orijinal adı: ıl a jamais tué personne, mon papa
yazar: jean-louis fournier
yayım yılı: 1999
yazarın bir doktor olan alkolik babası ile ilgili anılarını içtenlikle anlattığı otobiyografik eseridir. fournier bu eserinde çocuk gözüyle, hatırında kaldığı kadarıyla ve iyisiyle kötüsüyle babası ile olan anılarını paylaşır okuyucusuyla.
yazar: jean-louis fournier
yayım yılı: 1999
yazarın bir doktor olan alkolik babası ile ilgili anılarını içtenlikle anlattığı otobiyografik eseridir. fournier bu eserinde çocuk gözüyle, hatırında kaldığı kadarıyla ve iyisiyle kötüsüyle babası ile olan anılarını paylaşır okuyucusuyla.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "amarthiel" tarafından 22.05.2021 20:04 tarihinde açılmıştır.
1.
jean-louis fournier' den, tamamı babası ile ilgili anılarından oluşan, otobiyografik bir anlatı.
yazarın çocukluğu, doktor olan alkolik babası yüzünden oldukça travmatik geçmiş ama yazar bunu o kadar akıcı bir dil, samimi ve tarafsız ifadelerle anlatıyor ki onun bu acı tecrübeleri keyifli bir okuma serüvenine dönüşüyor.
daha detaylı bilgi için
not :rollerin değiştiği yani yazarın artık bir baba oluşu ile ilgili olan -ödüllü- devam kitabı için :
(bkz: nereye gidiyoruz baba?)
yazarın çocukluğu, doktor olan alkolik babası yüzünden oldukça travmatik geçmiş ama yazar bunu o kadar akıcı bir dil, samimi ve tarafsız ifadelerle anlatıyor ki onun bu acı tecrübeleri keyifli bir okuma serüvenine dönüşüyor.
daha detaylı bilgi için
not :rollerin değiştiği yani yazarın artık bir baba oluşu ile ilgili olan -ödüllü- devam kitabı için :
(bkz: nereye gidiyoruz baba?)
devamını gör...
2.
bir jean louis fournier kitabıdır.
jean louis fournier yazılarını, kitaplarını kendi ailesinden hareketle yazıyor. bu kitap da onlardan sadece bir tanesi. çoğumuzun babası kimseyi öldürmedi elbette. ama çoğu erkek babası tarafından hayatını bir ya da birkaç yerinde öldürüldüğünü hissetmiştir. öyle ya da böyle.
evet, kral theoden en azından bu konuda haklıydı “babalar oğullarını gömmemeli” ama oğulların babalarını gömmesi de en az o kadar zor olsa gerek. babasının bu sefer gerçekten öldüğünü gördüğü anı tasvir etmesi gerçekten insanın içine dokunuyor jean louis fournier’nin.
bir doktor ölmez, diye düşünüyor yazar. yani insanların hayatını kurtaran ve kimseyi öldürmemiş olan bir doktor ölemez. hele bu doktor yazarın babasıysa.
alkolik bir baba olsa da ölmez.
ailesi ile hiçbir bağı yokmuş gibi davransa da ölmez.
hayattan yorulmuş olsa da ölmez.
her şeyden bıkmış, bu dünyanın varlığından bile sıkılmış olsa da ölmez.
tüm sorumluluklarından kendini azat etmiş olsa da ölmez.
jean louis fournier’nin babası asla kimseyi öldürmedi, belki yalnızca küçük bir çocuk olduğu andan beri bu ölümü bekleyen yazarı.
jean louis fournier yazılarını, kitaplarını kendi ailesinden hareketle yazıyor. bu kitap da onlardan sadece bir tanesi. çoğumuzun babası kimseyi öldürmedi elbette. ama çoğu erkek babası tarafından hayatını bir ya da birkaç yerinde öldürüldüğünü hissetmiştir. öyle ya da böyle.
evet, kral theoden en azından bu konuda haklıydı “babalar oğullarını gömmemeli” ama oğulların babalarını gömmesi de en az o kadar zor olsa gerek. babasının bu sefer gerçekten öldüğünü gördüğü anı tasvir etmesi gerçekten insanın içine dokunuyor jean louis fournier’nin.
bir doktor ölmez, diye düşünüyor yazar. yani insanların hayatını kurtaran ve kimseyi öldürmemiş olan bir doktor ölemez. hele bu doktor yazarın babasıysa.
alkolik bir baba olsa da ölmez.
ailesi ile hiçbir bağı yokmuş gibi davransa da ölmez.
hayattan yorulmuş olsa da ölmez.
her şeyden bıkmış, bu dünyanın varlığından bile sıkılmış olsa da ölmez.
tüm sorumluluklarından kendini azat etmiş olsa da ölmez.
jean louis fournier’nin babası asla kimseyi öldürmedi, belki yalnızca küçük bir çocuk olduğu andan beri bu ölümü bekleyen yazarı.
devamını gör...
3.
jean louis fournier'nin babasını ve kendi çocukluğunu anlattığı otobiyografik eser. kitap boyunca tek hatta yarım sayfalık bölümlerle çarpıcı bir şekilde anlatmış bence her şeyi.
kitabın yazım şeklini görünce hiç beğenmeyeceğim bir şey olacağını düşünmüştüm ama beğendim.
alkolik bir babası varmış yazarın. aynı zamanda doktor. kitap boyunca bu ikilik sürekli bir imge olarak karşımıza çıkıyor. bistroları evinden daha çok seven bir adamın çocuğu neler hisseder önümüze seriyor yazar.
kitabı beğenen çoğu kişi kendi babasıyla olan ilişkisinden bir şeyler bulmuş oluyor kitapta. benimki de baba fournier'nin işinde çok iyi olup evde berbat biri olması. babam doktor ya da alkolik değil. henüz ölmedi de. ama büyüklerin "el iyisi" dediklerinden. işinde çok iyidir. birlikte çalıştığı insanlar bayılır babama. evdeyse bambaşka bir hikaye. çocukların babanın rezilliğini dışarıya karşı saklamaya çalışmasını o kadar iyi bilirim ki. kitabı sevdiren daha doğrusu etkilenmeme sebep olan en çok buydu.
kitabın sonunda yazar babasını affetmiş sanki. bu beni çok sinirlendirdi... bizi mahveden hiç kimseyle empati kurmak zorunda değiliz, affetmek zorunda da değiliz. belki yazar zorunluluk hissetmemiştir tabii bilemeyeceğim ama bizim kültürde "babandır o yapar" anlayışı olduğu için bu beni çok sinirlendiriyor.
kitabın yazım şeklini görünce hiç beğenmeyeceğim bir şey olacağını düşünmüştüm ama beğendim.
alkolik bir babası varmış yazarın. aynı zamanda doktor. kitap boyunca bu ikilik sürekli bir imge olarak karşımıza çıkıyor. bistroları evinden daha çok seven bir adamın çocuğu neler hisseder önümüze seriyor yazar.
kitabı beğenen çoğu kişi kendi babasıyla olan ilişkisinden bir şeyler bulmuş oluyor kitapta. benimki de baba fournier'nin işinde çok iyi olup evde berbat biri olması. babam doktor ya da alkolik değil. henüz ölmedi de. ama büyüklerin "el iyisi" dediklerinden. işinde çok iyidir. birlikte çalıştığı insanlar bayılır babama. evdeyse bambaşka bir hikaye. çocukların babanın rezilliğini dışarıya karşı saklamaya çalışmasını o kadar iyi bilirim ki. kitabı sevdiren daha doğrusu etkilenmeme sebep olan en çok buydu.
kitabın sonunda yazar babasını affetmiş sanki. bu beni çok sinirlendirdi... bizi mahveden hiç kimseyle empati kurmak zorunda değiliz, affetmek zorunda da değiliz. belki yazar zorunluluk hissetmemiştir tabii bilemeyeceğim ama bizim kültürde "babandır o yapar" anlayışı olduğu için bu beni çok sinirlendiriyor.
devamını gör...