ateizm

bence türklere çok yakışıyor.

''tanrı’nın özellikleri, materyalist ateizmde tabiata, hümanist ateizmde insana, pozitivist ateizmde akıl ve bilime atfedilmektedir.''

inançlıların savaş açtığı kitle.

bir hristiyandan daha iyi hristiyanlığı bilen, bir museviden daha iyi museviliği bilen, bir budisti bilgisiyle ağzı açık bırakacak donanıma sahip müslümanlar tarafından foyası ortaya çıkarılmış inanç.

kelime anlamı, inançsızlıktır. bir düşünce disiplinidir. teorik ve pratik ateizm şeklinde ikiye ayrılır. başlıca ideologları, nietszche ve jean paul sartre'dır.

zihin egzersizi olarak yararlı bir görüştür, ama en nihayetinde bir görüştür.

ateizm tanrı tasavvurunu tokatlar, düşlemlenen tanrıyı, özellikle dinci erkin değnek yaptığı tanrıyı yerle bir eder. konsept haline getirilmiş, forma sokulmuş, bir kalıba dökülmüş tanrı fikri ateizmin eleştrileri altında ezilmeye tabiatı dolasıyla mahkumdur. ateizm bunu felsefeyi ve bilimi kullanarak yaparken aslında en çok hristiyan tanrıya saldırır netekim en çok takipçisi hristiyan dünyadandır ne de olsa halktan tanrı vergisi toplamaya devam etmek zorunda olan kilise bunu yaparken aynı zamanda bilim ve mantıkla da çelişmek zorundadır. ateizm, hakikati sarmalamış olan yalan boyasını kazımak için oldukça pratik bir araçtır. hakikatin kendisinden bir şey eksilemeyeceğinden, sıvası dökülen en fazla ona yapışmış fazlalıktır.

fakat felsefe ile teizminin görüşlerini bir potada eritebilmiş bunu da anti-teist jargona oturtup bir disiplin bağlamında tartışabilen bir beyin bulabilmek neredeyse imkansızdır. bizdeki ateizm peygamber sidiği içen hülocularla dalga geçme aracıdır. ateistler genelde radikal şakirtlere - çok istemelerine rağmen - direkt olarak sövemediklerinden onların elindeki erke yani anlatılagelen tanrıya felsefe sosu vererek söverler. ateist olduğunu belirten birinin bilgilerini kazıdığınızda çoğunlukla altından az bilgi çok öfke çıkması kuvvetle muhtemeldir. çok araştırdığını iddaa ettiği tarihsel olaylar ve kurduğu felsefe en fazla "peygamber dokuz yaşındaki kızla evlenmiş", "allah yoktur varsa nerde", "bunlar hep mitoloji" seviyelerindedir.

ateizmin, zihinle kavranamayan, kelimelerle ifade edilemeyen, tasrif, tarifinin yapılamadığı, bilinemez olan, bir bilgisinin olamayacağı, sınırlı olmak zorunda olan tüm düşünce pratiklerinin ötesindeki tanrıyla bir alıp veremediği yoktur, onun kavgası zihinle kavranabilir, bir şekle ve davranış kalıbına dökülmüş tanrıyladır. hasılı, tanrı kavramsallaştırılabilir bir şey olmadığından teizm ve anti-teizimin dışındadır.

bak kardeşim şimdi bu kalemi görüyorm.... demeyeceğim. ama bazı şeyleri anlamanız için (bkz: dmt) araştırmanızı öneririm.

ayetlerde de hakkında bahsedilen bir çeşit dindir ateizm.

kutsal kuran'da şu şekilde geçer: emre1974tr.blogspot.com/201...

yobazı çekilmeyen bir başka tür.

peygamberlerin indirildiği yerler. islam'a göre 25 peygamber var, kalanlar peygamber olarak görülmüyorlar bunu söyleyelim. yani oradaki sayı bütün dinlerin peygamberlerinin toplamıdır yüksek muhtemel.

muhakkak bir güç olan yaratıcı var ise, hz. muhammed'in akrabalık, eş dost ilişkilerine kadar birçok ayrıntıya dair tanrının söyledikleri varken, neden dünyanın o devirde keşfedilmemiş bir yeri ile ilgili apaçık bir ayet, bir sure yok? yaratıcı mutlak bir güç, karşı konulamaz bir kudrette ise, kutsal kitabın inmesinden 4000 yıl sonrası ile ilgili neden bir bilgi yok? biz 2022 yılındayız. kutsal kitapta, örneğin neden 6300 yılında dünyanın geleceği durum ile ilgili bir ipucu yok? şimdi diyeceksiniz ki "insanoğlu geleceği görür ve onları yapardı bu yüzden anlamı yok." insanoğlunun bir tanrının zeka seviyesine çıkma ihtimali yoktur. insanlığın teknolojik anlamda 2022 yılına gelmesi için bir birikime sahip olması gerekiyordu. yani ayette 6000 yılına ait bir bilgi olsa dahi o bilgiyi kullanabilmek için 6000 yılındaki teknolojik imkanlara sahip olmak gerekir. yani kudretinden sual olunmaz bir yaratıcı, kullarına gelecekle ilgili onların sadece gelecekte algılayacakları bir ipucu vermiş olmalıdır.

yaratıcı tarafından gönderildiği iddia edilen kur'an-ı kerim ile ilgili benim düşüncem kutsal kitabın bugünkü haline geliş sürecinde çok fazla manipülasyona uğramasıdır. bu yüzdendir ki "hayır canım kitapta onu değil bunu söylüyor! bak gelecekle ilgili şu şu öngörüler var" denilirken hala kur'an-ı kerim'in çevirmenlerinin dahi aralarında bir fikir uyuşmazlığı var.

ikinci satırdaki cümlelere ek olarak, her bir 10 yılda ateizm oranı gittikçe daha çok yükseliyor. bunu sadece "ateizm oranı yükseldiğinde, kadınlar erkeklere, erkekler kadınlara benzemeye başladıklarında kıyamet kopacaktır" basitliğine indirmek kolaya kaçmak, "madem maymundan geldik neden maymuna gitmiyoruz?" aptallığına indirgemek olur. bunun tek sebebi insanların isyankar olması, dinlerden uzaklaşılması olarak değil, ayrıca insanoğlunun geçmiş yüzyıllardan ötegelen zeka standardının yükselmesi ile de ilgisi olabilir. yani sadece "insanlar kıçını başını açmaya, çıplak gezmeye başladığında, ateist oranları yükseldiğinde kıyamet daha da yaklaşacaktır" cümlesi dahi, kitabın bir insan tarafından yazıldığı ya da insanlar tarafından değiştirildiği ihtimalini kuvvetlendiriyor.

1814 yılında, 1936 yılında, 1997 yılında, 2010 yılında, 2022 yılında doğan çocukların standart zekası aynı seviyede değil. algılama kabiliyetleri aynı seviyede değil. insanoğlu her 10 yılda bir daha da algıları kuvvetlenen, bilgiyi daha güçlü şekilde emen, daha zeki olmasa dahi daha akıllı şekilde hayatı yaşayan ve algılayan bir yapıya sahi burada bahsettiğim standart insan. yozgat'ta doğan insanla vancouver'da doğan aristokrat çocuğunun şartları değil. istanbul kuştepe'de doğan çocukla newyork'ta bir milyarderin gökdeleninde doğan çocuğun standardı değil. genel anlamda insanoğlunun genelinin standardı...

gelelim fotoğrafa. fotoğrafta gökten inen dinlerin nerelere indigine dair bir görsel var. kutsal kitapların indiği dönemde kuzey kutbu ile tanrının bir iletişimsizliği mi var? yani tanrı "kuzeye indirmeyelim orada uzun sürmez. biz kutsal kitabı sıcak topraklara indirelim." diyecek kadar dar vizyonlu olabilir mi? amaç ortadoğu'dan, arabistan yarımadasından bütün dünyaya ulaşmak olabilir mi bir tanrı için? tanrı etten kemikten yapılma bir komutan mıdır ki stratejik bölge belirliyor? tanrının bütün alemlerin tanrısı olduğu iddiası yok mudur? yani bu mantıkla tanrının mars'ta 3200 yılında yaşanılacak olası bir hayatta, insanoğlunun farklı bir gezegene transfer olması durumunda sadece dünya'da sözü geçen bir varlık mı olması söz konusudur? mars'ta hayat kurulduğunda oranın yeni bir dininin olması mı beklenecek?

mars'taki insanlığın dünya'nın ortadoğu bölgesinde ortaya çıkmış bir din ile mi yönetilmesini bekleyeceğiz? ya da o insanlık bu durumdan doğal olarak muaf mı olacak?


yeni bir kitle üredi, bakın türemedi üredi bu zekasız kitle. "mars'ta hayat yok karrrrrrdeşim anlayın artık" diyen. bunların dedelerinin dedeleri de dünyanın düz olduğunu iddia eden, dünya'nın yuvarlak olduğu bilinince "zaten kutsal kitapta yazıyordu" diyen...

teknolojik herhangi bir gelişmede "tek pusula dinimizdir." diyen ve ateistlerin ürettikleri her bir irili ufaklı(burun kılı temizleyici-uzay mekiği) teknolojik ürünü kullanıp "ama bunun sebebi benim tanrımdır kardeşim yavvvv" diyen...

uçağın içindeyken "hikmetinden sual olunmaz allah'ım(tanrım)" diyen...

vs. vs. kitle. bunları ikna edemezsiniz, ikna etme şansınız yok. yüzyıllardır bütün teknolojik araştırmalar sonrası "benim parolam dindir" diyen, fakat insanoğlunun yarattığı, ortaya çıkardığı herşeyden faydalanıp "sizi yaratan tanrıdır. bunlara sebep olan tanrıdır" diyen ve yine konuyu dine bağlayan tiplerdir bunlar. yani bu mücadeleden sağ çıkmak gibi bir şansınız yok. çünkü karşı taraf içi boş yağ tenekesi kadar boş olan beyinlere sahip.

soru soramazsınız, sorgulayamazsınız çünkü önünde sonunda bütün konuşmalar "kardeşim fazla sorgulama hepsi kutsal kitapta yazıyor" basitliğine indirgenir. bu yüzdendir ki girdinin en başında "amacım kimseyi köşeye sıkıştırmaya çalışmak değildir" dedim. amacım cevap almak değil, çünkü cevap almaya kalksan sorulacak milyonlarca sorular var kutsal kitapların indirildiğj son günden insanlık tarihinin şu an'ına kadar...

felfesi materyalizm, düşünce akımı ise varoluşçuluktur. materyalizmin ve varoluşçuluğun da türleri vardır.

ateizmin kendisi, tanrı diye bir şeyin varolduğuna inanmamak ve tanrı yerine koyulabilecek bir takım fizik ötesi öğelerin varolduğuna inanmamak tutumu / düşüncesidir.

ateizm, yani tanrıtanımazlık, neden hoştur, güzeldir?

insanı gerçekliğiyle yüzlestirdiği için elbette.
hayallere teslim etmediği için.

yaratıcı irade veya bu iradenin altında, bir takım güçlerle donatılmış dünya dışı varlık formlarına kapıyı kapatarak, aslında olası, "biz yaratıcıdan, şuradan buradan mesaj aldık"
ben peygamberim, şuyum buyum iddialarını boşa çıkardığı için.

bu açıdan baktığımızda da alternatifsizdir.
çünkü tanrı veya tanrılara veya üstün güçlerle donatılmış varlıklara bir kere kapıyı açtığınızda, dünyanın ve insanın gerçekliğinin dışına çıkma, büyük oranda da yalanlara ve hayallere teslim olma tehlikesiyle baş başa kalırsınız.
kendi gerçekliğinizden uzaklaşır,
insanı çok aşkın bir varlık olarak düşünme hatasına düşersiniz.
bunu engellemenin en etkili ve aslında bir o kadar da acı yolu ateizmdir.
belki de gerçeğe çizilen en acımasız yüzdür.
insan hep daha az acı çekmek için yollar arar, gördüğü gerçeğin yüzünü kendi yararına gördüğü şekilde değistirmeye çalışır.
tanrının insan için yeri ve değeri tam da burada anlam kazanır.
yalana somut deliller arayacak olursak,
kutsal olduğu iddia edilen kaynaklara ve onların kendi içlerindeki bir takım tuhaflıklara, çeliskilere, akıl ve bilimle bağdaşması mümkün olmayan iddialarına bakmamız yeterli gelecektir.
hani aklımızla, gözlerimizle, ve bu zamana kadar ki bilgi ve birikimimizle iman edeceksek, kısacası hayatın "değişmez yasalarına, kurallarına" güveneceksek bir şeyleri de kaybetmeyi göze almak zorunda kalacağız demektir. ve bu aslında samimiyeti göstermektedir.
bu noktada kimin ne kadarını kaybetmeye yanaşacağı, ne kadarını kaybetmeyi göze alacağı değişkenlik gösterebilir tabi.

bir inanç olarak düşünülebilse de asla bir din değildir. çünkü belirli kuralları ve bu kurallar çerçevesinde uygulanan dini ritüelleri yoktur. ayrıca inanç olsa bile teizmden daha sağlam temellere dayanır. sonuçta tanrı diye ortaya atılan kavramın var olduğu kanıtlanmalıdır. tanrının olmadığını kanıtlamak, mümkün olmayan ve ateistlerin yapamayacağı bir şeydir.

herhangi bir yaratıcıya inanmama durumudur. din kisvesi altında kandırılan insanları ve el altından götürülenleri görünce tüm inanç ve dinlerden soğumak doğaldır. bu akşam iftar sohbetin de 15 bin liralık takım giyen bir hoca(!) "zenginlikte istenecek şey değil, belki edineceğin mal, kazanacağın para seni mutlu etmeyecek nereden biliyorsun?" cümlesini kullandı. iki yüzlülüklerinden tiksindim. onların inandıkları tanrıyla benim inandığım tanrı kesinlikle farklı. benim tanrım cennette yeni tomurcuklanmış meyveler vaad ediyor, göğsü yeni tomurcuklanmış huriler değil.(elmalılı ve diğer kuran-ı kerim meal-tefsircilerinin yanlış ve sapık tercümelerine atıftır.)

hak mezheplerden biri.

kendi inanış biçimleri haricinde ki diğer felsefi görüşlere "ayranım dökülmesin" deyimini kullanmaları dikkatimi çekti.

bir de niye ateizm misyonerliği yapıyonuz la? *

sadece diğer insanlardan farklı olmak için edinilen inanç biçimidir.

teizm karşıtlığıdır.

yaşı fazlasıyla büyük olan bu inanç sistemi ve yaşam tarzı temelinde reddiyeye bağlı olarak geliştiği için tezlerinin özgünlüğü tatmin edici düzeyde değildir. bu ne yazık ki sunum tarzından ziyade doğal süreç içerisindeki gelişimine bağlıdır.
teizm, bir yaratıcının varlığı önermesini yokluğunun imkansızlığı üzerine kurmazken ateizm, yaratıcının varlığı tezine anti-tez sunarak var olur.

ez cümle; temelinde bile yaratıcının varlığına muhtaç bir ideoloji olarak da değerlendirilebilir objektif değerlendirmeleri gölgelemediği takdirde.

esenlikler...

ruhçu öğretinin yönetimi altındadır gerçekte:

emre1974tr.blogspot.com/201...