beşiktaş
2020-2021 sezonunun ilk derbi mağlubiyetini ligin 40. haftasında galatasaray'a karşı almış olan, sezonu şampiyon olarak tamamlayacak takım.
fanatiklik ciddi anlamda insanların gözlerini köreltiyor. at gözlüğü takmanın yanı sıra ahlaksızlık kisvelerini de takım elbise görüntüsünde kuşanmalarına sebep oluyor.
sezon başını bir hatırlayın bakalım. şampiyonluk yarışında beşiktaş'ın adı bile geçmiyordu. fenerbahçe uçanı kaçanı öpüyor. galatasaray kaçamayanı yakalıyordu. ligin 6. haftasında beşiktaş düşme potasındaydı. spor otoriteleri ve çok bilmiş zevat beşiktaş'ın bu kadrosu ile ilk beş içinde bile yer alamayacağını buyuruyor, sergen yalçın'ın yakın zamanda istifa edeceğinden dem vuruluyordu.
peki ne oldu? dalga geçilen, yerin dibine sokulan takım. son iki hafta öncesi ciddi bütçelerle kurulan rakiplerinin halen önünde. beşiktaş'ın galatasaray mağlubiyetini aklıselim beşiktaşlıların çoğu bekliyordu zaten. o yüzden beşiktaş-hatay maçı çok önemliydi. beşiktaş'ın şampiyonluk maçı da o maçtı. eğer o maçta bir kaza olsaydı, o zaman işler değişirdi. lakin o maçla birlikte fişi çekmiş olan beşiktaş cebindeki bir mağlubiyet hakkını güzelce ve yerinde kullandı. galatasaray maçında 1 puanı kurtarsaydı iyi olur muydu? elbette olurdu.
lakin maçı izleyenler görmüştür ki; beşiktaş hamle oyuncusu olarak kulübeden dorukhan, necip ve rıdvanı oyuna sokabildi. öyle dar bir rotasyondan bahsediyoruz. işte bu yoklukta halen rakipleri beşiktaş'ın puan kaybını beklemek zorunda ise değmesin kimse beşiktaşlıların keyfine. alemin bir akıllısı sizsiniz zaten. sanıyorsunuz ki, sergen yalçın bunun olacağını bilmiyordu. sanıyorsunuz ki, beşiktaş panikleyecek. yok öyle bir dünya. bu durumun şifreleri de sergen'in hatay maçı sonrasında verdiği röportaj da saklı. muhabirin şampiyonluk sorusuna verdiği cevapta şöyle diyordu; ''önümüzdeki 3 maçta 4 puan alıp şampiyon olacağız.'' adam bütün maçlarımızı kazanacağız, şöyle ezeceğiz, böylece yeneceğiz demiyor. bize 4 puan yetiyor diyor. önümüzdeki 3 maçta da onu almaya çalışacağız diyor. adam gerçekçi. hayal kurmuyor. bazıları gibi hayal satmıyor (!)
sergen'in hesabı karagümrük galibiyeti sonrası göztepe maçına cebinde beraberlik avantajı ile çıkmak. kuvvetle muhtemelde böyle olacak. zira bu sezon içerisinde gördük ki, rakipler ellerini ovuşturmaya, beşiktaş yandı bitti kül oldu şarkıları söylemeye başladığında beşiktaş her seferinde güçlü bir oyunla rakiplerine cevap verdi. halen bundan ders çıkarmamış olanlar var ki, bu da enteresan.
bir kaç çift lafta yeni yetme beşiktaş taraftarlarına etmek lazım; pandemi süreci vesaire yüzünden belki dolmabahçe'den stada kadar tezahüratlarla yürüme imkanınız olmadı. köy içinde marşlara türkülere eşlik edemediniz. belki de canlı olarak hiç beşiktaş maçı izleme fırsatınız olmadı. o yüzden beşiktaşlılığı internet ortamında rakip taraftarların yaptıklarının aynısını yapmak zannediyor ve onlar gibi abidik gubidik tepkiler veriyorsunuz. bu yüzden size kızmıyoruz ama içinize biraz ruh üflemek lazım. hemen enseyi karartıp başkaları gibi timsah yürüyüşüne özenmeyin derim.
ez cümle; beşiktaş'ın bu sezonu şampiyon olarak tamamlayacağını düşünüyorum ki, saydığım sebeplerden ötürü de sergen'in ve takımın başardığı şey azımsanacak bir şey olmayacak. adam çoklarına göre çer çöp kadrodan şampiyon çıkarmak üzere. şapkadan tavşan çıkarmak tam olarak bu oluyor. rakip takımlara da bu durumda havuç suyu, havuç suyu diye söylenmek düşer.
ha futbol bu, hiç ihtimal vermiyorum ama olmuşla-ölmüş bir araya gelir beşiktaş şampiyonluğu kaybeder. bu durumda da rakipleri tebrik eder, önümüze bakarız. ama yine altını çiziyorum bu ancak büyük bir futbol mucizesi ile olur. futbolun tanrılarının sahaya inmesi lazım.
bir ufak iliştirme de sevgili trolümüze yapayım. meşiktaş, emişbahçe, yemişsaray yazmanız bu camiaların büyüklüğüne halel getirmez. olsa olsa sizin hazımsızlığınızın bir göstergesidir. bu sebeple ne diyoruz;
siyah ulan!
fanatiklik ciddi anlamda insanların gözlerini köreltiyor. at gözlüğü takmanın yanı sıra ahlaksızlık kisvelerini de takım elbise görüntüsünde kuşanmalarına sebep oluyor.
sezon başını bir hatırlayın bakalım. şampiyonluk yarışında beşiktaş'ın adı bile geçmiyordu. fenerbahçe uçanı kaçanı öpüyor. galatasaray kaçamayanı yakalıyordu. ligin 6. haftasında beşiktaş düşme potasındaydı. spor otoriteleri ve çok bilmiş zevat beşiktaş'ın bu kadrosu ile ilk beş içinde bile yer alamayacağını buyuruyor, sergen yalçın'ın yakın zamanda istifa edeceğinden dem vuruluyordu.
peki ne oldu? dalga geçilen, yerin dibine sokulan takım. son iki hafta öncesi ciddi bütçelerle kurulan rakiplerinin halen önünde. beşiktaş'ın galatasaray mağlubiyetini aklıselim beşiktaşlıların çoğu bekliyordu zaten. o yüzden beşiktaş-hatay maçı çok önemliydi. beşiktaş'ın şampiyonluk maçı da o maçtı. eğer o maçta bir kaza olsaydı, o zaman işler değişirdi. lakin o maçla birlikte fişi çekmiş olan beşiktaş cebindeki bir mağlubiyet hakkını güzelce ve yerinde kullandı. galatasaray maçında 1 puanı kurtarsaydı iyi olur muydu? elbette olurdu.
lakin maçı izleyenler görmüştür ki; beşiktaş hamle oyuncusu olarak kulübeden dorukhan, necip ve rıdvanı oyuna sokabildi. öyle dar bir rotasyondan bahsediyoruz. işte bu yoklukta halen rakipleri beşiktaş'ın puan kaybını beklemek zorunda ise değmesin kimse beşiktaşlıların keyfine. alemin bir akıllısı sizsiniz zaten. sanıyorsunuz ki, sergen yalçın bunun olacağını bilmiyordu. sanıyorsunuz ki, beşiktaş panikleyecek. yok öyle bir dünya. bu durumun şifreleri de sergen'in hatay maçı sonrasında verdiği röportaj da saklı. muhabirin şampiyonluk sorusuna verdiği cevapta şöyle diyordu; ''önümüzdeki 3 maçta 4 puan alıp şampiyon olacağız.'' adam bütün maçlarımızı kazanacağız, şöyle ezeceğiz, böylece yeneceğiz demiyor. bize 4 puan yetiyor diyor. önümüzdeki 3 maçta da onu almaya çalışacağız diyor. adam gerçekçi. hayal kurmuyor. bazıları gibi hayal satmıyor (!)
sergen'in hesabı karagümrük galibiyeti sonrası göztepe maçına cebinde beraberlik avantajı ile çıkmak. kuvvetle muhtemelde böyle olacak. zira bu sezon içerisinde gördük ki, rakipler ellerini ovuşturmaya, beşiktaş yandı bitti kül oldu şarkıları söylemeye başladığında beşiktaş her seferinde güçlü bir oyunla rakiplerine cevap verdi. halen bundan ders çıkarmamış olanlar var ki, bu da enteresan.
bir kaç çift lafta yeni yetme beşiktaş taraftarlarına etmek lazım; pandemi süreci vesaire yüzünden belki dolmabahçe'den stada kadar tezahüratlarla yürüme imkanınız olmadı. köy içinde marşlara türkülere eşlik edemediniz. belki de canlı olarak hiç beşiktaş maçı izleme fırsatınız olmadı. o yüzden beşiktaşlılığı internet ortamında rakip taraftarların yaptıklarının aynısını yapmak zannediyor ve onlar gibi abidik gubidik tepkiler veriyorsunuz. bu yüzden size kızmıyoruz ama içinize biraz ruh üflemek lazım. hemen enseyi karartıp başkaları gibi timsah yürüyüşüne özenmeyin derim.
ez cümle; beşiktaş'ın bu sezonu şampiyon olarak tamamlayacağını düşünüyorum ki, saydığım sebeplerden ötürü de sergen'in ve takımın başardığı şey azımsanacak bir şey olmayacak. adam çoklarına göre çer çöp kadrodan şampiyon çıkarmak üzere. şapkadan tavşan çıkarmak tam olarak bu oluyor. rakip takımlara da bu durumda havuç suyu, havuç suyu diye söylenmek düşer.
ha futbol bu, hiç ihtimal vermiyorum ama olmuşla-ölmüş bir araya gelir beşiktaş şampiyonluğu kaybeder. bu durumda da rakipleri tebrik eder, önümüze bakarız. ama yine altını çiziyorum bu ancak büyük bir futbol mucizesi ile olur. futbolun tanrılarının sahaya inmesi lazım.
bir ufak iliştirme de sevgili trolümüze yapayım. meşiktaş, emişbahçe, yemişsaray yazmanız bu camiaların büyüklüğüne halel getirmez. olsa olsa sizin hazımsızlığınızın bir göstergesidir. bu sebeple ne diyoruz;
siyah ulan!
devamını gör...
düğüne harcanan parayla eşimle avrupa'yı gezerim diyen çift
milleti eğlendirmek için binler dökmek bana çok saçma geliyo bir de o yetmezmiş gibi her türlü arkandan konuşup kusur buluyolar işte bu yüzden düğüne karşıyım tek bi nikahla evlenmek hayalim tabi bu pek mümkün olmuyo
devamını gör...
türkiye'de en mutlu kesim okul bitirmeyenler
cehaletin mutluluğu arttırdığını yeniden kanıtlar nitelikte bir araştırma.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının hissettikleri
artık çaresiz hissetmiyorum, ellerim ayaklarım bağlı değiller. şairin şiirinde bahsettiği prangalardan kurtuldum, artık şiir bile dinlemez oldum. ne güzeldi ama dimi , bir sigara yakardım heykelden aşağı tıngır mıngır aylak aylak yuvarlanırdım. ayaklarım mısralara yetişemez koşardı, düşerdim dizlerim kanardı. hissettiğimin farkına varırdım, mutlu olurdum.
hiç aklıma gelmezdi, ellerimden tutacağın düştüğümde beni kaldıracağın. ağlardım , bir tek sokak lambaları şahidim olurdu. ne değişti ,devran mı döndü? bilemiyorum.. gerçekten bilemiyorum.
heralde
hiç aklıma gelmezdi, ellerimden tutacağın düştüğümde beni kaldıracağın. ağlardım , bir tek sokak lambaları şahidim olurdu. ne değişti ,devran mı döndü? bilemiyorum.. gerçekten bilemiyorum.
heralde
devamını gör...
doğan cüceloğlu
silifke'de doğmuş, 11 çocuklu ailenin en küçük çocuğu.
10 yaşında annesini kaybetmiş,
ilkokulda sarhoş bir iğnecinin sinirine yaptığı iğne yüzünden bir bacağı diğerinden 2.5 cm kısa kalmış,
babasının ortaokuldan sonra onu okutmak istememesi üzerine valizini alıp ankara'ya abisinin yanına gitmiş, liseyi orada okumuş.
lisedeki hocasının sayesinde psikolojiye yönelmiş, istanbul'da üniversitede psikoloji bölümünü bitirmiş.
doktora eğitimi için bursla amerika'ya gittiğinde ingilizceyi pek iyi bilmediğini fark edip çaresiz hissetmiş, intiharı düşünmüş,
intihar edeceği günün sabahında rahmetli annesinin sesini duyup vazgeçmiş ve mücadeleye devam edip, başarılı bir şekilde derslerini vermiş.
amerika'da evlenmiş (eşinin adı emily), çocukları olmuş.
röportajda "annen yok, kimsen yok" derken boğazının düğümlenmesi içime dokundu.
buradan
hayatı bir mücadele hikayesi.
öldüğünü alışverişten dönen eşi yıldız cüceloğlu fark etmiş, allah rahmet eylesin.
10 yaşında annesini kaybetmiş,
ilkokulda sarhoş bir iğnecinin sinirine yaptığı iğne yüzünden bir bacağı diğerinden 2.5 cm kısa kalmış,
babasının ortaokuldan sonra onu okutmak istememesi üzerine valizini alıp ankara'ya abisinin yanına gitmiş, liseyi orada okumuş.
lisedeki hocasının sayesinde psikolojiye yönelmiş, istanbul'da üniversitede psikoloji bölümünü bitirmiş.
doktora eğitimi için bursla amerika'ya gittiğinde ingilizceyi pek iyi bilmediğini fark edip çaresiz hissetmiş, intiharı düşünmüş,
intihar edeceği günün sabahında rahmetli annesinin sesini duyup vazgeçmiş ve mücadeleye devam edip, başarılı bir şekilde derslerini vermiş.
amerika'da evlenmiş (eşinin adı emily), çocukları olmuş.
röportajda "annen yok, kimsen yok" derken boğazının düğümlenmesi içime dokundu.
buradan
hayatı bir mücadele hikayesi.
öldüğünü alışverişten dönen eşi yıldız cüceloğlu fark etmiş, allah rahmet eylesin.
devamını gör...
sözlük kültürünü anlamayan yazar
eskiden sözlük olayı benim için; aranan herhangi bir şeyin tecrübeler etkisiyle anlatılan bir takım metinlerden oluşmuş web sitesiydi. 2010-2012 arası süreyi sözlüklerde çokça vakit harcayarak geçirdim. gün içerisinde anlam veremediğin çoğu şeyi, başka insanların görüşüyle okumak çok ayrı bir olaydı. misal bir program izliyorsun televizyondan, o sırada sana çok boş gelen bir unsur yakaladın ve hemen yazdın mevcut arama motoruna; bir bakmışsın başka başka görüşler aynı olay hakkında. sanki bu insanlar ile aynı ortamdaymışsın gibi... çok keyifli geliyordu, anlatamam. sözlük olayına o sıralar çok ısınan ben, okul ve başka nedenlerden dolayı ara verdim. daha sonrada sürekliliği sağlayamadım zaten, nadiren giriyordum bu platformlara. zaten bir süre sonra hesaplarımı unuttum, gerek kalmadığını düşündüm sonra.
2020 senesinin sonunda ise tekrar üye olmadan çokça vakit geçirdiğimi fark edip yılbaşından bir süre sonra bir sözlüğe tekrar üyelik açtım. entryler bayağı bir değişmişti. sanki sadece nick ve profil fotoğrafı kullanarak girebildiğin bir sosyal medya olayına dönmüş gibiydi. ilk izlenimim bu oldu. “aman aman nereye geldik bi’ anda” dedim içimden. başlıklar ayrı bir olay olmuş zaten; şöyle kadın mı? böyle kadın mı?, zengin erkek mi? fakir erkek mi?, kadınların bilmem ne şekilde bilmem ne yapması, erkeklerin şu şekilde şöyle şekil şey yapması vb. şeyler. liste uzar gider böyle. tabii önceden de böyle şeyler mevcuttu.
her sözlüğün içeriği biraz farklı olduğundan her web sitesi ayrı bir gezegen gibiydi. ama şu an neden böyle bir talep var anlamış değilim. anlamaya çalıştıkça da uzaklaşıyorum zaten. asıl mesele başlıkların, entrylerin böyle olması değil; mesele neden bu gibi platformlarda bunun sürekliliğine bu kadar müsaade edilmesi. bunu kafam almıyor.
son olarak enteresan gelen başka bir konu ise; nickaltı başlıklarında, yazarın kendisini değerlendirmek yerine “seviliyosun karşiiim” cümlesiyle aynı ana metni taşıyan entryler girilmesi. bu da benim için en az tommy wiseau’nun the room filminin neden çekildiği sorusu kadar gizemli. bir türlü anlayamıyore.
kısacası, sizde benim gibi sözlük denen bu tür oluşümleğ hakkında gel gitler yaşayıp, kısa aralıklı periyotlar halinde pek çok düşünüyor isenizz toplanmanız gereken başlık belki burası olur. kendinize iyi bakın, iyi günler.
2020 senesinin sonunda ise tekrar üye olmadan çokça vakit geçirdiğimi fark edip yılbaşından bir süre sonra bir sözlüğe tekrar üyelik açtım. entryler bayağı bir değişmişti. sanki sadece nick ve profil fotoğrafı kullanarak girebildiğin bir sosyal medya olayına dönmüş gibiydi. ilk izlenimim bu oldu. “aman aman nereye geldik bi’ anda” dedim içimden. başlıklar ayrı bir olay olmuş zaten; şöyle kadın mı? böyle kadın mı?, zengin erkek mi? fakir erkek mi?, kadınların bilmem ne şekilde bilmem ne yapması, erkeklerin şu şekilde şöyle şekil şey yapması vb. şeyler. liste uzar gider böyle. tabii önceden de böyle şeyler mevcuttu.
her sözlüğün içeriği biraz farklı olduğundan her web sitesi ayrı bir gezegen gibiydi. ama şu an neden böyle bir talep var anlamış değilim. anlamaya çalıştıkça da uzaklaşıyorum zaten. asıl mesele başlıkların, entrylerin böyle olması değil; mesele neden bu gibi platformlarda bunun sürekliliğine bu kadar müsaade edilmesi. bunu kafam almıyor.
son olarak enteresan gelen başka bir konu ise; nickaltı başlıklarında, yazarın kendisini değerlendirmek yerine “seviliyosun karşiiim” cümlesiyle aynı ana metni taşıyan entryler girilmesi. bu da benim için en az tommy wiseau’nun the room filminin neden çekildiği sorusu kadar gizemli. bir türlü anlayamıyore.
kısacası, sizde benim gibi sözlük denen bu tür oluşümleğ hakkında gel gitler yaşayıp, kısa aralıklı periyotlar halinde pek çok düşünüyor isenizz toplanmanız gereken başlık belki burası olur. kendinize iyi bakın, iyi günler.
devamını gör...
son feci mars
kaliteli tanımları olan, kötü düşüncelerden uzak iyi kalpli yazar. sadece tek bir şey kaldı, seni cem karaca hayranı yapmamız lazım. tamirci çırağı falan seviyormuşsun zaten, işimiz o kadar zor değil.
devamını gör...
sexapel
ingilizce kelime öbeği sex appeal'den türkçeye geçmiş, anlamı ise cinsel çekicilik olan sözcük.
devamını gör...
şarkılarda sorulan en zor soru
sokaklar sakin, geceler karabasan.. ellerim titrer,
kim bu ben?
kim bu susan?
kim bu ben?
kim bu susan?
devamını gör...
dublajı orijinalinden iyi olan yapımlar
muhteşem ikili, o kadar iyi ki orijinalinin adını unutmuşum.
buz devri.
buz devri.
devamını gör...
troll'lük
zeka ve yaratıcılık gerektiren sanat.
devamını gör...
sokak ortasında öpüşen sevgililer
müdahele edilen sevgililerdir.
eğer ki birbirlerini dövselerdi, kimse müdahale etmezdi.
çünkü biz, şiddete kör, aşka ve cinselliğe bakan kör bir milletiz.
eğer ki birbirlerini dövselerdi, kimse müdahale etmezdi.
çünkü biz, şiddete kör, aşka ve cinselliğe bakan kör bir milletiz.
devamını gör...
geceye acı ama gerçek bir cümle bırak
"insan bir kere birine geç kalır ve bir daha kimse için acele etmez."
devamını gör...
olduramamak
"...ama kopuktu kopuktu zincir, olduramadım,
ne yaptım ne ettimse olduramadım."
şeklinde şarkı sözleri yazdıran durumdur. bazı insanların tüm hayatını ele geçirmiştir bu eylem. baş edebilmesi zordur.
ne yaptım ne ettimse olduramadım."
şeklinde şarkı sözleri yazdıran durumdur. bazı insanların tüm hayatını ele geçirmiştir bu eylem. baş edebilmesi zordur.
devamını gör...
george orwell
"bilinçlenene kadar asla isyan etmeyecekler, isyan edene kadar bilinçlenmeyecekler'' sözünün sahibi gazeteci, yazar ve gerilla...
devamını gör...
sözlükte kadın zannedilmek
sözlükte çok sevilen bi kadın yazarı ben de erkek zannediyodum.oluyo öyle şeyler.
devamını gör...
harry potter'daki büyüler
priori incantatem, bir asanın yaptığı son büyüleri ortaya çıkaran söz öbeğidir. tam olarak bir büyü olduğu söylenemese de harry potter evreninde açıklaması detaylı yapılmamış gizemlerden biridir. bu büyünün sadece aynı çekirdeğe sahip asalarda işe yarayacağı şeklinde yaygın bir görüş bulunur. bunun temel sebebi elbetteki bu sözcüklerle ilk karşılaştığımız noktanın harry ile lord voldemortun, riddle'ların mezarlığında yaptığı düello olmasıdır. voldemort'un asasının yaptığı son büyüler,ki bunların tamamı avada kedavra laneti yapılmış insanlar idi, puslu bir hayal halinde asadan dışarı fışkırmış,harry' nin kaçmasını ve anahtar olan kupaya dokunup hogwarts'a geri dönmesini sağlamıştır.
devamını gör...