1.
müsilaj da denilen şerefsiz bir mikro organizma topluluğu, denizlerdeki kirlilik sonrasında şu anda marmara denizi ve çevresinde doğal hayatı tehdit etmeye başlamış.
ege'ye ve aşağıya inerse külliyen yandık.
kaynak
ege'ye ve aşağıya inerse külliyen yandık.
kaynak
devamını gör...
2.
2 gün önce arkadaşlarımla gittiğim heybeliada'da vapur kıyıya yaklaştıkça görüp dehşete kapıldığım, denizlerdeki çöp/kirlilik sebebiyle oluşan, kusmuk-köpük arası bir görüntüde olan mikroorganizma topluluğu imiş. nasıl temizlenecek, nasıl bir yol izlenecek bilmiyorum ama bir an önce harekete geçilmesi gerekiyor. denizdeki canlı türleri için ciddi tehlike oluşturuyor ayrıca. valla elime kepçe çubuk alıp kıyıdan kıyıdan toplamak istedim, umarım yetkililerin gündeminde olan bir konudur zira denizdeki doğal dengenin içine etmişiz gibi duruyor.
devamını gör...
3.
bu yaz marmara'da başımıza bela olacak gibi görünüyor.
devamını gör...
4.
sanki hiç kimsenin umursamadiği durum. zaten neyi ilk başta ciddiye alan bir toplum olduk ki?
devamını gör...
5.
levent artüz hocanın dediklerine bakarsak, marmara denizi'ni öldürmüştür. vahim olan ise, günümüzde hepimize yanlış gelen yönetici kesimin burnunun dikine gidip bilim adamlarının dediklerinin tersini yapmasını 30 yıl önce de yaşamış olmamız. istanbul'da ne balık çıkıyor artık ne de yüzülüyor. bunların sebebi ise, istanbul'u sadece rant kapısı olarak gören, "ne de olsa yarın gideceğiz" gibi yaşayan insanlardır. bir "istanbullu" olarak hepinizden nefret ediyorum. eserinizle gurur duyun.
devamını gör...
6.
vahim bir meseledir, çok başımızı ağrıtacaktır.
sanıldığı üzere asıl can yakıcı olan şey o kusmuk, köpük gibi görünen yüzeyin yüzeyde yarattığı görüntü ve çevre kirliliğinden çok öte bir şeydir. bataklıkla çok benzer bir oluşumdur. ilgili mikroorganizmaların yarattıkları o yumurta akı gibi oluşum, içlerine hava kabarcıkları vb. şeyleri hapsederek ağırlaşır ve deniz yüzeyine doğru çöker. yüzeyde bulunan ve dibe doğru çöken o katman, güneş ışınlarının derinlere ulaşmasını da engelleyerek deniz altındaki yaşamı da çok ağır bir şekilde olumsuz yönde etkiler... yüzeye yakın yerlerde bulunan balık yumurtalarını tehlikeye sokar, yaşam dengesi alt üst olur... yani aslında denizin altında durum yüzeyde gördüklerimizden çok çok daha korkutucu bir durumdadır.
bu durum ayrıca 1-2 haftada olan bir durum da değildir. uzman görüşleri, 1989 yılından beri marmara denizi'nin ölmekte olduğunu söylemektedir. en büyük sebebi çevre kirliliği, atıklardır. yani doğada tüketmekten başka hiçbir halta yaramayan, yaradığı her şey de sadece kendisi gibi insanlığa yarayan insanlardır...
bir şeyler düşünmesi, harekete geçmesi gereken tüm yetkililer; her zaman olduğu gibi üç maymunu oynamaktadırlar. bu coğrafyada yumurta kapıya dayanmadan iş yapıldığını görmek; öyle zannediyorum ki bana nasip olmayacak...
marmara'da yaşanan ve acil müdahale gerektiren bu hadiseyi, umarım en az zararla atlatabiliriz...
sanıldığı üzere asıl can yakıcı olan şey o kusmuk, köpük gibi görünen yüzeyin yüzeyde yarattığı görüntü ve çevre kirliliğinden çok öte bir şeydir. bataklıkla çok benzer bir oluşumdur. ilgili mikroorganizmaların yarattıkları o yumurta akı gibi oluşum, içlerine hava kabarcıkları vb. şeyleri hapsederek ağırlaşır ve deniz yüzeyine doğru çöker. yüzeyde bulunan ve dibe doğru çöken o katman, güneş ışınlarının derinlere ulaşmasını da engelleyerek deniz altındaki yaşamı da çok ağır bir şekilde olumsuz yönde etkiler... yüzeye yakın yerlerde bulunan balık yumurtalarını tehlikeye sokar, yaşam dengesi alt üst olur... yani aslında denizin altında durum yüzeyde gördüklerimizden çok çok daha korkutucu bir durumdadır.
bu durum ayrıca 1-2 haftada olan bir durum da değildir. uzman görüşleri, 1989 yılından beri marmara denizi'nin ölmekte olduğunu söylemektedir. en büyük sebebi çevre kirliliği, atıklardır. yani doğada tüketmekten başka hiçbir halta yaramayan, yaradığı her şey de sadece kendisi gibi insanlığa yarayan insanlardır...
bir şeyler düşünmesi, harekete geçmesi gereken tüm yetkililer; her zaman olduğu gibi üç maymunu oynamaktadırlar. bu coğrafyada yumurta kapıya dayanmadan iş yapıldığını görmek; öyle zannediyorum ki bana nasip olmayacak...
marmara'da yaşanan ve acil müdahale gerektiren bu hadiseyi, umarım en az zararla atlatabiliriz...
devamını gör...
7.
kabustu gerçek oldu.
devamını gör...
8.
deniz kenarındaki evimde, akşamları balkonda rakı keyfi yaparken, şimdi camı kapıyı açamıyorum.
yayında ve yapımda emeği geçen hepsinin inandıkları tanrı belasını versin!
yayında ve yapımda emeği geçen hepsinin inandıkları tanrı belasını versin!
devamını gör...
9.
koskoca marmara denizini öldürdüler. doğayı katlettiler. vahşi birer pirana gibi ülkenin güzel olan neyi varsa tüketiyorlar. üstünde tepiniyorlar. allahım biz tükendik sen bir yol göster bunlara.
devamını gör...
10.
kanal projesine haziran sonu başlanacak diyordu daha da doğanın içine edin yetmez kanser hücresi gibi yayılıp kurutuyorsunuz. ayrıca en içten dileklerimle o kesilen ağaçların hepsi teker teker musait bir yerlerine kaçsın.
devamını gör...
11.
devamını gör...
12.
balık göçleri nasıl etkilenecek acep?
bugün nevşin mengü youtube kanalında bu konuya değindi. atık suların arıtılmadan denize bırakılması sebebiyle marmaranın başına bela olmuş. derelerin kuruması ve artık derelerin marmaraya dökülmemesinden dolayı sirkülasyon olmuyor ve vurucu darbe olarak küresel ısınmadan kaynaklı suyun ısınması ile koskoca deniz ölüyor. cüneyt özdemirin dediği gibi konu ile ilgili vaşıngtın posttan bilgi alıyoruz. konuyu onlar takip ediyor. bizden tık yok.
nevşin mengü programı için link;
bugün nevşin mengü youtube kanalında bu konuya değindi. atık suların arıtılmadan denize bırakılması sebebiyle marmaranın başına bela olmuş. derelerin kuruması ve artık derelerin marmaraya dökülmemesinden dolayı sirkülasyon olmuyor ve vurucu darbe olarak küresel ısınmadan kaynaklı suyun ısınması ile koskoca deniz ölüyor. cüneyt özdemirin dediği gibi konu ile ilgili vaşıngtın posttan bilgi alıyoruz. konuyu onlar takip ediyor. bizden tık yok.
nevşin mengü programı için link;
devamını gör...
13.
devamlı bir olumsuzluk haberi, insan kafasını kaldıramıyor bugünlerde.
hep karanlık hep karanlık, umuda ihtiyaç var.
hep karanlık hep karanlık, umuda ihtiyaç var.
devamını gör...
14.
bir kaç gündür gündemde olan organizmalar bütünü.
daha tıbbî terimle müsilaj diyelim biz ona.
şimdi efenim nedir bu marmarayı tehdit eden müsilaj dersek bir kaç yüzyıl geriye gitmemiz gerek. aslında müsilaj 18 yüzyıldan itibaren akdeniz'de görünen bir şey.
denizdeki canlıların yaşamları sonucu bazı ufacık algler çoğalır. bu algler aslında uysaldır. ama ortamdan rahatsız olurlarsa size salya sümük tükürürler. işte müsilaj aslında bu ortamda var olan alglerin yaşamlarına müdahale edilmesi sonucu tepki olarak bıraktıkları sıvılardır.
peki neden şimdi marmara'da hortladı derseniz hemen söyleyelim ki nerde çokluk orda bokluk düsturu ile hareket ediyorlar. alg bakıyor deniz suyu sıcaklık seviyesi artmış, bir daha bakıyor evsel ve sanayi atıkları yetersiz arıtımdan ötürü ortamlarına ortamlarına akıyor, bir daha bakıyor kii aşırı balıkçılık var sonra diyor tükürürüm böyle denizin içine diye isyan ediyor. bence en haklı organizmalardan biri.
neyse konu dağılmasın aslında bu müsilaj abiler iyi atıklardır ama bizim için değil. bitkiler için. bitkilerin su ve besin depolamasına yardımcı olurlar veya tohumları çimlendirmek için bu salya sümük abilere ihtiyaç vardır falan filan.
müsilaj istemiyorsanız temizliğe kendinizden başlayın. mesela ufacık, yarı çalışır beyninizi temizleyin. emin olun zamanla çevreyi de kirletmemeyi öğreneceksiniz.
daha tıbbî terimle müsilaj diyelim biz ona.
şimdi efenim nedir bu marmarayı tehdit eden müsilaj dersek bir kaç yüzyıl geriye gitmemiz gerek. aslında müsilaj 18 yüzyıldan itibaren akdeniz'de görünen bir şey.
denizdeki canlıların yaşamları sonucu bazı ufacık algler çoğalır. bu algler aslında uysaldır. ama ortamdan rahatsız olurlarsa size salya sümük tükürürler. işte müsilaj aslında bu ortamda var olan alglerin yaşamlarına müdahale edilmesi sonucu tepki olarak bıraktıkları sıvılardır.
peki neden şimdi marmara'da hortladı derseniz hemen söyleyelim ki nerde çokluk orda bokluk düsturu ile hareket ediyorlar. alg bakıyor deniz suyu sıcaklık seviyesi artmış, bir daha bakıyor evsel ve sanayi atıkları yetersiz arıtımdan ötürü ortamlarına ortamlarına akıyor, bir daha bakıyor kii aşırı balıkçılık var sonra diyor tükürürüm böyle denizin içine diye isyan ediyor. bence en haklı organizmalardan biri.
neyse konu dağılmasın aslında bu müsilaj abiler iyi atıklardır ama bizim için değil. bitkiler için. bitkilerin su ve besin depolamasına yardımcı olurlar veya tohumları çimlendirmek için bu salya sümük abilere ihtiyaç vardır falan filan.
müsilaj istemiyorsanız temizliğe kendinizden başlayın. mesela ufacık, yarı çalışır beyninizi temizleyin. emin olun zamanla çevreyi de kirletmemeyi öğreneceksiniz.
devamını gör...
15.
yazımızı mahvedecek olan şeydir. ülkeler böyle bir şey olsa kırmızı alarm modunda temizlemeye başlar biz hala yok ibb yok çevre bakanı o şu bu diyoruz. acilen çözülmeli yoksa yaz aylarımızı zehir edecek gibi.
devamını gör...
16.
yapışkan bir yapıya sahip olan müsilaj, deniz yüzeyinde yüzer hâlde olan balık yumurtalarını hapsederek yaşamalarına engel olur. deniz içerisindeki hayvansal besini (zooplanktonu) içine hapsettiğinden larvaların beslenmelerini engeller. deniz çayırlarının üzerini örtüp, dipteki bazı canlıların (midye, istiridye gibi) ışıkla temasını kesip beslenmelerini ve solunumlarını engellediğinden canlı çeşitliliğini azaltır.
müsilaj, parçalanabilmek için suda çözünmüş oksijene ihtiyaç duyar. sudaki oksijen seviyesinin dengelenebilmesi için önemli bir parametre suyun ideal sıcaklıkta olmasıdır. ancak, küresel ısınma ve deniz sularının kirlenmesiyle (deniz kirliliğinin, bulanıklık oluşturup güneş ışınlarının daha fazla toplanıp ısı artışına sebep olması; oksidasyonu artırıp oksijen seviyesini düşürmesi gibi) beraber deniz suları ısınır ve oksijen seviyesi düşer.
kirliliğin dünyaca kabul edilen üç fazı vardır:
kirletici unsurlara dayanabilen türler kalır, dayanamayanlar ya ölür ya da ortamı terk eder.
ortamda kalan dayanabilen türlerin fert adetlerinde patlamalar olur, tür çeşitliliği azalır.
biyotik ortam abiyotik ortama, yani canlı ortam, cansız ortama dönüşür.
devamını gör...
17.
kuzey ormanları savunması durumun vahameti ile ilgili yeni bir açıklama yapmış. yeni bilimsel araştırmalarda denizdeki oksijen oranlarının bir hayli düştüğü tespit edilmiş. marmara gerçekten can çekişiyor.
kuzey ormanları savunması - müsilaj
kuzey ormanları savunması - müsilaj
devamını gör...
18.
ülke zaten mantara bağlamıştı, masum denizlerimiz de nasibini aldı. ve bunu çözebilecek kapasitemiz olduğundan çok şüpheliyim!
devamını gör...
19.
çin'e ihraç edilmesi gereken vitamin deposudur.
devamını gör...
20.
whatsapp kaynaklı bir yazıyı burada paylaşacağım hiç aklıma gelmezdi ama konu çevre olunca, konu denizlerimiz olunca, konu bu denizlerin ölümü olunca, önüme ne gelirse paylaşmak, okunmasını sağlamak istiyorum. kopyala-yapıştır yapacağım. eğer önemli bir yazım ve noktalama yanlışı fark edersem düzeltirim ama tek bir harfine bile dokunmak istemiyorum:
"bilmeyen arkadaşlarımız için ufak bir bilgilendirme yapalım: marmara denizi sakat bir çocuktur. çünkü babası karadeniz (suyu soğuk, minarelli yüksek) annesi akdeniz (suyu sıcak, tuzu yüksek). bu yüzden akdeniz'den gelen su yaklaşık olarak 20-25 metre derinlikten marmara'ya girer, karadeniz ise 10-15 metre derinlikten girer. bilmeyenler için şöyle açıklayalım; iki deniz suyu birbiri ile karışmaz. marmara'nın üst yüzeyindeki su ise akarsulardan gelen sulardır ki bunlar asıl marmara denizi'ni oluşturur. buraya kadar anlamışsınızdır umarım.
şimdi marmara çevresinde yaşayan yaklaşık 30 milyon kişi, en az ikişer defa tuvalete girip sifonu çekse, bu pislik nereye gidecek? önce kanalizasyona, oradan da katı atık arıtma tesisine. burada arıtılır. ne arıtılır? katı olduğuna göre dışkı arıtılır ve sıvı halinde suyun 15 metre altına derin deniz deşarjı yapılır.
kısaca bizim pis suyumuz karadeniz'e yollanır. neden? çünkü karadeniz derin ve soğuktur, buradaki güçlü minareller bu pisliği zamanla yok eder. bu kanalizasyon içindir. bunu da cebinize koyun.
şimdi geçelim diğer soruna; marmara denizimizin büyükada açıklarında büyük bir çukurumuz vardı. bu çukur derinde olduğu için içerisindeki su akdeniz'in sıcak suyu idi.
ya biz ne yaptık?
marmaray yaptık.
o güzargahtan aldığımız çamuru bu çukura doldurduk.
yetmedi.
avrasya tüneli yaptık, oradan aldığımız çamuru da bu çukura boşalttık.
yetmedi.
yenikapı miting alanı yaptık, oradan gelen çamuru da nereye attık?
yine büyükada çukuruna.
yetmedi.
galataport'tan gelen çamuru da oraya attık.
ve böylece bu çukur tamamen yok oldu.
hal böyleyken, akdeniz suyu nereye gitti? yukarı doğru. bu da karadeniz'den gelen suyu yukarı itti.
ne demiştik; karadeniz'e giden pislik, karadeniz soğuk ve minerali çok olduğu için bu pisliği zamanla yok ediyordu. ama su yükseldiği için bu pis su akdeniz'e döndü.. ama yüksek çanakkale akıntısı orada duvar olduğu için bu pis su geri dönerek baskılana baskılana marmara denizi'nin dibine çöktü.
bunu da cebimize koyalım.
bu saydıklarımız marmara denizi'nin üzerinde korkunç bir baskıya neden oldu ama bu da yetmedi.
tekirdağ'dan başlayarak sanayi atıkları yüzünden zehir akan ergene çayını kurtarmak adına yapılan projede, arıtmadan geçen su, sizce nereye yönlendirildi?
tabii ki marmara denizi'ne.
bu zehirli sular karadeniz'e gidecekti ama yukarıda belirtilen sebepler nedeniyle bu zehirli su da akdeniz'e yöneldi ve yine çanakkale boğazı'ndaki akıntı duvarına çarparak marmara'ya geri döndü.
bu ergene çayı projesi kasım ayında hayata geçti ve 10 gün sonra marmara'da `musilaj` oluşmaya başladı.
havalar ısınmaya başlayınca akdeniz'in suyu ısınmaya başladı, bir de üstüne küresel ısınmadan dolayı akdeniz rekor kırarak 2,5 derece birden ısınınca, marmara denizi'ndeki su sıcaklığı çok fazla arttı.
sıcaklık, fosfor, azot ve güneş bir araya gelince bu `musilaj` çok hızlı çoğalmaya başladı ve artık maalesef önüne geçilemez bir hal aldı. marmara denizi'ndeki yaşam bir yıl içinde son bulacak ve marmara'da maalesef çok ağır bir koku oluşacak ve istanbul dayanılmaz şekilde kokacak.
elbette temizlenebilir ama bu uzun süre alacak. yaklaşık olarak 2-3 sene. ondan sonra yeniden hayat başlayabilir. bu konu çok nettir ve kesindir bunun olmaması için bir doğa mucizesi gerekmektedir. artık işimiz maalesef dualara kaldı...(!)"
ben bilim insanı değilim, yukarıdaki satırları mantıklı bulduğum için alıntıladım. eğer, bilimsel bir yanlış varsa, okuyanlar bunu bana yazabilir, gerekli düzeltmeleri yaparım.
arkadaşlar, konu çok ciddi.
bu bence küresel bir felakete de yol açabilir.
kendimden nefret ederek söylüyorum; umarım bu `müsilaj` belası en kısa zamanda yunanistan'ın da, akdeniz'e kıyısı olan ülkelerin de sorunu haline gelir. çünkü bizden yana hiç umudum yok. eğer felaket hızla yayılırsa belki onlar gerekli önlemleri alır ve bu çevre felaketinden kurtulabiliriz.
çok çok acıklı.
her gün neye üzüleceğimi şaşırır hale geldim.
"bilmeyen arkadaşlarımız için ufak bir bilgilendirme yapalım: marmara denizi sakat bir çocuktur. çünkü babası karadeniz (suyu soğuk, minarelli yüksek) annesi akdeniz (suyu sıcak, tuzu yüksek). bu yüzden akdeniz'den gelen su yaklaşık olarak 20-25 metre derinlikten marmara'ya girer, karadeniz ise 10-15 metre derinlikten girer. bilmeyenler için şöyle açıklayalım; iki deniz suyu birbiri ile karışmaz. marmara'nın üst yüzeyindeki su ise akarsulardan gelen sulardır ki bunlar asıl marmara denizi'ni oluşturur. buraya kadar anlamışsınızdır umarım.
şimdi marmara çevresinde yaşayan yaklaşık 30 milyon kişi, en az ikişer defa tuvalete girip sifonu çekse, bu pislik nereye gidecek? önce kanalizasyona, oradan da katı atık arıtma tesisine. burada arıtılır. ne arıtılır? katı olduğuna göre dışkı arıtılır ve sıvı halinde suyun 15 metre altına derin deniz deşarjı yapılır.
kısaca bizim pis suyumuz karadeniz'e yollanır. neden? çünkü karadeniz derin ve soğuktur, buradaki güçlü minareller bu pisliği zamanla yok eder. bu kanalizasyon içindir. bunu da cebinize koyun.
şimdi geçelim diğer soruna; marmara denizimizin büyükada açıklarında büyük bir çukurumuz vardı. bu çukur derinde olduğu için içerisindeki su akdeniz'in sıcak suyu idi.
ya biz ne yaptık?
marmaray yaptık.
o güzargahtan aldığımız çamuru bu çukura doldurduk.
yetmedi.
avrasya tüneli yaptık, oradan aldığımız çamuru da bu çukura boşalttık.
yetmedi.
yenikapı miting alanı yaptık, oradan gelen çamuru da nereye attık?
yine büyükada çukuruna.
yetmedi.
galataport'tan gelen çamuru da oraya attık.
ve böylece bu çukur tamamen yok oldu.
hal böyleyken, akdeniz suyu nereye gitti? yukarı doğru. bu da karadeniz'den gelen suyu yukarı itti.
ne demiştik; karadeniz'e giden pislik, karadeniz soğuk ve minerali çok olduğu için bu pisliği zamanla yok ediyordu. ama su yükseldiği için bu pis su akdeniz'e döndü.. ama yüksek çanakkale akıntısı orada duvar olduğu için bu pis su geri dönerek baskılana baskılana marmara denizi'nin dibine çöktü.
bunu da cebimize koyalım.
bu saydıklarımız marmara denizi'nin üzerinde korkunç bir baskıya neden oldu ama bu da yetmedi.
tekirdağ'dan başlayarak sanayi atıkları yüzünden zehir akan ergene çayını kurtarmak adına yapılan projede, arıtmadan geçen su, sizce nereye yönlendirildi?
tabii ki marmara denizi'ne.
bu zehirli sular karadeniz'e gidecekti ama yukarıda belirtilen sebepler nedeniyle bu zehirli su da akdeniz'e yöneldi ve yine çanakkale boğazı'ndaki akıntı duvarına çarparak marmara'ya geri döndü.
bu ergene çayı projesi kasım ayında hayata geçti ve 10 gün sonra marmara'da `musilaj` oluşmaya başladı.
havalar ısınmaya başlayınca akdeniz'in suyu ısınmaya başladı, bir de üstüne küresel ısınmadan dolayı akdeniz rekor kırarak 2,5 derece birden ısınınca, marmara denizi'ndeki su sıcaklığı çok fazla arttı.
sıcaklık, fosfor, azot ve güneş bir araya gelince bu `musilaj` çok hızlı çoğalmaya başladı ve artık maalesef önüne geçilemez bir hal aldı. marmara denizi'ndeki yaşam bir yıl içinde son bulacak ve marmara'da maalesef çok ağır bir koku oluşacak ve istanbul dayanılmaz şekilde kokacak.
elbette temizlenebilir ama bu uzun süre alacak. yaklaşık olarak 2-3 sene. ondan sonra yeniden hayat başlayabilir. bu konu çok nettir ve kesindir bunun olmaması için bir doğa mucizesi gerekmektedir. artık işimiz maalesef dualara kaldı...(!)"
ben bilim insanı değilim, yukarıdaki satırları mantıklı bulduğum için alıntıladım. eğer, bilimsel bir yanlış varsa, okuyanlar bunu bana yazabilir, gerekli düzeltmeleri yaparım.
arkadaşlar, konu çok ciddi.
bu bence küresel bir felakete de yol açabilir.
kendimden nefret ederek söylüyorum; umarım bu `müsilaj` belası en kısa zamanda yunanistan'ın da, akdeniz'e kıyısı olan ülkelerin de sorunu haline gelir. çünkü bizden yana hiç umudum yok. eğer felaket hızla yayılırsa belki onlar gerekli önlemleri alır ve bu çevre felaketinden kurtulabiliriz.
çok çok acıklı.
her gün neye üzüleceğimi şaşırır hale geldim.
devamını gör...