#ödüllü filmler
drama / gerilim
8 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

2009 yılı çıkışlı yunan yönetmen yorgos lanthimos tarafından çekilmiş bir film. dün izleme fırsatı buldum aile kurumunu sertçe eleştiren tokat gibi bir film. aileniz size köpek olmayı öğretirse, en iyi köpek olmaya çabalayabileceğinizi gösteren film. bu film ailenin benlik üzerindeki etkilerini rahatsız edici bir şekilde işlemiş. bu yönetmenin başka filmini izlemedim ama anlatılana göre bu yönetmenin tarzı böyleymiş işlediği konuları bilerek izleyiciyi rahatsız ederek sunarmış. özetle, ilginç bir filmdi fragmanına göz atarak kendinize uygunluğunu ölçebileceğiniz film. fragman için
devamını gör...
ingilizcesi dogtooth olan yönetmenin yorgos lanthimos olduğu yunan filmi.
sistemin tamamen baba tarafından oluşturulduğu bir düzen filmde baskın. hayatı boyunca evinden dışarı çıkmayan çocuklar dış dünyaya dair hiçbir şeyden haberleri yok. anne ve babası ne isterse onları biliyor,onları öğreniyorlar. doğru olup olmadığı hakkında hiç sorgulama davranışının olmaması filmde en çok dikkat çeken durumlardan birisi.
çocuklarının bilinçaltına tamamen ne verilmesini istiyorlarsa onu veriyorlar bunun en basiti dedelerinin en sevdiği müziğin ve babasının ingilizce olan filmi çevirme arasında uyumsuzluktan bunu görüyoruz.

fly me to the moon---babamız bizi sever
and let me play among the stars---annemiz bizi sever
let me see what spring is like---biz onları sever miyiz? evet, severiz.
on jupiter and mars---kardeşlerimi çok severim
in other words hold my hand---çünkü onlar da beni sever
in other words darling kiss me---ilkbahar evmize dolar
fill my life with song---ilkbahar kalbimden taşar
and let me sing forevermore---ailem benimle gurur duyar
you are all i hope for---çünkü tüm gücümle çalışırım
all i worship and adore---ama hep daha iyisini yapabilmek için uğraşırım
in other words please be true---evimiz çok güzeldir ve onu severiz
in other words i love you---seni asla terk etmeyeceğiz


çocuklar sistemlerine göre birbirleriyle daima yarış halinde,kazanan ödülü alıyor. gökte uçan uçağın oyuncak olduğunu inanabilecek kadar bile sorgulama yetileri yok.
filmde çocuğu şiddet sahneleri bazı insanları rahatsız edebilir,hata yapan,denilenlere aykırı hareket eden veya yalan söyleyeni sert bir şekilde tavır takınarak şiddet uyguluyorlar.
bir diğer dikkat çeken durum ise cinsellik.. dışarıdan gelen bir kadın erkeğin cinsel ihtiyaçlarını karşılarken,kız çocuklar için herhangi bir kişi gelmiyor. daha da ilginci ensest düşüncenin ne olduğu bilinmeyen ve sorgulanmayan bu çocuklar, dışarıdan gelen kadının artık gelememesiyle birlikte kız kardeşlerinden erkek kardeşin istediği kardeşiyle cinsel ihtiyacını gidermesi de eşitsizliği göstermek açısından iyi bir şekilde işlenmiş.

izleyen insanların film sonrasında sorgulamanın,aile eğitiminin nasıl olması gerektiğini daha doğrusu nasıl olmaması gerektiğini gösteren nitelikte bir film olmuş.
keyifli seyirler.
devamını gör...
dogtooth filminin şahane bir düzen eleştirisi olduğunu söyleyebilirim. bir aile üzerinden distopik bir şekilde verilmeye çalışılanlar tüyler ürperticiydi. özgürlük, ölümdür fikri fazlasıyla benimsenmiş. hem üzücü hem dehşet vericiydi.
yönetmeni yorgos lantimos'tur. 2009 yapımıdır.
devamını gör...
film öyle bir film ki pek çok farklı alandan okuma yapabilirsiniz. bu filme bir sistem eleştirisi de diyebilirsiniz, davranışçılık akımının gerçek hayata tezahürü de diyebilirsiniz.
filmin sonunda bir tokat yemiş gibi hissetmekten kendimi alamadım. biz ne kadar kendimizi törpülersek törpüleyelim yine bize öğretilenin dışına çıkamayışımız, yine yalnızca bize sunulan hayatta bir özgürlüğe adım atabileceğimizi öyle güzel anlatmış ki filmin sonunda benlik, irade, özgürlük gibi kavramlara bakışınızı bir nebze de olsa etkiliyor.
devamını gör...
(bkz: dogtooth)

yunan yönetmen yorgos lanthimos tarafından 2009 yılında çekilmiş distopya diyebileceğimiz ama bir o kadar da insanda kusma hissi uyandıran, hatta korkunç finaliyle kusturan bir filmdir.
türkçe'ye köpek dişi ismiyle çevrilmiştir.

yurtta yüksek duvarların içinde büyüyen biri olarak izlediğim de o dönem bazı şeyleri neden yaptığımızı daha iyi anladım. ve ne kadar saklarsan sakla insanın içindeki o bitmek tükenmek bilmeyen özgürlük tutkusunu.
izleyin efendim. ama mümkünse aç karnına izleyin.

"köpekler hamura benzer. bizim buradaki görevimiz onları şekillendirmektir. bir köpek dinamik, agresif, dövüşçü, korkak ya da sevecen olabilir. çok çalışıp sabırlı ve ilgili olmamız gerekir. her köpek gibi sizin köpeğiniz de ona nasıl davranacağını göstermemizi bekliyor.
bizim görevimiz de ona karakterini kazanmasında yardımcı olmak. evcil bir hayvan veya bir arkadaş mı ? yoldaş mı? yoksa sahibine saygı duyup emrine uyan bir bekçi köpeği mi ?"
devamını gör...
geçenlerde izlediğim, aman yarabbi neler oluyoru diye tepki verdiğim film.

tavsiye: aileyle izlenebilecek bir film değildir, şiddet ve pornografik içerikler barındırır.

bu film kesinlikle gelişim psikolojisine dayanmaktadır. aslında hangi değerlerle hangi çevrede nasıl yetişiyoruz sorusuna verilebilecek en kötü örneklerden birisi.
devamını gör...
yunan yeni dalga sinemasının (yunan tekinsiz dalga denmesi daha çok hoşuma gitse de) mihenk taşı. filmdeki şiddetin farklı tezahürlerini her yerde görmek mümkün. bu açıdan karşı kıyıdan bir film olsa bile bu topraklara yabancı değil.
devamını gör...
yorgos lanthimos’u kutsal geyiğin ölümü filminden biliyorum. kutsal geyiğin ölümünde mitolojik bir altyapı olduğundan çok kendimi verememiştim ama köpek dişi bambaşka bir başyapıt olmuş kesinlikle. ister toplumsal sistem eleştirisi ister toplumun en küçük yapı taşı aile kutsallığı üzerinden izleyin, muhakkak içinizde hazır bekleyen o isyankar, özgür ruhla yüzleşmenizi sağlayacaktır.
tek mekan ve sınırlı karakterleri barındıran filmler genelde aşırı durağan ilerler ama bu filmde diyaloglar tam olması gerektiği gibi ve merak unsuru film boyunca asla azalmadığı için ne zaman bittiğini anlamıyorsunuz.
sıradışı ve baba hariç hayattan tamamen izole olmuş bir ailenin 3 ergen çocuğunun beyinlerini nasıl yıkadığını anlatan distopik bir film.
ataerkilliğin bolca gözümüze sokulduğu ve özellikle baba karakterinin kendi değerleri uğruna evde ki herkesi fiziksel ve duygusal olarak istismar etmesi filmin en rahatsız edici kısmını oluşturuyor. öyle ki filmde ki şiddet ve ensest temalı cinsellik sahnelerinde bile bu kadar rahatsız olmuyorsunuz. çocuklara öğretilen nesne isimlerinden tut, yabancı dilde ki şarkı çevirilerine kadar her şey babanın insiyatifi şeklinde ilerliyor. çocuklar arasında oluşturulmak istenen şiddetli acımasız rekabet, daha fazla şiddeti doğuruyor. baba oyun hamuru misali aile üzerinde oyunlar oynarken düzene baş kaldırmak isteyen ve diğerlerine göre daha özgür ve isyankar olan çocuğun gerçeklere yaklaşmaya başlamasıyla hikaye daha da derinleşiyor.
ailede öğretilmiş en ufak detaya kadar her şey ruhunuzda bir huzursuzluk ve boşluk hissi oluşturuyorsa bunun peşini kesinlikle bırakmamayı, boyun eğmenin insan ruhunu körelttiğini, gerçek kimliklikten uzaklaştırdığını gösteren size ayna tutacak bir yapım, tabi anlamak ve değişmek, değiştirmek isteyene.
dip not: filmde kızın izlediği filmlerin rastgele değil özellikle o iki film olduğunu söyleyeyim.
kısacası her detayıyla mükemmel bir yapım.
devamını gör...
2009 yılı yapımı, yorgos lantimos’un yönettiği ve buram buram onun imzasını taşıyan film. öncelikle şunu belirteceğim; bu yazı film tanıtımı değil, incelemesi. yani haliyle spoiler içeriyor. izlemediyseniz izledikten sonra okumanızı rica ederim.

yönetmenin izlediğim 3.filmi ve izledikçe yönetmenin tarzını daha iyi anlamaya başladım. yönetmenin imzası nitelipi taşıyan unsurlar bu filmde de var: ruhsuz insanlar, sonunun belirsiz olması, filmdeki her karakterin bir sembol içermesi gibi.

filmde yine bir distopik dünya var ama alışılageldiği gibi bu distopik dünya büyük bir alanda değil sadece bir ev ile sınırlı. çocuklarını dünyadan izole etmiş bir anne baba ve 3 çocuklarının hikayesini izliyoruz filmde. baba , evin lideri olarak, çocukların görünürde her ihtiyaçlarını temin etmektedir. çocukların alışveriş listesi vermesi olayında bunu net olarak görmekteyiz. görünürde çocuklarını önemseyen, kötülüklerden , kokuşmuşluklardan korumak isteyen iyi niyetli bir baba. yani kendisine sorsan öyle der tabi. buraya bir dip not ekleyeceğim. bu ev bana halkı dış dünyadan izole eden ve tv.lerde sadece halkın görmesi gerektiğini düşündükleri şeyleri gösteren ve bu da genelde propaganda olan kuzey kore’yi anımsattı. hatta ingilizce bir şarkıyı, babanın istediği şekilde, yani çocukların öğrenmesini istediği şekilde değiştirmesi buna çok iyi bir örnek. çocuklar , çitin arkasının tehlikeli olduğu ve sadece arabayla çıkınca güvenli olduğu konusunda uyarılıyor. burada gerçeği sorgulama olayı devreye giriyor. hiçbir çocuk bunun doğruluğunu sorgulamıyor. sorgulamak için diğer uyaranları da mı bilmemiz gerekir; yoksa sorgu yeteneğimiz doğuştan mu gelir? çocuklar o kadar izole bir hayat sürdürüyorlar ki, kelimelerin bile doğru anlamlarını bilmiyorlar. aile sıkıştığı zaman, rahatça kelimelerin anlamını değiştiriyor. toplumu yöneten kişiler de, gerçeği çok farklı olarak aktarabilirler ve biz de sorgulama yapmadıkça onun doğruluğuna körü körüne inanırız. gün gelir, tuzluğa telefon deriz.

çocuklar konusuna gelirsem; çocuklar arasında ailenin de desteklediği bir rekabet söz konusu. öyle ki, ailenin düzenlediği yarışlar harici de birbirleriyle sürekli yarış halindeler. aile,’güçlü olursan kazanırsın’ı empoze ediyorlar aslında. bir de yönetmenin eğildiği nokta da şu: sosyallikten ve dış dünyadan uzak kalırsan sadece ilkel benliğinle hareket edersin. şu alıntıda görüldüğü gibi:


psişenin ego psikolojisi modelinde id, koordine edilmemiş, zevk temelli içgüdüsel arzular kümesidir—temel ve en ilkel benliktir, ana kaynağı cinsellik ve açlık gibi ihtiyaçların en bencilce doyurulmasıdır; süper-ego eleştirel ve moral verici rolü oynar; ve ego, idin içgüdüsel arzuları ile eleştirel süper-egonun arasında aracılık eden gerçekçi bir katmandır—idin bu hayali isteklerini gerçeklikle ölçüp mümkünatını değerlendiren katmandır.


filmin tüm ana fikri, babanın köpeğini eğitim merkezine götürdüğü bölümdeki diyalogta açıklanıyor:


köpekler çeşit çeşittir, önemli olan hangisinin ne şekilde eğitileceğini bilmektir.


bu aileyi ülke olarak ele aldığımızda, biz de yönetilen kısım olarak bu kategoriye giriyoruz. aileye özellikle köpeğin sokulmak istenmesinin nedeni de bu. köpek, sadık , arkadaş canlısı, dost kavramlarıyla ilişkilendirilir. köpek eğitmeni, köpeğin eğitiminin 5 aşaması olduğunu, önce köpeğin ne olması istendiğine karar verilmesi isteniyor: arkadaş mı? koruyucu mu? birey mi? yoksa ne istenirse yapacak sadık bir köpek mi? köpeğin aileye sokulmak istenmesi ama kedinin düşman bellenmesinin altındaki neden de bu: köpek eğitilebilir ama kedi eğitilemez(çoğunlukla). kedi özgürdür, nankör olarak bilinir, söz dinlemez. bu nedenle de düşmandır ve görüldüğü yerde öldürülmesi gerekir. filmde babanın tüm aileyi köpek gibi havlattığı sahne de bunu doğrulamaktadır.

sıra geldi oğulları için dışardan getirdikleri kadın konusuna. aile çocuklarını ne kadar soyutlamaya çalışsa da, oğullarının cinsel ihtiyaçları için (çocukların daha çok ilkel benlikle hareket ettiklerini unutmayalım) dışardan destek almak zorunda kalırlar. bunu bir çeşit ülkeler arası ticari anlaşma olarak ele alabiliriz. ticari hizmet para karşılığı dışardan alınır, düzen bu şekilde devam eder ama ticaret yaptıkları kişi kendi dünyasından materyalleri ülkeye sokmaya başlayınca anlaşma bozulur. babanın , kadına şiddet uygulaması ve kendi pisliklerini çocuklarına taşımasına izin vermeyeceğini söylemesi bunu gösterir. ilginç diğer detay ise, sadece oğullarının cinsel ihtiyaçlarını düşünmeleri. yönetmenin, bir anlamda hala cinsel ihtiyacın erkeklere özgü bir kavram olarak düşünüldüğünü eleştirmesi şeklinde düşünüyorum.

son olarak köpek dişi olayına gelelim. çocuklar dış dünyaya hazır olmaları için önce köpek dişlerini dökmeleri gerekmektedir. hani olur da bir şekilde diş düşerse diye aile ikinci önlemini de almıştır: arabayla dış dünyaya çıkmak için yeniden köpek dişinin çıkması gerekmektedir. bu imkansızdır ama çocukların bundan haberi yoktur tabi. büyük kızın kaçışı da ilginçtir. düzenden çıkmak için çok rahat bir şekilde çitlerden çıkabilecekken, çıkmak için ailenin kendilerine gösterdiği çıkış yolundan gitmeyi tercih eder: önce köpek dişini kırar, sonra arabanın bagajına saklanır.

film ile ilgili anlatılacak çok detay var aslında. yönetmen yine rahatsız etmeyi başarmış. izlenecek bir filmdir. iyi seyirler.
devamını gör...
ben bu filmi fi tarihte izledim. hayatımın bir döneminde neredeyse her gün bir film izliyordum. önerilere açıktım falan. bu öğrenilmiş çaresizlik bu koşullanma şeyleri falan değişik gelmişti babaya sinir olmuştum. şimdi filmi şöyle bir hatırlıyor muyum diye düşününce araba ile bahçeye gidip oyuncağı alıp o bahçeye gerçekten arabasız çıkılamayacağını göstermesi geldi. bu ney la demiştim herhalde. bir de ensest ilişki olayı falan var tabi. bir daha seyreder miyim mesela bilemedim.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"köpek dişi (film)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim