bolu belediye baskani tanju özcan'ın multecilere 10 kat su zammi aciklamasi yapmasi uzerine (bkz: bolu belediyesinin mültecilere yaptırım kararları) multeciler tarafindan twitter'da acilmis hashtag. an itibariyla twitter turkiye gundemine ilk siraya oturmus durumda. hashtag'a karsit tepkilerde cig gibi buyuyor tabi...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

#101537 no’lu tanımda bahsedildiği üzere türkiye’nin (bkz: umberto eco)’su, şiirleriyle edebiyat dünyamızın en nadide ödüllerinden cemal süreya, necatigil ödüllerini; denemeleriyle tdk ödülü alan, türkiye’nin en entelektüel kişilerinden olan (bkz: enis batur) tarafından kaleme alınan, ekim 2015’te (bkz: kırmızı kedi yayınları)’ndan yayımlanmış kitabıdır.

gün ortasında bir kafede, kahvenizi içerken;
mesai arasında 1 saatlik yemek molanızda,
yahut istanbul gibi bir şehirde, kadıköy’den ümraniye’ye trafiğin kilit olduğu bir saat diliminde yolculuk ederken bitirebileceğiniz kolaylıkta, dümdüz, sade, 84 sayfalık tuhaf bir kitap…

tuhaf çünkü şekil itibariyle değişik bir kitap...
sayfalar paragraftan oluşuyor. bu paragraflar yeri geliyor sayfanın tamamını dolduruyorken; yeri geliyor, sayfanın yarısı bile etmiyor.
yani biçim bakımından tuhaf geldi bana…

sonra çıkış noktası olarak tuhaf bir deneme…
çünkü daha kitabın başlarında şöyle bir şey karşılıyor sizi:

"eğer bir kış sabahı, trenin bir iki dakikalığına durduğu uzak bir ülkenin taşra istasyonundan binen tek yolcu, karşındaki boş koltuğa oturur ve senin yıllar önce yazdığın bir kitabı çıkarıp okumaya koyulursa, şaşırma.
bu sahne başka bir yazar tarafından senin için yazılmıştı."

yani bu denemeyi yazmaya enis batur’u iten şey bu şekilde gerçekleşen bir anı mıydı, yoksa sadece fikir olarak kafasında şekillenen bir şey miydi emin olamadım. sahneyi kafamda canlandırıp hem okurun, hem yazarın yerine koyduğumda kendimi, gerçekten çok tuhaf bir rastlantıyla tuhaf şeyler hissettim.

işte bu yüzden tuhaf bir kitap benim için…

enis batur’un kalemine hakim olmayan bir okur için tanışma kitabı diyemem, çünkü bazı cümleleri anlamlandırabilmek için defalarca okumak gerekebiliyor. evet basit bir kitap, çabuk bitiyor ama başlarda, bu 'defalarca okumak' bazı sabırsız okurları sıkabilir. işte tam o sıkılmanın başladığı anda kitap bir ivme kazanıyor aniden. bu yüzden de tuhaf bir kitap benim için. kurgu bakımından da tuhaf yani...

totale baktığımızda beğendiğim bir kitaptı. bazı cümleleri çok sevdim mesela:

‘’hayat yalnızca şimdiki zamanlardan oluşur.’’

‘’kitap , daha iyi bir dünyanın kılavuzu olabilir.’’

gibi..

deneme okurlarına tavsiyemdir.
keyifle okuyunuz.
devamını gör...

maskesini kaybedince de donundan yapar umarım.
devamını gör...

''etik nedenlerden dolayı bir ateistim. bir yaratıcıyı, yaratısından tanıyacağınızı düşünüyorum. dünya bana öyle acı verici bir şekilde birleştirilmiş gibi geliyor ki onun birisi tarafından kasıtlı bir şekilde yaratıldığını düşünmektense, herhangi biri tarafından yaratılmadığını düşünmeyi yeğlerim.”

stanislaw lem, solaris (kitap).
devamını gör...

gereksiz ve sabırsız dil kullanımı ve nemsiz dudaklar ile felakete dönüşen o an soğuduğunuz hiç bir şey hissedemediğiniz eylemdir.

abiler ablalar dil pat diye kullanılmaz.
abiler ablalar dil öyle pazarda kaybettiği torununu arayan nineler gibi ağızda dolaşmaz. hafif hafif dans ettirin şunu dille, ufak ufak dişlere damaklara dokunun. hayvanlaşmayın yahu.
devamını gör...

yaklaşıyor yaklaşmakta olan..........
devamını gör...

giysi, renk. türkülerimiz bile yeni nesle tuhaf geliyor neylersin:

'türlü donlar giymiş gülden naziktir
bülbül cevreyleme güle yazıktır'

(bkz: derdim çoktur hangisine yanayım)
devamını gör...

farklı bir kültüre sahibim. ailem türkiye'ye göç edeli pek uzun zaman olmamış. anaerkil bir topluluk içinde büyüdüm. olayı tamamen tarafsız gözler ile inceleme şansım var bence.

türkiye'de kadın olmak zor. cinayete kurban gidiyorsun o adamı seçmeselermiş diyorlar, tecavüze uğruyorsun o saatte orada ne işi varmış? türkiye'de genellikle erkekler suçsuz bulunuyor ki ne iğrenç bir sistem bu anlamış değilim.

çoğu erkek net olarak çakal. bunu böyle kabul etmek lazım. adamla tanışıyorsun, son derece efendi, iyi eğitimli, anlayışlı ve maço olmaktan uzak bir tavırla yaklaşıyor. hediyeler, güzel sözler, üstün bir anlayış gören kadın kaçınılmaz şekilde aşık oluyor. aha düştü avcumun içine diyen erkeğin kadına gerçek yüzünü gösterdiği bir an geliyor sonra. ilgiyi çekiyor, maço tarafı açığa çıkıyor, küfürler başlıyor ve işler şiddete kadar uzanıyor. kadın aslında hiç tanımadığı bir adama aşık olduğu için iyice şaşırmış oluyor ve kafa karışıklığı yüzünden doğru kararları vermesi uzun sürüyor. yani kadınların çoğu efendi görünen erkeklere aşık oluyor ve maço erkeklerden şiddet görüyorlar.

yani kadınlar ilk başta bahsedilen erkek tipine düşüyor çoğunlukla ama ilişkiyi sürdürdüğü erkek tipi tam tersi haline geliyor. konu bu. çoğu arkadaşım bunu yaşıyor. çoğu kaba, şiddet düşkünü ve iğrenç erkek tipi seçiyor gibi görünüyor böyle olunca. alakası yok. tecrübesizliklerinin kurbanı oluyor. anormal gelmiyor bana bu. hayatları boyunca hep erkeklerden kaçarak büyüdüler çünkü ailelerinden korkuyorlardı. karşılarına çıkan ilk erkeğe düşüyorlar ve iyi kötü ayrımı olmadığı için olaylar üzücü yerlere ulaşıyor.

ben olaya çok genel baktım. sahiden efendiliğini koruyabilen erkek varsa ve tercih edilmiyorsa onu farklı şekilde değerlendirmek gerekiyor. bir insan sadece efendi ve iyi olduğu için tercih edilmeli mi? birkaç özellik tercih edilmesi için yeterli mi? ya da elbette tercihi maço olan ve şiddetten hoşlanan azınlık vardır, bunlar tüm türk kadınını etiketlemek için yeterli mi? sonuçta bunlar karışık konular. bence öyle.
devamını gör...

tansiyon yükselten açlık sanrılarım esnasında, evde bulunan bilumum malzeme ile yaptığım denemelerin sonucu olan yemekler.
devamını gör...

fransız şair jacques prévert tarafından brest şehrinin bombalanması üzerine yazılmış; savaşın yalnızca şehirleri tahribata uğratmayacağını hüzünlü bir tesadüf ile kemiklerimize kazıyan şiir. barbara; yağmurun altındaki bilinmeyen kadın. sevgilisi ile sıkıca sarılıyor, savaş henüz sıyırıp geçmemiş şakaklarından ve uzak düşmemişler birbirlerinden. şiiri okurken orada öylece bu manzarayı izleyen kişiye dönüşüyor insan; bu mutlu manzaranın etkisinde kalmış ve bu tanımadığı iki insanın savaştan sağ çıkıp çıkmadığı hakkında merak ve hüzün duyan o şaire. savaş bizden pek çok şey götürür; doğduğumuz evler yıkılır, caddelerinde yürüdüğümüz şehirler yanar ve kimliksiz cesetlerin kokusu onlarca yıl havada asılı kalır fakat bir de küçük ölümler vardır, ayrı düşmüş insanlar ve brest'te ona ne olduğunu bilmediğimiz kadın; barbara. yunanlılar için barbara ismi 'yabancı' anlamına geliyor, tanışılmamış bir kadın için güzel bir isim seçmiş prévert. şiir, şairin paroles isimli derlemesinde bulunuyor ve çeviri sırasında şiirin ismi değişikliğe uğramamış.

teoman aktürel çevirisi:


anımsa barbara
yağmur yağıyordu o gün brest'te durmadan
yürüyordun gülümseyerek yağmur altında
şaşkın hayran sırılsıklam
anımsa barbara
siam sokağında rastladım sana
yağmur yağıyordu brest'te durmadan
gülümsüyordun
gülümsüyordum
tanımıyordum seni
sen de beni tanımıyordun

anımsa gene de anımsa o günü
unutma
saçağın altına sığınmış bir adam
adını ünledi
barbara
seğirttin ona doğru yağmur altında
şaşkın hayran sırılsıklam
atıldın kollarına
anımsa bunu barbara
sen diyorum diye de bana kızma
sen diyorum bütün sevdiklerime
ancak bir kez görmüşsem bile
sen diyorum bütün sevişenlere
tanımasam bile

anımsa barbara
unutma
o yumuşak mutlu yağmuru
mutlu yüzüne yağan
o mutlu kente yağan
denize yağan
tersaneye yağan
quessant gemisine yağan yağmuru

ah barbara
ne hırboluktur savaş
n'oldun şimdi sen
o demir o çelik o kan yağmuru altında
ya o adam n'oldu seni yürekten
kucaklayan
öldü mü kaldı mı n'oldu

ah barbara
yağmur yağıyor brest'te durmadan
eskiden nasıl yağıyorsa öyle
ama artık bildiğin gibi değil bura yok oldu her şey
yıkık bitik bir yas yağmuru şimdi yağan
demir çelik kan fırtınası bile değil
itler gibi kuyruğunu titreten
bulutlar yalnız bulutlar

brest'te sular boyunca yitip giden itler
çürümek için gidiyor uzaklara
hiçbir şey kalmayan brest'ten
çoook uzaklara



barbara

rappelle-toi barbara
ıl pleuvait sans cesse sur brest ce jour-là
et tu marchais souriante
é panouie ravie ruisselante
sous la pluie
rappelle-toi barbara
ıl pleuvait sans cesse sur brest
et je t'ai croisée rue de siam
tu souriais
et moi je souriais de même
rappelle-toi barbara
toi que je ne connaissais pas
toi qui ne me connaissais pas
rappelle-toi
rappelle-toi quand même ce jour-là
n'oublie pas
un homme sous un porche s'abritait
et il a crié ton nom
barbara
et tu as couru vers lui sous la pluie
ruisselante ravie épanouie
et tu t'es jetée dans ses bras
rappelle-toi cela barbara
et ne m'en veux pas si je te tutoie
je dis tu à tous ceux que j'aime
même si je ne les ai vus qu'une seule fois
je dis tu à tous ceux qui s'aiment
même si je ne les connais pas
rappelle-toi barbara
n'oublie pas
cette pluie sage et heureuse
sur ton visage heureux
sur cette ville heureuse
cette pluie sur la mer
sur l'arsenal
sur le bateau d'ouessant
oh barbara
quelle connerie la guerre
qu'es-tu devenue maintenant
sous cette pluie de fer
de feu d'acier de sang
et celui qui te serrait dans ses bras
amoureusement
est-il mort disparu ou bien encore vivant
oh barbara
ıl pleut sans cesse sur brest
comme il pleuvait avant
mais ce n'est plus pareil et tout est abimé
c'est une pluie de deuil terrible et désolée
ce n'est même plus l'orage
de fer d'acier de sang
tout simplement des nuages
qui crèvent comme des chiens
des chiens qui disparaissent
au fil de l'eau sur brest
et vont pourrir au loin
au loin très loin de brest
dont il ne reste rien.
devamını gör...

kötü olayları zaman/mekan/eşyayla bağdaştırma. örneğin; kötü bir olay yaşadığım gün üzerimde olan kıyafetleri tekrar giydiğim zaman yine kötü olaylar yaşarım diye hissetmek ya da gittiğim bir yerde olumsuz bir şey yaşanmışsa o yere tekrar gittiğimde mutlaka yine olumsuz bir şeyler olacak diye hissedip gitmek istememek.
devamını gör...

hayata karşı ilginç bir bakış açısına sahip olan the office karakteri.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sözlüğü karalama defteri ve itiraf köşesi olarak kullanan değerli yazar.
bir yazar ancak bu kadar içini dökebilir. imrenerek takip ediyorum kendisini.
ne güzel derdini, sevincini paylaşana.
ben hep saklandım, sakladım.
güneş hanım siz sözlüğün she-ra'sısınız. vallahi helal olsun. o geniş yüreğinize sağlık.
devamını gör...

büyük bir satış projesi olarak genleri değiştirilen özel domuzları 26 şehirde 26 özel hayvan bakıcısı tarafından 10 senelik besleme sonucu en iyisini seçip büyük reklamla beraber hayvanların etlerini satmayı planlayan bir firma,
yarışmada en iyisi seçilen okja isimli domuz ve 4 yaşından beri onunla beraber büyüyen koreli bir küçük kız mija'yı işleyen harika bir netflix filmi.

hayvanların ölmesine karşı olarak kurulan animal liberation front isimli örgütün hayvanından ayrılmak istemeyen mija'ya yardım etmesi ve hayvan hakları için canları pahasına olsun savaşmaları insanlık adına umut verici bir şekilde işlenmiş.

filmdeki mija karakterinin ayla filmindeki küçük koreli aylayı bende canlandırması da daha bir sevimli kıldı.*

sürükleyici olan filmin belki kötü yanı bazı sahnelerin gereksiz yere uzatılması olabilir ama çok fazla göze battığını düşünmüyorum.

hayvanseverlerin keyifle izleyebileceği filmi herkese tavsiye ediyorum.keyifli seyirler.
devamını gör...

1952 dogumlu ingiliz yazar ve komplo teorisyeni. 20'nin uzerinde kitap yazmis, 25'in uzerinde farkli ulkeler de konusmaci olarak sempozyumlara katilmis. genel hayat hikayesi şöyle; daha lise donemlerinde futbola olan ilgisi ve yetenegi kesfedilir ve futbolcu olur. yasadigi saglik sikintilari nedeniyle futbolculuk kariyerini mecburi noktalar. sonrasinda 10 seneye yakin bir sure bbc'de spor spikerligi yapar. orada da bir takim problemler yasayinca ingiltere'de green party'de basin sozculugu yapmaya baslar.
buraya kadar her sey normal gorunebilir fakat icke olabildigince ilginc biridir. gorunmeyen varliklarin kendisiyle kontak kurdugunu iddia etmektedir. soyledigine gore kontrol edemedigi bir ic sesin onu yonlendirdigi, verilen yonlendirmleri uyguladiginda, bir takim gercekleri gorebildigini ifade eder. iddialarini ve soylemlerini atiye dizisinin senaryosuna benzedigini soyleyebilirim. 1990'li yillarda (tarihten emin degilim) yine ic sesinin peru'ya gitmesi gerektigini soylemesiyle peru'ya gider. turkuaz tepesi olarak bilinen bir alanda bir takim guclerle kontak kurdugunu, bedeninin farkli bir enerjiye tabi tutuldugunu sonrasinda ise bilincinin ve algilarinin farkli bir boyuta gectigini iddia eder. dahasi dunyaca taninan, rockefeller ve rothschild ailelerinin soylarinin bir surungen turunden geldigini, insan surungen melezi olduklarini, amaclarinin dunyayi ele gecirmek oldugunu dile getirir. bu tur iddialar bir hayli sacma fakat kuresel bazda bircok sorunu onceden insanlara bildirmesinden oturu insanlarin dikkatini cekmis, sempozyumlardaki konusmalari dvd haline getirilerek yuksek taleple satilmistir. iddialarinin ilk ciktigi donemlerde toplumca dislanmis, basinda bile alay konusu haline gelmis hatta yine 90 yillarda "allah'in ogluyum" sozu bayagi tepkiye neden olmustur. kitaplarinda ve söyleşilerindeki kendini ifade edis bicimindeki yetenegi insanlari etkileyince, bircok soylemi dikkate alinmaya baslanmistir... yazarin ozellikle insanoğlu ayağa kalk, en büyük sır ve size hiç söylenmemiş ama bilmeniz gereken her şey kitaplari olabildigince meshur. komplo teorilerine merakiniz varsa ozellikle " insanoğlu ayağa kalk" kitabini tavsiye ederim...
devamını gör...

sevdiğinin dizinde uyumak en güzelidir*
devamını gör...

dindarlığınızı tanrı'ya gösterin,bana insanlığınız lazım.
nietzsche son noktayı koymuş.
devamını gör...

aleviler kadar kafanıza taş düşsün diyorum. beyinsizlere konuşma hakkı bile verilmemeli artık iyice sapıttılar bunlar.
devamını gör...

bir anadolu lisesinde lise öğrenciliği yapıyorum okul zamanı 200 tl alıyorum aylık, okul kapalıyken 0 tl
devamını gör...

sözlükteki yazarlardan en yakın dostlarım kendilerini biliyorlar zaten. hepsi ile de sık sık konuşuyorum ve hepsi bana çokça iyi geliyorlar ama normal yazarlardan bahsediyorsanız bu kişi kesinlikle sabahattin ali'dir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim