#final yapan diziler
orijinal adı: storm of the century
stephen king'in yaratıcısı olduğu film 1999 yapımlı korku türündedir. film, yaratıcısının aynı adlı eserinden uyarlanmıştır. maine adasında yaşayan halk, bir çok zorlu şarta alışmış olsa da kapıdaki felaketin farkına varmamıştır. şiddetli bir hava akımı ile gelen felaket maine adası halkını endişeye düşür. peki ya sonra*
stephen king'in yaratıcısı olduğu film 1999 yapımlı korku türündedir. film, yaratıcısının aynı adlı eserinden uyarlanmıştır. maine adasında yaşayan halk, bir çok zorlu şarta alışmış olsa da kapıdaki felaketin farkına varmamıştır. şiddetli bir hava akımı ile gelen felaket maine adası halkını endişeye düşür. peki ya sonra*
yaratıcısı:
stephen king
oyuncular:
stephen king
tim daly
colm feore
dyllan christopher
julianne nicholson
becky ann baker
stephen king
oyuncular:
stephen king
tim daly
colm feore
dyllan christopher
julianne nicholson
becky ann baker
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "dahlvier" tarafından 13.11.2022 22:04 tarihinde açılmıştır.
1.
1999'da, toplamda 4 saat 17 dakika süren 3 bölüm olarak gösterilmiş, kanada ve abd ortak yapımı mini seridir/dizidir. kanımca stephen king'in en iyi işlerinden biridir. bu, bir kitap uyarlaması değildir. king, bu mini serinin senaryosunu/hikayesini yazmıştır. bir bilgim yok ama tahminimce kanada'nın denize bakan bir yerlerinde çekilmiştir bu yapım zira gördüğümüz kar yağışlı ve fırtınalı sahneler doğal görünmektedir. christopher nolan, söylenene göre görsel efektlere sırtını yaslamak yerine, gerekli sahnelerde doğal koşulların "gelmesini" bekliyormuş ve bunu çekimlerin uzaması pahasına yapıyormuş. kanada'da böyle bir şeye gerek olmamıştır, yani bu serinin yönetmeni veya yönetmenlerinin böyle bir ihtiyacı olmamıştır herhalde zira oraların iklimi ve doğa olayları belli. elbette storm of the century'de (serinin orijinal ismi) bolca görsel efekt ve çeşitli pratik efektler var ama kar yağışı ve sert rüzgarların bu kapsama girmediğini düşünüyorum.
esasen bu eserin konusunu kabaca özetlemek çok kolaydır. evet, bu uzun bir yapıttır ama aslında konu olarak anlatılabilecek çok sayıda "kritik" şey yoktur tüm bu süre boyunca. genelde statik gider hikaye ama belli bir devinimi de vardır. bunu, izlememiş birine anlatmak zor ama kimi dizilerdeki "statiklik" ve çoğu sinema filmindeki "dinamizm" harmanlanmış gibidir burada. tam da bu sebepten, bu yapıtın dizi kategorisine mi yoksa film kategorisine girmesi gerektiği konusunda çekimser kalıyorum. "casting"i ve oyunculukları muazzamdır bu yapımın. yani gerçekten de karakterlerin hepsi rollerine çok uygundur ve görünene göre kendilerini tamamen de vermişlerdir bu işe, rollerini yaparlarken. teknik olarak, bazı sahneleri (özellikle de "felaket" sahneleri) etkileyicidir ama çok da öne çıkan bir yönetmenlik gördüğümü söyleyemeyeceğim burada. oyuncu yönetmenliği denen bir şey de var ve film bu konuda kesinlikle ışıl ışıl parlıyor. şahsen bu seriyi izlerken bir dakika bile sıkıldığımı hatırlamıyorum. ayrıca, sanatta bazen, bazı şeylerin "pasif" kalması veya öne çıkmaması daha iyi olabiliyor. edebiyatta da bu böyle, benim için. örneğin üst seviyede bir hayal gücüyle yoğrulmuş ve son derece maceralı bir kitabın bazen yalın bir dille ve basit bir stille yazılması daha iyidir bence; bu, konuya ve maceraya kendinizi daha iyi kaptırabilmenizi sağlayabilir. ezcümle, tanıttığım yapımdaki yönetmenliğin çok öne çıkmaması iyi bir şey olabilir.
baş kötümüz andre linoge cidden de sakınılası bir tip. zaten kendisinin bir insan olmadığını veya en azından normal bir insandan farklı/fazla güçlere sahip olduğunu daha yapıtın başlarında anlıyoruz. kendisi kim/ne peki? belki soyadının harflerini farklı dizerseniz bir fikre ulaşabilirsiniz bu konuda. benden daha fazla spoiler gelmeyecek bu hususta. aklıma biraz wishmaster (tılsım) filmini getirdi aslında bu seri, daha doğrusu serinin kötücül andre karakteri. burada pek komedik şeyler beklemeyin ama zira andre'nin şakası yok! ayrıca acaba andre linoge gerçekten de habis/kötücül bir varlık mı? herkesin kendini "masum" gördüğü veya yaptığı kötülükleri kendi vicdan kitabına uydurduğu toplumlar için bir ayna görevi mi görüyor yoksa acaba bu acayip tipleme?.. zaten eserin sonlarında bu konudaki yargınız oluşur, eğer henüz izlememişseniz bu mükemmel eseri.
en heveslice tavsiye edeceğim yapımlardan birinin tarafımca yapılmış tanıtımının sonuna gelmiş olduk. özellikle mini seriler bazında the lost room (kayıp oda) ve bu ilk başta aklıma gelirdi herhalde, birilerine tavsiye etmem gerekirse veya edesim gelirse... the lost room ve bu dizi arasında ciddi bir paralellik de var aslında, yeri gelmişken bundan bahsedeyim ama detay vermeyeyim. ha bir de millennium (2010) var ama o direkt 10/10'luk bir yapım. belki de izlediğim en iyi 5-10 "şey""den biri. bambaşka türde/tarzda bir seri gerçi o. sadece aklıma geldiği için burada bahsedesim geldi bu toplamda 9 saatlik tv mini serisinden.
tanıtım bitmedi! yüzyılın fırtınası'nın sonundaki gibi bi sürpriz yapasım geldi. ama ne sürpriz, değil mi? adeta ödül almam falan gerekir böyle inanılmaz bir şeyi akıl ettiğim için. sürpriz şu: üniversiteyi, bu yapımın gösterildiği senede yani 1999'da kazanmıştım. karı çok gördüm o sene, cidden. hatta o kış, okuduğum ankara'da, diğer senelere göre anormal soğuk geçmiş zaten. yüzyılın fırtınası'nı da o aralar izlemiştim. karı seviyorum. bana karı getirin!
esasen bu eserin konusunu kabaca özetlemek çok kolaydır. evet, bu uzun bir yapıttır ama aslında konu olarak anlatılabilecek çok sayıda "kritik" şey yoktur tüm bu süre boyunca. genelde statik gider hikaye ama belli bir devinimi de vardır. bunu, izlememiş birine anlatmak zor ama kimi dizilerdeki "statiklik" ve çoğu sinema filmindeki "dinamizm" harmanlanmış gibidir burada. tam da bu sebepten, bu yapıtın dizi kategorisine mi yoksa film kategorisine girmesi gerektiği konusunda çekimser kalıyorum. "casting"i ve oyunculukları muazzamdır bu yapımın. yani gerçekten de karakterlerin hepsi rollerine çok uygundur ve görünene göre kendilerini tamamen de vermişlerdir bu işe, rollerini yaparlarken. teknik olarak, bazı sahneleri (özellikle de "felaket" sahneleri) etkileyicidir ama çok da öne çıkan bir yönetmenlik gördüğümü söyleyemeyeceğim burada. oyuncu yönetmenliği denen bir şey de var ve film bu konuda kesinlikle ışıl ışıl parlıyor. şahsen bu seriyi izlerken bir dakika bile sıkıldığımı hatırlamıyorum. ayrıca, sanatta bazen, bazı şeylerin "pasif" kalması veya öne çıkmaması daha iyi olabiliyor. edebiyatta da bu böyle, benim için. örneğin üst seviyede bir hayal gücüyle yoğrulmuş ve son derece maceralı bir kitabın bazen yalın bir dille ve basit bir stille yazılması daha iyidir bence; bu, konuya ve maceraya kendinizi daha iyi kaptırabilmenizi sağlayabilir. ezcümle, tanıttığım yapımdaki yönetmenliğin çok öne çıkmaması iyi bir şey olabilir.
baş kötümüz andre linoge cidden de sakınılası bir tip. zaten kendisinin bir insan olmadığını veya en azından normal bir insandan farklı/fazla güçlere sahip olduğunu daha yapıtın başlarında anlıyoruz. kendisi kim/ne peki? belki soyadının harflerini farklı dizerseniz bir fikre ulaşabilirsiniz bu konuda. benden daha fazla spoiler gelmeyecek bu hususta. aklıma biraz wishmaster (tılsım) filmini getirdi aslında bu seri, daha doğrusu serinin kötücül andre karakteri. burada pek komedik şeyler beklemeyin ama zira andre'nin şakası yok! ayrıca acaba andre linoge gerçekten de habis/kötücül bir varlık mı? herkesin kendini "masum" gördüğü veya yaptığı kötülükleri kendi vicdan kitabına uydurduğu toplumlar için bir ayna görevi mi görüyor yoksa acaba bu acayip tipleme?.. zaten eserin sonlarında bu konudaki yargınız oluşur, eğer henüz izlememişseniz bu mükemmel eseri.
en heveslice tavsiye edeceğim yapımlardan birinin tarafımca yapılmış tanıtımının sonuna gelmiş olduk. özellikle mini seriler bazında the lost room (kayıp oda) ve bu ilk başta aklıma gelirdi herhalde, birilerine tavsiye etmem gerekirse veya edesim gelirse... the lost room ve bu dizi arasında ciddi bir paralellik de var aslında, yeri gelmişken bundan bahsedeyim ama detay vermeyeyim. ha bir de millennium (2010) var ama o direkt 10/10'luk bir yapım. belki de izlediğim en iyi 5-10 "şey""den biri. bambaşka türde/tarzda bir seri gerçi o. sadece aklıma geldiği için burada bahsedesim geldi bu toplamda 9 saatlik tv mini serisinden.
tanıtım bitmedi! yüzyılın fırtınası'nın sonundaki gibi bi sürpriz yapasım geldi. ama ne sürpriz, değil mi? adeta ödül almam falan gerekir böyle inanılmaz bir şeyi akıl ettiğim için. sürpriz şu: üniversiteyi, bu yapımın gösterildiği senede yani 1999'da kazanmıştım. karı çok gördüm o sene, cidden. hatta o kış, okuduğum ankara'da, diğer senelere göre anormal soğuk geçmiş zaten. yüzyılın fırtınası'nı da o aralar izlemiştim. karı seviyorum. bana karı getirin!
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/11/13/3aafztepaemt1iwg-t.jpg)
devamını gör...
2.
kitabı senaryo şeklinde yazılan, okuması ayrı güzel, izlemesi ayrı güzel olan bir stephen king eseri.
yüzyılda bir olan oldu ve o geldi...
andre linoge ve dedi ki;
"bana istediğimi verin, gideyim!"
yüzyılda bir olan oldu ve o geldi...
andre linoge ve dedi ki;
"bana istediğimi verin, gideyim!"
devamını gör...