sene 1995, del*. * yazıp tüm dosyaları silmiştim. o gün bu gün bilgisayarla bir şey yaparken korkarım.*
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

vaşak bakışları.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...


beklenmedik, alışılmadık anlamına gelen bu söz bana nazım hikmet’ in aşağıdaki şiirini hatırlatır.

fevkalâde memnunum dünyaya geldiğime

“fevkalâde memnunum dünyaya geldiğime,
toprağını, aydınlığını, kavgasını ve ekmeğini seviyorum.
kutrunun ölçüsünü santimine kadar bilmeme rağmen
ve meçhulüm değilken güneşin yanında oyuncaklığı
dünya, inanılmayacak kadar büyüktür benim için.
dünyayı dolaşmak,
görmediğim balıkları, yemişleri, yıldızları görmek isterdim.
hâlbuki ben
yalnız yazılarda ve resimlerde yaptım avrupa yolculuğumu.
mavi pulu asya’da damgalanmış
bir tek mektup bile almadım.

ben ve bizim mahalle bakkalı
ikimiz de kuvvetle meçhulüz amerika’da.
fakat ne zarar,
çin’den ispanya’ya, ümit burnu’ndan alaska’ya kadar
her mili bahride, her kilometrede dostum ve düşmanım var.
dostlar ki bir kerre bile selâmlaşmadık
aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz.
ve düşmanlar ki kanıma susamışlar
kanlarına susamışım.

benim kuvvetim :
bu büyük dünyada yalnız olmamaklığımdır.
dünya ve insanları yüreğimde sır
ilmimde muamma değildirler.
ben kurtarıp kellemi nida ve sual işaretlerinden,
büyük kavgada
açık ve endişesiz
girdim safıma.
ve dışında bu safın
toprak ve sen
bana kâfi gelmiyorsunuz.
hâlbuki sen harikulâde güzelsin
toprak sıcak ve güzeldir.”
devamını gör...

boyoz, kızlar, çiğdem.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

fakirlik vs zenginlik karşılaştırması için harbi hayatlar adlı 140journos’un kendisine has video teknikleri ile iki video serisi [1, 2] yayınlamış bir youtube kanalı. video serisinde yaptığı göndermeler, günümüzdeki şartlar göz önünde bulundurulduğu takdirde durumundan yakınan kişilerin yine kılını bile kıpırdatamayacağını gözler önüne sermektedir. fakir yakındığı hâlde hâlinden memnun zengin fakirin bu memnuniyeti ile daha memnun. böyle de bir süregelen çelişki mevcut.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
başka bir uçuş daha mı geliyor yoksa? gjdjgjf.
devamını gör...

sekse bu kadar değer atfedip ödül gibi görenlerin hepsi erkek ama nedense. kadınlar sadece erkeklerin sekse bakışındaki bu garabetten faydalanıp durumu lehlerine çeviriyorlar. zekalarını kullanabildikleri için kadınlar mı suçlu oldu ama yani şimdi?
devamını gör...


biliyor musunuz?

“1923te türkiye’de;
nüfus 13 milyon civarıydı, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu. 40 bin köy vardı, 38 bininde okul yoktu.

traktör sıfırdı. 5 bin köyde sığır vebası vardı.
hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu.

iki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi. verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon kişi trahomluydu.

bebek ölüm oranı yüzde 48’di, yani her doğan iki bebekten biri ölüyordu.

memlekette sadece 337 doktor vardı.
sadece 60 eczacı vardı, sadece 8’i türk’tü.
diş hekimi, sıfırdı.
dört hemşire vardı.
40 bin köy, sadece 136 ebe vardı.
ortalama ömür 40’tı.

yanmış bina sayısı 115 bin, hasarlı bina sayısı 12 bin. ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu.
kiremit bile ithaldi. adı marsilya kiremidiydi.

limanlar, madenler, demiryolları yabancıya aitti.

tiyatro yok, müzik yok, resim yok, heykel yok, spor yoktu. arkeolojik eserler, öyle gizli saklı değil, padişahların hediyesi olarak, trenlerle çalınmıştı.

kimisi alaturka saat’i kullanıyor, güneşin battığı anı 12:00 kabul ediyordu. kimisi zevali saat’i kullanıyor, güneşin en tepede olduğu anı 12:00 kabul ediyordu. kimisi güneş batarken grubi saat’i esas alıyordu. kimisi güneşin tamamen battığı ezani saati esas alıyordu.

“saat kaç birader?” diye sorduğunda, her kafadan ayrı bir ses çıkıyordu.

kimisi hicri takvim kullanıyordu, kimisi rumi takvim kullanıyordu. kimisinin şubat’ı kimisinin aralık’ına denk geliyordu. herkes aynı zaman dilimindeydi, ama farklı aylarda yaşıyordu.

dirhem, okka, çeki vardı. arşın, kulaç, fersah vardı. ne ağırlığımız dünyaya ayak uydurabiliyordu, ne uzunluğumuz. ölçülerimiz ortaçağ’dı.

erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu.

okur-yazar erkeklerin çoğunluğu, subay veya gayrimüslimdi. okul yaşı gelen her dört çocuktan üçü okula gitmiyordu.

toplam, 4894 ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı. türkiye’nin tüm liselerinde sadece 230 kız öğrenci kayıtlıydı.

öğretmenlerin üçte birinin, öğretmenlik eğitimi yoktu. tek üniversite vardı, darülfünun, medreseden halliceydi. ülke bilim’den çok uzaktı.

600 sene boyunca türkçenin ırzına geçilmiş, osmanlıca denilmişti. arapça, farsça, fransızca, italyanca kelimeler, levanten terimler dilimizi istila etmişti. karşılıklı sesli-sessiz harfleri olmayan arapçayla türkçe yazmaya çalışıyorlardı.

“harf devrimi yapıldı, bir gecede cahilleştirildik, köpekleştirildik” deniyor ya...

ibrahim müteferrika’dan itibaren 150 sene boyunca basılan kitap sayısı kaçtı biliyor musunuz? sadece 417’ydi. bunların da çoğu gayrimüslimlerin matbaasından çıkmıştı. ki zaten, müteteferrika da devşirmeydi, macar’dı.

bu topraklara kitap gelene kadar, avrupa’da 2.5 milyon farklı kitap basılmış, 5 milyar adet satılmıştı.

voltaire, bir kitabında şu ağır tespiti yapmıştı: “istanbul'da bir yılda yazılanlar, paris’te bir günde yazılanlardan azdır!”

devamını gör...

cinsiyet ayrımcılığının olmadığı, herşeyin seks olarak görülmediği, kimsenin bir diğerini rahatsız etmediği medeni ülkelerde kişilerin cinsiyete göre ayrılmamış tuvalet, kadınlarla erkeklerin otobüste ayrı bölmelerde oturmaması gibi doğal karşılanır.
afganistan'da cinsiyete göre ayrılmayan otobüs tartışmasının eşiti türkiye'de cinsiyete göre ayrılmayan tartışmasıyla eş değerdir aslında. türkiye'de sosyal kültürel yapı henüz buna uygun değildir. afganistan'da otobüste erkeklerin olduğu bölüme (otobüsün ön bölümü ) oturan kadına yapılan fiziksel ve psikolojik taciz, türkiye'de cinsiyete göre ayrılmayan tuvaleti kullanan kadına yapılır.
ortak tuvaletler gerçekten medeni ülkelerde sorunsuz kullanılabilir ve türkiye bu ülkeler arasında değildir.
türkiye'de 50'lerde kadınlar erkekler gibi pantolon giyebilir mi, 80'lerde yapılan kadınlar kahvehanelere girebilir mi ve 90'larda yapılan kadınlar tek başına bara gidebilir mi tartışmasının upgraded versiyonudur.
bu arada cinsiyetsiz tuvalet (gender-free toilet) ifadesini kim çıkarttı bilmem ancak ben hiç bir tuvaletin vajinası ya da penisi olduğunu görmedim. binaların diğer bölümleri gibi cansız olan tuvaletlerin cinsiyeti yoktur. tartışılan tuvaletlerin bireylerin cinsiyetine göre ayrılması ya da tuvaletlerin ortak kullanımıdır. hepimizin evinde olan sıradan tuvalettir, ortak kullanılan tuvalettir. diğeri ise kullanımı kişilerin cinsiyetine göre ayrılmış tuvalettir.
devamını gör...

onluk olmamasına rağmen zevk duyduğunuz şeylerle ilgileniyorsa, fikirlerinizi merak ediyorsa, karakterinizi çözmeye çalışıyorsa falan filan.
devamını gör...

bazen öyle pişman eder ki, intihar girişimi sayılır.
"ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek."
ah muhsin ünlü
devamını gör...

okuma iş bulma evlenme çocuk yapma, yine de öleceksin.
devamını gör...

yemek yapmayı çok severim. insanlara sofra kurmayı, sevdiklerimi beş temel duyularından hazza en çok odaklanmış olanıyla mutlu etmeyi. ama sadece birilerine yemek yapmak değil bana iyi gelen. üzgünken değilse de düşünmek istemediğimde, sinirli olduğumda, birilerinden kaçarken ya da sadece canım sıkıldığında da yemek yapmak, başka her şeye kıyasla en kestirme yolu benim rehabilitasyonumun. evet her şey. yerine bir şey koymayı çok denedim. ya da en azından bir alternatifini bulmayı. duşa girmek mesela. bisiklete binmek ya da. tatile gitmek bile. müzik dinlemek. film izlemek. uyumak. hemen hemen her şeyi denedim. ya çok geçici, kısa süreli sonuçlar veriyorlar ya da tamamen fiyaskoyla sonuçlanıyorlar. henüz bulamadım başka bir yolunu. sadece tek bir şeyim olması, bir yedeğe sahip olamamak kendimi yeterince güvende hissetmememe sebep oluyor. mutfağımdan uzaktayken elim kolum bağlı oluyor örneğin. mutlaka bir yolu daha olmalı kendimi rahatlatmamın.

tabi ki yine mutfağa girdim. bir sürü şey pişirdim. dolapta pişirilebilecek ne varsa. buzluktaki karides dahil. zaten spesifik bir şeyler düşünerek hareket etmiyorum rehabilitasyon yemekleri yaparken. elime ne gelirse. bu şunla olur, bir hamur yoğursam bakayım içine ne koyabilirim, meh peynirli istemiyorum, zaten onu mücvere rendelerim, tamam o zaman bunu açmaya çevireyim. aa çikolata vardı sufle yapayım. 6 cup sufleyi kim yiyecek senem, salla, soğuğunca kek olur, neyse ne. bunun gibi şeyler. kim yiyecek şimdi bunları diye düşünmek en küçük meselem. önem sıralamanı hatırla.

ben karamel sevmem. yılmaz bir karamelsevmezim hatta. herkes de bilir bunu. rüyamda koca bir karamelli dondurma kutusuyla babam hiç gelemediği evime geldi, söyledikleriyse herhangi bir alt anlam anlamama gerek olmayacak kadar açıktı. bir rüya değil de gözlerimi kapatmışım da düşünmüşüm gibi sanki. ben böyle rüyalar görmem. terapistler kızmasın ama rüyalara tamah da etmem. ama bilinç dışı olduğunuz, kendi kontrolünüzü sağlayamadığınız zamanlarda yediğiniz sözlü dayaklara kendiniz gibi cevaplar verememek çok ilginç bir deneyimmiş. sizi mutfağa sokan cinsten. bilemiyorum.

-ben karamelli dondurma sevmem baba. ben karamel sevmem.
-dondurma seversin ama. sevdiğin şeyleri sevmediğin şeylerle birlikte tüketmek çok yabancı olmasa gerek sana.
devamını gör...

zaman; elbisesi ruhun desem… göz içinde coşkusu her şeye rağmen ve hüznü sessiz. kendi acısının ne kadarını duyabilir ki insan?
dünya güneşe sırtını dönmüş şimdi. ya da dünya sırtını güneşe dayamış?
karanlık ve ateş… bunu hep yapıyor. günler günlere geçiyor, geceler içinde gecelerin.

noktadan sonra... acı ve haz aynı şey. ne dallarımızda titreyen gün ışığı ne de gövdemizi kemiren kurt...
çocukların tomurcuk ellerine susamış genç bir ağaçtır alnımız.
devamını gör...

birinin * kadınların utanç verici ve haram olduğu, bu yüzden hayatları boyunca kapanıp -örtünüp-, kendini teşhir etmemesi gerektiğini söylesi. *
devamını gör...

acı geçer, keder de geçer, dert de...
iz bırakmasına izin verme; iz geçmez.
devamını gör...

türkiyede saçmalıktan ibaret olan piyasadır. bir otomobilin ikinci eli nasıl sıfırından daha pahalı olur? diye düşündüren pazardır aynı zamanda.
devamını gör...

baba...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim