çoklu kişilik bozukluğu

split filminde şaşkınlıkla izlediğim bir hastalıktı.

halk ağzında omurgasız olarak da nitelendirilen bozukluktur

(bkz: billy milligan) olarak bilinen william stanley milligan, psikiyatri tarihinde 'çoklu kişilik bozukluğu' teşhisi konan en ünlü kişilerden biri olmuştur. milligan'ın 10'u ana karakter olan 24 tam teşekküllü kişiliği vardı, bunlar: milligan'ın kendisi (ana kişilik olarak), arthur smith, ragen wadaskovinich, allen, tommy, david, christine, christopher, adalana ve danny.

oprah’ın çok eski programlarından birine böyle bir kadın katışmıştı. çok ağır travmalar sonucu, çocukken bunu yaşamaya başlıyor. tam 92 tane kişiliği vardı.
buradan

pozitif enerji yaymasına sebebiyet verir.

örnek: + ben ayşeyi seviyorum.
- kübra ne olacak?
+ e onu da seviyorum.
- pes yâni.
+ maç oynamayı da severim. gel pes atalım.
- !

yirminci yüzyıl ve sonrasında tasarlanmış tüm süper kahramanların ortak noktasıdır.
her zaman birden fazla kişiliğe sahiptirler. çelişkileri onları kötülük yapmaktan alıkoyar.
örnek:
bruce vayne
peter parker
kal-el
bruce banner

bu video baya öğreticiydi
what it's like to live with dissociative identity disorder

kimliğinden utananların uğramadığı başlık.

bunu hayatıma devam edebilmek ve majör depresyondan kurtulmak için kullanmıştım. etken maddesini azaltıp oral yoldan kendime enjekte ettim.

çoklu kişilik bozukluğu demeyelim de, "önümde tek bir kişiliği seçemeyecek kadar uzun bir sıra var diyelim".

...ben bir şey demeyeyim en son mustafa altıoklar tanımladı, şimdi gurbette...

diğer adıyla dissosiyatif kimlik bozukluğu olan bu hastalıktaki kişi, birden çok kimlik ve kişiliğe sahip olabiliyor.

1955 doğumlu billy milligan bu hastalığa verebilecek en güzel örneklerden olabilir. milligan, zamanında 3 farklı tecavüz davasından yargılanırken çoklu kişilik bozukluğunu savunmasında kullanarak işlediği suçlardan aklanmıştır.

billy’nin hayatından esinlenerek uyarlanmış split filminde bu hastalığı daha yakından tanıyacağınıza eminim.

başrol karakteri kevin liseye giden üç genç kızı kaçırarak kendi evine getiriyor ve onlara hazırladığı odaya kilitleyip kızları tutsak ediyor. bu genç kızlarımız bir süre sonra kevin’in odaya her gelişinde farklı kimliğe bürünmesinden problemlerini anlayıp kaçmaya çalışsa da pek fayda etmiyor.

24 farklı karakteri barındıran kevin, filmde sadece 8 tanesini bize gösteriyor; dennis, patricia, hedwig, the beast, kevin wendell crumb, barry, orwell ve jade.

24. karaktere gelecek olursak filmin sonunda ortaya çıkıyor ve kevin bu karakterde bir canavar olduğuna inanıyor. filmde en çok ilgimi çeken olay kevin’in sadece tek bir kişiliğinde şeker hastalığının bulunması. daha fazla spoiler vermeden keyifle izlemenizi öneriyorum.

travma sonucu oluşmaktadır. birden fazla kişilikler ne kadar çoksa o kadar parçaya ayrılır insan.
buna sebeb olarak yaşanan ağır travmalar gösterilmektedir. sonradan ortaya çıkan bu kişiliklere alter ego denmektedir. pek sık rastlanmasa da alter egolar asıl kişiliğin yerine geçmek ister bu nedenden bazı vakalarda intihar durumu görülebilir. az da olsa bu hastalığın ne kadar ciddi bir şey olduğunu gözler önüne serer.

bu bozuklukla ilgili etkileyici bir film izlemiştim. sybil, 1976 yapımı olan. ilgililere tavsiye ederim.

bu kişiler zihinlerin içinde konuşan ses/sesler duyarlar. bu sesler iki veya daha fazla olabilir.

zihin bölünmesi olarak da adlandırılabilmektedir. bir insanda birden fazla kimlik oluşması şeklinde ortaya çıkmaktadır. kişinin çocukken yaşadığı travmalar sonucu ortaya çıkabilmektedir.

diğer ismi çoklu kişilik bozukluğu olan bu hastalık, insanların zihnindeki anılarını, geçmişte yaşadığı kötü olayları sürekli olarak gün yüzüne çıkaran iç seslerdir. bu iç sesler ikiye ayrılabilir. bir tanesi geçmişteki güzel anılarını hatırlatmakla diğeri ise kötü acıları hatırlatmakla yükümlüdür.

çoklu kişilik bozukluğu olarak da bilinir.

bu kişilerin içinde sanki onları yönlendiren ve farklı davranmalarına neden olan başka bir insan varmış gibi hissederler. onlara komut veren ve yaptıkları hakkında sürekli bir yorum yapıp kafalarını karıştıran sesler vardır.

dissosiyatif bozukluk hastaligi diye bir olay yoktur. dissosiyatif bozukluklar vardir. dissosiyatif kimlik bozuklugu bunlardan sadece biridir. bu hastalar benlikler arasinda gecisler yaparlar ve cogunlukla diger benligin yaptiklari hatirlanmaz. ozguvensizlikten dolayi surekli bir elestirel ic ses olmasi, stresten dolayi ic sesin psikotik hale gelmesi ya da borderline kisilik bozukluguna sahip olup splitting'e dusmek dissosiyatif kimlik bozuklugu degildir.

dissosiyatif kimlik bozuklugunda kisi kimlikten kimlige gecerken depersonalizasyon durumunda kisi kendini kimliksiz ve bircok kimlik arasinda kararsiz kalir vaziyette bulur, ve bunun sikintisini ceker, icgoru vardir, depersonalizasyon egonun travmayla parcalanip o parcalanmislik hissinden kurtulamamasiyken dissosiyatif kimlik bozuklugunda parcalanan egonun yerine birden fazla ego olusturarak travmaya bir savunma vardir.

uzman degilim ama insanlari yanlis bilgilendirmeyelim.

bu başlığı okuyanların hepsi kendinden şüphe duyuyordur eminim. bu psikolojik rahatsızlıklara hep kuşku ile yaklaşmışımdır. psikanalizin kurucusu olan kişiden başlamak üzere önce kendi vasat hayatlarını düzeltsinler. puro içmekten gırtlak kanserine yakalanacak kadar vasat karakterli birisi mi benim zihnimi kişiliğimi analiz edecekmiş. ne kadar psikoloji uzmanı varsa hepsi ruh hastasıdır ve bunların gerçek amacı sağlıklı insanları hasta etmektir. insan denilen varlık normal şartlar altında böyle dandik kalıplara sokulacak kadar basit bir varlık değil, sözde bilimsel makaleler, reklamlar ve propagandalar yüzünden herkesin beyni uyuşmuş durumda. durmadan pompalanan bu tüketim kültürü yüzünden dolayı yozlaştırıldık ve işlevsizleştirildik. tüm bu ruh hastalıkları tanımlarını reddediyorum. bunların varlığına inananlar billurlarıma inansınlar daha iyi çünkü şu an tutuyorum ve bunlar gerçek işte psikoloji ise gerçek değil uydurma...