ay’a gidemezsek yapılması muhtemel açıklamalar
dış mihraklar aya giden yolu tıkamışlar, yol yapım çalışmalarına başladık.*
devamını gör...
az bilinen görgü kuralları
fiziksel engeli olan insanlara onlar istemedikçe, izin alınmadan yardım edilmeye çalışılmaz.
devamını gör...
takipten çıkan takipçi
bakın #761017 şuradaki entrymde bu dertten muzdarip olanları tiye almışım.
yadırgamışım, taaa ki benim başıma gelene kadar.
bu nasıl bir acıdır aaa dostlar, ciğerim yanıyüürr, bu kız size ne etti?
neden yani neden neden.
işin özü, kınadığını yaşamadan ölmezsin yeğeeen.
yadırgamışım, taaa ki benim başıma gelene kadar.
bu nasıl bir acıdır aaa dostlar, ciğerim yanıyüürr, bu kız size ne etti?
neden yani neden neden.
işin özü, kınadığını yaşamadan ölmezsin yeğeeen.
devamını gör...
z kuşağı ön yargıları
sandığınız kadar aptal değiliz. hatta birçoğumuz, bize önyargıyla yaklaşan kişilerden daha akıllıyız.
devamını gör...
eşinin genital bölgesine demir çubuk sokarak öldüren adam
sözlükte küfür yasak olmasa demir çubukla başlayıp çok güzel cümleler kurardım bu tek hücreli canlıya.
devamını gör...
ekonominin abartıldığı kadar kötü olmaması
çocuğunu komşuya emanet edip intihar eden çift başlığından geliyorum. diyeceklerim bu kadar.
devamını gör...
siddal
#999206 tanımıyla dikkatimi çekmiş olan, müsaade almadan takip ettiğim*, nickaltıma yaptığı tanımıyla günümün güzelleşmesine katkısı olmuş yazarımızdır. mahlasını seçerken füruğ ferruhzad'ın green illusion şiirinden esinlendiğini düşünüyorum. gelen tabak bizde boş dönmez efendim. takipteyiz, elinize yüreğinize sağlık.
devamını gör...
seaspiracy
cözülemeyen sudoku 'nun tavsiyesi üzerine az önce izleyip bitirdiğim belgeseldir.
bundan sonrasını spoi takıntısı olanlar okumasın.
ilk olarak 24 mart'ta yayınlanan belgeselin, filmin yapımcılığını kip andersen , yönetmenliğini ali tabriz'i yapıyor.
neredeyse belgeselle ilgili her şey ali tabriz'in elinden geçmiş gibi, buna belgeselde gösterilen ''ana karakterin'' kendisi olması da dahil. ki; bu kişi okyanuslara çocukluğundan beri hayran ve onları kurtarmaya çalışan bir ''kahraman''!
kıyıya vuran balina ölümleri ile başlayan belgesel, çevre felaketleri, denizdeki çöpler, mikroplastiklerle bizi can evimizden vurup kendine çekiyor.
ancak ben vejeteryan değilim, doğal olarak ''balık yemeyin'' mesajından hoşlanmadım.
kendisinin paranın izini sürdüğü gibi bende ali tabriz'inin izini sürdüm. 2018 'vegan'' isimli bir film çektiğini öğrendim.
belgesel ''sürdürülebilirlik'', ''yenilebilirlik'' kavramlarını reddediyor. ancak ingiliz yenilenebilir enerji girişimcisi dale vince tarafından yapım desteği ve finansmanını almış gibi görünüyor.
saygı duyuyorum.
bu dünyayı ayakta tutan şey, ''denge'' dir. ve dengesiz olarak üreyen tek canlı , ''insan''dır.
bu anlamda matrix filminde; mr. smith'in, morpeus'u yakaladığı ve şu sözleri söylediği kelimeler benim için, daha etkili bir mesaj içeriyor:
''sizinle, bir süredir kafamı meşgul eden bir düşüncemi paylaşmak istiyorum. bu düşünce aklıma sizin türünüzü sınıflandırmaya çalışırken geldi ve anladım ki sizler aslında memeliler sınıfına dahil değilsiniz. bu gezegendeki tüm memeliler, yaşadıkları çevre ile içgüdüsel olarak bir denge kuruyorlar. ama siz insanlar öyle değilsiniz. bir bölgeye yerleşiyorsunuz ve çoğalıyorsunuz, tüm doğal kaynakları tüketene kadar çoğalıyorsunuz. canlı kalabilmenizin tek yolu başka bir bölgeye yayılmak. bu gezegende bu şekilde yaşamını sürdüren bir organizma daha var. ne olduğunu biliyor musunuz? virüsler. insanlar hastalıktır. bu gezegenin kanserleri. sizler vebasınız. ve bizler de bunların ilacıyız.''
bence mevzu tam olarak bu, sadece bizim değil; bize bağlı olarak ''tüketim'' temeline kurulmuş kapitalizminde büyümesi...
sorun ''endüstriyel balıkçılık'' ...
bu balıkçılık, trol tekneleriyle, tüm teknolojik silahları kuşanmış, üstümüze üstümüze geliyor.
kanolarıyla ekstansif balıkçılık yapmaya çalışan, somaliler'in kökünü kazımayı şiar edinmiş ''daha fazlasını isteyen'', bu ticari kurumlar,
bizim vergilerimizle destekleniyor.
üstelik desteklendiği rakamlar, dünyada açlığı bitirebilecek miktarlar. bunun hepsi bir sistem üzerine kurulu. bu sistemin adı '' kapitalizm''
bir şeyin altını tekrar ve tekrar çizmek istiyorum.
dünyada, ''temiz enerji'' diye bir şey yoktur. tıpkı ''temiz tüketim'' olmadığı gibi. ulan biz uzayı bile kirleten mahluklarız. (bkz: uzay kirliliği)
var olduğumuz, mr smith'in de dediği gibi aşırı ürediğimiz zaman ''beslenme'' her zaman en büyük problemlerimizden biri olacak.
belgeselle ilgili bir dip not paylaşmak istiyorum.
adamın verdiği sayısal verilerin ve yüzdelerin doğru olmadığı konusunda internet aleminde tartışmalar var.
bu anlamda araştırmacı gazeteciliği şu anda tartışılan bir belgesel bu
. www.thehindu.com/entertainm...
''
''
bundan sonrasını spoi takıntısı olanlar okumasın.
ilk olarak 24 mart'ta yayınlanan belgeselin, filmin yapımcılığını kip andersen , yönetmenliğini ali tabriz'i yapıyor.
neredeyse belgeselle ilgili her şey ali tabriz'in elinden geçmiş gibi, buna belgeselde gösterilen ''ana karakterin'' kendisi olması da dahil. ki; bu kişi okyanuslara çocukluğundan beri hayran ve onları kurtarmaya çalışan bir ''kahraman''!
kıyıya vuran balina ölümleri ile başlayan belgesel, çevre felaketleri, denizdeki çöpler, mikroplastiklerle bizi can evimizden vurup kendine çekiyor.
ancak ben vejeteryan değilim, doğal olarak ''balık yemeyin'' mesajından hoşlanmadım.
kendisinin paranın izini sürdüğü gibi bende ali tabriz'inin izini sürdüm. 2018 'vegan'' isimli bir film çektiğini öğrendim.
belgesel ''sürdürülebilirlik'', ''yenilebilirlik'' kavramlarını reddediyor. ancak ingiliz yenilenebilir enerji girişimcisi dale vince tarafından yapım desteği ve finansmanını almış gibi görünüyor.
saygı duyuyorum.
bu dünyayı ayakta tutan şey, ''denge'' dir. ve dengesiz olarak üreyen tek canlı , ''insan''dır.
bu anlamda matrix filminde; mr. smith'in, morpeus'u yakaladığı ve şu sözleri söylediği kelimeler benim için, daha etkili bir mesaj içeriyor:
''sizinle, bir süredir kafamı meşgul eden bir düşüncemi paylaşmak istiyorum. bu düşünce aklıma sizin türünüzü sınıflandırmaya çalışırken geldi ve anladım ki sizler aslında memeliler sınıfına dahil değilsiniz. bu gezegendeki tüm memeliler, yaşadıkları çevre ile içgüdüsel olarak bir denge kuruyorlar. ama siz insanlar öyle değilsiniz. bir bölgeye yerleşiyorsunuz ve çoğalıyorsunuz, tüm doğal kaynakları tüketene kadar çoğalıyorsunuz. canlı kalabilmenizin tek yolu başka bir bölgeye yayılmak. bu gezegende bu şekilde yaşamını sürdüren bir organizma daha var. ne olduğunu biliyor musunuz? virüsler. insanlar hastalıktır. bu gezegenin kanserleri. sizler vebasınız. ve bizler de bunların ilacıyız.''
bence mevzu tam olarak bu, sadece bizim değil; bize bağlı olarak ''tüketim'' temeline kurulmuş kapitalizminde büyümesi...
sorun ''endüstriyel balıkçılık'' ...
bu balıkçılık, trol tekneleriyle, tüm teknolojik silahları kuşanmış, üstümüze üstümüze geliyor.
kanolarıyla ekstansif balıkçılık yapmaya çalışan, somaliler'in kökünü kazımayı şiar edinmiş ''daha fazlasını isteyen'', bu ticari kurumlar,
bizim vergilerimizle destekleniyor.
üstelik desteklendiği rakamlar, dünyada açlığı bitirebilecek miktarlar. bunun hepsi bir sistem üzerine kurulu. bu sistemin adı '' kapitalizm''
bir şeyin altını tekrar ve tekrar çizmek istiyorum.
dünyada, ''temiz enerji'' diye bir şey yoktur. tıpkı ''temiz tüketim'' olmadığı gibi. ulan biz uzayı bile kirleten mahluklarız. (bkz: uzay kirliliği)
var olduğumuz, mr smith'in de dediği gibi aşırı ürediğimiz zaman ''beslenme'' her zaman en büyük problemlerimizden biri olacak.
belgeselle ilgili bir dip not paylaşmak istiyorum.
adamın verdiği sayısal verilerin ve yüzdelerin doğru olmadığı konusunda internet aleminde tartışmalar var.
bu anlamda araştırmacı gazeteciliği şu anda tartışılan bir belgesel bu
''
''
devamını gör...
soğuk hali daha güzel olan yemekler
zeytinyağlı yaprak sarması.
devamını gör...
tarih bölümünde okumak
sözel bir bölüm okumaktır.
sözel bir bölüm okumak için, sözel yanınızın kuvvetli olması gerekir.
sözel yanınızın kuvvetli olması demek, kıyısından kenarından edebiyat bilgisinin de olmasını gerektirir.
zira tarihi anlayabilmek için, edebiyatı da anlayabilmek gerekir.
ancak tarih bölümü okuyup, bitirip hala dahi anlamındaki de'leri ayıramıyorsanız, açıkta kalmanız olasıdır.
toparlarsak: açıkta kalıp suçu çevreye atmak yerine, kendinizi geliştirebilirseniz; belki bir gün şirinleri görebileceğiniz bir tarihçi olmanız için gerekli olan eylemdir.
sözel bir bölüm okumak için, sözel yanınızın kuvvetli olması gerekir.
sözel yanınızın kuvvetli olması demek, kıyısından kenarından edebiyat bilgisinin de olmasını gerektirir.
zira tarihi anlayabilmek için, edebiyatı da anlayabilmek gerekir.
ancak tarih bölümü okuyup, bitirip hala dahi anlamındaki de'leri ayıramıyorsanız, açıkta kalmanız olasıdır.
toparlarsak: açıkta kalıp suçu çevreye atmak yerine, kendinizi geliştirebilirseniz; belki bir gün şirinleri görebileceğiniz bir tarihçi olmanız için gerekli olan eylemdir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının doğum tarihleri
sıkıldıkça değiştiriyorum sonuçta benim doğum günüm bu yüzden asıl tarihi unuttum.
devamını gör...
zelzele
sezen aksu 1982 yılında firuze albümünü çıkardı. o albümdeki yedinci parçanın ismi zelzele. asker kökenli şair olan bekir sıtkı erdoğan'ın şiirini orhan gencebay bestelemiş.
sezen aksu'nun bu şiirden yaptığı şarkısı da şöyle :
sezen aksu'nun bu şiirden yaptığı şarkısı da şöyle :
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
orada duruyor işte, görüyor ve etrafından yürüyüp geçiyorum o ateşten kanatların. ayaklarımı kontrol edebiliyorum ama gözlerimi değil. orada ve ben görüyorum. ona bakmadığım anlarda da orada duruyor. çığ gibi büyüyor bakmadıkça! sessiz, telaşsız bekliyor beni. bir ağacın dallarını güne ve geceye serip meyveye durması gibi beklemesi.
insan aklıyla korkuyor ama kalbiyle değil! olduğum gibi olamamak öldürüyor beni. gerçek ve güzel bir yaşamın içinde değilim, o benim içimde.
farz edin ki yokum ben. rüyanıza geldim ve size oradan, bir rüyanın içinden fısıldıyorum bu satırları. uyandığınızda unutacağınız anlaşılmaz sözler ediyorum. gerçek değilim, sizler kadar.
aynı duvarlardan yapılmış odalar. kırtasiye süsü verilmiş bürokratik bir ölümü kusuyorum!
gülüp geçebilir miyim halimize? çok isterdim bunu. içimdeki şaşkın çocuk görevini başarıyla yerine getiriyor doğrusu.
az zaman önceydi. o karede gülümsemiştim. iri bir yalnızlıkla kuşattım kendimi sonra. bunu başardım.
canımdan uzakta, kuru bir gürültüden ibaret sesim. hatırlamayın beni. *
insan aklıyla korkuyor ama kalbiyle değil! olduğum gibi olamamak öldürüyor beni. gerçek ve güzel bir yaşamın içinde değilim, o benim içimde.
farz edin ki yokum ben. rüyanıza geldim ve size oradan, bir rüyanın içinden fısıldıyorum bu satırları. uyandığınızda unutacağınız anlaşılmaz sözler ediyorum. gerçek değilim, sizler kadar.
aynı duvarlardan yapılmış odalar. kırtasiye süsü verilmiş bürokratik bir ölümü kusuyorum!
gülüp geçebilir miyim halimize? çok isterdim bunu. içimdeki şaşkın çocuk görevini başarıyla yerine getiriyor doğrusu.
az zaman önceydi. o karede gülümsemiştim. iri bir yalnızlıkla kuşattım kendimi sonra. bunu başardım.
canımdan uzakta, kuru bir gürültüden ibaret sesim. hatırlamayın beni. *
devamını gör...
cinsellik içerikli başlıklardan nefret etme nedenleri
hayatın bir gerçeği tamam da fazla da abartmamak lazım.
devamını gör...
kitapsepeti
taaa adi okuoku'yken kullanmaya başladigim 2 yıldır kitaplığımdaki çoğu kitabı aldigim alışveriş sitesi. ne kapida ödemeyle ne de kredi kartıyla hiçbir sorun yaşamadım. ayrıca -kendi gözlemlerim doğrultusunda söylüyorum- birçok siteye göre daha uygun. bazı kitapların stokları çabuk bitse de severek alışveriş yapıyorum. tavsiye ederim dostlar.
devamını gör...
30 yaş altı yazarlar uçurulsun kampanyası
olgunluğu zihniyette veya yaşanmışlıkta değilde yaşta gören abimizin başlığı.
devamını gör...
20 mart 2021 türkiye'nin istanbul sözleşmesi'nden ayrılması
bir kez daha anladım ki rte başörtüsüz kadınların öldürülmesini pek sallamıyor. ona göre öldürülen , tacize uĝrayanların hepsi başörtüsüz. kendi kızları korunaklı evlerde hiç tacize uğramadan milyar dolarlarla ve vasat kocalarıyla mutlu bir hayat sürerken biz kot pantolon giydiğimiz ve babamiz cumhurbaskani olmadigi için tacize uğramaya hak görũlüyoruz. başörtüsũzsen ve kadınsan hayatta kalmak gerçekten zor bu ülkede. ve dünyada. kendi cinsiyetimden nefret ettiren herkese lanet olsun. !
devamını gör...
son zamanlarda hayatımızdan çıkaramadığımız şeyler
müge anlı. izlemesem de haberleri her yerde olan hatta sözlüğe dahi başlık edilen lanet durum.
(bkz: bari burda rahat bırakın kardeşim)
(bkz: bari burda rahat bırakın kardeşim)
devamını gör...
antichrist
bugün uyanınca sabahın köründe terasta yuvarlak büyük bir taş görünce aklıma düşen film. ortası da delik. malum sahne.. canım pipim, allah seni bu şirretlerden korusun.
yüzeysel bakıldığında antifeminist ama bence alakası yok:
she kontrolcü korkak sorunlu bir abla, he ise tam tersi konumda. ablanın ve abinin hem bu özelliklerini hem de daha sonra birbirleri için yaptıklarını yüzeyselce bağdaştırırsak direkt antifeminizmi yapıştırırız. gel gelelim ki filmdeki mevzular özünde dinsel (hıristiyanlık).
nietzsche'nin der antichrist'ı ile filmin adı arasındaki benzerlik göz kamaştırıcı cinsten. allahım nasıl fark ettim bunu ya. ehe. trier abimizin avrupalılığa ve hıristiyanlığa olan takıntısını bilmek lazım. hristiyanlık kısmında nietzsche ile örtüşüyor. belki de trier'i bu denli dinî eleştirilere götüren nietzsche altyapısıdır. deccal'in alt başlığı "fluch auf das christentum".
she atipik majör borderline karışımı* artık tıpta ne deniyorsa o hastalıktan mustarip, he ise onu akılcı yollarla iyileştirmeye çalışan bir zat, eş. tabii ki iyileştiremeyecek. rasyonellik çok nadiren kazanır çünkü.
şimdi kadının bu manyakça halleri ve abuk subuk eylemleri üzerinden trier kadınları gömüyor demek çok basit değil mi? dancer in the dark'ı, dogville'i babam yapmadı sonuçta. belli ki burada başka bişiler demek istiyor adam. ne demek istiyür?
kadın doğa anadır, doğurgandır, şeytana kanabilecek ve onu kandırabilecek bir varlıktır. (elma mevzusu) doğa ise şeytanın evidir diyolla tıpkı filmde olduğu gibi. o zaman trier abimiz tüm film boyunca kadının hristiyanlık'taki bakışına bir eleştiri getirmiş olamaz mı? bence güttüğü gaye bu. tekrar dediğim gibi, dancer in the dark'ı babam yapmadı. keşke o yapsaydı ama..
zırvalayacak çok şey var daha ama aklıma durup dururken kanlı mastür sahnesi geliyor. odaklanamıyorum..
yüzeysel bakıldığında antifeminist ama bence alakası yok:
she kontrolcü korkak sorunlu bir abla, he ise tam tersi konumda. ablanın ve abinin hem bu özelliklerini hem de daha sonra birbirleri için yaptıklarını yüzeyselce bağdaştırırsak direkt antifeminizmi yapıştırırız. gel gelelim ki filmdeki mevzular özünde dinsel (hıristiyanlık).
nietzsche'nin der antichrist'ı ile filmin adı arasındaki benzerlik göz kamaştırıcı cinsten. allahım nasıl fark ettim bunu ya. ehe. trier abimizin avrupalılığa ve hıristiyanlığa olan takıntısını bilmek lazım. hristiyanlık kısmında nietzsche ile örtüşüyor. belki de trier'i bu denli dinî eleştirilere götüren nietzsche altyapısıdır. deccal'in alt başlığı "fluch auf das christentum".
she atipik majör borderline karışımı* artık tıpta ne deniyorsa o hastalıktan mustarip, he ise onu akılcı yollarla iyileştirmeye çalışan bir zat, eş. tabii ki iyileştiremeyecek. rasyonellik çok nadiren kazanır çünkü.
şimdi kadının bu manyakça halleri ve abuk subuk eylemleri üzerinden trier kadınları gömüyor demek çok basit değil mi? dancer in the dark'ı, dogville'i babam yapmadı sonuçta. belli ki burada başka bişiler demek istiyor adam. ne demek istiyür?
kadın doğa anadır, doğurgandır, şeytana kanabilecek ve onu kandırabilecek bir varlıktır. (elma mevzusu) doğa ise şeytanın evidir diyolla tıpkı filmde olduğu gibi. o zaman trier abimiz tüm film boyunca kadının hristiyanlık'taki bakışına bir eleştiri getirmiş olamaz mı? bence güttüğü gaye bu. tekrar dediğim gibi, dancer in the dark'ı babam yapmadı. keşke o yapsaydı ama..
zırvalayacak çok şey var daha ama aklıma durup dururken kanlı mastür sahnesi geliyor. odaklanamıyorum..
devamını gör...
