ışığa uçan pervaneler gibi döndüm durdum etrafında ben,
görmezden gelmek için delicesine çabalar harcadığın ben,

eğer olmazsam, olamazsam bir daha;


sevildiğini bil yeter...
devamını gör...

tv8 kanalında yeni başlayan bir programın adıdır.

en baştan söyleyeyim bir kez denk geldiğim bu programı hiç beğenmedim. yani hiç. insanların çektiği acıları kanırta kanırta gösterip izleyiciyi ağlatarak ekrana bağlayan farklı bir stockholm sendromu yaratan bir program.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
programın sunuculuğunu sezen cumhur önal tarzı konuşmasıyla insanları buğulu anlara gark eden gökhan çınar yapmaktadır. gökhan çınar daha önce kral tv kanalında bir doksanlar müzik programı yaparken oldukça sempatik bir sunumla beni etkilemişti. daha sonra mesleğini sergilemek niyetiyle olsa gerek internet üzerinden katarsis diye bir program da yapmıştır ki bu program da izlenebilecek bir programdır. kafa dergisinde de yazarlık yapan gökhan çınar bir ted konuşmacısıdır da aynı zamanda.

ama sonra tv8 ekranlarında her zaman görülen insanları ağlatmaya yönelik programlardan birini yapmaya başlıyor arkadaşımız. buraya kadar da bir sorun yok aslında. beni rahatsız eden nokta şu: acılarını paylaşan bir insan karşısında bir klinik psikolog bu kadar acı dolu mimikler yapıp ağlar mı? ya da bu bir tedavi yöntemi midir? anlıyorum bu bir program ve psikolojik tedavi yok ortada ama bir psikologdan beklenen bu mudur gerçekten? program kırmızı oda formatına dönme yolunda emin adımlarla ilerlerken en acılı hikayelerden bize kolajlar sunacağının garantisini de veriyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
paylaşmak o kadar da güzel değil sanki bazen.
devamını gör...

(bkz: necati yavaş)
devamını gör...

babamın garip huyları hakkında uzun uzun yazabilirim. ancak benim merakım bir baba olarak çocuklarımın benim hangi huylarımı garip bulacakları. bulacakları diyorum çünkü henüz küçükler. *

misal muhteş ikiliyle kafa rock radyo yayınını dinlerken uyuyan oğlumun tuvalete gitmek ihtiyacı oldu. tuvalet için de yardımımıza ihtiyaç duyuyor. bağırmalı, böğürmeli şarkıyı duyunca "ne dinliyorsun" baba diye sordu. "arkadaşlarım program yapıyor, onları dinliyorum" deyince, "ne biçim şarkıymış bu" dedi. sanırım ilk defa, dinlediğim şarkı sebebiyle garip bir huyum olduğunu düşündü. *
devamını gör...

iş mı beğenmiyorlar yani bu kelimelerin koca bir şaka olmasını çok isterdim. köle arar gibi eleman arıyorsunuz sonra yok iş beğenmiyorlarmış hadi oradan. biz o kadar emek verdik ne tür zorluklarla okuduk tabi haberleri yok tek istedikleri 5 kuruş daha fazla kazanmak haram zıkkım olsun. hakkını yediğiniz tek bir insanın cezasını çekersiniz umarım. 22-23 yaşlarındaki gençleri çok kırdınız umarım allah bunu sizin yanınıza bırakmaz.
devamını gör...

vokal yeteneğinden çok söz yazarlığı ile ön plana çıktığını düşündüğüm sanatçı. özellikle folklore albümünde iddia edilenin aksine yalnızca eski sevgililerine şarkı yazmadığını kanıtlamıştır. oluşturduğu august, betty ve cardigan üçlemesi başlı başına bir hikayeyi anlatır.
hikayenin karakterleri: betty, james ve (bkz: the other woman).
cardigan şarkısı betty'nin ağzından james'e sesleniştir.
betty şarkısı ise james'ten betty'edir ve aldattığına pişman olduğunu, aldatırken bile yalnızca aklında betty olduğunu anlattığı şarkıdır. (bir yerlerden tanıdık gelen bir hikaye.)
august şarkısı ise james'in 'yalnızca bir yaz şeysiydi betty, önemli bir sey değildi' diye tanımladığı ilişkinin ikinci kişisidir ve bu ilişkiye hiç de james'in baktığı gibi bakmıyordur.
bu üçlemeye başka şarkıların da yakıştırıldığı olsa da ana hikaye aşağı yukarı böyledir ve ana konuya dönersek, taylor swift şahane bir söz yazarıdır.
devamını gör...

carl gustav jung tarafından yazılan keşfedilmemiş benlik kitabında ele alınan bir kavramdır. arkaik kelime anlamıyla en eski olan, ilk olan, orijinal olan anlamına gelir.

arkaik insanlar (ilkel insanlar) olayların gizemli güçler tarafından meydana geldiğine inanırlardı.* olayları mantıksal çerçevede -en azından bize göre- ele almazlardı. olağan dışı her şey onları korkuturdu. örneğin; gecesinde köye yıldırım çarpması ve sabahında bir timsahın bir kadını yemesi uğursuzluk olarak adlandırılırdı. aslında o döneme göre*, ilkel insanlar, bizden daha mantıksız değillerdi. biz de bazı şeyleri normal ve tartışmasız kabul ederiz. örneğin; bilim. modern insana göre bilim sorgulanamaz otorite kabul edilir. aslında bilim de modern insanın kutsalıdır ve arkaik bir insana göre bu mantıksızdır.

aslında, onların iyisi en az bizim iyimiz kadar iyi, kötüsü en az bizim kötümüz kadar kötüdür. onlar bizden ne mantıklı ne de mantıksızdır. doğrunun veya yanlışın görünme biçimleri değişiktir sadece.

yalnızca, yaşama ilişkin temel kabullerimiz farklıdır. bence, kimse kimseden ne alçak ne de üstündür. insanı insan yapan da geniş gönlüdür.
devamını gör...

bir portakalkızck ukdesi

pre-menstural sendrom yani türkçe adıyla adet öncesi sendromudur. adet döneminin hemen öncesinde meydana gelen hormonal değişimler sebebiyle meydana gelebilecek psikolojik ve fiziksel rahatsızlıkları anlatmada kullanılır.

ağrı, hassasiyet, şişkinlik, akne, eklem ağrıları, yorgunluk; sinirli, duygusal ruh hali, anksiyete, hızlı mod değişimleri....
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

affetmek de arapça kökenli değil mi, yanlış mı biliyorum?

ayrıca kelime "affedersiniz" şeklinde yazılıyor.
devamını gör...

yıllardır hiç şaşmaz, ne zaman bir muhabbet bizi sarmasa, kimin yanında olursak olalım şöyle bir diyalog gerçekleşir:

-yagamiii, kızım ne olacak bu işler?
+iyi olur iyi.
-olur mu dersin?
devamını gör...

arkadaş germanofil herhalde
hoşgörü gösterilmeyi hak etmeyen yazar.
devamını gör...

uzun zamandır muzdarip olduğum problem, bilimsel adı bruksizm. (hastalığımız bile buruk) diş kaybetmeme sebep olmadı ama çene ağrım ve hatta boyun kaslarımda ağrım çok oluyor, doktor kafamdaki kaslara dokunup erkek kası gibi olmuş demişti, millet gobeende kas yapar ben kafamda, neyse konumuza dönelim. ilk şart tabi ki stresinizi azaltmak ama yeterli değil, ben normal hayatın akışında bile bu problemi yaşayıp doktora, şu an stresim yok aslında dediğimde, "bilinçaltı, bilemeyiz" dedi. gelelim çözümlere:

1. gece plağı, bu çok masraflı değil ama bundaki problem, gece sürekli ağzınızda kaldığı için, çenenizde yer yapıyor ve bu da çene travmasına sebep oluyor (ben de uzun zaman plak kullandm ve farkettim ki sabah bir iki saat dişlerim tam kapanmıyor ve plağın kalınlığı kadar boşluk bırakıyor alt ve üst çene, bunu farkedince bıraktım)

2. split: bunu yakında öğrendim henüz denemedim, plağa çok benziyor (hatta googlea yazarsanız plak ile ikisini ayıramayabilirsiniz) fakat çok daha ince ve ölçüsü çok daha hassas alınıyor.

3. botox: çene kaslarını kısmen felç ediyor, sıksanız da eski kuvvette sıkamıyorsunuz. bir botox işlemi 6 aya kadar idare ediyor sanıyorum. evet hanımlar beyler, nefes alamıyoruz diye burun yaptıranlar, diş sıkıyorum diye botoks yaptırabilirsiniz *

son olarak, diş eti çekilmeniz varsa diş sıkmaktan ziyade sert fırçalamaktan da olabilir, problemin kaynağına dikkat edin. bunun için önerebileceğim diş fırçası curaprox ultra soft 5460, reklam gibi oldu *

sağlıklı gülüşler efenim.
devamını gör...

tartışmamak için hemen özür dilemen. ne isterse yapman asla senin istediklerin olmasa bile hiç lafını etmemen.
devamını gör...

en huzurlu olduğum yerlerden bir yerdeyim.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

orda bir başlık var bir profilde. yorumlanmasa da, tutmasa da o başlık bizim başlığımızdır.
devamını gör...

en muhteşem depresyon tetikleyici durumlardan.
devamını gör...

mor.
devamını gör...

önyargı.
devamını gör...

bu erkek milleti de sevse bir deeert ,sevmese bin dert. istanbul'daki ilk yıllarımdaki kabusum halil ibrahim'di... *

her firsatta saçımı çeker, tokat atar, beslenmemi yere atar, arkadaşlarını toplayıp "önümüze gelene bin tekme!" diyerek beni köşeye sıkıştırıp tekmeler, ders esnasında arkamdaki oturduğu için saçımı çeker, tüftüfle çiğnediği defter yapraklarını bana fırlatır, böyle böyle hayatı zehir ederdi.

aradan yıllar geçti, bir gün kırtasiyeye gittim. benim çocukluk kabusum orada işe başlamış. ( irkilmedim desem yalan olur)
alışveriş sırasında hal hatır derken demez mi;
-"ben sana aşıktım, sen hep hüseyin'le oynuyordun. o yüzden sana saldırırdım." diye. şaşkınlıkla bakakaldım.

erkek milleti işte, sevgisi bile eziyet. parmağıma sapladığı kurşun kalem ucunun izi hala bende duruyor. neymiş; çok kıskanmış beni sevdiği icin, ondan yapmış.
....

bir de edebiyatı kuvvetlidir bu tip erkeklerin *sebebi ise çok basit.
hissettiklerinden falan değil tamamen haricten gazel...
yalana vergi yok ya, salla sallayabildiğin kadar.*

sürerim buluttan tarlaları(elbette sürersin ona ne şüphe?) *
yağmurlar ekerim göğün göğsüne (tarlayi sürmüşken ek tabii)
güneşte demlerim senin çayını (aşağısı kurtarmaz zaten) *
yüreğimden süzer öyle veririm (burada tamamen galeyana gelir veeee)
ben feleğin şu çarkına çomak sokarıiiiiiiiiiiiiii­im. ( heeyyt be!cem abime bak, tabii sokarsın sen o çomağı kim tutar seni?)*

kısaca biri sizi arayıp kendisini savcı veya hakim olarak tanıtırsa, ya da daha tehlikelisi sizi sevdiğini söyleyen biri olursa sakın inanmayın büyük ihtimalle dolandırıcıdır.*
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim