dünya klasikleri / felsefe-düşünce / hukuk
9 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

tam metin olup olmadığı, ne kadarının kime ait olup olmadığı bilinmese de, okunduğunda herifler teee ne zaman düşündüklerini ne kadar basit ama etkili anlatabiliyorlarmış, düşünen adamlar varmış, yaşamışlar ve bişeyler bırakmışlar dedirten yapım..

ayrıca g*te g*t diyemediği savunmadır. onu yargılayanların çelişkilerini iyi bir şekilde ortaya koymuş ancak çıkıp da ne tanrıları kardeşim sizin bir tarafınızdan uydurduğunuz tanrılarınıza inanmıyorum diyememiştir.


+ sen abdülhamiti savundun
- savunmadım
+ alçak puşt
- çıkar göster
devamını gör...
sokrates'in, bir şeyler bildiğini iddia etmenin en büyük cahillik, hiç bir şey bilmediğinin farkında olup da, bir merak ateşiyle yanıp tutuşmanın en büyük bilgelik olduğunu savunduğu eserdir.
filozof demek bilmek demek değildir. bilgiyi aramaktır. bilgiyi hakikat olandan, tasnif etmektir. bence sokrates bu güdünün salt filozoflarıa ait değil, bütün sıradan insanlara yayılmasını istediği savunması yüzünden büyük bir öfkeye uğramıştır. egemenler bütün insanlığın tek kurtuluşunun hakikat savaşçılığı olduğunu gören sokrates'i gözlerini kırpmadan idam etmişlerdir. hegemonya'nın bu tavrında şaşıracak bir şey yoktur.

fakat kölelerin bu idama gözlerini kapamaları, sokrates'i duymazlıktan gelmeleri bu yüz yılda bile beni kahreden bir olgudur.
devamını gör...
kendisini , toplum düzenini bozmakla suçlayan devletin verdiği ölüm cezasından kaçma fırsatı varken onu büyüten ,eğiten şuan ki haline gelmesini sağlayan devlete karşı, vicdanıyla , aklıyla olan sorgulama kısmı beni etkilemiştir. tam metin ve doğru aktarımı olup olmadığı aşikar fakat yalnız o döneme özgü olmayan ufak bir manipülasyonla devletin kurmaya çalıştığı vicdan muhakamesinin bariz anlaşıldığını düşünüyorum.
devamını gör...
insan vasfının nasıl olmasını öğreten bir savunma. 2400 yıldır hala öğrenilemedi ne yazık ki sokrat senin tanımladığın insan vasfı.erdemlerin en büyüğünün kendini tanımak ve bilmenin aslında bir şey bilmediğini bilmek olduğunu.
devamını gör...
atinalılar..
bundan sonra bütün savunmalarım böyle başlayacaktır.* şimdi sokrates'in savunmasına geçelim.

onlar gibi hem alim hem cahil olmaktansa, her şeyi bilmektense, kendim gibi olmaya çalıştım ve bunun daha akıllıca olduğuna inandım. sizce de öyle değil mi diyerek devam eder. meletos'a laf anlatılmaz ki, iyi niyetli olmayan bir insana ne denilebilinir?

sokrates paraya, makama, üne önem verenlere inat bilgeliğe, akla yüklenmiştir. ölümüne günbegün yürüyene kadar da hiç usanmadan onlara; ruhunuza önem vermemekten sıkılmaz mısınız sorusunu yöneltmiştir.

tanrıtanımaz, gençlere kötü örnek olan sıfatları bilerek üzerine yapıştırılmış. bu kişinin insan ruhunu zenginleştiren, terbiye eden bir öğretmen olduğunu bilmeden, bunu anlamak istemeden yapmışlar. birinin hayatını haksız yere yok etmenin kötülüğünün büyüklüğü öğrenmek istemeden. sokrates uykuya dönmek isteyenleri uyarıyor. savunmasında hayatınızın geri kalanını uykuya geçerek geçireceksiniz diyor. sınamasız bir hayatın yaşanmaya değer olmadığından bahsediyor. maalesef ne dediyse kabul ettiremiyor. ve bir bilgeyi öldürüyorlar.

tarihin ilk fikir şehidi. gençler, yaşlılar, fakirler, zenginler herkes etrafına doluşup onu dinlemek istiyor, onunla sohbet etmekten hoşlanıyor. üstelik onu dinleyen bir gencin başına gelen bir felaket mi var? yok. tanık yok. sorgulamayı reddediyorlar. sorguladığı için dinsiz oluyor. onu ölüme gönderenlere merhamet dilenciliği yapmıyor. mahkum olmayı değil ölmeyi tercih ediyor. son anına kadar, kendi bildiği gibi, özgür iradesiyle, haklı gördüğü davadan şaşmadan anlatıyor.

ölüm değil haksızlık korkutuyor.
gerçek ve öteki dünyada sahte bilgeliği araştırmaya devam edeceğini söyleyerek ayrılıyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
meşhur kitap kapağını ekleyelim.
savunma bir sanattır diyelim...
devamını gör...
sokrates gerçekten yaşadı mı yaşamadı mı tartışmaları süredursun, yaşamış olsa da olmasa da muhteşem bir kitapla karşı karşıya olduğumuz gerçeği değişmiyor.

o dönemin kokusunu hissetmeniz açısından zevkle okunacak bir kitap. dili ağır değil ve anlaşılır. socrates’in akıl yürütmeleri ve zekası gerçekten inanılmaz. hayatını bilmeye, öğrenmeye adamış. öğrenmenin en önemli koşulu ise ‘hiçbir şey bilmediğini kabul etmek’.

en çok etkilendiğim bölüm ise son bölüm oldu. hücresinde öğrencileriyle son sohbeti. zehri içtikten , zehir etkisi geçene kadar olan, hayatının son dakikalarında dahi öğrenmeye ve öğretmeye açlığı. öncelikle öğrencilerine ‘bu böyledir’ demiyor; tüm karşıt görüşleri dinliyor ( ki karşıt görüşleri duymayı gerçekten seviyor) , akıl yürütmeyle doğru yolu bulmaya çalışıyor. yani aslında o ‘öğretmeyi’ değil, ‘düşündürtmeyi’ amaçlıyor.

yine kitabın son bölümünde geçen, ‘tüm insanlar doğmadan önce her şeyi bilir, doğduktan sonra hatırlar’ teorisi de hayli ilgi çekici.

eski bir kitap diye korkmayın; çok rahatlıkla ve zevkle okuyacaksınız. ama arada gözlerinizi kapatın ve o dönemi hayal edin. anlayacaksınız ki bizden çok daha ilerilermiş.
devamını gör...
kuzguncuktaki vişne'nin tanıtımında yer alan resim kitap kapağı olmanın ötesinde jacques louis david’in sokrates'in ölümü tablosu. kitapla ilgili zaten bilgi verilmiş ama o tablonun yansıttıklarının kitapla nasıl örtüştüğüne değinmek lazım. bir kere karşınızda omurgalı bir adam. diğer tüm özelliklerini bir kenara koyun, bu yönüne odaklanın derim. çünkü insanın hayattaki kendisini inşa sürecinin en temel unsuru omurga. her şeyi onun üzerinde yükseltiyorsunuz. bir adam ortaya koyduğu düşüncelere ve geliştirdiği fikirlerle ve doğrularına göre yaşıyorsa günümüz insanı için saf/saftirik/enayi olarak tanımlanıyor. bunun en büyük sebebi de olamayacağı, başaramayacağı şeye olan tepkisi. zira omurga sahibi değilseniz bir şey inşa edemezsiniz. sadece yakıcı ve yıkıcı duygu ve düşünceleri zihninizde ve ruhunuzda barındırabilirsiniz. buradan sokrates'e dönersek omurga nasıl olmalı sorusunun cevabını direkt alırız. bir adam düşünün özü sözü bir olmuş. adama atılmayan iftira kalmamış. suçlamalar da çok yaratıcı yalnız. tanrılara inanmamak * gençleri yoldan çıkarmak * ve bir dolu zırva. ama aslında olan insanları düşünmeye, sorgulamaya ve bir şeyleri değiştirme arzusu içine sokması. zaten böyle olduğunuzda hemen hakkınızda hüküm verilir. ama sen inanmıyorsun şeklinde başlayıp yola düşer kendi inandıklarının bile farkında olmayan akbabalar. etlerinden parça koparmak isterler beslenip doyacaklarını düşünürler ama yanılırlar çünkü kopardıkları her parça insanın düşün dünyasına, fikir dünyasına, geleceğine vurulan bir darbedir. yani bizatihi kendilerine vurdukları bir darbedir. sokrates bunu bilir. mahkeme kendisinden af dilemesini istediğinde, adam ol seni affedelim dediğinde, bu akbabalara nanik yapar. bak değişirsen cezanı kendin seçersin derler. hayır der ben bildiğimden şaşmam felsefe öğretmeye devam edeceğim, kaldı ki, bu suçlamayı niye kabul etmiş olayım. yanlış bir şey yapmadım ki diyerek, omurgasını cümle aleme gösterir. e dostları, arkadaşları per perişan, seviyorlar adamı... yani o aralar omurgalı insanları sevenler varmış bilginiz olsun * kaçıralım seni derler. bunun tüm savunduklarına sekte vuracağını söyler onu da reddeder. işte tablodaki dostların arkadaşların üzüntüsü, mutsuzluğu buradan gelir. sokrates'in keyfi ise kendisini inkar etmemesinden ve doğrularıyla dimdik ayakta durmasından... zaten resme bakarsanız bu dik duruşta net bir şekilde tasvir edilmiştir.

karanliktakimum'un değindiği yaşadı mı yaşamadı mı tartışmalarına ise şöyle bakmak lazım; velev ki yaşamadı diyelim, bu dünya üzerinden pek çok sokrates geçmiştir. en azından onların sembolleştirilmesi açısından önemli bir figür halini alır ki, bu kafidir. hem platon abiye'de ayıp etmemek lazım. kitap netice olarak size omurgalı bir adamın fikriyatını ve duruşunu net bir şekilde anlama fırsatı veriyor. heybenize doldurabileceğiniz yığınla şey var. ama iş bankası yayınlarından okunması bana göre daha doğru olur. yine de siz bilirsiniz tabi *
devamını gör...
ünlü antik yunan filozofu sokratesin yargılanmak üzere çıkarıldığı mahkemede söylediklerinin öğrencisi platon tarafından yazıya dökülmüş olan eseridir. eserde sokrates kendisine yöneltilmiş olan suçlamaları teker teker bir felsefeci edasıyla çürütür.
peki nedir bu suçlamalar ve neden ortaya çıkmıştır? biraz bunlardan bahsedeyim.

öncelikle tarihte sokratik yöntem ya da maotik yöntem denen bir yöntem vardır. bu yöntemle kişi karşı tarafa sorular yönelterek bir konu hakkındaki bilgi birikimini ölçmeye ve o konu hakkında düşündürmeye çalışır. işte sokrates bu yöntemi uygulayan insanlardan biridir. anlatılanlara göre kendisi sokakta gördüğü insanları çevirip onlara sorular sormayı çok severmiş. tabi onun sorduğu sorular bizim sorduğumuz "nasılsın?" ya da "ne yapıyorsun?" gibi gündelik sorulardan çok "sence adalet nedir?" ya da "erdem nedir?" gibi karşı tarafın bilgeliğini ölçmeye çalışan sorularmış. peki neden insanların bilgeliğini ölçmeye çalışıyordu sokrates? bunun sebebi de delphi tapınağındaki bir kahinin kendisine bildirdiği bir kehanetten kaynaklı. bu kehanete göre tanrı sokratesten daha bilge bir insanın bulunmadığını iddia ediyor. tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir. diyen bir filozof olan sokrates de bu kehanetin doğru olmadığını düşünüp bu kehaneti yanlışlamak için başlıyor insanları maotik yöntem ile sorgulamaya. siyasetçiler, şairler, zanaatkarlar gibi toplumun birçok kesiminden insanı sorgulayan sokrates kimsenin düşündüğü kadar bilge olmadıkları, hatta kendisnin bile onlardan daha bilge olduğu fakat onların bu bilgesizliklerinin farkında olmadığı sonucuna varıyor. hem bilgesizliklerini bu insanların yüzlerine vurunca hem de bilgesizliklerini ortaya çıkararak itibarlarını zedeleyince hem birçok insanın düşmanlığını kazanıyor hem de bu sorgulamalara şahit olan birçok gencin hayranlığını kazanıyor. durum böyle olunca ona düşman kesilen kişiler "sokrates gençleri yozlaştırıyor." ve "sokrates tanrı tanımıyor." gibi iddialarla sokratesi mahkemeye veriyorlar. işte sokrates kitapta temel olarak bu iki iddiayı oldukça mantıklı önermelerle çürütmeye çalışıyor. tabi bunu mahkeme karşısında ezilip büzülmeden, kendisinin de ifade ettiği gibi ailesini de mahkeme önüne çıkartıp kendisini acındırmaya çalışmadan ve son nefesine kadar kendi düşüncülerini savunmaya çalışarak yapınca kitaba adını veren savunması onu idam kararından kurtaramıyor ne yazık ki. fakat ben kendisinin savunmasını başarılı buluyorum. düşüncülerini oldukça net, lafı dolandırmadan, mantıklı bir şekilde aktarışını sevdim. ayrıca kendisine karşı yöneltilen suçlamaları da başarıyla çürüttüğüne inanıyorum. idamı konusunda mahkemenin azizliğine uğradığı aşikar.

velhasıl sade ve anlaşılır dili ve öne sürdüğü kıymetli fikirleri öğrenmek açısından kitabın okunması gerektiğini düşünüyorum. özellikle de antik yunan felsefesiyle ilgilenen herkes bu kitabı okumalı bence.
devamını gör...
seneler önce okuduğumda -ki muhtemelen ortaokul ya da lisedeydim- edebi ya da felsefi yanından çok öleceğini daha da kesinleştireceğini bile bile nasıl savunmayı yaptığına şaşırmış ve empati kurmaya çalışmıştım.
bir yandan aslında yaptığının en doğru ve onurlu davranış olduğu aklımdan geçerken, yerinde olsam yapabilirmiydim diye düşünmekten de kendimi alamamıştım.
sanırım yeniden anlamak ve farklı düşünmek için yeniden okumam gerekecek.
artık ne zaman bilinmez.
devamını gör...
felsefe hocamız sözlü yapicam diye vermişti bu kitabı, belki bir kitapçıda görsem yüzüne bakmazdım ,almazdım.okuyunca anladım aslında anlamlı güzel bir kitap olduğunu. o zamanların cahilliğine,adaletsizliğine değindiğini. şöyle anlatmak gerekir ki sokrotes halka, gençlere, çocuklara felsefeyi öğreten ve öğütler veren bir adamdı. ne biliyorsa onlara anlatırdı, onlar da dinlerdi tabi. sonra halk bunun kötü bir şey olduğunu , yalan yanlış bilgiler verdiğini söyleyip sokratesi mahkemeye çıkartmaya karar verdiler. sözde gençlerin aklını karıştırıyormuş. her neyse sokrates mahkemeye çıkıyor kendini savunmaya çalışıyor ve en sonunda ölüm cezası veriliyor, zindana atılıyor. o sırada gençlerden bazıları sokratesi kaçırmak için geliyorlar ama sokrates kalmayı seçiyor ve zehirlenerek ölüyor. ben şu an belki çok ayrıntıya deginmemiş olabilirim ama okuyunca anlarsiniz ki o zaman da yaşanan zorluklar yapılan fedakarlıklar vesayire. okuyucuyu etkiledigini soyleyebilirim.
devamını gör...
sokrates değil platon tarafından kaleme alınmış sokrates diyalog yönteminin kullanıldığı, sokrates'in yargılanma ve kendini savunma sürecinin yer aldığı metinlerden oluşmaktadır.


savunma açık seçik üç bölüme ayrılır.
en önemli olan birinci bölümde sokrates kendisini suçlayanların savlarını tartışıyor;
ikinci bölümde cezasını saptıyor; üçüncü bölümde kendisini ölüme yargılayan yargıçlara haksızlıklarını gösteriyor, kendisini ölümden ve öteki dünyadan alıkoyanlarla görü­şüp konuşuyor.



ben teoman aktürel çevirisini okuyorum, gayet akıcı ve düşündürücü bir kitap olduğunu söyleyebilirim, zaten pdf ve sadece 61 sayfa, mutlaka okuyun.^^
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

sokrates'in bir grup atinalı tarafından kentin ilahlarına inanmaması ve gençlerin ahlakını bozması iddialarıyla suçlanışı, atina demokrasisi tarafından yargılanma ve cezalandırılma sürecini konu alan sokratik diyalogdur.
devamını gör...
sokrates ölüyor, ölüyor ama öldükten sonra ne oluyor?
yoksa bu ölüm yalnızca bedenin ölümü mü?
sürekli şekilden şekillere giren beden ruhu artık serbest mi bırakıyor?
bir sürü filozofun bir araya gelerek beyin fırtınası yaptığı bu kitabı platon yazıyor. üstelik yukarıdaki soruların hepsinin de cevabını içeriyor.
işte sokrates'in ölüm hakkındaki düşüncelerinden sadece bir paragraf:
"(eğer bedenle beraber ruh da ölseydi) ölümün her şeyden kurtulmak anlamına gelmesi kötüler için beklenmedik bir nimet olurdu, çünkü ölürken ruhlarından kurtulacakları için, bedenleriyle birlikte kötülüklerinden de kurtulacaklardı. fakat gerçekte ruh ölümsüz olduğuna göre, kötülüklerden kaçınmasından ve mümkün olduğunca daha iyi ve daha erdemli olmaya çalışmasından başka seçeneği yoktur."
"hayatı boyunca bedeni zevkleri önemsemeyen, süslenmeye özen göstermeyen, tam aksine böyle alışkanlıkların arzu edilenin tersi sonuçlar vereceğine inanan ve öğrenmeyi hedefleyen alışkanlıklara değer veren bir insan, bu inanış sayesinde ruhu için endişe etmemelidir."

"yanlış konuşmak sadece dile karşı işlenen bir suç değildir, aynı zamanda ruhlara da zarar verir. cesaretini toplayarak sadece bedenini gömdüğünü düşünmen gerekir. cenazemi istediğin gibi ve geleneğe uygun olacağını sandığı şekilde kaldır."

sokrates'in ağzından dökülen kelimeler yavaşça son buluyordu.
sokrates savundu. ama kendisini değil. o, ölüm için üzünülmemesi gerektiğini savundu, ruhların bedenden ayrılmasının o kadar da kötü bir şey olmadığını savundu; canını değil, kaçmayı değil de o, ölümü savundu.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sokrates'in savunması" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim