kendi paramı kazanmaya başladıktan sonra aldığım formadır. üzerindeki yıldızlara güncelleme gelse de halen değerlidir benim için.
devamını gör...

her gün hakkında daha önce sözlükten uzaklaştırılan psg kullanıcı adlı yazar olduğuna dair bilgiler paylaşılan yazar. zaten bunu anlamak için öyle çok bir şey yapmaya da gerek yok. adam/kadın zaten bıraktığı yerden aynı başlıklara ve passat güzellemelerine devam ediyor. tanınmamak gibi bir derdi yok yani. o yüzden bir hafiye edasıyla psg olduğuna dair şiirlere, imalara gerek var mı? bilemedim gerçekten. *

bir kere daha sözlükten uzaklaştırılana ya da kendi uzaklaşana kadar -eğer olacaksa- yazmaya devam edecek ve devam etmesi de gereken yazar. sonuçta yeni kullanıcı adı ile kayıt olduktan sonra çaylaklık dönemi geçirdi ve yazdıkları yönetim kontrolünden geçerek yazar yapıldı. sahi öyle yapıldı değil mi? *
devamını gör...

-şimdi sevişme vakti-
çıplak heykeller yapmalıyım,
çırılçıplak heykeller
nefis rüyalarınız için
ey önümden geçen ak sakallı kasketli,
yırtık mintanından adaleleri gözüken
dilenci
sana önce
şiirlerin tadını
aşkların tadını
kitaplardan tattırmalıyım
resimlerden duyurmalıyım, resimlerden...
(canım abasıyanık'ın ilk ve tek şiir kitabıdır "şimdi sevişme vakti" başka bir mümkün'e yerleşmeden bizlere yaptığı son kıyak. eyvallah fötr şapkalı deli çay. 67 yıl geçti, şeftali ağaçları çiçek açtı ve marikula doğurdu).
(bkz: sait faik abasıyanık)
devamını gör...

2008’den günümüze kadar hayatlarını kaybetmiş kadınların isimlerinin yazdığı ve maalesef sürekli güncellenen anıt sayaca bakıyorum. matrix filminde ekranda akan yeşil rakamlar değil bunlar. her isim yiten bir can. 2008’de 66, 2009’da 125, 2010’da 203, 2011’de 129, 2012’de 145, 2013’de 231, 2014’te 290, 2015’te 293, 2016’da 289, 2017’de 350, 2018’de 405, 2019’da 421, 2020’de 409, 2021’de ise (an itibariyle ben bunu yazarken) sadece seksen günde 82 kadın, toplamda ise 3438 kadın öldürülmüş. 3438 insan! (2021’deki gidişat böyle devam ederse yıl sonunda takribi 350 kadın öldürülmüş olacak) bir stadyum dolusu insan... sanırsın savaştayız. listeye sadece medyaya yansıyanlar, haber olanlar girmiş. tacize uğrayanlar, dayak yiyenler ve istismar edilen çocuklar bu sayaçta yok. bu gidişatın yükselen trendin ne kadar dehşet derecede olduğunu anlamak için türev integral bilmene gerek yok. biraz vicdanın olsa yeter.
www.anitsayac.com/?year=2021

toplumumuz maalesef bu hale, sistemli bir şekilde, 19 yıldır baştaki iktidar tarafından peyderpey getirildi. gönül isterdi ki, ülkesinde kadın vatandaşlarının da canını korumakla yükümlü olan devlet, spesifik bir sözleşmeye bağlı olmaksızın, yapması gerekeni yapsa. bizzat kendisinin imzaladığı ve kanun hükmünde yaptırımı olan bir sözleşmeyi uygulasa.


türkiye, istanbul sözleşmesi'nin ilk imzacı devletlerinden olup 24 kasım 2011'de türkiye büyük millet meclisi'nde 247 vekilden 246’sının kabul oyu, 1 vekilin çekimser oy vermesi ile sözleşmeyi uygun bulan 6251 sayılı kanunu "onaylayarak", parlamentosundan geçiren ilk ülke.

dışişleri bakanlığı yaptığı açıklamada, avrupa konseyi dönem başkanlığının türkiye'de olduğu sırada imzalanan sözleşmede "kadına karşı şiddet alanında ilk uluslararası belge olan söz konusu sözleşmenin müzakere sürecinde ülkemiz tarafından öncü rol oynanmıştır." ifadesine yer verildi. recep tayyip erdoğan tarafından tbmm'ye yollanan tasarının gerekçesinde de sözleşmenin hazırlanması ve sonuçlandırılmasında türkiye'nin "öncü rol" oynadığına dikkat çekildi.


insanların dilinde tüy bitti sözleşmeyi uygulayın diye, ama kalkıp gecenin bir yarısı yangından mal kaçırır gibi sözleşmeyi iptal etmek, ne kadar zavallıca. vatandaşını, kadını, çocuğu, sokaktaki hayvanı, doğasını, ağacını toprağını koruyamayan bir ülke çöker.

acil bir durumda önce kadınlar ve çocuklar kurtarılır hesapta. oysa gemi batıyor, önce terk eden kaptan. ilk aşıyı erkenden olan da kaptan. çünkü aynı gemide değiliz aslında. isminde adalet ve kalkınma olan bir partinin yönettiği ülkede adaletin a’sı yok. kalkınmadan kasıt ise üç beş yandaş şirketin milyar dolarları biraz daha cukkalaması son yirmi yılda ülke yüz yıl geriye gitti resmen. yapımda ve yönetimde emeği geçenleri eşek arıları soksun. kadını erkeğiyle topyekün mücadele edip kurtuluş savaşı’nı kazanmış, yeni bir devlet kurmuş, medeni kanunlar yapmış, kadını padişahın kulu kölesi olmaktan kurtarıp kanunlar önünde eşit ve hür bir yurttaş yapmış, seçme ve seçilme hakkı vermiş bir cumhuriyetin son yirmi yılına bakınca gel de isyan etme. siyasal islam kanserdir.

aynı iktidarın 19 yıldır yönettiği bir ülkede kadın cinayetleri bu kadar dehşet seviyede yükselmişse; sistematik bir şekilde siyasetçiler vasıtasıyla kadınlara karşı nefret dili ve ayrıştırıcı söylemler toplumu kutuplaştıracak bir şekilde artmışsa, verilen cezalar caydırıcı değilse ve hatta onca kanıta rağmen suçu işleyenler ellerini kollarını sallayarak herkesin gözü önünde serbest bırakılıyorsa, elbette kadın cinayetleri politiktir.

üç beş oy hesabı uğruna istanbul sözleşmesi’nden ayrılan ve insanların aklıyla dalga geçerek "akp'den önce kadının adı yoktu" diyenler, kadın ve aileden sorumlu devlet bakanlığından kadın ibaresini çıkaranlar sizsiniz.

(bkz: kadın ve aileden sorumlu devlet bakanları)

dillerinden örf adet türk aile yapısı ve dini düşürmeyenler, tarikat yurtlarında çocukların tecavüze uğramasına ses çıkarmıyor, görmezden geliyor. konuşulmasın istiyor. hatta tecavüzcü vakfı ödüllendiriyor, plaket veriyor. ahlaki yozlaşma almış başını gitmiş. türk kelimesini yasaklayanlar, türk demekten çekinenler, türkiyeli diyenler, işine gelince türk aile yapısı diyor utanmadan, riyakârlık diz boyu. istanbul sözleşmesi’nin türk aile yapısına uygun olmadığı bahanesiyle iptal edilmesi riyakârlığın ve yalanın daniskasıdır. hangi türk aile yapısı? istenilen türk aile yapısı nedir? çocuğunu internetten pazarlayan sapık baba mı? eski karısını işkenceyle öldüren adam mı? çocuk yaşta okula gitmesi gerekirken başgöz edilip zorla evledirilen kız çocukları mı? eski türkler’de kadınlar değer görür, erkeklerle ülke yönetir, savaşlara katılırdı. biraz tarih okusanız atalarınızı tanıyacaksınız. ama araplaşmayı seçtiniz. siyasal islam’ı benimsediniz.

internetteki yorumlara şöyle bir bakıyorum, bir çok insan okumamış bile sözleşmeyi. bilmiyor maddelerini. bilgileri yok ama fikirleri var. takip ettiğim bir youtube kanalında duydum, yeni akit paçavrasında yazan hüseyin öztürk isimli bir yazarımsı insanımsı şöyle demiş misal: “ben istanbul sözleşmesi’ni okumadım. sözleşmeyi destekleyenlere baktım, sözleşmenin karşısında olanlara baktım, onun için sözleşmeye karşı çıkmaya karar verdim.” işte yeni türkiye’deki cehaleti çok güzel özetleyen sözler. maddelerini okumadığı, bilmediği şeye karşı çıkmak. iptal edilmesini savunmak. maalesef bu zihniyettekiler ülkeyi yönetiyor, yalanlarıyla büyük kitleleri yönlendiriyor. bilgileri yok, fikirleri yok, vicdanları da yok.

istanbul sözleşmesi’ni lgbt tayfasının yaptırttığını sanan milli ve dini hassasiyetleri tavan yapmış delikanlılar. kandırılıyorsunuz. size yalan söylüyorlar. sözleşmede yer alan “cinsel yönelimleri nedeniyle insanlar ayrımcılığa uğrayamaz” ibaresi sözleşmeyi lgbt’ci yapmaz. istanbul sözleşmesini savunmak bir insanı, bir erkeği meriç yapmaz, lgbt’ci yapmaz, totoş yapmaz. 90’lı yıllarda tv’de ailecek huysuz virjin’i izlerdik. ben, annem, babam, dedem, babaannem. kahkahalarla. komikti çünkü. hiçbirimiz sonradan kafamıza sarı peruk geçirip castara castara castara cass diye dans edip lgbt’ci trans ya da totoş olmadık. rahmetli dedem ve babaannem beş vakit namazını kılmaya devam etti. milli dini hassasiyetleri yüksek olanlardan, aynı hassasiyeti çocuklar yurtlarda tecavüze uğrarken da göstermelerini beklerdik. istanbul sözleşmesini lgbt de destekliyor diye, sen de lgbt ya da totoş olmazsın. sırf bu yüzden olmazsın. velev ki bir gün totoş olursan, bu başka bir sebeptendir. belki kız arkadaşın, karın, kız kardeşin yok. o yüzden bu karar seni bağlamıyor sanıyorsun. ama unutma, her erkeğin bir annesi vardır. o sayaçta annenin ninenin isminin kurbanların yanında yazmasını istemezsin. daha iki hafta önce 92 yaşındaki bir kadın, yaşlı bir nine, tecavüze uğrayarak hunharca öldürüldü. yeni türkiye maalesef böyle bir bataklık. bu haberler, bütün bu olanlar, midenizi bulandırmıyor mu?

cb iletişim sözcüsü fahrettin altun, joe biden’ın türkiye’nin istanbul sözleşmesi’nden ayrılacağına istinaden yaptığı açıklamaya yalanlarla dolu bir cevap yazmış. özetle diyor ki, kadınları ve haklarını korumaya devam edeceğiz.



as known, türkiye was the first signatory to the ıstanbul convention by demonstrating a strong commitment to protect women’s status in society and fight any violence against women. the ıstanbul convention, originally intended to promote women’s rights, was hijacked by a group of people attempting to normalize homosexuality – which is incompatible with türkiye’s social and family values. hence the decision to withdraw.

the decision to withdraw from the ıstanbul convention by no means denotes that the state of the republic of türkiye “compromises the protection of women.” türkiye will not give up on its fight against domestic violence by quitting the convention.

ın relation to the issue, president erdoğan strongly emphasizes that türkiye will continue protecting the safety and the rights of all women and underlines that fighting domestic violence with the principle of zero tolerance will remain on top of the government’s agenda.


yazının tamamı:
www.iletisim.gov.tr/english...

ülkeyi yöneten bu zihniyet, sistematik ve düzenli bir şekilde yalan söylüyor. en üzücü olan ise, bu karara destek veren kadınlar. akp’li kadın milletvekilleri, bazı yandaş kadın gazeteciler. bu yalanlara ortak olmaları akla kabataş yalanını getiriyor.

kendi politik gündemleriyle örtüştüğü için bir zamanlar akp’ye destek vermiş, ama kürt açılımı yüzünden, ama diğer sebeplerden, yetmez ama evetçi kadınlar, ülkenin gidişatında, bugünlere gelmemizde onların da payları var. benim de böyle tanıdıklarım oldu. fikirlerimizin hiç örtüşmediği. akademisyen. beyaz yakalı. kariyerli. feminist ama atatürk’ün kadınlara seçme ve seçilme hakkı verdiğini görmezden gelen. atatürk’ün ismini ağzına almayan. cadılar bayramı’nı ekseriyetle kutlayan ama cumhuriyet bayramı’nı kutlamayan. sırf işid’le savaştı diye ypg’li pkk’lı kadın militanları kahramanlaştırıp, kobane tweet’leri atan. ama zafer bayramı’nı kutlamayan. kara fatma’nın adını anmayan. yeni türkiyeli. ülkenin gidişatından, kadınlara yönelik bu şiddetten bir parça onlar da sorumlu. bu zihniyete bir zamanlar onay verdikleri için.

serap eser’in adını hatırlayan var mı? 8 kasım 2009’da küçükçekmece’de iett otobüsündeyken pkk’lı teröristlerin otobüse attığı molotof kokteyli yüzünden ağır yaralaranak 17 yaşında hayatını kaybeden lise öğrencisi sarap eser’i? onu da hatırlayın istedim. yaşasaydı 29 yaşında olacaktı.
devamını gör...

himym , friends gibi aşırı overrated sitcom dizilerinden keyif alamayan ben bu diziyi inanılmaz başarılı bulmuştum.
ayrıca dizide rol alan mila kunis ve ashton kutcher şu an evli.
devamını gör...

bir temizlik ve ayıklama yapılmadığı için ortaya çıkmış olması muhtemel durum. yani tabii öyle 100'e 200'e düşmez de temizlenirse, en azından arada çalı çırpı kalmaz.

bazı ukde başlıkları daha önce açılmış. artık yazılımdaki büyük/küçük harf olayından mı kaynaklı bilmiyorum ama aynı başlığı yeniden açabiliyorsunuz bazen. bunları ayırmak gerek listeden.

içerik olarak çok benzer başlıklara rağmen ukde olarak bekleyen bazı konular da var. onları da ayırmak gerek.

bir de yanlış yazılanlar var. mesela "kafa sözlük" başlığını ukde olarak bırakacakken eli klavyeye değmiş ve "kafa d sözlük" yazmış adam (örneği salladım). bunları da temizlemek gerek.

sonrası... bilemiyorum ne kadar azalır ama en azından kirlilik ortadan kalkmış olur.
devamını gör...

konya'da dün akşam saatlerinde 10 yaşındaki oğlunu boğarak öldürüp, kendisini polise şikayet eden cani baba. gerçi baba demeye dilim varmıyor ama neyse...


konya'da dün akşam saatlerinde 10 yaşındaki oğlunu boğarak öldürüp, kendisini polise şikayet eden cani babanın ifadesi ortaya çıktı. cinayeti 2 haftadır planlandığını söyleyen cani, 'insan ne kadar yaşarsa o kadar günahkar oluyor. günaha girmesin diye öldürdüm. öpüp özür diledim, ellerimde can çekişti' ifadeleri pes dedirtti.


kaynak: www.haberler.com/oglunu-bog...
devamını gör...

kendisi belalım olur... !!!

kullanmadığım ilaç kalmadı fakat ne öldürüyor ne de güldürüyor efenimmm resmen sürünüyorum.
devamını gör...

dilimize insan hakları olarak çevrilmiş olan ve iki ciltten oluşan thomas paine eseri. ilk kısmı 1791 yılında yayımlanmıştır ve veraset sistemine bir taşlama niteliği taşır. eserin ikinci kısmı ise bir yıl sonra yayımlanmıştır ve ingiltere'de büyük bir galeyana sebep olur. pain, ikinci kısımda yasaların sorgulanabilir olması gerektiğini, toplumun alt tabakası olarak görülen yoksul sınıfın sorunlarını ve haklarını ele almış; mutlak ve sorgulanamaz bir yönetimi reddetmiştir. eser, özünde ihtilal karşıtı açıklamalar yapan edmund burke'a yönelik bir eleştiri ve fransız ihtilalinin haklı sebeplerini aktarmak üzerinedir. çoğu eserinde olduğu gibi paine onlarca satan bu kitaptan tek kuruş bile para almamayı tercih etmiştir.

--- alıntı ---

“there never did, there never will, and there never can, exist a parliament, or any description of men, or any generation of men, in any country, possessed of the right or the power of binding and controlling posterity to the "end of time," or of commanding for ever how the clauses, acts or declarations by which the makers of them attempt to do what they have neither the right nor the power to do, nor the power to execute, are in themselves null and void. every age and generation must be as free to act for itself in all cases as the age and generations which preceded it. the vanity and presumption of governing beyond the grave is the most ridiculous and insolent of all tyrannies. man has no property in man; neither has any generation a property in the generations which are to follow.”

--- alıntı ---
devamını gör...

17 _ 28 yaş aralığında günde 25 mg kullandım. yanında kullandığım diğer ilaçlarla birlikte başımın üzerinde bir kara bulut ile gezmeme sebep olmuştur. kortizon insanda bağımlılık yaratan bir madde. bir anda kestiginizde vücut özellikle halsizlik ve depresyon ile tepki vermeye başlıyor. bu nedenle azlaltilarak birakilmalidir. halen günde 5 mg içmeye devam ediyorum. çünkü bıraktığımda olusan halsizliğe sabredemiyorum. ayrıca kortizon sadece içtiğiniz dönemde şişmanlığa sebep olmuyor. sonrasında da vücut şeklinizi değiştirmekte zorlanıyorsunuz. hamilelik döneminde hidrokortizol çeşidi ile bebeği koruma altına alabiliyorsunuz. 2013 yılına kadar ülkemizde hidrokortizol ilaçları çok sınırlıydı ve yurtdışından euro ile getirtiliyordu. hatta doktorumuz " kaçakçı tanıdığınız var mı? şöyle ege kıyılarında insan ticareti yapan kayikcilari falan tanıyorsaniz onlar da halleder bu işi. " diyerek bizi dumura ugratmisti. şimdi bir kaç çeşidi çok şükür bulunuyor.
devamını gör...

merhabalar sevgili turnuvacı portakallar,
bu saate kadar çoktaaaaan maçların bitmiş olması gerekiyor değil mi?*
şu ana kadar elime gelen skorları aşağıdaki tabloda paylaşıyorum. sevgili tırıs hayatımı kurtararak böyle bir tablo oluşturdu, çünkü kendisi mükemmel bir insan. olmasaydı n'apardım hı? huzurunuzda onlarca yüzlerce binlerce kez teşekkür ediyorum ona.
eğer tabloda adınızın yazdığı yerde bir yanlışlık olduğunu düşünüyorsanız lütfen bana geri dönüş yapın ki düzeltelim ve artık bir üst tura geçelim. sevgiler ve kalpler efendim.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

video altındaki yorumlardan birisi "sen bu ülke için fazla mükemmelsin yaaa ".
işte ben bu ülkeye dair umutlarımı bu yüzden kaybettim.
devamını gör...

batılı ülkelere kıyasla türkiye'de giderek korkutucu bir hâl almaya başlayan durumdur.örneğin norveçli bir doktor uygun bakteriyel bir enfeksiyona basit bir penisilin yazabilirken türk doktorlar maalesef aynı enfeksiyon için üçüncü kuşak sefalosporin gibi daha üst düzey etkinlikte bir antibiyotik yazmak zorunda kalır. bazı durumlar da vardır ki en geniş spektrumlu antibiyotikler dahi kâr etmez artık hastaya.enfeksiyon hastalıklarında antibiyotik direnci dersinde hoca vaka örneğinde umutsuz bir şekilde şöyle demişti: 'eğer şu antibiyotiğe de direnç geliştiğini saptarsak bu hastadaki bakteride, o zaman elimizden bir şey gelmez artık'. kaldı ki örnek verdiği vaka da tam olarak bu durumda idi.
yani yapılacak tek şeyin hastanın ölmesini beklemek olması, yıllardır onca derste hissetmediğim bir korku hissettirmişti bana.

ekleme: idrar yolu enfeksiyonunda cipro yazılamıyor artık. direnç gelişti kesin olarak yani. hatta bir iye'de hangi ilacı yazmayız diye bir soru sorulsa ilk söyleyeceğimiz antibiyotik siprofloksasin olur
devamını gör...

bir artıdan ne çıkar ? mahlas'ın karma puanı çıkar , sözlüğün kirası çıkar.

al ver ekonomiye can ver mantığındaki müptezeldir.*
devamını gör...

gözlerimizi kapatıp giderek artan kayboluşumuzun kokusunu içimize çektik.

kahramanlarımız yoktu artık, düşmanlar tükenmişti. görünmeyen problemlerle, görünmeyen yöntemlerle, görünmez bir mücadele içerisindeydik. zaferlerin ve yenilgilerin haberleriyle oyalanıyorduk.

hayat küçük bir dokunuşla idare edilebilecek kadar kolaylaşmıştı, kabul et/ vazgeç. yavaş yavaş eriyorduk. sosyal becerilerimiz azalıyor, sıcakkanlılığımızı yitiriyorduk. her şeye sahiptik, yüz yıl öncesinin cennetini bir odaya sığdırabilecek kadar küçülmüştük. kendi kendimizi büyük bir zevkle tüketiyorduk. gelecek nesillerin akıbeti veya geçmiş nesillerin emekleri umrumuzda değildi.

çöküş yıllarında dünya bu şekildeydi. zirveyi gördük ve ordan aşağıya büyük bir hızla yuvarlanıyorduk. insanlar bu hızlı gidişatın yönünü daha ileriye ve daha yükseğe olan arzuları nedeniyle fark edemediler. hakikatler kayboluyor, gerçekler anlamsızlaşıyor, doğru ve yanlışlar paramparça ediliyordu. yasalar, arzuların boyunduruğuna terk edildi.

karanlık güç herkesi ele geçirmişti. özgürlük diye savunulan her şey büyük bir kaosun davetkar birer hilesiydi. insanlığın büyük bir kısmı bu tuzağa düştü ve seçimini özgürlüklerden yana yaptı. geriye kalan bir avuç insan ise asla özgürlükleri kabullenmedi ve bundaki gizli tehlikeyi görünce uzaklaştı. bu azınlığın inandığı şey düzendi. düzeni sağlayan yasaların, insanlığın vahşi yönünü dizginleyecek ve onu dengede tutacak yegane güç olduğunu biliyorlardı.

zamanla düzenden yana olanlar, sayıca çok azaldıkları için varlıklarını sürdürebilmek adına kendilerini gizlemeyi seçtiler. kaosun çekimine kapılanlar arasında hiç bir yasa kalmamıştı, aralarındaki ilişkiyi düzenleyen tek şey kişilikleri hakkında yapılan puanlamalar ve yorumlardı. herkes pozitif değerlerde olmak için rekabet halindeydi. bunu nasıl sağlayacağınız konusunda hiç bir yasa yoktu. negatif değerlere düşenler ise özgürlüklerini kaybedip kısıtlanıyordu.

düzenden yana olanlar sonunda birleşip göç etmeye karar verdiler. kaosun içinde artık insanların hükmettiği bir düzen yoktu. yasalardan arındırılıp arzularla idare edilen bu mekanizmanın bütün bileşenleri kısa bir süre sonra çürüyüp bir felaketle yıkılacaktı.

göç kaçınılmazdı...
devamını gör...

küçükken anne-babama küsünce, ölmeyi düşünerek kendimce onları cezalandırırdım. "ben ölürsem görürsünüz" gibi sözlerle biraz ağlayıp sızlayıp üzüntümü belli ederdim, sonra da ben ölünce onlar ne kadar üzülürler neler yaparlar diye düşünmeye başlardım. belki bir çoğumuz yapmışızdır bunu. şimdi ise küsmüyorum, ne kadar tartışsak da küsemiyorum aslında...
devamını gör...

yeşilin kızı anne 1908 yılında kanadalı yazar lucy maud montgomery tarafından yazılmıştır.
kitaptan bir alıntı;
"benim hayatım gömülü umutlarla dolu bir mezarlık."
devamını gör...

"ölülere acıma, harry. yaşayanlara acı, her şeyden çok da, sevgisiz yaşayanlara" (bkz: harry potter)
devamını gör...

deniz tekin'in huzur veren şarkısıdır. dinlerken acaba elimi uzatsam değer mi yıldızlara? diye düşünüyorum. dinlemenizi tavsiye ederim.*

sözleri:
balıklar uçar, kuşlar yüzer
gökyüzü yemyeşil
ben de seni düşünmeyi bıraktım
bu yoldan dönen utansın

ortaköy'den beşiktaş'a giden ağaçlı yolda
artık hiç aklıma gelmiyorsun
balmumcu'dan dolanıyorum

elimde değil, denemedim de değil
biliyorum bu yaptığım hiç hoş değil

önümde tütün kokan sokaklar
ve sana dair her anıda
bana acı veren bir şey var

içimde kayıp giden yıldızlar
ve sana dair tuttuğum bir dilek
hiç sönmeyen bir ışık var
içimde
içimde

sonsuz mavilikler altında
bir rüyaya daldım
anlatamam görmen lazım
ben hâlâ bir an bile uyanmadım

korktum gözlerimi açmaktan
kaçtım gerçekten
ama seni her gördüğümde
başüstü düşüyorum dünyaya

elimde değil, denemedim de değil
biliyorum bu yaptığım hiç hoş değil

önümde tütün kokan sokaklar
ve sana dair her anıda
bana acı veren bir yan var

içimde kayıp giden yıldızlar
ve sana dair tuttuğum her dilek
hiç sönmeyen bir ışık var
içimde
içimde
içimde
içimde
içimde
içimde
devamını gör...

ingiliz jokey 31 yaşında. engelli yarışlar kategorisinde at biniyor. bu sezon çılgın bir yere ulaştı kariyerinde. öyle ki dün ingiltere'nin engelli yarışlar için en önemli iki festivalinden biri olan grand national'da bindiği minela times isimli atı ile grand national'ı kazandı.

bu yarış öyle bir yarış ki, 77'den beri kadınlar dönem dönem at bindi, 82 de ilk defa bir kadın bu yarışı bitirdi bindiği atla, 2012 de ilk defa bir kadın bu yarışta bindiği atla ilk 3 sırada yer aldı fakat 2021 yılında dün rachael blackmore ile minela times bu koşuyu kazanan tarihteki ilk kadın jokey oldu.

6900 metrelik 30 engelin olduğu ve 40 atın koştuğu müthiş bir savaştan galip ayrıldı bu kadın bindiği atla. düşen jokeyler, devrilen atlar ama ayakta kalan ve kazanan gerçek bir şampiyon.

başarısı öylesine büyük ki, bu yarışı 1 kere olsun izleyen neden bahsettiğimi anlayacaktır. kadın erkek eşitliğinin en büyük kanıtıdır belki de bu zira eşit hakları ve imkanları sunduğunuzda başarı yeteneğe bağlı olarak gelişiyor.

yarış sonrası röportajında şunu söylemiştir: "ben ne kadın gibi ne erkek gibi ne de insan gibi hissediyorum, şu an adeta uçuyorum!" bu birincilik sonrası cümleler göz yaşları olarak geri dönebilir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim