#ödüllü filmler
komedi / drama / yerli
9 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

atıf yılmaz'ın yönetmenliğini yaptığı, ali poyrazoğlu, ayhan sicimoğlu, mazhar alanson, özkan uğur gibi isimlerin oynadığı film.

bir müzisyenin şeytan'la tanışıp akabinde başına gelenleri anlatan, pek çok konuyu güzel taşlayan yapım.

youtube link
devamını gör...
hak ettiği kadar tanınmayan, 1988 yapımı fantastik türk filmi. fantastik film ve türk filmi bir araya gelince çoğu kişiye garip gelebilir bu durum. pek rastlanmaz bizde bu tür yapımlara. bu nedenle izlenmesi, tarafımdan şiddetle tavsiye edilir.

--! spoiler !--

şeytanın, insanoğlunun kötülükleri karşısında "bu kadarı benim bile aklıma gelmezdi" durumuna düşerek masum bir meleğe dönüşmesine şahit oluruz filmde. insan öyle bir noktaya gelmiştir ki kötülük konusunda, artık şeytana ihtiyaç kalmamış, hatta şeytan 200 km/s hızla sollanıp geçilmiştir bile.

bavul içerisinde bulunan ve ruhunu şeytana satmış kişileri temsil eden kukla sahnesindeki tanıdık tipler detayıyla yarmış filmdir.

--! spoiler !--

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
absürt komedi ve fantastik ögeler içeren türk sinema tarihinin en değerli yapımlarından birisidir. ana tema faust çıkışlı olmakla birlikte, senaryonun özellikle hiciv ve taşlama içeren kısmı hem mizahi hem de gayet özgün olması noktasında bu filmi önemli kılar. ali poyrazoğlu'nun şeytan rolündeki performansı da hayran kalınasıdır. ruhunu şeytana satan fatih karakterini ise mazhar alanson oynuyor. o da fena iş çıkarmamış diyebiliriz.

her türlü kötülüğün ihalesini şeytana yıkmaya alışmış olan insanoğlunun hali ve ahvali bu filmde inanılmaz güzel hicvediliyor. film, insanın nasıl şeytanlaştığını ve tabiri caizse şeytana pabucunu gerçekten nasıl ters giydirdiğini absürt mizah ögeleriyle o kadar güzel süslüyor ki, böylece hem gülmenizi sağlıyor hem de ciddi anlamda içinde bulunduğumuz dünyanın geldiği noktayı sorgulamanıza neden oluyor.

şeytan yeryüzüne müzisyen fatih için geliyor. bayağı bir zaman uğramamış. dünya da pek umurunda değil. takip etmemiş dünyadaki gelişmeleri. insanlığın geldiği noktadan haberi yok. eski ön kabulleri ile hareket ediyor ve meseleleri de bu şekilde çözmeye çalışıyor. tabi baltayı da böylece taşa vuruyor. filmin bir bölümünde şeytan fatihle birlikte, eskiden kendisine ruhunu satmış olan üç kafadarın yanına uğruyor. zaten zurnanın zırt dediği yer o kısım. bu üçlü artık ruha ihtiyaç duymadıklarını dile getiriyorlar orada. insanın ruhunu kaybettiğini ve artık hükümsüz olduğunu anlayan şeytan içinse dram bu noktadan sonra başlıyor. orada da özellikle bülent kayabaş'ın performansına parantez açmak lazım. cidden usta işi bir performans sergilemiş.

bu film insana şeytanın melek olduğunu yeniden hatırlatıyor. insanın ise gerçek şeytan olduğunu gözünüze gözünüze sokuyor. aynı zamanda kapitalist dünyanın insanı dönüştürdüğüne dair yaptığı göndermeler ise tam kıvamında. para, güç, sömürü şeytandan azade, insana uygun şeyler. bunun altını o kadar güzel çiziyor ki yemede yanında yat. netice de şeytan cennetten kovulmuş, babası ile arası limoni, bir nevi ebeveyn tarafından hayal kırıklığına uğratılmış. günahkarların ateşini harlıyor oluşu onu kötü yapar mı? bu görev onun isteği mi? yoksa kendisine tevdi edilen vazifeyi mi yapıyor? şeytan görev adamıdır arkadaşlar, kendisine verilen görevi yapmaktadır. ne eksik ne fazla! pir sultan abdal'ın söylediği gibi ''cehennem dediğin, dal odun yoktur, herkes ateşini kendi götürür.'' o yüzden cehenneme götüreceğiniz ateşlerin sorumlusu bizatihi sizsiniz. şeytan ise bu noktada mağdurdur. zaten boynuz kulağa geçmiş, insandan âlâ kötülük ehli mi var? burada frene basmak lazım yoksa yine konuyu dağıtacağım.

hah işte tüm bu ahval şerait içerisinde film tüm bu noktaları gayet güzel işliyor. sonu da muazzam. şeytanın hakkı şeytana, insanın hakkı da insana verilmiş oluyor. bu arada filmdeki ''doldum doldum'' adlı şarkıyı da çok severim arada mırıldanır, insanoğlunun gazabına uğrayan gariban şeytana da; "sıkma be canını arkadaşım şeytan." der geçerim * onu da şöyle iliştireyim;

sonuç olarak izlenesi bir filmdir. ha elbette çekim yılı biraz eski. görsel kalite bekleyen zevat topunu az ötede oynasın ve bu filmi izlemesin. oyunculuklar ve konuya odaklanabilecekler içinse seyir cümbüşü halinde geçecektir. haydi bana eyvallah!
devamını gör...
yaprak özdemiroğlu'nun da harika bir rolle arzı endam ettiği, kadın erkek ilişkilerine de azıcık yüzeysel olsa da minik göndermelerin yapıldığı filmdir. şeytan sözcüğünün geçtiği bildiğiniz bütün deyimlerin de bağlam içinde dalgasını geçerler, kelime oyunlarına meraklıların ayrıca seveceği diyalogları vardır. bir ayrıntı daha, filmde rol alan dansçıların hemen hepsi dob'nin modern dans topluluğunda da görev yapmıştır. türk sinemasının kült ama değerli filmlerindendir.
devamını gör...
hayatımın filmidir. bana sanat denilen olguyu sevdiren, beni hem müzik hem sinema hem de tiyatroya ısındıran ilk film bu filmdir.

izlemeyenlerin şiddetle izlemesini tavsiye ediyorum.
devamını gör...
yıllar yıllar önce, trt2 çarşamba sineması programında oynatmışlardı. ilk o zaman izlemiştim. birkaç gün önce de youtube'da baktım özkan uğur anısına ama mazhar alanson başrolde. bu arada mazhar alanson'un konservatuvar oyunculuk mezunu olduğunu yeni öğrendim.
devamını gör...
warner bros ceo'sunun the iron giant'ın gişede çakılmasıyla ilgili bir açıklaması var: "bana neden daha zekice aile filmleri yapmıyorsunuz diye soruyorlar, ama işte her yaptığımızda mahfoluyoruz"

arkadaşım şeytan da bu korku nedeniyle ilk niyetini gerçekleştirememiş bir film. mitolojik şeytanın günümüz şirketokrasisiyle kıyaslandığında melek kalması, yüzeysel ilişkilerin ve derinliği olmayan kültürel işgalin estetiği, ideali, ruhu yok etmesi, sınırsız kaynağa ulaşsak bile insan isteklerinin geçiciliği nedeniyle asla tam olarak tatmin edileyemecek oluşu gibi mükemmel konulara girmeye çalışıyor. çalışıyor ama bunu ilköğretim kitabı gibi kör gözüm kör parmağına bariz kurgularla, popüler sinemaya yakışan çiğ sahnelerle veriyor. ya bu film bir değer felsefesi, bir ahlak komedisi filmi olmalı ama tam ortasındayım filmin en derin ögesi. yanına da lavinia şiirini koy. poyrazoğlu güzel okumuş hakkaten.

film gişe kaygısıyla derine inmeye cesaret edemiyor. hep bir "fazlasını anlatırsak seyirsci anlamaz, basit tutun" havası var. bu niyet- anlatı çelişkisi keyfi bir yere kadar getirip boğuyor.

ikinci sorunu ise cücük kadar bütcesi. bu konuda yapımcı ekibe helal olsun, o imkanlarla çok uğraşmışlar. 80'lerde meta- mizah bizim ülkede mizah dergileri hariç olmadığı için, filmin kendisiyle dalga geçme şansını kaçırmışlar. yine de çok çalışıp izlenebilir bir iş ortaya koymuşlar.

90'lar türk sineması beyoğlundaki 100 sözde entelektüelin (iki l ile entellektüel dediğimiz) derdini seveyim bunalımları yerine bu tip yapımların devamına cesaret etseydi dünya seviyesinde türk filmi izlemek için eşkiya'ya kadar beklemek zorunda kalmazdı halkımız belki. orasını bilemiyorum, sinema tarihi çalışmadım.

türk sinemasında pek görmediğimiz farklı iş yapmaya cesaret etme vakası, potansiyeli üzerinde kafa yorma şansı, iyi oyunculuk ve mfö şarkıları için izlenecek film arkadaşım şeytan.
devamını gör...
yeniden çekilmesinin vaktinin çoktan geldiği türk sineması'nın tüm teknik eksikliklerine rağmen yüz akı filmlerinden birisi. faust'tan mülhem fatih'in (mazhar alanson) alık ve donuk tavrı, onun hadiseler karşısındaki edilgenliğine yakışıyor. ali poyrazoğlu ise şeytan rolünde alıp götürmüş. yeniden çekimi ise çok daha farklı, the black mirror'a taş çıkartacak bir distopya haline getirilebilir. orijinal senaryoyu yazanlardan ayşe şasa vefat etti ama bülent somay bildiğim kadarıyla yaşıyor. bu sefer ruhunu satacak kişi genç ve yetenekli bir müzisyen olabilir ama benim aklıma gelen kişi başka birisi ''cem yılmaz''

cem, orta yaş bunalımına girmiş bir zamanların stand up ve filmleri gişe rekorları kırmış komedyenidir. zaman içerisinde yeni gelen neslin mizah anlayışına intibak edememiş, kurtlar sofrasında tahtını kaybetmeye teşne eski bir alfa kurt haline gelmiştir. ümitsizlik içerisinde intiharı düşünürken, karşısına şeytan insan suretiyle çıkar ve 10 yıllık bir anlaşma sonucu, ruhunu satması neticesinde onu yine sinema ve güldürü dünyasının kralı yapmaya söz verir. gerisi de var ama yalnız cem'e anlatırım. kabul ederse senaryoyu beraber yazarız.
devamını gör...
filmde soprano yekta kara'nın söylediği romans, tchaikovsky bestesi (net, tol'ko tot, kto znal) -none but the lonely heart olarak bilinir. baş karakter şeytanın haline uygun bir eserdir.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"arkadaşım şeytan" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim