keyifli bir akşam. bira açarım birazdan.
evet, tekrar izliyorum ne var? günlerdir akışta gözüme gözüme soktunuz. ne yapaydım? 40 dakikalık diziyi 2 saat yapmak için sündüre sündüre çekerek içine eden hekimoğlu’nu mu izleyeydim?


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sözlüğe katıldığım zaman ilk hoş geldinimi aldığım yazar... o günden beri derdim olunca (sözlük ile ilgili) koşup danıştığım, mesajlarıma hemen dönen, inanılmaz sevimli, içten, candan birisi. uzun süredir tanıyorum gibi bir his doğumuna sebebiyet verdi bana. kalplere (emoji) de zaafı var. iyi ki de var... öyleyse ona bisssssüüüürüüüüü kalpppp...
devamını gör...

hiç bir işe yaramayacak eylemdir. kime oy vereceğimizi biliyoruz.
devamını gör...

dizini çok sert bir şekilde çarpmak.
dün yaptım. oturup ağladım inanılmaz bir acı yahu bu. dayanılır gibi değil.
devamını gör...

bütün umutların tükendiği vakit, tam çaresizliğe kapılmak üzereyken, yardım alman gerektiğini çünkü tek başına üstesinden gelemeyeceğini anlarsın. işte o an destek olabilecek insanların gelir aklına. eğer hiç kimse gelmiyor ise, o zaman anlaşılır yalnızlık.
devamını gör...

egzajere ede ede kurduğum bir simülasyondur. nick'im hakkını sık sık verdiğim eylemdir. bu renksiz dünyayı renklendirmek için önce hayal etmek gerekir. yoksa farkına varmazsınız yaşadıklarınız. derinliklere inin, detaylarla süsleyin, eşsiz anlara sahne edin, fantastik bir ortama dönüştürün ve sonra uyanıp, olma ihtimalini deneyin.
devamını gör...

gelmiş geçmiş her örnekte olduğu gibi ekonomik sebeplerle doğrudan ilişkilidir.

şöyle ki:
soğuk savaş döneminde amerika birleşik devletleri'nin sürekli olarak uzay ve bilgisayar teknolojilerine yatırım yapması sovyetler'i de buna zorlayacak, zaten sallantıda olan sovyet ekonomisini yerle yeksan edecektir. zira ekonomik anlamda başından beri tuzu kuru olan abd mevzubahis yatırımlar için gerekli maddi güce hayli hayli sahipken, sovyet topraklarında en temel ihtiyaç maddelerinin bile temini konusunda sıkıntılar yaşanıyordu. en nihayetinde sovyetler için kesinlikle öncelik olmayan bu yatırımlar, irili ufaklı pek çok diğer nedenin yanında, sscb'nin dağılmasındaki en etkin rolü oynayacaktır.
devamını gör...

bir yıl kadar van'ın çaldıran ilçesinde yaşadım. ilçede bir tane restaurant, bir pastane, bir öğretmen evi lokali ve hatta iki katlı olan sadece bir kaç tane bina mevcuttu o zamanlar, şimdi nasıldır bilemiyorum. gerisi tek katlı, bahçe içinde, ahırla dip dibe olan derme çatma evler... böyle seçeneklerin olmadığı bir ortamda az da olsa eve benzeyen bir ev tuttum. van'dan bana kalacağım sürede yetecek kadar da eşya temin ettim. sobada bu eşyalardan bir tanesiydi doğal olarak. standart olarak bir dolap, bir tv, bir kanepe, halı, masa, sandalye, mutfak malzemeleri falan derken ek olarak bir de büyükçe su ısıtıcılı bir banyo kazanı da bu eşyalara dahil oldu.

evin bir odası hiç kullanılmamak üzere ayrıldı ki kış bastırdıkça kullanılacağı henüz bilinmiyordu, tahta pervazlı pencereler ilçe namzetli köyümüzün usulleri gereğince kalın naylon poşetlerle dışarıdan kapatıldı. soba kuruldu. şirin, yaşanır bir hale getirildi evimiz. sabahları uyanıp mutfağa gittiğimde kapıyı açar açmaz -ki mutfakta geçireceğim süreyi minumumda tutmak suretiyle saniyeleri bile hesaplayarak geçiyorum soğuk yüzünden- mutfağın penceresinden aynı bahçeyi paylaştığım ev sahibinin koyunlarıyla göz göze geliyordum, kibar bir insan olarak ben onlara günaydın diyordum onlar da o kocaman siyah gözleriyle bana bakıp meeeliyor falan. * zira mutfak pencerem bir koyunun kafasını pencereden görebileceğim yükseklikte.

soba... çocukluğum sobalı evlerde geçti. soba sevgiydi, soba dibinde kedi gibi kıvrılıp uyumaktı sıcacık. annemin sobada pişirdiği tadı damağımda kalan çöreklerdi. fakat soba nasıl yakılırdı? odun gerek, kömür gerek. ne gerekiyorsa aldık efenim. getirdiler, yığdılar sofaya. yine kalın naylonlarla kapattık üstünü... fakat bu odunların kırılması gerekiyor. çünkü koca koca odunlar sığmıyorlar sobaya. eh aldık elimize baltayı, kır babam kır. çok zevkliydi bu arada odun kırmak.
önce odunlar güzelce tutuşacak ki kömürü atalım arkasından. hemen tutuşur mu odunlar, asla. hele ki acemiyseniz. zamanla bulduk yöntemini onun da. sonra kar kış kıyamet derken odunları içeri almak icap etti, çünkü nemli odun tutuşmuyor. eh güzel tutuşunca da çayı orada demlemek, yemeği o sobanın üzerinde yavaş yavaş pişirmek farzdır.

işte soba yakmayı böyle öğrendim ben de. elektrikli kazanla ilgili de malumat vereyim, efenim kışın orada sular çoğunlukla akmıyor, bir kaç saat o da ip gibi incecik aktığında hemen neyiniz var neyiniz yok doldurmanız gerek. kazanın birincil görevi bu, bir diğer hayati görevi ise banyo için sıcak su elde etmek elbette. fakat orada kullanılan elektriğin voltajı çok düşük olduğundan mütevellit kazandaki suyun ısınması için misal ertesi gün banyo yapacaksanız önceki akşamdan kazanın fişini takmanız gerek. şunu da belirtmem gerekir ki hiç elektrik faturası gelmedi orada bana. faturasız elektrik kullanmak ne demek? ev sahiplerinin her odasında ve hayvanlar donmasın diye ahırlarında elektrikli soba yakması demekmiş, sonradan öğrendim.
sobayla da ilişkilendirdiğim bu güzide köy pardon ilçemizle ilgili bir yıla epey anı sığdırdım. belki sonra başka anıları da yazarım. *
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

44'ünde de aynı şekilde düşünecektir.
devamını gör...

engin günaydın'ın da söylediği gibi:

“ilişkide insanlar birbirinin tatili olmalıdır. hayat zaten stresli; insanlar birbirinde dinlenebilmeli. ülkemizde herkes birbirini daha çok strese sokuyor."
devamını gör...

düz insan.

ancak büyük ihtimalle, bir aşk ilişkisinde kıymeti bilinmeyecektir. zira insanların büyük bir kısmı gizemli olana meraklıdır. gizemi çözüp heveslerini alana kadar...
devamını gör...

gözum gordukce nasil degisebilecegimi filozof edasiyla düşündügüm baslik. ama bir gun bu basligin mantigini çozup degistirecegim, ant ictim. bugun degilse yarin...
devamını gör...

joseon dönemi yazarlarından biri olan ve record of lady sa’s southward journey gibi etkileyici bir eserin sahibi kim man-jung tarafından tahmini olarak xvii. yüzyılın sonlarında yazılmış olan roman. öncelikle belirtmek gerekiyor ki tıpkı kendi dönemine ait olan, uzak doğu'da doğmuş pek çok eser gibi -kısaca aynı eski kemikler- the cloud dream of the nine veya başka bir deyiş ile the cloud nine dream, 'erdemli olma' fikri üzerine şekillenmiş bir eser. konfüçyanizm/ konfüçyüsçülük, taoizm ve budizm öğretilerini merkeze alan -mahayana budizmi ve gong ideolojisi demek de tutarsız olmayacaktır şüphesiz- fantastik ve tartışılmaz biçimde romantik bir kurgu var elimizde.

aslında felsefe ve çağdaş psikoloji alanında kayda değer bir isim olan -ki immanuel kant'ı onun rehberliğinde okumak pahabiçilmezdir- kim ki-seok'un takriben 1953-1954 yıllarında yayınlanmış ve aşk kavramını merkeze alan -aşk: eros ve agape'nin fenomenolojisi- makalelerinden sonra okumak daha tatmin edici bir okuma sağlayacaktır.

çin'in tang hanedanlığında geçen eserin ana karakteri hsing chen -veya xingzhen- lotus zirvesinde yer alan eski bir manastırdaki en genç keşiştir. ustası liu-kuan tarafından gönderildiği görevde imparatoriçe zhenjun'un peri hizmetçileri ile yakınlaşan hsing chen, kendi öğretilerinin katılığını ve budizmin kısıtlayıcı misyonunu sorgulamaya başlar. bu sorgulamanın ardından liu-kuan ve zhenjun tarafından cezalandırılarak, 8 peri ile birlikte cehenneme gönderilir. lakin bu durum onun için bir son değildir zira burada haline acıyan cehennemin kralı yan wang aracılığı ile yang shaoyou olarak yeniden reankarne olur. bu ölümlü yaşamı boyunca pek çok maceraya atılan hsing chen, bir süre sonra asıl benliğini unutarak arzuladığı zincirsiz yaşamın tadını çıkarır ve imparatorluk için önemli görevler yerine getirerek başarılardan başarıya koşar. 8 perinin onunla birlikte yeniden reankarne olmasıyla birlikte sırasıyla bu perileri haremine dahil eden hsing chen, oldukça kısa olduğunu düşündüğü yaşamının sonuna geldiğinde kendini bir manastıra kapatarak budizmin sırlarına vakıf olmayı amaçlar ve manastıra doğru yol alır. burada esas benliğini hatırlayarak; aşk ve seks gibi kavramların gelip geçiciliği üzerine düşünsel bir yolculuğa çıkar. eserin sonunda ise ana karakter bu bir ömürlük rüyadan uyanarak maddesel arayışlarının anlamsızlığını kavrar ve yolculuğu tamamlanmış olur.

eserin oldukça akıcı bir anlatıya sahip olduğunu düşünmekle beraber, aslında joseon dönemindeki dinlerin arasındaki etkileşimi anlamak için iyi bir noktada olduğunu düşünüyorum. zaten dönemin diğer ürünlerine bakarsak eserlerin çoğunun çin'de geçtiğini görmek şaşırtıcı sayılmaz fakat altta yatan düşünceler kesinlikle kore'nin en kayda değer zamanlarındaki bilginlerin düşünceleri. daha çok masalsı bir anlatı olduğunu söylemek de hiç kuşkusuz yanlış olmayacaktır lakin felsefi yönün ağır bastığını söylemek gerek. ben ilk olarak james gale çevirisi ile okumuştum ama geçen sene elime geçen heinz insu fenkl çevirisi kesinlikle daha detaylı. bir kaç alıntıyı da not düşeyim.

ek olarak: kim ki-seok'un makalesini arşivimde bulabilirsem çevirisini not düşeceğim.

"the flowers in the garden all bloomed at the sound of it, swallows wove through the air in couples, and the nightingales sang to each other."

"you, on the other hand, have lost your heart and mind to those seductive creatures. your thoughts have turned toward a life of pleasure. your mouth waters for worldly honor and wealth."

"“the old monk laughed. "so you have yet to awaken from your spring dream."
"and how would you wake me up?" shao yu, asked."it wouldn't be hard," said the old monk. he raised his staff and tapped the stone railing a few times. suddenly, a mist rose from every direction in the gorge and nothing could be seen.”

devamını gör...

reklam izleyeceksek hdfilmcehennemi.com da izlemek daha mantıklı neden netflixe para verelim
devamını gör...

15 temmuz milli mücadele pastanesi. (iş yapmama ihtimali yok)
şaka bir yana; "pasta bahane" olabilir.
devamını gör...

yağmurlu gri ıslak ankara'dan yağmurdan nasibini alan (bkz: gecekondu).
büyükşehirlerin yaşanmışlık dolu evi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sevdiğimiz bir abimiz ya da ablamız şeklinde tanıtılır epey bir hürmet edilir o da her şeyi ben bilirim edasıyla ortalıkta gezinir.büyük ihtimalle konuşmayı oğlanın babasıdan devir alıp ortamı rahatlatmaya çalışan bir iki espiri yapıp mesut enişte'ye bağlayan kişi o olur.kız istemelere gitme konusunda bilir kişi olma yolunda ilerlemiştir uzmanlığını almayı planlıyordur.
devamını gör...

karşınızdaki kişi içtiğinde beyefendiliğini veya hanımefendiliğini koruyabiliyorsa içildiğinde meşk ortamı oluşturur. dost meclisi dediğinde odur işte.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim