#ödüllü filmler
richard kelly'nin yönettiği ve 2001 senesinde gösterime giren amerikan filmidir. 1988 yılında geçen yapımın konusu, donnie darko adında 16 yaşında bir gencin gerçek olmayan görüntüler görmesiyle başlıyor. tavşan kostümü giyen biri donnie'ye dünyanın sonuna 28 gün, 6 saat, 42 dakika, 12 saniye kaldığını söyler ve o sabah evine dönen donnie, yatak odasına düşmüş bir uçak motoruyla ve federal soruşturmayla karşılaşır.
*isveç fantastik film festivali (2001) - en iyi film seyirci ödülü
*sitges - katalonya enternasyonal film festivali (2001) - en iyi senaryo [richard kelly]
*amsterdam fantastik film festivali (2002) - gümüş perde ödülü [richard kelly]
*bilim kurgu, fantezi ve korku filmleri akademisi ödülleri (2002) - genç filmciler vitrini [richard kelly]
*avustralya film eleştirmenleri camiası ödülleri (2003) - en iyi yabancı film (ingilizce dilinde)
film toplam 12 ödüle sahiptir.
*sitges - katalonya enternasyonal film festivali (2001) - en iyi senaryo [richard kelly]
*amsterdam fantastik film festivali (2002) - gümüş perde ödülü [richard kelly]
*bilim kurgu, fantezi ve korku filmleri akademisi ödülleri (2002) - genç filmciler vitrini [richard kelly]
*avustralya film eleştirmenleri camiası ödülleri (2003) - en iyi yabancı film (ingilizce dilinde)
film toplam 12 ödüle sahiptir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "foo" tarafından 27.12.2020 18:53 tarihinde açılmıştır.
1.
az evvel bitirdiğim 2001 yapımı sinema filmi. seveni çok olduğu kadar sevmeyeni de çok anladığım kadarıyla. maalesef ben sevmeyenler tarafında yer alacağım.
2001 yılı için düşününce gerek konusu gerek olay örgüsü bakımından gerçekten türün ilk örneklerinden olması filmin kült sınıfına girmesi konusunda beni ikna ediyor. ancak filmin son 20 dksı dışında sıkılarak izledim. ne bileyim dark, fringe, memento(olay örgüsü açısından) izledikten sonra donnie darko 98 model şahin gibi kalıyor.
oyunculuklar başarılı, müzikler harika hakkını vermiş olayım.
hadi görüşürüz.
2001 yılı için düşününce gerek konusu gerek olay örgüsü bakımından gerçekten türün ilk örneklerinden olması filmin kült sınıfına girmesi konusunda beni ikna ediyor. ancak filmin son 20 dksı dışında sıkılarak izledim. ne bileyim dark, fringe, memento(olay örgüsü açısından) izledikten sonra donnie darko 98 model şahin gibi kalıyor.
oyunculuklar başarılı, müzikler harika hakkını vermiş olayım.
hadi görüşürüz.
devamını gör...
2.
müzik seçimleri olarak zeitgesit serüvenini tamamlamış fakat günümüz şartlarında kendine çoğu filmin var olması sebebi ile yer edinemeyecek bir film. çünkü çok fazla türünün vazgeçeçilemeyecek örneği var. sadece geç kalmış olanlar başlangıç noktası olarak izleyebilir, neden olmasın?
devamını gör...
3.
kesinlikle sevgili dünyanıneniyibeşbininciyazarı'nın söylediklerine katılıyorum. ergen filmi demek kısmen de olsa doğru olur, niçin bu kadar abartıldığını bir türlü anlayamadığım; gerek gizemi, gerek atmosferi beni gram içine çekmemiş, mükemmel bir konuyu resmen ter kokusu ekrandan burnuma kadar buram buram gelmiş bir adet jake gyllenhaal'ın korkunç kötü oyunculuğu ve korkunç senaryo ile hiç etmelerinden dolayı izlediğim en kötü filmin bu film olduğunu düşünüyorum.
ikinci izleyişim ve yine aynı şeyleri düşünüyorum, açıklama yazılarını da okudum, kendi kafamda bir şeyleri oturttum ettim ama yine de kendi türü içerisinde çok daha iyi filmler olmakla birlikte en nefret ettiğim filmdir bu. bu filmi aşırı öven ve incelemeler yazan, hayatının orta yerine koymuş insanlarla arkadaşlığı kesiyorum.
ikinci izleyişim ve yine aynı şeyleri düşünüyorum, açıklama yazılarını da okudum, kendi kafamda bir şeyleri oturttum ettim ama yine de kendi türü içerisinde çok daha iyi filmler olmakla birlikte en nefret ettiğim filmdir bu. bu filmi aşırı öven ve incelemeler yazan, hayatının orta yerine koymuş insanlarla arkadaşlığı kesiyorum.
devamını gör...
4.
ergenlikle alakasını tam olarak anlayamadığım, yayınlanışı üzerinden tam yirmi sene geçen ve jake gyllenhaal'ın yıldızının parladığı filmdir. müthiş sinema bilgini yazarlarımız bu filmi ne kadar ergenlere lütfetse de bir ergenin "böyle film mi olur ****" demesi daha olasıdır. filmin normal ve director's cut olmak üzere iki ayrı versiyonu var. anlayacağınız üzere director's cut daha uzun ve roberta sparrow'un kitabından açıklayıcı sahneler içeriyor. filmi anlaması da kolaylaşıyor. olayı anlamayan arkadaşlar için şöyle bol spoilerlı bir açıklama yapayım:
darko'nun odasına jet motoru düşmesiyle bir tanjant evren oluşuyor. bu evrenin oluşma sebebine uzay-zaman üzerinde meydana gelen bir yarılmayı gösterebiliriz. roberta sparrow'un kitabında da yazdığı gibi, oluşan paralel evren bir dengesizlik içerecektir ve uzun süre varlık sürdüremeyerek yok olacaktır. bahsettiğimiz jet motoru da gerçek evrene aitti, yine söylediğim yarılma sonucu darko'nun odasına düşerek bir paralel evren oluşturuyor. darko da bu jet motorunu gerçek evrene gönderilmesi için seçilen kişidir, yaşayan alıcıdır. yaşayan alıcı; -roberta sparrow'un kitabında yazdığı gibi- telekinezi, su ve ateşe hükmetme gibi özel güçlere sahiptir. son kısımda görüyoruz ki darko, annesinin de içinde bulunduğu uçaktaki jet motorunu bu güçler sayesinde söküp, filmde birçok kez bahsedilen portal yoluyla gerçek evrene göndererek gerçek olan darko'nun ölmesini sağlıyor. bu ölümün ardından manipüle yaşayanların bi' tuhaflık içinde uyandığını gösteren sahnelerle karşılaşıyoruz. gelelim tavşan kardeşimiz frank'e. korkutucu tavşan kostümüne sahip bu eleman bir manipüle ölüdür. tıpkı darko'nun yavuklusu gibi. manipüle ölülerin amacı, yaşayan alıcı'yı evreni kurtarmaya zorlamaktır. bunlar da bir özel güce sahiptir. darko'nun ablasının sevgilisi olan frank, darko tarafından vurulunca bir manipüle ölü oluyor. zamanda yolculuk yaparak darko'yu kurtarıyor ve darko'yu manipüle ederek evrenin kurtarılmasına ayak oluyor. frank; telkinleriyle okulun tatil edilmesini, filmdeki pedofili karakterimizin hapse atılmasını sağlıyor. böyle olunca darko'nun annesi, çocukları dans gösterisine götürmek zorunda kalıyor. dolayısıyla evde bir parti verilmesine ön ayak olunuyor, bu parti darko'nun frank'ı öldürüp katil olmasını sağlıyor. tüm bunların sonunda da darko evreni kurtarmak mecburiyetinde kalıyor, kaderini kabulleniyor. filmde birçok kez karşımıza çıkan roberta sparrow'un (gidici nene) da bunda bir etkisi vardır. gidici nine, darko'dan önceki yaşayan alıcıdır. darko'nun yaptığını yapmadığı için ölmesi gerektiği halde ölmemiş, insanlar tarafından unutulmaya ve izole yaşamaya mahkum olmuştur. psikolog'un sorusuna "yalnız kalmak istemiyorum" cevabını veren darko, artefakt'ı (jet motoru) gerçek evrene göndererek kendi kaderini yerine getirmiştir.
tüm bu yazdıklarım, roberta sparrow'un yazdığı "zaman yolculuğu felsefesi" kitabına dayanıyor. tamamı doğru olmayabilir, filmdeki boşlukları kendi kafamda bu şekilde tamamladım. fena film değildir, "mindfuck" filmlere ilgisi olan arkadaşların izlemesini tavsiye ederim. ilgilenmeyip izleyen de filmi gömüyor zaten.
darko'nun odasına jet motoru düşmesiyle bir tanjant evren oluşuyor. bu evrenin oluşma sebebine uzay-zaman üzerinde meydana gelen bir yarılmayı gösterebiliriz. roberta sparrow'un kitabında da yazdığı gibi, oluşan paralel evren bir dengesizlik içerecektir ve uzun süre varlık sürdüremeyerek yok olacaktır. bahsettiğimiz jet motoru da gerçek evrene aitti, yine söylediğim yarılma sonucu darko'nun odasına düşerek bir paralel evren oluşturuyor. darko da bu jet motorunu gerçek evrene gönderilmesi için seçilen kişidir, yaşayan alıcıdır. yaşayan alıcı; -roberta sparrow'un kitabında yazdığı gibi- telekinezi, su ve ateşe hükmetme gibi özel güçlere sahiptir. son kısımda görüyoruz ki darko, annesinin de içinde bulunduğu uçaktaki jet motorunu bu güçler sayesinde söküp, filmde birçok kez bahsedilen portal yoluyla gerçek evrene göndererek gerçek olan darko'nun ölmesini sağlıyor. bu ölümün ardından manipüle yaşayanların bi' tuhaflık içinde uyandığını gösteren sahnelerle karşılaşıyoruz. gelelim tavşan kardeşimiz frank'e. korkutucu tavşan kostümüne sahip bu eleman bir manipüle ölüdür. tıpkı darko'nun yavuklusu gibi. manipüle ölülerin amacı, yaşayan alıcı'yı evreni kurtarmaya zorlamaktır. bunlar da bir özel güce sahiptir. darko'nun ablasının sevgilisi olan frank, darko tarafından vurulunca bir manipüle ölü oluyor. zamanda yolculuk yaparak darko'yu kurtarıyor ve darko'yu manipüle ederek evrenin kurtarılmasına ayak oluyor. frank; telkinleriyle okulun tatil edilmesini, filmdeki pedofili karakterimizin hapse atılmasını sağlıyor. böyle olunca darko'nun annesi, çocukları dans gösterisine götürmek zorunda kalıyor. dolayısıyla evde bir parti verilmesine ön ayak olunuyor, bu parti darko'nun frank'ı öldürüp katil olmasını sağlıyor. tüm bunların sonunda da darko evreni kurtarmak mecburiyetinde kalıyor, kaderini kabulleniyor. filmde birçok kez karşımıza çıkan roberta sparrow'un (gidici nene) da bunda bir etkisi vardır. gidici nine, darko'dan önceki yaşayan alıcıdır. darko'nun yaptığını yapmadığı için ölmesi gerektiği halde ölmemiş, insanlar tarafından unutulmaya ve izole yaşamaya mahkum olmuştur. psikolog'un sorusuna "yalnız kalmak istemiyorum" cevabını veren darko, artefakt'ı (jet motoru) gerçek evrene göndererek kendi kaderini yerine getirmiştir.
tüm bu yazdıklarım, roberta sparrow'un yazdığı "zaman yolculuğu felsefesi" kitabına dayanıyor. tamamı doğru olmayabilir, filmdeki boşlukları kendi kafamda bu şekilde tamamladım. fena film değildir, "mindfuck" filmlere ilgisi olan arkadaşların izlemesini tavsiye ederim. ilgilenmeyip izleyen de filmi gömüyor zaten.
devamını gör...
5.
kelimelerle anlatılabilecek tarzda bir film değil kendisi.
çok ince işlenmiş detayları ve sarsıcı replikleriyle bilim kurgu-psikoloji alanında yapılmış en kaliteli filmlerin başında gelir kendisi.
hastasıyız efenim hastasıyız...
hakkında yapılmış açıklama videoları için:
not: filmin kırpılmış kısa versiyonunu izlerseniz cidden izlediğiniz en anlamsız ve saçma film olabilir o yüzden uzun versiyonu izlemeniz seyir ve yaşam keyfiniz açısından önemle rica olunur.
çok ince işlenmiş detayları ve sarsıcı replikleriyle bilim kurgu-psikoloji alanında yapılmış en kaliteli filmlerin başında gelir kendisi.
hastasıyız efenim hastasıyız...
hakkında yapılmış açıklama videoları için:
not: filmin kırpılmış kısa versiyonunu izlerseniz cidden izlediğiniz en anlamsız ve saçma film olabilir o yüzden uzun versiyonu izlemeniz seyir ve yaşam keyfiniz açısından önemle rica olunur.
devamını gör...
6.
2. izleyişimin ardından söylemeliyim ki, bence (ki ben otorite sayılırım) bugüne kadar çekilmiş en iyi filmlerden biri. filmi yazan ve yöneten richard kelly film çekildiği sırada 26 yaşındaydı ve bakın bu çok ilginç bir bilgidir. böyle iyi bir film yapıp benden sadece 1 yaş büyük olmak... *
devamını gör...
7.
2001 yapımıdır ve ilk izlediğim yıl 2004 tu donnie darko yu. o zaman kendisini pek takdir edemedim bunun dışında üzerine edebiyat parçalanacak bir film olduğunu da düşünmüyorum. kaldı ki o tarz bir dertle karşıma gelen filmlere karşı mesafeliyim. cheesy gelir bana zorlama gelir. ambiyanstir benim için bir filmi şaheser yapan. bu yüzden nolan gibi yönetmenler çok özeldir benim için. ve donnie darko da ambiyansi ile insanı etkileyen filmlerdendir. kullanılan müziklerden repliklerine kamera açılarından filmdeki matlığa, ve bununla birlikte harmanlaşmis anlatım tarzına her şeyiyle güzel bir filmdir.
evet biraz sallamadan izlerseniz ne izledim lan ben şimdi diyebilirsiniz lakin donnie darko 2-3 defa izledikten sonra daha iyi açılan o filmlerdendir.
evet biraz sallamadan izlerseniz ne izledim lan ben şimdi diyebilirsiniz lakin donnie darko 2-3 defa izledikten sonra daha iyi açılan o filmlerdendir.
devamını gör...
8.
hayatımda izleyip, hayatımı değiştiren ender filmlerdendir. zamanda yolculuk, paralel evrenler gibi 2 süper konu işlenmektedir filmde. hele bir soundtrack'ı vardır ki en az film kadar etkileyicidir.
devamını gör...
9.
ilk bakışta 1980’lere ait bir gençlik filmi izlenimi bıraksa da donnie darko, aslında paralel evrenler, zamanda yolculuk, yaklaşan kıyamet günü gibi bilim kurgu kavramlarını işleyen, şizofrenik sanrılar ile gerçek, varoluş ile ölüm arasında gidip gelen karmaşık bir yapıt.
insan vücutlarından sızan ektoplazmalar, gökten düşen jet motorları ve tavşan kostümlü hortlaklarla kurulan iletişimden bahsetmeyelim bile. yönetmen richard kelly filmin düşsel ve ürkünç örgüsünü psikolojik sorunları olan ana karakter donnie’nin bakış açısından göstermeyi yeğlemiş. sonuçta kaliteli bir edebiyat yapıtından bekleneceği şekilde bu filmi birden fazla şekilde anlamak ya da yorumlamak olası. insana ''bir kez daha izlersem neler olup bittiğini tam olarak anlayacağım... galiba...'' dedirten ve tekrar tekar izlenebilen esrarengiz, karanlık ama bir o kadar da sürükleyici bir filmden bahsediyoruz.
genç yönetmen richard kelly’nin, 1980’lerin usta yönetmeni john hughes’a çok şey borçlu olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. hughes’ın ferris bueller’s day off, weird science, the breakfast club, sixteen candles, pretty in pink gibi klasik gençlik yapıtlarında olduğu gibi, donnie darko’da da bir gencin toplumun otoritesi ve kemikleşmiş klişelerine başkaldırışı, kendini keşfetme çabaları ve tüm bunların sonucunda yetişkinlerin dünyasına doğru attığı sancılı adımlar anlatılıyor. donnie darko, hughes’ın klasik teenage filmleri gibi 1980’lerde geçiyor. hatta kelly, ustası hughes’ın imza niteliğindeki parti sahnelerinin benzerlerini çekmekten, benzer güldürü öğeleri kullanmaktan kaçınmamış. ancak sonuçta hughes’ın başka bir on yıla ait filmleri bugünün kaşarlanmış sinema izleyicisine hafiften naif gelecektir.
kapkaranlık bir yapıt olan donnie darko ise kesinlikle bu çağın eseri ve pek de masum sayılmaz... bu arada kelly, yaptığı bir söyleşide, donnie darko öyküsünün aslında bir çok tavşan adam efsanesine ev sahipliği yapan fairfax county, virginia’da geçiyor olması gerektiğini ancak pratik nedenlerden ötürü filmin güney kaliforniya’da çekildiğini anlatıyor.
ancak kelly’nin bu sıradışı yapıtını henüz izlememiş olan yazarların keyiflerine daha fazla limon sıkmamak için filmin içeriğine daha fazla değinmeyecek ve biraz müziğe odaklanacağız. filmin dramatik akışına eşlik eden müzik için orkestra kullanmak yerine düşük bütçeli bir yaklaşıma gidilmiş, sonuçta san diego’lu müzisyen michael andrews tüm kompozisyonu üstlenip tüm enstrümanları kendisi çalmış. bizim asıl derdimiz filmde duyulan şarkılar tabii. yine hughes geleneğine uygun olarak, film için 1980’lerin britanyalı ve avustralyalı gruplarının parçaları seçilmiş. rastgele gibi gözükse de aslında dönemin en önemli alternatif parçalarından bazıları bir araya getirilmiş;
inxs – never tear us apart
tears for fears – head over heels
the church – under the milky way
joy division – love will tear us apart
duran duran – notorious
gary jules – mad world
mad world için şöyle bir detay verebilirim; michael andrews, filme tears for fears’in orijinal mad world'ünü koymak yerine arkadaşı gary jules ile birlikte bu uyarlamayı yapmayı uygun görmüş... temiz, düzgün ama fazlasıyla dramatik bir yorum. kulaklarım çok daha ilginç olan orijinalini aramadı değil.
insan vücutlarından sızan ektoplazmalar, gökten düşen jet motorları ve tavşan kostümlü hortlaklarla kurulan iletişimden bahsetmeyelim bile. yönetmen richard kelly filmin düşsel ve ürkünç örgüsünü psikolojik sorunları olan ana karakter donnie’nin bakış açısından göstermeyi yeğlemiş. sonuçta kaliteli bir edebiyat yapıtından bekleneceği şekilde bu filmi birden fazla şekilde anlamak ya da yorumlamak olası. insana ''bir kez daha izlersem neler olup bittiğini tam olarak anlayacağım... galiba...'' dedirten ve tekrar tekar izlenebilen esrarengiz, karanlık ama bir o kadar da sürükleyici bir filmden bahsediyoruz.
genç yönetmen richard kelly’nin, 1980’lerin usta yönetmeni john hughes’a çok şey borçlu olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. hughes’ın ferris bueller’s day off, weird science, the breakfast club, sixteen candles, pretty in pink gibi klasik gençlik yapıtlarında olduğu gibi, donnie darko’da da bir gencin toplumun otoritesi ve kemikleşmiş klişelerine başkaldırışı, kendini keşfetme çabaları ve tüm bunların sonucunda yetişkinlerin dünyasına doğru attığı sancılı adımlar anlatılıyor. donnie darko, hughes’ın klasik teenage filmleri gibi 1980’lerde geçiyor. hatta kelly, ustası hughes’ın imza niteliğindeki parti sahnelerinin benzerlerini çekmekten, benzer güldürü öğeleri kullanmaktan kaçınmamış. ancak sonuçta hughes’ın başka bir on yıla ait filmleri bugünün kaşarlanmış sinema izleyicisine hafiften naif gelecektir.
kapkaranlık bir yapıt olan donnie darko ise kesinlikle bu çağın eseri ve pek de masum sayılmaz... bu arada kelly, yaptığı bir söyleşide, donnie darko öyküsünün aslında bir çok tavşan adam efsanesine ev sahipliği yapan fairfax county, virginia’da geçiyor olması gerektiğini ancak pratik nedenlerden ötürü filmin güney kaliforniya’da çekildiğini anlatıyor.
ancak kelly’nin bu sıradışı yapıtını henüz izlememiş olan yazarların keyiflerine daha fazla limon sıkmamak için filmin içeriğine daha fazla değinmeyecek ve biraz müziğe odaklanacağız. filmin dramatik akışına eşlik eden müzik için orkestra kullanmak yerine düşük bütçeli bir yaklaşıma gidilmiş, sonuçta san diego’lu müzisyen michael andrews tüm kompozisyonu üstlenip tüm enstrümanları kendisi çalmış. bizim asıl derdimiz filmde duyulan şarkılar tabii. yine hughes geleneğine uygun olarak, film için 1980’lerin britanyalı ve avustralyalı gruplarının parçaları seçilmiş. rastgele gibi gözükse de aslında dönemin en önemli alternatif parçalarından bazıları bir araya getirilmiş;
inxs – never tear us apart
tears for fears – head over heels
the church – under the milky way
joy division – love will tear us apart
duran duran – notorious
gary jules – mad world
mad world için şöyle bir detay verebilirim; michael andrews, filme tears for fears’in orijinal mad world'ünü koymak yerine arkadaşı gary jules ile birlikte bu uyarlamayı yapmayı uygun görmüş... temiz, düzgün ama fazlasıyla dramatik bir yorum. kulaklarım çok daha ilginç olan orijinalini aramadı değil.
devamını gör...
10.
dikkatle izledim, bi' bok anlamadım.
abie
donnie darko ya
tek attım / tüm mesajları anladım.
bu kadar zorlama/ zortlama bi' film olamaz
imza sanat düşmanı.
abie
donnie darko ya
tek attım / tüm mesajları anladım.
bu kadar zorlama/ zortlama bi' film olamaz
imza sanat düşmanı.
devamını gör...
11.
sonunda pek çok açık kapı bırakan film, sırf bu yüzden çok sinirliyim kendisine. filmi izledikten sonra bi süre rahat edemedim, huzura eremedim. güzel midir? güzeldir o ayrı mesele...
devamını gör...
12.
dikkatli izlediğinizde bir başyapıt olduğunu göreceksiniz (!)
ilk izleyişte belki tüm gizemler ve kafadaki soru işaretleri giderilmiyor bu doğru ama filmin anlaşılmasının karışıklığı asla kötü olduğu anlamına gelmez; ortada çok yaratıcı ve başarılı bir film olduğu aşikar.
oyunculuk, kurgu, efekt, keza müzikler dehşetengiz... genel itibariyle izlenmesi gereken, beni oldukça etkileyen; kaliteli, anlamlı ve farklı bir film. izleyin/izlettirin efenim. 8.5/10
ilk izleyişte belki tüm gizemler ve kafadaki soru işaretleri giderilmiyor bu doğru ama filmin anlaşılmasının karışıklığı asla kötü olduğu anlamına gelmez; ortada çok yaratıcı ve başarılı bir film olduğu aşikar.
devamını gör...
13.
"donnie darko" filmi, 2001 yapımı bir kült klasik olarak bilinir. konusu oldukça karmaşıktır ve bilimkurgu ile psikolojiyi bir araya getirir. başrolde jake gyllenhaal'ın oynadığı donnie darko, tuhaf ve kafa karıştırıcı olaylarla dolu bir hikayeye sahiptir. donnie, gizemli bir tavşan kostümü giymiş bir yaratık olan frank tarafından karanlık ve belirsiz bir gelecek hakkında uyarılır. film, zaman döngüleri, gerçeklik ve kader gibi derin konuları ele alırken izleyiciyi düşündürür ve sarsar. soundtrack'i de oldukça dikkat çekicidir ve filmi atmosferik bir deneyime dönüştürür.
devamını gör...
14.
filmi dün tekrar izledim. ergenlik, şizofreni, paralel evren, düşen jet motoru, solucan delikleri, bunlar hayal mi gerçek mi hepsini geçiyorum.
dikkatinizi çekti mi? filmde donnie nin babası dışında hayattan basitçe keyif alan kimse yok. herkesin ya bir travması ya kompleksi ya ruhsal rahatsızlığı ya sapıklığı ya depresifliği ya psikopatlığı ya boşvermişliği var vs
vs. hayatı sıradan ve akışında yaşayabilen yok. kaçanlar, saklananlar, gizleyenler, kullananlar, kullanılanlar. akıllılar bile aklını gizliyor. yol gösterenlerin elinden yolu alıyorlar. o kadar berbat bir dünya tasviri var ki filmde mad world şarkısı karşılamıyor bile. okul aile birliğine ben neden küfür edeyim lan? yada o nasıl bir psikiyatrist? hepsi kafayı yemiş.
donnie ye o kadar üzüldüm ki bu izleyişimde. gel lan siktir et tavşanı mavşanı yıkılsın amkm dünyası sana ne kahraman olunca nolcak diyerek onu oradan çıkarıp kurtarasım geldi. çocuk cidden çok zeki ama aklı da gidik. intiharına zemin hazırlıyor film boyunca. ölmekten de ölümden sonrasından da çok korkuyor ama başka çaresi olduğunu bilmiyor. kendince kötülüğe karşı ufak bir savaş verdi ve kazandı da. insanların kahramanı olarak ölmek için mi? yoksa kendi tam olarak farkında değildi ama bu iyiliği karşlığı öbür tarafta cennete gidebilmek için mi? insanlardan kimse onun yaptığını bilmiyor. çocuk o kadar yalnız ki ben hiç bu kadar yalnız birini görmedim, neden bu kadar akıllı olmak zorundasın donnie? sal amq biraz.
ayrıca ergen agnostik olur mu lan? nasıl bir hikaye bu.
müslüman olarak benim görüşüm sanki bilinçli allah inancı, iman ve merhamet olsa kurtulabilirdi ama onu plasebo ilaç, hipnoz ve inanmadığı yalanlarla tedavi etmeye çalıştılar. aklını yalanlarla kandıramayacağın kadar zeki birini bir ihtimal ruhuna söylediğin gerçeklerle ikna edebilirsin.
bu çocuğa neden şimdi izlediğimde çok üzüldüm çünkü ilk izlediğimde baba değildim. içim daraldı izlerken bir de directors cut versiyon izledim killing moon bile çalmadı başta. donnie nin peder olmasa gülümseten olay yok. film dram kere dram.
dikkatinizi çekti mi? filmde donnie nin babası dışında hayattan basitçe keyif alan kimse yok. herkesin ya bir travması ya kompleksi ya ruhsal rahatsızlığı ya sapıklığı ya depresifliği ya psikopatlığı ya boşvermişliği var vs
vs. hayatı sıradan ve akışında yaşayabilen yok. kaçanlar, saklananlar, gizleyenler, kullananlar, kullanılanlar. akıllılar bile aklını gizliyor. yol gösterenlerin elinden yolu alıyorlar. o kadar berbat bir dünya tasviri var ki filmde mad world şarkısı karşılamıyor bile. okul aile birliğine ben neden küfür edeyim lan? yada o nasıl bir psikiyatrist? hepsi kafayı yemiş.
donnie ye o kadar üzüldüm ki bu izleyişimde. gel lan siktir et tavşanı mavşanı yıkılsın amkm dünyası sana ne kahraman olunca nolcak diyerek onu oradan çıkarıp kurtarasım geldi. çocuk cidden çok zeki ama aklı da gidik. intiharına zemin hazırlıyor film boyunca. ölmekten de ölümden sonrasından da çok korkuyor ama başka çaresi olduğunu bilmiyor. kendince kötülüğe karşı ufak bir savaş verdi ve kazandı da. insanların kahramanı olarak ölmek için mi? yoksa kendi tam olarak farkında değildi ama bu iyiliği karşlığı öbür tarafta cennete gidebilmek için mi? insanlardan kimse onun yaptığını bilmiyor. çocuk o kadar yalnız ki ben hiç bu kadar yalnız birini görmedim, neden bu kadar akıllı olmak zorundasın donnie? sal amq biraz.
ayrıca ergen agnostik olur mu lan? nasıl bir hikaye bu.
müslüman olarak benim görüşüm sanki bilinçli allah inancı, iman ve merhamet olsa kurtulabilirdi ama onu plasebo ilaç, hipnoz ve inanmadığı yalanlarla tedavi etmeye çalıştılar. aklını yalanlarla kandıramayacağın kadar zeki birini bir ihtimal ruhuna söylediğin gerçeklerle ikna edebilirsin.
bu çocuğa neden şimdi izlediğimde çok üzüldüm çünkü ilk izlediğimde baba değildim. içim daraldı izlerken bir de directors cut versiyon izledim killing moon bile çalmadı başta. donnie nin peder olmasa gülümseten olay yok. film dram kere dram.
devamını gör...