doğarken ağlamak
bu son olsun bu son.
devamını gör...
küçük şeylerle mutlu olmak
arkadaşlarımı güldürmek. bu beni hep mutlu eder, küçük bir şey ama etkisi büyük.
devamını gör...
yazarların normal sözlük’te yazma nedenleri
neden yazılır bir şiir
neden okunur bunca yazı
çünkü nasıl aşılabilir başkaca
insanın karmaşıklığı
edip cansever
neden okunur bunca yazı
çünkü nasıl aşılabilir başkaca
insanın karmaşıklığı
edip cansever
devamını gör...
andımızı okumuş sözlük yazarlarımız
sabahın erken saatinde sıraya girer aramızdan birini seçerlerdi. kimisi utanarak kimisi büzülerek çocukların yüzüne bakardı. bir başlardık okumaya bir özgüven gelirdi milli duygularımız kabarırdı. aslında amacı bize yakışanı bize anlatmaktı.ancak kimse andımızı ciddiye almadı ve andımızda söylediği gibi biri de olmadı.
devamını gör...
merkez bankası'nın faiz oranını yüzde 15’e yükseltmesi
ne yazık ki cumhurbaşkanının dünkü faiz enflasyonun sebebidir artırılmamalı açıklamasının, tcmb'nin bağımsız olduğu izlenimi vermek için yapılmış bir "danışıklı dövüş" olduğunu gösteren faiz artırımı kararı.
devamını gör...
kendi gündemini koruyabilmek
imrenilebilecek özellik.
mesela ülke ve siyaset gündeminden uzak, kendi halinde yaşayan* kendisini kişisel gelişimine, kendi yaşamına ayırmış insanlara hep imrenirim.
ruh sağlığı için kendi halinizde yaşamanın en doğrusu olduğunu düşünüyorum.
mesela ülke ve siyaset gündeminden uzak, kendi halinde yaşayan* kendisini kişisel gelişimine, kendi yaşamına ayırmış insanlara hep imrenirim.
ruh sağlığı için kendi halinizde yaşamanın en doğrusu olduğunu düşünüyorum.
devamını gör...
meme yerine miim yazmayı tercih eden insan
saçma bir eylem yapan ama coğrafyamız sebebi ile hak verilebilecek olan insandır.
devamını gör...
yazarların günlük adım rekoru
bu başlıkta yazar arkadaşlar günlük adım rekorlarını ve hikayesini paylaşsın istiyorum.
hadi bakalım güzel yazın…
benimkini de yazayım da içimde kalmasın.
yer: kktc (gazimağusa)
zaman: ocak-şubat 2011
pozisyon: nöbetçi onbaşı
mesafe: günlük 42 km (40 gün boyunca günlük 42 km)
not: en az 42 km. çünkü nöbet aralarındaki dolaşmalar, nöbetçilerin peşinden koşmalarım, köşe kapmacalarımız hariç. onları hesaba katarsak bazı günler kolaylıkla 50 km oluyordu bence.
———-meraklısına————
usta birliğine katılalı iki üç gün olmuştu. bölüğümüz 3 takımdan oluşuyormuş. bölük komutanı beni 1. takıma vermişti.
bu arada askere gitmeden önce zor zamanlar geçirmiştim. stresten dolayı kendimi yemeğe vermiş ve 90 kiloyu aşmıştım.
takım komutanım ufak tefek ama zıpkın gibi biriydi. atik ve yetenekliydi. aynı şeyi bizden de bekliyordu. ama nerdeeee! kısa dönem olmam, kilolu olmam ve diğerlerinden 6-7 yaş büyük olmam bana bir ayrıcalık tanımadı elbette. zaten öyle bir beklentim de yoktu.
takım komutanımız eğitime çok önem verirdi. ben de hiç birini beceremezdim. sivilde gayet başarılı olan ben adeta bir mala dönüşmüştüm. çünkü yapılan aktiviteler beni çok yoruyordu. üstelik güçsüz kollarım barfiks ve şınav gibi hareketleri yapmama müsaade etmiyordu.
iki üç gün içinde takım komutanımın gözüne batmaya başlamıştım bile. hayret daha haftam dolmadan bölük komutanının önünde buldum kendimi. bölük komutanımız * çok baba adamdı. aynı yaşlardaydık. belki de ben büyüktüm ondan bilemiyorum. sohbet ettiğimizde ikimizin eşinin üç aylık hamile oluşu ortak noktamız oluvermişti.
bu ortak noktamız adamın yüreğini yumuşatmış olacaktı ki bana kıyak olarak nöbetçi onbaşı görevini verdi. ne kıyak ama üstelik kesintisiz. yani haftanın yedi günü. sabah 5-7 nöbetinden başlayıp akşam 5-7 nöbetine kadar tamı tamına 7 nöbet değişimini ben yapacaktım. her seferinde nöbete gidecek askerleri tek tek bulup hazırlayıp, nöbet yerlerini dolaşarak değişimleri yaparak nöbetten dönen askerleri bölüğe getirecektim. tabii ki de yürüyerek.
her nöbet değişimi için 6 km -3 gidiş 3 dönüş- yol katetmem gerekiyordu. sabah dörtte uyanıp akşam saat 5:40 kadar devamlı nöbet değişimi yapar olmuştum. her nöbet değişiminden sonra 40 dakikalık bir dinlenme vakti kalıyordu. bu sürede de kişisel ihtiyaçlarımı ancak gideriyordum. akşam olunca uyumuyor, bayılıyordum resmen. itiraf etmeliyim ki hayatımın başka hiç bir zaman diliminde o denli güzel uyumadım. bu vesileyle takım ve bölük komutanıma teşekkürü bir borç bilirim.
gelgelelim sivilde masa başı işe alışmış ham bedenim bu tempoya ancak 40 gün dayanabilmişti. bu sürede yaklaşık 13 kilo vererek 77 kiloya düşmüş ve filinta gibi bir delikanlıya dönüşmüştüm.
kilo vermek iyi hoş ama bu şekilde devam etmem mümkün gözükmüyordu. bedenim zorlanırken sinirlerim de yıpranmış ve nöbete gelmek istemeyen üst devrelerin tamamıyla kavga etmiştim. kısacası suyum ısınmıştı. sonra kendimi zar zor atmıştım komutanın odasına. can güvenliğim kalmamıştı. görevimi adil yapayım derken bir sürü düşman edinmiştim o kadarcık zamanda.
komutanım görev değişikliği talebimi sebeplerinden olacak ki hemen kabul etmişti. sağolsun daha güzel bir görev olan aile kantinine vermeyi teklif etmişti. kıyağa gel be. o apayrı bir hikaye. bir gün belki yazarım. bu serüvenimiz de başka entry konusu olsun...
———-meraklısına———-
(bkz: dış birlik)
hadi bakalım güzel yazın…
benimkini de yazayım da içimde kalmasın.
yer: kktc (gazimağusa)
zaman: ocak-şubat 2011
pozisyon: nöbetçi onbaşı
mesafe: günlük 42 km (40 gün boyunca günlük 42 km)
not: en az 42 km. çünkü nöbet aralarındaki dolaşmalar, nöbetçilerin peşinden koşmalarım, köşe kapmacalarımız hariç. onları hesaba katarsak bazı günler kolaylıkla 50 km oluyordu bence.
———-meraklısına————
usta birliğine katılalı iki üç gün olmuştu. bölüğümüz 3 takımdan oluşuyormuş. bölük komutanı beni 1. takıma vermişti.
bu arada askere gitmeden önce zor zamanlar geçirmiştim. stresten dolayı kendimi yemeğe vermiş ve 90 kiloyu aşmıştım.
takım komutanım ufak tefek ama zıpkın gibi biriydi. atik ve yetenekliydi. aynı şeyi bizden de bekliyordu. ama nerdeeee! kısa dönem olmam, kilolu olmam ve diğerlerinden 6-7 yaş büyük olmam bana bir ayrıcalık tanımadı elbette. zaten öyle bir beklentim de yoktu.
takım komutanımız eğitime çok önem verirdi. ben de hiç birini beceremezdim. sivilde gayet başarılı olan ben adeta bir mala dönüşmüştüm. çünkü yapılan aktiviteler beni çok yoruyordu. üstelik güçsüz kollarım barfiks ve şınav gibi hareketleri yapmama müsaade etmiyordu.
iki üç gün içinde takım komutanımın gözüne batmaya başlamıştım bile. hayret daha haftam dolmadan bölük komutanının önünde buldum kendimi. bölük komutanımız * çok baba adamdı. aynı yaşlardaydık. belki de ben büyüktüm ondan bilemiyorum. sohbet ettiğimizde ikimizin eşinin üç aylık hamile oluşu ortak noktamız oluvermişti.
bu ortak noktamız adamın yüreğini yumuşatmış olacaktı ki bana kıyak olarak nöbetçi onbaşı görevini verdi. ne kıyak ama üstelik kesintisiz. yani haftanın yedi günü. sabah 5-7 nöbetinden başlayıp akşam 5-7 nöbetine kadar tamı tamına 7 nöbet değişimini ben yapacaktım. her seferinde nöbete gidecek askerleri tek tek bulup hazırlayıp, nöbet yerlerini dolaşarak değişimleri yaparak nöbetten dönen askerleri bölüğe getirecektim. tabii ki de yürüyerek.
her nöbet değişimi için 6 km -3 gidiş 3 dönüş- yol katetmem gerekiyordu. sabah dörtte uyanıp akşam saat 5:40 kadar devamlı nöbet değişimi yapar olmuştum. her nöbet değişiminden sonra 40 dakikalık bir dinlenme vakti kalıyordu. bu sürede de kişisel ihtiyaçlarımı ancak gideriyordum. akşam olunca uyumuyor, bayılıyordum resmen. itiraf etmeliyim ki hayatımın başka hiç bir zaman diliminde o denli güzel uyumadım. bu vesileyle takım ve bölük komutanıma teşekkürü bir borç bilirim.
gelgelelim sivilde masa başı işe alışmış ham bedenim bu tempoya ancak 40 gün dayanabilmişti. bu sürede yaklaşık 13 kilo vererek 77 kiloya düşmüş ve filinta gibi bir delikanlıya dönüşmüştüm.
kilo vermek iyi hoş ama bu şekilde devam etmem mümkün gözükmüyordu. bedenim zorlanırken sinirlerim de yıpranmış ve nöbete gelmek istemeyen üst devrelerin tamamıyla kavga etmiştim. kısacası suyum ısınmıştı. sonra kendimi zar zor atmıştım komutanın odasına. can güvenliğim kalmamıştı. görevimi adil yapayım derken bir sürü düşman edinmiştim o kadarcık zamanda.
komutanım görev değişikliği talebimi sebeplerinden olacak ki hemen kabul etmişti. sağolsun daha güzel bir görev olan aile kantinine vermeyi teklif etmişti. kıyağa gel be. o apayrı bir hikaye. bir gün belki yazarım. bu serüvenimiz de başka entry konusu olsun...
———-meraklısına———-
(bkz: dış birlik)
devamını gör...
nefret edilen insan tipi
cinsiyetçi, ırkçı, homofobik ve faşist insanlardır.
genellikle bu özelliklerin bir çoğu bir arada olur.
genellikle bu özelliklerin bir çoğu bir arada olur.
devamını gör...
rurouni kenshin (yazar)
kenshin sevdiğimiz bir abimizdi. janti ve deli bir adamdı, güzel söz söylemeyi, kibarlığı ve adabı çok iyi bilirdi. mesela ben bilmem.
çok gülerdi, ben gülmem.
biri mesaj yazınca başkası gibi onu kuru kuru geri göndermezdi, adet gereği tabağı dolu gönderirdi. tabak her geri geldiğinde o yine dolu olarak geri gönderirdi. bu yüzden konuşmaları çok uzatırdı. ben uzatmam. biri yardım istediğinde kimseye sırtını dönmezdi. ben dönerim. herkese "siz, efendim" derdi. ben demem. sevdiği yazarlar için yeri gelir yıllardır eline almadığı gitarı ile şarkı çalar , geleceğin sözlük yazarı yeğeni ile mesajlar yollardı. ben yollamam. sabahın erken saatlerinde insanlar uyanınca mutlu olsun diye gökleri maviye boyayamazdı ama güzel nickaltları yazardı. ben yazmam.
konuşmayı, bol bol yazmayı, saçmalamayı seven bir abimizdi ama mesaj limit engeline takılırdı. ben takılmam. o herkese çok değer verirdi. ben sadece kendime değer veririm. her yazarı çok severdi #867382. ben sevmem.o fiyakalı fiyakalı düşünceler sahibiydi, herkesin iyiliğini düşünürdü ,kimse zarar görmesin, mutsuz olmasın isterdi. ben istemem. heyecanlı ve sınır çizmeyi bilmezdi. ben bilirim. ben sırtımı bir kaç sevdiğime yaslarım o bana yeter.
sözlük size kalsın kardeş, arkamda durmayın yeter.
çok gülerdi, ben gülmem.
biri mesaj yazınca başkası gibi onu kuru kuru geri göndermezdi, adet gereği tabağı dolu gönderirdi. tabak her geri geldiğinde o yine dolu olarak geri gönderirdi. bu yüzden konuşmaları çok uzatırdı. ben uzatmam. biri yardım istediğinde kimseye sırtını dönmezdi. ben dönerim. herkese "siz, efendim" derdi. ben demem. sevdiği yazarlar için yeri gelir yıllardır eline almadığı gitarı ile şarkı çalar , geleceğin sözlük yazarı yeğeni ile mesajlar yollardı. ben yollamam. sabahın erken saatlerinde insanlar uyanınca mutlu olsun diye gökleri maviye boyayamazdı ama güzel nickaltları yazardı. ben yazmam.
konuşmayı, bol bol yazmayı, saçmalamayı seven bir abimizdi ama mesaj limit engeline takılırdı. ben takılmam. o herkese çok değer verirdi. ben sadece kendime değer veririm. her yazarı çok severdi #867382. ben sevmem.o fiyakalı fiyakalı düşünceler sahibiydi, herkesin iyiliğini düşünürdü ,kimse zarar görmesin, mutsuz olmasın isterdi. ben istemem. heyecanlı ve sınır çizmeyi bilmezdi. ben bilirim. ben sırtımı bir kaç sevdiğime yaslarım o bana yeter.
sözlük size kalsın kardeş, arkamda durmayın yeter.
devamını gör...
türkiye halkının tarihini okumaması
(bkz: türk halkının okumaması)
devamını gör...
aç karnına baklava yiyebilen insan
günün her saatinde, midemin ne durumda olduğundan bağımsız olarak yapabildiğim eylemdir. ne tok iken ne aç iken sakınmadığımdır. bu tolerans şahsımda sadece tatlılar için geçerlidir. benim yüzümden kimsecikler tatlılarını dolapta insafıma bırakmazlar. çünkü başına ne geleceği bilinmez.
devamını gör...
küçük prens
“ama gözler kördür. insan ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçeği görebilir.”
devamını gör...
mahşerin 4 atlısı lakaplı çetenin yakalanması
serbest bırakılacak adamların kısa süreliğine misafir edilmesi olayı. mahşerin 4 atlısı şimdi güzel bir avukat tutmuşlardır. yetkililere rüşvetlerini de vermişlerdir. şımarık zengin çocuğu milleti kurşunlasa kurtulurda ekmek çalan çocuk çok yatar içerde. adaletinizi seveyim.
devamını gör...
kızların sözlüğü erkek düşürmek için kullanması
sözlüğe geliş amacımın erkek düşürmek olduğunu öğrendiğim başlıktır. yok arkadaş erkek kıtlığı yaşıyoruz artık sözlüklerde. erkeklerden çok kız düşürüyoruz artık. her sözlükte bi manitamız var. (bkz: oglum o senin yengen yengen)
devamını gör...
unutulmayan magazin olayları
seda sayan'ın canlı yayında "ben çocuğumun doğumundan sonra yemin ediyorum disipline girmiş bir kadın olarak, sen kimsin beni yargılıyorsun? sen kimsin? " diye başlayan uzuuun bir nutuk çekmesi.
devamını gör...
1. nesil çaylaklar
hiç tanım girmediği için değil efenim. çaylağa düştüğüm anda 8 tanımımım 2 başlığım vardı. sözlük yetkililerine yetememişiz demek ki.
ayrıca ölü de değildim. yalnızca buralar da ekşi sözlük gibi b..tan bir yer olmasın diye forum gibi kullanmak istemedim buraları. yoksa ben de bilmez miydim önüme geçen yere yazıp durmayı. hayır deli gibi protesto etmek istiyorum ama başlık açamıyorum. yediremedim bu durumu sevgili 1. nesil dostlar.
ayrıca ölü de değildim. yalnızca buralar da ekşi sözlük gibi b..tan bir yer olmasın diye forum gibi kullanmak istemedim buraları. yoksa ben de bilmez miydim önüme geçen yere yazıp durmayı. hayır deli gibi protesto etmek istiyorum ama başlık açamıyorum. yediremedim bu durumu sevgili 1. nesil dostlar.
devamını gör...