hulki aktunç'un, ihsan oktay anar'ın ilk romanı olan, puslu kıtalar atlası kitabı hakkındaki önyazısı.... yazı bir hikaye, bir deneme, bir anı yazısı özelliği taşıdığından, beni bir hayli etkilemişti... hala her okuduğumda yüzümde garip bir gülümseme oluşur. böyle bir kitaba da ancak böyle nadide bir önyazı yakışırdı... buyurun



yeni roman ülkelerinde

mutlu yazar, azdır. belki de yoktur. ama mutlu okurvardır. o mutlu okurlardan birisi olduğumu duyumsarım zaman zaman. "don quijote"yi okumak, yeniden okumak, kimi mutlu kılmaz? "bugün neye inandığı" sorulunca, milan kundera "cervantes'e" mi demişti, "don quijote'ye" mi demişti?
kemal tahir'in çalışma masasında bir faulkner görünce heyecanlanmıştım.
şimdi bir gıdım almancam varsa, "şato"nun, "amerika"nın, "günlüklerin türkçe'ye bir hayli geç çevrilmesinden ötürüdür. iki gıdım ingilizcem ise, faulkner gölgesiyle, woolf gölgesiyle, joyce korkusuyla da.

günün birinde ihsan oktay anar'ı tanıdım. önce "tamu"yu, sonra "puslu kıtalar atlası" ile "kitab-ül hiyel"i okudum. dosya olarak. "puslu kıtalar atlası" üzerine yazmadan önce, romanın bilgisayar çıktısını yeniden okudum. kim bilir kaçıncı kez aynı duyguyu yaşıyordum: metnin el yazısıyla başka, daktiloyla başka, düzelti aşamasında başka, kitaplaştığında yine başka, hatta bambaşka duruşlarını, anar'ın kitabını benim bir kitabımmış gibi izledim, algıladım. roman gittikçe haberleşiyordu.

anar, önceleri bir "içerikçi yazar" gibi göründü bana. yeni bir dil getirmek istemez gibiydi. sonraları, tarihlerden yeni tarihler, ülkelerden yeni ülkeler, kentlerden yeni kentler, kişilerden de yeni kişiler üreten bir "râvi-yi ahbâr"ın özdili
niçin böyle olmasın diye düşündüm. "ve sonsuz sayıda kitaptan da bir tek kitap üretmek" diye ekledim.

bir "falnâme"de, erkek çocuğun eline mürekkep damlatılarak bakılan bir fal türüyle karşılaşmıştım. kafamda yazılmayı bekleyen bir hikâyeye cuk oturmuştu.

yazdım. "hikâye sehpanın üzerinde."

sonra, çok benzeri bir hikâyeyi borges'te gördüm. benim hikâyeyi yırtıp attım.
onu bir daha anımsamamalı, anmamalıydım.

edebiyat tarihince, kim bilir kaç yazar, bilerek ya da bilmeden borges yordamıyla yazmıştır. yazmıştır da, "öyle" yazma yordamını imzalayan, borges oldu. anar'ın romanlarını okuyunca, onun kaç bin tarih yapıtı okuduğunu pek merak ettim. bu merak, tarihsel bilgi ve sezgiler'i bitiştiren, bağdaştıran, yeniden üreten romancı anar harcı merakla noktalandı. artık öncesini hiç sormuyordum. anar, özel yordamına imzayı basmıştı. bir okur olarak mutluydum. önümde yeni kişilerin yaşadığı yeni ülkeler açılıyordu. ve bir gıdımlık tarih okuyorsam, o alandaki okumalarımı yeni bir keyifle, hatta yeni bir bakışla sürdüreceksem, bu da anar'ın bana verdiğidir. eklemeli: tarihsel romanlar mıdır anar'ın yapıtları? hayır, romanlardır. tarihsel olan'dan yeni bir roman çıkarmak, romanı da yeniden tarihselleştirmektir ama. romana böyle genç bir yaşta üç baba yapıtla buyurup gelen ihsan oktay anar'a selam olsun.


devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yeni roman ülkelerinde" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim