arıcılık
oldukça zor ve meşakkatli iş.
ayrıca yapanların çoğunluğunun farklı seviyelerde ballarının içine şeker karıştırdığı meslek. en büyük sahtekârlıklardan biri de burada dönüyor o sebepten.
bazıları da yüz liraya doğal bal aldığını zannediyor beş kilo. üzücü.
ayrıca yapanların çoğunluğunun farklı seviyelerde ballarının içine şeker karıştırdığı meslek. en büyük sahtekârlıklardan biri de burada dönüyor o sebepten.
bazıları da yüz liraya doğal bal aldığını zannediyor beş kilo. üzücü.
devamını gör...
oku iş bul evlen çocuk yap öl
toplumun dayatmasıdır. bir de bunlara yaş gibi kriterler de koyar ki, sınırların dışında kaldığında rahat rahat yargılayabilsin. bireyin bir önemi yoktur. fikirlerinin, hayallerinin, isteklerinin değeri yoktur. kendisi için değil, sistem için yaşamasının istenmesidir.
devamını gör...
yalanlarla yaşayıp mutlu olmak vs gerçeklerle yaşayıp mutsuz olmak
yalan beyni uyusturur, gercek beyni uyarır. ortasını bulabilirsek ne mutlu.
devamını gör...
friedrich nietzsche sözleri
“unutkanlar şanslıdır; çünkü hatalarının derdini çekmezler”.
devamını gör...
farsça
dilimizdeki birçok sözcüğün kökeni olan, acemce olarak da adlandırılan dildir.
devamını gör...
çıldırma sebebi başlıklar
daha tıklamadan hangi akla hizmet açıldığını sorguladığım ve aldığı tanım sayısını görmem ile hepten şaşırdığım bazı başlıklardır. okurken göz batması etkisi oluşturmalarıyla bilinirler. gündüz serisi tv programlarına bağlayacağımız başlıklardan uzak duralım, durmayanları uyaralım diye bir kamu spotu vermek isterim. elbette herkesin hayatına kimse karışamaz, isteyen istediği başlığı açar da "bu kadar da olmaz" dedirtmen guzum.
devamını gör...
birhan keskin
"ey ruhum sen yola çık,
ben aklımı eski bahçeye gömeceğim.
bu yaylım ateşlerinde yıkanıp
sana döneceğim."
dizelerinin ait olduğu, çok sevdiğim "sahra ve serap" şiirinin şairi.
kargo'yu da reha özcan'dan dinlemeyen vardır belki.
ben aklımı eski bahçeye gömeceğim.
bu yaylım ateşlerinde yıkanıp
sana döneceğim."
dizelerinin ait olduğu, çok sevdiğim "sahra ve serap" şiirinin şairi.
kargo'yu da reha özcan'dan dinlemeyen vardır belki.
devamını gör...
kendini tekrarlamayan şeyler
şu andır.
şuan her ne yapıyorsan, yarın aynısını yaptığında aynısı olmayacak.
şuan her ne yapıyorsan, yarın aynısını yaptığında aynısı olmayacak.
devamını gör...
ben iç güzelliğe önem veriyorum diyen insan
tabii ki iç güzelliğe önem veriyorsundur ama önce dış görünüşüyle senin dikkatini çekmiştir, yoksa iç güzelliğinin farkına varamazdın. dürüst olalım hepimizin dikkatini ilk çeken; dış görünüş, diksiyon gibi şeyler. kimse dikkatini çekmeyen biriyle ilgilenmez.
devamını gör...
lavanta kokulu köy
ısparta'nın kuyucak köyüne verilen isim. lavanta, köyün geçim kaynağı olmuştur. yerli turistlerin en çok ziyaret ettikleri alanlardan biridir. lavantaların sunduğu görsel şölende insanlar fotoğraf çekilebilmek için yarışmaktadır. ayrıca lavantalı dondurma, lavantalı gazoz, lavantalı kahve gibi başarılı ürünlere de imza atmışlardır.
devamını gör...
evde spor yapmak
evde spor yapmaya koşullanabilen ve bunu düzenli olarak yapabilen insan net uzaylıdır. orda yumuşak bir kanepe, az ileride kitaplar, beride bir mutfak varken bunu nasıl başarabildikleri hususunda yazacakları kitap imza gününde izdiham yaratır. tamam abartmış olabilirim ama bunu yapmak zordur. evde spor konusunda devamlılık sürem iki gündür.
devamını gör...
bulgur pilavı
geleneksel pilavlarımız arasında lezzetli olan, hafif olan pilavdır.
önce 3-4 tane domatesi küp küp doğruyoruz. 1 adet soğanı ince doğruyoruz. 2-3 adet biber de doğruyoruz isteğe göre.
önce soğanı ve biberi zeytinyağında kavuruyoruz. kavrulduktan sonra salçasını atıyoruz.* salçayı da iyice kavurunca tencereyi 3/4 dolduracak kadar su ekliyoruz ve domatesleri de ekliyoruz.
sonrasında kaynamasını bekleyip, kaynayınca da 5-10 dk civarı kısık ateşte kaynatıyoruz.
en son suyun yarısını az geçecek kadar bulguru ekliyoruz ve içindeki su tamamen bitene kadar kısık ateşte bırakıyoruz.
suyu bitince de karıştırıp dinlenmeye bırakıyoruz. 10 - 15 dk sonra hazır.
afiyet olsun...
önce 3-4 tane domatesi küp küp doğruyoruz. 1 adet soğanı ince doğruyoruz. 2-3 adet biber de doğruyoruz isteğe göre.
önce soğanı ve biberi zeytinyağında kavuruyoruz. kavrulduktan sonra salçasını atıyoruz.* salçayı da iyice kavurunca tencereyi 3/4 dolduracak kadar su ekliyoruz ve domatesleri de ekliyoruz.
sonrasında kaynamasını bekleyip, kaynayınca da 5-10 dk civarı kısık ateşte kaynatıyoruz.
en son suyun yarısını az geçecek kadar bulguru ekliyoruz ve içindeki su tamamen bitene kadar kısık ateşte bırakıyoruz.
suyu bitince de karıştırıp dinlenmeye bırakıyoruz. 10 - 15 dk sonra hazır.
afiyet olsun...
devamını gör...
canbaz
farsça kökenli sözcük.
farsçadaki "oynayan" anlamına gelen "baz" can ile birleşince "canıyla oynayan" manasına gelir.
osmanlı döneminde canbazlar en ileride bulunarak canlarını hiçe sayan atlı askerlerdi.
farsçadaki "oynayan" anlamına gelen "baz" can ile birleşince "canıyla oynayan" manasına gelir.
osmanlı döneminde canbazlar en ileride bulunarak canlarını hiçe sayan atlı askerlerdi.
devamını gör...
hayvan sevgisi
hiç değilse sevgimize karşılık aynı şekilde koşulsuz sevgi vereceklerini bildiğimiz için tabii ki hayvan severiz. siz hiç bir köpeğin sizin arkanızdan dolap çevirdiğini gördüünüz mü? kardeşini bir kadın için öldürenleri televizyonda gün aşırı izlemek pek mümkün hatırlatırım..
devamını gör...
beni vur
bir ahmet kaya şarkısıdır. ayrıca deniz tekin de muhteşem bir şekilde coverlamıştır. bir de benden dinleyiniz efenim...
kendi sesimden
kendi sesimden
devamını gör...
maske takmamıza rağmen koronavirüs neden yayılıyor sorunsalı
tek kelimeyle lebalep yayılıyor.
devamını gör...
yazarların yastığa kafasını koyduğunda düşündükleri
yastığa beş kala uykusuzluktan bayıldığımdan, benim için mevzu bahis olmayan düşüncelerdir. gün içerisinde yedi düvenin yedi ceddini detaylı olarak düşünüyorum bir de yatakta kimseyi düşünemem valla. yatın, uyuyun...
devamını gör...
her şeye bilmiyorum diyen insan
çakal insandır, bayılırım.
benim baba tarafında bir davranış bozukluğu var. hepsinde var ama. bir işi birkaç kez yaparsan o iş senin üstüne kalır. bir şeyleri yapabildiğini anladıkları an tüm sorumlulukları senin üzerine yıkarlar. bir odaya girersin, orada 9 kişi vardır ve toplam aykü anca 90 falandır. en fazla. bu aptal insanlar olduğu için böyle değildir ama, aptal gibi davranarak sorumluluklardan kaçtıkları için böyledir. rolüne adapte oluyor hepsi. aykülerini düşünce gücüyle düşürüyorlar. bilim araştırmalı bu insanları.
benim yaşları 90 olan akrabaları görmüşlüğüm var. kafadan hepsi 4 işlem yapan, 70 yıl öncesini tarih ve saat ile anlatan insanlardı. ama bu insanlar bir iş yapması gerekiyorsa hebele hübele diye konuşmaya başlarlar. hafıza sanki bir daha gelmeyecekmiş gibi gider hepsinde.
mesela elektrik süpürgesine bakar ve bu nasıl çalışıyor diye sorar. bunu soran insan kendi döneminde iyi eğitim almış, kaptan olmuş, ülke ülke gezmiş, çok farklı kültürler görmüş, oturup birkaç saat içinde bir romanı bitiren babam bu arada. bakıyor ve bu nasıl çalışıyor diye soruyor. yapması gereken tek şey eve giren kafam kadar böceği içine çektirmek. ben birkaç kez bir şeyler nasıl çalışıyor gösterirken baktım o işi kendim yapıyorum, babam ortamdan kaçmış, akıllandım. bir bak bakalım diyorum, acaba neresine basmak gerekiyor. öyle dikkatle bakıyor ve asla hamle yapmıyor. bir kez izledim, 2 dakika falan öylece baktı. elini falan kaldırmadı, ayağı kaldırmadı, sadece baktı. baska işleri yapması gerekirse yine sadece bakıyor. ya lanet olsun tamam ben yaparım dediğin ana kadar..
o yüzden ben bu ailenin içinde hiçbir şey bilmeyen o insanlardan biri haline geliyorum. en iyi bildiğim şeyi sorsunlar, bilmiyorum derim. hatta iş yaşamım ile ilgili işlerine yarar bir şey olursa ki bu sağlık bile olabilir kolay kolay o toplara girmem. kendi işimi bile bilmem. yemeğin tuzuna bak desinler, anlamam derim. yemek pişmiş mi diye sorarlar, ben pek bilmiyorum derim. şuraya bir gir bak derler, telefon bozuk derim.
3 kez markete gidersen o noktadan sonra hep markete senin gitmen bekleniyor ya, marketin yolunu bile bilmiyor oluyorum bir noktadan sonra.
yıldım.
benim baba tarafında bir davranış bozukluğu var. hepsinde var ama. bir işi birkaç kez yaparsan o iş senin üstüne kalır. bir şeyleri yapabildiğini anladıkları an tüm sorumlulukları senin üzerine yıkarlar. bir odaya girersin, orada 9 kişi vardır ve toplam aykü anca 90 falandır. en fazla. bu aptal insanlar olduğu için böyle değildir ama, aptal gibi davranarak sorumluluklardan kaçtıkları için böyledir. rolüne adapte oluyor hepsi. aykülerini düşünce gücüyle düşürüyorlar. bilim araştırmalı bu insanları.
benim yaşları 90 olan akrabaları görmüşlüğüm var. kafadan hepsi 4 işlem yapan, 70 yıl öncesini tarih ve saat ile anlatan insanlardı. ama bu insanlar bir iş yapması gerekiyorsa hebele hübele diye konuşmaya başlarlar. hafıza sanki bir daha gelmeyecekmiş gibi gider hepsinde.
mesela elektrik süpürgesine bakar ve bu nasıl çalışıyor diye sorar. bunu soran insan kendi döneminde iyi eğitim almış, kaptan olmuş, ülke ülke gezmiş, çok farklı kültürler görmüş, oturup birkaç saat içinde bir romanı bitiren babam bu arada. bakıyor ve bu nasıl çalışıyor diye soruyor. yapması gereken tek şey eve giren kafam kadar böceği içine çektirmek. ben birkaç kez bir şeyler nasıl çalışıyor gösterirken baktım o işi kendim yapıyorum, babam ortamdan kaçmış, akıllandım. bir bak bakalım diyorum, acaba neresine basmak gerekiyor. öyle dikkatle bakıyor ve asla hamle yapmıyor. bir kez izledim, 2 dakika falan öylece baktı. elini falan kaldırmadı, ayağı kaldırmadı, sadece baktı. baska işleri yapması gerekirse yine sadece bakıyor. ya lanet olsun tamam ben yaparım dediğin ana kadar..
o yüzden ben bu ailenin içinde hiçbir şey bilmeyen o insanlardan biri haline geliyorum. en iyi bildiğim şeyi sorsunlar, bilmiyorum derim. hatta iş yaşamım ile ilgili işlerine yarar bir şey olursa ki bu sağlık bile olabilir kolay kolay o toplara girmem. kendi işimi bile bilmem. yemeğin tuzuna bak desinler, anlamam derim. yemek pişmiş mi diye sorarlar, ben pek bilmiyorum derim. şuraya bir gir bak derler, telefon bozuk derim.
3 kez markete gidersen o noktadan sonra hep markete senin gitmen bekleniyor ya, marketin yolunu bile bilmiyor oluyorum bir noktadan sonra.
yıldım.
devamını gör...
güzel günlerin gelmesini uyuyarak bekleyen insan
rüyalardan başka hiç bişeyden beklentisi kalmamış türk insanı olarak örneklendirebiliriz. hangimiz bu durumda değiliz ki?
devamını gör...