renkli mahlas kullanan yazarın asıl amacı
birikmiş,harcayayım değil mi?mezara mı götüreceğim?
zaten yeterince görünüyordum.*
zaten yeterince görünüyordum.*
devamını gör...
la masia
fc barcelona'nın, futbolcu yetiştirme fabrikasına verilen isim, altyapı tesisi.
la masia'da sadece iyi futbolcu yetiştirmek amaçlanmaz, eğitimli ve ahlaklı sporcular yetiştirmek de onlar için önemlidir.
genç oyuncuların eğitimlerinin aksamaması için bu tesiste; derslikler, kütüphaneler bulunur.
tarihin en dominant takımlarından biri kabul edilen 2009-2012 barça'nın iskeletini bu altyapı tesisi oluşturmuştur.
ispanya milli takımının da o dönem kazandığı, dünya kupası ve avrupa kupalarında katkısı büyüktür.
la masia'da yetişen bazı futbolcular: messi, iniesta, xavi, puyol, pique, busquets, fabregas, sergi roberto, thiago alcantara, arteta, pedro, pepe reina.
(bkz: mes que un club)
la masia'da sadece iyi futbolcu yetiştirmek amaçlanmaz, eğitimli ve ahlaklı sporcular yetiştirmek de onlar için önemlidir.
genç oyuncuların eğitimlerinin aksamaması için bu tesiste; derslikler, kütüphaneler bulunur.
tarihin en dominant takımlarından biri kabul edilen 2009-2012 barça'nın iskeletini bu altyapı tesisi oluşturmuştur.
ispanya milli takımının da o dönem kazandığı, dünya kupası ve avrupa kupalarında katkısı büyüktür.
la masia'da yetişen bazı futbolcular: messi, iniesta, xavi, puyol, pique, busquets, fabregas, sergi roberto, thiago alcantara, arteta, pedro, pepe reina.
(bkz: mes que un club)
devamını gör...
serpme kahvaltı
serpme kahvaltı, açık büfe ve iftar çılgınlıkları bu kadar aç insanın olduğu ve öldüğü bir dünyada israf adına ölümüne kapışırlar...
kamu spotumu yaptığıma göre konuyla ilgili fikir beyanıma da geçebilirim;
kah açık büfe , kah serpme kahvaltı.
sonunda mutlaka pişmanlık duysanız da aklınızı çelen arkadaş, aile eşrafı sayesinde en az üç beş kez yolunuz düşmüştür, el mahkumdur...
serpme kahvaltı yerine açık büfe (eğer görünce kendini kaybedenlerden değilseniz ve gittiğiniz yerin ürünlerinden eminseniz), yok o da olmuyorsa kendi istediğiniz çeşitleri ve istediğiniz miktarda alabileceğiniz bireysel ya da abartılmamış ortak tabaklar israf açısından sanki daha mantıklı.
ben bu anlamda bilinen bir cafe-rest. zincirinin * çengelköy şubesini çok sevmiştim. bizim grupta herkes kıldır, birinin beğenmediği illa bir şey olur buraya kimse bir şey diyememişti. açık büfe olarak da nakkaştepe'de hem ürünleri, hem manzarası, hem de çalışanlarından memnun kaldığımız ve israfın minimum olduğu bir yer vardı. yani sözün özü illa gidilecekse de biraz ince eleyip sık dokumalı her işte olduğu gibi...*
temennimizi de bırakıp öyle gidelim madem;
yarın bence çok yüklenmemekte fayda var, hava da güzel olacak gibi istanbul'da, iğne atsan yere düşmeyecek duruma gelmeyelim. eminim tüm mekanlar ve sahiller ve piknik alanları deli insan akınına uğrayacak. aman dikkat herkes sağlıklı kalsın, ağzımızın tadi kaçmasın...*
sevgiler sözlük ahalisi, iyi hafta sonları dilerim şimdiden herkese.
kamu spotumu yaptığıma göre konuyla ilgili fikir beyanıma da geçebilirim;
kah açık büfe , kah serpme kahvaltı.
sonunda mutlaka pişmanlık duysanız da aklınızı çelen arkadaş, aile eşrafı sayesinde en az üç beş kez yolunuz düşmüştür, el mahkumdur...
serpme kahvaltı yerine açık büfe (eğer görünce kendini kaybedenlerden değilseniz ve gittiğiniz yerin ürünlerinden eminseniz), yok o da olmuyorsa kendi istediğiniz çeşitleri ve istediğiniz miktarda alabileceğiniz bireysel ya da abartılmamış ortak tabaklar israf açısından sanki daha mantıklı.
ben bu anlamda bilinen bir cafe-rest. zincirinin * çengelköy şubesini çok sevmiştim. bizim grupta herkes kıldır, birinin beğenmediği illa bir şey olur buraya kimse bir şey diyememişti. açık büfe olarak da nakkaştepe'de hem ürünleri, hem manzarası, hem de çalışanlarından memnun kaldığımız ve israfın minimum olduğu bir yer vardı. yani sözün özü illa gidilecekse de biraz ince eleyip sık dokumalı her işte olduğu gibi...*
temennimizi de bırakıp öyle gidelim madem;
yarın bence çok yüklenmemekte fayda var, hava da güzel olacak gibi istanbul'da, iğne atsan yere düşmeyecek duruma gelmeyelim. eminim tüm mekanlar ve sahiller ve piknik alanları deli insan akınına uğrayacak. aman dikkat herkes sağlıklı kalsın, ağzımızın tadi kaçmasın...*
sevgiler sözlük ahalisi, iyi hafta sonları dilerim şimdiden herkese.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözlük, sadece 4 saat yataga girebildim. onda da yavru kedi dayağı yedim.
mırlıyor diye seviyor sanıyorum bir bakıyorum ki uykuya dalar dalmaz ısırıp tırmalıyor. şu an bile kapının arkasından aç kapıyı diye ortalığı yıkıyor.
siz siz olun araba motorundan kurtarmadan önce kedi yavrusunun otopark mafyasına bulaşıp bulaşmadığını kontrol edin. *
mırlıyor diye seviyor sanıyorum bir bakıyorum ki uykuya dalar dalmaz ısırıp tırmalıyor. şu an bile kapının arkasından aç kapıyı diye ortalığı yıkıyor.
siz siz olun araba motorundan kurtarmadan önce kedi yavrusunun otopark mafyasına bulaşıp bulaşmadığını kontrol edin. *
devamını gör...
10 kasım
10 kasım atatürk'ü anma günü, 10 kasım 1938 günü saat 09.05'te yaşamını yitiren, türkiye'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı mustafa kemal atatürk anısına her yıl tutulan ulusal yastır.
devamını gör...
yolda yürürken yapılmaması gerekenler
kaldırımın sadece renkli olan taşlarına basarak yürümek istemeyin. yere kapaklanabilirsiniz ve herkes size güler . gülmeleri sıkıntı değil de canınız yanar ve kitaplarınız çamur olur. şâyet yağmurlu bir havada kütüphaneden eve dönüyorsanız.
devamını gör...
epicaricacy
yunanca kökenli bir kelimedir. başkalarının başarısızlığından, kötü olmasından ve acı çekmesinden mutluluk duyma, keyif alma durumudur.
devamını gör...
geceye attila ilhan şiiri bırak
şu şiirin güzelliğine bakar mısınız... saf, temiz duyguları hissediyorsun adeta.
gözlerin gözlerime değince felaketim olurdu
ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem öldüreceğimden korkardım
felaketim olurdu, ağlardım
ne vakit maçka'dan geçsem limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgar aklımı alırdı
sessizce bir cigara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin, bakardın
üşürdün içim ürperirdi
felaketim olurdu ağlardım
akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felaketim olurdu, ağlardım
gözlerin gözlerime değince felaketim olurdu
ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem öldüreceğimden korkardım
felaketim olurdu, ağlardım
ne vakit maçka'dan geçsem limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgar aklımı alırdı
sessizce bir cigara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin, bakardın
üşürdün içim ürperirdi
felaketim olurdu ağlardım
akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felaketim olurdu, ağlardım
devamını gör...
köpeklerin saldırısı yüzünden bayılan kadın
bu başıboş sokak köpeklerin birinci sorumlusu belediyelerdir, çünkü onların sorumluluk alanına giriyor.
ikinci sorumlusu ve hatta suçlusu da bir hevesle köpek edinip, sonra bakamayınca onları sokağa bırakan sahipleridir.
ikinci sorumlusu ve hatta suçlusu da bir hevesle köpek edinip, sonra bakamayınca onları sokağa bırakan sahipleridir.
devamını gör...
yazarların terapi yöntemleri
sigara - kahve.
devamını gör...
sohbeti bitiren cümleler
görüldü atın, bu kadar kasmayın bence. *
ya da direkt söyleyin konuşmak istemediğinizi.
ya da direkt söyleyin konuşmak istemediğinizi.
devamını gör...
lucifer (yazar)
bu şey ya birinin yan hesabı ve çok iyi gizleniyor ya da bilerek tutuluyor. her ikisi de hoş değil. şeffaflığın dibine vurmuş sözlükte bu tip olaylar yaşanıyorsa -ki umarım yanlış düşünüyoruzdur- samimiyetsizlik de var demektir. halbuki samimiyete tav olmuştuk...
t: bir şey.
t: bir şey.
devamını gör...
v for vendetta
aslında ben filmi v ve evey üzerinden ele almak istiyorum;
bağlayacağım yer aslında dövüş sporlarının üst seviyesi gene de olsun.
bundan sonrası ağır spoiler içerir baştan söyleyeyim;
evey' in ben güçlü olmak istiyorum isteğini yerine getirmek için olan sahnenin başında korkan ve kaybedecek çok şeyi olan bir evey görüyoruz ondan sonra v sazı eline alıp devlet görevlisi modunda evey e parça parça işkence yapmaya başlıyor bu süreçte evey de parça parça duygularını kaybetmeye ve baskıya karşı çıkmaya çalışıyor v bunu yaparken aslında yeniden doğuş' u ve evey i kendine benzetiyor dolayısı ile de kendi geçtiği yollardan geçerek evrimleşeceğini düşünüyor fiziksel ve psikolojik işkenceye maruz bırakıyor haliyle bununla mücadele etmeyi öğrenen evey en büyük korkusu ile yüzleşiyor.
evey i serbest bıraktığında klostrofobik olan evey ile v nin aslında ortak noktası biri alevlerden kurtularak özgürlüğüne kavuşuyor diğeri ise yağmur altında. ikisi de yeniden doğuyor.
aslında baktığınız zaman alan moore un bir röportajında bazı savaş sanatlarında bulunan pain training (türkçeye acı antrenmanı olarak geçer ama aslında değildir yoksunluk ve irade antrenmanlarına verilen addır) olgusuna çok saygı duyduğunu ve v for vendetta da evey in gelişimini bunun üstüne kurduğunu söylemiştir.
aslında v for vendetta bana ağır bir sistem eleştirisinden ziyade bir intikam hikayesi gibi gelir etrafındaki herkesin bir karakter gelişimi vardır v nin sona giderken tereddüt etmesi (nefreti ile yüzleştikten sonra evey aşık olması), fischer ın sistemin köpeği olduğunu fark etmesi ve v nin başkanı uçurmasına izin vermesi, evey in korkularından arınması, dietrich in sisteme karşı olduğu halde sistemin korunmasına yardım ederken ölümü göze alıp ağır bir biçimde eleştirmesi, halkın sokağa dökülmesi ve yönetimi indirmesi, ordunun bir diktatörün değil halkın sesine kulak vermesi gibi. v for vendetta bir kahraman hikayesi değildir v for vendetta bir toplumun dönüşümünün hikayesidir.
bağlayacağım yer aslında dövüş sporlarının üst seviyesi gene de olsun.
bundan sonrası ağır spoiler içerir baştan söyleyeyim;
evey' in ben güçlü olmak istiyorum isteğini yerine getirmek için olan sahnenin başında korkan ve kaybedecek çok şeyi olan bir evey görüyoruz ondan sonra v sazı eline alıp devlet görevlisi modunda evey e parça parça işkence yapmaya başlıyor bu süreçte evey de parça parça duygularını kaybetmeye ve baskıya karşı çıkmaya çalışıyor v bunu yaparken aslında yeniden doğuş' u ve evey i kendine benzetiyor dolayısı ile de kendi geçtiği yollardan geçerek evrimleşeceğini düşünüyor fiziksel ve psikolojik işkenceye maruz bırakıyor haliyle bununla mücadele etmeyi öğrenen evey en büyük korkusu ile yüzleşiyor.
evey i serbest bıraktığında klostrofobik olan evey ile v nin aslında ortak noktası biri alevlerden kurtularak özgürlüğüne kavuşuyor diğeri ise yağmur altında. ikisi de yeniden doğuyor.
aslında baktığınız zaman alan moore un bir röportajında bazı savaş sanatlarında bulunan pain training (türkçeye acı antrenmanı olarak geçer ama aslında değildir yoksunluk ve irade antrenmanlarına verilen addır) olgusuna çok saygı duyduğunu ve v for vendetta da evey in gelişimini bunun üstüne kurduğunu söylemiştir.
aslında v for vendetta bana ağır bir sistem eleştirisinden ziyade bir intikam hikayesi gibi gelir etrafındaki herkesin bir karakter gelişimi vardır v nin sona giderken tereddüt etmesi (nefreti ile yüzleştikten sonra evey aşık olması), fischer ın sistemin köpeği olduğunu fark etmesi ve v nin başkanı uçurmasına izin vermesi, evey in korkularından arınması, dietrich in sisteme karşı olduğu halde sistemin korunmasına yardım ederken ölümü göze alıp ağır bir biçimde eleştirmesi, halkın sokağa dökülmesi ve yönetimi indirmesi, ordunun bir diktatörün değil halkın sesine kulak vermesi gibi. v for vendetta bir kahraman hikayesi değildir v for vendetta bir toplumun dönüşümünün hikayesidir.
devamını gör...
supportgirl
ben bu sesi nerden tanıyorum? biraz daha uzun konuşsa bi evreka anı yaşıycak gibiyim.
devamını gör...
isa mesih
peygamberliğinden, mesihliğinden, tanrılığından ayrı tarihsel bir kişilik olduğu genel kanı olarak kabul gören bir şahsiyettir. dönem ve sosyal sınıfı neticesinde direkt olarak kendisine ait arkeolojik bir kanıt bulunmaz. ancak incillerde bahsedilen kayapas ve pontius pilate gibi şahısların gerçekten yaşamış kişiler olduğu kesindir ve arkeolojik kanıtlarla da sabittir. isa'nın hayatının incillerde bahsedildiği gibi tamamen doğru olduğu iddia edilemez elbette, ancak kesin olarak yaşandığı kabul edilen iki olay vardır, ürdün nehri'nde vaftizci yahya tarafından vaftiz edilmesi ve çarmıha gerilmesi.
incilleri sağlam kanıt olarak saymayıp diğer yazılı kaynaklara bakacak olursak, elimizdeki en erken ve en hıristiyan olmayan belge yahudi-romalı tarihçi flavius josephus'un yirmi ciltlik tarih'idir. bu tarih'te isa'nın adı iki kez geçer. bir kez yakup adında birinden bahsederken " mesih denilen isa'nın kardeşi" der. diğer bir pasajda da "şaşırtıcı işler yapan ve pilate tarafından çarmıha gerilen" bir adamdan bahseder.
diğer bir kaynak tacitus'tur ancak görece daha geç bir dönemde olduğundan güvenilirliği josephus'a göre daha azdır bence. imparatorluk yıllıklarında roma'nın yanışını anlatırken suçun haksız yere kendilerine hıristiyan diyen ve liderleri christus'un tiberius devrinde yahudiye eyaletinde pontius pilate tarafından çarmıha gerilmiş olan küçük topluluğa yıkıldığından bahseder. burada önemli olan iki yazarın da hıristiyan olmaması ve josephus'un isa öldükten yalnızca birkaç yıl sonra doğmuş olması, aralarında yalnızca bir nesil var yani.
dine inanırsınız inanmazsınız, isterseniz incillerde geçen, isterseniz kur'an'da geçen isa'ya inanırsınız orası size kalmış. ancak isa adında, pilate tarafından çarmıha gerilen birinin gerçekten yaşamış olduğu büyük oranda kanıtlanmıştır.
incilleri sağlam kanıt olarak saymayıp diğer yazılı kaynaklara bakacak olursak, elimizdeki en erken ve en hıristiyan olmayan belge yahudi-romalı tarihçi flavius josephus'un yirmi ciltlik tarih'idir. bu tarih'te isa'nın adı iki kez geçer. bir kez yakup adında birinden bahsederken " mesih denilen isa'nın kardeşi" der. diğer bir pasajda da "şaşırtıcı işler yapan ve pilate tarafından çarmıha gerilen" bir adamdan bahseder.
diğer bir kaynak tacitus'tur ancak görece daha geç bir dönemde olduğundan güvenilirliği josephus'a göre daha azdır bence. imparatorluk yıllıklarında roma'nın yanışını anlatırken suçun haksız yere kendilerine hıristiyan diyen ve liderleri christus'un tiberius devrinde yahudiye eyaletinde pontius pilate tarafından çarmıha gerilmiş olan küçük topluluğa yıkıldığından bahseder. burada önemli olan iki yazarın da hıristiyan olmaması ve josephus'un isa öldükten yalnızca birkaç yıl sonra doğmuş olması, aralarında yalnızca bir nesil var yani.
dine inanırsınız inanmazsınız, isterseniz incillerde geçen, isterseniz kur'an'da geçen isa'ya inanırsınız orası size kalmış. ancak isa adında, pilate tarafından çarmıha gerilen birinin gerçekten yaşamış olduğu büyük oranda kanıtlanmıştır.
devamını gör...
islam ve kadın
"gerici yobaz anlayış, kadına merhametsiz, anlayışsız bir tavırla yaklaştı. onu fötr şapkalı, keçi sakallı adamın kucağına itti. fötr şapkalı adam ise; kadına saygılı davrandığını iddia edip; kadını ruhsuz, görselliğinin ve bedeninin ön planda olduğu vitrin mankenine dönüştürdü.
müslüman kadın ne tam manada batılı kadının bilincine ulaşabildi, ne de islamın emrettiği şekilde, haklarına kavuşabildi. gericiliğin ve sömürgenin işbirliği, kadını öyle bir hale getirdi ki; kadını deve kuşuna çevirdi. kadın; ne kuş olup uçabildi, ne de deve olup sorumluluk alabildi."
ali şeriati, fatıma fatıma'dır adlı eserinde çok güzel özetlemiş durumu.
müslüman kadın ne tam manada batılı kadının bilincine ulaşabildi, ne de islamın emrettiği şekilde, haklarına kavuşabildi. gericiliğin ve sömürgenin işbirliği, kadını öyle bir hale getirdi ki; kadını deve kuşuna çevirdi. kadın; ne kuş olup uçabildi, ne de deve olup sorumluluk alabildi."
ali şeriati, fatıma fatıma'dır adlı eserinde çok güzel özetlemiş durumu.
devamını gör...


