orijinal ad: das drama des begabten kindes und die suche nach dem wahren selbst
yazar: alice miller
basım yılı: 1979
alanında son derece iddialı olan kitap, çocuk travmaları üzerine yoğunlaşıp, anne-baba ikilisiyle çocukların ilişkileri üzerine analizler sunuyor.
yazar: alice miller
basım yılı: 1979
alanında son derece iddialı olan kitap, çocuk travmaları üzerine yoğunlaşıp, anne-baba ikilisiyle çocukların ilişkileri üzerine analizler sunuyor.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "tartolet" tarafından 01.02.2022 00:56 tarihinde açılmıştır.
1.
alice miller ismindeki polonya doğumlu isviçreli ünlü psikologa ait bir eser.
kitabın türü yazarın mesleği itibariyle de anlaşılacağı üzere psikolojidir. genellikle psikoloji türünde kitaplar okumazdım ancak güvendiğim birisinin tavsiyesi ile bu kitabı satın alıp hemen okumaya koyuldum.
ince kitaplar beni her zaman ürkütür, içerisindeki anlam yoğundur diye. kitap 142 sayfaydı ve anlatımı dolu doluydu. her cümle beni bambaşka noktalara götürdü, farklı farklı şeyler düşünmeme ve hatta kendimi sorgulamama sebep oldu. psikoloji türünde eserler okuduğumda her defasında oldukça düşünceli bir dönemde oluyorum. bu kitabı okurken de yoğun düşüncelerim vardı. kendime cevap aramayı seviyorum, burada da kendime cevaplar aramaya çalıştım ve hatta bazı hususlarda da buldum diyebilirim.
kitabın içeriğinden bahsedecek olursam, kitap üç bölüme ayrılmış ve yazar yapmış olduğu gözlemleri örnekler üzerinden anlatmaktadır. dili bence sadeydi, en azından çok okuma yaptığım için bana oldukça akıcı da geldi. bazı psikoloji üzerine olan terimleri araştırdım ve oldukça fikir edinebildim.
konusuna gelecek olursak, hepimiz küçüklükten öğrendiğimiz - hissettiğimiz- yaşadığımız şeylerin etkisi ile büyüyoruz. yani buna göre küçüklüğümüz yetişkinliğimizin yansımasıdır da diyebiliriz. harika sandığımız çocukluğumuzun ne derecede harika olduğunu da sorgulatıyor. bir yandan da sorgulamadığımız, hatırlamadığımız noksan yerleri düşünmemizi sağlıyor.
ben kitabı okurken öyle çok noktada altınız çizdim ki, bir ara kitabı bütünü ile çizdim sandım. okurken oldukça üzüldüm hatta ağladım. bir müddet çok uzunca da düşündüm. düşüncelerimi sorguladım. ebeveyn olmayı düşündüğüm için gerçekte ebeveyn olup olamayacağımı da sorgulamaya başladım diyebilirim. keşke bu kitabı ailemle birlikte okuyabilseydim, bunu çok isterdim.
kitabın türü yazarın mesleği itibariyle de anlaşılacağı üzere psikolojidir. genellikle psikoloji türünde kitaplar okumazdım ancak güvendiğim birisinin tavsiyesi ile bu kitabı satın alıp hemen okumaya koyuldum.
ince kitaplar beni her zaman ürkütür, içerisindeki anlam yoğundur diye. kitap 142 sayfaydı ve anlatımı dolu doluydu. her cümle beni bambaşka noktalara götürdü, farklı farklı şeyler düşünmeme ve hatta kendimi sorgulamama sebep oldu. psikoloji türünde eserler okuduğumda her defasında oldukça düşünceli bir dönemde oluyorum. bu kitabı okurken de yoğun düşüncelerim vardı. kendime cevap aramayı seviyorum, burada da kendime cevaplar aramaya çalıştım ve hatta bazı hususlarda da buldum diyebilirim.
kitabın içeriğinden bahsedecek olursam, kitap üç bölüme ayrılmış ve yazar yapmış olduğu gözlemleri örnekler üzerinden anlatmaktadır. dili bence sadeydi, en azından çok okuma yaptığım için bana oldukça akıcı da geldi. bazı psikoloji üzerine olan terimleri araştırdım ve oldukça fikir edinebildim.
konusuna gelecek olursak, hepimiz küçüklükten öğrendiğimiz - hissettiğimiz- yaşadığımız şeylerin etkisi ile büyüyoruz. yani buna göre küçüklüğümüz yetişkinliğimizin yansımasıdır da diyebiliriz. harika sandığımız çocukluğumuzun ne derecede harika olduğunu da sorgulatıyor. bir yandan da sorgulamadığımız, hatırlamadığımız noksan yerleri düşünmemizi sağlıyor.
ben kitabı okurken öyle çok noktada altınız çizdim ki, bir ara kitabı bütünü ile çizdim sandım. okurken oldukça üzüldüm hatta ağladım. bir müddet çok uzunca da düşündüm. düşüncelerimi sorguladım. ebeveyn olmayı düşündüğüm için gerçekte ebeveyn olup olamayacağımı da sorgulamaya başladım diyebilirim. keşke bu kitabı ailemle birlikte okuyabilseydim, bunu çok isterdim.
devamını gör...