1999 yılında serinin game boy için çıkan 3. oyunu castlevania legends ile evrenine giriş yaptığım eğlenceli seri. hey gidi sonia belmont... ehm, neyse. daha sonra bir takım aksilikler ile birlikte seriden uzaklaşsam bile 2010-2011 yılları arasında harmony of despair ile seriye geri dönmüş fakat yıllar önce aldığım tadı hiç ama hiç alamamıştım, rezil bosslar ve hiçe sayılan hikaye ile igarashi gözümde iyiden iyiye düşmüştü. koji igarashi'ye ayrı konami'ye ayrı hakaretler sıralarken castelvania: lords of shadow ile kaybettiğim oynama şevkini geri kazandım fakat konami sanki onun düşmanıymışım gibi 2013 yılında piyasaya sürdüğü lords of shadow- mirror of fate ile yine seriden nefret ettirmeyi başardı. 2017 yılında çıkan web dizisi yüzünden şimdilerde yana yakıla aria of sorrow aramaktayım, gençliğimi yedin netflix.

diziye geri dönersek, çizimler vasatın üstündeydi ve bence serinin ana temasına da uygundu. gotik atmosfer özlemimi tamamen giderdi. dracula, alucard, carmilla, trevor belmont ve hector'un seslendirmelerini de sevdim ama sypha'nın seslendirmesi aksanından mı yoksa karakterle bir türlü senkronize olamamasından mı bilemiyorum sinir bozucuydu ki ben sypha karakterini oldum olası sevmişimdir. dracula's curse oldukça güzel bir seçim olmuş ki ilk iki sezon bu yüzden akıp gitti resmen ki bunda toplamda sadece 12 bölüm olmasının da etkisi var. karakterlere derinlik katılmalıydı ama ilk sezonu 4 bölümden ibaret yaparak bu şansı hiç ettiler ve 2. sezonda ne kadar toparlamaya çalıştılarsa da bence olmadı.

alucard karakterinin karizması için izlemiş olsam bile dracula'nın bakış açısına yönelimim daha fazla oldu. ne kadar bilinçsizce ve tamamen hüsran içerisinde hareket etse de sonuna kadar haklıydı. tüm komplike düşünme yetilerine rağmen yine de vahşi hayvanlar gibi davranmayı seçen insanoğlu ölmeyi ve yok oluşa sürüklenmeyi tamamen hak ediyordu. iki üç tanım önce rebreanu, biermann, savaş karşıtlığı falan diyerek ağlıyordun, yaa gandalf kardeş. biz bu hesabı iki kişi kullanıyoruz da. * yok öyle bir şey sözlük, şimdi durduk yere başımız ağrımasın.

katliam sahnelerini gerçekten güzel tasarlamışlar, belmont'u savaşırken izlemek bir yana çekinmeden en kanlı sahneleri bile izleyicinin gözünün içine sokmuşlar ve bu görsel açıdan tam bir şölen yaratıyor. benim diyen korku filmlerinde bu kadar vahşet izleyemiyoruz. alucard-trevor atışmaları ne kadar seriyi keyiflendirse de diyaloglar bazen basitleşiyor ama yine de ara ara verilen güzel mesajları yakalamak da mümkün.
devamını gör...

bütün renkler aynı hızla kirleniyordu,
birinciliği beyaza verdiler
~özdemir asaf
devamını gör...

nothing,nowhere'ın şarkısıdır.
screw u fake friendss xox.
devamını gör...

hem bir kokteyle hem de bir pizza türüne verilen addır. pizza olanı * benim için en lezzetli pizza olma özelliğini gösterir. mozarella, domates ve fesleğenden yapılır, son derece az malzemeli olduğundan hem hafiftir hem de o mükemmel tada doyarsınız.
devamını gör...

halbu ki 30 kelimeyle ifade ediyorum kendimi. nasıl olur?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...


komünist olmak yaşamda çok renkli olmayı gerektirir. ernesto yaşamın bir çok renginde harika bir insandı. kendisi bir çocuk hekimiydi. futbolcuydu. şair ve müzisyendi. elde tüfek en önde yürüyen cesur gerillaların en değerli önderiydi. küba devriminin ilk yıllarının dahi ekonomi bakanıydı.

fidel'le venezuela'da tanışırlar. bir avuç insanla küba'da devrim yapabileceklerine o günden emindir. fidel'le sonrasının pazarlığını yapar. pazarlığın mevzubahsi, dünya ülkelerinde devrime ihtiyacı olan bütün ezilen halklara kurtuluşu mümkün kılmaktır.

devrim hareketi bir seçimler hareketinden önce reddedişler hareketidir. ernesto'nun büyük devrimci kalibresi her zaman kötüyü reddetişleriyle ölçülür. o zamanların kominist kılığındaki devlet kapitalist tiranı sovyetlere bile kötülüğünü doğru bir dille haykıracak kadar cesur bir önderdir ernesto.
36 yaşındayken, kolombiya dağlarında bir avuç yoldaşıyla devrim mücadelesi verirken, abd'nin bir müfreze askeri tarafından şehit edilmiştir. şiirimizin büyük ismi ülkü tamer'in dizeleriyle ölümsüzleşmiştir.

bir ormanda tutup onu
bağladılar ağaca
yumdu sanki uyur gibi
gözlerini usulca

bir soğuk yel eser
üşür ölüm bile
anlatır akan kanı
beyaz sesiyle

diz çöktüler karşısında
sonra ateş ettiler
parçalanan yüreğine
yuva kurdu mermiler

bir soğuk yel eser
üşür ölüm bile
anlatır akan kanı
beyaz sesiyle

gelip kondu bir güvercin
ellerine o gece
kırmızı bir çelenk oldu
bileğinde kelepçe

bir soğuk yel eser
üşür ölüm bile
anlatır akan kanı
beyaz sesiyle
devamını gör...

ayrılık başımı döndürüyor
kavuşmayı özlettin
intiharlar kuşandım
bu aşkı sen kirlettin.
devamını gör...

"boşver kanka. bak ben...” şeklinde başlayan tüm teselli cumleleri.
devamını gör...

buda mı gol değil be?
devamını gör...

14 nisan 1912 tarihinde rms titanic nam-ı diğer "titanik"te başçarkçı olarak görev yaparken karşılaştığım teyzedir.

herkes canhıraş koşturuyordu. görenlerde korkuyla karışık bir şaşkınlık hali bırakacak denli bir keşmekeş vardı güvertede. tıpkı dante'nin cehennem tasvirindeki gibi korkunç bir kalabalık görmüştüm doğrusu... alt katlar iyice su bastığı için, boğulmamak için sancak tarafına doğru yönelmiştik. kemancılar bir yandan rachmaninoff'tan keman konçertosu çalarken gözüm yaşlı bir hanımefendiye ilişmişti. kadınlar için öncelikli olarak ayrılmış filikaya kadınlar panikle çığlık atarak atlıyorken, kendisi soğukkanlılıkla "bismilll" diye bindi. sanırım bu bir nevi kutsama sözcüğüydü. tanrı onu da kutsasın. kendisini şapkamla selamladığımda "napıverem ben gari, şu başımıza gelen örüğe bak" dedi, umarım o teyze hayattadır.
devamını gör...

ayarlarız, hallederiz, bakarız gibi belirsizlik içeren kelimeler. belirsizliğe gelemiyorum.
devamını gör...

#1029995 şımardıkça şımardım üstelik olduğum gibi olduğum için iltifat aldım. çok teşekkür ederim.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

tüm köpek cinsleri arasında en çok sevdiğim, dünyanın en iri köpekleri arasında yer alan, sadece "sürüyü koruyan", kurtla, gerekirse ayı ile bile savaşan, insanla yakınlaşmasına sadece sürüye bağımlı olsun pek izin verilmeyen, dünyada yoğun olarak ermenistan, dağistan, gürcistan, azerbaycan ve çevrelerinde yaşar.

türkiye'de "moda olarak" beslenmeye başlanmasından önce kars taraflarında sürü koruma köpeği olarak yıllardır beslenmektedir.

erkekleri 100 kilo civarına rahat erişir, yavruları bile yolda gördüğünüz normal bir sokak köpeğinden daha büyüktür.

en çok rastlanan renk skalası baş ve ense kısmı koyu kırçıllı gri, boynunun altı ve bacaklarının ön kısmında beyazlıklar olan, genelde siyaha yakın koyu gridir.

hava olsun diye satın alınan kangal ve aksaray malaklısı cinsleri gibi sıcak havası olan yerlerde yaşamaları onlar için işkence gibidir.


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

oğuz atay'ın ilk kez 1975 yılında basılan öykü kitabıdır.
2020 yılında 56. baskısını yapmış kitap. oğuz atay'ı okumaya başlamak için ilk tercih bu kitap olmalı bence.
bu kitaptaki kısa öykülerle oğuz atay'ın diline aşinalık kazanan okur, tutunamayanlar'ı koltuk altında taşımak yerine en derininde hissetmeyi öğrenecektir diye düşünüyorum.

benim en sevdiğim öykü demiryolu hikayecileri oldu.

son söz korkuyu beklerken öyküsünden gelsin o halde;

yalnız kalmaktan korktukça, yalnızlığım artıyor.
devamını gör...

yöntem bilimi olarak da bilinen metodoloji belirli bir alanda, dalda kullanılan yöntemler ve metodlar bütünüdür. bütünsel, tutarlı ve ayırıcı özellikler bütünü olmanın yanı sıra üniversite eğitiminde ve lisansüstü eğitimlerde ders olarak ( örneğin; tarih metodolojisi) sıkça karşılaştığımız araştırma ve bahsi geçen konunun doğru ve sistematik bir biçimde öğrenilmesi ve kullanılması gereken kavramlardır. metodoloji çalışılan konu üzerinde izlenilmesi gereken bir yol ortay koyar. metodolojinin başlıca amacı konu üzerindeki bulguları sınıflandırmak, değerlendirmek ve eleştirel yaklaşımı kolaylaştırmaktır. eğer bir makale veya bilimsel bir tez yazmak üzere iseniz muhakkak metodoloji biliminden faydalanmanız gerekecektir. metodolojiyi bir nevi bilimsel ön hazırlık olarak değerlendirebiliriz.

tez ve makalelerde genel kullanım alanı kaynakça, dipnot gibi ufak görünen şeyler olsada geniş bir kullanım alanına sahiptir.

metodoloji kelime anlamı ise eski yunanca’dan gelmektedir. meta, hodos ve logos kelimelerinin birleşimi ile türetilen bir kelimedir. eski felsefe ve bilimde logos; söz ve konuşma anlamına gelmektedir. eski yunanca’dan türetilen bir kelime olmasına rağmen metodoloji kelimesi dilimize fransızca’dan geçmiştir.
devamını gör...

parasempatik sistem etkisiyle insanın tansiyonunu düşürür hafiflik ve rahatlama hissi verir. chrohn hastalığı (inflamatuar barsak hastalığı) olumlu yönde etkisi mevcuttur.
devamını gör...

insanın hayat çizgisini, gideceği yolu, karakterini her şeyini bertaraf etme ihtimali olan öğretmenidir. yazıktır, öğretmen dedik ama olamamışıdır. eğitimci hiç değildir.
çok iyi bildiğim bir durumdur bahsedilen,
koskoca adam ortaokul çocuğunun seviyesine bile gelemediğini göstermiştir bana. malum dersim hocalarla soru tartışabilecek seviyedeyken, doksanlar gördüğüm en dip not iken yalakalık yapan ancak kendi vurdusu kırdısı, gerçek olmayan ithamları, cinsiyetçi ayrımları (bkz: erkek veya kız öğrenciyi kayıran öğretmen) kopya çeken öğrencisine yine çektiniz mi lan hahaha? gibi davranışlarda bulunup kişiyi zaten sevmediği ancak çok iyi yapabildiği dersten buz gibi soğutan, kendi eksikliğini bile kapatamayan öğretmenin davranışıdır. çok yazıktır, başka da çok şey denilecekken gerek bile olmayandır. eğer ki dış görünüş, kişisel özellik hakkında bir ithamda bulunmaya bile haddi olduğunu düşünüyorsa bu tartışma direkt ışık hızıyla yürürlülüğü kaybetmelidir çünkü başlıkta öğretmen(!) yazıyordur. (ancak görüyorum ki öğretmen kelimesinin yanında bunu bile tartışabiliyoruz sadece yazıktır) öğrenci durumun farkına varır da geleceğini bu ve türevlerinin etkisi altına bırakmak istemezse halledilebilir. ama nasıl..? öğrencinin yolunu o kadar uzatır ki, dümdüz asfalt yola o kadar engeller getirir ki bu durum... daha da nefret eder o öğrenci. nefret ettikçe soğursun da o öğretmenin dersinden, öyle bir döngü. tek çare bu gibilerin hayatınıza etki etmesi ihtimalini kabul etmeyip, söküp atmak. yarın bir gün mesleğinizi eline aldığınızda gururla göğsünüzü kabartmaktır. şah ve matdır.
devamını gör...

sabah sabah yazılmaz mı mani
geç patlayana afyon denir mi yani
gün aymış çoktan
mazeretin de böylesi hani
devamını gör...

çin’de gerçekleşen ve tam on yedi ay ve beş yüz kilometre süren yolculuktur.

haberlerde karşıma çıkanca hemen nobel ödüllü portekizli yazar, büyük insan, edebiyat tanrısı jose saramago’nun filin yolculuğu kitabını getirdi aklıma bu olay. olayın detaylarını araştırınca aralarında bir bağlantı olmadığını görsem de içimde hem bir mutluluk hem de bir hüzün doldurdu bu anlamsız göç.

filler çok zeki yaratıklardır, bence insanlardan bile daha zeki ancak hafızaları insanlar kadar zayıf, merhametleri insanlar kadar eksik olmadığı için dünya üzerindeki baskın ırk olmayı başaramadılar.

fillerle ilgili birçok bilgiye sahip olduğunu düşünen biliminsanları kısa mesafe yolculuklarına alışkın oldukları fillerin beş yüz kilometre süren bu göçüne bir anlam verememiş henüz. bence bu anlamlandıramamanın altında yatan asıl neden öğrendikleri şeyin dünyayı mutlu etmeyecek kötü bir haber olabilme korkusu ve hiçbir şekilde maddi gelir elde edemem açgözlülüğü olabilir. o zaman dört açılı diş fırçası bekliyoruz bilim dünyasından.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
hayvanlar anlamsız şeyler yapmazlar, hele ki bu anlamsız hareket üstüne üstlük beklenmedikse mutlaka bir anlamı vardır. evin içinde yürürken aniden yön değiştiren ve insanlara anlamsız gelen bir şekilde bambaşka bir istikamette hızla giden hamamböceğine tuvalet aynası karşısında dudağını büzerek fotoğraf çeken insanın hareketi çok daha mantıksız geliyordur bence.

demek istediğim fillerin bu yolculuğunun anlamsız olmadığı ve dünya üzerinde gerçekleşecek muhtemel bir felaketin habercisi olduğudur.

peki ne yaptı bu filler? geçtikleri yollarda bulunan evlere tanrı misafiri oldular, bazı yiyeceklere ortak oldular, küçük çocuklar gibi buldukları yerlerde uyudular, tarlalarda kendi izlerini bıraktılar, sulara girip göçün yorgunluğunu attılar üzerlerinden. belki de filler hayatın tadını çıkarmaya karar verdi aklı evvel insanların yapamadığını görünce.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
filler tepişirken insanlar ezilsin.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim