1.
az önce zeugma müzesinin sembol eseri çingene kızı mozayiği ile ilgili girdileri okurken rastladım.
şimdi size büyük bir sır vereceğim. böyle bir teknik yok. hatta google aramalarında yalnızca 2021 tarihli bir ekşi sözlük girdisi, bir blog yazısı bir de bu girdi geliyor. yani birden bire 2021 yılında dünya sanat tarihinde bir mucize oluyor ve bu teknik keşfediliyor. değil tabii. bu neredeyse otuz yıldır gittiğim her müzede duvara asılı her portre için müzedeki rehber, memur, bekçi tarafından anlatılan bir masal. batılı anlayışta yapılmış bir portre ile ilk kez karşılaşan hayatında resim görmemiş insanın mucize arayışı. tabii bu sana bakıyor hikayelerinin ilk zuhur ettiği zamanlarda bakışın ismi yoktu. nereye gidersen git sana bakıyor diyerek resmi överlerdi.
şimdi: bir portrenin en önemli vasfı bu olmadığı gibi vasıf bile değildir. portre ressamlığında model nadiren tuvalin dışına bakar şekilde resmedilir. genelde doğrudan ressama bakar şekilde yapılırlar. yani şu zamana kadar yapılmış portrelerin neredeyse hepsi resmi yapana ve daha sonra da resme bakana bakıyor izlenimi uyandırır.
vermeer'in inci küpeli kızı da size bakar, albrecht dürer'in, rembrandt'ın otoportreleri de, frida kahlonun otoportreleri de, van gogh'un kesik kulaklı portresi de size bakar. nereye giderseniz gidin gözünüzün içine bakar. klasik portrecilik sanatının ortalama ve üstü portrelerinin neredeyse tamamı böyledir.
bakmayan var mı peki. o da var. klasik dönemde doğrudan profilden yapılan portreler var. bunların izleyiciye bakması anatomik olarak imkansız. modernizmle birlikte soyuta kaçan stilizasyona uğrayan, resmin dışına, kendi içine bakan portreler de var.
munch'ın çığlık portresi size bakmaz mesela kendi içine bakar ve orada gördüğü şeyden dehşete kapılır. ya da picasso'nun, georges braque'ın kübik portrelerinde olduğu gibi bir gözü sana, bir gözü bana hatta bir gözü de bahçedeki kediye bakar. ya da magritte'in bazı tablolarında olduğu gibi portrenin hiç gözü yoktur ve bakmaz bile.
neyse, çok uzattım. portrecilikte, modelin tablonun karşısında durana bakıyor izlenimi yaratması akademik anlayışta yapılmış tablolar için bir standarttır ve özel bir ismi de yoktur. yani üç çeyrek bakış diye hayatında daha önce resim görmemiş müze bekçileri tarafından uydurulan bu terimin dünya sanat tarihinde de bir karşılığı yoktur. siz siz olun, ulu orta bu saçma tabiri kullanmaya kalkmayın. bilmişlik yapayım derken müstehzi gülüşlerin kurbanı olmayın.
şimdi size büyük bir sır vereceğim. böyle bir teknik yok. hatta google aramalarında yalnızca 2021 tarihli bir ekşi sözlük girdisi, bir blog yazısı bir de bu girdi geliyor. yani birden bire 2021 yılında dünya sanat tarihinde bir mucize oluyor ve bu teknik keşfediliyor. değil tabii. bu neredeyse otuz yıldır gittiğim her müzede duvara asılı her portre için müzedeki rehber, memur, bekçi tarafından anlatılan bir masal. batılı anlayışta yapılmış bir portre ile ilk kez karşılaşan hayatında resim görmemiş insanın mucize arayışı. tabii bu sana bakıyor hikayelerinin ilk zuhur ettiği zamanlarda bakışın ismi yoktu. nereye gidersen git sana bakıyor diyerek resmi överlerdi.
şimdi: bir portrenin en önemli vasfı bu olmadığı gibi vasıf bile değildir. portre ressamlığında model nadiren tuvalin dışına bakar şekilde resmedilir. genelde doğrudan ressama bakar şekilde yapılırlar. yani şu zamana kadar yapılmış portrelerin neredeyse hepsi resmi yapana ve daha sonra da resme bakana bakıyor izlenimi uyandırır.
vermeer'in inci küpeli kızı da size bakar, albrecht dürer'in, rembrandt'ın otoportreleri de, frida kahlonun otoportreleri de, van gogh'un kesik kulaklı portresi de size bakar. nereye giderseniz gidin gözünüzün içine bakar. klasik portrecilik sanatının ortalama ve üstü portrelerinin neredeyse tamamı böyledir.
bakmayan var mı peki. o da var. klasik dönemde doğrudan profilden yapılan portreler var. bunların izleyiciye bakması anatomik olarak imkansız. modernizmle birlikte soyuta kaçan stilizasyona uğrayan, resmin dışına, kendi içine bakan portreler de var.
munch'ın çığlık portresi size bakmaz mesela kendi içine bakar ve orada gördüğü şeyden dehşete kapılır. ya da picasso'nun, georges braque'ın kübik portrelerinde olduğu gibi bir gözü sana, bir gözü bana hatta bir gözü de bahçedeki kediye bakar. ya da magritte'in bazı tablolarında olduğu gibi portrenin hiç gözü yoktur ve bakmaz bile.
neyse, çok uzattım. portrecilikte, modelin tablonun karşısında durana bakıyor izlenimi yaratması akademik anlayışta yapılmış tablolar için bir standarttır ve özel bir ismi de yoktur. yani üç çeyrek bakış diye hayatında daha önce resim görmemiş müze bekçileri tarafından uydurulan bu terimin dünya sanat tarihinde de bir karşılığı yoktur. siz siz olun, ulu orta bu saçma tabiri kullanmaya kalkmayın. bilmişlik yapayım derken müstehzi gülüşlerin kurbanı olmayın.
devamını gör...
2.
kokoreç mi ulan bu.
kokorec bakislim.
kokorec bakislim.
devamını gör...