yazar: barış bıçakçı
yayım yılı: 2006
son derece özgün bir üslupla kaleme alınan öykülerden oluşan eser, hayatın içinden birçok durumu önünüze seriyor. yazarın belirgin yönlerinden biri olan gerçeklik hissi bu eserde de kendini olabildiğince okuyucuya hissettiriyor.
yayım yılı: 2006
son derece özgün bir üslupla kaleme alınan öykülerden oluşan eser, hayatın içinden birçok durumu önünüze seriyor. yazarın belirgin yönlerinden biri olan gerçeklik hissi bu eserde de kendini olabildiğince okuyucuya hissettiriyor.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "insan olun biraz" tarafından 12.03.2022 19:43 tarihinde açılmıştır.
1.
bir barış bıçakçı kitabıdır.
sıradan insanlar için ,ki bu sıradan diye tabir ettiğim insanlar dünya nüfusunun ezici bir çoğunluğunu oluşturur, -ben de keyifle söyleyebilirim ki bu topluluğa dahilim- hayatlarını devam ettirirken yaşadıkları, şahit oldukları görkemli hikayeler yoktur. onlar sarsıcı hikayeleri sıradışı olaylarda değil günlük hayatın bezdirici yavanlığında deneyimlerler.
bu insanlar şehirlerde yaşar. elbette köylerde, kasabalarda da yaşarlar ama biz şehirlerde yaşadıklarını söyleyeceğiz çünkü elimizde bir şehir rehberi var. sayfa sayfa okuyup içinde yazan hiçbir şeyi, hiçbir yeri, hiç kimseyi bulamayacağız ama şehir rehberi olmadan da evden çıkmayacağız.
berbere uğrayacağız gezerken -bu acil bir konu çünkü- göl kıyısında küçük taşlar toplayacağız ve hayatımın iki senesi geçirdiğim demetevler’e uğrayacağız mutlaka. eve dönerken bir pastaneye uğrasak hiç de fena olmaz bence.
yeter ki bize benzeyen sıradan insanların sıradanlığı ölçüsünde görkemli hikayelerine şahit olacağız, her hikayenin içinde yer almanın dayanılmaz mutluluğunu buruk bir şekilde yaşayarak.
sonra eve döneceğiz bir süre dinlenmek üzere ama merak etmeyin, baharda yine geliriz.
sıradan insanlar için ,ki bu sıradan diye tabir ettiğim insanlar dünya nüfusunun ezici bir çoğunluğunu oluşturur, -ben de keyifle söyleyebilirim ki bu topluluğa dahilim- hayatlarını devam ettirirken yaşadıkları, şahit oldukları görkemli hikayeler yoktur. onlar sarsıcı hikayeleri sıradışı olaylarda değil günlük hayatın bezdirici yavanlığında deneyimlerler.
bu insanlar şehirlerde yaşar. elbette köylerde, kasabalarda da yaşarlar ama biz şehirlerde yaşadıklarını söyleyeceğiz çünkü elimizde bir şehir rehberi var. sayfa sayfa okuyup içinde yazan hiçbir şeyi, hiçbir yeri, hiç kimseyi bulamayacağız ama şehir rehberi olmadan da evden çıkmayacağız.
berbere uğrayacağız gezerken -bu acil bir konu çünkü- göl kıyısında küçük taşlar toplayacağız ve hayatımın iki senesi geçirdiğim demetevler’e uğrayacağız mutlaka. eve dönerken bir pastaneye uğrasak hiç de fena olmaz bence.
yeter ki bize benzeyen sıradan insanların sıradanlığı ölçüsünde görkemli hikayelerine şahit olacağız, her hikayenin içinde yer almanın dayanılmaz mutluluğunu buruk bir şekilde yaşayarak.
sonra eve döneceğiz bir süre dinlenmek üzere ama merak etmeyin, baharda yine geliriz.
devamını gör...
2.
koşa koşa büyük bi hararetle kitabı gömmek için gelmiştim ama büyük üstad insan olun biraz övmüş, keyfim kaçtı. ağız tadıyla gömmeme engel bu durum kesinlikle. deneyeyim.
daha önce birçok kitap tanımında bahsettiğim gibi iyi bir hikaye okuru değilim. sabahattin ali öykülerini severim mesela. başı var sonu var. okuduktan sonra giriş gelişme sonucu net anlayabiliyoruz. ne anlatmak istediği belli. tadı damakta kalıyor. ah diyosun keşke bi bu kadar daha yazsaymış sonra nolmuş, öncesinde nolmuş, anlatsaymış da öğrenseymişiz. ama bu böyle değil.
bıçakçı'yı ilk kez okudum. hikayeler 2 ile 6 sayfa uzunluğunda. her biri sanki uzunca bir romandan alınmış gibi. iyi anlamda değil. şimdi en yakın kitaplığa gidin elinizi atın ve rastgele bir roman alın. 45 ila 47. sayfalar arasını alın çıkarın ordan. işte bir bıçakçı hikayesi. 128 ila 133 arasını çekin çıkarın, işte size daha uzun bir bıçakçı hikayesi.
tat alamadım bir türlü. olmuyor.
hikaye okumaya uzunca bir süre için tövbe ediyorum.
daha önce birçok kitap tanımında bahsettiğim gibi iyi bir hikaye okuru değilim. sabahattin ali öykülerini severim mesela. başı var sonu var. okuduktan sonra giriş gelişme sonucu net anlayabiliyoruz. ne anlatmak istediği belli. tadı damakta kalıyor. ah diyosun keşke bi bu kadar daha yazsaymış sonra nolmuş, öncesinde nolmuş, anlatsaymış da öğrenseymişiz. ama bu böyle değil.
bıçakçı'yı ilk kez okudum. hikayeler 2 ile 6 sayfa uzunluğunda. her biri sanki uzunca bir romandan alınmış gibi. iyi anlamda değil. şimdi en yakın kitaplığa gidin elinizi atın ve rastgele bir roman alın. 45 ila 47. sayfalar arasını alın çıkarın ordan. işte bir bıçakçı hikayesi. 128 ila 133 arasını çekin çıkarın, işte size daha uzun bir bıçakçı hikayesi.
tat alamadım bir türlü. olmuyor.
hikaye okumaya uzunca bir süre için tövbe ediyorum.
devamını gör...