iflah olmaz bir ankaralı olduğumdan aşkım demek isterken ağzımdan çıkan şey aşgım'a dönüştüğünden yapmadığım şey.
karşımdaki fark etmese bile ben kendimden tiksiniyorum.
balım daha tatlı.
devamını gör...

latincede çok anlamına gelen kelimedir. ayrıca yazarımızın nickidir. nicki gibi tanımları ve mutluluğu olsun efenim.
devamını gör...

90'lı yılların en güzel yapımlarından, çekinmeden herkesin eleştirildiği skeç programı, şimdi hiç kimse kimseyi ne skeçlerde ne de programlarda eleştirecek kadar cesaretli değil
devamını gör...

sevdiceğimin nickaltına el atılması talebini sevdiceğime el atmak olarak yorumlayan yazarları en içten duygularımla sımsıkı sarmak isteğimi coşturan yazar.

ayrıca özlediğim kişi, haftada bir de olsa sıcaklığını hissedebilmek artık yetmiyor, ama en kısa zamanda çözüme ulaştıracağını düşünüyorum.*
devamını gör...

ülkenin acilen bu satıcıya ihtiyacı var..

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

suşi.
japon muyum ben, derdim aç gezmek mi?
o neydi öyle, ne tadı var, ne tuzu var, ne görüntü bir şeye benziyor.
kızım merak etti diye aldık. 40 tl'yi çöpe attık resmen.
devamını gör...

tam hayvanlara kötü davranan insanlarla ilgili bir başlığı yayınladıktan sonra bu başlığa denk geldim. ne diyeyim ki pamuk gibi oldum şu an teşekkürler kafa sözlük.
devamını gör...

o dönem anadolu da yaşanan zihniyeti gerçekçi bir dille anlatan, akıcı ve bir solukta okuyup bitireceğiniz sabahattin ali romanlarından biri.

sabahattin ali aşkı öyle derin yazıyor ki bu kitapta da tıpkı kürk mantolu madonna’da da olduğu gibi özenmemek elde değil.

kahramanları;
yusuf; ailesi eşkiyalar tarafından öldürülen yetim.
selahattin; yusuf’u evlatlık alan kaymakam.
muazzez; kaymakamın kızı.
şahinde; kaymakamın kötü kalpli karısı.
hilmi bey; kasabanın zenginlerinden.
şakir, hilmi’nin oğlu, kumarbaz, kötülüğün vücut bulmuş hali.
etem; şakir’in yancısı.
ali; bakkalın oğlu, yusuf’un arkadaşı.
kübra; hilmi ile şakir’in tecavüzüne uğramış genç bir kız.

okumadan bile kahramanlardan yola çıkarak konuyu tahmin edebilirsiniz.
devamını gör...

meseleye kelimeyi doğru yazmakla başlanabilir*
devamını gör...

o kadar alışamadım ki çaylak olmaya lanetli çaydanlık olarak okudum başlığı. *
devamını gör...

anlamsız, gayriciddi, üstelik hatalarla dolu bir resim. fakat çok severim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

(bkz: stephen king)’in sinemaya uyarlanan ilk romanıdır. carrie, beyazperdeye ilk olarak 1976 senesinde (bkz: brian de palama) tarafından uyarlandı. filmin inanılmaz bir başarı yakalaması kitabı hayli popüler bir hale getirdi ve stephen king'in başarı basamakalarını tırmanmasına büyük katkı sağladı. 2013 yılında ise (bkz: kimberly peirce) tarafından bir uyarlama daha gerçekleşti, ilk film gibi bir başarı yakalamak şöyle dursun neredeyse adından söz ettirmedi bile. kitabı okumuş, iki filmi izlemiş biri olarak naçizane birkaç fikir sunacağım.

kitabını severek okuduğum ancak 2013'te çekilen filmini her anlamda yetersiz bulduğum yapımdan başlamak gerekirse yavan bir amerikan lise geriliminden başka hiçbir anlamı döşenmemişti, oyuncularını, özellikle (bkz: chloe grace moretz)'i çok beğenmeme ve aldığı bir çok eleştiriyi haksız bulmama rağmen bu filmde nedenini anlamadığım bir şekilde fazla yetersiz kaldı. muhtemelen filmin de yetersizliği beni buna körükledi. filmin neden yetersiz olduğuna kabaca değinecek olursak : carrie'nin sıradan ve bu kadar yumuşak işlenecek bir kitap olduğunu düşünmüyorum, genç-ergen dramasından çok daha fazlası. dominant bir annenin çocuğunu bir hata olarak görmesi ve bu doğrultuda onu büyütmesini anlatıyor ama film ergen kız ve anne hikayesi izliyormuş tadı veriyordu.

1979 yılında çekilen ve hala ikonik sahneleri ile adından söz ettiren ilk uyarlamaya dönelim. (bkz: sissy spacek) hakkında diyebileceğim tek şey piyasanın tanrıçası olacağını daha o yaşta bize kanıtlamış olması, her zerresi ile oynayan spacek rolüne hazırlanırken setten kimseyle vakit geçirmeyerek yalnız başına rolüne hazırlanmış, işini bu kadar ciddiye alması da ona tertemiz bir oscar adaylığı kazandırmıştı. (bkz: piper laurie) yani esas kızımızın annesi, diğer filme göre kitaptaki sertliği çok daha iyi yakalamış ve çok daha iyi aktarmış. gerek kamera kullanımı gerekse renklerin can alıcılığı haddim olmayarak brian de palama'yı takdir etmemi sağladı. kitaptan farklı ve bence daha ince olan finali filmin en sevdiğim yeri olabilir. isa'nın çarmıha gerilmesine atıfta bulunmak için kitabın sonunu değiştiren öve öve bitiremediğim yönetmenimiz bunu iyi ki yapmış.

daha fazla uzatmadan son notumu da şöyle döşeyeyim: yönetmen palama filmde bir çok yerde (bkz: alfred hitchcock) hayranlığını sinematografisi ile bizlere hatırlattı. hatta hitchcock'un unutulmaz eseri olan (bkz: pscyho)'da kullandığı o gerici keman sesine birebir yer veriyor.
devamını gör...

bu durumu uzun zamandır yaşıyoruz zaten. zira taciz ve tecavüz de şiddettir.
devamını gör...

kınadığım insanlar değiller ama bu kullanım doğru değil. farkındalık oluşturuldu. ders kitaplarında, medyada, bürokraside kullanılarak yagınlaşacak, normalleşecek; aynı "bilim insanı"nda olduğu gibi.
devamını gör...

bazen hakaret olarak da kullanılan kelime.
devamını gör...

2.

kum taneleri ayaklarının altında minik fısıltılar halinde kayıp gidiyordu. kadın merak içinde kumları izliyor, attığı her adımda bir sağa bir sola kaçışmalarını görüyordu. ama duyamıyordu. çünkü rüzgarın uğultusu ve dalgaların sesi bu milyonlarca minik fısıltıyı bastıracak kadar güçlüydü. hızlı adımlarla yürüyor. attığı her adımda hedefine ulaşacakmış gibi hissediyordu. oysa ne gittiği bir yer vardı ne de gitmek istediği.
kulaklığını taktı. kum tanelerini duyamıyorsa müziğin ritmini yakalayacaktı. rastgele bir parçayı açtı. kanun sesi doldu kulağına. melike şahin kara orman ne çok severdi bu şarkıyı.

"içine işlemiş sır derdin ne?
geçtin mi ürkerek hiç kendinden?
bam telinin üstünde bi' yere
konmuş bir kuştum döndüm evime."

içine çektiği her bir nefesle beraber hüznün de dolmasına izin verdi. uzun bir yol olacaktı bu. döndü. okumaya başladı kendini. uzun zamandır yapmadığı, yapmaktan korktuğu yüzleşmenin vakti gelip çatmıştı. sahi onun sırları neydi? anlatmaktan en çok korktuğu acısı?.. yüreğinin derinlerine doğru uzandı. tuttu taa en diplerde sakladıklarını. bu değil dedi, bunun hala biraz közü var ama bu da sönmek üzere, peki ya bu? evet, evet işte buydu. şu ara en çok kendini acıtan "kendi iki yüzlülüğüydü."

konuş bakalım, dedi. madem iki yüzlüsün anlat. koy ikisini de şuraya döksün herkes eteklerindeki taşı, ne olacaksa olsun artık.

+ senin kahkahaların asıl suçlu.

- saçmalama kahkahalarım benim bütünüm, asıl senin ağlak halin sıkıntı.

+ ben en azından dürüstüm acı çekerken o gülüş nedir? insanlar seni hep neşeli, hayattan zevk alan biri diye tanımlıyor. oysa geceleri yastığına başını koyduğunda gelmeyen sabahları kimseye anlatamıyorsun.

-uyandığımda yeni bir gün doğuyor farkındasın değil mi? güneşle birlikte hüzün de gidiyor. ve keyif alıyorum yaşamaktan. senin şu meymenetsiz halin yüzünden hep o bitmeyen upuzun geceler. ne olurdu sanki biraz daha umursamaz olsan? her söylenen cümleyi, her acıyı en dibine kadar yaşamak için tekrar tekrar düşünmesen.

+ senin gibi yapayım yani, yok sayayım. bu eğlenceli, aaa bu çok komik, bu ne kadar da keyifli. hayatının yarısından çoğu hüzünlü. yadsıyarak yok edemiyorsun. yok saydığında sadece biraz daha ötelemiş oluyorsun ve sonrasında koskocaman dağlar ile yüzleşiyoruz, kendine gel.

- tamam hadi söyle. değiştiremeyeceğimiz, düzeltemeyeceğimiz ne var?

+ ellerinin arasından kayıp gitmesine izin verdiğin o yıldız mesela?

-...

+ susarsın tabii. ne oldu? acıdı değil mi? hani sana çok benziyordu. hani şu hayatta kendin gibi olan diğer yarını bulmuştun? sesi huzur veriyordu. gülüşü, gününü aydınlatıyordu. "seninle konuşacağımız, okuyacağımız , anlatacağımız sekizi yüz elli iki bin kilometre var." demiştin zeze'den alıntılayarak. ne oldu söyle? neden cesur değilsin? birazcık yürekli olsaydın, biraz hüzne dayanabilseydin şimdi bu konuşmayı yapmak lüzumunda bile olmayacaktık.

- anlamıyorsun. senin için baş etmek kolay. benim için değil. çıkmazlarla yüzleşemiyorum. bilinmezlik beni korkutuyor. yeni başlangıçlar da öyle. bilmediğim bir yerde, yaşamadığım bir yürekte yeniden başlayamam ki. alışık olduğum bir hayatım, bir düzenim var. yıllardır çabaladım bu dünyayı kurmak için. çok emek verdim. şimdi hepsini elimin tersi ile itemem ki. hem bunu istemiyorum da. üstelik sen inanmasan da gerçekliğine, mutluyum da. evet bazen yaşadıklarım, geçmişim ağır geliyor; yeni bir başlangıç yapmak istiyorum ama üzerine düşündüğümde diyorum ki hayır ben mutluyum. terazi eşit diyorum ya hep, aslında değil. mutluluğum, mutsuzluğuma üstün ki hala buradayım.

+ yani onu da unutarak öldüreceksin, o çok sevdiğin zeze gibi?

- hayır. ona bir söz verdim. unuttun mu? hatırlayarak yaşatacağız birbirimizi , demiştim. onu unutmuyorum. günüme gülerek devam etsem de senin kazanmana izin verip hüzünlensem de o, hep orada olacak. yüreğimin bir parçası onun. sadece hayatımda olmayacak.

+ anladım biz iflah olmayacağız. bu savaş hep devam edecek. senin zaferin güneşin, benimse karanlık. ama onu yüreğinde yaşatmayı düşündüğün her gün ben de burada olacağım unutma. çünkü o senin kaçmak istediğin tarafın ve yokluğu da hep acıtacak.

-acıtacak. acıtsın. eğer onu yaşatmanın bedeli senin güçlenmense de unutma ne kadar acısa da her gün yeniden güneş doğacak. uyandığımda yine bir gülümseme ilişecek yüzüme.
devamını gör...

50'li yaşlarda bir komşum var.

2 gün önce kapı çaldı, abi ramazan pidesi getirmiş. teşekkür ettim, borcum nedir diye sordum, "ne borcu afiyet olsun" dedi. verdi pideyi. ucunden 2 lokma kopardım koparmadım. öyle kaldı.

dün yine aynı saatte kapı çaldı, açtım. yine pide getirmiş. "abi ben aldım zaten, ziyan olmasın" dedim. (yalan). "olsun bunu da al" dedi. aldım. o da yenilmeden taşlaştı.

bugün kapı çaldı. aha dedim, pide geldi yine. bu sefer açmadım kapıyı. resmen evde yokmuş gibi davrandım. pideden kaçtım resmen. sanki alacaklı gibi.

bozuluyor oğlum ne yapayım?

mutfakta hala 2 tane taş gibi olmuş pide duruyor. yarın çöpe atacağım.

yarın gelirse ne yapacağım bilmiyorum.
devamını gör...

dostoyevski nin eserlerinde tam 17 karakter intihar etmiştir.
devamını gör...

öncelerden bir iki şarkısını beğenerek dinlediğim,
instagramdaki afrika gezisi görüntülerinden sonra, fanları arasına girdiğim, merhametli şarkıcı.
allah yolunu açık etsin.
www.instagram.com/reel/CNg9...
devamını gör...

kısır döngüye girer insan. bu hâlde oldukça daha çok acı çeker,her şey daha da ters gider. bunların sonucunda da ölmeyi daha da çok ister. altta yatan sorunların ciddiyetine göre bu durum çok daha kötüleşebiliyor. bu bataklıktan nasıl çıkılır hiç bilmiyorum. belki de yeterince güçlü olamadığım için çıkamıyorum. intiharın asla olmamasını savunuyorum bir noktada cinayet çünkü ama kendi canına kıymak da bazı insanlar için çok kolay maalesef.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim