hiç alakası yok bence .hepsi canımız kanımız .ben her ikisini görüncede kardeşimi abimi görmüş gibi mutlu olurum ve kendimi güvende hissederim.
devamını gör...

konular ciddi be çiçeğim, düzeleceğiz be şu olaylar bir bitsin.
devamını gör...

her zaman yarına bırakılmış işlerim vardır. bugünün işini ertelemek gibi düşünmeyin. bir şeyle meşgulken bile daha sonrasında ne yapacağımı düşünürüm. haliyle bu da ertesi güne kadar uzar gider. sanırım istemeden de olsa bir sonraki zaman dilimiyle bağımı koparmamaya çalışıyorum.
devamını gör...

görünürde nehlyudov adlı zengin genç bir prensin çiftliklerinde yanlarında çalışan katyuşa adındaki hizmetçi kız ile ilişkileri anlatılır.öncelikle saf kardeşçe olan ilişkileri daha sonra nehlyudov'un askeri okula gitmesi ile değişen dünya görüşü hovarda vurdumduymaz diğergamlığı reddeden bir yaşamı yeğlemesi sonrasında katyuşa'ya kardeş gözüyle değil cinsel nesne gözüyle bakar ve katyuşa'yı elde eder akabinde katyuşa hamile kalır kötü yollara düşer o eski nehlyudov gibi saf halinden bambaşka bir kişiye dönüşür. aradan geçen 10 yıldan sonra ilk kez bir mahkemede işlemediği bir suçtan dolayı haksız yere sanık durumunda olan katyuşa ile mahkemede görevli olan nehlyudov karşılaşırlar ve nehlyudov bu saatten sonra o gençlik çağındaki saf temiz diğergam haline tekrar geri döner ne olursa olsun başkaları ne derse desin konumundan duruşundan vazgeçmez.kitap temelde bu ilişki üzerine kuruludur nehlyudov katyuşa'yı hapisten kurtarmak hatta onunla evlenmek ister çünkü onun kötü yollara düşmesinin müsebbibi olarak kendisini görür vicdanı eski hali uyanmış dirilmiştir bir kere.katyuşa için moskova'da petersburg'da sibirya'da her türlü fedakarlığı yapar elinden geldiği tüm imkanları kullanır.işte asıl bence tolstoy'un diriliş'te anlatmak istediği diğer kitaplarındaki gibi insanlığın içinde koşullardan dolayı uyuyan insanın uyanmasıdır.nehyludov gençliğinde spencer'ın toplumsal istatistikler kitabından etkilenerek köylülere toprakların verilmesinden yanaydı hz isa'nın su kullananın toprak ekenin demesi gibi.hapishanelerde tanıştığı devrimcilerden dünyayı kurulu düzeni değiştirebilme olasılığını görmüştü önce kendisi nasıl değişip eski haline döndüyse dünyada yaradan'ın istediği emrettiği hale dönebilirdi.şu anki sorunların nedeni olarak tüm deneyimlerinin etkisiyle insanların sevgisizliğini görüyordu.kurulu düzenin işlemez bir halde olduğunu çarkın hep çıkar için döndüğünü görüyordu.insanlar arasında eşitsizliğin ne kadar saçma olduğunu görüyordu.insanlık ancak kitapta da çokça değinilen yukarıda yazdığım nedenlerden oluşan 'doğru bir iş' için çalışırsa çabalarsa emek harcarsa dünyayı cennete dönüştürebilirdi bunun için insanlık bir an önce nehlyudov gibi dirilmeli iyiliğe sevgiye güzele vicdana kulak vermeli.
devamını gör...

latince adı coccinella septempunctata olan böcek türü. üzerindeki noktaların sayılarına göre sınıflandırılır.
devamını gör...

bir soru acaba kimdir nedir nur cemali bunlar merak konusu kafa sözlük youtube kanlında bir röportaj olsa güzel olurdu .

ha birde (bkz:yoldaş benjamin franklin de bizi görecek mi ?).
devamını gör...

balık gibi yüzüm ve hafızam olduğu için lisede takılmış hala da benimseyerek kullandığım lakabımdır.
devamını gör...

kendisi doğukan'dır.

(bkz: 11 kere üst üste fake hesap açan yazar)

bu sefer iyi kamufle oldu ancak yine barınamadı *

yakında doğukan ile mücadele timi kuracağız sözlükte.

gelme kardeşim, kapıdan kovuyoruz bacadan giriyorsun.
devamını gör...

bilindiği gibi evrim çok çeşitlidir. fiziksel olduğu kadar, bilişsel evrim de gerçekleşir. bir canlının evrim geçirebilmesi için de belli başlı etkenlerin bir araya gelmesi gerekir. bu etkenlerden biri de, yaşam ortamıdır.

ilk çağlara, ilk insanlara döndüğümüzde ise bugün yaşayan kadınların bilinç temellerinin, o devirden bu zamana kadar uzandığını görebiliriz. mağara adamları diye tabir ettiğimiz ilk insanların yaşam şekilleri günümüze kadar ulaşmış, bizden sonraki nesillerin de ''standardı'' olmaya devam etmiş.

özetle ayşe hanımın bugün hem çocuğuyla ilgilenmesi, hem ev işleriyle alakadar olması, kocası eve gelince sofranın hazır bulundurulması; bir mağara adamının bir mağara kadınını saçından tutarak onu yerde sürüklemesi ile başladı...

avcı erkek, zor doğa şartları altında güvenli mağaralarından çıkıp elinde mümkün mertebe bir mızrak ile ''belki bir yaban domuzu bulurum. yahut bir tavşan... biraz şanslıysam bir geyik ile bile mağarama dönebilirim. ama lütfen t-rex buralarda olmasın...'' diye söylene söylene maceralara atılıp karın tokluğuna çalışırken, kadının başına gelebilecek en büyük tehlike yakacak odun toplamak için kafasını mağaradan dışarı çıkarttığında bir kurbağa tarafından kovalanmak olabilirdi.

bu yüzden erkek gelişime açık, av olması gereken korkunç düşman karşısında sürekli yeni silah ve malzeme arayışına girmiş, çoluk çocuğunun karnı tok sırtı pek uyuyabilmesi için canını dişine takmış halde dünyayı keşfederken kadının en büyük görevi ''baba kızar'' diye veletleri mağaradan dışarı çıkarmamak olabilirdi. yahut biraz ilkelliklerini üstlerinden atmış iseler, topraktan çömlek yapıp yemesi zor çiğ eti yumuşatma deneyleri peşinde koşabilirdi.

o devirlerde kadına biçilen bu rol ise tamamen fiziksel özellikler ile alakalıydı. kadın narin, kadın zayıf, kadın ince... erkek haşin, erkek güçlü, erkek dayanıklı... o yüzden kadın, erkeğin yaşamını düzene sokma görevine atandı; atandırıldı. bu durumu da en güzel kendi teknikleriyle, mağaralara yaptıkları resimlerle açıklamışlar.

kadına biçilen bu rol, nesillere yansıdı elbette.

sonraki evrede kadınlar, erkek hegemonyasının kuvvetlenmesi ve devamlılığı için kullanıldılar. krallar, kendi hükümdarlıklarını güçlendirmek ve topraklarını genişletmek için, diğer kralların kızlarıyla evlendiler. o vakitlerde kadınlara dikta edilen ve (i:''mutluluğun'') o olduğuna ikna ettiren fikir bir prens ile evlenip, onun çocuklarını doğurmak idi. şimdiki kadınların ''beyaz atlı prens'' takıntısı da bu mottodan gelir...

dünyayı çizen ve yöneten erkeklerin süregelen döneminde kadınların nadir çırpınışları da olmadı değil.

yakın dönemde tvlerde izlenme rekorları kıran muhteşem yüzyıl dizisinin bize ilettiğine göre üç kıtaya hükmeden cihan padişahı muhteşem süleyman, hayatının son 30 yılını kaba tabirle karı-kız mevzularını çözmeye harcamış. kendi aklını başından alan hürrem sultan, ''sülüman da sülüman'' diye diye koca padişahın tırlatmasına neden olmuş, kendi oğlanlarının eşlerinin fişteklemeleri ile kardeşler arasında savaşlar çıkarmış, haremin favorisi olmak adına kadınlar birbirlerini boğdurmuş, şehzadelere sunulmak üzere birbirleriyle yarışa girmiş bir neslin küslük ve düşmanlıklarına çözüm aramak zorunda kalmış sultan süleyman... gösterilen, aşılanan bu.

daha öncesinde asya kıtasına hükmeden hun devleti, çinli prenses almaya başladıktan sonra yıkılma sürecine girmiş mesela... hun devleti ile çin imparatorluğu'nun barış sürecinde, hun yiğitler bol bol çinli prenses taşımış otlaklarına... sonuç ise malum, kavimler göçü ile başka bir erkek iktidarının temelleri atılmış.

asırlar arasında bu silinip giden nadir çırpınışlar dışında kadın, mağara adamının kendisine biçtiği rolü oynamaya devam etmiş.

-eve bak, evi düzenle, çocuklara bak, çocuk doğur, benimle ilgilen, erkeğinle ilgilen...
+neden?
-ben güçlüyüm, ben erkeğim, ben sana bakarım, ben seni korurum.


günümüzde bile kız çocuklarının yetiştirilme tarzına bakarsanız, bu gerçeği çok rahatlıkla görmek mümkün. küçük yaştan itibaren anne tarafından narinliğe zorlanan, çıtı pıtı olmak zorunda bırakılan, pembiş kıyafetler giydirilip oyuncak bebekleri süslemeye yönlendirilen kız, ileriki yaşlarda kendi ayakları üstünde duramayan, ağlak, zayıf ve çıtkırıldım bir karakter takınıp bir erkeğin himayesinde kendini güvene alma ihtiyacı hisseder.

halbuki o kız çocuğu, ilkokul sıralarında saçını çekiştiren yaşıtı erkeğe ''seni abime dövdürücem böhüüü'' diye haykırmak yerine sağlam bir tokat yapıştırsaydı kendisi, ne bir ağabeye ihtiyaç duyacaktı, ne de bir boyundurlukta yaşamak zorunda kalacaktı.

şimdiki çalışan kadınlar bile mesai bitiminde koştura koştura eve gelip, yemek hazırlayıp, çocuklara ders çalıştırıp, bebekleri pudralayıp, bulaşıkları makineye tıkıştırdıktan sonra anca dinlenme moduna girebiliyorlar. o da çat kapı gelen misafir olmazsa tabi...
bu süregelen düzen için, dünya bize şahane kılıflar da hazırlamamış değil. sözler söylenmiş mesela...

''yuvayı dişi kuş yapar.'' gibi... erkek de bunları kullanmasını iyi bilmiş. daha doğrusu, kadın, erkeğin bunları kullanmasına göz yummuş. rolünü kabullenmiş ve var olmaya devam etmiş.

ilk çağlardan beridir süregelen bu durum ise kadının evriminin temel taşı olmuş haliyle. hatta bir sonraki aşamaya geçip, genlerine işlemiş.

bir kadının mağara adamına saçından tutup sürüklemesine izin vermesi, tiki bir kızın kendisine zengin koca arama ihtiyacı hissetmesine neden olmuş.

ve kadınlar, kendi yarattıkları bu düzeni daha da güçlü kılmak adına feminizm diye bir akım yarattılar. slogan ne peki? ''erkeğin gölgesi altında yaşamamak...'' aslında bunu dillendirmek, kadın ve erkeklerin eşit olduğunu düşünen erkeğin kafasının karışmasına ve hatta ''yahu ben üstünmüşüm demek ki kadınlardan, yoksa bunlar niye böyle ayaklansın, en iyisi ben bunları biraz susturayım!'' diye düşünmesine bile neden oldu.

zira dinler bile, ''kadını erkeğin kafatası kemiğinden yaratmadık, kendisini erkeğin üstünde görmesin diye; erkeğin ayak kemiklerinden de yaratmadık, erkek onu ezmesin diye; biz kadını, erkeğin göğüs hizasındaki kemikten yarattık, onu kendisi gibi bilip sevsin, sarsın diye.'' derken; kadın, kendi yarattığı erkek hegemonyasının üstüne çıkmaya kalktığında gördüğü tek şey, daha fazla bulaşık oldu.

peki ne olacak?

eğer kainatın yönlendirmesiyle kadının kendisine biçtiği bu rol değişecekse, kadın bunu yine kendisi yapacak. ama ''biz feministiz yehuuu'' diye slogan atarak değil, kız evlatlarını kendi ayakları üstünde duracak şekilde, erkeğe muhtaç olmadan yetiştirmeye çalışarak;

varoluştan bu yana gelen genlerle oynayarak yapacak...

hatta mümkünse saçından sürüklenen kadın ayaklanıp, mağara adamına şamarı basacak.
devamını gör...

instagram hikayelerinin bitki örtüsüdür.

yazdan soğudum, yaz gelmesin ulan diye geziyorum.
devamını gör...

tüm normal sözlük yazarlarının yeni yılını kutladığım başlık. *

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ismet inönü'nün oğlu olan, siyasetçi ve bilim insanı. 12 eylül darbesinin akabinde siyasi yasakların kalkmasının ardından arkadaşlarıyla birlikte sosyal demokrasi partisi'ni kurdu. sodep'in halkçı parti ile birleşmesinden sonra oluşan sosyal halkçı parti'nin 1986 kurultayında genel başkanı olarak seçildi. 1989 yerel seçimlerinde başında bulunduğu shp, anap'ı adeta sandığa gömdü ve birinci parti konumuna geldi. deniz baykal'ın başı çektiği parti içindeki birtakım muhalif üyelere karşı, başlarda girdiği kurultay seçimlerinde ipi göğüslese de partisinin chp ile birleşmesinden sonra deniz baykal'a daha fazla direnemedi ve 2001 yılında partideki tüm görevlerinden istifa etti. oğul inönü, naif kişiliği, beyefendi hal ve hareketleriyle birlikte türk siyasetinde benim gözümde "olması gereken" siyasetçi olmuştur hep.
devamını gör...

gece gündüzü yakalayamazdı, insan da çoğu kez yaşamı..
devamını gör...

filtre kahve.
devamını gör...

adalet(!) ve kalkınma partisine çamur attığı için neredeyse vatan haini ilan edilen canım tc vatandaşıdır.
devamını gör...

irvin yalom' un tüm kitapları.
devamını gör...

bu başlık altında yazarlara övgü, takdir ve iltifat yapılır. o da hak edene. yalakalık ise güç sahibi, para babası ve siyasetçilere yapılan yıkama ve yağlama örneğidir, bu sözlük ortamında da bu tıynette yazarlar yoktur. kavramları birbirine karıştırmayın lütfen.
devamını gör...

gökyüzü, geceleri mor/pembe olduğunda ertesi gün kar yağacağını bilebildiğim tahminimdir.
devamını gör...

yok saymak. sinirden kendilerini de kaybederler hem hareket olur.
devamını gör...

merhaba defter. bazen sadece bana ait bir düzeyde kötü, yetersiz, can sıkıcı bir ömre sahip olduğumu düşünürdüm. ama hep burada yazdığım gibi '' gönüllere dokunmak '' niyetimle bir çok kişiyle etkileşime sahip oldum. hepsiyle de tanıştığım için kendimi şanslı hissediyorum. gönüllere dokunmak, insan biriktirmek belki önceleri bu kadar yoğun ilerlemiyordu ama sözlük sayesinde hızla artmaya başladı ki çok mutlu oldum ben de.
bir nebze de olsa yaraya merhem olabiliyorsam ne mutlu bana. yoksa ne hedefleyebilirim ki ? ben istiyorum ki insanlar umutlansın, tebessüm etsin, bir kaç dakikalığına da olsa olumsuzluklar ortadan kayboluyorsa vicdanım hafiflemiş, yüreğim ferahlamıştır.
belki bazılarına garip gelebilir, aksini düşünebilir ama güzel olan ne biliyor musunuz ? başkaları için yaşamak...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim