(bkz: mabel matiz)
devamını gör...

az önce mesaj kutuma bakarken kendilerine sürekli soru soruyor olduğumu fark ettim.

her birini hiç bozuntuya vermeden cevaplamış. her yazara bu şekilde davrandığını düşünürsek.. evet işi zor.
devamını gör...

yeraltından notlar-fyodor dostoyevski
devamını gör...

akşam akşam ne anılarımız var be dedirten başlık.

ankara'da, çankaya'da evimdeydim.
ilk bomba veya ses hızı aşılması olayıyla birlikte üst komşunun pencere önündeki saksısı olduğunu tahmin ettiğim bir şeyin önünde oturduğum cama çarpmasıyla bilgisayarımı fırlatıp ışık hızıyla içeri doğru koştum.
gecenin ilerleyen saatlerinde ise zar zar titreyen camlardan birinin sonunda kırılması korkusuyla antredeki halının üzerinde uyudum.
devamını gör...

tam zamanında -korona gelmeden bir yıl önce- erasmus yapmış biri olarak imkanı olan herkese tavsiye ettiğim, olmayanlara da bir yolunu bulup gidebiliyorlarsa zorlamalarını önerdiğim öğrenci değişim programı. mesela benim erasmus için aldığım borcun bir kısmı hala ödenecek duruyor, mezun olunca ödeyeceğim.

ilk 3 hafta zorlu geçmişti benim için, alışmak, insanlarla kaynaşmak zaman alıyor. çok da dışa dönük bir insan olmayan benim için daha da zordu. ingilizce konuşma yeteneklerime de pek güvenmiyordum başlarda, ama biraz kabuğunuzdan sıyrılınca çok rahat ilerliyor.
son günlerine yaklaştıkça fazladan biraz daha kalmak adına her türlü yola başvurmak da erasmus sevdasına dahil bence.
çok kısa sürede bir sürü farklı milletten, kültürden insanlarla tanışıyor, fazlaca da gezme fırsatı yakalıyorsunuz. haliyle vizyonunuz ve hayata bakış açınız oldukça değişiyor.
dünyada ilk 100de bulunan iyi bir teknik okulda erasmus yapmama ve aldığım 6 dersin 5 ini iyi notla geçmeme rağmen eğlenmeye, dinlenmeye bol bol vaktimin kaldığı, kesinlikle türkiye'deki kadar stresli bir ders/ödev/sınav sistemi olmayan bir ortamdı. biraz bütçe ayırabilirseniz birkaç kez ülke dışı gezilerde de bulunabilirsiniz rahatça.
hayatınızın hem en zor hem de en güzel günleri olacak muhtemelen. kıymetini bilin.

erasmus yapacaklara bir kaç küçük tavsiyede bulunacak olursam da;

-eğer ingilizce dışında yeni bir dil öğrenme gibi bi arzunuz varsa yerel halkın ingilizceyi yaygın olarak bildiği ve kullandığı bir ülke tercih etmeyin. böylece yerel dili öğrenmek zorunda kalacaksınız. diğer türlü insan kendini dil öğrenmeye veremiyor. (ben verememiştim en azından)

-önceliğinizi iyi belirleyin:
a) iyi bir üniversiteye gideyim, ilerde referans olarak kullanabileyim, hem de kaliteli bir eğitim alayım diyorsanız iyi bir üniversite seçin, ama diğer erasmus yapan arkadaşlarınıza oranla bir tık fazla ders çalışmanız gerekebilir. bunun bilincinde olun.
b) ben ders çalışmak istemiyorum diyorsanız da tercihinizi görece ucuz, daha düşük eğitim standardı olan ülkelerden yana kulllanın. böylece hem bol bol vaktiniz hem de bol bol paranız olur. eğer boş yapmak için iyi bir üniversiteye giderseniz geçmeniz gereken toplam kredi sayısını tamamlamakta zorlanabilir, hibenizin %20sini alamayabilir hatta üzerine geri ödeme yapmak durumunda kalabilirsiniz.

-gideceğiniz ülkeyi/şehri iyi araştırın. ikliminden, insanlarından bi haber gitmeyin . böylece sizi neyin beklediğini bilir ve hayal kırıklığına uğramazsınız.

- kalacak yer ayarlama işlerini kesinlikle son ana bırakmayın, genelde okulların anlaşmalı olduğu yerler oluyor. onu kullanın. kendiniz de bulabilirsiniz elbet, ama çok daha zorlu bir süreç olur.

benim söyleyeceklerim şimdilik bu kadar. hollanda/delft özelinde sorusu olan olursa cevaplayabilirim
devamını gör...

gittikçe tekil bir hal alıyor insanlar. gittikçe bencilleşiyor. fedakarlık demode kavram zihinlerde. kişisel gelişim furyası kişiliksizleştiriyor. bildikleri şeyler artıyor ama kendilerini bilmez, ne istediklerini bilmez bir şeye dönüşüyorlar. değerlerini yitirmeyi, değerlenmek sanıyorlar. kandırıyorlar kendilerini. görünüşün hakimiyeti altında, şekil sevdasıyla benzeşmeyi özgünleşmek olarak görüyorlar. özgürlüğü, kurallarla göre hareket etmek olarak göremeyecek kadar körler. yıldızlara, gezegenlere ve fallara kapılmışlar. içindeki dolmayan boşluğun ve kötü hissin bir gezegenin retrosuna bağlamak kendilerini iyi hissettiriyor. belki vardır etkisi ama kendi yetersizliği kadar etkili olmaz hiçbir astrolojik manevra. çok bencilleşmiş bir kitle var dışarıda. herkes talepkar. hatta istekte bulunmayanların isteksizliğinden bile rahatsız olmakta. isteksizlerin arzularına yenik düşmesini isteyen tüketim kültürü gibi, istemeyenden de istemesini istiyorlar. istenmenin tahrik ediciliği de bir istek sonuçta. çoğunluktan olamayışım azınlıklarla da olamayışıma neden.
-iç kusması.
devamını gör...

en yakın arkadaşımın lisede kitabı çıkmıştı, kitabın başlangıcından sonuna kadar her aşamasına tanık oldum, başrolün ismini ben bulmuştum hatta
son sayfada da kitabı bana ve bir iki arkadaşımıza ithaf etmişti, hala bakar bakar duygulanırım.
havam olsun diye yazdım *
devamını gör...

ercan saatçi ve ufuk yıldırım’ın 1992 yılında çıkardığı tuhaf albümdür.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
grup vitaminin kurucularından biri olan ve grupla uzun süre çalışan ercan saatçi bir süre sonra erken yaşta hayatını kaybeden ve bence grup vitamin’in her şeyi olan gökhan semiz ile anlaşamadığı için gruptan ayrılır ve ufuk yıldırım ile uf-er grubunu kurar. bu grupla çalışmaya devam ederken aynı zaman izel-çelik-ercan grubu ile de albüm çıkarmaya devam etmektedir. ercan saatçi grup sevdiği için daha sonra çelik erişçi’nin bu gruptan ayrılmasıyla müzik çalışmalarına uf-er ve izel-ercan gruplarıyla devam eder.

uf-er grubunun ilk albümüdür şifa niyetine ve vitamin değil denilerek de grup vitamini yok saydıklarını göstermişlerdir. ancak albüm başarılı olmaz ve grup vitamin kalitesine de asla ulaşamaz.

albümde bulunan futbol, hebelüp ve maganda şarkıları bir dönem ilgi görse de asla kalıcı olamamış ve kaybolup gitmişlerdir. müzikler bir yere kadar katlanılır olsa da sözlerde grup vitamin kalitesine yaklaşamamış ve sulu birer şakadan ibaret kalmıştır bu şarkılar.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
grup ikinci albümleri olan ebabil bir kuştur’dan sonra dağılmış ve üyeler solo olarak müzik hayatlarına devam etmiştir.
devamını gör...

var olan saygısızlıktır. 4000 yıllık ebedi istirahatte olan mısırlı mumya kardeşlerimizin mezarı açılmamalıdır. onlar sizin köy mezarlığındaki hüseyin dedenizin mezarını eşiyor mu lan.. biraz kendinize geliniz lütfen.
devamını gör...

yazmak için girdiğim entry'i benden önce yazmasıyla ilgi alanıma girip diğer entrylerini okuduğumda hayranı olduğum yazar .
devamını gör...

sessiz sedasız uzaklaştırılan yazar.
normalde 2 günlük cezada bile nickaltına neden ceza aldığı yazılırdı yazarın.
tam yönetim adım atmaya başladı, sorunlar çözülüyor dediğim anda sevdiğim yazarın uçurulduğunu öğrendim.
adı konulmamış bir amatörlük var.

luciferı banlamayıp bu adamı banladıysanız hiçbir şeyi haketmiyorsunuz, sorunlusunuz.
moderatörünüz bile cinsiyetçi başlık açarken susup, bu adamı uçurduysanız gerek yok sizin sözlük kurmanıza.

ek: açıklama gelmiş, sağolsunlar.
devamını gör...

ikisi de ayrı ayrı tatlıdır.
meslek lisesi mezunuyum, kız kıza okumak gibisi yoktur.
üniversite arkadaşlarım da çok tatlıdır. ülkenin en güzel kampüsünde okudum. dört yıl kantin muhabbetleri yaptık.
ezcümle, arkadaşlıklar kıyaslanamaz. her arkadaş ayrı bir ilaçtır
devamını gör...

yeni başlamış bir youtuber kendisi, videolarını izlerken çok keyif alıyorum haberi yok ama arkadaşız bence
devamını gör...

yemişim modern hukukunu. ben artık kısasa kısas istiyorum ya. o adama da aynısı yapılsın istiyorum. bıktım artık bu iğrenç haberleri görmekten, hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam etmekten. midem bulaniyor artık. böyleleriyle aynı havayı solumaktan tiksiniyorum. kendimden de tiksiniyorum artık. ınsanların hayatları mahvolurken elimden sadece yazmak geldiği için tiksiniyorum.
devamını gör...

tanımadığım kişileri bayern münih futbolcularının isimleriyle kaydediyorum sonra onlar öyle kaliyo.lewandowski,müller,ribery,robben alaba.telefon bunlarla dolu.
devamını gör...

italya'da 'castello di duino' nun eşsiz manzarasını seyredebilmek ve orda olmak isterdim.
meraklısına not* bahsettiğim yer profilimdeki fotoğrafta bulunan manzara.
devamını gör...

bence özel basım kitaplar için yapılan kapaklar her zaman etkileyici olur ama benim bir numaram şimdilik bu:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

orta okulda fen bilgisi öğretmenime, lisede matematik öğretmenime aşık olmuştum. dersler tavan yapmıştı. aşkın çooksel bişey olduğunu o zaman anladım. (bkz: sısısısı)
devamını gör...

al birini, vur ötekine, ikisinin de söylemleri bir birinden kötü ve tehlikeli.
zaten doğru düzgün bir muhalefet olsaydı , 23 yıl bu iktidar olmazdı, olamazdı.
muhalefet, ancak laf sokmaya çalışıyor elinden başka bir şey gelmiyor , çözüm, yol, yordam , fikir yok, bizde bekliyoruz belki bir çare.
iktidar ,zaten bam başka bir alem , hepsi mağdur, hepsi kandırılmış, hepsi ülke için feda olmuş.
ne adalet, ne hak ne hukuk, ne hazine, ne bütçe kaldı, halk perişan yokluk içinde , verecekleri soğan ve patates e muhtaç kalmış, ama iktidar her söylenen den darbe edebiyatı yapıyor.
allah bu ülkenin yar ve yardımcısı olsun, allah gençlere sabır versin.
devamını gör...

felsefe profesörü vittorio hösle ile 11 yaşındaki nora k.’nın mektuplaşmalarından oluşan bir kitaptır.

nora 11 yaşına geldiğinde ona jostein gaarder’ın sofi’nin dünyası hediye edilir. zaten felsefeye çok meraklı olan nora bu kitapla birlikte daha da derinden ilgilenmeye başlar ve felsefe öğretmeni olan vittorio hösle’ye sorular sormaya başlar. bu andan itibaren de daha sonra kitap haline gelecek olan mektuplaşma başlamış olur.

nora’nın soruları “bulutlar yenir mi?, gece dere kenarına işesem çarpılır mıyım?, sakız orucu bozar mı?” şeklinde olmadığı için işler git gide derinleşir ve ortaya harika bir kitap çıkar.

nora’nın merak ettikleri daha farklı şeylerdir.

nesnel bir gerçeklik var mıdır?
dinozor fikri hale aynen sürmekte midir?
özgür irade var mıdır yoksa her şey önceden belirlenmiş midir?
hayvanların bilinci var mıdır?

bu sorularla muhattap olan profesör düşsel bir kafe yaratır ve bu sorulara verilecek cevapları büyük filozofların cevaplamasını sağlar. soruya cevabı hangi filozof verecekse o gün o filozofun masasına oturan profesör nora’nın sorularını filozoflar iletir, aldığı cevapları da hemen nora'ya yazar.

ben kitap okumaya doğum günümde hediye gelen kitaplarla başladım çok küçük yaşta. o yüzden bir çocuğa hediye alacaksam bu her zaman bir kitap olur. belki bir nora da ben bulurum. siz de düşünün bu fikri bence.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim