akraba değil hepsi akrep..
devamını gör...

yazdığı-söylediği mizahi şarkıları ile 1950-60'lı yıllarda oldukça meşhur olan amerikalı şarkıcı, söz yazarı, piyanist ve matematikçi komedyendir. sheldon cooper da dahil amerikalı çocukların periyodik tabloyu ezberlediği şarkısı olan the element song ile de bilinir. bunun dışında poisining pigeons in the park, the vatican rag, we will all go together when we go gibi daha birçok neşeli şarkısı da bulunmaktadır.

the element song'u şöyle bırakayım (lehrer burada aristo'yu da tiye alıyor,sonuna dikkat):
devamını gör...

herkes gider ben kalırım diye düşünsem de yavaş yavaş kafa iznine çıkmam gerektiğini düşünür oldum. neyse mücadeleye devam..
devamını gör...

demin yine yüzüme tokat gibi çarpan gerçek. elime 300 tl geçti kitap almaya karar verdim, uzun zamandır okumak istediğim kitapları en ucuz sitede sepete attım 400'ü buldu. şimdi büyük tasarım'dan mı vazgeçsem yoksa huzursuzluğun kitabı'ndan mı diye düşünüyorum.
devamını gör...

birçok farklı tanımı yapılabilecek duygudur.

bana göre; çok istediğiniz ama yapmaktan deli gibi korktuğunuz bir eyleme girişmek için kendi içinizde biriktirip sonra dışarı saldığınız güçtür.

dünya üzerinde geçirecek zamanımız o kadar kısıtlı ki. ölüm her an bir köşe başından çıkıp kolumuza girebilir. o yüzden cesaret göstermeyip yapmaktan kaçındığımız çoğu şey o gün geldiğinde pişmanlık olarak karşımıza çıkacak.

başkalarının doğruları için, başka insanlar ne der diye düşünerek ya da sadece sanal ve yapay korkularımızın arkasına sığınarak bizi mutlu edeceğine emin olduğumuz şeyleri yapmaktan imtina ettikçe gelecekteki pişmanlıklarımız katlanacaktır.

birini gerçekten seviyorsanız, bir şeyi yapmayı gerçekten istiyorsanız, bir yere gitmek için içinizde bir tutku varsa, bir işe başlamak için heyecanlanıyorsanız asla korkmayın cesaret sizi gitmek istediğiniz yere götürecektir.

aksi takdirde geri dönüp bakınca cesaretin olması gerektiği yerde keşke dediğiniz kocaman bir boşluk göreceksiniz.

hatırlayın talih cesurları sever.
devamını gör...

şu an en popüler ve ismini sıkça duyduğumuz gülseren budayıcıoğlu ‘nun gerçek hasta seanslarını değiştirerek yazdığı kitaplardan biri.

öncelikle kitabın adında geçen 3 günah nedir , onu cevaplayayım:
1- mazoşizm(siyah)
2- fahişelik(kırmızı)
3- eşcinsellik (gri).

kitapta 3 ayrı hastanın hikayesi, yukarıdaki günahlara göre ayrılmış. uzun zamandır kırmızı oda dizisini izlemiyorum. izlediğim zamanlarda fahişelik bölümünde bahsedilen hasta meliha’nın hikayesini izlemiştim. gerçek hayat hikayeleri ilgimi çektiğinden, sonrasında iki kitabını alıp okudum. ilginç yaşanmış hikayeler olduğunu söyleyebilirim.

fahişelik: meliha hanım, kızı tarafından zorla kırmızı oda’ya getirilmiştir. nedeni saçlarını tamamen kesmesi ve intihar eğilimi göstermesidir. sanırım en çok etkilendiğim olay bu oldu. annesinin tecavüze uğraması, babasının gözlerinin önünde öldürülmesi, köy halkının onlara sahip çıkmak yerine adlarını çıkararak köyden kaçmalarına neden olmaları… o küçücük yaşta tek başlarına hayata tutunmaya çalışan çocuklar. meliha hanım, muhafazakar bir kadındır ve annesinin, kız krdeşinin mecburiyetten fahişelik yaptığına tanık olmuştur. sonrasında kızının da aynı duruma düşmesinden korkup, ona uyguladığı baskı ironik olarak onu da bu yola itmiş.

dizide bu bölüm biraz değiştirilmiş. kitapta çok daha etkileyici bir olay örgüsü var.

mazoşistlik: genç ve yakışıklı bir adamın görünürden farklı bir hayatı olması anlatılıyor. gülseren hanım’ın önyargılı olarak yaklaştığı ve en çok garipsediği ve garipsediğini açıkça yazdığı tek vaka bu. bu konuda dürüstçe yazması iyi bir şey gibi görünebilir ama zaten insanlar oraya ‘yargılanmaktan’ korktukları için gidiyorlar. hoş bir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum ; şahsi fikrim tabi.

eşcinsellik: bu bölüm dizide yayınlandı mı bilmiyorum ama en farklı gelen vaka bu olmuştu. şevket ağa, çok zengin ve saygılı bir adam. ama değişik bir alışkanlığı var: geceleri şoförüne yürüyüşe çıkacağını söyleyip, babasından kalan eski kasketi kafasına geçirip ve kılık değiştirip,nerde babasını andıran yaşlı , bıyıkları sararmış, dişleri dökülmüş adam var , onlarla arkadaş oluyor. aynı odada biten bu yakınlaşmaların, babasıyla geçmişte yaşadığı ve o zaman anlamlandıramadığı olaylar silsilesinin sonucu olarak olduğu anlaşılıyor . detayına çok girmiyorum ama çok ilginç bir olay, o kadar söyleyeyim size.

gerçek hayat hikayelerini sevenler ve psikolojiye ilgi duyanlar için okunası bir kitap. dili sade. zaten gülseren hanım’ın zamanında trt’de de spikerlik yapmasından mütevellit güzel, duru ve akıcı bir türkçesi var.

dizideki gibi gereksiz demogojik sahneler olmamasından dolayı diziyi izlemektense kitabının okunması daha iyi olur kanaatindeyim. tabi bu konulara ilginiz varsa.
devamını gör...

kendine fikir,ideoloji ve samimiyet olarak yakın hissettiği kişilere gayet duyarlı ve sevecen şekilde davranan kişilerdir.
bunun sınırını kendi koyduğu için diğer kısımda kalanlarla ise gayet ciddiyet içerisinde ve mesafeli davranarak doğruyu uygulayan insandır.
korunup kollanması gereken , soyu tükenmekte olanlardır bunlar , kırmadan seviniz ve muhatap olurken dikkat ediniz.
devamını gör...

“yeni dostluklar kuracak yürek kalmadı artık bizde. işimiz çok... üstelik; yorgunuz.”

bir nezihe meriç sözüdür.

ve evet! ben gerçekten çok yorgunum.
devamını gör...

bu benim tek yetenegim galiba. ne olursa olsun içim kan aglasa bile bunu istemedigim zaman dışarıya asla yansitmam. neden bilmiyorum ama üzgün oldugumu kimsenin bilmesini istemem..
devamını gör...

aklını din, imanla bozmuş bir yere illa bunu sıkıştırmak için olay kovalayan yazar beyanı. yok artık lebron james ya. namazda gözü olmayanın ezanda kulağı olmaz hesabı (pardon imansızlar için din temalı örnek verdim ama) * insanın canı anlamak istemezse illa ki bir kılıf bulur.

marşta şöyle bir dize var.

“garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar” garb ne? batı. türk milleti zaten ezelden beri batı ile savaşmıştır. hani türk’e “barbar” diyen batı. bu batı medeni midir? batı özentilerine göre medeniyetin allah’ıdır be! üfff!
oysa batı tek dişi kalmış canvarın ta kendisidir.

ayrıca marşta, al sancak, nazlı hilal şeklinde türk bayrağına ithafen sıfatlar kullanılmıştır. bu mükemmel şaheserdeki edebi sanatların ne olduğunu anlamak isteyen gitsin lise yılları edebiyat kitaplarını okusun. belli ki o derslerde okulu asmışlar. zaten burada al sancak ve hilal’den kasıt kesin üzerinde kılıç ve kelime-i tevhid olan yeşil arabistan bayrağıdır. net!

ha, bir de kırmızı zeminle hilal ve yıldızlı bayrağın 1844’te resmen kabul edildiğini biliyor isek, marşın da 1921’de, yani tam tamına 77 sene sonra vuku bulduğunu idrak edebilecek dimağlara sahip isek fantezi dünyasında yaşamıyoruz demektir.

aklı hür, vicdanı hür her türk bunu kavrayabilir. arada kalanlara allah selamet versin. allah dedik ama artık idare etsinler. *
devamını gör...

aslında çok da alıngan olmayan, üşengeç, kendini bilmeye çalışan ve mahlas olarak hindistan’da yapılan bir kebabı seçen yazar.**
devamını gör...

gerçek olmamalı. insanlık bu kadar düşmüş olamaz.
t: lanet bir haber
devamını gör...

lise yıllarını özlemeyen bir elin parmağını geçmeyecek insanların içinde bende varım.
evet, beni her türlü zevkten, eğlenceden mahrum bıraktığınız için alayınızın canı cehenneme. o yalnız başıma dolaştığım okul avlusu size...
devamını gör...

senden iyisini bulamadığındandır..
devamını gör...

özellikle kendilik psikolojisi'nde, terapistin hastanın öznel yaşantılarını tüm karmaşıklığı içinde anlamasını sağlayan bir kavrayış biçimidir.
devamını gör...

iki gün önce sinemada izleyip beğendiğim filmdir.

yani eleştirilere hak veriyorum. yarış filmi olmaktan çok uzaklaştı. saçma aksiyon sahneleri çok sıkıyor hak veriyorum. 5.filmden sonra başka bir şeye dönüştü ama severek izliyoruz eski filmler için hikaye için izliyoruz.
böyle şeyler izlemek isteyen bir kesim var. ben de öyle hissettim kendimi. izlerken rahatladım oh be dedim. detay kaygısı ve anlam kaygısı olmadan izledim. eğlenmek için. bol bol aksiyon bol bol saçma kavga sahneleri vardı keyif aldım.
eskiye dönüş sahneleri güzeldi. hikayenin bir tık o yöne dönmesi hoşuma gitti. finalden önce duygusal şeyler izleyeceğiz.
ayrıca her ne olursa olsun bir sürü karizmatik oyuncu ve karizmatik müzikler dinliyoruz. ülke ülke geziyoruz. zengin bir film hızlı ve öfkeli. para harcamadan çekinmiyorlar. seyirci keyif alıyor ve şaşırıyor.

filmin yönetmenliğini justin lin yapıyor. başrollerinde vin diesel, michelle rodriguez, jordana brewster, tyrese gibson, ludacris, nathalie emmanuel, john cena, sung kang, helen mirren ve charlize theron bulunuyor.

ayrıca sosyal medyada falan görüyorum herkes filmi ve seriyi gömüyor. kim izliyor lan bu filmi. kim izliyor?
herkes tarkovski , nuri bilge ceylan falan takılıyor sanırım.


filmde dom ve babasının gençliği sahneleri çok güzeldi zaten ilk filmde bahsedilmişti ufaktan. işin o yöne gitmesi hoşuma gitti. yedirdiler hikayeyi ve yedim gayet. han karakterinin ölmemesi olayı daha detaylı daha inandırıcı olabilirdi. saçma bir sahneydi. uzay sahneleri , mıknatıs halat sahneleri falan rezaletti. çıtayı iyice saçmalık seviyesine çıkardılar diğer filmde ne yapacaklar merak ediyorum. fiziğe ve gerçekliğe aykırı bu sahneleri biraz daha aza indirseler tadından yenmeyecek.
ayrıca son sahnede brian'ın meşhur skyline arabasıyla geldiği kısımda çok kötü oldum. arabadan falan inecek zannettim. sanırım son filmde az da olsa gösterecekler. uzaya gidecek teknolojileri var bunu da yapsınlar mutlu olalım.
filmde mekanlar çok güzeldi keyif aldım. özellikle ilk başlarda girdikleri orman gibi yer çok güzeldi. görüntüleri izlerken baya keyif aldım.
tyrese gibsen karakteri ise her zaman olduğu gibi çok komikti. çok seviyorum bu adamı izlemeyi.


sonuç olarak tavsiye ederim gidin izleyin veya internetten izleyin eğlenceli güzel bir film olmuş.
devamını gör...

ağlasam sesimi duyar mısınız,
mısralarımda;
dokunabilir misiniz,
gözyaşlarıma, ellerinizle?

bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
bu derde düşmeden önce.

bir yer var, biliyorum;
her şeyi söylemek mümkün;
epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
anlatamıyorum.

5.sınıfta her hafta bir şiir ezberletirdi öğretmenimiz, her hafta başka bir şair tabii. bir haftanın şairi de orhan veli'ydi ve bu benim onunla tanıştığım şiiriydi. seneler geçti, o yıl bir sürü şiir ezberledim, yıllar içinde de ezberlediklerim oldu ama hiçbiri hatırımda değil bu şiir haricinde. teşekkürler öğretmenim :)
devamını gör...

netflix'in çizgi romandan uyarlama olan, (şimdilik) iki sezon olan bilimkurgu dizisidir. dizide kullanılan müzikler gayet hoştur, özellikle ikinci sezonda geçenler. beğendiğim dizilerden biridir, lakin beklentiyi çok da yüksek tutmamak daha uygundur. oyuncuları arasında game of thrones dizisinde de rol almış olan (bkz: tom hopper) ve geçtiğimiz ayda ''nereye kadar saklayayım?'' diyerek ismini değiştiren eski ellen, yeni (bkz: elliot page) gibi tanıdık isimler de vardır.
devamını gör...

hayatta en az 1-0 önde olmaktır.

güler yüzlü *insanlar huzur ve mutluluk verir, insanın içini ısıtır bu yüzden de daha çok sevilirler. sayılarının artması dileğiyle.
devamını gör...

'kalbim bu acıya dayan
varsın ateşler dağlasın seni..'

birçok şiiri bestelenmiş trajedi barındıran şair.

bestelenmiş birkaç şiiri için

(bkz: kalbim) /sevinç eratalay / hasret gültekin
(bkz: pencere) sadık gürbüz
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim