abisi ve bayan
devamını gör...

bir babanın kızına isim olarak verip devamı gelecek mesajı verdiği noktalama işaretidir.
devamını gör...

bir bahar akşamı dediğim başlık.

yalın'ın en sevdiğimiz şarkısı olamaz. adamın zaten kötü şarkısı yok. olsa olsa bir tık fazla dinlenen şarkısı olur. *
devamını gör...

yaptığım hatayı bir de bilinçaltım yüzüme vuruyor. uyanır uyanmaz ne gereği vardı gerçekten
devamını gör...

aynı olay aziz nesin'in başına geliyor. ama o gürültüye gürültü ile karşılık vermiyor. ne yapıyor biliyor musunuz? gürültü yapan komşuna mektup yazıyor.
bakın ne yazıyor;

sevgili kazım bey’ciğim,
hiç grev yapmadan, pazar günleri bile çalışan, apartmanın ikinci katındaki fabrikanızdan dolayı sizi candan kutlarım. büyük bir icat üzerinde çalıştığınızı tahmin ettiğimden, bu saate kadar kıyıp da fabrikanızın çalışmasını engellemek istemedim.
ama böyle giderse, her zaman faal olan fabrikanızın altında çalışıp para kazanamayacağımdan, bizim aileyi de geçindirmek size düşecek.
çok uzun zamandan beri fabrikanız çalıştığına göre, bir büyük gemiyi parça parça yapmakta olduğunuzu tahmin ediyorum.
herhalde parçaları birleştirip gemiyi yapınca hepimizi şaşırtacaksınız. artık bugün akşam olmak üzere.
acaba fabrikanızı bir iki saat paydos edip, biraz da benim çalışmama müsaade eder misiniz ?
bu iyiliği bir yazardan esirgemeyeceğinizi düşünerek, size hürmet olarak imzalı bir kitabımı gönderiyorum.
en iyi komşuluk duygularımla.
devamını gör...

insanlarla fazla ilişki kurmayın. evet benim çıkardığım sonuç bu. biraz mesafe olmalı ki herkes kendini geliştirecek alan bulsun. ağaçlar arasında dahi mesafe vardır. kökleri birbirine karışmasın, hepsi ayrı ayrı rahatça büyüyebilsin diye.
devamını gör...

anlaşılan o ki, en az bir hafta bunun geyiği dönecek. başlık enflasyonu ile karşı karşıya kalacağız. sözlük normal lakin tepkiler bildiğiniz anormal. azıcık nefes alsanız yahu. espri kasacağız derken normal sözlüğü bile anormal sözlüğe çevirdiniz. bravo valla. şu isim dalgası geçene kadar kabuğumuza çekilsek iyi olacak. yalnız bu arada az değilsiniz köftehorlar, isim değişince, yoldaştan deklarasyon gelince hepiniz nasılda damladınız dc'den sözlüğe. kaos lazım size kaos. yoldaş ayda bir sözlüğün adını değiştirsin de sizi zinde tutsun bari *
devamını gör...

mutlaka takip edilmesi gereken, izleyeni varoluşsal kaygılara salan, müzik dünyasının devrimci bir karakteri olduğunu düşündüğüm büyük sanatçıdır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kendisi bafralıdır ama eğer yanlış anlamadıysam almanya’da çalışarak yıllarca çok para kazanmış ve hayali olan albümlere ve kendine ait bir programa sahip olmuştur böylelikle.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
müzikal yeteneği sizi bir daha müzik dinlemeye tövbe ettirecek haldedir. albüme okuduğu şarkılarda bile detone olabilen, bir türlü sözlerle müziği denk getiremeyen, yaptığı danslarla sinir sisteminde bir bozukluk olduğunu düşündüren fevzi dayı modaya ve şıklık kavramına da savaş açmıştır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kliplerinde hep aynı konu üzerine eğilen fevzi dayı, danslarında da çeşitliliğe gitmeyi tercih etmez.

vatan borcu

potpori

ailenizin kanalı tempo tv’de fevzi dayı songül zar show isimli programın dördüncüsünü yayınlayan fevzi dayı canlı performansı ile insan ırkının merhametsizliğini kanıtlamıştır.

fevzi dayı show

her laf arasında çok para kazandığından bahseder, program partnerine “ evet şimdi ne yapalım? ben mi söyleyeyim bir şarkı yoksa sen mi?” dedikten sonra, her seferinde şarkıyı kendisi söyleyen fevzi dayı gömleğini de pantolonunun içine emaneten koyarak serseri serbest stili ile bohem program sunucusu tavrını güçlendirir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu özgüven, bu azim en azından bir klibini açıp izlemenizi gerektirir bence.
devamını gör...

goodfellas (1990), yönetmen martin scorsese'nin ustalık eseridir. film, eski mafya üyesi henry hill' in gerçek hayatını ve mafyanın içinde geçirdiği 30 yılı anlatıyor. adet olduğu üzere bundan sonrası spoiler:

--! spoiler !--

bu filmi benim için özel yapan o kadar çok şey var ki... kusursuz olarak nitelendirebileceğim bir film. hem teknik anlamda hem de hikaye anlamında ilk dakikadan son dakikaya kadar sürükleyip götürüyor.

filmde joe pesci' nin muhteşem oyunculuğunu ve karakterle bütünleşmesini hemen farkedebiliyorsunuz. bu filmle “en iyi yardımcı erkek oyuncu” oscarını aldı ama filmin odak noktası o. hele sinema tarihine geçen “funny how” sahnesinde döktürüyor:


bu filmle starlığa adım atmak isteyen ray liotta ise henry hill’ i çok iyi oynamış. usta yönetmenin elinde iyice şekillenmiş gibi dursa da sonraki kariyeri beklentilerin çok altında kalmıştır.

robert de niro ise benim fikrime göre geri planda kalmış. gene klasik ağzını burnunu çarpıtarak rol kesmeleri mevcut ama sanki joe pesci’ ye ben bu filmde seninle başa çıkamayacağım demek istemiş.

scorsese'nin önceki filmlerini izlemiş ve kendisinin tarzını az çok bilen biri bu filmde önceki filmlerinde kullandığı her teknik unsuru nasıl alıp mükemmelleştirdiğini görebilir. daha önce hiç scorsese filmi seyretmeyen ise adapte olmakta hiç zorluk çekmez. tam bir usta yönetmen işi. bunların dışında da filmin tamamen gerçek hikayelerden oluşması ve henry hill' in bizzat danışmanlık yapmış olması nedeniyle film bittikten sonra bile kendisinin hayatı ve yaşadıkları hakkında araştırma yapma ihtiyacı hissediyorsunuz.

mafya dünyasını oldukça gerçekçi, çarpıcı, ve mizahi bir şekilde anlatmayı başarmış bir başyapıt. tüm zamanlardaki favori filmlerimden biri.

sinema tarihindeki en uzun vertigo effect lerinden biri de bu filmdedir.


filmin ilk cümlesi, son sözüm olsun:

"as far back as i can remember i always wanted to be a gangster,"

--! spoiler !--
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bir marcel proust kitabıdır.

kendisinin efsane serisi olan "kayıp zamanın izinde" serisine başlamak istediğim için önce bu kitabı okudum. o kitap öncesi bir hazırlık kitabı gibi okunabilirmiş.
kitabı okudum ve genel olarak çok beğendim. bir roman değil anlatı gibi. duygular, hazlar, hayat, insan, ruh, psikoloji, felsefe gibi bir çok konuyu yazar kısa kısa hikayelerle, şiirlerle anlatıyor.
yazar bu eseri 20 yaşında kaleme alıyor ve anlatmak istediklerini kısa hikayelerle ve şiirlerle anlatıyor. genç yaşına göre bence harika bir kitap yazmış. çok başarılı ve lezzetli buldum.

okuduğum diğer kitaplara göre yani alıştığımız türlere göre farklıydı. uzun cümleler ve ilginç betimlemeler vardı. üslubu çok güzeldi. insana ve duygulara daha doğrusu hazlara olan gözlemleri çok yerindeydi. bildiğimiz şeyleri anlatıyordu ama çok eşsiz şekilde anlatıyordu. kayıp zamanın izinde serisinden önce beni baya heyecanlandırdı.
en çok hoşuma giden tarafı ise yazarın zaman ile ilgili anlattıklarıydı. çok ilgimi çekti. zaman kavramını bir çok yazar incelemiştir üzerinde kafa patlatmıştır ama proust bir başka geldi. yine ilgimi çeken bir başka konu ise hastalık konusuydu. yazar astım hastalığından mustarip olduğu için o konuları biraz hüzünlü şekilde aktarmış. kitabı okumadan önce yazarın hayatına bir kısa göz atarsak kitap daha keyifli ve anlamlı hale gelecektir.

alışılanın dışında bir kitap olduğu için okuyan kişi yer yer sıkılabilir. pes etmeyin ve okumaya devam edin. benim sıkılmama sebebim bu seriyi ve bu kitabı okumaya çok önceden karar vermiş olmamdı sanırım. bayadır proust ve eserlerini araştırıyorum nasıl okunması gerektiğini ve sırasını araştırıyorum. neyle karşılaşacağımı bildiğim için bana güzel geldi ve zorlanmadım. yazarın tarzını ve tavrını öğrenip okumaya başlamak en mantıklısı olacaktır.

özellikle içimizde bulunan hazları çok güzel betimlemiş proust. daha doğrusu içimizde olan ve fark edemediğimiz hazlar çok güzel anlatılmış. okurken değerini biliyor insan, önemini kavrıyor. doğa, sanat, insan gözlemlemesi olarak da nefisti. dediğim gibi okuyan bazı kişilere uzun betimlemeler yorucu gelecektir ama devam etmeliler tavsiyem bu yönde olur.



bizi mutlu eden insanlara minnet duyalım; onlar ruhumuza çiçek açtıran sevimli bahçıvanlardır.




sen istemesen de, dedi, senin boynunla benim dudaklarım, senin kulaklarınla benim bıyığım, senin ellerinle benim ellerim arasında özel, mahrem dostluklar var.




henüz aşkı tanımıyordu. kısa bir süre sonra aşk acısını tattı, ki bu da aşkla tanışmanın tek yoludur.
devamını gör...

en nihayetinde gelmiş olan insandır.yanlış zaman nedir tartışılır,belki de doğru zamandır ama farkında değilizdir.
devamını gör...

günaydın herkese. umarım pamuk şeker tadında bir hafta sonuna yelken açarız.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

taarı kakan
devamını gör...

yunan mitolojisinden sonra en ilgi çekici mitlerin olduğu mitolojidir.
eski mısır kültürünün inanç yapısını konu alan, m.ö. ptolemaios hanedanı'nın son hükümdarı kleopatra vıı'nin ölümüyle mö 4000 (mezar uygulamaları ve mezar resimlerinde kanıtlandığı gibi) mö 30'a kadar eski mısır'da yaşamın her yönü, dünyanın yaratılışı ve o dünyanın tanrılar tarafından sürdürülmesiyle ilgili hikayeler yer almaktadır.
en meşhuru güneş tanrısı ra ve evrenin yaratılış mitidir.
dipnot olarak şunu da ekleyeyim; mitler o dönemin yaratılış hikayeleridir, her dönemin kendine göre bir yaratılış hikayesi vardır bu nedenle.
devamını gör...

türkler ekmeksiz yaşayamadığı için karbonhidrata abandığı için şişmanlık normaldir. neden zayıf kısmına gelecek olursak şişmanların olduğu dünyada zayıflar da elbet olacaktır. ekmeğin içine makarna koyup yiyen yazarlar artıladı bu arada.
devamını gör...

bugün bana pek gün aymadı, kötü bir ruh hali ile uyandım. herhangi bir şey olmamasına rağmen sorumlulukların akla gelmesi böyle hissettiriyor herhalde.
devamını gör...

kadınlı kızlı başlık açan yazarlar hiç uğramamış.

şaşırtmamıştır.


emeği geçen herkesi tebrik ederim. yarın ilgili yazarlar ile iletişime geçeceğim.
devamını gör...

bugün avrupa'nın geldiği noktayı incil'e bağlayan yazarıda gördük. gerçekten ilginç. müslümanlara yada pagan avrupa'lılara karşı yapılan haçlı seferlerini, engizisyon mahkemelerini, cadı avlarını duymamış yazarımız. galiba avrupa'yı, hristiyan olduğu günden beri bugünkü şartlarda yaşıyor sanıyor.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bilinen ve bulunan ilk otoportredir.
amerikalı fotoğrafçı robert corneliusin ekim 1830’da ailesinin dükkanı önünde çektiği kendine ait olan fotoğrafıdır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim