orijinal adı: ten little niggers (and then there were none)
yazar: agatha christie
yıl: 1939
ilk ismi "on zenci" olup sonradan değiştirilen polisiye türündeki bu kitap çeşitli suçlar işleyen on kişinin bir adada toplanıp ardından bir yemeğe davet edilmeleri ile yaşadıklarını konu edinir.
yazar: agatha christie
yıl: 1939
ilk ismi "on zenci" olup sonradan değiştirilen polisiye türündeki bu kitap çeşitli suçlar işleyen on kişinin bir adada toplanıp ardından bir yemeğe davet edilmeleri ile yaşadıklarını konu edinir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "tartolet" tarafından 03.09.2021 23:34 tarihinde açılmıştır.
1.
1 -44. basımı on küçük zenci olan, sonraki basımları ise on kişiydiler ismi ile yayımlanan ve orijinal ismi and then there were none olan agatha christie'ye ait olan polisiye romanıdır.
bu kitaba agatha christie on küçük zenci ismini vermiş ve daha sonra fikrini değiştirip on küçük kızılderili yapmıştır. ancak son dönemlerde amerika'da yaşanan ırkçılık olaylarının ardından lonrda merkezli olan agatha christie vakfı'nın talebiyle kitabın adı gereksiz hakaret oluşturmaması için tüm ülkelerde on kişiydiler olarak yeniden değiştirilmiştir.
türü itibariyle olayda herhangi bir çözümleme yapan bir dedektif yoktur. konusu itibariyle ise, geçmişlerinde kendi hataları, ihmalkarlıkları veya kararları sebebi ile kimselerin ölümüne sebep olan insanların bir adada bir araya gelmesi ile olaylar gelişmektedir. birbirini tanımayan bu kişiler ücretsiz tatil için asker adası ismi verilen bir adaya bir ev sahibi tarafından davet edilirler.
ancak ortada bir ev sahibi yoktur. bu kişiler davet edildiklerinin ilk günü yemek yerken ve sohbet ederken birden bire bir gramofon sesi işitirler. bu ses masa etrafındaki on kişinin geçmişte neden oldukları ölümlerden dolayı suçlu olduklarını hatta suçlandıklarını söylemektedir. işte tam da o gün başlar olayın roman örgüsü.
ayrıca evde bulunan ve misafirlerin kaldığı odalarda bir şiir asılı durmaktadır.
her şey bu şiir sırasına göre gitmekte ve yemek salonunda bulunan on adet asker biblosu da olay örgüsü sırasına göre eksilmektedir.
bu roman benim agatha hanımın romanlarını beğenmeme vesile olan ikinci kitap oldu.
bu kitaba agatha christie on küçük zenci ismini vermiş ve daha sonra fikrini değiştirip on küçük kızılderili yapmıştır. ancak son dönemlerde amerika'da yaşanan ırkçılık olaylarının ardından lonrda merkezli olan agatha christie vakfı'nın talebiyle kitabın adı gereksiz hakaret oluşturmaması için tüm ülkelerde on kişiydiler olarak yeniden değiştirilmiştir.
türü itibariyle olayda herhangi bir çözümleme yapan bir dedektif yoktur. konusu itibariyle ise, geçmişlerinde kendi hataları, ihmalkarlıkları veya kararları sebebi ile kimselerin ölümüne sebep olan insanların bir adada bir araya gelmesi ile olaylar gelişmektedir. birbirini tanımayan bu kişiler ücretsiz tatil için asker adası ismi verilen bir adaya bir ev sahibi tarafından davet edilirler.
ancak ortada bir ev sahibi yoktur. bu kişiler davet edildiklerinin ilk günü yemek yerken ve sohbet ederken birden bire bir gramofon sesi işitirler. bu ses masa etrafındaki on kişinin geçmişte neden oldukları ölümlerden dolayı suçlu olduklarını hatta suçlandıklarını söylemektedir. işte tam da o gün başlar olayın roman örgüsü.
ayrıca evde bulunan ve misafirlerin kaldığı odalarda bir şiir asılı durmaktadır.
her şey bu şiir sırasına göre gitmekte ve yemek salonunda bulunan on adet asker biblosu da olay örgüsü sırasına göre eksilmektedir.
bu roman benim agatha hanımın romanlarını beğenmeme vesile olan ikinci kitap oldu.
devamını gör...
2.
agatha christie'den okuduğum ilk kitap "on kişiydiler". konusunu falan hemen üst tanıma bakarak okuyabilirsiniz zaten , orada daha detaylı anlatılmış. ben sadece kendi yorumumu yapacağım.
kitaba çok yüksek beklentiyle başlamamdan kaynaklı olacak ki beklediğim gibi bir şey okumadım. daha yüksek bir şey bekliyordum sanırım, bilmiyorum. ya da yazardan okuduğum ilk kitap olmasından da kaynaklanıyor olabilir. ya da polisiye türünde bir şeyler okumaya alışkın olmamamdan da kaynaklanıyor olabilir. ya da sadece bana hitap etmiyor da olabilir.
yine de yazarın diğer kitaplarını okumak için sabırsızlanıyorum, eminim ki çok daha fazla beğeneceğim kitapları vardır.
kitaba çok yüksek beklentiyle başlamamdan kaynaklı olacak ki beklediğim gibi bir şey okumadım. daha yüksek bir şey bekliyordum sanırım, bilmiyorum. ya da yazardan okuduğum ilk kitap olmasından da kaynaklanıyor olabilir. ya da polisiye türünde bir şeyler okumaya alışkın olmamamdan da kaynaklanıyor olabilir. ya da sadece bana hitap etmiyor da olabilir.
yine de yazarın diğer kitaplarını okumak için sabırsızlanıyorum, eminim ki çok daha fazla beğeneceğim kitapları vardır.
devamını gör...
3.
normalde polisiye romanlarında suçluyu tahmin etmekten zevk alırım. bazen tahminlerim doğruda çıkar ancak yazarın üç kitabını okudum ve üçünde de ters köşe oldum. bence gayet başarılı bir yazar
devamını gör...
4.
agatha christie’nin 1939 yılında yazmış olduğu polisiye romanı.
kitabın orijinal ismi “and then there were none” (ve sonra kimse kalmadı). türkçede ilk önce “on küçük zenci” adıyla basılmış, 2021 yılında ise ismi “on kişiydiler” olarak değiştirilmiş. kitaptaki karakterlerden hiçbiri zenci değil. bu yüzden bu isim nereden geliyor acaba diye düşünebilirsiniz.
kitapta olaylar “on küçük asker” ismindeki çocuk tekerlemesinin etrafında gelişiyor. bu şiir (veya tekerleme) “ten little indians” veya “ten little niggers” olarak da biliniyormuş. kitap ilk başta “tek little niggers” adıyla basılmış, ancak sonrasında bu nigger kelimesi ırkçı bir ifade olarak görüldüğü için ismi “and then there were none” olarak değiştirilmiş. bence türkçe ismi çok daha iyi. kitabın orijinal ismi kitapla ilgili çok fazla spoiler veriyor.
ilki 1945 yılında olmak üzere kitapla ilgili pek çok dizi ve film çekilmiş. ben 2015 yılında bbc tarafından çekilen 3 bölümlük mini – diziyi izledim. çoğunlukla kitaba sadık kalınmış. ancak bazı önemli noktalarda kitapla ayrıştığını söyleyebilirim. mesela kitapta general, bir askeri öleceğini bile bile kendi emriyle bir göreve gönderiyor ve haliyle asker ölüyor. filmde ise general, askeri kendi tabancasıyla öldürüyor. bence bu çok önemli bir farklılık. (merak etmeyin spoiler vermedim.)
neyse, kitabın konusuna geleyim. asker adası’nın sahibi u. n. owen isminde biri. adada gayet düzgün, modern, ürkütücü olmayan bir malikane var. 10 kişi görev icabı veya tatil amacıyla adaya davet ediliyor. günde sadece 1 kere 1 tane teknenin geldiği ve başka herhangi haberleşme olanağının bulunmadığı adada tuhaf olaylar meydana gelmeye başlıyor. acaba adada onlardan başka biri mi var? yoksa içlerinden biri mi bu olayların müsebbibi?
kitabın sonuna kadar tuhaf ve gizemli olaylar inanılmaz derecede sürükleyici şekilde devam ediyor. öyle ki kitabın sonlarına doğru dahi olayların gerçek yüzünü, kimin yalancı kimin dürüst olduğunu anlayamıyorsunuz. kitabın son bölümünde ise tüm gerçekler gün yüzüne çıkıyor.
adadaki bu 10 kişinin ortak noktası zamanında birilerinin ölümüne sebep olmuş olmaları ve hiçbir ceza almamış olmaları. ancak gördüğümüz kadarıyla bu kişileri direkt kendileri öldürmemişler, bilerek ve isteyerek ölümlerine sebebiyet vermişler. tabi bu iddiaların doğru olup olmadığını bilmiyoruz. belki de tamamen yalan ve kandırmaca.
isterseniz bu 10 kişiden biraz bahsedeyim.
edward george armstrong – başarılı ve ünlü bir doktor. adaya dolgun bir ücret karşılığında bay owen’ın eşine bakmak üzere geliyor. 1925 yılında, henüz genç bir doktorken içkili olarak girdiği bir ameliyatta louisa mary cless adındaki bir hastayı öldürmekle suçlanıyor.
emily caroline brent – 65 yaşında dindar bir ingiliz hanımefendisi. adaya ismini tam çıkaramadığı birinden aldığı davet mektubu ile, tatil amacıyla geliyor. 1931 yılında, yanında çalıştığı genç hizmetçi bir ahlaksızlık yapıyor. emily bunun üzerine onu kovuyor ve gidecek başka hiçbir yeri olmayan hizmetçi intihar ediyor.
william henry blore – şu an dedektiflik yapan eski bir komiser. adaya dolgun bir ücret karşılığı dedektiflik yapmak üzere geliyor. görevi adaya gelenleri takip edip adanın sahibi olan bay owen’a bilgi vermek. kendini ilk başta davis olarak tanıtıyor ancak adada yaşanan olaylar nedeniyle gerçek kimliğini açıklamak zorunda kalıyor. 1928 yılında yalancı şahitlik yaparak james stephen landor isminde bir suçlunun ömür boyu hapis cezası almasına sebep oluyor. bu kişi 1 yıl sonra hapiste ölüyor.
vera elizabeth claythorne – beden eğitimi öğretmeni genç bir kadın. okulun tatil olduğu dönemlerde para kazanmak için ek iş yapıyor. adaya bay owen’a sekreterlik yapmak üzere geliyor. 1935 yılında, mürebbiyeliğini yaptığı cyril ogilvie hamilton isminde bir çocuğun boğularak ölmesine sebebiyet vermekle suçlanıyor. çocuğun dayısı hugo ile gönül ilişkisi var fakat olay sonrası ayrılıyorlar.
philip lombard – yüzbaşı, paralı asker. isaac morris isminde bir yahudi tarafından verilen görevle 100 sterlin karşılığında adaya geliyor. görevin detaylarını bilmiyor. 1932 yılında bir grup afrikalıyı ölüme terk etmekle suçlanıyor. lombard suçunu itiraf eden ve pişmanlık duymayan nadir kişilerden biri.
john gordon macarthur – emekli bir savaş generali. karısının, emri altındaki arthur richmond isminde bir subayla ilişki yaşadığını öğreniyor. 1917’de bu askeri bilerek ölüme göndermekle suçlanıyor. olay sonrası karısı da çok fazla yaşamadan vefat ediyor. adaya adını tam hatırlayamadığı bir arkadaşı tarafından tatil amaçlı çağrılıyor.
anthony james marston – genç, yakışıklı, ahlaktan yoksun, zengin bir fransız. adaya parti için geliyor. geçen kasım ayında 2 çocuğu arabayla ezmekle suçlanıyor. marston pişkin biri. olayla ilgili olarak kendisini “talihsiz” olarak nitelendiriyor.
thomas ve ethel rogers – uşak ve karısı. işe başlayalı kısa bir süre olmuş ve ev sahipleri owen’ı hiç görmemişler. 1929 yılında eski işvereni yaşlı jennifer brandy’nin ilaçlarını zamanında vermediği için ölümüne sebep olmakla suçlanıyorlar. rogers’lara brandy’nin ölümü üzerine miras kalmış.
lawrence john wargrave – zengin emekli bir yargıç. ağır suçlara bakıyor ve idam cezası vermekle meşhur bir yargıç. bayan culmington tarafından tatil amaçlı adaya çağrılıyor. 1930 yılında edward seton isminde bir suçluyu hukuk dışı olarak idam cezası vermekle suçlanıyor.
bunların dışındaki yan karakterler,
isaac morris – bay owen adına çalışan, onun işlerini yürüten ve aynı zamanda uyuşturucu kaçakçılığı yapan yahudi bir avukat. belki de adanın gerçek sahibi.
fred narracott – her gün teknesiyle adaya gelen, mektupları ve siparişleri getiren denizci.
kişileri tanımanız adına onları anlattım. ancak unutmayın bunlar sadece iddia. herkes göründüğünden çok daha farklı olabilir. belki de herkes göründüğü gibidir. bunu bilemeyiz.
kitabı çok beğendim. yazarın okuduğum ilk kitabıydı. son kitabı da olmayacak gibi.
kitabın orijinal ismi “and then there were none” (ve sonra kimse kalmadı). türkçede ilk önce “on küçük zenci” adıyla basılmış, 2021 yılında ise ismi “on kişiydiler” olarak değiştirilmiş. kitaptaki karakterlerden hiçbiri zenci değil. bu yüzden bu isim nereden geliyor acaba diye düşünebilirsiniz.
kitapta olaylar “on küçük asker” ismindeki çocuk tekerlemesinin etrafında gelişiyor. bu şiir (veya tekerleme) “ten little indians” veya “ten little niggers” olarak da biliniyormuş. kitap ilk başta “tek little niggers” adıyla basılmış, ancak sonrasında bu nigger kelimesi ırkçı bir ifade olarak görüldüğü için ismi “and then there were none” olarak değiştirilmiş. bence türkçe ismi çok daha iyi. kitabın orijinal ismi kitapla ilgili çok fazla spoiler veriyor.
ilki 1945 yılında olmak üzere kitapla ilgili pek çok dizi ve film çekilmiş. ben 2015 yılında bbc tarafından çekilen 3 bölümlük mini – diziyi izledim. çoğunlukla kitaba sadık kalınmış. ancak bazı önemli noktalarda kitapla ayrıştığını söyleyebilirim. mesela kitapta general, bir askeri öleceğini bile bile kendi emriyle bir göreve gönderiyor ve haliyle asker ölüyor. filmde ise general, askeri kendi tabancasıyla öldürüyor. bence bu çok önemli bir farklılık. (merak etmeyin spoiler vermedim.)
neyse, kitabın konusuna geleyim. asker adası’nın sahibi u. n. owen isminde biri. adada gayet düzgün, modern, ürkütücü olmayan bir malikane var. 10 kişi görev icabı veya tatil amacıyla adaya davet ediliyor. günde sadece 1 kere 1 tane teknenin geldiği ve başka herhangi haberleşme olanağının bulunmadığı adada tuhaf olaylar meydana gelmeye başlıyor. acaba adada onlardan başka biri mi var? yoksa içlerinden biri mi bu olayların müsebbibi?
kitabın sonuna kadar tuhaf ve gizemli olaylar inanılmaz derecede sürükleyici şekilde devam ediyor. öyle ki kitabın sonlarına doğru dahi olayların gerçek yüzünü, kimin yalancı kimin dürüst olduğunu anlayamıyorsunuz. kitabın son bölümünde ise tüm gerçekler gün yüzüne çıkıyor.
adadaki bu 10 kişinin ortak noktası zamanında birilerinin ölümüne sebep olmuş olmaları ve hiçbir ceza almamış olmaları. ancak gördüğümüz kadarıyla bu kişileri direkt kendileri öldürmemişler, bilerek ve isteyerek ölümlerine sebebiyet vermişler. tabi bu iddiaların doğru olup olmadığını bilmiyoruz. belki de tamamen yalan ve kandırmaca.
isterseniz bu 10 kişiden biraz bahsedeyim.
edward george armstrong – başarılı ve ünlü bir doktor. adaya dolgun bir ücret karşılığında bay owen’ın eşine bakmak üzere geliyor. 1925 yılında, henüz genç bir doktorken içkili olarak girdiği bir ameliyatta louisa mary cless adındaki bir hastayı öldürmekle suçlanıyor.
emily caroline brent – 65 yaşında dindar bir ingiliz hanımefendisi. adaya ismini tam çıkaramadığı birinden aldığı davet mektubu ile, tatil amacıyla geliyor. 1931 yılında, yanında çalıştığı genç hizmetçi bir ahlaksızlık yapıyor. emily bunun üzerine onu kovuyor ve gidecek başka hiçbir yeri olmayan hizmetçi intihar ediyor.
william henry blore – şu an dedektiflik yapan eski bir komiser. adaya dolgun bir ücret karşılığı dedektiflik yapmak üzere geliyor. görevi adaya gelenleri takip edip adanın sahibi olan bay owen’a bilgi vermek. kendini ilk başta davis olarak tanıtıyor ancak adada yaşanan olaylar nedeniyle gerçek kimliğini açıklamak zorunda kalıyor. 1928 yılında yalancı şahitlik yaparak james stephen landor isminde bir suçlunun ömür boyu hapis cezası almasına sebep oluyor. bu kişi 1 yıl sonra hapiste ölüyor.
vera elizabeth claythorne – beden eğitimi öğretmeni genç bir kadın. okulun tatil olduğu dönemlerde para kazanmak için ek iş yapıyor. adaya bay owen’a sekreterlik yapmak üzere geliyor. 1935 yılında, mürebbiyeliğini yaptığı cyril ogilvie hamilton isminde bir çocuğun boğularak ölmesine sebebiyet vermekle suçlanıyor. çocuğun dayısı hugo ile gönül ilişkisi var fakat olay sonrası ayrılıyorlar.
philip lombard – yüzbaşı, paralı asker. isaac morris isminde bir yahudi tarafından verilen görevle 100 sterlin karşılığında adaya geliyor. görevin detaylarını bilmiyor. 1932 yılında bir grup afrikalıyı ölüme terk etmekle suçlanıyor. lombard suçunu itiraf eden ve pişmanlık duymayan nadir kişilerden biri.
john gordon macarthur – emekli bir savaş generali. karısının, emri altındaki arthur richmond isminde bir subayla ilişki yaşadığını öğreniyor. 1917’de bu askeri bilerek ölüme göndermekle suçlanıyor. olay sonrası karısı da çok fazla yaşamadan vefat ediyor. adaya adını tam hatırlayamadığı bir arkadaşı tarafından tatil amaçlı çağrılıyor.
anthony james marston – genç, yakışıklı, ahlaktan yoksun, zengin bir fransız. adaya parti için geliyor. geçen kasım ayında 2 çocuğu arabayla ezmekle suçlanıyor. marston pişkin biri. olayla ilgili olarak kendisini “talihsiz” olarak nitelendiriyor.
thomas ve ethel rogers – uşak ve karısı. işe başlayalı kısa bir süre olmuş ve ev sahipleri owen’ı hiç görmemişler. 1929 yılında eski işvereni yaşlı jennifer brandy’nin ilaçlarını zamanında vermediği için ölümüne sebep olmakla suçlanıyorlar. rogers’lara brandy’nin ölümü üzerine miras kalmış.
lawrence john wargrave – zengin emekli bir yargıç. ağır suçlara bakıyor ve idam cezası vermekle meşhur bir yargıç. bayan culmington tarafından tatil amaçlı adaya çağrılıyor. 1930 yılında edward seton isminde bir suçluyu hukuk dışı olarak idam cezası vermekle suçlanıyor.
bunların dışındaki yan karakterler,
isaac morris – bay owen adına çalışan, onun işlerini yürüten ve aynı zamanda uyuşturucu kaçakçılığı yapan yahudi bir avukat. belki de adanın gerçek sahibi.
fred narracott – her gün teknesiyle adaya gelen, mektupları ve siparişleri getiren denizci.
kişileri tanımanız adına onları anlattım. ancak unutmayın bunlar sadece iddia. herkes göründüğünden çok daha farklı olabilir. belki de herkes göründüğü gibidir. bunu bilemeyiz.
kitabı çok beğendim. yazarın okuduğum ilk kitabıydı. son kitabı da olmayacak gibi.
devamını gör...
5.
birbirinden farklı hayatları olan ve farklı karaktere sahip 10 kişinin bir adada birer birer ölümüne tanık oluyoruz. adada 10 kişiden başka kimse yoktur ama hepsi bir şekilde ölür. herkes öldüyse katil kim? işte en merak edilen konu. dıdın dıdın dıdınnn
kitabı okurken bir iki tane tahminim vardı ama sayfalar ilerledikçe yanıldığımı anladım. sonra kitap bitti vayyy dedimm bu kitapdan güzel bir film olur dedim. girdim baktım meğer dizisi varmış.
efenim yazara ait ilk kitabını okudum ve beğendim, sade akıcı bir dili var. öyle kafa karıştırıcı hiçbir durum yok. sakin sakin okuyun, merak edin ve katili bulun.
kitabı okurken bir iki tane tahminim vardı ama sayfalar ilerledikçe yanıldığımı anladım. sonra kitap bitti vayyy dedimm bu kitapdan güzel bir film olur dedim. girdim baktım meğer dizisi varmış.
efenim yazara ait ilk kitabını okudum ve beğendim, sade akıcı bir dili var. öyle kafa karıştırıcı hiçbir durum yok. sakin sakin okuyun, merak edin ve katili bulun.
devamını gör...
6.
"biz ölümlüler yaşamla ölümü ayıran ince bir çizgi üzerinde yaşamaktayız."
yazarın sevdiği şeylerden biri, mükemmel bir mantığa oturttuğu kurgularının sonunda ters köşe yapmak muhtemelen.
bir adaya davet alarak farklı amaçlarla gelmiş on insan görüyoruz. hepsi de bambaşka karakterdeler ancak tek ortak noktaları hepsinin de katil olması. yani bu kez bir katil avcısıyla karşı karşıyayız kitapta.
polisiye, gerilim ve gizem severler için bu yazarın kitapları biçilmiş kaftan bence.
yazarın sevdiği şeylerden biri, mükemmel bir mantığa oturttuğu kurgularının sonunda ters köşe yapmak muhtemelen.
bir adaya davet alarak farklı amaçlarla gelmiş on insan görüyoruz. hepsi de bambaşka karakterdeler ancak tek ortak noktaları hepsinin de katil olması. yani bu kez bir katil avcısıyla karşı karşıyayız kitapta.
polisiye, gerilim ve gizem severler için bu yazarın kitapları biçilmiş kaftan bence.
devamını gör...