insanın beynini uyuşturan şeyler
devamını gör...
iki insanın arasında bağ oluşmasını sağlayan şeyler
yara izlerinin benzer olması bu şeylerin en etkili olanıdır.
devamını gör...
2000'lere damga vurmuş dillerden düşmeyen şarkılar
her dinlediğimde beni alıp başka alemlere götüren.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının nicklerinin hikayesi
büyük bir zevkle okuduğum şeker portakalı kitabının çocuk kahramanı. bana hep insan kalmayı hatırlatır.
devamını gör...
tanımlarda emoji kullanma sorunsalı
tabi herkes kendisi bilir ama yazılan tanımların sonuna emoji koymak çok itici görünüyor, ilkokul defteri gibi.
devamını gör...
flamingo çiçeği
anthurium, arum ailesinden gelir. antoryum çiçeği zenginliği ifade eder. her çiçek gibi antoryum çiçeğinin de hikayesi vardır. bu çiçek flamingo çiçeği, anthurium, kuyruk çiçeği ve laceleaf adlarıyla da bilinir. antoryum çiçeği mutluluk,misafirperverlik ve bereket anlamına da gelir.kalp şeklindeki yaprak ve çiçekleriyle çok güzel görünür. genellikle kırmızı renkte kocaman çiçekleri vardır. beyaz, pembe, mor renkli çiçekleri olanlarına da rastlanır. sıcak ve gölge, aynı zamanda nemli ortamları sever. çiçeklerini kesmeye kıyabilirseniz vazoda da uzun süre dayanır.
bu çiçeğin bakımı oldukça kolaydır.saksıları genel olarak çok büyük olmaz. büyümesi için en ideal boyut genel olarak satıldığı saksı boyutudur.antoryum (anthurium) yıl boyu çiçek açan, uzun ömürlü bir bitkidir. yaprakları sanki özel olarak cilalanmış gibi parlak bir görünüme sahiptir. yüksek nem ihtiyacından dolayı yapraklarına spreyle su püskürtmeniz gelişimi için idealdir
devamını gör...
z kuşağı
kendi biraderiminde içinde olduğu kuşaktır. çok hızlı ve hareketliler ayriyeten her konuda yorumları var..aralarından çok parlak geleceği olanlarda çıkacak ah buda niye olmuş dediklerimizde..ama her açıdan gümbür gümbür geliyorlar popüler kültürün etkisiyle..
devamını gör...
kaplumbağa terbiyecisi
resmedilenin, bursa yeşil camii'nin üst katında olduğunu çoğu bursa'lının dahi bilmediği tablodur.
devamını gör...
yoldaş benjamin franklin'in tanımının silinmesi
üst edit : öncelikle yoldaş kurgu işlerinden pek anlamaz. çöp kutumun detayına buradan ulaşabilirsin.
twitterda gezinirken, celal şengör'ün taklit hesabının attığı tweeti, bir anlık dalgınlıkla celal şengör'ün kendisinin attığını düşünerek sözlüğe taşıdım ve başlık açtım.
moderasyon "yanıltıcı kaynak" gerekçesi ile tanımımı uçurmuş. iyi de yapmış.
tanım : x moderatörümüz tarafından yapılan hadise.

özelden "yoldaş benim tamımım niçin silindi" diye sık sık mesaj aldığım oluyor.
benimki dahi siliniyor canım yazarım.
belli başlı kurallarımız var. bu kurallar dışına çıkıldığı takdirde x-y-z kişisi bakılmaksızın sözlük prosedürü ne ise uygulanıyor.
twitterda gezinirken, celal şengör'ün taklit hesabının attığı tweeti, bir anlık dalgınlıkla celal şengör'ün kendisinin attığını düşünerek sözlüğe taşıdım ve başlık açtım.
moderasyon "yanıltıcı kaynak" gerekçesi ile tanımımı uçurmuş. iyi de yapmış.
tanım : x moderatörümüz tarafından yapılan hadise.

özelden "yoldaş benim tamımım niçin silindi" diye sık sık mesaj aldığım oluyor.
benimki dahi siliniyor canım yazarım.
belli başlı kurallarımız var. bu kurallar dışına çıkıldığı takdirde x-y-z kişisi bakılmaksızın sözlük prosedürü ne ise uygulanıyor.
devamını gör...
gözlerde sevişmek
aklıma bir dolmuş muhabbeti geldi. bir gün dolmuşta giderken yolculardan biri(önümdeki) , sokakta yürüyen bir kadın için: 'cık cık cık şu bağyana bak.nasıl giyinmiş?!ailesi nasıl izin veriyor böyle çıkmasına....' (söylenirken kafası namazda selam verir gibi kadını süzüyordu biz arabayla giderken) neyse sonra adam indi. yanımdaki adam başladı 'ulan (ibonun yıldız tilbeyi elinden aldığı kişilerin tekil hali) senin gözlerin sevişiyor (sokak diliyle) . kadını gözlerinle sevdin! burda. hayvan adama bak. bir de nutuk çekmeye çalışıyor. ' (bu da böyle bir anımdır )
devamını gör...
çocuklarla girilen komik diyaloglar
beş yaşındaki kardeşime "gözlerin ne renk?" diye sorduğumda "kahverengi ve beyaz" cevabını alıyorum her seferinde.
devamını gör...
sıcak çikolata
bir bardağı 237 kalori olan, diyet yaparken öğün olarak kullandığım, hem tok tutan hem şeker ihtiyacımı karşılayan içecek.
devamını gör...
delirmemek için yapılanlar
düşünmemeye çalışmak ve zamanı geçirmek için bir şeyler yapmak işe yarar diye düşünüyorum.
devamını gör...
bip tüm bilgilerinizi emniyetle paylaşabilir
o kadar uygulama içinde bip kullanacak kişinin bilgileri bırakın herkesle paylaşılsın. çevremde aklı selim hiçbir arkadaşım bu uygulamayı telefonuna dahi indirmedi.
devamını gör...
yazarların ruh hallerini anlatan bir söz
ne yapmak istedigini bilmemek kadar aci verici bir şey daha yoktur. ne istedigini bilememek insana verilmiş en yırtıcı işkence türlerindendir...
kinyas ve kayra
kinyas ve kayra
devamını gör...
makarna
yüce yiyecek. son anların kurtarıcısı. bir sosla dünyanın en güzel yemeği oluyorsun. iyi ki varsın bebeğim. seni çok seviyoruz.
devamını gör...
dinlenme tesisinde unutulma fobisi
bir dönem ciddi ciddi yaşadığım fobi..
hiç unutulmamıştım oysa ki.
10 dakika mola verildiyse eğer, telefonumu tam 7.5 dakika sonraya kurar otobüsten öyle inerdim.
çoğunlukla acaip yerler dinlenme tesisleri, insan çekinmiyor değil hani.
hiç unutulmamıştım oysa ki.
10 dakika mola verildiyse eğer, telefonumu tam 7.5 dakika sonraya kurar otobüsten öyle inerdim.
çoğunlukla acaip yerler dinlenme tesisleri, insan çekinmiyor değil hani.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
çok sevdiğim ve kaybetmekten çok korktuğum insanları hissetmeyi severim. bedenlerini, ruhlarını, saç tellerinden dudak kıvrımlarına kadar. sadece dokunmaya cesaret edebileceğim insanlara dokunurum. elleri, yüzleri ve saçlarıyla oynar hafızama sonsuz kez kaydetmek isterim. küçüklükten gelen bir alışkanlık bu. mesela sevdiğim biriyle uyurken yanağını tutarım hep, gitmesinden korktugum için midir? bilinmez.
hayatımda en değer verdiğim insan, ailem dediğim kişi, bana aile olan biri. saçları yumuşacık. çok seviyorum onlarla oynamayı. elleri incecik. burnu hafif kemerli, dudakları ince, kirpikleri gür. parka gidiyoruz birlikte, kucağıma yatıyor. ben onun yüzü ve saçlarıyla oynuyorum o bana saatlerce büyük bir hevesle bir şeyler anlatıyor. ıkimiz de küçüğüz ama yaşlıyız.
üzerinden aylar geçiyor. gitmek zorunda kalıyorum. sadece bedenlerimiz ayrılıyor. hala her gün konuşuyoruz. yine günlerin birinde arıyorum, açan yok. bir hafta ulaşamıyorum ona. her gün defalarca arıyorum pes etmeden. bir hafta sonra arıyor beni. hastanedeyim diyor. hastaymışım
"neymiş" diyorum, "hastalığın neymiş?"
biz de bilmiyoruz ki diyor. daha bulamadılar hastalığımı.
1 ay yatıyor hastanede. hala tanı koyulamıyor. bir denek misali her gün farklı bir ilaç deneniyorlar üzerinde. bir ay sonra görmeye gidiyorum onu...
o sevmeye kıyamadığım saçları var ya. dökülmüş hepsi. o incecik zarif elleri delik deşik olmuş iğne izleriyle. o kirpikleri yok artik. zayıf olan bedeni daha da zayıflamış yok olmak ister gibi. gülümsüyorum sadece. konuşamıyorum. konuşursam....
3 yıl gözlerimin önünde eriyor, elimden hiçbir şey gelmeden yok oluşunu izliyorum. ıçimden küfürler savuruyorum hayata. dinmek bilmiyor nefretim.
çaresizlik... bir kor gibi yakıyor içimi
ne benim küçük vücudum, ne de onun bitmiş ruhu dayanıyor bu acıya. gözlerimin önünde yalvarıyor bana. "nolur" diyor. "öleyim artık, bitsin, dinsin bu acılar "
"şşstt geçecek canımın içi, geçecek. hayallerimizi gerçeklestirecegiz, deme öyle"
gözlerime öyle bir acıyla ve çaresizlikle bakıyor ki. ölmek istiyorum, yok olmak. hiç var olmamış olmak o öyle baktıkça ben bir yaş daha yaşlanıyorum. onun gözünden göz yaşları aktıkça nefret ediyorum ağlamaktan.
neyse fazla uzattım lafı yine. ilk sigaramı onun gidişine yakıyorum. ondan geriye bir battaniye ve bir fotoğraf kalıyor bana. yavaş yavaş sesini unutmaya başlıyorum önce. daha sonra rüyalarıma da uğramaz oluyor. en son ne zaman geldi rüyalarıma, hatırlamıyorum...
bu gece saat 5 e dogru. parmak uçlarımda hissediyorum onu. saçlarının her telini, olmayan kirpiklerini, dudaklarını, yüzünün her bir zerresini. hissediyorum gülümsüyor. ağlıyorum, deliler gibi ağlıyorum. gitme diyorum yalvarırım gitme. yine bir başıma bırakma beni şu dünyada, yalvarırım...
o gidiyor, ben uyanıyorum, tekrar uyumak istiyorum, uyuyamayacak kadar bitkinim. yastığım sırılsıklam. ağzımın içi bok gibi. canım acıyor, ruhumun her zerresi...
hayatımda en değer verdiğim insan, ailem dediğim kişi, bana aile olan biri. saçları yumuşacık. çok seviyorum onlarla oynamayı. elleri incecik. burnu hafif kemerli, dudakları ince, kirpikleri gür. parka gidiyoruz birlikte, kucağıma yatıyor. ben onun yüzü ve saçlarıyla oynuyorum o bana saatlerce büyük bir hevesle bir şeyler anlatıyor. ıkimiz de küçüğüz ama yaşlıyız.
üzerinden aylar geçiyor. gitmek zorunda kalıyorum. sadece bedenlerimiz ayrılıyor. hala her gün konuşuyoruz. yine günlerin birinde arıyorum, açan yok. bir hafta ulaşamıyorum ona. her gün defalarca arıyorum pes etmeden. bir hafta sonra arıyor beni. hastanedeyim diyor. hastaymışım
"neymiş" diyorum, "hastalığın neymiş?"
biz de bilmiyoruz ki diyor. daha bulamadılar hastalığımı.
1 ay yatıyor hastanede. hala tanı koyulamıyor. bir denek misali her gün farklı bir ilaç deneniyorlar üzerinde. bir ay sonra görmeye gidiyorum onu...
o sevmeye kıyamadığım saçları var ya. dökülmüş hepsi. o incecik zarif elleri delik deşik olmuş iğne izleriyle. o kirpikleri yok artik. zayıf olan bedeni daha da zayıflamış yok olmak ister gibi. gülümsüyorum sadece. konuşamıyorum. konuşursam....
3 yıl gözlerimin önünde eriyor, elimden hiçbir şey gelmeden yok oluşunu izliyorum. ıçimden küfürler savuruyorum hayata. dinmek bilmiyor nefretim.
çaresizlik... bir kor gibi yakıyor içimi
ne benim küçük vücudum, ne de onun bitmiş ruhu dayanıyor bu acıya. gözlerimin önünde yalvarıyor bana. "nolur" diyor. "öleyim artık, bitsin, dinsin bu acılar "
"şşstt geçecek canımın içi, geçecek. hayallerimizi gerçeklestirecegiz, deme öyle"
gözlerime öyle bir acıyla ve çaresizlikle bakıyor ki. ölmek istiyorum, yok olmak. hiç var olmamış olmak o öyle baktıkça ben bir yaş daha yaşlanıyorum. onun gözünden göz yaşları aktıkça nefret ediyorum ağlamaktan.
neyse fazla uzattım lafı yine. ilk sigaramı onun gidişine yakıyorum. ondan geriye bir battaniye ve bir fotoğraf kalıyor bana. yavaş yavaş sesini unutmaya başlıyorum önce. daha sonra rüyalarıma da uğramaz oluyor. en son ne zaman geldi rüyalarıma, hatırlamıyorum...
bu gece saat 5 e dogru. parmak uçlarımda hissediyorum onu. saçlarının her telini, olmayan kirpiklerini, dudaklarını, yüzünün her bir zerresini. hissediyorum gülümsüyor. ağlıyorum, deliler gibi ağlıyorum. gitme diyorum yalvarırım gitme. yine bir başıma bırakma beni şu dünyada, yalvarırım...
o gidiyor, ben uyanıyorum, tekrar uyumak istiyorum, uyuyamayacak kadar bitkinim. yastığım sırılsıklam. ağzımın içi bok gibi. canım acıyor, ruhumun her zerresi...
devamını gör...
hayatınızın mottosu olan sözler
carpe diem.
devamını gör...
