1.
ahmet kaya'nin beni vur çok güzel seslendiren bir hanım kızımız.
devamını gör...
2.
en sevdiğim ve tek bildiğim şarkısı desem yalan olmaz:
devamını gör...
3.
ahmet kaya'nın şarkılarını oldukça güzel yorumlayan ses sanatçısıdır.
devamını gör...
4.
balıkların uçtuğunu, kuşların da yüzdüğünü söyleyerek doğa kanunlarına meydan okuyan tiz ama enfes sesli bir hatun.
devamını gör...
5.
çok şarkısını bilmem ama sesi çok dinlendirici ve güzeldir. dolu kadehi ters tutla olan şarkısını severim.
devamını gör...
6.
kederli akşamlarda bana dost olan o eşsiz sarkı sahibi olan zatı şahaneleri..kız deniz, sen muhteşem bir detaysın be..
dinleyiniz:
dinleyiniz:
devamını gör...
7.
devamını gör...
8.
çektirdiği acı varolma acısı gibi bu şarkıda. aşık olmaya gerek yok. hayat ve insan arasındaki imkansızlıkları dile getirircesine içli söylüyor.
devamını gör...
9.
aşağıdaki parçasıyla tanıdığım, iyi ki de tanıdığım müzisyendir. ilk adı haticedir.
devamını gör...
10.
zamanında babası annesi için şu şahane şarkıyı yapmış
devamını gör...
11.
sesini bizlere altın tepside sunan, güzel sesli sanatçı, var ol deniz tekin.
devamını gör...
12.
etrafıma kendi elimle bi duvar ördüm
kimse bi daha geçmesin diye
değiştim sanki içimde bişeyler öldü
istesem de dönemem geriye
hep mi ben yanlıştım bu hayatta
hep mi ben haksızdım
beni hiç gözetmediler
hep de ben üzüldüm en sonunda
hep ben ağladım
benim kadar sevmediler
şimdi bana sor bi daha gelir miyim
başka güneş altında erir miyim
çünkü hep üzüldüm en sonunda
hep ben ağladım
bana bi sor gelir miyim
kimse bi daha geçmesin diye
değiştim sanki içimde bişeyler öldü
istesem de dönemem geriye
hep mi ben yanlıştım bu hayatta
hep mi ben haksızdım
beni hiç gözetmediler
hep de ben üzüldüm en sonunda
hep ben ağladım
benim kadar sevmediler
şimdi bana sor bi daha gelir miyim
başka güneş altında erir miyim
çünkü hep üzüldüm en sonunda
hep ben ağladım
bana bi sor gelir miyim
devamını gör...
13.
deniz tekin isimli müzisyen şahıs şarkılarıyla beni 64 yerimden bıçaklamıştır ancak kendisinin bundan haberi yoktur.
devamını gör...
14.
sesine dünyaları sığdırmış kadın. dinlerken mest oluyorum.
devamını gör...
15.
1997 izmir doğumlu şarkı sözü yazarı ve müzisyenimizdir.
ses rengi bildiklerimizin çok dışında.
belki bu yönüyle de, hem naif hem de dinlendirici bir etki bırakıyor biz dinleyenlerde.
daha çok söylesin istediğim nadir sanatçılardan.
o halde şuraya bir şarkısını da bırakmadan geçmeyelim.
iyi dinlemeler sevgili sözlük.
buradan
ses rengi bildiklerimizin çok dışında.
belki bu yönüyle de, hem naif hem de dinlendirici bir etki bırakıyor biz dinleyenlerde.
daha çok söylesin istediğim nadir sanatçılardan.
o halde şuraya bir şarkısını da bırakmadan geçmeyelim.
iyi dinlemeler sevgili sözlük.
buradan
devamını gör...
16.
coverlarının hastasıyım ama kendi şarkıları bir türlü sarmıyor.
devamını gör...
17.
dinlemekten çok zevk aldığım tatlı bir müzisyen. ben de bir problem var + gelir miyim şarkılarıyla kalbimin orta yerine kurulmuştur. hep var olsundur
devamını gör...
18.
çıplak sesini dinlerken sanki akıma kapılmışım gibi dikkat kesildiğim insan. bu bile benim gözümde diğerlerinden üst kulvarda bir vokal yapar kendisi.
devamını gör...
19.
cok severim. gelse de beraber geyik yapsak.
devamını gör...
20.
muhteşem bir flood kaleme almıştır twitterda;
not: kendisi müzisyen olan deniz tekin değilmiş. takma isim olarak muhtemelen tekin deniz'i kullanıyor. flood'u okuduktan sonra hesapta hiç müzik paylaşımı olmadığını fark edince inceledim; bu hesabın sahibi kim bilmiyorum ancak görsel sanatlarla ilgili derinlemesine bilgi sahibi, bu minvalde paylaşımlar yapan, takma isim kullanan biri olması muhtemel. müzisyen olan deniz tekin'in twitter adresi ise şu;
her neyse bu flood'un burada kalmasına engel değil bu. okuyun, okutun.
anlamadığım bir şey var:
- metin akpınar'ı neden seviyorsunuz?
"ah ne güzeldi o eski pırasalar" kavlinden bir nostalji ihtiyacı mı?
tiyatroculuğu mu
( iyi de hangi oyununu seyrettiniz? )
sinemacılığı mı?
( sahiden iyi bir sinema oyuncusu mudur metin akpınar? )
bir aydın, bir entelektüel olarak gördüğünüz için mi?
nedir?
toplumun genelinde tuhaf bir sevgi anlayışı var. böyle bir şey yüzünden seviyor ama işte o şey nedir? kendisi de bilmiyor. bilmek de istemiyor. ağır narkoz verilmiş bir çeşit sevgi. aslında karşısındaki özneyi de değil yine kendini seviyor. onu alkışlayarak kendini övüyor.
peki bu bir sorun mu?
en son mahkeme fotoğrafları geldi mi gözünüzün önüne? "milyonların sevgilisi" yapayalnız bir metin akpınar vardı. müjdat gezen'i ve akranı dostlarını saymıyorum. üç beş kişiydi işte. ötesi kuru gürültü. dekor. sanatçı neden hep yalnız bırakılır böyle?
sahtekârca seviyoruz biz. ikiyüzlü bir şekilde seviyoruz. yarattığımız halk kahramanlarının alt metninde de aslında bizim devasa korkaklığımız ve pısırıklığımız var. devekuşu kabare tiyatrosu'ndaki "devekuşu" kimdi? kime sesleniliyordu? halktı elbette o devekuşu. devekuşuyuz biz!
ferhan şensoy'u da bilen çok kişi vardı ama tanıyan kişi sayısı bir elin parmaklarını geçer mi geçmez mi bilemem.
metin akpınar sevgisinde, derin bir minderden kaçış görüyorum. "hadi ülkem aydını konuş be! konuş da mahvet şunları" nidalarını işitiyorum.
eski bir gelenek bu...
velhasılıkelâm biz metin akpınar'ı falan sevmiyoruz -ki kendisini doğru düzgün tanımıyoruz bile. pek çok sahada da durum böyle. övgüler, methiyeler, temennalar vs. vs. nihayetinde asıl özneyi değil hep kendi uydurduğumuz birini alkışlıyoruz. belli bir sebebi de yok bunun.
çoğu insanda tatlı bir çocukluk anısıdır sadece. evet, bu yeterli değildir. çünkü bizler unutmakta mahir bir milletiz. o çocuklar büyür ve o anılar unutulur. ayrıca koca bir sanatçıyı bir anı olarak köşeye yazmak neye yarar ki? iyi bir şey yaptığımızı zannediyoruz galiba.
#metinakpınar her sohbette ustaları #ulviuraz ve #halduntaner'i anar da kimse doğru düzgün ulvi uraz kimdi? haldun taner ne iş yapardı? diye sormuyor. haldun taner'i kadıköy'de bir tiyatro zanneden bile var.
metin akpınar neden marketçi olduğunu anlatmıştı. çünkü bizi tanıyor.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2021/11/23/bsxtwrehnpipanej-t.jpg)
hz. isa, kendisini romalı askerlere satan yehuda'ya şöyle demiş:
- siz sevdiklerinizi hep öperek mi ele verirsiniz?
bizde bu gelenek sürer hâlâ. yer göğü inleten övgü yarışları, türlü yüceltimler havada uçuşur. bu tip övgüler aklı öldürür. hafızayı çarpıtır. anlamsızlaştırır.
tiyatromuzun en büyük isimlerinden kavuklu hamdi'nin, abdi efendi'nin, asım baba'nın, kel hasan'ın, küçük ismail'in ve daha nice büyük oyuncunun bir mezarı bile yok. afife jale'nin bile bir kabri yok -ki 100 yıl bile geçmedi ölümlerinin üzerinden. devasa bir sahipsizlik.
nejat uygur da ölmeden evvel bu manzarayı görüp söylemişti hakikatleri: "öldükten üç gün sonra unutulacağımı biliyorum..." demişti.
bütün bunları neden söyledim? çünkü hep onaylıyoruz, söylediklerini bağrımıza basıyoruz. uyarılarına hak veriyoruz bu sanatçıların. peki sonra?
sonra hahahaha'lar, kikiki'ler arasında unutuyoruz; muhsin ertuğrul'un, afife jale'nin, haldun taner'in, bedia muvahhit'in, ulvi uraz'ın, metin akpınar'ın, nejat uygur'un ve daha nice ismin neler söylediklerini. sanatçı bir soytarı mıdır? söyledikleri, anlattıkları, uyardıkları?
biz maalesef çoğunlukla yanlış gülen ve yanlış sevinen bir milletiz. örneğin kemal sunal'ın filmlerinin çoğunda da ağır bir zulüm ve haksızlık vardır. yine meselâ kapıcılar kralında iyi karakter midir kemal sunal? hayır. değildir. bugün başımıza belâ olan şark kurnazı bir tiptir.
kibar feyzo'da ağa halka zulüm eder, köy meydanında işkence eder ama herkes seyreder, herkes güler. "ula şurada 141--42 başsınız..." der ve bir şeyler anlatır. neydi 141-142? kaç aydın, kaç sanatçı yargılanmıştı bu maddelerden?
anlamak da sevmek de bedava değil. emek istiyor.
metin akpınar'ın şu yaşında mahkeme kapılarında süründürülmesi kimin eseri? bu iktidarın mı? hayır, bizim eserimiz. halk gıkını çıkartsaydı bu davalar açılamazdı.
metin akpınar niçin
"darülaceze'de ölmemek için marketçi oldum" dedi?
bizi bizden iyi tanıdığı için dedi.
kentin meydanından 100 yıllık bir tiyatroyu çaldılar, otel yaptılar kimsenin gıkı çıkmadı. koskoca beyoğlu'nda bulunan tiyatro sayısı kaç? 3 mü? 5 mi?
klüp 12'nin yerini kaç kişi biliyor? arena'nın? gen-ar'ın? cep tiyatrosu'nun?
metin akpınar mı gelip çözsün bunları?
metin akpınar gibi sanatçıları ölür ölmez unutmaya çalışırız. çünkü az gelişmiş toplumlar da az gelişmiş kişiler gibi kendisini iyi tanıyan kişilerden kurtulmak ister -ki kendi uydurduğu bambaşka biri olarak yoluna devam edebilsin. ayna insanlardandır bunlar. onları kırarız!
kendimizi ifade edeken hep bir pir sultan, bir yunus, bir hoca nasrettin, bir aşık veysel görürüz de pir sultan'ı idam edenler kimdi? o idam edilirken susanlar kimdi? hoca nasrettin çok zekiydi tamam ama onun alaya aldığı, hicvettiği kişiler kimdi? yine biz değil miydik?
bütün bunların bir nedeni de bilinç altımızda tiyatronun hâlâ bir soytarılık olarak görülmesidir. sanatçının halk içinde alkışlanıp, yanına yanaşır yanaşmaz "ya bunlar iyi güzel de kendine gerçek bir iş bul" diyişlerimizdir. itibar etmeyiz biz halkı uyarana, nasihatler edene.
suriyelileri sever gibi seviyor halkımız sanatçıları. seviyor, bağrına basıyor, din kardeşimizdir diyor ama evini ona kiraya vermiyor. kızını isterse vermeye gönlü razı olmuyor.
metin akpınar'ın ustası haldun taner'in kabri çöküyordu geçen sene. kimse umursamadı....
eminim metin akpınar defalarca söylemiştir bunu:
"beni sevip sevmemeniz önemli değil. fakat sahici bir şekilde dinlemeniz ve anlamaya çalığmanız mühim."
anlamadan, dinlemeden, kuru kuruya sevip, asıl eleştirilenin kendimiz olduğunu fark edince köpürüp kızıyor, unutuyoruz.
biz bir bilgi toplumu değil duygu toplumuyuz. duygu, kaygan bir kavramdır. çabuk değişebilir. iki kere iki gibi her zaman dört etmeyebiliyoruz. bu değişime neden olan şey de aklımız ve mantığımız değil hoyratlığın zirvelerinde gezen kişisel çıkarlarımız. doymazlığımız.
devekuşu kabare'nin en az iş yapan oyunlarından biriydi ionescu'nun "gergedanlar" oyunu. burada bir toplumun zamanla nasıl gergedanlaştığı anlatılıyordu. yavaş yavaş gergedanlaştırdılar bizi. bir şeyden nefret ediyorsak onu popüler hale getirerek cezalandırıyoruz. tuhaf!
bence metin akpınar ile tanışmanın zamanı geldi de geçiyor. metin akpınar'ı sahiden tanırsak kendimizi de tanıyacağız. tüm iyi ve güzel yanlarımızdan başka aynı zamanda ne kadar kötü, ne kadar duyarsız, ne kadar kayıtsız yaşadığımızı da göreceğiz. yüzleşmekten korkmamalı.
melih cevdet anday
"komedi sadece güldürmekle mi olur?" diye sormuştu.
yılmaz erdoğan, cebimdeki kelimeler oyununda
"çocukken arkadaşlarımla zap suyunda boğulmaca oynardık..." der ama halk buna güler. oysa gülünecek hiçbir şey yoktur ortada. hem de hiçbir şey yoktur.
peki metin akpınar halkın bu halini bilmesine rağmen neden inatla anlatıyor? sırtını dönüp gitmiyor?
çünkü metin akpınar çapında biri her şeye rağmen bu halkın içinden; mustafa kemal'lerin, halide edip'lerin, komiki şehir naşit'lerin ve daha nicelerinin çıktığını da görmüştür.
acıya bahçeler bezeyeceğine sevince bir sofra kurması bu yüzden. bu yüzden hâlâ direnmesi. umudun bayrağını, inadın en haklısını dipdiri tutması hep bu yüzden. yeni orhan kemal'ler, sevgi soysal'lar, halide pişkin'ler, kantocu peruz'lar, sait faik'ler çıkacak bu topraklardan.
bu yüzden yılgınlığa, bezginliğe, ümitsizliğe gerek yok. kendimizi tanımaktan korkmamalıyız. aydınları sabah akşam alkışlama yarışına girmeden evvel "ne diyor bu aydınlar ve ne anlatıyor bu sanatçılar?" diye sormalıyız.
belki bu şekilde dişe dokunur bir yol alırız...
not: kendisi müzisyen olan deniz tekin değilmiş. takma isim olarak muhtemelen tekin deniz'i kullanıyor. flood'u okuduktan sonra hesapta hiç müzik paylaşımı olmadığını fark edince inceledim; bu hesabın sahibi kim bilmiyorum ancak görsel sanatlarla ilgili derinlemesine bilgi sahibi, bu minvalde paylaşımlar yapan, takma isim kullanan biri olması muhtemel. müzisyen olan deniz tekin'in twitter adresi ise şu;
her neyse bu flood'un burada kalmasına engel değil bu. okuyun, okutun.
anlamadığım bir şey var:
- metin akpınar'ı neden seviyorsunuz?
"ah ne güzeldi o eski pırasalar" kavlinden bir nostalji ihtiyacı mı?
tiyatroculuğu mu
( iyi de hangi oyununu seyrettiniz? )
sinemacılığı mı?
( sahiden iyi bir sinema oyuncusu mudur metin akpınar? )
bir aydın, bir entelektüel olarak gördüğünüz için mi?
nedir?
toplumun genelinde tuhaf bir sevgi anlayışı var. böyle bir şey yüzünden seviyor ama işte o şey nedir? kendisi de bilmiyor. bilmek de istemiyor. ağır narkoz verilmiş bir çeşit sevgi. aslında karşısındaki özneyi de değil yine kendini seviyor. onu alkışlayarak kendini övüyor.
peki bu bir sorun mu?
en son mahkeme fotoğrafları geldi mi gözünüzün önüne? "milyonların sevgilisi" yapayalnız bir metin akpınar vardı. müjdat gezen'i ve akranı dostlarını saymıyorum. üç beş kişiydi işte. ötesi kuru gürültü. dekor. sanatçı neden hep yalnız bırakılır böyle?
sahtekârca seviyoruz biz. ikiyüzlü bir şekilde seviyoruz. yarattığımız halk kahramanlarının alt metninde de aslında bizim devasa korkaklığımız ve pısırıklığımız var. devekuşu kabare tiyatrosu'ndaki "devekuşu" kimdi? kime sesleniliyordu? halktı elbette o devekuşu. devekuşuyuz biz!
ferhan şensoy'u da bilen çok kişi vardı ama tanıyan kişi sayısı bir elin parmaklarını geçer mi geçmez mi bilemem.
metin akpınar sevgisinde, derin bir minderden kaçış görüyorum. "hadi ülkem aydını konuş be! konuş da mahvet şunları" nidalarını işitiyorum.
eski bir gelenek bu...
velhasılıkelâm biz metin akpınar'ı falan sevmiyoruz -ki kendisini doğru düzgün tanımıyoruz bile. pek çok sahada da durum böyle. övgüler, methiyeler, temennalar vs. vs. nihayetinde asıl özneyi değil hep kendi uydurduğumuz birini alkışlıyoruz. belli bir sebebi de yok bunun.
çoğu insanda tatlı bir çocukluk anısıdır sadece. evet, bu yeterli değildir. çünkü bizler unutmakta mahir bir milletiz. o çocuklar büyür ve o anılar unutulur. ayrıca koca bir sanatçıyı bir anı olarak köşeye yazmak neye yarar ki? iyi bir şey yaptığımızı zannediyoruz galiba.
#metinakpınar her sohbette ustaları #ulviuraz ve #halduntaner'i anar da kimse doğru düzgün ulvi uraz kimdi? haldun taner ne iş yapardı? diye sormuyor. haldun taner'i kadıköy'de bir tiyatro zanneden bile var.
metin akpınar neden marketçi olduğunu anlatmıştı. çünkü bizi tanıyor.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2021/11/23/bsxtwrehnpipanej-t.jpg)
hz. isa, kendisini romalı askerlere satan yehuda'ya şöyle demiş:
- siz sevdiklerinizi hep öperek mi ele verirsiniz?
bizde bu gelenek sürer hâlâ. yer göğü inleten övgü yarışları, türlü yüceltimler havada uçuşur. bu tip övgüler aklı öldürür. hafızayı çarpıtır. anlamsızlaştırır.
tiyatromuzun en büyük isimlerinden kavuklu hamdi'nin, abdi efendi'nin, asım baba'nın, kel hasan'ın, küçük ismail'in ve daha nice büyük oyuncunun bir mezarı bile yok. afife jale'nin bile bir kabri yok -ki 100 yıl bile geçmedi ölümlerinin üzerinden. devasa bir sahipsizlik.
nejat uygur da ölmeden evvel bu manzarayı görüp söylemişti hakikatleri: "öldükten üç gün sonra unutulacağımı biliyorum..." demişti.
bütün bunları neden söyledim? çünkü hep onaylıyoruz, söylediklerini bağrımıza basıyoruz. uyarılarına hak veriyoruz bu sanatçıların. peki sonra?
sonra hahahaha'lar, kikiki'ler arasında unutuyoruz; muhsin ertuğrul'un, afife jale'nin, haldun taner'in, bedia muvahhit'in, ulvi uraz'ın, metin akpınar'ın, nejat uygur'un ve daha nice ismin neler söylediklerini. sanatçı bir soytarı mıdır? söyledikleri, anlattıkları, uyardıkları?
biz maalesef çoğunlukla yanlış gülen ve yanlış sevinen bir milletiz. örneğin kemal sunal'ın filmlerinin çoğunda da ağır bir zulüm ve haksızlık vardır. yine meselâ kapıcılar kralında iyi karakter midir kemal sunal? hayır. değildir. bugün başımıza belâ olan şark kurnazı bir tiptir.
kibar feyzo'da ağa halka zulüm eder, köy meydanında işkence eder ama herkes seyreder, herkes güler. "ula şurada 141--42 başsınız..." der ve bir şeyler anlatır. neydi 141-142? kaç aydın, kaç sanatçı yargılanmıştı bu maddelerden?
anlamak da sevmek de bedava değil. emek istiyor.
metin akpınar'ın şu yaşında mahkeme kapılarında süründürülmesi kimin eseri? bu iktidarın mı? hayır, bizim eserimiz. halk gıkını çıkartsaydı bu davalar açılamazdı.
metin akpınar niçin
"darülaceze'de ölmemek için marketçi oldum" dedi?
bizi bizden iyi tanıdığı için dedi.
kentin meydanından 100 yıllık bir tiyatroyu çaldılar, otel yaptılar kimsenin gıkı çıkmadı. koskoca beyoğlu'nda bulunan tiyatro sayısı kaç? 3 mü? 5 mi?
klüp 12'nin yerini kaç kişi biliyor? arena'nın? gen-ar'ın? cep tiyatrosu'nun?
metin akpınar mı gelip çözsün bunları?
metin akpınar gibi sanatçıları ölür ölmez unutmaya çalışırız. çünkü az gelişmiş toplumlar da az gelişmiş kişiler gibi kendisini iyi tanıyan kişilerden kurtulmak ister -ki kendi uydurduğu bambaşka biri olarak yoluna devam edebilsin. ayna insanlardandır bunlar. onları kırarız!
kendimizi ifade edeken hep bir pir sultan, bir yunus, bir hoca nasrettin, bir aşık veysel görürüz de pir sultan'ı idam edenler kimdi? o idam edilirken susanlar kimdi? hoca nasrettin çok zekiydi tamam ama onun alaya aldığı, hicvettiği kişiler kimdi? yine biz değil miydik?
bütün bunların bir nedeni de bilinç altımızda tiyatronun hâlâ bir soytarılık olarak görülmesidir. sanatçının halk içinde alkışlanıp, yanına yanaşır yanaşmaz "ya bunlar iyi güzel de kendine gerçek bir iş bul" diyişlerimizdir. itibar etmeyiz biz halkı uyarana, nasihatler edene.
suriyelileri sever gibi seviyor halkımız sanatçıları. seviyor, bağrına basıyor, din kardeşimizdir diyor ama evini ona kiraya vermiyor. kızını isterse vermeye gönlü razı olmuyor.
metin akpınar'ın ustası haldun taner'in kabri çöküyordu geçen sene. kimse umursamadı....
eminim metin akpınar defalarca söylemiştir bunu:
"beni sevip sevmemeniz önemli değil. fakat sahici bir şekilde dinlemeniz ve anlamaya çalığmanız mühim."
anlamadan, dinlemeden, kuru kuruya sevip, asıl eleştirilenin kendimiz olduğunu fark edince köpürüp kızıyor, unutuyoruz.
biz bir bilgi toplumu değil duygu toplumuyuz. duygu, kaygan bir kavramdır. çabuk değişebilir. iki kere iki gibi her zaman dört etmeyebiliyoruz. bu değişime neden olan şey de aklımız ve mantığımız değil hoyratlığın zirvelerinde gezen kişisel çıkarlarımız. doymazlığımız.
devekuşu kabare'nin en az iş yapan oyunlarından biriydi ionescu'nun "gergedanlar" oyunu. burada bir toplumun zamanla nasıl gergedanlaştığı anlatılıyordu. yavaş yavaş gergedanlaştırdılar bizi. bir şeyden nefret ediyorsak onu popüler hale getirerek cezalandırıyoruz. tuhaf!
bence metin akpınar ile tanışmanın zamanı geldi de geçiyor. metin akpınar'ı sahiden tanırsak kendimizi de tanıyacağız. tüm iyi ve güzel yanlarımızdan başka aynı zamanda ne kadar kötü, ne kadar duyarsız, ne kadar kayıtsız yaşadığımızı da göreceğiz. yüzleşmekten korkmamalı.
melih cevdet anday
"komedi sadece güldürmekle mi olur?" diye sormuştu.
yılmaz erdoğan, cebimdeki kelimeler oyununda
"çocukken arkadaşlarımla zap suyunda boğulmaca oynardık..." der ama halk buna güler. oysa gülünecek hiçbir şey yoktur ortada. hem de hiçbir şey yoktur.
peki metin akpınar halkın bu halini bilmesine rağmen neden inatla anlatıyor? sırtını dönüp gitmiyor?
çünkü metin akpınar çapında biri her şeye rağmen bu halkın içinden; mustafa kemal'lerin, halide edip'lerin, komiki şehir naşit'lerin ve daha nicelerinin çıktığını da görmüştür.
acıya bahçeler bezeyeceğine sevince bir sofra kurması bu yüzden. bu yüzden hâlâ direnmesi. umudun bayrağını, inadın en haklısını dipdiri tutması hep bu yüzden. yeni orhan kemal'ler, sevgi soysal'lar, halide pişkin'ler, kantocu peruz'lar, sait faik'ler çıkacak bu topraklardan.
bu yüzden yılgınlığa, bezginliğe, ümitsizliğe gerek yok. kendimizi tanımaktan korkmamalıyız. aydınları sabah akşam alkışlama yarışına girmeden evvel "ne diyor bu aydınlar ve ne anlatıyor bu sanatçılar?" diye sormalıyız.
belki bu şekilde dişe dokunur bir yol alırız...
devamını gör...