1.
hangi birimiz etkilenmedi hayalet avcıları’ndan ya da (bkz: tsubasa)’dan? kim her izlediğinde (bkz: road runner) kadar hızlı koşabileceğini düşünmedi? (bkz: ayı yogi)’ler-(bkz: scooby doo)’lar-(bkz: gerçek kötüler) olimpiyatlarda yarışırken kaçımız ekrana kitlenmedi? (bkz: casper)’dan neden hiç korkmadık yıllar boyunca? gördüğümüz tüm arabaları (bkz: çakmaktaş)’lardaki gibi ayaklarla hareket ediyor sanmadık mı gerçek bir arabaya binene kadar? ve (bkz: arı maya), (bkz: müfettiş gadget), (bkz: temel reis), (bkz: jetgiller), (bkz: atom karınca), (bkz: ninja kaplumbağalar), (bkz: pokemon), (bkz: tom ve jerry), (bkz: garfield) ,(bkz: speedy gonzales), (bkz: dufy duck), (bkz: bugs buny), (bkz: mickey mouse), (bkz: guffy), (bkz: richi rich),(bkz: varyemez amca), (bkz: tazmanya canavarı), (bkz: heman), (bkz: shera), (bkz: kaptan mağara adamı), (bkz: şirinler), (bkz: redkit) gibi çizginin efendileri’yle beraber rol almadık mı o çizgi filmlerde?
çizginin efendilerini okumaya başladan önce küçük bir uyarı; bu yazıyı okurken çocukluğunuza dönüp o zamanki ruh haline bürünmelisiniz aksi takdirde (bkz: tsubasa)’nın vurduğu topun nasıl elips şekline dönüştüğünü, (bkz: atom karınca)’nın büyük bir kayayı nasıl kaldırdığını ya da (bkz: pikachu)’nun o küçük poke topuna nasıl sığdığını anlayamazsınız!
pardüseli adam; gadget amcamız pek bir teknolojikti o zamanlar. şapkasından çıkardığı pervaneyle rahatça uçabilirdi ve kollarıyla istediği yere uzanabilirdi. aynı zamanda gadget sakarlığının önüne geçememiştir hiçbir zaman ve biz mutfakta bir bardak kırdığımızda ya da okula gitmeden önce zorla yaptırılan kahvaltı esnalarında çatalımız yere düştüğünde annelerimizin azarına hiç aldırış etme gereği duymazdık. çünkü (bkz: müfettiş gadget) bile bizim kadar sakar olabilirdi her bölümde. gadget amca hakkında söylenecek pek fazla söz bulamazsınız çünkü o düşlerimizin müfettişidir ve çocukluğumuzda bizde bıraktığı tek etki; büyüyünce müfettiş olma isteğinden öte gitmemiştir. bir de ben nedense her zaman müfettiş gadget’in bir ortağı olmasını düşünmüşümdür onun gibi teknolojik olmasa da doğa üstü güçleri olan, örneğin ;
(bkz: casper).. dost canlısı, küçük yuvarlak kafalı,iri gözlü bir hayaletti bizim için. o insanları korkutmayı değil onlarla hep dost olmayı denedi çoğu kez. ancak 3 korkunç amcası bu isteğinin önüne geçti her macerada ve casper dostlarını çizgi filmde değil gerçek hayatta kazandı çünkü ekranda onu gördüğümüzde onun neler hissettiğini anlar ve ona dost olmak için kollarımızı açardık kendi dünyamızda. unutmadan; bizimle beraber beceriksiz küçük cadı arkadaşı wendy’de casper’ın her zaman yanında durmuştur. ve eminim çoğumuz bu ikilinin sevgili olmasını beklemiştir çoğu macerada ancak casper düşündüğümüz kadar çapkın olamamıştır hiçbir zaman.
çapkınlıktan bahsedince aklımıza bir çizginin efendisi daha gelir. önce japonya’nın sonra tüm dünyanın en iyi futbolcu adayı;
(bkz: tsubasa).. o da nedense yıllar boyunca hiçbir kız arkadaş olayına girememiş aksine her zaman kızların dediği 22 adam bir topun peşinde cümlesine destek vermiş gibi hissettirmiştir hemen hemen her kıza.. ancak erkeklerin her sabah okula gitmeden önce aklına gelen tek gerçekti tsubasa. amaç erken uyanıp tsubasa’yı izlemek ve okula gittiğinde tenefüs aralarında minyatür kale top koştururken ölüm vuruşu’nun nasıl yapıldığını unutmamaktı kendi adıma. belki siz de ikizlerin yaptığı vuruşu yapmak için çabalardınız sıra arkadaşınızla ama bütün denemelere rağmen hiçbir vuruştan sonra topun elips şeklini aldığını göremezdik. bu yüzden genelde bir arkadaşımız topun üstüne oturur top elips şeklini alana kadar yamultulur ve maça öyle devam edilirdi.işte tsubasa hayatımızda bu kadar değerli bir çizgiydi bizim için ve eminim çoğumuz okulda andımız okunurken yanındaki arkadaşıyla o bölüm hakkında kritik yapardı hakemin ofsatı vermemesi üzerine.fakat o zamanlar hiç birimiz tsubasa’nın ya da kaleci (bkz: wakabaychi)’nin havada dakikalarca nasıl kaldığını ve her futbolcunun nasıl metrelerce hatta kilometrelerce koştuğunu sorgulamaz aksine ateş alan toplar,buz kesilen çimler,kale direğine çıkan futbolcular çok daha fazla doğal gelirdi bize hakemin ofsaytı vermemesinden. ve en çok merak edilen tsubasa oozora’nın kariyerinin nasıl devam ettiğidir. çünkü o zamanlar hiç birimiz fazla takım bilmez,takip etmezdik. bizim için önemli olan her maçı kazanmalarıydı ama şuan bu satıra geldiğinizde aslında tsubasa’nın ne kadar yetenekli olduğunu farkedeceksiniz çünkü (bkz: tsubasa oozora) (bkz: barcelona)’ya transfer olmuştur ve çoğumuz da bunu sabah kahvaltılarının gazabından dolayı öğrenememişizdir. annelerimiz sağolsun! sağolsunlar çünkü kahvaltıyla kalmamış bir de bize ıspanak yedirmek için adeta (bkz: temel reis)’le işbirliği yapmışlar sanki o zamanlar..
eminim şuan sizde benle aynı fikirdesiniz! bu arada temel reis nereliydi? çocukluğumuzda temel reis bizim için belki trabzonlu, belki ordulu, belki rizeliydi çünkü adı temel’di ve bir gemi kaptanıydı. hasmı olan kabasakal ise muhtemelen karşı köydendi ve aralarında hep bir mesele vardı! bu mesele (bkz: kabasakal)’ın karşı köyden olması değil yalnızca bir kız meselesiydi. (bkz: safinaz).. ince uzun bacakları değişik bir saç modeliyle temel reis’in mi yoksa kabasakal’ın mı uzatmalı sevgilisiydi o zamanlar buna bir türlü akıl erdiremezdik çünkü bu ablamız bir o tarafta bir bu taraftaydı. ve temel reis, safinaz için her bölümde kabasakal’la karşılaşır ve ondan güçsüz olmasına rağmen her seferinde o maceradan zaferle yani safinaz’la ayrılırdı. temel reis kaybedeceği sırada ıspanak konservesini çıkarır zorlansa da kapağını açar, piposunun yanından ıspanağı midesine indirmeyi başarırdı ve o anda temel reis bizim için en güçlü çizgi film kahramanı oluverir, bu da bizim ıspanak yeme isteğimizi son hadde getirirdi çünkü hepimizin hayatında yenmesi gereken bir kabasakal vardı. ve yukarda da bahsettiğim gibi annelerimizin de işine gelen bu ıspanak olayı acı bir gerçektir çünkü şimdi anladık ki tadını beğenmediğimiz halde yenen o ıspanaklar maalesef bir yalandan ibaretmiş. hepimizi kandırdın temel reis, bilseydik o zamanlar kabasakal’ın yanında saf alırdık! ama güçlü olmamızı sağlayan tek şey ıspanak değildi çünkü birde hayatımızda (bkz: hayalet avcıları) vardı..
ellerindeki elektrikli süpürgeye benzer bir aletle hayalet yakalayan bu kahramanlar çocukluğumuzda bizim için çok önemli bir yere sahipti. onların sayesinde annemizin elinden kaptığımız elektrikli süpürgeyle evde farkında olmadan çoğu halıyı süpürmüşüzdür eminim. belki gerçekte bir hayalet yakalayamadık o zamanlar ama hayallerimizde çoğu korkutucu yaratığı o süpürgenin içine hapsederek güçlü olmayı başardık. tabi hal böle iken en önemli olan şey kötü hayaletleri yakalarken sevimli (bkz: casper)’ı da süpürgeye kaptırmamaktı. ve o zamanlar hayalet avcıları’nın teknolojik av aleti ilerisi için bir umuttu. ne kadar ilerisi mi ?
(bkz: jetgiller)i o zamanlar izlerken hepimizin aklında aynı düşünce vardı, hepimiz o düşünceyle hayaller kurardık en yakın arkadaşlarımızla; ‘oğlum 2021’e gelince bizde böyle uçan arabalara bineceğiz’ gibi diyaloglara girerdik. fakat bu güzel hayal şuan için baktığımızda hiçte gerçekleşmiş gibi durmuyor. jetgiller’i izlerken kendi adıma konuşmam gerekirse judy’i hayranlıkla izlerdim hatta ve hatta benim için önemli olan yalnızca judy’nin nasıl bir hayat sürdürdüğüydü. eminim sizin içinde böyle bir karakter vardır bu çizgi filmler arasında. her neyse beni bırakıp jetgiller’e geri dönecek olursak onlar bizim için içimizdeki bastırılmış hayallerin tümüydü. fakat hepimiz fark etmişizdir ki jetgiller hala bizden 50 yıl kadar ilerde bir teknolojiye sahipler ve bizim onları yakalamamız için ilk yapmamız gereken öncelikle jetgiller gibi giydiğimiz her giysinin yakalarının sivri olmasını sağlamaktır ya da cebimizde bir poke topu taşımaktır. (bkz: ash) ve (bkz: pikachu)’nun ayrılmaz bir ikili olduğu (bkz: pokemon) sanırım çocukken en etkilendiğimiz çizgidir. yüzlerce pokemon’un isimleri tek tek bilmemiz bunun gayet açık bir göstergesidir. ash, (bkz: brook) ve (bkz: misty)’nin maceralarını anlatan çizgi film hayatımıza birden bire girmiş ve bu olay en çok bakkal amcaların sinirine dokunmuştur. çünkü pokemon’un gelişiyle ve ülkemizde bu kadar tutuluşuyla birlikte artık bütün pokemon’ları cipslerin içinde bulabiliyorduk. nasıl mı bulabiliyorduk? hatırlamamanız mümkün değil çünkü sizde herkes gibi cips alırken içinde pokemon tasosu var mı yok mu diye bütün cipsleri parça pinçik etmişsinizdir ve dolu olan cipsi sonunda bulabilmişsinizdir. ve eğer zamanında sizde benim gibi ash-pikachu hayranlarının aksine bir (bkz: roket takımı) hayranıysanız cipslerin içinden en çok çıkmasını istediğiniz taso pokemonlar arasında konuşabilen tek pokemon olan miyaw’ın çıkması olmuştur. ayrıca pokemon’u izlerken neden hiçbir poker topunun içinden (bkz: taş devri)’ndeki gibi dinozorların çıkmadığını da sorarım sizlere.
(bkz: taş devri) demişken; (bkz: çakmaktaşlar) ve komşuları (bkz: molaztaşlar)’ın hikayesini anlatan bu çizgi film sanırım hepimizin favorileri arasındadır. aslında biraz türk kültürüne uyarlanabilseydi eminim herkes kendi komşuluk hikayesini izlemiş olurdu taş devrin’de. asla kavga etmeyen (bkz: vilma) ve (bkz: beti)’nin aksine (bkz: fred) ve (bkz: barni) bazen kavga ederler, uzun süre konuşmazlar hatta karıları vilma ve betty’nin de birbirleriyle görüşmelerini engellemeye çalışırlar ama en sonunda karıları onları barıştırır. vilma ve betty yakın arkadaştır, kocalarının onları ihmal etmeleri durumunda ittifaka geçer ve istediklerini yaptırırlar. ev eşyaları da çok ilginçtir; lavabodaki çeşme yerine filin hortumu kullanılır, çöp tenekesi yerine pelikanın gagası, süpürge yerine karıncayiyen kullanılır. ve (bkz: dino) .. bu sevimli dinozor evcilleştirilmiş sadık bir varlıktır ve fred eve geldiğinde dino’nun yüzünü yalamasından kurtulamamıştır. bu iki ailenin çocukları (bkz: bambam) ve (bkz: çakıl)’da geleneği bozmayıp anne ve babaları gibi iyi anlaşmayı sürdürmüşlerdir. bu arada bahsetmeden geçemeyeceğim; çakmaktaşlar’ın kızı çakıl büyüyünce pek bir süzülmüş, güzelleşmiştir çocukluk aşklarım arasına girmiştir ve eminim bambam da kızlar için o zamanın en yakışıklı çizgi film kahramanlarından biri olmayı başarmıştır. hazır konu yakışıklı ve güzel karakterlerden açıldı o zaman insan olmadığı halde karizmatik olan bu 4 isme dikkat!
(bkz: leonardo), (bkz: raphael), (bkz: michelangelo), (bkz: donatello).. eminim bu çizgi filmle ilgili kafamızda bir soru işareti vardır hala. liderleri kimdi bu kaplumbağacıkların? bana göre donatello’ydu, size göre leonardo olabilir tabi. ama gerçek liderleri, ustaları aslında bir fare olan (bkz: usta splinter)’dı ve işinde de gayet başarılıydı. foseptik çukurunda ama harika bir mekanda yaşayan kahramanlarımızın her çeşit düşmanı vardı ama en önemli düşmanları (bkz: shreder) ve beyin’di. kahrolası pisliklerden nasılda nefret ederdik öyle değil mi? hatta bazen abartır gözümüze (bkz: ninja kaplumbağala)r gibi her hangi bir renkten bandaj takıp savaşa dahil olurduk kanepelerin üstünde, masaların altında shreder ve beyin’i halt etmek için.. ama bazen de romantik anlar yaşardık ekranda sarı tulumuyla kanal muhabiri april o-neill’ı görünce. hatta çok sevdiğimiz ninja kaplumbağalardan bile kıskanırdık bu sarı tulumlu fıstığı..ve onu görünce aklımıza ilk gelen şey acaba o sarı tulumu muydu yine sorarım size?
yazıyı burada sonlandırırken (bkz: çizginin efendileri)’nin bu kadar az olmadığını aklınızdan geçireceğinizi biliyorum ancak hepsi aynı yazı altında toplanacak kadar basit değiller; bunu kendi ağızlarında duyduğuma emin olabilirsiniz. şimdilik bu ilk çizginin efendileri’yle hatırlayacağız çocukluğumuzu.. ama en kısa zamanda diğer kahramanlarla kaldığımız yerden devam edeceğiz. hep şunu söylemişimdir yıllarca kendi kendime;’psikologların hastalarının çocukluğuna inmek için o kadarda uğraş vermelerine gerek yok, izletsinler bir çizgi film ve anında çocukluğuna iniversinler dilediklerinin..’ ve bu düşüncemi bu yazıda pekiştirdiğim için mutluyum çünkü unutmayın aslında hepimiz birer hastayız! şimdi açın (bkz: çizginin efendileri)’nden herhangi birini,izlemeye koyulun..
çizginin efendilerini okumaya başladan önce küçük bir uyarı; bu yazıyı okurken çocukluğunuza dönüp o zamanki ruh haline bürünmelisiniz aksi takdirde (bkz: tsubasa)’nın vurduğu topun nasıl elips şekline dönüştüğünü, (bkz: atom karınca)’nın büyük bir kayayı nasıl kaldırdığını ya da (bkz: pikachu)’nun o küçük poke topuna nasıl sığdığını anlayamazsınız!
pardüseli adam; gadget amcamız pek bir teknolojikti o zamanlar. şapkasından çıkardığı pervaneyle rahatça uçabilirdi ve kollarıyla istediği yere uzanabilirdi. aynı zamanda gadget sakarlığının önüne geçememiştir hiçbir zaman ve biz mutfakta bir bardak kırdığımızda ya da okula gitmeden önce zorla yaptırılan kahvaltı esnalarında çatalımız yere düştüğünde annelerimizin azarına hiç aldırış etme gereği duymazdık. çünkü (bkz: müfettiş gadget) bile bizim kadar sakar olabilirdi her bölümde. gadget amca hakkında söylenecek pek fazla söz bulamazsınız çünkü o düşlerimizin müfettişidir ve çocukluğumuzda bizde bıraktığı tek etki; büyüyünce müfettiş olma isteğinden öte gitmemiştir. bir de ben nedense her zaman müfettiş gadget’in bir ortağı olmasını düşünmüşümdür onun gibi teknolojik olmasa da doğa üstü güçleri olan, örneğin ;
(bkz: casper).. dost canlısı, küçük yuvarlak kafalı,iri gözlü bir hayaletti bizim için. o insanları korkutmayı değil onlarla hep dost olmayı denedi çoğu kez. ancak 3 korkunç amcası bu isteğinin önüne geçti her macerada ve casper dostlarını çizgi filmde değil gerçek hayatta kazandı çünkü ekranda onu gördüğümüzde onun neler hissettiğini anlar ve ona dost olmak için kollarımızı açardık kendi dünyamızda. unutmadan; bizimle beraber beceriksiz küçük cadı arkadaşı wendy’de casper’ın her zaman yanında durmuştur. ve eminim çoğumuz bu ikilinin sevgili olmasını beklemiştir çoğu macerada ancak casper düşündüğümüz kadar çapkın olamamıştır hiçbir zaman.
çapkınlıktan bahsedince aklımıza bir çizginin efendisi daha gelir. önce japonya’nın sonra tüm dünyanın en iyi futbolcu adayı;
(bkz: tsubasa).. o da nedense yıllar boyunca hiçbir kız arkadaş olayına girememiş aksine her zaman kızların dediği 22 adam bir topun peşinde cümlesine destek vermiş gibi hissettirmiştir hemen hemen her kıza.. ancak erkeklerin her sabah okula gitmeden önce aklına gelen tek gerçekti tsubasa. amaç erken uyanıp tsubasa’yı izlemek ve okula gittiğinde tenefüs aralarında minyatür kale top koştururken ölüm vuruşu’nun nasıl yapıldığını unutmamaktı kendi adıma. belki siz de ikizlerin yaptığı vuruşu yapmak için çabalardınız sıra arkadaşınızla ama bütün denemelere rağmen hiçbir vuruştan sonra topun elips şeklini aldığını göremezdik. bu yüzden genelde bir arkadaşımız topun üstüne oturur top elips şeklini alana kadar yamultulur ve maça öyle devam edilirdi.işte tsubasa hayatımızda bu kadar değerli bir çizgiydi bizim için ve eminim çoğumuz okulda andımız okunurken yanındaki arkadaşıyla o bölüm hakkında kritik yapardı hakemin ofsatı vermemesi üzerine.fakat o zamanlar hiç birimiz tsubasa’nın ya da kaleci (bkz: wakabaychi)’nin havada dakikalarca nasıl kaldığını ve her futbolcunun nasıl metrelerce hatta kilometrelerce koştuğunu sorgulamaz aksine ateş alan toplar,buz kesilen çimler,kale direğine çıkan futbolcular çok daha fazla doğal gelirdi bize hakemin ofsaytı vermemesinden. ve en çok merak edilen tsubasa oozora’nın kariyerinin nasıl devam ettiğidir. çünkü o zamanlar hiç birimiz fazla takım bilmez,takip etmezdik. bizim için önemli olan her maçı kazanmalarıydı ama şuan bu satıra geldiğinizde aslında tsubasa’nın ne kadar yetenekli olduğunu farkedeceksiniz çünkü (bkz: tsubasa oozora) (bkz: barcelona)’ya transfer olmuştur ve çoğumuz da bunu sabah kahvaltılarının gazabından dolayı öğrenememişizdir. annelerimiz sağolsun! sağolsunlar çünkü kahvaltıyla kalmamış bir de bize ıspanak yedirmek için adeta (bkz: temel reis)’le işbirliği yapmışlar sanki o zamanlar..
eminim şuan sizde benle aynı fikirdesiniz! bu arada temel reis nereliydi? çocukluğumuzda temel reis bizim için belki trabzonlu, belki ordulu, belki rizeliydi çünkü adı temel’di ve bir gemi kaptanıydı. hasmı olan kabasakal ise muhtemelen karşı köydendi ve aralarında hep bir mesele vardı! bu mesele (bkz: kabasakal)’ın karşı köyden olması değil yalnızca bir kız meselesiydi. (bkz: safinaz).. ince uzun bacakları değişik bir saç modeliyle temel reis’in mi yoksa kabasakal’ın mı uzatmalı sevgilisiydi o zamanlar buna bir türlü akıl erdiremezdik çünkü bu ablamız bir o tarafta bir bu taraftaydı. ve temel reis, safinaz için her bölümde kabasakal’la karşılaşır ve ondan güçsüz olmasına rağmen her seferinde o maceradan zaferle yani safinaz’la ayrılırdı. temel reis kaybedeceği sırada ıspanak konservesini çıkarır zorlansa da kapağını açar, piposunun yanından ıspanağı midesine indirmeyi başarırdı ve o anda temel reis bizim için en güçlü çizgi film kahramanı oluverir, bu da bizim ıspanak yeme isteğimizi son hadde getirirdi çünkü hepimizin hayatında yenmesi gereken bir kabasakal vardı. ve yukarda da bahsettiğim gibi annelerimizin de işine gelen bu ıspanak olayı acı bir gerçektir çünkü şimdi anladık ki tadını beğenmediğimiz halde yenen o ıspanaklar maalesef bir yalandan ibaretmiş. hepimizi kandırdın temel reis, bilseydik o zamanlar kabasakal’ın yanında saf alırdık! ama güçlü olmamızı sağlayan tek şey ıspanak değildi çünkü birde hayatımızda (bkz: hayalet avcıları) vardı..
ellerindeki elektrikli süpürgeye benzer bir aletle hayalet yakalayan bu kahramanlar çocukluğumuzda bizim için çok önemli bir yere sahipti. onların sayesinde annemizin elinden kaptığımız elektrikli süpürgeyle evde farkında olmadan çoğu halıyı süpürmüşüzdür eminim. belki gerçekte bir hayalet yakalayamadık o zamanlar ama hayallerimizde çoğu korkutucu yaratığı o süpürgenin içine hapsederek güçlü olmayı başardık. tabi hal böle iken en önemli olan şey kötü hayaletleri yakalarken sevimli (bkz: casper)’ı da süpürgeye kaptırmamaktı. ve o zamanlar hayalet avcıları’nın teknolojik av aleti ilerisi için bir umuttu. ne kadar ilerisi mi ?
(bkz: jetgiller)i o zamanlar izlerken hepimizin aklında aynı düşünce vardı, hepimiz o düşünceyle hayaller kurardık en yakın arkadaşlarımızla; ‘oğlum 2021’e gelince bizde böyle uçan arabalara bineceğiz’ gibi diyaloglara girerdik. fakat bu güzel hayal şuan için baktığımızda hiçte gerçekleşmiş gibi durmuyor. jetgiller’i izlerken kendi adıma konuşmam gerekirse judy’i hayranlıkla izlerdim hatta ve hatta benim için önemli olan yalnızca judy’nin nasıl bir hayat sürdürdüğüydü. eminim sizin içinde böyle bir karakter vardır bu çizgi filmler arasında. her neyse beni bırakıp jetgiller’e geri dönecek olursak onlar bizim için içimizdeki bastırılmış hayallerin tümüydü. fakat hepimiz fark etmişizdir ki jetgiller hala bizden 50 yıl kadar ilerde bir teknolojiye sahipler ve bizim onları yakalamamız için ilk yapmamız gereken öncelikle jetgiller gibi giydiğimiz her giysinin yakalarının sivri olmasını sağlamaktır ya da cebimizde bir poke topu taşımaktır. (bkz: ash) ve (bkz: pikachu)’nun ayrılmaz bir ikili olduğu (bkz: pokemon) sanırım çocukken en etkilendiğimiz çizgidir. yüzlerce pokemon’un isimleri tek tek bilmemiz bunun gayet açık bir göstergesidir. ash, (bkz: brook) ve (bkz: misty)’nin maceralarını anlatan çizgi film hayatımıza birden bire girmiş ve bu olay en çok bakkal amcaların sinirine dokunmuştur. çünkü pokemon’un gelişiyle ve ülkemizde bu kadar tutuluşuyla birlikte artık bütün pokemon’ları cipslerin içinde bulabiliyorduk. nasıl mı bulabiliyorduk? hatırlamamanız mümkün değil çünkü sizde herkes gibi cips alırken içinde pokemon tasosu var mı yok mu diye bütün cipsleri parça pinçik etmişsinizdir ve dolu olan cipsi sonunda bulabilmişsinizdir. ve eğer zamanında sizde benim gibi ash-pikachu hayranlarının aksine bir (bkz: roket takımı) hayranıysanız cipslerin içinden en çok çıkmasını istediğiniz taso pokemonlar arasında konuşabilen tek pokemon olan miyaw’ın çıkması olmuştur. ayrıca pokemon’u izlerken neden hiçbir poker topunun içinden (bkz: taş devri)’ndeki gibi dinozorların çıkmadığını da sorarım sizlere.
(bkz: taş devri) demişken; (bkz: çakmaktaşlar) ve komşuları (bkz: molaztaşlar)’ın hikayesini anlatan bu çizgi film sanırım hepimizin favorileri arasındadır. aslında biraz türk kültürüne uyarlanabilseydi eminim herkes kendi komşuluk hikayesini izlemiş olurdu taş devrin’de. asla kavga etmeyen (bkz: vilma) ve (bkz: beti)’nin aksine (bkz: fred) ve (bkz: barni) bazen kavga ederler, uzun süre konuşmazlar hatta karıları vilma ve betty’nin de birbirleriyle görüşmelerini engellemeye çalışırlar ama en sonunda karıları onları barıştırır. vilma ve betty yakın arkadaştır, kocalarının onları ihmal etmeleri durumunda ittifaka geçer ve istediklerini yaptırırlar. ev eşyaları da çok ilginçtir; lavabodaki çeşme yerine filin hortumu kullanılır, çöp tenekesi yerine pelikanın gagası, süpürge yerine karıncayiyen kullanılır. ve (bkz: dino) .. bu sevimli dinozor evcilleştirilmiş sadık bir varlıktır ve fred eve geldiğinde dino’nun yüzünü yalamasından kurtulamamıştır. bu iki ailenin çocukları (bkz: bambam) ve (bkz: çakıl)’da geleneği bozmayıp anne ve babaları gibi iyi anlaşmayı sürdürmüşlerdir. bu arada bahsetmeden geçemeyeceğim; çakmaktaşlar’ın kızı çakıl büyüyünce pek bir süzülmüş, güzelleşmiştir çocukluk aşklarım arasına girmiştir ve eminim bambam da kızlar için o zamanın en yakışıklı çizgi film kahramanlarından biri olmayı başarmıştır. hazır konu yakışıklı ve güzel karakterlerden açıldı o zaman insan olmadığı halde karizmatik olan bu 4 isme dikkat!
(bkz: leonardo), (bkz: raphael), (bkz: michelangelo), (bkz: donatello).. eminim bu çizgi filmle ilgili kafamızda bir soru işareti vardır hala. liderleri kimdi bu kaplumbağacıkların? bana göre donatello’ydu, size göre leonardo olabilir tabi. ama gerçek liderleri, ustaları aslında bir fare olan (bkz: usta splinter)’dı ve işinde de gayet başarılıydı. foseptik çukurunda ama harika bir mekanda yaşayan kahramanlarımızın her çeşit düşmanı vardı ama en önemli düşmanları (bkz: shreder) ve beyin’di. kahrolası pisliklerden nasılda nefret ederdik öyle değil mi? hatta bazen abartır gözümüze (bkz: ninja kaplumbağala)r gibi her hangi bir renkten bandaj takıp savaşa dahil olurduk kanepelerin üstünde, masaların altında shreder ve beyin’i halt etmek için.. ama bazen de romantik anlar yaşardık ekranda sarı tulumuyla kanal muhabiri april o-neill’ı görünce. hatta çok sevdiğimiz ninja kaplumbağalardan bile kıskanırdık bu sarı tulumlu fıstığı..ve onu görünce aklımıza ilk gelen şey acaba o sarı tulumu muydu yine sorarım size?
yazıyı burada sonlandırırken (bkz: çizginin efendileri)’nin bu kadar az olmadığını aklınızdan geçireceğinizi biliyorum ancak hepsi aynı yazı altında toplanacak kadar basit değiller; bunu kendi ağızlarında duyduğuma emin olabilirsiniz. şimdilik bu ilk çizginin efendileri’yle hatırlayacağız çocukluğumuzu.. ama en kısa zamanda diğer kahramanlarla kaldığımız yerden devam edeceğiz. hep şunu söylemişimdir yıllarca kendi kendime;’psikologların hastalarının çocukluğuna inmek için o kadarda uğraş vermelerine gerek yok, izletsinler bir çizgi film ve anında çocukluğuna iniversinler dilediklerinin..’ ve bu düşüncemi bu yazıda pekiştirdiğim için mutluyum çünkü unutmayın aslında hepimiz birer hastayız! şimdi açın (bkz: çizginin efendileri)’nden herhangi birini,izlemeye koyulun..
devamını gör...