ukrayna işgalinde esas suçun nato'da olması
başlık "the last dark knight" tarafından 25.02.2022 18:59 tarihinde açılmıştır.
1.
öncelikle işgal de savaş da çok çirkin şeyler. bir ülkenin bu çağda böylesine ablukaya alınıp boğulması çok rahatsız edici.
ve fakat! nato dediğiniz batılı emperyalistler, 1949'dan beri sürekli ruslarla uğraşıyor. 40 küsür senelik bir soğuk savaşın ardından sovyetler parçalandı geriye bir sürü yeni ülke ve rusya kaldı. batı bununla da yetinmedi yeşil ve turuncu devrimlerle sürekli rusya'nın etrafını kuşatmaya başladı. geçenki kazakistan olayları bile bunun bir parçasıdır. rusya, nato'ya hiçbir şekilde de alınmadı, hep düşmanlaştırıldı, hep ötekileştirildi. en başından beri nato zaten ruslara karşı kurulmuş ideolojik bir düşmanlık birlikteliğiydi.
geçen senelerde rusya'nın dibi olan ukrayna'da gerçekleşen turuncu devrim sonrası ukrayna'nın nato'ya alınma projesi bardağı taşıran son damla oldu. rusya, nato tarafından kuşatılmayı reddetti ve her türlü yaptırıma kafa tutarak savaşa girdi.
nato bu süreçte ukrayna'yı adeta rusları savaşa sokup eritmek için bir yem olarak kullandı. ukrayna'ya hiçbir askeri destekte bulunmadı. ukraynalı insanlar nato'nun umurunda bile olmadı.
bu savaşın esas suçlusu nato'dur! amerika'dır! avrupa'dır! dünya üzerindeki birçok savaşın suçlusu oldukları gibi...
ve fakat! nato dediğiniz batılı emperyalistler, 1949'dan beri sürekli ruslarla uğraşıyor. 40 küsür senelik bir soğuk savaşın ardından sovyetler parçalandı geriye bir sürü yeni ülke ve rusya kaldı. batı bununla da yetinmedi yeşil ve turuncu devrimlerle sürekli rusya'nın etrafını kuşatmaya başladı. geçenki kazakistan olayları bile bunun bir parçasıdır. rusya, nato'ya hiçbir şekilde de alınmadı, hep düşmanlaştırıldı, hep ötekileştirildi. en başından beri nato zaten ruslara karşı kurulmuş ideolojik bir düşmanlık birlikteliğiydi.
geçen senelerde rusya'nın dibi olan ukrayna'da gerçekleşen turuncu devrim sonrası ukrayna'nın nato'ya alınma projesi bardağı taşıran son damla oldu. rusya, nato tarafından kuşatılmayı reddetti ve her türlü yaptırıma kafa tutarak savaşa girdi.
nato bu süreçte ukrayna'yı adeta rusları savaşa sokup eritmek için bir yem olarak kullandı. ukrayna'ya hiçbir askeri destekte bulunmadı. ukraynalı insanlar nato'nun umurunda bile olmadı.
bu savaşın esas suçlusu nato'dur! amerika'dır! avrupa'dır! dünya üzerindeki birçok savaşın suçlusu oldukları gibi...
devamını gör...
2.
"bu savaşın esas suçlusu nato'dur! amerika'dır! avrupa'dır!" ahahahahahaha.
evet 10 yaşındaki çocukları katleden rusya suçsuz, sivil yerleri bombalayan putin suçsuz zaten.
yazık bu nasıl bir cehalettir. suçlu olan rusya'dır. zira çin gibi genişleme politikası hayali ile yanıp tutuşuyorlar. amerika ne kadar emperyalist ise, rusya ve çin'de onlar kadar emperyalisttir.
bırakın şu cehalet içinde nato düşmanlığı yapmayı. nato'nun eksikleri vardır ama üyesi olmak, üye olan ülkeleri koruyan ve kollayan bir sigortadır.
ekleme: türkiye'de nato üyesidir. nato'ya sallayanlar aslında türkiye'ye de sallamış oluyor. ama gel de anlat.
evet 10 yaşındaki çocukları katleden rusya suçsuz, sivil yerleri bombalayan putin suçsuz zaten.
yazık bu nasıl bir cehalettir. suçlu olan rusya'dır. zira çin gibi genişleme politikası hayali ile yanıp tutuşuyorlar. amerika ne kadar emperyalist ise, rusya ve çin'de onlar kadar emperyalisttir.
bırakın şu cehalet içinde nato düşmanlığı yapmayı. nato'nun eksikleri vardır ama üyesi olmak, üye olan ülkeleri koruyan ve kollayan bir sigortadır.
ekleme: türkiye'de nato üyesidir. nato'ya sallayanlar aslında türkiye'ye de sallamış oluyor. ama gel de anlat.
devamını gör...
3.
rusya'dan fonlanan sputnikler şu sözlükte bile algı operasyonu yapmaya çalışıyor yuh diyorum. haftalarca "rusya saldırmayacak, nato kışkırtıyor" propagandası yapıp rusya saldırınca "rusya davasında haklı ağbi" pozları kesen rustapar kitle bu. "nato ruslara karşı kurulmuş bir örgüttür" söylemi de zaten rus milliyetçi söylemidir. türklük şuurunu kaybetmiş bu rus yalamalarını ilk uçakla moskova'ya davet ediyorum. geri kalanlara işin doğrusunu anlatayım:
putin on the historical unity of russians and ukrainians makalesinde de belirttiği gibi rus ve ukraynalıları aynı ulus sayıyor. adamın derdi nato falan değil, bu adam bir rus milliyetçisi. bizim turancı dangalaklar neyse bu da o işte. putin, nato'nun genişlememe sözü verdiğini iddia ediyor. böyle bir söz, antlaşma falan yok tabii, klasik rus propaganda aygıtının yaydığı yalanlar bunlar. ayrıca böyle bir söz olsa dahi egemen bir devlet olarak ukrayna'nın istediği devletlararası teşkilata katılma hakkı var. bunun için rusya'dan izin almak zorunda falan değil. uluslararası hukuk, egemen devletlerin birbirlerinin toprak bütünlüğüne saygı göstermesi üzerine kuruludur. bunu bozarsan, yarın öbür gün senin kafkasya'nı, yakut'unu, tataristan'ını kaşırlar. böyle bir sistem barış değil çatışma doğurur.
bunun dışında yakın zamanda rusya nato'ya bir ultimatom verdi: daha fazla doğuya doğru genişlemeyeceksin, orta asya'ya girmeyeceksin, daha önce kabul ettiğin eski doğu bloku ülkelerinden çekileceksin. bu bir müzakere de değildi üstelik, kabul et ya da sonuçlarına katlan şeklinde bir ultimatomdu. nato bunu doğal olarak kaale bile almadı. çünkü bunun anlamı baltıktan, polonya'dan falan çekilmek. böylesine kabul edilmesi imkansız ültimatomlar sunup sonra "bak gördünüz mü nato savaş istiyor" demek klasik sovyet tutumudur.
son olarak ruslar ukrayna sınırına 150 bin asker yığdı. egemen bir devletin sınırına asker yığmak agresyon gösterisidir. kışkırtmadır. peki bizim rustapar vatan haini tayfa ne yaptı? bu istihbaratı yayınlayan nato'yu rusya'yı kışkırtmakla suçladı. nato, rus birliklerinin savaş pozisyonu almalarından, hareket planlarına hatta harekatın ne zaman başlayacağına kadar her şeyi açıkladı ve hepsi de doğru çıktı. dikkat ederseniz rus ilerlemesi tam da nato'nun öngördüğü şekilde ilerliyor. ama nato bunu yaparak sözde rusya'yı kışkırtıyormuş bu rus köpeklerine göre.
kısacası ortada milliyetçi gazla hareket eden, şanlı rus çarlığının ve sovyet döneminin hayaliyle yaşayan bir putin var. şam'da namaz kılmaya giden bizim neo-osmanlıcılara ne kadar benziyor değil mi? tek fark bu adamın ciddi bir askeri güce ve enerji kaynağına sahip olması. elindeki kozları da "nato bizi kışkırtıyor yoksa biz çok barışçılız" ayağına yarattığı küçük casus belli'ler ile adeta nato ve ukrayna'yı savaşın sorumlusu ilan etmek için kullanıyor. buradaki rus fonlu yazarların görevi de bu propagandayı yaymak, tıpkı bütün sosyal medyada yapmaya çalıştıkları gibi. hatta dikkat ederseniz bu propaganda söylemlerinin arasında hep sjw batı, yumuşak avrupa, trans generalli abd gibi putin rejiminin nefret objelerini aynen kullanıyorlar çünkü bunlar türk bile değil esasında, tam anlamıyla rus milliyetçisiler. düşük özgüveni bu erkeklik sembolleriyle kapatmaya çalışmaları şaşırtıcı değil. yarın rusya bize saldırsa rus üniforması giyip rusya'nın nasıl da haklı olduğunu anlatırlar. fonludurlar, vatan hainidirler, iktidar değişince hepsinin yargılanacağından emin olabilirsiniz.
putin on the historical unity of russians and ukrainians makalesinde de belirttiği gibi rus ve ukraynalıları aynı ulus sayıyor. adamın derdi nato falan değil, bu adam bir rus milliyetçisi. bizim turancı dangalaklar neyse bu da o işte. putin, nato'nun genişlememe sözü verdiğini iddia ediyor. böyle bir söz, antlaşma falan yok tabii, klasik rus propaganda aygıtının yaydığı yalanlar bunlar. ayrıca böyle bir söz olsa dahi egemen bir devlet olarak ukrayna'nın istediği devletlararası teşkilata katılma hakkı var. bunun için rusya'dan izin almak zorunda falan değil. uluslararası hukuk, egemen devletlerin birbirlerinin toprak bütünlüğüne saygı göstermesi üzerine kuruludur. bunu bozarsan, yarın öbür gün senin kafkasya'nı, yakut'unu, tataristan'ını kaşırlar. böyle bir sistem barış değil çatışma doğurur.
bunun dışında yakın zamanda rusya nato'ya bir ultimatom verdi: daha fazla doğuya doğru genişlemeyeceksin, orta asya'ya girmeyeceksin, daha önce kabul ettiğin eski doğu bloku ülkelerinden çekileceksin. bu bir müzakere de değildi üstelik, kabul et ya da sonuçlarına katlan şeklinde bir ultimatomdu. nato bunu doğal olarak kaale bile almadı. çünkü bunun anlamı baltıktan, polonya'dan falan çekilmek. böylesine kabul edilmesi imkansız ültimatomlar sunup sonra "bak gördünüz mü nato savaş istiyor" demek klasik sovyet tutumudur.
son olarak ruslar ukrayna sınırına 150 bin asker yığdı. egemen bir devletin sınırına asker yığmak agresyon gösterisidir. kışkırtmadır. peki bizim rustapar vatan haini tayfa ne yaptı? bu istihbaratı yayınlayan nato'yu rusya'yı kışkırtmakla suçladı. nato, rus birliklerinin savaş pozisyonu almalarından, hareket planlarına hatta harekatın ne zaman başlayacağına kadar her şeyi açıkladı ve hepsi de doğru çıktı. dikkat ederseniz rus ilerlemesi tam da nato'nun öngördüğü şekilde ilerliyor. ama nato bunu yaparak sözde rusya'yı kışkırtıyormuş bu rus köpeklerine göre.
kısacası ortada milliyetçi gazla hareket eden, şanlı rus çarlığının ve sovyet döneminin hayaliyle yaşayan bir putin var. şam'da namaz kılmaya giden bizim neo-osmanlıcılara ne kadar benziyor değil mi? tek fark bu adamın ciddi bir askeri güce ve enerji kaynağına sahip olması. elindeki kozları da "nato bizi kışkırtıyor yoksa biz çok barışçılız" ayağına yarattığı küçük casus belli'ler ile adeta nato ve ukrayna'yı savaşın sorumlusu ilan etmek için kullanıyor. buradaki rus fonlu yazarların görevi de bu propagandayı yaymak, tıpkı bütün sosyal medyada yapmaya çalıştıkları gibi. hatta dikkat ederseniz bu propaganda söylemlerinin arasında hep sjw batı, yumuşak avrupa, trans generalli abd gibi putin rejiminin nefret objelerini aynen kullanıyorlar çünkü bunlar türk bile değil esasında, tam anlamıyla rus milliyetçisiler. düşük özgüveni bu erkeklik sembolleriyle kapatmaya çalışmaları şaşırtıcı değil. yarın rusya bize saldırsa rus üniforması giyip rusya'nın nasıl da haklı olduğunu anlatırlar. fonludurlar, vatan hainidirler, iktidar değişince hepsinin yargılanacağından emin olabilirsiniz.
devamını gör...
4.
devamını gör...
5.
natocuların türk milliyetçiliği maskesiyle örgütlediği binlerce beşinci kol faaliyeti yürüten satılık organizmalar suçun nato veya avrupa'da olmadığını, putin'in zaten despot bir lider olduğunu er geç tüm dünyayı ateşe atacağı gibi cia tezlerini yumurtlayarak kendilerini temize çekme gayretine düşmüşler.
kurtuluş savaşı'nının en buhranlı günlerinde vatanı amerikan mandacılığına teslim etmek isteyenler gibi bugün özellikle iyi parti içinde yuvalanmış fetullahçı eskisi, sözde türk milliyetçisi buna benzer yine yüzlerce profil barınıyor.
o buhranlı günlerin türk aydını psikolojisini cemil koçak'tan dinleyelim;
“bir millî şuursuzluk sendromu yaşayan türk aydını, yıllardır fiilen devam eden alman egemenliğinin yerine ingiliz veya amerikan egemenliğini geçirerek bu muhataralı işten sıyrılmayı düşünmektedir. amerika birleşik devletleri ise, o dönemin emperyalist grubu içinde yer almadığı düşünülen bir devlet… dolayısıyla amerikan mandası denildiği zaman insanların kafasında çok farklı bir imaj ortaya çıkıyor: ‘amerika birleşik devletleri emperyalist değildir, dolayısıyla bize yalnızca insanî amaçlarla yardım edecektir’ diye düşünüyorlardı.”
bu virüs gibi sjw savunucusu tayfanın vatanseverlikleri doların yeşili kadar cırtlak ve ihanet tonundadır.
eğer ciddi anlamda bir eleştiri getirirseniz sizi ruscu olmakla suçlayıp, kendilerinin beyaz saray merdivenlerini yalayacak kadar biden finoluğu yaptıklarını gizlemekte oldukça mahirlerdir.
ezcümle mustafa kemal atatürk doktrinleri tam bağımsızlık üzerine kuruludur ve ''ne abd, ne rusya ne de çin, herşey türklük için'' temel öğretisini benimser.
siz siz olun, ilk fırsatta ingiliz zırhlısıyla kaçan vahdettin kadar aşağılık olan bu abd muhipleri cemiyeti üyesi liboş tayfanın sahte milliyetçilik söylemlerine kanmayın.
peker'in dediği gibi;
ideolojileri amerikan doları kadar olanlar'dan vatanseverlik ve milliyetçilik dersi almayın.
kurtuluş savaşı'nının en buhranlı günlerinde vatanı amerikan mandacılığına teslim etmek isteyenler gibi bugün özellikle iyi parti içinde yuvalanmış fetullahçı eskisi, sözde türk milliyetçisi buna benzer yine yüzlerce profil barınıyor.
o buhranlı günlerin türk aydını psikolojisini cemil koçak'tan dinleyelim;
“bir millî şuursuzluk sendromu yaşayan türk aydını, yıllardır fiilen devam eden alman egemenliğinin yerine ingiliz veya amerikan egemenliğini geçirerek bu muhataralı işten sıyrılmayı düşünmektedir. amerika birleşik devletleri ise, o dönemin emperyalist grubu içinde yer almadığı düşünülen bir devlet… dolayısıyla amerikan mandası denildiği zaman insanların kafasında çok farklı bir imaj ortaya çıkıyor: ‘amerika birleşik devletleri emperyalist değildir, dolayısıyla bize yalnızca insanî amaçlarla yardım edecektir’ diye düşünüyorlardı.”
bu virüs gibi sjw savunucusu tayfanın vatanseverlikleri doların yeşili kadar cırtlak ve ihanet tonundadır.
eğer ciddi anlamda bir eleştiri getirirseniz sizi ruscu olmakla suçlayıp, kendilerinin beyaz saray merdivenlerini yalayacak kadar biden finoluğu yaptıklarını gizlemekte oldukça mahirlerdir.
ezcümle mustafa kemal atatürk doktrinleri tam bağımsızlık üzerine kuruludur ve ''ne abd, ne rusya ne de çin, herşey türklük için'' temel öğretisini benimser.
siz siz olun, ilk fırsatta ingiliz zırhlısıyla kaçan vahdettin kadar aşağılık olan bu abd muhipleri cemiyeti üyesi liboş tayfanın sahte milliyetçilik söylemlerine kanmayın.
peker'in dediği gibi;
ideolojileri amerikan doları kadar olanlar'dan vatanseverlik ve milliyetçilik dersi almayın.
devamını gör...
6.
buz gibi ortada olan gerçektir.
devamını gör...
7.
evet o saatte kadının orada ne işi vardı değil mi ya da annesi niye yolladı ki o saatte dışarı (mantıken arada en ufak bir fark göremiyorum)
devamını gör...
8.
devamını gör...
9.
ukrayna yanlıları:
- ukrayna bağımsız bir devlettir, istediği ittifakta yer alma hakkı vardır. tarihi olarak sorunlu olduğu rusya'nın ittifakına katılmaması normaldir
rus yanlıları:
nato askeri bir ittifaktır, buna dahil olmak askeri bir karardır ve askeri yöntemlerle karşılık verilmelidir.
amerikan tarafları:
tarihte hiçbir devlet diğer ülkelerin iç ve dışişlerine birleşik devletler kadar müdehale etmemiştir ve bu gereklidir. ukrayna gibi uydu devletler kurmazsak rus ayısı işgal silsilesine başlar
çin:
olimpiyatlarda konuştuğumuz üzre, bunlar bi halt edemezler, dünya üretimi bizde, takıl koçum.
nato, putin gibi "önce yap sonra anlat" mı yapacak yoksa boş teneke mi göreceğiz.
- ukrayna bağımsız bir devlettir, istediği ittifakta yer alma hakkı vardır. tarihi olarak sorunlu olduğu rusya'nın ittifakına katılmaması normaldir
rus yanlıları:
nato askeri bir ittifaktır, buna dahil olmak askeri bir karardır ve askeri yöntemlerle karşılık verilmelidir.
amerikan tarafları:
tarihte hiçbir devlet diğer ülkelerin iç ve dışişlerine birleşik devletler kadar müdehale etmemiştir ve bu gereklidir. ukrayna gibi uydu devletler kurmazsak rus ayısı işgal silsilesine başlar
çin:
olimpiyatlarda konuştuğumuz üzre, bunlar bi halt edemezler, dünya üretimi bizde, takıl koçum.
nato, putin gibi "önce yap sonra anlat" mı yapacak yoksa boş teneke mi göreceğiz.
devamını gör...
10.
şimdiki bebeler bilmez ve anlamazlar. o yüzden gerizekalıya anlatır gibi anlatıyorum. kararı siz verin:
1. sovyetler yıkıldıktan sonra gorbaçev avrupa ve amerikaya yeni bir avrupa güvenlik sistemi kuralım dedi. adı ortak avrupa evi. amacı: zaten sovyetler yıkıldı. artık ideolojik bir çekişme söz konusu değil. ortada düşmanlık kalmadı. o zaman ortak bir güvenlik sistemi kuralım, yeni tehditlere karşı birlikte mücadele edelim. tabi o zamanki amerikalı ve avrupalı liderler gorbaçev'le taşak geçtiler. çünkü rusya güçten düşmüştü. kimsenin sallamadığı bir ülke olmuştu. daha çeçenistan'a lafını geçiremiyordu. o yüzden böyle bir şeye gerek duymadılar. ve bu teklifi reddettiler. çünkü böyle bir teklifin kabul edilmesi demek amerika'nın avrupa'daki konumunun zayıflaması demekti. bu arada gorbaçev döneminde, doğu ve batı almanya birleşti. o dönem yapılan antlaşmada, amerika rusya'ya nato'nun bir inch bile almanya'nın doğusuna genişlemeyeceği sözünü verdi. ama üç yıl sonra polonya, çek cumhuriyeti ve yine bir ülke daha(ismini hatırlamadım) natoya davet edildiler.
2. gorbaçev gitti, yeltsin geldi. o da ortak bir güvenlik organizasyonu kurmak istedi. avrupa güvenlik ve işbirliği teşkilatının güçlendirilmesine çalıştı. yeltsin de oldukça batıcıydı. ve bunu bir çok kez dile getirdi. ancak aynı kaale alınmamayı o da yaşadı. nato, güvenlik konseyi kararı olmadan, önce sırbistan'a sonra da kosova'ya girdi. bunların hiç birinde rusyaya danışmadı. haliyle yeltsin, hani biz kardeştik hani soğuk savaş bitmişti muhabbetine girdi. ama batılılar, rusya'ya sadece ihtiyaçları olduklarında başvurdular. mesela miloseviç'i ikna etmesi için rusya'ya gittiler vesaire.
3. putin geldi. o da aynı hayalleri korudu. buradan 2000 yılında yapılan bbc röportajında putin natoya katılmayı istediğini söyledi. ama avrupalılar yine sallamadı bu istekleri. ve buna karşılık, nato diğer eski doğu avrupa ülkelerini almaya devam etti. en büyük genişleme ise, 2004'te yaşandı. nato ısrarla rusya sınırlarına geldi. ama bunun yanında rusya'yı nato'ya almadılar. karar alma süreçlerine de katmadılar. bu arada amerika ırak'a girdi. afganistan'a girdi. rusya amerika'ya afganistan müdahalesinde en büyük yardımı yaptı. kendi sınırlarını amerikan askerlerine açtı. ama bush bunun karşılığında anti ballistik füzelerin azaltılması antlaşmasından çekildi. bu amerika'nın daha fazla, anti ballistik füze yapmasına imkan veriyordu. ayrıca avrupada yeni bir savunma sistemi kuracağını ilan etti. bunlar rusya'nın güvenliğini azaltan durumlardı. ama en önemlisi ise, ukrayna'nın ve gürcistan'ın nato'ya bir gün gireceklerine yönelik taahüt vermeleri oldu. bu nato'nun bütün rusya'nın etrafını sarması demekti ve haliyle sert tepki verdi. ama sallayan olmadı.
4. putin ilk sert tepkisini 2008'de gösterdi. münih konferansında dünyanın artık tek kutuplu olarak amerika'nın keyfine göre şekillenmeyeceğini, canını istediğini iktidardan indirip, canının istediğini getirebileceği bir dünya olmayacağını ilan etti. burada tabiki atıf yaptığı renkli devrimlerdi. renkli devrimler, bir çok ülkede gelen rus yanlısı iktidarın halk hareketleri ile düşürülmesi idi. bundan sonra ilk müdahale gürcistan'a geldi. aynı o zamanda bu gün ukrayna'ya verdikleri gazı ona da verdiler. saakaşvili de nasıl olsa arkamda nato var diyerek, abhazya ve osetya bölgelerine girdi. o dönem putin ve medvedev olimpiyatları izliyorlardı çinde. hemen geri döndüler ve bu bölgelerden gürcistan güçlerini püskürttüler tiflise kadar girdiler. bu bölgeleri bağımsız yaptı ve çıktılar. avrupalı güçler de yine bu zaman ki gibi gürcistan'a geçmiş olsun dediler yollarına devam ettiler.
5. sonrasında obama geldi ve reset politikasına girdi rusyayla. o dönem medvedev iktidarda idi ve ortak savunma ve güvenlik şemsiyesi oluşturmayı önerdi. ona da kıçıyla güldüler ve kaale almadılar.
6. son olarak ukrayna oldu. 2014 seçimlerle gelmiş iktidar sokak hareketleri ile yıkıldı. sebebi ise yanukoviç'in avrupa birliği ile ortaklık antlaşması imzalamamasıydı. halbuki bir ay önce rusya'nın önerdiği avrasya birliğini de kabul etmemişti. yanukoviç'in derdi iki tarafı birden idare edip, daha fazla kazanç elde etmekti. ama batılılar ya benlesin ya putinlesin dediler ve indirdiler. bu arada buradan mesela batı yanlıları odessada falan otel yaktılar 42 rus yanlısını öldürdüler. rusya karadenize çıkışını kaybetmemek için kırım'ı aldı. çünkü oradaki üssü 25 yıllığına kiralamıştı. ve onun için stratejik önemdeydi.
7. şimdi geldik bugüne. normalde ben lugansk ve donetsk'in nihai olarak alınacağını ve bağımsızlaştırılacağını bekliyordum ama tamamen ukrayna'ya saldıracağını düşünmüyordum. ama son dönemdeki olayları düşününce rusya açısından beklendik bir şey gibi görünüyor. çünkü son iki aydır putin biden ile, macron ile, almanya başbakanı ile, çin devlet başkanı ile italya başbakanı ile görüştü. benim anladığım hem güvenlik garantisi istedi. bu ukrayna'nın natoya girmemesi ya da arada nötr kalmasıydı. ama nato üyeleri pek sallamadı. hem de saldırı durumunda neler yapabileceklerini ölçtü. sonuç olarak aralarındaki anlaşmazlıkları ve bağımlılıkları görünce saldırma kararı aldı. çin'den ve hindistan da tarafsız kalmasını istedi. diğer yandan zelenski minsk antlaşmasını uygulamaya da yanaşmadı. sonuç olarak beklenen oldu. artık kim suçlu kim değil karar verirsiniz.
1. sovyetler yıkıldıktan sonra gorbaçev avrupa ve amerikaya yeni bir avrupa güvenlik sistemi kuralım dedi. adı ortak avrupa evi. amacı: zaten sovyetler yıkıldı. artık ideolojik bir çekişme söz konusu değil. ortada düşmanlık kalmadı. o zaman ortak bir güvenlik sistemi kuralım, yeni tehditlere karşı birlikte mücadele edelim. tabi o zamanki amerikalı ve avrupalı liderler gorbaçev'le taşak geçtiler. çünkü rusya güçten düşmüştü. kimsenin sallamadığı bir ülke olmuştu. daha çeçenistan'a lafını geçiremiyordu. o yüzden böyle bir şeye gerek duymadılar. ve bu teklifi reddettiler. çünkü böyle bir teklifin kabul edilmesi demek amerika'nın avrupa'daki konumunun zayıflaması demekti. bu arada gorbaçev döneminde, doğu ve batı almanya birleşti. o dönem yapılan antlaşmada, amerika rusya'ya nato'nun bir inch bile almanya'nın doğusuna genişlemeyeceği sözünü verdi. ama üç yıl sonra polonya, çek cumhuriyeti ve yine bir ülke daha(ismini hatırlamadım) natoya davet edildiler.
2. gorbaçev gitti, yeltsin geldi. o da ortak bir güvenlik organizasyonu kurmak istedi. avrupa güvenlik ve işbirliği teşkilatının güçlendirilmesine çalıştı. yeltsin de oldukça batıcıydı. ve bunu bir çok kez dile getirdi. ancak aynı kaale alınmamayı o da yaşadı. nato, güvenlik konseyi kararı olmadan, önce sırbistan'a sonra da kosova'ya girdi. bunların hiç birinde rusyaya danışmadı. haliyle yeltsin, hani biz kardeştik hani soğuk savaş bitmişti muhabbetine girdi. ama batılılar, rusya'ya sadece ihtiyaçları olduklarında başvurdular. mesela miloseviç'i ikna etmesi için rusya'ya gittiler vesaire.
3. putin geldi. o da aynı hayalleri korudu. buradan 2000 yılında yapılan bbc röportajında putin natoya katılmayı istediğini söyledi. ama avrupalılar yine sallamadı bu istekleri. ve buna karşılık, nato diğer eski doğu avrupa ülkelerini almaya devam etti. en büyük genişleme ise, 2004'te yaşandı. nato ısrarla rusya sınırlarına geldi. ama bunun yanında rusya'yı nato'ya almadılar. karar alma süreçlerine de katmadılar. bu arada amerika ırak'a girdi. afganistan'a girdi. rusya amerika'ya afganistan müdahalesinde en büyük yardımı yaptı. kendi sınırlarını amerikan askerlerine açtı. ama bush bunun karşılığında anti ballistik füzelerin azaltılması antlaşmasından çekildi. bu amerika'nın daha fazla, anti ballistik füze yapmasına imkan veriyordu. ayrıca avrupada yeni bir savunma sistemi kuracağını ilan etti. bunlar rusya'nın güvenliğini azaltan durumlardı. ama en önemlisi ise, ukrayna'nın ve gürcistan'ın nato'ya bir gün gireceklerine yönelik taahüt vermeleri oldu. bu nato'nun bütün rusya'nın etrafını sarması demekti ve haliyle sert tepki verdi. ama sallayan olmadı.
4. putin ilk sert tepkisini 2008'de gösterdi. münih konferansında dünyanın artık tek kutuplu olarak amerika'nın keyfine göre şekillenmeyeceğini, canını istediğini iktidardan indirip, canının istediğini getirebileceği bir dünya olmayacağını ilan etti. burada tabiki atıf yaptığı renkli devrimlerdi. renkli devrimler, bir çok ülkede gelen rus yanlısı iktidarın halk hareketleri ile düşürülmesi idi. bundan sonra ilk müdahale gürcistan'a geldi. aynı o zamanda bu gün ukrayna'ya verdikleri gazı ona da verdiler. saakaşvili de nasıl olsa arkamda nato var diyerek, abhazya ve osetya bölgelerine girdi. o dönem putin ve medvedev olimpiyatları izliyorlardı çinde. hemen geri döndüler ve bu bölgelerden gürcistan güçlerini püskürttüler tiflise kadar girdiler. bu bölgeleri bağımsız yaptı ve çıktılar. avrupalı güçler de yine bu zaman ki gibi gürcistan'a geçmiş olsun dediler yollarına devam ettiler.
5. sonrasında obama geldi ve reset politikasına girdi rusyayla. o dönem medvedev iktidarda idi ve ortak savunma ve güvenlik şemsiyesi oluşturmayı önerdi. ona da kıçıyla güldüler ve kaale almadılar.
6. son olarak ukrayna oldu. 2014 seçimlerle gelmiş iktidar sokak hareketleri ile yıkıldı. sebebi ise yanukoviç'in avrupa birliği ile ortaklık antlaşması imzalamamasıydı. halbuki bir ay önce rusya'nın önerdiği avrasya birliğini de kabul etmemişti. yanukoviç'in derdi iki tarafı birden idare edip, daha fazla kazanç elde etmekti. ama batılılar ya benlesin ya putinlesin dediler ve indirdiler. bu arada buradan mesela batı yanlıları odessada falan otel yaktılar 42 rus yanlısını öldürdüler. rusya karadenize çıkışını kaybetmemek için kırım'ı aldı. çünkü oradaki üssü 25 yıllığına kiralamıştı. ve onun için stratejik önemdeydi.
7. şimdi geldik bugüne. normalde ben lugansk ve donetsk'in nihai olarak alınacağını ve bağımsızlaştırılacağını bekliyordum ama tamamen ukrayna'ya saldıracağını düşünmüyordum. ama son dönemdeki olayları düşününce rusya açısından beklendik bir şey gibi görünüyor. çünkü son iki aydır putin biden ile, macron ile, almanya başbakanı ile, çin devlet başkanı ile italya başbakanı ile görüştü. benim anladığım hem güvenlik garantisi istedi. bu ukrayna'nın natoya girmemesi ya da arada nötr kalmasıydı. ama nato üyeleri pek sallamadı. hem de saldırı durumunda neler yapabileceklerini ölçtü. sonuç olarak aralarındaki anlaşmazlıkları ve bağımlılıkları görünce saldırma kararı aldı. çin'den ve hindistan da tarafsız kalmasını istedi. diğer yandan zelenski minsk antlaşmasını uygulamaya da yanaşmadı. sonuç olarak beklenen oldu. artık kim suçlu kim değil karar verirsiniz.
devamını gör...
11.
amerikancı olmayan herkes için ortada olan gerçek. amerikancılara da laf anlatılmaz bir şeylere ikna edilmeye çalışılmaz zaten.
devamını gör...
12.
hata ve sevap cetvelinde her iki tarafın tavır ve hareketlerini tarttığımda, nato kanadını daha çok kusurlu görmekle birlikte hiçbir zaman suçun tamamıyla nato tarafına veya rusya'ya yüklenemeyeceği görüşünde olduğumu bildirdiğim önermedir. her siyâsi meseleye tarafgirlikle yaklaşıp kendi görüşünde olmayanları ''rus uşaklığı'', ''rustaparlığı'', ''vatan hainliği'' gibi ağır, vahim sıfatlarla anmayı, aynı şekilde nato'yu söz konusu uyuşmazlıkta haklı görenleri de aynı şekilde hakâretâmiz, yakışıksız sözlerle yaftalamayı fevkalâde yanlış buluyorum. bu sebeple herkes, kullandığı kelimelere dikkat etmelidir. konuşmasını bilmeyenler yorum yapmaktan kaçınmalıdır; hakaret ve sövgü ile ancak istenmeyen ve beklenmeyen sonuçlar ile karşılaşılabilir.
mahalle kavgasındaki şuursuz çocukların mantığı ile tarafını belli eden, söz ve yorumlarına şekil veren, dünyada esâsen neler olup bittiğini tahlil etme kabiliyetinden yoksun, birilerinin papağanı gibi ezberden sloganlaşmış sözleri söylemekten öte sermâyesi olmayanları ve hakâretlerle bodoslama sidik yarışına girenleri bir kenara ayırarak, okuyan, dinleyen, analiz yapabilen okuyucu kitlesine seslenmek istiyorum:
olaylara bakışım ve analizim yanlış olabilir ve her zaman eleştirilebilir. ne ''nato''cuyum ne de ''rusya''nın hâmisiyim. bağımsızlığımızı her şeyin üstünde tutan bir yaklaşımı benimsemiş bir insanım. ''rusya-ukrayna savaşı'', bu iki devlet arasında değildir. olaya, böyle bakılırsa hatadır. olay, ''nato-rusya'' mücâdelesinden ibârettir. ikinci dünya savaşı'ndan sonra, 1952 yılında kurulan nato'ya karşı, 1955 yılında kurulan varşova paktı askeri güç bakımından dengeleyici bir unsur olma amacıyla ortaya çıkmıştı. 1991 yılına kadar bu pakt varlığını sürdürdü, paktın bu tarihe kadar yönetimi de rusya'nın selefi olan sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği'ne ait idi. 1955 yılında sscb'nin talebiyle nato ve varşova paktı'nın dağıtılması önerildi ancak nato kanadının askeri etkinliğini devamlı surette arttırma eğilimi varşova paktı'nı da 1991 yılına kadar getirdi. pakt'ın içinde çekoslovakya, romanya, arnavutluk, polonya, doğu almanya, macaristan ve sscb bulunuyordu. varşova paktı'nın sona ermesi ardından avrupa'daki ikili askeri blok ortadan kalkmış oldu. fakat, sscb'nin ardından rusya federasyonu'nun kurulması ile nato kuvvetleri, rusya aleyhine askeri etkinlik sınırlarını doğuya doğru genişletmeye devam ettiler. bunun kendi güvenliği için tehdit olarak gören rusya federasyonu, özellikle gürcistan ve ukrayna'nın nato üyesi olmak istemelerini tehlikeli buldu. son yıllarda, nato üyesi olan abd'nin yunanistan, romanya ve bulgaristan'da ayrı ayrı askeri üsler kurması ve rusya'nın siyasi sınırlarını çevirmesi, tabiatıyla rusya'nın kendi güvenliği ile ilgili ciddi bir tehlike algısı ile hareket etmesine neden oldu ve ukrayna'daki donetsk ve luhansk'ta kurulan paravan yönetimlere güyâ destek olma gerekçesine sarılarak ukrayna'nın siyasi sınırlarını ihlâl etti ve şimdilik zâhiren rusya'nın üstünlüğünde ve rüçhâniyetinde tek taraflı savaş başlamış oldu.
karadeniz'de rusya federasyonu'nun komşusu ve rakibi durumundaki ülke türkiye cumhuriyeti'dir. türkiye'nin rusya ile ticâri ve enerji anlaşmaları vardır. maalesef, bir zamanlar kendi karnını doyuran, kendi kendine yetebilen dünyadaki 7 ülkeden biri iken bugün türkiye, buğdayının bile %90'ınını rusya'dan alıyor. rusya, savaşı gerekçe göstererek ya da türkiye'nin rusya'nın aleyhine olabilecek siyâsi kararlar alması hâlinde türkiye'ye buğday ve doğalgaz satmadığı takdirde, ülke olarak ciddi bir sıkıntı ile karşı karşıya kalabiliriz. mevcut durumda, azerbaycan rusya federasyonu ile birlikte hareket etmektedir, iran rusya ile siyâsi karar birlikteliği içindedir. rusya'dan alamama durumunda doğalgazı iran'dan da alamayacağımızı düşünebilmeliyiz. türkiye'nin ekonomisinin derbeder hâlini uzun uzadıya konuşmayı dahi zâid görüyorum. yazın beklenen ve döviz girdisi ile bizi geçici bir şekilde mutluluğa gark edecek rus turistlerinin gelmeyebileceğini de sanıyorum devlet büyüklerimiz de dahil olmak üzere herkes tahmin ediyordur. ''bize ne rusya'nın kendi güvenliğinden?'' diyenler olabilir. ben de onlara; ''bize ne ukrayna'nın toprak bütünlüğünden?'' derim. ukrayna'nın toprak bütünlüğünü savununca, ekonomimizi ayağa mı kaldıracaklar, düşük faizle kredi mi verecekler, doğu akdeniz'deki tezlerimizi kabul mu edecekler? suriye'deki pkk oluşumlarını mı ortadan kaldıracaklar? eğer bunları kabul edeceklerse eyvallah, ukrayna'nın toprak bütünlüğü için diğer üye devletlerle birlikte biz de mücadele edelim. halbuki, hepiniz biliyorsunuz değil mi sevgili sözlük yazarları? bunların hiçbiri türkiye lehine ele alınmaz ve alınmayacak. öyle ise bölgesel bir güç olan ve aynı zamanda komşumuz olan ve pek çok münâsebetimizin olduğu rusya'yı neden karşımıza alalım?
düşünceme göre, türkiye bu olayda tarafsız olmalıdır. tarafsızlığını, montrö boğazlar sözleşmesi'nden kaynaklanan yetkilerini rusya'ya ve nato üyesi ülkelere karşı kullanarak deruhte etmelidir. rus savaş gemilerine ve nato üyesi savaş gemilerine boğazları kapatmalı, savaş gemilerinin boğazlarımızdan geçişini engellemelidir. bir deklerasyonla türkiye cumhuriyeti devleti, boğazlar konusundaki kararını gecikmeden dünyaya ilân etmelidir. bu tavır, rusya federasyonu'nun girişimini benimsediğimiz anlamına gelmeyeceği gibi zaten rusya'nın ukrayna işgâlini en üst makamdan doğru bulmadığımızı da deklare ettiğimiz için mâkul ve mantıklı olacaktır. aksi halde, uluslararası bir sözleşmeye rağmen komşusunun, düşmanı evin içine alması gerçeğiyle yüzleşecek bir rusya'nın hayal kırıklığı ile tepkisini düşünmek bile istemiyorum.
ayrıca şunu da ifade etmek isterim ki nato'yu, eskiden olduğu gibi avrupa sınırlarını koruyan askeri bir birlik olarak görmüyorum artık. nato birliği, abd'nin güdümünde ve o'nun siyâsî, ekonomik ve askerî hedef ve amaçları doğrultusunda hareket etmektedir. nato'yu, küresel sermâyenin askeri gücü olarak görüp tanımlıyorum ve ileride bu gücün bizim ferdî hürriyetlerimize dahi müdâhil olmanın siyâsî sebeplerini hazırlamak peşinde çalıştığını düşünüyorum. #1797397 numaralı tanımda bir başka yazar arkadaşımızın dikkat çektiği şu ifadeler, ulus-devletler aleyhinde ne gibi tezgâhların tasarlandığı hakkında tüylerimi ürpertiyor: ''savaşların sona ermesi için, tüm bu gücü elinde bulunduran yönetim mekanizmalarının değişmesi gerekiyor. güçlü lider kavramı ilkel bir düşüncedir. dünyayı ortak aklın ve uzlaşmanın yönetmesi gerekirken, savaşlar siyasetçilerin projeleri olarak dayatılıyor." yâni, demek ,istiyor ki, ulus-devletlerin siyâsî egemenlik hakları ellerinden alınsın. pekiyi kime verilsin? ''efendim ortak akıla verilsin, uzlaşılsın'' sizin aklınız eriyor mu, elinizden alınan egemenliğin parası ve askeri gücü ağır basanların eline geçmeyeceğine?! kusura bakmayın, ben bu yalana gülerim. beni kandırmak için daha tumturaklı ve daha inandırıcı yalanlar söylemelisiniz.
mahalle kavgasındaki şuursuz çocukların mantığı ile tarafını belli eden, söz ve yorumlarına şekil veren, dünyada esâsen neler olup bittiğini tahlil etme kabiliyetinden yoksun, birilerinin papağanı gibi ezberden sloganlaşmış sözleri söylemekten öte sermâyesi olmayanları ve hakâretlerle bodoslama sidik yarışına girenleri bir kenara ayırarak, okuyan, dinleyen, analiz yapabilen okuyucu kitlesine seslenmek istiyorum:
olaylara bakışım ve analizim yanlış olabilir ve her zaman eleştirilebilir. ne ''nato''cuyum ne de ''rusya''nın hâmisiyim. bağımsızlığımızı her şeyin üstünde tutan bir yaklaşımı benimsemiş bir insanım. ''rusya-ukrayna savaşı'', bu iki devlet arasında değildir. olaya, böyle bakılırsa hatadır. olay, ''nato-rusya'' mücâdelesinden ibârettir. ikinci dünya savaşı'ndan sonra, 1952 yılında kurulan nato'ya karşı, 1955 yılında kurulan varşova paktı askeri güç bakımından dengeleyici bir unsur olma amacıyla ortaya çıkmıştı. 1991 yılına kadar bu pakt varlığını sürdürdü, paktın bu tarihe kadar yönetimi de rusya'nın selefi olan sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği'ne ait idi. 1955 yılında sscb'nin talebiyle nato ve varşova paktı'nın dağıtılması önerildi ancak nato kanadının askeri etkinliğini devamlı surette arttırma eğilimi varşova paktı'nı da 1991 yılına kadar getirdi. pakt'ın içinde çekoslovakya, romanya, arnavutluk, polonya, doğu almanya, macaristan ve sscb bulunuyordu. varşova paktı'nın sona ermesi ardından avrupa'daki ikili askeri blok ortadan kalkmış oldu. fakat, sscb'nin ardından rusya federasyonu'nun kurulması ile nato kuvvetleri, rusya aleyhine askeri etkinlik sınırlarını doğuya doğru genişletmeye devam ettiler. bunun kendi güvenliği için tehdit olarak gören rusya federasyonu, özellikle gürcistan ve ukrayna'nın nato üyesi olmak istemelerini tehlikeli buldu. son yıllarda, nato üyesi olan abd'nin yunanistan, romanya ve bulgaristan'da ayrı ayrı askeri üsler kurması ve rusya'nın siyasi sınırlarını çevirmesi, tabiatıyla rusya'nın kendi güvenliği ile ilgili ciddi bir tehlike algısı ile hareket etmesine neden oldu ve ukrayna'daki donetsk ve luhansk'ta kurulan paravan yönetimlere güyâ destek olma gerekçesine sarılarak ukrayna'nın siyasi sınırlarını ihlâl etti ve şimdilik zâhiren rusya'nın üstünlüğünde ve rüçhâniyetinde tek taraflı savaş başlamış oldu.
karadeniz'de rusya federasyonu'nun komşusu ve rakibi durumundaki ülke türkiye cumhuriyeti'dir. türkiye'nin rusya ile ticâri ve enerji anlaşmaları vardır. maalesef, bir zamanlar kendi karnını doyuran, kendi kendine yetebilen dünyadaki 7 ülkeden biri iken bugün türkiye, buğdayının bile %90'ınını rusya'dan alıyor. rusya, savaşı gerekçe göstererek ya da türkiye'nin rusya'nın aleyhine olabilecek siyâsi kararlar alması hâlinde türkiye'ye buğday ve doğalgaz satmadığı takdirde, ülke olarak ciddi bir sıkıntı ile karşı karşıya kalabiliriz. mevcut durumda, azerbaycan rusya federasyonu ile birlikte hareket etmektedir, iran rusya ile siyâsi karar birlikteliği içindedir. rusya'dan alamama durumunda doğalgazı iran'dan da alamayacağımızı düşünebilmeliyiz. türkiye'nin ekonomisinin derbeder hâlini uzun uzadıya konuşmayı dahi zâid görüyorum. yazın beklenen ve döviz girdisi ile bizi geçici bir şekilde mutluluğa gark edecek rus turistlerinin gelmeyebileceğini de sanıyorum devlet büyüklerimiz de dahil olmak üzere herkes tahmin ediyordur. ''bize ne rusya'nın kendi güvenliğinden?'' diyenler olabilir. ben de onlara; ''bize ne ukrayna'nın toprak bütünlüğünden?'' derim. ukrayna'nın toprak bütünlüğünü savununca, ekonomimizi ayağa mı kaldıracaklar, düşük faizle kredi mi verecekler, doğu akdeniz'deki tezlerimizi kabul mu edecekler? suriye'deki pkk oluşumlarını mı ortadan kaldıracaklar? eğer bunları kabul edeceklerse eyvallah, ukrayna'nın toprak bütünlüğü için diğer üye devletlerle birlikte biz de mücadele edelim. halbuki, hepiniz biliyorsunuz değil mi sevgili sözlük yazarları? bunların hiçbiri türkiye lehine ele alınmaz ve alınmayacak. öyle ise bölgesel bir güç olan ve aynı zamanda komşumuz olan ve pek çok münâsebetimizin olduğu rusya'yı neden karşımıza alalım?
düşünceme göre, türkiye bu olayda tarafsız olmalıdır. tarafsızlığını, montrö boğazlar sözleşmesi'nden kaynaklanan yetkilerini rusya'ya ve nato üyesi ülkelere karşı kullanarak deruhte etmelidir. rus savaş gemilerine ve nato üyesi savaş gemilerine boğazları kapatmalı, savaş gemilerinin boğazlarımızdan geçişini engellemelidir. bir deklerasyonla türkiye cumhuriyeti devleti, boğazlar konusundaki kararını gecikmeden dünyaya ilân etmelidir. bu tavır, rusya federasyonu'nun girişimini benimsediğimiz anlamına gelmeyeceği gibi zaten rusya'nın ukrayna işgâlini en üst makamdan doğru bulmadığımızı da deklare ettiğimiz için mâkul ve mantıklı olacaktır. aksi halde, uluslararası bir sözleşmeye rağmen komşusunun, düşmanı evin içine alması gerçeğiyle yüzleşecek bir rusya'nın hayal kırıklığı ile tepkisini düşünmek bile istemiyorum.
ayrıca şunu da ifade etmek isterim ki nato'yu, eskiden olduğu gibi avrupa sınırlarını koruyan askeri bir birlik olarak görmüyorum artık. nato birliği, abd'nin güdümünde ve o'nun siyâsî, ekonomik ve askerî hedef ve amaçları doğrultusunda hareket etmektedir. nato'yu, küresel sermâyenin askeri gücü olarak görüp tanımlıyorum ve ileride bu gücün bizim ferdî hürriyetlerimize dahi müdâhil olmanın siyâsî sebeplerini hazırlamak peşinde çalıştığını düşünüyorum. #1797397 numaralı tanımda bir başka yazar arkadaşımızın dikkat çektiği şu ifadeler, ulus-devletler aleyhinde ne gibi tezgâhların tasarlandığı hakkında tüylerimi ürpertiyor: ''savaşların sona ermesi için, tüm bu gücü elinde bulunduran yönetim mekanizmalarının değişmesi gerekiyor. güçlü lider kavramı ilkel bir düşüncedir. dünyayı ortak aklın ve uzlaşmanın yönetmesi gerekirken, savaşlar siyasetçilerin projeleri olarak dayatılıyor." yâni, demek ,istiyor ki, ulus-devletlerin siyâsî egemenlik hakları ellerinden alınsın. pekiyi kime verilsin? ''efendim ortak akıla verilsin, uzlaşılsın'' sizin aklınız eriyor mu, elinizden alınan egemenliğin parası ve askeri gücü ağır basanların eline geçmeyeceğine?! kusura bakmayın, ben bu yalana gülerim. beni kandırmak için daha tumturaklı ve daha inandırıcı yalanlar söylemelisiniz.
devamını gör...