the alan parsons project
80'lerin o devasa synthesizer ve ses sistemleriyle ilkleri başaran, jean michel jarre ile elektronik müziğin bugünkü temellerini atan güzide grup. o dönemde yine ismini duyurmuş olan çok sevdiğimiz giorgio moroder ve cerrone'un aksine disko tarzına yönelmemişlerdir. birinin sonu diğerinin başı olan iki ünlü parçasıyla tanımımıza son verelim:
(bkz: sirius)
aynı zamanda chicago bulls'un majestelerinin olduğu dönemi de kapsayan sahaya çıkış müziğidir.
(bkz: eye in the sky)
(bkz: sirius)
aynı zamanda chicago bulls'un majestelerinin olduğu dönemi de kapsayan sahaya çıkış müziğidir.
(bkz: eye in the sky)
devamını gör...
odamda yolculuk
xavier de maistre kitabıdır.
ilkokul yıllarımda romatizmal bir hastalıktan ötürü birkaç ay yatağa mahkum kalmıştım. yürümekte çok zorlanıyordum ve doktor en az üç ay sadece iğne olmak dışında yataktan çıkmamam gerektiğini söyleyince saçma bir mahkumiyet başlamıştı benim için.
o dönemde hayatımı kurtaran şeyin edebiyat olduğunu söyleyebilirim çünkü günlerce kitap okuyup hayal kurdum bir odanın içinde. odamdaki bu yolculuklar esnasında birçok insanla tanıştım. jules verne bunlardan biriydi ve beni dünyanın her yerine götürdü. ve ben o hastalık esnasında ilk öykümü yazdım. bir bilimkurgu öyküsü idi, dönüşüm geçirmiş örümceklerle savaşan sıradan bir kahramanın öyküsü. odada yapılabilecek yolculukların doğrudan etkisini hep hissettim hayatım boyunca.
içinde bulunduğumuz bu saçma ve gerçeküstü dönemde karantina ve sokak kısıtlamalarına girip girip çıkarken, odalarda ışıksız kalmaya alışırken ve dahi bu dönemi fakirsek cinnet zenginsek cennet tadında geçirirken okunması gereken bir kitap.
evlerde kalıp kendi kendimizi sorgulamak için bolca zaman bulmamız kendimizi tanıyıp yeni bir arkadaşlık edinmek için ideal bir fırsat olabilir ve biz de maistre’nin yaptığı gibi düşsel bir yolculuğa çıkabiliriz kendi odamızda. bence okuyun, delirmeden önce yapacağınız en iyi şey olabilir.
ilkokul yıllarımda romatizmal bir hastalıktan ötürü birkaç ay yatağa mahkum kalmıştım. yürümekte çok zorlanıyordum ve doktor en az üç ay sadece iğne olmak dışında yataktan çıkmamam gerektiğini söyleyince saçma bir mahkumiyet başlamıştı benim için.
o dönemde hayatımı kurtaran şeyin edebiyat olduğunu söyleyebilirim çünkü günlerce kitap okuyup hayal kurdum bir odanın içinde. odamdaki bu yolculuklar esnasında birçok insanla tanıştım. jules verne bunlardan biriydi ve beni dünyanın her yerine götürdü. ve ben o hastalık esnasında ilk öykümü yazdım. bir bilimkurgu öyküsü idi, dönüşüm geçirmiş örümceklerle savaşan sıradan bir kahramanın öyküsü. odada yapılabilecek yolculukların doğrudan etkisini hep hissettim hayatım boyunca.
içinde bulunduğumuz bu saçma ve gerçeküstü dönemde karantina ve sokak kısıtlamalarına girip girip çıkarken, odalarda ışıksız kalmaya alışırken ve dahi bu dönemi fakirsek cinnet zenginsek cennet tadında geçirirken okunması gereken bir kitap.
evlerde kalıp kendi kendimizi sorgulamak için bolca zaman bulmamız kendimizi tanıyıp yeni bir arkadaşlık edinmek için ideal bir fırsat olabilir ve biz de maistre’nin yaptığı gibi düşsel bir yolculuğa çıkabiliriz kendi odamızda. bence okuyun, delirmeden önce yapacağınız en iyi şey olabilir.
devamını gör...
tanıdıkların üzerine araba sürmek
türklere özgü davranışlardan biridir. yolda görülen tanıdığın üstüne araba sürerek selam vermek bizden başka hangi milletin aklına gelirdi ki?
devamını gör...
amigo kız etkisi
how i met your mother dizisinde ki kurgu bir karakter olan çılgın kazanova barney stinson tarafından, arkadaşlarının barda takılan bir grup çekici kadını göstermesi üzerine bunun bir yanılsama oluduğunu ortaya atmasıyla ilk kez gündeme gelmiştir.
çekicilik kat sayımızın çevremizdeki kişilerle doğru orantılı olması temeline dayanan bu teori, bir grup insanın* hep birlikteyken daha çekici ve seksi görünmesi anlamına geliyor. grup çekiciliği etkisi olarak da tanımlayabileceğimiz bu etki, grup üyelerinin tek tek değerlendirildiğinde grup olarak taşıdıkları çekiciliği kaybettiklerini savunur.
amigo kız etkisi olarak adlandırılmasının sebebi, amigo gruplarından hareketle tek tek bakıldıklarında çekici gelmeyen kızların bir arada olduklarında daha çekici gelmelerinin farkına varılmasıdır. bu duruma, nedimeler paradoksu ya da spice girls komplosu da dendiği duyulmuştur.
bu etkinin gerçekten var olabileceğini keşfeden kaliforniya üniversitesi, 2013 yılında çok sayıda katılımcının yer aldığı bir deney yaptı. üçer kişilik kadın ve erkek fotoğrafları gösterilen deneklerden resimleri çekiciliklerine göre puanlamaları istendi. sonra başka deneklere tek tek oldukları fotoğraflar sunularak tekrar puanlamalar alındı. sonuçların karşılaştırılmasında grup olarak sunulan fotoğrafların tek tek gösterilenlere oranla çok daha yüksek puanlar aldığı görüldü. böylelikle ortalama simaların grup halinde olduklarında daha çekici geldikleri kesinlik kazanmış oldu.
pazarlamacılık alanında da kullanılan bir yöntem olan bu teoriyi pekiştirmek adına hepimizin fark ettiği bir şeyi daha eklemek istiyorum. herhangi bir mobilya kataloğunu ya da bir kıyafet kataloğunu incelediğinizde ürünlerin tek tek parça parça sunulmasından ziyade bir odanın içinde yerleştirilmiş veya bir mankenin üzerinde değişik aksesuarlarla, kıyafetlerle desteklenmiş şekilde gruplandırılarak sunulduğu görmüşüzdür. tek başına cazip gelmeyen bir koltuk veya bir t-shirt, belli bir kompozisyon içerisinde sergilendiğinde ya da bir manken üzerinde bir başka pantolonla, ceketle kombin edildiğinde gözümüze çok daha cazip gelmektedir. bu bir pazarlama tuzağıdır. etkilenmemek istiyorsanız ilgi duyduğunuz her şeyi mutlaka tek tek ele alarak değerlendirin bu daha tutarlı olacaktır.
madem kalabalık olunca daha çekici oluyoruz öyleyse toplanalım 10 kişilik ekiple süper çekici bir şekilde alemlere akalım diye düşünenler varsa, orada durun.! yapılan bir başka çalışma da göstermiştir ki en ideal grup oluşturacak sayısının maksimum 4 olduğudur. grubu oluşturanların sayısı 4'ün üzerine çıktığında sonuca bir etkisinin olmadığı ispatlanmıştır.*
gereksiz bilgiler içeren hissiyat;
şüphesiz bir gerçektir ki beğenilmek insan ruhunu besleyen bir durumdur. bir başkası tarafından beğenildiğimizi hissettiğimizde mutluluk hormonu salgılarız. beynimiz, hep olsun daha fazla salgılasın istediğimiz serotonin ve dopamin hormonlarını salgılar. böylelikle vücudumuzun en ihtiyaç duyduğu duygulara ulaşmış oluruz. psikologlar başkalarının beğenilerine göre kendimizi şekillendirmenin bizi zamanla çok mutsuz edebileceğini belirtmiştir. böylesi durumlarda bireylerin kendi mutluluklarını bir başkasının onayına bağılı kılması sağlıklı bir özgüvenden bahsetmemizi engeler. 'o beğenirse mutlu olurum', 'o bana ilgi gösterirse kendimi iyi hissederim' veya 'ya beni beğenmezlerse?' gibi düşüncelerin sonucunda kaygı, takıntı hatta depresyon bile ortaya çıkabilir. önceliğin her daim kendimiz olduğunu belirtmek isterim. kendisine, ruhuna özveriyle yaklaşan insanlar, dışarıdan gelecekleri yani 'onaylanma ihtiyacını' bir kenara bırakmış olur. siz kendinizi beğenip sevmezseniz, başkasının sizi beğenmesi veya sevmesi pek mümkün olamamaktadır.
hayatınızda size sunulan bilgiler ve nesneler grup halinde sunulduğunda ya da siz genelleme yaparak ele aldığınızda ne kadar farkında olursanız olun, zihninizin ve gözlerinizin sizi yanıltabileceğini asla unutmayın.. kişisel ilişkilerinizde kimseyi kimseyle karşılaştırmayın arkadaşlar, genellemeleri baz alarak kişileri olumsuz kişilerle aynı kefelere koymayın. bunu yaptığınız taktirde yanılmanız ve üzülmeniz muhtemeldir..
-buraya kadar okudunuz madem don't let me be misunderstood parçasını da dinleyiveriniz..*
çekicilik kat sayımızın çevremizdeki kişilerle doğru orantılı olması temeline dayanan bu teori, bir grup insanın* hep birlikteyken daha çekici ve seksi görünmesi anlamına geliyor. grup çekiciliği etkisi olarak da tanımlayabileceğimiz bu etki, grup üyelerinin tek tek değerlendirildiğinde grup olarak taşıdıkları çekiciliği kaybettiklerini savunur.
amigo kız etkisi olarak adlandırılmasının sebebi, amigo gruplarından hareketle tek tek bakıldıklarında çekici gelmeyen kızların bir arada olduklarında daha çekici gelmelerinin farkına varılmasıdır. bu duruma, nedimeler paradoksu ya da spice girls komplosu da dendiği duyulmuştur.
bu etkinin gerçekten var olabileceğini keşfeden kaliforniya üniversitesi, 2013 yılında çok sayıda katılımcının yer aldığı bir deney yaptı. üçer kişilik kadın ve erkek fotoğrafları gösterilen deneklerden resimleri çekiciliklerine göre puanlamaları istendi. sonra başka deneklere tek tek oldukları fotoğraflar sunularak tekrar puanlamalar alındı. sonuçların karşılaştırılmasında grup olarak sunulan fotoğrafların tek tek gösterilenlere oranla çok daha yüksek puanlar aldığı görüldü. böylelikle ortalama simaların grup halinde olduklarında daha çekici geldikleri kesinlik kazanmış oldu.
pazarlamacılık alanında da kullanılan bir yöntem olan bu teoriyi pekiştirmek adına hepimizin fark ettiği bir şeyi daha eklemek istiyorum. herhangi bir mobilya kataloğunu ya da bir kıyafet kataloğunu incelediğinizde ürünlerin tek tek parça parça sunulmasından ziyade bir odanın içinde yerleştirilmiş veya bir mankenin üzerinde değişik aksesuarlarla, kıyafetlerle desteklenmiş şekilde gruplandırılarak sunulduğu görmüşüzdür. tek başına cazip gelmeyen bir koltuk veya bir t-shirt, belli bir kompozisyon içerisinde sergilendiğinde ya da bir manken üzerinde bir başka pantolonla, ceketle kombin edildiğinde gözümüze çok daha cazip gelmektedir. bu bir pazarlama tuzağıdır. etkilenmemek istiyorsanız ilgi duyduğunuz her şeyi mutlaka tek tek ele alarak değerlendirin bu daha tutarlı olacaktır.
madem kalabalık olunca daha çekici oluyoruz öyleyse toplanalım 10 kişilik ekiple süper çekici bir şekilde alemlere akalım diye düşünenler varsa, orada durun.! yapılan bir başka çalışma da göstermiştir ki en ideal grup oluşturacak sayısının maksimum 4 olduğudur. grubu oluşturanların sayısı 4'ün üzerine çıktığında sonuca bir etkisinin olmadığı ispatlanmıştır.*
gereksiz bilgiler içeren hissiyat;
şüphesiz bir gerçektir ki beğenilmek insan ruhunu besleyen bir durumdur. bir başkası tarafından beğenildiğimizi hissettiğimizde mutluluk hormonu salgılarız. beynimiz, hep olsun daha fazla salgılasın istediğimiz serotonin ve dopamin hormonlarını salgılar. böylelikle vücudumuzun en ihtiyaç duyduğu duygulara ulaşmış oluruz. psikologlar başkalarının beğenilerine göre kendimizi şekillendirmenin bizi zamanla çok mutsuz edebileceğini belirtmiştir. böylesi durumlarda bireylerin kendi mutluluklarını bir başkasının onayına bağılı kılması sağlıklı bir özgüvenden bahsetmemizi engeler. 'o beğenirse mutlu olurum', 'o bana ilgi gösterirse kendimi iyi hissederim' veya 'ya beni beğenmezlerse?' gibi düşüncelerin sonucunda kaygı, takıntı hatta depresyon bile ortaya çıkabilir. önceliğin her daim kendimiz olduğunu belirtmek isterim. kendisine, ruhuna özveriyle yaklaşan insanlar, dışarıdan gelecekleri yani 'onaylanma ihtiyacını' bir kenara bırakmış olur. siz kendinizi beğenip sevmezseniz, başkasının sizi beğenmesi veya sevmesi pek mümkün olamamaktadır.
hayatınızda size sunulan bilgiler ve nesneler grup halinde sunulduğunda ya da siz genelleme yaparak ele aldığınızda ne kadar farkında olursanız olun, zihninizin ve gözlerinizin sizi yanıltabileceğini asla unutmayın.. kişisel ilişkilerinizde kimseyi kimseyle karşılaştırmayın arkadaşlar, genellemeleri baz alarak kişileri olumsuz kişilerle aynı kefelere koymayın. bunu yaptığınız taktirde yanılmanız ve üzülmeniz muhtemeldir..
-buraya kadar okudunuz madem don't let me be misunderstood parçasını da dinleyiveriniz..*
devamını gör...
pestil
giresun'un içi fındıklı muska pestili çok güzel, bir kere rus bir aile dostuma hediye ettim şimdi ayda bir muhakkak 1-2 kg istiyor biraz yollamak zor çünkü gümrük kargodan vakumlu paketler ve gıda izin gerektiriyor , ama yolcu ile beraber gidebilir sorun olmuyor.
demek istediğim giresun pestili çok tutuluyor.
demek istediğim giresun pestili çok tutuluyor.
devamını gör...
farketmeden
naif, ince düşünülmüş sözleri ise şöyle:
güneşin gölgede kalışı gibi
uykunun düşlere dalışı gibi
kalbimin nabzında atışı gibi
bir yolun bir yere varışı gibi
vazgeçip uzaktan senin yanında
kendime cevapsız soru sormuşum
kaybolup giderken fırtınalarda
gönlümce bir ıssız ada bulmuşum
farketmeden farketmeden
farketmeden senin olmuşum
güneşin gölgede kalışı gibi
uykunun düşlere dalışı gibi
kalbimin nabzında atışı gibi
bir yolun bir yere varışı gibi
vazgeçip uzaktan senin yanında
kendime cevapsız soru sormuşum
kaybolup giderken fırtınalarda
gönlümce bir ıssız ada bulmuşum
farketmeden farketmeden
farketmeden senin olmuşum
devamını gör...
normal sözlük ocak devrimi
ortadoğu'da kartlar yeniden dağıtılıyor. oradan star wars kartı rica ediciğim.*
devamını gör...
yazarların başına gelen doğaüstü olaylar
gizemli başlıktir.gece 3 te tv kendiliğinden açılip kanal değiştirmisti tırstım meğer kumanda üstünde uyumuşum.
devamını gör...
sözlük radyosunun yayına girecek olması
sizlere bol bol cem karaca dinlettiriymde görün müzik nasıl yapılırmış.
devamını gör...
sevdiğin insanı terk etmek
mecburiyettir. insanın umudunun kalmamasıdır.
bazen sevdiğin insana inancın kalmıyor. gitmek terk etmek zorunda kalıyorsun.
bazen senin verdiğin sevgiyle onun gördüğü sevgi farklı oluyor.
onun sana duyduğu sevgiyle senin ona duyduğun sevgi farklı oluyor.
her ne olursa olsun insanın umudu kalmıyor. umudu dara düşüyor.
sevdiğin insanı terk etmek son derece zor ama normal bir durumdur.
bazen sevdiğin insana inancın kalmıyor. gitmek terk etmek zorunda kalıyorsun.
bazen senin verdiğin sevgiyle onun gördüğü sevgi farklı oluyor.
onun sana duyduğu sevgiyle senin ona duyduğun sevgi farklı oluyor.
her ne olursa olsun insanın umudu kalmıyor. umudu dara düşüyor.
sevdiğin insanı terk etmek son derece zor ama normal bir durumdur.
devamını gör...
yeğen tarafından kurulacak indie rock grubuna isim önerileri
vena cava vücudun kanını kalbe getiren en büyük toplardamar.
devamını gör...
hasan saltık
devamını gör...
doğaçlama
geleneksel halk tiyatrosunda hakim bir unsur olan , herhangi bir ön hazırlık ve yazılı metne dayanmayan, spontane bir eylemdir.
devamını gör...
herkes mahlasına yakışanı yapsın
beni bir miktar ürküten başlık. o nasıl olacak ki şimdi...
devamını gör...
insana mutluluk veren sıradan olaylar
yoldan geçerken hiç tanımadığım küçük çocukların gülümseyişi.
devamını gör...
türkiye'de yaşayamam diyenlerin bilet paralarını vermek
türkiye cumhuriyeti başkanı mareşali süpergücü galaksinin koruyucusu sithlerin düşmanı yüce efendimiz r.t.e'nin başlattığı mükemmel kampanya.
tüh be kendi biletini alanlar olarak çok üzüldük şuan. resmen kaçırdık bomba gibi kampanyayı.
tüh be kendi biletini alanlar olarak çok üzüldük şuan. resmen kaçırdık bomba gibi kampanyayı.
devamını gör...
kedi osuruğu
bizim kedinin uykusunda bacaklarını ayırıp "boort" diye çıkarttığı gürültüye bir yandan şaşkınlıkla gülerken,bir yandan da vay be o kadar yazılıp çizildi,hiç koku yok,hayvanların günahını alıyorlarmış meğerse diye düşünmüştüm. artık bizimki bunu sezdi mi ne yaptıysa gurur meselesi yapıp, kedilerin bu namının hakkını vermek için bolca ciğer yediği bir günün akşamını seçti. on kişinin toplanıp konuştuğu odaya burnu ve kuyruğu havada,bir kral edasıyla giren kahramanımızı kucağına alıp seven bir kız " aaa fıss diye bir şey yaptı, gaz çıkarttı ehehe " diye gülerken , bizim kediyle göz göze geldiğimde bakışlarından " birazdan gaz çıkartmak deyiminin ne kadar yetersiz kaldığını anlayacaklar." ifadesini anlamam ile odayı bir anda kasıp kavuran o tarifsiz radyoaktif atık kokusunu almamız bir oldu. inanın odanın ortasına el bombası atılsa o salon o kadar çabuk boşalmazdı. bu olaydan sonra beyefendi türünün ününü ve ihtişamını devam ettirmenin verdiği gururla ortalıkta dolanırken, bende " seslisi güldürür,sessizi öldürür " deyiminin ne kadar doğru olduğunu anladım.
devamını gör...

