iki gün önce yapmaya başladığımdır.
bu kararı almamda that sugar adlı belgeselin etkisi oldu. ve son zamanlarda kendimi şekere çok bağımlı hisstemem, hızlı bir şekilde kilo almam, yemek düzenimin bozulması gibi etkenler sonrası bunu uygulayan abime de danıştıktan sonra şeker yemeyi bıraktım.
burada şeker diye bahsettiğim şey yapay tatlandırıcılar.
artık çayıma şeker atmıyorum, yolda yürürken en sevdiğim çikolata olan twix almıyorum. daha başlayalı iki gün oldu ama ne yalan söyleyeyim çok da zor gözükmüyor. önceden her pazar günü film izlediğim için her pazar pringles alırdım artık onu da bıraktım.
sonraki günlerde editlerim.


edit.
attaki yazarın tanımını okuyunca aklıma geldi.
yediğimiz bisküviler, çikolatalarda olağanüstü derecede şeker kullanılması dildeki tat reseptörlerinin deforme olması anlamına geliyor. size bir örnek vereyim.
reçel veya bal yedikten sonra içeceğiniz meyve suyu size tatsız gelir değil mi?
ama ilk meyve suyunu içerseniz size tatlı gelir.
bahsettiğim durum bu. yani siz çok şekerli bir şey yiyerek tat reseptörlerinin bir besini tatlı olarak algılaması için gereken eşik şiddetini yükseltmiş oluyorsunuz.
aslında baktığımızda şeker yemeyi bıraktığımızda şu an bize az şekerli gelen (elma vs) gıdaların tadını daha fazla alabileceğimiz anlamına geliyor.


edit.2
hayatımdan tamamen şekeri atmam gibi birşey söz konusu değil. üstte yazılanlar sadece yapay tatlandırıcılar için geçerli.
devamını gör...
bıraktıktan sonra yeniden yediğinizde size aşırı tatlı gelir. şekersizliğe alışırsınız. şeker yemedikleri için insanlara üzülmenize gerek yoktur o yüzden .
devamını gör...
yaklaşık on beş gündür direndiğim durumdur. ama birkaç gündür pes etmiş durumdayım. çünkü inanın mesele şeker yemekten uzak kalmak falan değil, şunda ne kadar şeker var, bunda yapay şeker var mı, acaba bunun şeker oranı ne diye düşünmek beni öylesine yordu ki, pes ettim. şeker yememek kolay, doğal şekere ulaşmak cidden çok zor ve çok yorucu. ayrıca bir mesele daha var ki o da çevre etkisi. şekeri bırakmak için kesinlikle yalnız hatta yapayalnız yaşamak gerekiyor. aksi halde bir taneden bir şey olmaz diyerek ikram edilen şeyleri vicdan azabından ölerek yemek insana iyi hissettirmiyor, aksine eziyet oluyor.
devamını gör...
kafan çalışmaz. şeker insan vücudu için çok önemlidir. benim uzmanlık alanım değil ama popülizm yüzünden hayat kalitenizi bozmayın.
kilo probleminiz bunun sebebi bazal metabolizma, bağırsak florası, bağırsak tembelliği, açlık hormonu, tiroit hormonu, hareketsiz yaşam şekli filan olabilir. kafanıza göre diyet yapmadan önce bir endokrinoloji polikliniğie gidip testler yaptırın. vücudunuzu tanımadan diyet işine filan girmeyin.
beyaz refine şeker (sucrose)kullanmak yerine pancar melası kullanabilirsiniz. nar, dut pekmezi, bal kullanabilirsiniz.

sakarin yapay tatlandırıcılar zaten ülkemizde yasak. ancak tarım bakanlığı onaylı tatlandırıcılar var piyasada. gıda takviyeleri alırken lütfen tarım bakanlığı onaylı olanlarından uzak durun. sağlık bakanlığı onaylı gıda takviyelerini araştırın.

uzak durmanız gerekn bir diğer gıda katkı maddesi de boyar maddeler. bunlar genellikle e171 (bkz: titanyum dioksit) gibi kodlarla ambalaja yazılır. titanyum dioksit kanserojen bir maddedir. uv ışınları yansıttığı için güneş kremlerinde kullanılmakla beraber gıdaları beyaz renkli yapmak için sanayide kullanılır. kanserojen olduğuna dair şüpheler vardır.

titanyum nasıl kanserojen olmasın ki. bir ağır metal sonuçta. bunu bile bile gıdaların içine karıştırıyorlar. niye? parlak beyaz rengi versin diye. beyaz renkli yumuşak şekerler, sakızlar, diş macunları, güneş kremleri, şampuanlar, duş jelleri yani opak beyaz renkli her şeyin içinde var. uzun yıllar maruz kalındığında kromozom hasarına sebep oluyor.

08.05.2021 tarihli edit: avrupa gıda güvenliği otoritesi (efsa) gıdalara beyaz renk vermek için kullanılan ve e171 koduyla gösterilen titanyum dioksit maddesini kansere neden olduğu gerekçesiyle avrupa birliği sınırları içinde yasaklamıştır. kaynak

beni takip etmeye devam edin. zihniniz açılır.
devamını gör...
an itibariyle (28-02-21-23:30)
taze çay+pasta kombinine dayanamayıp 7. günümde diyetimi bozmuş bulunuyorum, tam sözlüğe girdim benim havalar çalıyor :)

7 gündür, yulaf kepeği+sebze yumurta ve çok az etle besleniyordum, meyve olarak sadece çilek yedim, sanırım sabah tartıda 68 kg görünce (boyum 1.70) havaya giriyorum, (1-2 gün canımın istediklerini yiyip tekrar başlıyorum)

daha önceki tanımlarımda da yazmıştım, en uzun 2 ay yaptım ve can sıkıntısından bozdum, başarabilirseniz insana kattığı muazzam şeyler var, daha az ve iyi uyuyorsunuz bir kere, ve günün 3/4 ünü eskisinden daha enerjik geçiriyorsunuz, hem bedeniniz hem beyniniz maximum performansını kullanma "imkanı" buluyor, birisi size tatlı hamurlu bir şey ikram ettiğinde, siz de yemiyorum dediğinizde zaten canınız istemiyor, gözünüz kalmıyor,

bütün karbonhidratları keserek yapılandan bahsediyorum, yenmeyecekler çok uzun ama şöyle söyliyim meyve, kuruyemiş, tahıl, tohum, bakliyat, kabuklu kabuksuz hiçbir şey yok, patates, mısır da yok, kızatmak kavurmak yok, alkol hiç yok,

tek karbonhidrat yulaf kepeği, tek yağ sızma zeytinyağı, peynir sadece yağ oranı çok düşük lor, en büyük çılgınlığınız yumurtayı haşlanmış değilde ara sıra tavada yağda yapmak (kaçamak bu :),
sadece sebze, yumurta ve haşlanmış/fırında et-tavuk-balık...
spor yok, sıfır spor,

sebze bir gün var bir gün yok, akşam 6-7 den sonra yemek yok, kalori aşımı yok...
(benim sınırım 800-1.000 çok zorlanırsam 1.200 kaloriydi)
sonuç ayda -12 kg %80 yağdan

ben bu diyeti yaparken, süt ürünlerini tüketiyordum, süt ve tatlandırıcıyla bişeyler yapıp yiyordum, zero kola da bazen içiyordum ama şu anda onları da kesinlikle kullanmıyorum diyet yaptığım zaman, çok daha temiz oluyor,

tatlı diyince sadece şekerli şeyler gelmesin aklınıza, tatlı kavramını, tatlı lezzetini, tatlı tadını unutmaya çalışın,
ve doğal şeker diye bir şey yok...
şekerin doğalı yok....
*doğal şeker" de "şeker" o da şeker yani...

şeker hiç bir şekilde vücudumuzun ihtiyacı olan bir şey değil....

*ihtiyacımız olan karbonhidrat zaten sebzelerde var"

*ihtiyacımız olmadığı halde yediğimiz herşey, vücudumuzu "boşu boşuna" yormaktır.....
mideyi, bağısakları, sindirimi, karaciğeri, orayı burayı, "boşu boşuna" çalıştırmak da çalıştırmaktır,

*ihtiyacımız olmadığı halde yediğimiz her şey, vücudun dinlenmesini, kendini onarmasını, hormon üretmesini, hücreleri cildi saçı vs beslemesini *durdurmaktır...
hemde 8-10 saat gibi baya uzun bir süre durdurmaktır, bir sonraki acıkmaya kadar bir şey yemediğimizi varsayarsak, ki bu arada tekrar bir şeyler yediğimiz için, vücudun iyileşmesi durmuş, bitmeyen bir yıpranmayı sürekli devam ettirmiş oluruz,

*corona virüs ün en çok tehlike yarattığı kişiler de şeker hastaları, kandaki oksijen oranı düşük olanlar, oksijen sadece havada suda yok, yeşil sebzelerde de oksijen var, ve şekerli, karbonhidratlı besinler kandaki oksijeni azallttığı için, bu grup corona virüsten çok daha fazla etkileniyor, hatta ölüm riski var,

bunu bir doktordan dinledim ama videoyu yine bulamadım, bunlar farklı başlıklardaki videoların içinde, cımbızla farkettiğim bilgiler,
(ayşegül çoruhlu mitokondri konulu videolarının birinde büyük ihtimalle, bulunca ekliycem)

(bu arada bunları yazarken bir yandanda tost+kola dan sonra çubuk kraker+haylayf+çay kombinine geçtim :)

bu tatların (tatlı tadı) hafızadan silinmesinin 90 gün sürdüğü söyleniyor, ama ben 2 ay meyve bile yemeden tecrübe ettiğim dukan diyetinden sonra, 2 ayda da oluyor diyebilirim, fakat çok zor, bunun iradeyle de ilgisi yok, yaşadığınız evle de ilgili değil,

ben anneme eskiden, "çok sağlıksız, yağlı yemek yapıyorsun, varya ben yalnız yaşasam oohooo çok süpersonik beslenirim, fit filan olurum.." diyordum...
evden ayrıldım (65 kg ile) yalnız yaşamaya başladım.. ilk bir yıl +33 kilo aldım... evet doğru, bir yıl içinde tam 98 kg oldum, çok uzun sürmedi tabi, 3 ayda 32 kilo verdim dukan diyeti ile
(1,5 ayda 16 kg, 2 seferde yaptım)

*istediğim zaman, istediğim şeyi yapacağımı zannediyorumda ben, çoğunlukla da yapıyorum, ama buna güvenmek çok kötü

tabi bu obezliğimin sebebi, aç kalmamdan korkan annemin, kolay olduğu için, buzdolabımı dolma ve mantıyla doldurması+evimin karşısında dominos olması ve pizza yemekten ancak bir yılda filan bıkmam da olabilir...
(o dönem ki çalıştığım işyerinden de hiç memnun değildim, hemde hiç, en büyük etken o aslında)

şahsen benim sorunum, iki parça hede yiyip bırakamıyorum hiçbir şeyi, tokum ama yerim insanıyım :)

diyette olunca doyduktan sonra da yemeye devam etmek isteyeceğin şeyler olmadığından, doyunca bırakıyorsun, çünkü cazip yemekler yok,

yinede diyet konusunda ustalaşınca da güzel şeyler üretmeye başlıyorsun, örneğin iki gündür üzerine vanilya dökerek fırında pişirdiğim balkabağı, hem çok güzel görünüyor, hemde lokum gibi bir kıvamı var, tahin de dökülünce efsane oluyor, ama tahin de tehlikeli bir yiyecek olduğundan, dökmedim, diyet yiyeceklerde güzelleşmeye başlayınca tehlike var demektir zaten, bu sefer onlarıda çok yemeye başlıyorsunuz,

genel olarak beslenme konusu, kişinin komple hayatındaki diğer unsurlarla içiçe ve birbirleriyle etkileşim halinde bence,

şöyle düşünelim;
normal sağlıklı bir yetişkin için gerekli olan en önemli unsurlar, bence hayatını idame ettirdiği bir meslek/zannaat (ekonomik durumu iyiyse de maddiyatdan bağımsız) hergün gittiği bir iş yada yapıp sattığı bir ürün/hizmet, yönettiği ticari bir oluşum, daha sonra anlaştığı bir eş, mutlu olduğu bir ilişki, mümkünse evlilik...

bence bunlar varsa, beslenmeniz de normal oluyor, beslenmenizde bir sorun varsa buralara bakmak lazım, sorun varsa çözmek, eksik varsa doldurmak lazım, benim tespitim budur...

tıpkı bir at arabası gibi (üst kattan gelen seslerden evde at arabası sürdüklerini konuşuyorduk ordan çağrışım yaptı galiba..) komple bir at arabası düşünün, görünürde tekerlekler yürütüyormuş gibi algılıyoruz ama, o iki tekerleği birbirine bağlayan bir parça var, arabayı ata bağlayan bir şeyler var, at var, arabacı var, varda var, bir tanesini al ordan, sistem dağılır, at bir yere, tekerlekler bir yere, yol bir yere, araba bir yere gibi... :)
herşey varsa, ve birbirini destekliyorsa, tekerlekler döner, araba gider ;)

valla ben bu konuda çok dertliyim, bir kere başardığım halde, tekrar beceremiyorum, en fazla 20. günde saldırıyorum ekmeğe, mantıya, kola ya, sanırım en uzun tanımım bu oldu, bu yazdıklarımı anlayabilmek için, inanın çok yazı, makale, sözlük okudum, çok video izledim, hala daha çözemedim ama bu konu çok önemli, bu tip başlıkları hep takip ediyorum, umarım benim tecrübelerimin de size faydası olur,

herkese sağlıklı günler :)
devamını gör...
yaklaşık iki buçuk hafta önce, günlük 23'e yakın küp şeker aldığım düzenimi geride bıraktım.
sürekli şekerli sıcak içecek içtiğim için hem uyku problemleri hem de yeme bozuklukları, boşaltım sorunları çekiyordum.
19 gündür iki ufak kaçamak (tatlandırıcılı birkaç bir şey) ve suşi pilavındaki eser miktardaki şeker haricinde hiçbir işlenmiş şeker türevini ağzıma sürmedim. ilk iki gün çaya bal karıştırdım ama.

bu süreç içerisinde gittiğim doktor kontrollerinden birinde bozulmuş açlık glukozuna (glikoz?) sahip olduğumu, birinde ise farklı bir sebepten dolayı kafein ve tuz tüketimimi azaltmam gerektiğini öğrendim.

bunlar sayesinde gün içinde içtiğim fincan çaylar, kupa kahveler eskisine nazaran oldukça azaldı (topladığımda) en fazla 5 kupa içer oldum, tamamen şekersiz ve içtiğim çayların kafeini düşük, kullandığım kahve decaf.

öğün atlama huyum vardı, düzensiz ve şeker yüklemesiyle kendimi doyuruyordum bunlarla birlikte.

bu düzene girdiğim günden itibaren acıkma duygusunu hissetmeye başladım. uyku problemlerim biraz olsun azaldı ve hazımsızlık durumum neredeyse tamamen çözüldü.
neredeyse her gün oluşan karın şişliğim yok oldu.

şekeri bırakmadan önce kilom 51'di, şu an 48. yaşım henüz genç.

hayatımda ilk defa enerjisiz kalmadan, motive bir şekilde ve istediğim her şeyi (paketlenmiş gıda, yüklü karbonhidrat içerikli besinler, ekmek hariç) yiyerek kilo verdim. az da olsa daha önce bulimik biri olduğum için gözümde nimet gibi şu an bu durum.

her şeyi bir kenara bırakıyorum, sanırım psikolojik etkilerini de hissetmeye başladım. belki plasebodur benim için ancak bu yıl hiç bu kadar motive bir hafta geçirmemiştim.

artık bir şeyler yoluna girmeye başladı sanırım, umarım. girmese de bir hoş ilerliyor böyle.
devamını gör...
bu başlıkları ebu cehil mi açıyor acaba? direkt şekeri bırakmak yazmak çok mu zor? lisede bedenci mi giriyordu dil ve anlatım derslerine ? sözlükte biraz kaos eksikliği olduğunu düşündüğüm için böyleyim affedin lol.
devamını gör...
bir tavsiye: sadece bırakın.

düşünmeyin, bırakın!
devamını gör...
evet şeker bırakmakla ilgili ikinci bir tanım girmenin zamanı geldi.
şekeri bırakalı yaklaşık 1 ay oldu. yalan yok hiç zorlanmadım. aslında ilk başta hiçbir fark göremedim. herşey benim için normal gidiyor. normalde çikolataya gerçek anlamda bağımlı olan birisi olarak çikolata alacağım para ile çerez almaya başladım. tuzlu fıstık vs. . bugün yaklaşık 3 hafta sonra ilk defa elma yedim ve size bunu temin ederim ki hayatımda yediğim en lezzetli elma olabilirdi. kendimi karayip korsanlarının ilk filmindeki hector barbarossa gibi hissediyorum* aslında normal bir pazardan alınmış elma yedim. bana bu kadar lezzetli gelmesini sağlayan şey şu;
bizim marketlerden aldığımız şekerli ürünlerde olağan üstü derecede şeker var. bu bizim dilimizin bir besini şekerli olarak algılaması için gereken eşik değerini yükseltiyor. böylece biz normal derece şekerli olan besinleri tatsız olarak algılıyoruz.
mesela reçel ya da bal yedikten sonra meyve suyu içseniz meyve suyu size tatsız gelir değil mi? veya baklava yedikten sonra. işte buradaki mantık aynı. uzun süre şekersiz besinlerle beslenmek dilimizdeki tat reseptörlerinin eşik değerini düşürüyor. böylece normal derecede şekerli besinleri yediğinizde size normalden daha da tatlı geliyor.
şu anlık herhangi bir zorlanma yaşamadım. böyle uzun süre devam edebilirim herhalde.
devamını gör...
kendinize iyilik yapmaktır.

ben şanslıydım. doğuştan şeker ve şekerli hiçbir şey sevmem. bu çocukken de böyleydi, şimdi de böyle. çikolatayı bile yılda 1-2 kere alırım. bir sürü kötü alışkanlığa, yıllardır içip sıçmama, kendime pek iyi bakmamama rağmen 35 yaşındayken ideal kilomda olmamı ve 26-27 göstermemi şekersiz hayata borçlu olduğumu söylüyor doktor.

canan karatay'ı sevmem, ama bu konuda haklı. "şeker zehirdir" diyor kendisi.
devamını gör...
kan şekerini ani bir şekilde yükseltmesiyle açlık krizleri, leptin direnci oluşturarak iştah kontrolünü zorlaştırma, bağışıklık sistemini zayıflatma gibi pek çok soruna yol açan ve karaciğere alkol ile aynı düzeyde toksik etki gösteren illetten kurtulmak...
devamını gör...
tarlı pek yemiyorum hatta neredeyse hiç aram yok. çok nadiren sütlü tatlıları yerim, çaya da yıllardır çay kaşığının yarısı kadar şeker koyarım, ufak bir tatlandırma için.
örneğin çayda şekeri azaltmak için, birden değil az az şeker miktarını düşürün, sonra çok şekerli tükettiğinizi fark edeceksiniz. diyelim ki üç şeker atıyorsunuz, bir hafta 2 buçuk atın, bir hafta 2 atın şeklinde azar azar düşürebilirsiniz.
tatlı yeme olayına da gelince, biraz zor bir durum ama yapabilirseniz bol şıralı bir tatlıya zorlayın kendinizi, mideniz bulanacak. her tatlı arzusunda o mide bulantısını hatırlayın. bir süre sonra tatlı yemeyi aramıyorsunuz bile.
devamını gör...
at gibi kesme şeker yerim
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"şeker yemeyi bırakmak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim