orijinal adı: a time of soldiers
yazar: andrew jolly
yayım yılı: 1976
yazar; dededen babaya, babadan oğula kuşaktan kuşağa asker olan, savaşın ve daha ötesinde savaşın anlamsızlığının bilincinde olup bunu sürekli sorgulayan, hayata gözünü savaşla açmış bu üç adamın etkileyici hikayesini okuyucuya aktarıyor.
yazar: andrew jolly
yayım yılı: 1976
yazar; dededen babaya, babadan oğula kuşaktan kuşağa asker olan, savaşın ve daha ötesinde savaşın anlamsızlığının bilincinde olup bunu sürekli sorgulayan, hayata gözünü savaşla açmış bu üç adamın etkileyici hikayesini okuyucuya aktarıyor.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "insan olun biraz" tarafından 27.06.2022 21:48 tarihinde açılmıştır.
1.
bir andrew jolly kitabıdır.
daha önce seni içime gömdüm isimli muhteşem kitabını okuduğum ve bu kitap hakkında bir tanımda yazdığım andrew jolly’nin ikinci kitabı. ilk kitabını son cümlesi ile birlikte gözyaşlarımı tutamamıştım. nedendir bilmem bu kitap da benim üzerimde aynı etkiyi yaptı. muhteşem bir insana da söylediğim gibi “umarım andrew jolly başka kitap yazmaz.”
andrew jolly bu kitabında da meksika yakınlarında. çünkü herkesin bir meksika sınırı olmalı, meksika’nın bile.
üç kuşak askerin hikayesi bu: bir dede, bir baba ve bir oğul. hayatını savaşa vakfetmek, savaşın anlamsızlığı içinde bir anlam aramak bu üç kuşak asker için genetik bir miras gibi bir şey. bu üç adama da arkadaşlık eden ve sanki üçünün de sağduyusu olan bir gazeteci ve yine bu üç kuşağa şahitlik eden ve her şeyden vazgeçmenin sembolü olan bir papaz da var hikayemizde.
askerin günü hiç geçmez. ve bir babanın inancı, inadı, imanı çocuğuna devrolur. ama her aktarımda daha sert, daha ağır, daha sakatlayıcı bir şekilde.
babalar oğullarını her zaman hanlar, hamamlar bırakmaz. bazen de çok derin varoluş sancıları kalır oğullara, bir baston gibi yanlarında taşıdıkları.
daha önce seni içime gömdüm isimli muhteşem kitabını okuduğum ve bu kitap hakkında bir tanımda yazdığım andrew jolly’nin ikinci kitabı. ilk kitabını son cümlesi ile birlikte gözyaşlarımı tutamamıştım. nedendir bilmem bu kitap da benim üzerimde aynı etkiyi yaptı. muhteşem bir insana da söylediğim gibi “umarım andrew jolly başka kitap yazmaz.”
andrew jolly bu kitabında da meksika yakınlarında. çünkü herkesin bir meksika sınırı olmalı, meksika’nın bile.
üç kuşak askerin hikayesi bu: bir dede, bir baba ve bir oğul. hayatını savaşa vakfetmek, savaşın anlamsızlığı içinde bir anlam aramak bu üç kuşak asker için genetik bir miras gibi bir şey. bu üç adama da arkadaşlık eden ve sanki üçünün de sağduyusu olan bir gazeteci ve yine bu üç kuşağa şahitlik eden ve her şeyden vazgeçmenin sembolü olan bir papaz da var hikayemizde.
askerin günü hiç geçmez. ve bir babanın inancı, inadı, imanı çocuğuna devrolur. ama her aktarımda daha sert, daha ağır, daha sakatlayıcı bir şekilde.
babalar oğullarını her zaman hanlar, hamamlar bırakmaz. bazen de çok derin varoluş sancıları kalır oğullara, bir baston gibi yanlarında taşıdıkları.
devamını gör...