29 ekim cumhuriyet bayramı
insan içten içe bi gurur duyuyo.ee o zaman kutlu mutlu olsun
devamını gör...
pavlov'un göbeği
başlığını anlık böyle okuduğum yönetici.

bugünkü olaydan bağımsız, kurallara uygun olmayan bir şey yapınca, her defasında günah keçisi ilan edilmeye çalışılan bir insan aynı zamanda. iletişim tarzı resmi* olduğu için böyle olduğunu düşünüyorum. yoksa o ya da bir başkası kural dışı bir şey olunca müdahale etmek için oradalar. başka ne yapsınlar?

bugünkü olaydan bağımsız, kurallara uygun olmayan bir şey yapınca, her defasında günah keçisi ilan edilmeye çalışılan bir insan aynı zamanda. iletişim tarzı resmi* olduğu için böyle olduğunu düşünüyorum. yoksa o ya da bir başkası kural dışı bir şey olunca müdahale etmek için oradalar. başka ne yapsınlar?
devamını gör...
dibe vurmuş insanlara tavsiyeler
çaresiz kalmak nedir ? kimler hangi durum veya durumlarda çaresiz kalır ? bizler bu durumu aşmak için ne veya neler yapabiliriz ? hepimizin aklında bu ve bunlar gibi yüzlerce soru olabilir ve bu soru veya siz ne dersiniz bilmem sorunlarımıza diyelim yüzlerce cevap var fakat benim önerilerim biraz daha farklı ve kişisel olacak. çaresiz kalmak nedir öncelikle hep birlikte bunu ele alalım genç yaşta veya orta yaşta en son olarak ileri yaşta bir birey olarak hepimiz çaresiz kalabilir, çaresiz hissedebiliriz. bu durum her yaştan insan için geçerlidir, hani derler ya ''herkesin yüke kendisine ağır.'' diye kimse kimsenin derdinin ne denli aşılmaz olduğunu anlamaz. benim için imkansızın sınırlarını zorlamayı gerektirecek bir durum başka bir insan, herhangi bir kişiye en basit düzeyde ki bir zorluk olarak gelebilir aynı durum tamamı ile benim için de geçerlidir. hiç kimsenin hayatı hakkında bilgimiz olmadan çektiği veya yaşadıkları zorluklar hakkında yorumda bulunmayalım hatta bilgimiz olsa dahi bulunmayalım elbette ki içimizden kendimizle o kişinin düştüğü zor durumlara düşmemek adına serzenişlerde bulacağızdır ama bunu karşıda ki kişiye belirtmemiz o kişinin kalbinde burukluklara ve üzüntülere yol açabilir. 12-13 yaşında ki bir çocuk için belki çaresizliğin adı liseye geçerken gireceği sınavdır ve korktuğundan dolayı ona imkansız gibi gözükür ve yapamayacağını sanarak kendi sonunun geldiğini düşünür. 17-18 yaşında ki bir genç için ise üniversiteye geçiş sınavı olabilir. tabii ki bunlar tamamı ile düz bir bir bakış açısıyla söylediğim varsayımlar o yaşlarda bambaşka dertlere ve çaresizliklere sahip olan yüz binlerce kişi mevcuttur. 20'li yaşlarında seyretmekte olan bir genç için maddi sıkıntılar, eğitim hayatında ki sıkıntılar, kendi hayatına atılma sürecinde ki sıkıntılar gibi dertler baş gösterebilir. daha ilerleyen yaşlarda ailesini geçindirme, çalıştığı iş yerinde konumu veya kalıcılığı, borçları, maddi yetersizlikler, aile içerisinde ki anlaşmazlıklar gibi çeşitli çaresizlik konumuna sürükleyecek durumlar ortaya çıkabilir. ne denli bir sürü konu başlığı olduğunu hep birlikte görmüş olduk değil mi ? ama sana bunların hepsinin tek bir çözümü olduğunu söylesem bana inanır mıydın ? bence inanmazdın ama emin ol bunların hepsinin tek çözüm yolu kaçınılmazın yani zamanın ilerlediğini bilmek ve o ilerleyen zamanın sana neler getireceğini bilmediğin için korkusuz bir şekilde tüm sorunlara karşı dik bir duruş sergileyerek o durumlar ile yüzleşmen olacaktır.
bu durumda korkusuzluğa erişemeyen ve kendisini çaresizliğin bitkinliğine, çaresizliğin kanlı ellerinin kucağına kendisini bırakan insanlar yaşamaya değer bu hayata karşı tavırlarını göstermek için kendi hayatlarına son vermeyi seçiyorlar. ne büyük bir yanılgı.. oysa ki her şey bizim ellerimizden çıkmaktaydı. içerisine düştüğümüz bu durum veya çıkabileceğimiz konumlar hemen hemen her şey bizim çabalarımız ve gösterdiğimiz korkusuz özveri sonucu ortaya çıkmaktaydı.
gelin bu gün evet evet bu yazıyı okuduğun gün birlikte bir karar verelim. çaresiz hissettiğimiz vakitlerde, bir çıkar yolun kalmadığını ve sonucun kaçınılmaz şekilde sizin için felaket olduğunu düşündüğünüz zamanda duraksayalım, birkaç dakika duraksayalım ve derin bir nefes alarak ben korkmuyorum! bu sorunların oluşmasını nasıl kendi ellerim ile sağladıysam bu sorunları ortadan kaldırmayı da başarabilecek güce sahibim diyerek korkusuzluğumuzu ve çaresizlik durumuna savaş ilan ettiğimizi evrene haykıralım.
zamana güvenelim çünkü zaman bizi o korktuğumuz çaresizliğin kucağına atacatır. günler veya haftalarca bekleyeceğizdir belki ama vakit gelecek ve zaman bizi çaresizliğin kucağına yüzleşmemiz için atacaktır işte o vakitte yukarıda birlikte yaptığımız haykırışları yapacağız. savaşımızı başlatacağız ve kazanacağız.
ve bu yazımızı şu güzel sözle noktalıyorum. bu sözün sizin yol göstericiniz olmasını ve karanlık sanarak ay'ın ışığını unuttuğumuz gecelerde penceremizden içeriye korkusuzluğun timsali bir ışık gibi doğmasını diliyorum..
''ümitsizliğin ardından nice ümitler var. karanlığın ardından nice güneşler var.''
bu durumda korkusuzluğa erişemeyen ve kendisini çaresizliğin bitkinliğine, çaresizliğin kanlı ellerinin kucağına kendisini bırakan insanlar yaşamaya değer bu hayata karşı tavırlarını göstermek için kendi hayatlarına son vermeyi seçiyorlar. ne büyük bir yanılgı.. oysa ki her şey bizim ellerimizden çıkmaktaydı. içerisine düştüğümüz bu durum veya çıkabileceğimiz konumlar hemen hemen her şey bizim çabalarımız ve gösterdiğimiz korkusuz özveri sonucu ortaya çıkmaktaydı.
gelin bu gün evet evet bu yazıyı okuduğun gün birlikte bir karar verelim. çaresiz hissettiğimiz vakitlerde, bir çıkar yolun kalmadığını ve sonucun kaçınılmaz şekilde sizin için felaket olduğunu düşündüğünüz zamanda duraksayalım, birkaç dakika duraksayalım ve derin bir nefes alarak ben korkmuyorum! bu sorunların oluşmasını nasıl kendi ellerim ile sağladıysam bu sorunları ortadan kaldırmayı da başarabilecek güce sahibim diyerek korkusuzluğumuzu ve çaresizlik durumuna savaş ilan ettiğimizi evrene haykıralım.
zamana güvenelim çünkü zaman bizi o korktuğumuz çaresizliğin kucağına atacatır. günler veya haftalarca bekleyeceğizdir belki ama vakit gelecek ve zaman bizi çaresizliğin kucağına yüzleşmemiz için atacaktır işte o vakitte yukarıda birlikte yaptığımız haykırışları yapacağız. savaşımızı başlatacağız ve kazanacağız.
ve bu yazımızı şu güzel sözle noktalıyorum. bu sözün sizin yol göstericiniz olmasını ve karanlık sanarak ay'ın ışığını unuttuğumuz gecelerde penceremizden içeriye korkusuzluğun timsali bir ışık gibi doğmasını diliyorum..
''ümitsizliğin ardından nice ümitler var. karanlığın ardından nice güneşler var.''
devamını gör...
mutluluğu kendine fazla gören insan
mutsuzluğa alışmış insandır.
hani eski bir değiş vardır " alışmadık g*tte don durmaz" diye.
aynı o misal işte, mutsuzluk öyle bir hale bürünmüştür ki, mutluluğa yer kalmamıştır bünyede.
konunun ilginç tarafı ise, bu insanlara mutluluk fırsatı bir çok kez gelir. fakat o kadar yabancı bir şeydir ki onlar için bu, ne yapacaklarını bilemezler. zaten çok kırılgan olur bu insanların mutluluğu. bu yüzden de kırarlar bir noktada. sağlam tutmayı beceremezler.
fakat sanmayın ki bu insanlar mutlu olmayı istemez. tabi ki isterler. belki de en büyük fantazileri, arzuları mutlu olmaktır. ama bu gerçekten elde edinceye kadardır maalesef. çünkü gerçekten ellerine geçince mutluluk fırsatı, korkarlar ondan. onu koruyamamaktan, kayıp etmekten ya da daha kötüsü birinin gelip ellerinden alacağında korkarlar.
asyalıların da eski bir değişi vardır "hayat karşısına çıkardığı fırsatları değerlendirmeyenlerin yüzüne gülmez" şeklinde.
dediğim gibi mutluluk fırsatı çıkar karşılarına ama saydığım sebeplerden beceremezler. her şey yolunda gitse, bu sefer de kendilerini sabote ederler.
bilinçli de yapmazlar bunu. zaten budur ya en acısı. hem mutlu olmak istemek, hemde kendine çok görmek.
bir de şu var ki, mutsuzluk kolaydır aslında. çok çalışma gerektirmez. fakat mutluluk/mutlu olmak cesaret işidir. dik duruş gerektirir, emek gerektirir.
hayat senden ne alırsa alsın, yüzüne o gülümsemeyi takınabilmek, buruk bir gülümseme olsa bile. işte mutluluk budur.
nietzsche ne derse dersin, asıl üstün insan işte budur.
her şeye rağmen mutlu olabilen.
herkese saygılar...
hani eski bir değiş vardır " alışmadık g*tte don durmaz" diye.
aynı o misal işte, mutsuzluk öyle bir hale bürünmüştür ki, mutluluğa yer kalmamıştır bünyede.
konunun ilginç tarafı ise, bu insanlara mutluluk fırsatı bir çok kez gelir. fakat o kadar yabancı bir şeydir ki onlar için bu, ne yapacaklarını bilemezler. zaten çok kırılgan olur bu insanların mutluluğu. bu yüzden de kırarlar bir noktada. sağlam tutmayı beceremezler.
fakat sanmayın ki bu insanlar mutlu olmayı istemez. tabi ki isterler. belki de en büyük fantazileri, arzuları mutlu olmaktır. ama bu gerçekten elde edinceye kadardır maalesef. çünkü gerçekten ellerine geçince mutluluk fırsatı, korkarlar ondan. onu koruyamamaktan, kayıp etmekten ya da daha kötüsü birinin gelip ellerinden alacağında korkarlar.
asyalıların da eski bir değişi vardır "hayat karşısına çıkardığı fırsatları değerlendirmeyenlerin yüzüne gülmez" şeklinde.
dediğim gibi mutluluk fırsatı çıkar karşılarına ama saydığım sebeplerden beceremezler. her şey yolunda gitse, bu sefer de kendilerini sabote ederler.
bilinçli de yapmazlar bunu. zaten budur ya en acısı. hem mutlu olmak istemek, hemde kendine çok görmek.
bir de şu var ki, mutsuzluk kolaydır aslında. çok çalışma gerektirmez. fakat mutluluk/mutlu olmak cesaret işidir. dik duruş gerektirir, emek gerektirir.
hayat senden ne alırsa alsın, yüzüne o gülümsemeyi takınabilmek, buruk bir gülümseme olsa bile. işte mutluluk budur.
nietzsche ne derse dersin, asıl üstün insan işte budur.
her şeye rağmen mutlu olabilen.
herkese saygılar...
devamını gör...
15 ocak 2021 izmir depremi
izmir’de yaşayan biri olarak deprem mi olmuş dediğim başlıktır.
devamını gör...
yaşıtlarla aynı yaşta olmamak
acı ama üzücü bir gerçektir. herkesin yaşadığı farklıdır, dünya üzerinde bulunduğu yıllarca kendisine kattıkları farklıdır. yine söz çok klişe ama bir o kadar doğru olan "akıl yaşta değil baştadır" a geliyor. sen düşüncelerin, düşündüklerini ifade edişin, kendine bir şeyler kattığın kadar sensin.
devamını gör...
unutulmayan lise anıları
lise 3'ün son gününe 10 arkadaş anlaştık. ben babamın dükkanına halden sebze getiren abiden arabasını rica etmiştim. araba da öyle iyi bir araba değil, anadol kamyonet. ben ve 1 arkadaş içeri oturduk, diğer 8 arkadaş kasada ayakta dikildi. o şekilde tam istiklal marşı okumaya hazırlanırken korna çala çala okulun bahçesine girdik. yediğimiz dayağın haddi hesabı olmadı tabi. ama bütün okulu güldürmüştük.
devamını gör...
hatıra olsun diye saklanan garip nesneler
bana verilmiş her türlü kartı, notu saklıyorum. dedemin ölmeden önce içtiği son gazozun şişesini saklıyorum. 2 sene önce katıldığım turnuvadan 2 notasyon kağıdı saklıyorum, geçen sene ailemle dışarıda yemek yerken masanın üstüne düşmüş olan yaprağı saklıyorum.
devamını gör...
şaka maka türk kadınlarının güzel olması
şaka maka bir tanesinede sözlük semalarında rastlanılan kadındır.
devamını gör...
bir anlık tahammülsüzlük
kendine sıra anca gelmiş,
30'lu yaşlarda 3 çocuk annesi kadının, kendi arabasıyla cesaretini toplayıp çıktığı yolda, yavaşlığından ötürü hakarete uğraması, tüm gününün mahvolmasına sebep olur, cesaretini kırar.
araç pratiği yollarda olur, yollardaki yenilere karşı sabırlı olalım, tahammül göstererelim. *
30'lu yaşlarda 3 çocuk annesi kadının, kendi arabasıyla cesaretini toplayıp çıktığı yolda, yavaşlığından ötürü hakarete uğraması, tüm gününün mahvolmasına sebep olur, cesaretini kırar.
araç pratiği yollarda olur, yollardaki yenilere karşı sabırlı olalım, tahammül göstererelim. *
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
ben bir gerizekalıyım.
devamını gör...
bir noel şarkısı

orijinal adı a christmas carol olup, yazarı charles dickens'ın "küçük bir noel kitabı" diye tanımladığı eserdir. konusuna gelecek olursak... görüp görebileceğiniz en ruhsuz adam scrooge ile tanışsaydınız muhtemelen içiniz ürperirdi ve hava ne kadar sıcak olursa olsun üşürdünüz... hali vakti yerinde olan, nihilist ve kendinden başkasını umursamayan bu kalpsiz ihtiyar, noel zamanında hayatını değiştirecek bir gece geçirir. çünkü scrooge; geçmişin, şimdinin ve geleceğin hayaletleriyle hayatını kökten değiştirecek bir yolculuğa çıkar. charles dickens bu eseriyle bizlere, yılın soğuk günlerinde içimizi ısıtacak, ders niteliğinde bir hikaye sunmakta. vincent van gogh'un da dediği gibi, 'bir noel şarkısı' insanı hayata bağlayan nadir eserlerden biri...

kitabı okurken bir yandan da kafa yorduğum bir şey vardı. insanoğlunun iyiye yönelmesi için korkuyla kamçılanmayı beklemesi ne kadar da acınasıydı! halbuki içimizden yükselerek gelen o iyi niyetli çağrıya ayak uydursak dünya ne güzel bir yer olurdu. scrooge bencilliği ve taş yüreği yüzünden kendi elleriyle ördüğü dikenli yollara sürükleniyordu. aslında hepimiz kendimize nasıl bir gelecek hazırladığımızın farkındayız, hayatımızı seçimlerimiz şekillendiriyor. kendi ellerimizle hazırladığımız geleceğin gözlerimizi açması için geleceğin hayaletine ihtiyacımız olmadığını düşünüyorum. içimizden yükselen iyi niyetli o çağrılara kulak vermemiz bile yeterlidir.
devamını gör...
1 kelimelik hikayeler
gitti.
devamını gör...
metallica
thrash metal yaptığı iddia edilen fakat dibine kadar heavy metal yapan ve 1981 yılında amerika’da kurulan heavy metal grubudur. heavy metal diyorum bak thrash metal demiyorum çünkü metallica’yı metallica yapan heavy metaldir. gelelim bu şahane grubun geçmişine; 1983 yılında kill 'em all albümüyle seslerini duyurmuşlardır. grubun kurucuları davulcu lars ulrich ve vokalist/gitarist olan james hetfield bu albüme bayağı bi emek vermişlerdir. bu albümden sonra da master of puppets albümünü çıkarmışlardır, bu albümle de çok büyük bir hayran kitlesine sahip olmuşlardır.
metallica hakkında yazılacak çok şey var. zaman zaman gruptan ayrılanlar olmuş, yeni gelenler olmuş ama metallica hiçbir zaman müzik yapmaktan vazgeçmemiş aksine daha güçlü şekilde hayranlarının karşısına çıkmıştır. metal müzik kariyerleri boyunca eleştirenler de olmuş, onları arşa çıkaranlar da olmuş ama metallica metal müzik akımını başlatan gruplardan bir tanesi olduğu için kendilerini cidden çok seviyorum. pek sıkı metallica hayranı değilim lakin kült olmuş şarkılarını da severek dinlerim.
kendilerinin favori olan albümüm şüphesiz ki ride the lightning. bu albümü metal dünyasında en çok satan albümler arasına da girmiştir. içindeki şarkıların hepsi birer altın gibi adeta, çok değerli eserler. örneğin; fade to black şarkısına eriyip bitiyorum. gitar soloları olsun riffler olsun insanı çıldırtan cinsten. öyle güzel şarkı ki metalci olmayan adam bile çok rahat metalci olur zaten metalci olmayan insanlar da zaman zaman metallica dinleyebiliyorlar.
iron maiden ile kıyaslandığında bazen arada kalabiliyorum lakin şu da bir gerçek ki bazı metallica hayranları bile bu kıyaslamada iron maiden’i tercih ediyor. zevkler ve renkler tartışılmaz tabi. her neyse, yine de kendilerini sever sayar dinleriz. daha çok albüm yapmaları dileğiyle. *
metallica hakkında yazılacak çok şey var. zaman zaman gruptan ayrılanlar olmuş, yeni gelenler olmuş ama metallica hiçbir zaman müzik yapmaktan vazgeçmemiş aksine daha güçlü şekilde hayranlarının karşısına çıkmıştır. metal müzik kariyerleri boyunca eleştirenler de olmuş, onları arşa çıkaranlar da olmuş ama metallica metal müzik akımını başlatan gruplardan bir tanesi olduğu için kendilerini cidden çok seviyorum. pek sıkı metallica hayranı değilim lakin kült olmuş şarkılarını da severek dinlerim.
kendilerinin favori olan albümüm şüphesiz ki ride the lightning. bu albümü metal dünyasında en çok satan albümler arasına da girmiştir. içindeki şarkıların hepsi birer altın gibi adeta, çok değerli eserler. örneğin; fade to black şarkısına eriyip bitiyorum. gitar soloları olsun riffler olsun insanı çıldırtan cinsten. öyle güzel şarkı ki metalci olmayan adam bile çok rahat metalci olur zaten metalci olmayan insanlar da zaman zaman metallica dinleyebiliyorlar.
iron maiden ile kıyaslandığında bazen arada kalabiliyorum lakin şu da bir gerçek ki bazı metallica hayranları bile bu kıyaslamada iron maiden’i tercih ediyor. zevkler ve renkler tartışılmaz tabi. her neyse, yine de kendilerini sever sayar dinleriz. daha çok albüm yapmaları dileğiyle. *
devamını gör...
normal sözlük'e girişte ilk mesaj atan moderatör
“saçmalamayın a dostlar hepimizle nasıl baş etsinler tek tek hoşgeldini nasıl yetiştirsinler” diye teselli ediyorum kendimi amma ve lakin ki küsmeye meyilliyim.
edit: 2 msj geldi sağolsunlar teşekkür ediyorum ve küsmediğimi belirtmek istiyorum peace out.
edit: 2 msj geldi sağolsunlar teşekkür ediyorum ve küsmediğimi belirtmek istiyorum peace out.
devamını gör...
beck depresyon ölçeği
depresyon düzeyinizi ölçmek için yaygın olarak kullanılan bir araçtır. 21 maddeden oluşur ve kişinin dört yargı cümlesi arasından kendisine en uygun olanı seçmesi istenir. bu testte, her madde 0-3 arasında giderek artan puan alır ve toplam puan bunların toplanması ile elde edilir.
testi buradan yapabilirsiniz
sonuç için soruların yanındaki puanlar toplanır ;
1 - 10: arası puan normal
11 - 16: hafif ruhsal sıkıntı
17 - 20: sınırda klinik depresyon
21 - 30: orta depresyon
31 - 40: ciddi depresyon
40 üzeri: çok ciddi depresyon
testi buradan yapabilirsiniz
sonuç için soruların yanındaki puanlar toplanır ;
1 - 10: arası puan normal
11 - 16: hafif ruhsal sıkıntı
17 - 20: sınırda klinik depresyon
21 - 30: orta depresyon
31 - 40: ciddi depresyon
40 üzeri: çok ciddi depresyon
devamını gör...
florence nightingale
florence nightingale (1820-1910), ingiliz sosyal reformcu, istatistikçi ve hemşiredir. hemşireliğe son derece olumlu bir itibar kazandırmış ve viktorya kültüründe bir ikon olmuştur. kırım savaşı'nda yaralanan askerlerle ilgilenmek için 1854'te istanbul'a, üsküdar'daki selimiye kışlası'na gelmiştir. gece gündüz demeden elinde lamba ile yaralı askerlere baktığı için kendisine "lambalı kadın" denmiştir.
döneminde hastaneler hijyenik olmadığından ailesi bir hastanede çalışma isteğine karşı çıktı ama o pes etmedi. hastaneleri dolaşıp hastaları gözlemleyerek şartların iyileştirilmesi ile ilgili çalışmalar yaptı. mesleğine duyduğu aşk öyle büyüktü ki zerafeti ve güzelliğine karşı koyamayan pek çok erkeğin evlilik teklifini reddetti ve mesleğine idealist biri olarak devam etti.
1860 yılında nightingale, londra'da st thomas' hospital'da kendi hemşirelik okulunun kurulmasıyla profesyonel hemşireliğin temellerini atmıştır. 1907 yılında ingiliz liyakat nişanı alan ilk kadındır.
britanya halkı, askerlere gönderilmek üzere, gemiler dolusu çarşaf, bandaj ve yiyecek bağışladı. ne var ki beceriksiz sağlık memurları bunların dağıtılmasını engelliyorlardı. florence nightingale malzeme depolarının kapaklarını çekiçle kırarak açmış ve gelen malzemeyi hastalara dağıtarak çekiçli kadın ünvanını da almıştır.
yeni hemşireler nightingale andı ile onurlandırılmaktadır. doğum günü olan 12 mayıs tüm dünyada hemşireler günü olarak kabul edilir. florence nightingale madalyası 1912'de uluslararası kızılhaç komitesi tarafından kuruldu. hemşirelere verilen en yüksek uluslararası ödüldür.
"bırakın her bir kişi kendi deneyimlediğinden çıkardığı gerçekliği açıklasın."
tanrının en değerli armağanı olan hayat, çok defa hemşirenin ellerine terk edilmiştir.
"ben hastabakıcı olmak istiyorum, kimsesi olmayan insanların kimsesi olmak istiyorum."
döneminde hastaneler hijyenik olmadığından ailesi bir hastanede çalışma isteğine karşı çıktı ama o pes etmedi. hastaneleri dolaşıp hastaları gözlemleyerek şartların iyileştirilmesi ile ilgili çalışmalar yaptı. mesleğine duyduğu aşk öyle büyüktü ki zerafeti ve güzelliğine karşı koyamayan pek çok erkeğin evlilik teklifini reddetti ve mesleğine idealist biri olarak devam etti.
1860 yılında nightingale, londra'da st thomas' hospital'da kendi hemşirelik okulunun kurulmasıyla profesyonel hemşireliğin temellerini atmıştır. 1907 yılında ingiliz liyakat nişanı alan ilk kadındır.
britanya halkı, askerlere gönderilmek üzere, gemiler dolusu çarşaf, bandaj ve yiyecek bağışladı. ne var ki beceriksiz sağlık memurları bunların dağıtılmasını engelliyorlardı. florence nightingale malzeme depolarının kapaklarını çekiçle kırarak açmış ve gelen malzemeyi hastalara dağıtarak çekiçli kadın ünvanını da almıştır.
yeni hemşireler nightingale andı ile onurlandırılmaktadır. doğum günü olan 12 mayıs tüm dünyada hemşireler günü olarak kabul edilir. florence nightingale madalyası 1912'de uluslararası kızılhaç komitesi tarafından kuruldu. hemşirelere verilen en yüksek uluslararası ödüldür.
"bırakın her bir kişi kendi deneyimlediğinden çıkardığı gerçekliği açıklasın."
tanrının en değerli armağanı olan hayat, çok defa hemşirenin ellerine terk edilmiştir.
"ben hastabakıcı olmak istiyorum, kimsesi olmayan insanların kimsesi olmak istiyorum."
devamını gör...
ekşi sözlük yazarlarının normal sözlük’e sallaması
bu bir az şeye benziyor. bir genç köyden çıkıp yurtdışında eğitim alıp uzman oluyor, köyüne geldiğinde doğduğundan beri ne kitap okumuş ne de köyden başka bir yeri görmüş yaşlı bir amca sen çocuksun bilmezsin biz yaşlıyız tecrübeliyiz diyip adama söz vermiyor. eğer yazar kalitesi sorgulanıyorsa insan kendinden kendi etrafından başlamalıdır. burası yeni bir platform ama ekşi yılların sözlüğü ama orada da çok kalitesiz kişiler var yazarların içinde. hatta laik bir yazar olan hanım arkadaşımıza tehditler savurulduğunu da, taciz edildiğini de gördük orda, torpille yazar olanları da. yani arkadaş önce kendini sorgula. bence bu platform ekşinin yaptığı hataları yapmayacak
devamını gör...

