağım,oğlunda da beni seviyor.
-kalk git kiz!!!dibi delik kazani ben gelin almam.*
kafayi gelinlere takmış durumda, ne işi var bu kadınların bu evde?
....
babaannem benim torunu olduğumu da unuttu. hem o artık bir genc kız. 16 yaşında ya vaaar, ya yok.
hem o yaşta birinin torunu mu olur? artık onunla yaşıtiz belki o benden küçük bile olabilir.
babaanne demem tuhaf olacagi icin adıyla hitap ediyorum doğal olarak.
+ayşe bak, yeni kanaviçe örneği buldum. gel bereaber işleyelim. sen ipi kopar ver ben işlerim. annene de sen işlemişsin gibi deriz.
-he kız ben hiç bilmiyorum bunu ,annem de sevinir işledim diye. *
ben kopar dedim diye, yarım saatte tüm ip yumağını kucağına koparıp koparıp yığardı.
olsun, ip dolaşsın, yine acilir. o mutluydu ya. çeyiz yapıyoruz biz babaanneme.*
....
birlikte birşeyler yaparken bir yandan televizyon izlerdik. filmlerde ne görse onu eski hatıraları ile karıştırır köyden arkadaslari sanardı. ben de bozuntuya vermezdim. ne dedikodular ne gıybetler dönerdi aramızda. duyan olsa kefensiz kireçle öyle gömerlerdi bizi...*

bazen küserdi bana,hakliydi elbette böyle arkadaşlık mi olur?"derdi. ah babaannem ,her gün nasıl geleyim. yatılı yurtta ayda bir zor izin veriyorlar.*
.....
yalniz bir sorun var.*

 babaannem bu sakallı yaşlı adamdan cok korkuyor, mümkünse defolup gitsin.
-kız bu yaşlı herif her gün geliyor, geçen yanima yatmaya kalkti,zor ittim yanimdan. kovun şunu sapik mi ne? adımı çıkaracak!!.*
+ dedeee,kaç kere dedim sana babaanneme yaklaşma salonda otur diye korkuyor işte!*

....
 babaannem saçlarını çok severdi. ne de olsa ona pek yakışıyor ikili balıksırtı örgü...
yurtta değilsem evde olduğumda saçlarını ben örerdim. bayılırdı el aynasinda benim ördügum saçlarına bakmaya. yattığı yerden örgüleriyle oynardı. laf aramizda annemin örgüsünü pek beğenmiyor. çünkü annem bir türlü balık sırtı örmeyi öğrenemiyor.*
bir gün halam "6 yıldır sizde, biraz da ben alayım." deyip babaannemi evine götürdü. bir hafta sonra babaannem geldiği zaman ,başörtüsünü açtiaçtığımızda saçlarının yerinde yeller esiyordu.
halam; "yatalak, aklını yitirmiş, yemeğini çiğnemeyi hatta yutmayı unutan kadında o kadar uzun saçın geregi yok!"deyip kesmiş.
annem bile ağlamıştı onun o haline...
çok özlüyorum babaannemi, alzheimer oluncaya kadar başka, olduktan sonra bambaşka biriydi ama yine de güzeldi.
ben her iki hâlini de ayrı seviyor ve özlüyorum. ıyi ki hayatimdaydı kattığı her şey için minnettarım.

 babaannem hastane odalarında geçen çocukluğumda sahip olamadığım oyun arkadaşım, anneannem ise annemdi
...
iyi ki vardınız. *
devamını gör...

herkes abartmış ben de abartayım;

yağmur sonrası toprak kokusu, yeni biçilmiş çimen kokusu, taze ekmek kokusu, mahpusta vuslat, çölde su gibidir. sevgilinin göğsüne sokulup uyuya kalmak yada mırıldanan bir kedinin kucağınızda rüyalara dalması gibidir. metrobüste yer bulmak, kapalıçarşıda kazıklanmamak, sultan ahmet'de güvercin yemi, ayasofya'da alçı ile kapatılmış bir mozaik, kız kulesinde kuru simit yemekten kabız olmuş bir martı gibidir. velhasıl kafa sözlükte yazar olmak bizim gibidir...
devamını gör...

(bkz: dexter morgan)
devamını gör...

dışarı çıkıp yürümek, sohbetinden keyif alabileceğim her hangi biriyle.
devamını gör...

galiba yazarımız, istanbul'daki kuştepe, gültepe gibi semtlere gitmemiş.
devamını gör...

şu an ekonomik şartlar gereği bile yapılamaz zaten o yüzden tartışmanın da anlamı yoktur.
ideolojik körlük bunun günah olduğunu islam düşmanlığı olduğunu savunmak laikliği din özgürlüğü değil dinlerin karşıtı olarak görmek olabilir. şiir gayet güzel açıklamış :
"bir ülke ki, camiinde türkçe ezan okunur.
köylü anlar manasını namazdaki duanın
bir ülke ki, mektebinde türkçe kuran okunur
küçük büyük herkes bilir buyruğunu hüda'nın
ey türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın."

--edit--
şapka kanunu döneminde kimse baş örtüsüyle uğraşmamış fotoğraflarda bile baş örtülü kadınlar var ve düşünüyorum bu hale onlar getirdiği için bir daha dini kullanmamaları ve ülkeyi bölmemeleri için tıpkı fetö olayında olduğu gibi kandırılmamak için
edit 2---
üstte haber atılmış da şu an furkan vakfına camide biber gazıyla saldırıyorlar turistler güneşlenirken o yüzden savaş dönemi bölünmesin tarikatlanmasın diye yapılan önlemleri bu hale getirmeye çalışmak atatürk ve silah arkadaşlarına saygısızlıktan başka şey değil komik
devamını gör...

marikaki'nin anonsuyla güzelleşen yayın.
nasıl tatlıydı öyle*.
devamını gör...

hediye çeki isteyen donanım haber oluculerinin sözlüğe çökmeleri olayı.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim