-kitap okuyor musunuz bay anderson?

+ okumuyorum, eksikliğini de hissetmiyorum.

- ama biz hissediyoruz.

ölü ozanlar derneği / 1989
devamını gör...

bir yazar hastalığı.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
akyaka...
devamını gör...

ezginin günlüğü'nün dargın mıyız albümünde yer alan en güzel şarkılarından birisidir.
başlığı bu vakte kadar neden açılmamış hayret?

"gözlerim doluyor aman, sen neredesin?
gözlerim doluyor aman, sen neredesin?
ellerim donuyor aman, sen neredesin?
ellerim donuyor aman, sen neredesin?
yan kalbim yan, külden adam olur san
yan kalbim yan, külden adam olur san
yan kalbim yan, kaçamazsın sevdadan
seni diye tuttum kedimi, dizlerime yatırdım
seve seve tüylerini, uykulara götürdüm
çekmecemde resmin vardı, baka baka bitirdim
gözlerimde sana güller, papatyalar getirdim
yan kalbim yan, külden adam olur san
yan kalbim yan, külden adam olur san
yan kalbim yan, kaçamazsın sevdadan
gözlerim dalıyor aman, sen neredesin?
gözlerim dalıyor aman, sen neredesin?
herkes geliyor aman, sen neredesin?
herkes geliyor aman, sen neredesin?
seni diye tuttum kedimi, dizlerime yatırdım
seve seve tüylerini, uykulara götürdüm
çekmecemde resmin vardı, baka baka bitirdim
gözlerimde sana güller, papatyalar getirdim

yan kalbim yan, külden adam olur san
yan kalbim yan, külden adam olur san
yan kalbim yan, kaçamazsın sevdadan
yan kalbim yan, kaçamazsın sevdadan"


spotify
devamını gör...

iki insanın birbiri ile karşılaşması kadere, tanıştıktan sonra yanyana kalmaları ise onların gayretine bağlıdır.
basit bir dille ne güzel anlatıyor sabahattin ali.
devamını gör...

tanımları keyifle okuduğum başlık :d arkadaşlar o şanslı kişi neden benim acaba? ayrıca o kadar gözlem yaptınız takip etseydiniz barii.

edit: benjamin bey diye mesaj geldi daha yeni, keklerim bak sizi ona göre.
devamını gör...

peki kadın yazarların kadın takipçileri daha fazlaysa?
devamını gör...

''türk neslinden bir güzel kız beni kendi isteğimle ölüme doğru götürmektedir. o kızın kendi fettan, gözleri de öldürücüdür. zaten türk'ün öldürücülüğü meşhur değil midir? bu kızın kardeşinin kılıcı ne kadar keskin ve öldürücü ise de bu hususta onun gözü erkek kardeşinin kılıcından daha keskindir. kardeşi aldığı esirleri azad ederse de bunun esirleri azad kabul etmez. kardeşi bazı insanların kanını dökerse de, bu, herkesin kanını dökmektedir...''

ural altay mitolojisinde arketipler ve semboller
devamını gör...

öyle bir geçer zaman ki dizisinin tüylere ürperti akıllara ziyanlık veren,denizcilerin çapkına çıkan adını iyice parlatan karaketeri; sofra toplama sahnesi ile de bilinir
ev kadını mıyım lan ben şeklinde avam bi çıkış
devamını gör...

oyladığım yazarları başka kimler oylamış takıntısından kurtulmamı sağlayan durum.
devamını gör...


herkese tanıdık geleceği üzere travmaların en önemli özelliklerinden biri onu anlatma ya da açığa çıkarma konusundaki yetersizliğimizdir. sadece kelimeleri kaybetmeyiz, aynı zamanda hafızamızla da ilgili kayıplarımız vardır.

travmatik bir olay sırasında, düşünce
süreçlerimiz öyle dağınık ve düzensiz hale
gelebilir ki asıl olaya ait anıları fark edemez
oluruz. bunun yerine anlarımız, görüntüler, bedensel algılar ve kelimeler halinde içimizde bir yerlere dağılır ve bilinçaltımızda depolanır.

sonra herhangi bir şeyle, hatta asıl deneyimi uzaktan andıran bir tetikleyici ile aktif hale gelir. bir defa tetiklendiğinde, adeta görünmez bir geri sarma tuşuna basılmış gibi asıl travmanın özelliklerinin günlük yaşamlarımızda yeniden canlanmasına neden olur. bilinçsizce, kendimizi belirli bazı insanlara, olaylara veya durumlara geçmişi yansıtan o tanıdık, eski yollarla benzeri tepkiler verirken bulabiliriz.

sigmund freud bu kalıbı yüz yıldan fazla süre önce tanımlamıştır. travmatik yeniden canlandırmalar veya freud'un adlandırdığı gibi "yineleme takıntısı" bilinçaltının çözülememiş şeyleri "hatasız yapmak" üzere tekrarlama girişimidir. geçmişteki olayları çözmek amacı güden bilinçaltından gelen bu dürtüler aile tarihinden gelebilir ve geçmişteki çözülmemiş travmalar gelecek nesillerde ortaya çıkabilir.
devamını gör...

hele sağanaksa, deniz kıyısında olmayı istediğim hatta uzanıp çift açıdan ıslandığım bir halet içerisine girdiğim anlar silsilesi.
devamını gör...

sevgiliye beni hiç unutmayacaksın demektir. beni hiç bir zaman unutma demektir.
bu kitabı okudukça gözlerimizin aynı satırlar üstünde dolaştığını hisset demektir.
tehlikeli bir harekettir. ona hediye ettiğiniz kitap bir gün sizin için ölebilir yok olabilir. her gördüğünüzde canınızı acıtabilir.
o kitaplığında toz yutan bir yere koyar kitabı. ama siz kitaplığınızın en arkasına saklarsınız okşayarak ilgi göstererek ve kaçarak.
o yüzden bence kitap hediye edilmemelidir.
devamını gör...

2002 ve sonrası doğumlu yazarları tetikleyecek başlıktır. ama bir yandan ne mana hocam dedirtmiştir.
devamını gör...

hesap silme seçeneği isteyenleri anlayışla karşılıyorum. neticede bir seçim hakkı ve insanların bu opsiyonu kullanabilmesi lazım.

lakin ben meseleye farklı bir açıdan bakacağım;

eskiden bende bu meseleyi hararetle savunurdum. * zaman, tosbağaların da bazı konulardaki düşüncelerini değiştirebiliyor.

insanlar giderken buraya yazdıklarını/sundukları katkıyı da sırtlanıp gitmek istiyorlar. haklarıdır elbette. lakin şunu unutuyorlar; artık yazdıkları ve çizdikleri insanların zihinlerinde yer etmiş. kimisine gülmüş insanlar, kimisini efkârla okumuş, kimisi üzerine düşünmüşler ve benzeri yığınla duygu. yani ok yaydan çıkmış artık. fırlatmışsınız oku... gitmiş sizden. hal böyleyken pılımı pırtımı toplayayım gideyim demek ne kadar doğru bilemiyorum. insan yine gider. sevmediği, hoşlanmadığı, doğru görmediği şeyler vardır. arkasına bakmadan çeker gider. lakin her şeyi sileyim de gideyim diye beklemek, ne bileyim o bana biraz garip geliyor.

birde işin karşı tarafı var. adamlar/kadınlar bir araya gelmiş size burada yazma imkanı sunmuş. düşüncelerinizi ifade edebilmeniz için bir platform yaratmışlar. giderken kendi verdiklerinizi alıp gidebiliyorsunuz da, aldıklarınızı geri verebiliyor musunuz? güldüğünüz, bilgilendiğiniz, heybenize doldurduğunuz onca şeyi iade edebiliyor musunuz? yapamıyorsunuz. her şey karşıtı ile kaim. siz bunları iade edemezken verdiğiniz her şeyi geri almak istiyorsunuz ki, işte benim için zurnanın zırt dediği yer burası. bencilce geliyor bana. ama söylediğim gibi bu isteğe saygı duyuyorum.

gelgelelim benim durumuma; günün birinde şikayetlerim artarsa, beğenmediğim şeyler dev dalgalara dönüşüp beni boğmaya kalkarsa, kapıyı çarpar giderim. ama tanım ve başlıklarımı silmem. yani silmeyeceğim böyle bir karar aldım. ahde vefa gibi bir şey bu. kızsam da, hoşuma gitmese de burada duygu ve düşüncelerimi aktarmama bu insanlar vesile oldu. bir emek verdiler. ortada sadece benim emeğim yok onların da emeği var. dilerim ki; bu platform uzun yıllar varlığını sürdürsün. hem böylece bizden sonra gelenler de bu dedeler nineler ne yazmış diye arada bir bakınıp nostalji yapıp gülümserler belki. geleceği de düşünmek lazım *
devamını gör...

başlıcam nezlesine, üşütmesine, gribine ha! parmakların işaret ettiği organ gibiyim, puh!

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal bir insan evladı ile evlenmektir.
şişli de öğrencilik zamanlarımda kaldığım kümes benzeri yerde her türlü işi yapan komşularım vardı.
akşam caddeye işe giderken çocuğunu bana bırakanda oldu,şiddet görünce çorba götürdüğümüz transseksüel komşumuzda oldu.
insandık biz,siz de deneyin insan olmayı,kaybetmezsiniz...
devamını gör...

kadın adamı çok uzun zamandır tanımıyordu ama biliyordu işte. adama baktı ve bir süredir içinde tuttuğu hislerini artık söylemeye karar verdi, belki bu son görüşmeleri olacaktı, belki böylesi doğruydu herkes için ya da belki de kadının dedikleri adamda bir “aydınlanma” yaratacaktı ki sonrası ile ilgili şu an bu satırları yazan kişinin bile fikri yoktu...

sanırım zamanında birisi önce her şeyiniz olup,
sonra da her şeyinizi almış gitmiş...
*

kısa bir durakladı kadın, elindeki kahve fincanını yavaşça bıraktı ve sadece adama baktı. tepkisiz yüzünden anlamadığı bir gölge geçiyordu o anda...tanıdığını sandığı adamın hiç bilmediği ikliminin, hiç bilmediği hüznüydü o geçen... ve yakalayamayacağını biliyordu.
bıraktı...

sonra devam etti konuşmaya çünkü bu durum susmanın her ikisini de daha karanlık bir kuyuya atacağı bir hal almaya başlamak üzereydi. dökülmeliydi içlerine sakladıkları, ki kadın zaten uzun süre saklayamazdı da. sandığı gibi olmadığını bildiği birisine onun da onda sandığı gibi birisi olmadığını anlatmanın doğru kelimelerini arıyordu ellerini kahve fincanına götürüp adeta ondan güç aldığı o kısacık sessizlik anında ve buldu kendince...

şimdi bu kadar uğraş bundan olmalı;
hiç kimse her şeyiniz olmasın diye!
ama merak etmeyin, hepimizin geçmişten getirdiği, sık sık dokunduğu ve dokundukça da depreşen yaraları var.
kimimizin sırtında, kimimizin kalbinde...
ben sizi görmeye çalıştıkça siz kaçmak da değil bu tam olarak belki fakat anlam veremediğim bir giz perdesi ardına saklıyorsunuz kendinizi. o yaralar orada öylece dururken illa birileri denk gelip canınızı yakacak. izin verin ben sakince dokunayım onlara, ben göreyim. merak etmeyin hırpalayıp, acıtmam sizi, belki benzerdir yaralarımız, yakmam canınızı söz. hem kimse de kimseye zorla merhem olamaz ki yani ısrarcı değil gönüllüyüm sadece.


adam kuşkusuz böyle bir açıklama beklemiyordu kadından. tepkisizliğine anlamsız bakan gözleri eşlik etmeye başlamıştı. içten içe kendine kızıyordu yeterince derine gizleyemediği için acılarını. demek ki yeterince dikkatli bakan herkes görebilirdi acılarını, demek ki yeterince dikkat edecek kadar kimseyi tutmamalıydı hayatında. evet bu adam böyleydi, derdi mütemadiyen kendisi olduğu için karşısındakinin anlattığı şey zerre etki etmiyordu. yine ve yine kendine kızmakta meşguldü hep olduğu gibi.

kadın anlamıştı, ne derse desin fikri değişmeyecekti adamın. hiçbir çabası karşılık bulmuyordu ve zorlamanın da anlamı yoktu artık. adam kendi içine dalmışken kadın sessizce kalktı masadan. gidip hesabı ödedi önce, sonra da ona iletilmesini rica ettiği bir not bıraktı adama;

bazen unutmak kelimesini bir kağıttan silmek unutmaktan daha uzun sürüyor inanın, tıpkı az önce beni unuttuğunuz gibi...”

ve kadın oradan da, adamın hayatından da çıktı gitti hiç yokmuş, hiç olmamış gibi...

duvar... *
devamını gör...

artık bu tarz tweetleri beynim gerçekten almıyor. beynimin şu anki hali:*

devamını gör...

şaşırtmaması gereken hadise ve bence gayet normal.


"ingiltere’de yapılan bir araştırmaya göre; online flörtün (sanal ilişkilerin) mutlu bir evlilikle sonuçlanma olasılığı diğer ilişkilere göre daha yüksek. üstelik sanal ortamda ilişkiye başlayan çiftlerin boşanma ihtimali %25 daha az. araştırmayı gerçekleştiren uzmanlara göre bunun nedeni sanal flörtte kişilerin birbirlerinin sözlerine, düşüncelerine ve özelliklerine daha fazla odaklanması."


kaynak
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim