1.
karayipler'de bir ülke. 11,34 milyon nüfusu olan bir ada ülkesi.
devamını gör...
2.
devrim'cilerin son teselli kalesi *idi*
gidip görenin refah ve sefah ile birlikte yokluk ve fakirliği ayrı ayrı anlatılan proleteryan yanlısı ülke.
ve artık yavaş yavaş ılımlı kapitalizmin sarmaşığı saran ülke.
gidip görenin refah ve sefah ile birlikte yokluk ve fakirliği ayrı ayrı anlatılan proleteryan yanlısı ülke.
ve artık yavaş yavaş ılımlı kapitalizmin sarmaşığı saran ülke.
devamını gör...
3.
%99.8 ile dünyadaki en yüksek okuma oranına sahip ülkedir.
devamını gör...
4.
a.b.d'nin afganistan'a saldırısında, el kaide militanı diye tutukladıkları insanları, yargısız, mahkemesiz tuttuğu guantanamo üssü, küba'dadır.
yüzyıl önce a.b.d - ispanyol savaşı sırasında amerikalılar aldıkları bu bölgeyi küba'ya bırakmamışlar ve üs kurmuşlar.
yüzyıl önce a.b.d - ispanyol savaşı sırasında amerikalılar aldıkları bu bölgeyi küba'ya bırakmamışlar ve üs kurmuşlar.
devamını gör...
5.
dünyanın en renkli ülkesi olarak bilinen küba, karayiplerde bir ada ülkesidir.
-unesco'nun yaptığı bir araştırmada, dünyada en çok görülmek istenen ülke olduğu ortaya çıkmıştır.
-havana'daki bir parkta atatürk büstü bulunmaktadır.
-ernest hemingway, ‘çanlar kimin için çalıyor’ ve ‘ihtiyar adam ve deniz’ kitaplarını küba’da yaşarken yazdı.
-unesco'nun yaptığı bir araştırmada, dünyada en çok görülmek istenen ülke olduğu ortaya çıkmıştır.
-havana'daki bir parkta atatürk büstü bulunmaktadır.
-ernest hemingway, ‘çanlar kimin için çalıyor’ ve ‘ihtiyar adam ve deniz’ kitaplarını küba’da yaşarken yazdı.
devamını gör...
6.
küba, 1600 irili ufaklı adadan oluşan bir takımadadır. küba takımadası, karayip
denizi’nde, meksika körfezi’nin girişinde bulunmaktadır. bu nedenle küba’ya körfez’in
kapısıdır da denmektedir. en yakın ülkeler doğuda haiti ve dominik cumhuriyeti 78 km
uzaklıkta,dır...güneyde jamaika 140 km uzaklıkta bulunur... kuzeyde abd-florida yarımadası 180 km uzaklıkta ve
batıda meksika’dır 210 km uzaklıkta bulunur.... takımada, yaklaşık 111.000 km2 bir alanıdır..ince uzundur ve yaklaşık 1200 km uzunluğundadır .
küba, latin amerika’ya ulaşım için stratejik bir konuma sahip iken panama kanalı’nın inşasıyla birlikte daha da önemli bir yer haline geliyordur....karayipler bölgesini denetleyebilecek ülke küba'yı elinde tutacak ülke olacaktır...
denizi’nde, meksika körfezi’nin girişinde bulunmaktadır. bu nedenle küba’ya körfez’in
kapısıdır da denmektedir. en yakın ülkeler doğuda haiti ve dominik cumhuriyeti 78 km
uzaklıkta,dır...güneyde jamaika 140 km uzaklıkta bulunur... kuzeyde abd-florida yarımadası 180 km uzaklıkta ve
batıda meksika’dır 210 km uzaklıkta bulunur.... takımada, yaklaşık 111.000 km2 bir alanıdır..ince uzundur ve yaklaşık 1200 km uzunluğundadır .
küba, latin amerika’ya ulaşım için stratejik bir konuma sahip iken panama kanalı’nın inşasıyla birlikte daha da önemli bir yer haline geliyordur....karayipler bölgesini denetleyebilecek ülke küba'yı elinde tutacak ülke olacaktır...
devamını gör...
7.
karayiplerde yer alan bir ada ülkesi olan küba, devrimden bu yana sosyalist anlayışla yönetilmektedir. fakat bu, küba'nın yüzyıllardır yaşadığı çatışmalardan sonuncusudur.
1492 yılında kristof kolomb küba'yı keşfetti. biz, tarihe yön verenler, onları bu şekilde tanıdık ve ispanya krallığı o dönemde 'yeni dünyada' sık sık yapmış olduğu gibi küba üzerinde de hak iddia etti. ispanyollar sömürge düzenini ilk kurduklarında adadaki yerli sayısının yüz bin kadar olduğu bilinmektedir. daha sonra uygulanan vahşi yöntemlerle adadaki yerli halkın sayısı beş binlere düşecekti.
küba bir tarım ülkesiydi ve şeker kamışı ile tütün üretimi üzerine o dönemin sömürge düzenine uygun şirketler eliyle kaynaklar ispanya gemileriyle aktarılıyordu. adada sonradan sağlanabilmiş olan barış ortamı da ekonomik bunalım çerçevesinde yavaş yavaş yok oldu. küba'nın bağımsızlığını arzulayan ve bunun için savaşan, küba'nın bilinen ilk özgürlük savaşçısı jose marti bağımsızlık için savaşırken savaş meydanında vurulup öldüğünde yıl 1895'ti. dört asırdır sömürülen ada, abd'nin ispanya ile olan savaşında birkaç yıl sonra el değiştirdi. daha uygar yöntemlerle sömürülmeye devam etti. 1933 yılında ise o ünlü fulgencio batista, abd'nin desteğiyle dikta rejimini kurdu. 1 ocak 1959'a kadar da küba'da onun sözü geçti. bu tarihe kadar küba hala özgür bir ülke olarak anılamıyordu.
küba devrimi ise bambaşka bir hikayedir.
1492 yılında kristof kolomb küba'yı keşfetti. biz, tarihe yön verenler, onları bu şekilde tanıdık ve ispanya krallığı o dönemde 'yeni dünyada' sık sık yapmış olduğu gibi küba üzerinde de hak iddia etti. ispanyollar sömürge düzenini ilk kurduklarında adadaki yerli sayısının yüz bin kadar olduğu bilinmektedir. daha sonra uygulanan vahşi yöntemlerle adadaki yerli halkın sayısı beş binlere düşecekti.
küba bir tarım ülkesiydi ve şeker kamışı ile tütün üretimi üzerine o dönemin sömürge düzenine uygun şirketler eliyle kaynaklar ispanya gemileriyle aktarılıyordu. adada sonradan sağlanabilmiş olan barış ortamı da ekonomik bunalım çerçevesinde yavaş yavaş yok oldu. küba'nın bağımsızlığını arzulayan ve bunun için savaşan, küba'nın bilinen ilk özgürlük savaşçısı jose marti bağımsızlık için savaşırken savaş meydanında vurulup öldüğünde yıl 1895'ti. dört asırdır sömürülen ada, abd'nin ispanya ile olan savaşında birkaç yıl sonra el değiştirdi. daha uygar yöntemlerle sömürülmeye devam etti. 1933 yılında ise o ünlü fulgencio batista, abd'nin desteğiyle dikta rejimini kurdu. 1 ocak 1959'a kadar da küba'da onun sözü geçti. bu tarihe kadar küba hala özgür bir ülke olarak anılamıyordu.
küba devrimi ise bambaşka bir hikayedir.
devamını gör...
8.
çok merak ettiğim ve gitmeyi istediğim ülke. bir kaç yıl önce giden bir arkadaşım boş market raflarını, gittiği bir restaurant'ta en son kalmış bir tabak makarnayı yemek zorunda kaldığını söylediğinde biraz hevesim kırılmadı değil, ambargo etkileri devam ediyor sanırım. kübalıların bu kadar tütün tüketimine rağmen uzun yaşamasının sırrını merak ediyorum ve bunun sırrı dans ve müzik olabilir belki, kimbilir?.
devamını gör...
9.
1958'de castro gelmeden önce kişi başına düşen milli geliri fransa'dan daha yüksek olan ülke.
devamını gör...
10.
komünist ve sosyalist aptalların içine ettiği ülke.
devamını gör...
11.
solcuların imrendiği sağcıların b*k attığı yer. özel mülkiyet ve liberalizmin köpeği olmuş kişileri anlamak için güzel bir turnusol kağıdı.
kişinin istediği eşit bir yaşam mı yoksa konforlu bir yaşam mı ?
tüm bunların dışında sağlam bir para biriktirip gideceğim hayatımda tik atacağım bir seyahat ülkesi.
kişinin istediği eşit bir yaşam mı yoksa konforlu bir yaşam mı ?
tüm bunların dışında sağlam bir para biriktirip gideceğim hayatımda tik atacağım bir seyahat ülkesi.
devamını gör...
12.
küba için yazılacak söylenecek çok şey vardır. bunların bazılarını 2,3,4,5,7 nolu tanımlarda genel hatlarıyla bahsedilmiştir. 9 ve 10 nolu tanımların kafa yapısını ise 11 nolu tanımda "fuser" adlı yazar kısa bir tanımla gayet güzel açıklamıştır.
tarihsel bilgiler ve tanımlardan çok bahsetmeyeceğim. bunlarla ilgili bilgi almak isteyenler çeşitli kaynaklardan açıp bunları öğrenebilir. ben size küba'yı anlatacağım. söze nereden başlamam gerektiği konusunda biraz tereddüt yaşasamda konunun daha anlaşılır olması sanırım kararım en başından anlatmaya başlamak.
yıllar yıllar önceydi türkiye'de sağ sol çatışmalarının sık yaşandığı bir dönemde çevremizde sağ ve sol görüşlü abilerimiz, ablalarımız ve tanıdıklarımız vardı. zamanın şartları gereği solcular tü kaka anarşist ve komünist olarak yaftalanmış ailem tarafından onlarla görüşmem konuşmam yasaklanmıştı. onlar anarşistti ! kötüydü !
oysa sağcılar öyle mi, sağcılar iyi insanlardı! bu zihniyetle büyüdüğünüzde yıllar boyu üniforma içinde gördüğünüz fidel'i yıldızlı beresi ve parka giyen che'yi (comandante) hep tü kaka olarak sınıflandırıyorsunuz. sonra bir gün elinize tesadüfen geçen kitabın sayfalarını karıştırırken che'nin hayat hikayesini öğreniyorsun. seni derin düşüncelere sevk ediyor kendi içinde ikilemi, çatışmayı yaşamaya başlıyorsun. derken konuya merakın artıyor biraz daha kitapları karıştırmaya başlıyorsun. bizimde parka giyen gençliğinin baharında asılmış bir vatanseverin deniz gezmiş'in hayatını öğreniyorsun. mahir çayan'ın. öğrendiklerin seni sorgulamaya ve derin düşüncelere itiyor. biliyorsunuz bizde düşünmek suçtur. düşünürken ses çıkarmamaya özen gösteriyorum. düşünürken gürültü yapıp komşuları rahatsız etmeyeye özen gösteriyorum çünkü komşular darbeli matkabın gürültüsünden daha çok sizin düşüncelerinizin gürültüsünden rahatsız olurlar.
yıllar yılları kovalıyor içimde büyük bir istek var devrimi yapmış ve süper güç amerikaya ve ambargoya karşı dimdik ayakta duran küba'ya gitmek. birkaç kez tam gitmek istediğim zamanda çeşitli nedenlerle hep erteleniyor. 25 kasım 2016 fidel hayata gözlerini yumuyor. bu tarihten önce gidip bir şekilde onu görüp tanıyabilme elini sıkabilme umudum da kayboldu. ama yine de gideceğim vaz geçmek yok.
son çalıştığım projeyi tamamlayıp işletmeyi devreye aldıktan sonra işletme yapmamın artık bana mutluluk vermediğini görünce 2018 ocak ayında istifamı verdim. aklımda bir şey vardı o da bir kaç kez ertelediğim küba ziyaretimin artık zamanı olduğuydu. ilk başta turlara baktım ama sonrasında yaptığım araştırmalarla bireysel olarak gitmenin daha mantıklı olduğunu gördüm. kimseye bağlı kalmadan kendi başına hareket etmek tam bana göreydi. thy'nin direkt uçuşları vardı. en uygun gidiş dönüş biletlerine baktığımda mayıs gidiş haziran dönüş olmak üzere tam 22 gün aralığında uygun fiyatlı direkt uçuş buldum. arkadaşlar 22 gün çok uzun ne yapacaksın orada o kadar diye vazgeçirmek isteselerde bana göre çok makul bir süre geldi.
mayıs'a kadar biraz vaktim vardı. bu süre içinde ispanyolca online bir dil kursu buldum. amacım basit bir kaç cümle ile derdimi anlatacak kadar ispanyolca öğrenmek. küçük not defterime basit cümleleri vs. orijinal yazılışı, okunuşu ve türkçe anlamları ile not ettim.
biraz muhabbet edebilecek kadar da ingilizcem var dil sorununu kısmen hallettim. bireysel gezeceğimden dolayı bana kapsamlı bir harita lazım. harika bir offline harita buldum "maps me"
çok detaylı bir uygulama bunu da yükledim telefona. (otobüs durakları ve otobüslerin numaralarına kadar detaylar var)
21 mayıs akşam 19.00 da izm-ist uçuşundan sonra 22 mayıs 01.30 da ist-hav uçuşu kalbim pır pır. havalandıktan sonra 13 saatlik uçuşun ardından yerel saatle sabah
8.30 da jose marty havaalanına indik. uçaktan çıkıp pasaport işlemleri için salona geldiğimde anlatması çok güç ama çok farklı bir atmosfere geldiğimi anladım. türk pasaportunu görevliye uzattım hiç bir zorluk yaşamadan.
bienvenidos.
havaalanından bir taksi ile anlaşıp havana merkeze gitmek için yola çıktım. daha öncede bir web sitesinden merkezde bir "casa " rezervasyonu yapmıştım.
hemen hemen bir çok ev sahibi evlerinin bir yada iki odasını turistlerin kalabileceği şekilde dizayn edip asgari donanımı tesis ettikleri (buzdolabı, klima, duş-wc) odaları kiraya verip ek gelir sağlamaya çalışıyorlar. benim kiraladığım casa kızıyla birlikte yaşayan gazeteci bir kadına aitti. ev colonial mimariye sahip oldukça yüksek tavana sahipti. centro la habana yani el capitol'e yaya olarak 3 dakika mesafedeydi.
20-25 dakika yolculuk sonrasında şöför beni kalacağım adrese getirdi.
ev sahibi kapıda karşılayıp kalacağım odayı gösterdi. yarı ingilizce yarı ispanyolca bana hazırlayacağını söyledi.
uçakta çok fazla uyuyayamasamda jetlag olmamak için kahvaltıdan sonra hemen kendimi dışarı attım. el capitol'ün arkasındaki eski sigara fabrikasının altındaki mağazayı buldum. purolar hakkında bir bilgim yoktu tezgahtar kadından yardım istedim yumuşak içimli birpuro tavsiye etti. oraya giderken gördüğüm inglaterra hotelin altında harika canlı müzik yapan grubu dinlemek için geri döndüm. puroyu bitirmem yaklaşık 3 saat sürdü. bu süre içinde harika küba müziğine, kokteyllerine ve kahvesine yeterince doydum. oradan turistlerin uğrak yeri obispo caddesine gittim. obispo' dan sonra sahil yolundan makedonya doğru giderken atamın büstünü de buldum. o büstü başka bir ülkede görmek gerçekten çok gurur verici ve duyguluydu. malecon'u sonuna kadar yürüdüm. dönüşte giderken gördüğüm bir kafede birşeyler içmek için oturduğumda bana merhaba deyip laf atan willie ile tanıştım. willie'nin ingilizcesi oldukça iyiydi anlaşmada zorluk çekmedim.
willie ile tüm öğleden sonra birlikte gezdik. bana güzel yerler öğretti. küba'dan insanlardan yaşamdan bahsetti. bu kısa rehberlik için herhangi bir ücret talep etmedi bende konukseverliğine kayıtsız kalmadım tabiki hesap ödeme işlerini hallettim.
ertesi gün kaldığım evin balkonunda kahve ve sigaramı içerken bir yandanda sokaktan geçen o antika arabaların fotoğraflarını çekiyor insanları inceliyordum. sokağı süpüren bir yandan da söylenen yaşlı bir adam gördüm. muhtemelen sokağa atılan çöpler nedeniyle pis insanlara söylenip duruyordu. işi bitince karşı çapraz köşedeki dükkandan ağaç fıçılardaki ucuz rom'dan aldı kapının önünde içmeye başladı. içerken de söylenmeye devam ediyordu. kahvem bitince aşağı inip yanına gittim merhaba dedim. yaşlı adama “ hola “ dememden dolayı benim iyi ispanyolca bildiğimi sanıp başladı konuşmaya ama söylediklerinden hiç bir şey anlamadım bunun üzerine cebimden not defterimi çıkartıp iyi ispanyolca bilmediğimi yazdığım sayfayı bulup okudum. kısa bir şaşkınlıktan sonra yaşlı adam yine söylenmeye devam etti. niyetim kendisine bir içki ısmarlayıp birlikte içmekti ama anlaşamadık bir türlü. o sırada benim uğraşımı gören yakındaki genç bir arkadaş geldi ikimize tercüman oldu. niyetimi genç arkadaşa anlatıp yaşlı adamı sokağı süpürürken söylenmesinden dolayı ilginç bulduğumu yaptığı işi takdir ettiğimi dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. bu yüzden onunla beraber bir rom içip muhabbet etmek istediğimi söyledim. genç arkadaş ispanyolca bunu adama söyledi. yaşlı adamın yüzündeki kızgın ifade yerini gülen gözler ve tebessüme bıraktı. sonrasında litrelik bir pet şişeye tahta fıçıdan rom aldık. 1 litre rom 25 cup (cuban peso)
(şunu da hemen belirteyim yarım litrelik su 3 cuc (cuban convertible peso) (ülkede iki farklı para birimi var yerli halkın kullandığı cup ve turistlerin kullandığı cuc bunlar arasında bayağı bir fark var 1cuc= ~25cup)
açık rom sudan ucuzdu. sigara da öyle 1 paket yerli filtresiz sigara 5-6 cup falandı.
genç arkadaşın tercümanlığı ile yaşlı adamla bayağı sohbet edip birlikte rom içtikten sonra şişenin dibini görmeden oradan ayrıldım. yoksa kaldırıma çöküp gün boyu orada sarhoş olabilirdim.
onlardan ayrıldıktan sonra turistlerin aksine en popüler meydanlar sokaklar yerine kimsenin gitmediği arka sokaklara ücra köşelere daldım. turist dolu ana caddelerin aksine gerçek hayat buralardaydı şehrin görünmeyen yüzü. en çok gördüğüm bizde her çay ocağı kahvede rastlanan tavla oynayan insanlar yerine bu sokaklarda kaldırımda kapı önünde insanların satranç oynamalarıydı. bazen de kaldırıma koydukları masa etrafında toplanan kalabalığın içinde domino oynayan 4 kişi. okul çağındaki çocukların bazılarının koşup oynamak yerine satranç oynamasıydı. daha önceden küba’ya 3 kez gitmiş olan abimin tavsiyesine uyup yanımda çocuklar için şeker kurşun kalem, kırmızı kalem defter getirmiştim bayağı bir miktar ve banyo sabunu. sırt çantama koyduğum bu hediyelik malzemelerin bir miktarını bu arka sokaklarda ara ara dağıttım. çocuklara şeker kalem defter. yetişkinlere banyo sabunu.
yaklaşık bir haftayı havana'da böyle ücra köşelerde gezerek geçirdim. zaman zaman insanlarla anlaşabildiğim kadarıyla sohbet ederek küba’da yaşamı hayatı öğrenmeye çalıştım. bunlardan bir tanesi de kaldığım evin ev sahibinin akrabası alt katında yaşayan yaşlı kadın. ev sahibiyle yaptığım bir sohbette che ‘ye ve fidel'e olan hayranlığım ve sevgimden bahsetmiştim. akrabası olan yaşlı kadına benden bahsedince yaşlı kadın özellikle benimle tanışmak istediğini söylemiş. ev sahibim bana söyleyince çok mutlu oldum. hep birlikte alt kata indik. yaşlı kadın benim boynuma sarıldı uzun uzun annem gibi yanaklarımdan öptü. çok duygulandım dünyanın öbür ucunda bir insanın böylesine sevgi göstermesi tarifsizdi. yaşlı kadının kızı hepimize kahve yaptı sonra birlikte kahve içip kızının tercümanlığı ile gece yarısına kadar uzun uzun sohbet ettik. çocukluğunda okulda fidel’le tanışma imkanı bulmuş che’ye ise gönülden bağlı ve hayran. devrimin o kanlı günlerini gözleri dolarak hatırlıyor ve anlatıyordu. gecenin sonunda bu kez ben kendisine sarıldım sımsıkı.
o günleri yaşayan bu nesil bağımsızlığı çok iyi biliyor. o kadar sıkıntıya katlanmaları bağımsız ve özgür yaşama isteklerinden kaynaklı. şimdilerde ise birer birer aramızdan ayrılırken onların çocukları uzun süren ambargo yıllarından bunalmış olsalar da ayakta kalma mücadelelerini kararlılıkla sürdürüyorlar. üçüncü nesil diyeceğimiz torunlar ise yavaş ve kısıtlı da olsa da interneti aktif kullandıklarından ambargo ve kısıtlı imkanlardan dolayı ülkeden kaçma istekleri ağır basıyor.
fidel’in ölümünden sonra yerine geçen raul ise amerikan’ın küba'yı kontrol etme ve boyunduruğuna alma çalışmalarına teslim olmuş malecon'daki amerikan elçiliğini yeniden açmıştır.
amerika küba'daki üretim sanayi ve ekonomik alanı uyguladığı ambargo ile tamamen bitirme noktasına getirmiştir. üretim için hammadde bulunamamakta makineler için yedek parça temin edilememektedir. ülkeyi ayakta tutan başlıca kaynak turizm ve puro, rom’dan sağlanmaktadır.
havana’da trinidad'a gittiğim taksi şöförü ile yol boyu yaptığımız sohbette öğrendiklerim ise düşündürücüdür. arabamız eski klasiklerden 1950 dodge coronet sedandı. yedek parçayı nereden temin ediyorsunuz dediğimde bir aracı vasıtası ile miami den “kaçak” getirttiklerini söyledi. “kaçak" günümüzde bunun ne kadar komik olduğu aşikardır. amerika’dan küba'ya kaçak parça getirmek. amerika arka kapıdan yolunu buluyor. satan memnun alan mahkum.
ambargodan kısıtlı imkanlar ve parasızlıktan sıkılmış üçüncü dördüncü kuşak para kazanmanın en kolay yolunu seçmiş “kendini pazarlamak”. hepsi için diyemeyeceğim ama sayı azımsanmayacak kadar çok.
devrimden önceki batista dönemine bakacak olursak küba gözde bir turizm merkezi oteller kumarhaneler, içki ve seks turizmi inanılmaz boyutta ve halk yine sefalet içinde batista rejiminde eziliyor sömürülüyordu. bu dönemi araştırıp çeşitli kaynaklardan okuyabilirsiniz.
gitmeyenlerin fotoğraflarda gördüğü gidenlerin bizzat canlı gördüğü colonial devrin bakımsız tarihi yapıları, antika klasik arabaları tamamen ambargonun sonucudur. devrimin başarılı olmasının önündeki engeldir ambargo. dünyanın geri kalmış diğer sömürge ülkelerine örnek teşkil etmemesi için ambargo tüm şiddetiyle uygulanmaktadır.
bakınız türkiye’nin kıbrıs harekatı sonrasında yaşadığı ambargo ve içerdeki prokavatörlerin yarattığı kaos. bunların hepsi emperyalizmin yarattığı kanserin neticesidir.
yukarıdaki tanımlarda benim burada uzun uzun yazdıklarımı federal x ve fuser birer cümle ile özetlemiş emeklerine sağlık.
bende gidip görüp yaşadıklarımdan bir kaç kesit anlatmaya çalıştım. gerçekte orası onurlu ve güzel insanların ülkesi ama ne kadar dayanırlar bundan bir 10 yıl sonra ne olur ömrümüz olursa göreceğiz.
tavsiye olarak söylemek istediğim birkaç şey var gittiğiniz yerlerde insanlarla konuşun hal ve hatırlarını sorun hikayelerini dinleyin.
buraya kadar sabırla okuduysanız gözlerinize sağlık.
buraya che'nin birleşmiş milletlerde yaptığı tarihi konuşmasının türkçe alt yazılı linkini de bırakıyorum.
hasta la victoria siempre.
tarihsel bilgiler ve tanımlardan çok bahsetmeyeceğim. bunlarla ilgili bilgi almak isteyenler çeşitli kaynaklardan açıp bunları öğrenebilir. ben size küba'yı anlatacağım. söze nereden başlamam gerektiği konusunda biraz tereddüt yaşasamda konunun daha anlaşılır olması sanırım kararım en başından anlatmaya başlamak.
yıllar yıllar önceydi türkiye'de sağ sol çatışmalarının sık yaşandığı bir dönemde çevremizde sağ ve sol görüşlü abilerimiz, ablalarımız ve tanıdıklarımız vardı. zamanın şartları gereği solcular tü kaka anarşist ve komünist olarak yaftalanmış ailem tarafından onlarla görüşmem konuşmam yasaklanmıştı. onlar anarşistti ! kötüydü !
oysa sağcılar öyle mi, sağcılar iyi insanlardı! bu zihniyetle büyüdüğünüzde yıllar boyu üniforma içinde gördüğünüz fidel'i yıldızlı beresi ve parka giyen che'yi (comandante) hep tü kaka olarak sınıflandırıyorsunuz. sonra bir gün elinize tesadüfen geçen kitabın sayfalarını karıştırırken che'nin hayat hikayesini öğreniyorsun. seni derin düşüncelere sevk ediyor kendi içinde ikilemi, çatışmayı yaşamaya başlıyorsun. derken konuya merakın artıyor biraz daha kitapları karıştırmaya başlıyorsun. bizimde parka giyen gençliğinin baharında asılmış bir vatanseverin deniz gezmiş'in hayatını öğreniyorsun. mahir çayan'ın. öğrendiklerin seni sorgulamaya ve derin düşüncelere itiyor. biliyorsunuz bizde düşünmek suçtur. düşünürken ses çıkarmamaya özen gösteriyorum. düşünürken gürültü yapıp komşuları rahatsız etmeyeye özen gösteriyorum çünkü komşular darbeli matkabın gürültüsünden daha çok sizin düşüncelerinizin gürültüsünden rahatsız olurlar.
yıllar yılları kovalıyor içimde büyük bir istek var devrimi yapmış ve süper güç amerikaya ve ambargoya karşı dimdik ayakta duran küba'ya gitmek. birkaç kez tam gitmek istediğim zamanda çeşitli nedenlerle hep erteleniyor. 25 kasım 2016 fidel hayata gözlerini yumuyor. bu tarihten önce gidip bir şekilde onu görüp tanıyabilme elini sıkabilme umudum da kayboldu. ama yine de gideceğim vaz geçmek yok.
son çalıştığım projeyi tamamlayıp işletmeyi devreye aldıktan sonra işletme yapmamın artık bana mutluluk vermediğini görünce 2018 ocak ayında istifamı verdim. aklımda bir şey vardı o da bir kaç kez ertelediğim küba ziyaretimin artık zamanı olduğuydu. ilk başta turlara baktım ama sonrasında yaptığım araştırmalarla bireysel olarak gitmenin daha mantıklı olduğunu gördüm. kimseye bağlı kalmadan kendi başına hareket etmek tam bana göreydi. thy'nin direkt uçuşları vardı. en uygun gidiş dönüş biletlerine baktığımda mayıs gidiş haziran dönüş olmak üzere tam 22 gün aralığında uygun fiyatlı direkt uçuş buldum. arkadaşlar 22 gün çok uzun ne yapacaksın orada o kadar diye vazgeçirmek isteselerde bana göre çok makul bir süre geldi.
mayıs'a kadar biraz vaktim vardı. bu süre içinde ispanyolca online bir dil kursu buldum. amacım basit bir kaç cümle ile derdimi anlatacak kadar ispanyolca öğrenmek. küçük not defterime basit cümleleri vs. orijinal yazılışı, okunuşu ve türkçe anlamları ile not ettim.
biraz muhabbet edebilecek kadar da ingilizcem var dil sorununu kısmen hallettim. bireysel gezeceğimden dolayı bana kapsamlı bir harita lazım. harika bir offline harita buldum "maps me"
çok detaylı bir uygulama bunu da yükledim telefona. (otobüs durakları ve otobüslerin numaralarına kadar detaylar var)
21 mayıs akşam 19.00 da izm-ist uçuşundan sonra 22 mayıs 01.30 da ist-hav uçuşu kalbim pır pır. havalandıktan sonra 13 saatlik uçuşun ardından yerel saatle sabah
8.30 da jose marty havaalanına indik. uçaktan çıkıp pasaport işlemleri için salona geldiğimde anlatması çok güç ama çok farklı bir atmosfere geldiğimi anladım. türk pasaportunu görevliye uzattım hiç bir zorluk yaşamadan.
bienvenidos.
havaalanından bir taksi ile anlaşıp havana merkeze gitmek için yola çıktım. daha öncede bir web sitesinden merkezde bir "casa " rezervasyonu yapmıştım.
hemen hemen bir çok ev sahibi evlerinin bir yada iki odasını turistlerin kalabileceği şekilde dizayn edip asgari donanımı tesis ettikleri (buzdolabı, klima, duş-wc) odaları kiraya verip ek gelir sağlamaya çalışıyorlar. benim kiraladığım casa kızıyla birlikte yaşayan gazeteci bir kadına aitti. ev colonial mimariye sahip oldukça yüksek tavana sahipti. centro la habana yani el capitol'e yaya olarak 3 dakika mesafedeydi.
20-25 dakika yolculuk sonrasında şöför beni kalacağım adrese getirdi.
ev sahibi kapıda karşılayıp kalacağım odayı gösterdi. yarı ingilizce yarı ispanyolca bana hazırlayacağını söyledi.
uçakta çok fazla uyuyayamasamda jetlag olmamak için kahvaltıdan sonra hemen kendimi dışarı attım. el capitol'ün arkasındaki eski sigara fabrikasının altındaki mağazayı buldum. purolar hakkında bir bilgim yoktu tezgahtar kadından yardım istedim yumuşak içimli birpuro tavsiye etti. oraya giderken gördüğüm inglaterra hotelin altında harika canlı müzik yapan grubu dinlemek için geri döndüm. puroyu bitirmem yaklaşık 3 saat sürdü. bu süre içinde harika küba müziğine, kokteyllerine ve kahvesine yeterince doydum. oradan turistlerin uğrak yeri obispo caddesine gittim. obispo' dan sonra sahil yolundan makedonya doğru giderken atamın büstünü de buldum. o büstü başka bir ülkede görmek gerçekten çok gurur verici ve duyguluydu. malecon'u sonuna kadar yürüdüm. dönüşte giderken gördüğüm bir kafede birşeyler içmek için oturduğumda bana merhaba deyip laf atan willie ile tanıştım. willie'nin ingilizcesi oldukça iyiydi anlaşmada zorluk çekmedim.
willie ile tüm öğleden sonra birlikte gezdik. bana güzel yerler öğretti. küba'dan insanlardan yaşamdan bahsetti. bu kısa rehberlik için herhangi bir ücret talep etmedi bende konukseverliğine kayıtsız kalmadım tabiki hesap ödeme işlerini hallettim.
ertesi gün kaldığım evin balkonunda kahve ve sigaramı içerken bir yandanda sokaktan geçen o antika arabaların fotoğraflarını çekiyor insanları inceliyordum. sokağı süpüren bir yandan da söylenen yaşlı bir adam gördüm. muhtemelen sokağa atılan çöpler nedeniyle pis insanlara söylenip duruyordu. işi bitince karşı çapraz köşedeki dükkandan ağaç fıçılardaki ucuz rom'dan aldı kapının önünde içmeye başladı. içerken de söylenmeye devam ediyordu. kahvem bitince aşağı inip yanına gittim merhaba dedim. yaşlı adama “ hola “ dememden dolayı benim iyi ispanyolca bildiğimi sanıp başladı konuşmaya ama söylediklerinden hiç bir şey anlamadım bunun üzerine cebimden not defterimi çıkartıp iyi ispanyolca bilmediğimi yazdığım sayfayı bulup okudum. kısa bir şaşkınlıktan sonra yaşlı adam yine söylenmeye devam etti. niyetim kendisine bir içki ısmarlayıp birlikte içmekti ama anlaşamadık bir türlü. o sırada benim uğraşımı gören yakındaki genç bir arkadaş geldi ikimize tercüman oldu. niyetimi genç arkadaşa anlatıp yaşlı adamı sokağı süpürürken söylenmesinden dolayı ilginç bulduğumu yaptığı işi takdir ettiğimi dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. bu yüzden onunla beraber bir rom içip muhabbet etmek istediğimi söyledim. genç arkadaş ispanyolca bunu adama söyledi. yaşlı adamın yüzündeki kızgın ifade yerini gülen gözler ve tebessüme bıraktı. sonrasında litrelik bir pet şişeye tahta fıçıdan rom aldık. 1 litre rom 25 cup (cuban peso)
(şunu da hemen belirteyim yarım litrelik su 3 cuc (cuban convertible peso) (ülkede iki farklı para birimi var yerli halkın kullandığı cup ve turistlerin kullandığı cuc bunlar arasında bayağı bir fark var 1cuc= ~25cup)
açık rom sudan ucuzdu. sigara da öyle 1 paket yerli filtresiz sigara 5-6 cup falandı.
genç arkadaşın tercümanlığı ile yaşlı adamla bayağı sohbet edip birlikte rom içtikten sonra şişenin dibini görmeden oradan ayrıldım. yoksa kaldırıma çöküp gün boyu orada sarhoş olabilirdim.
onlardan ayrıldıktan sonra turistlerin aksine en popüler meydanlar sokaklar yerine kimsenin gitmediği arka sokaklara ücra köşelere daldım. turist dolu ana caddelerin aksine gerçek hayat buralardaydı şehrin görünmeyen yüzü. en çok gördüğüm bizde her çay ocağı kahvede rastlanan tavla oynayan insanlar yerine bu sokaklarda kaldırımda kapı önünde insanların satranç oynamalarıydı. bazen de kaldırıma koydukları masa etrafında toplanan kalabalığın içinde domino oynayan 4 kişi. okul çağındaki çocukların bazılarının koşup oynamak yerine satranç oynamasıydı. daha önceden küba’ya 3 kez gitmiş olan abimin tavsiyesine uyup yanımda çocuklar için şeker kurşun kalem, kırmızı kalem defter getirmiştim bayağı bir miktar ve banyo sabunu. sırt çantama koyduğum bu hediyelik malzemelerin bir miktarını bu arka sokaklarda ara ara dağıttım. çocuklara şeker kalem defter. yetişkinlere banyo sabunu.
yaklaşık bir haftayı havana'da böyle ücra köşelerde gezerek geçirdim. zaman zaman insanlarla anlaşabildiğim kadarıyla sohbet ederek küba’da yaşamı hayatı öğrenmeye çalıştım. bunlardan bir tanesi de kaldığım evin ev sahibinin akrabası alt katında yaşayan yaşlı kadın. ev sahibiyle yaptığım bir sohbette che ‘ye ve fidel'e olan hayranlığım ve sevgimden bahsetmiştim. akrabası olan yaşlı kadına benden bahsedince yaşlı kadın özellikle benimle tanışmak istediğini söylemiş. ev sahibim bana söyleyince çok mutlu oldum. hep birlikte alt kata indik. yaşlı kadın benim boynuma sarıldı uzun uzun annem gibi yanaklarımdan öptü. çok duygulandım dünyanın öbür ucunda bir insanın böylesine sevgi göstermesi tarifsizdi. yaşlı kadının kızı hepimize kahve yaptı sonra birlikte kahve içip kızının tercümanlığı ile gece yarısına kadar uzun uzun sohbet ettik. çocukluğunda okulda fidel’le tanışma imkanı bulmuş che’ye ise gönülden bağlı ve hayran. devrimin o kanlı günlerini gözleri dolarak hatırlıyor ve anlatıyordu. gecenin sonunda bu kez ben kendisine sarıldım sımsıkı.
o günleri yaşayan bu nesil bağımsızlığı çok iyi biliyor. o kadar sıkıntıya katlanmaları bağımsız ve özgür yaşama isteklerinden kaynaklı. şimdilerde ise birer birer aramızdan ayrılırken onların çocukları uzun süren ambargo yıllarından bunalmış olsalar da ayakta kalma mücadelelerini kararlılıkla sürdürüyorlar. üçüncü nesil diyeceğimiz torunlar ise yavaş ve kısıtlı da olsa da interneti aktif kullandıklarından ambargo ve kısıtlı imkanlardan dolayı ülkeden kaçma istekleri ağır basıyor.
fidel’in ölümünden sonra yerine geçen raul ise amerikan’ın küba'yı kontrol etme ve boyunduruğuna alma çalışmalarına teslim olmuş malecon'daki amerikan elçiliğini yeniden açmıştır.
amerika küba'daki üretim sanayi ve ekonomik alanı uyguladığı ambargo ile tamamen bitirme noktasına getirmiştir. üretim için hammadde bulunamamakta makineler için yedek parça temin edilememektedir. ülkeyi ayakta tutan başlıca kaynak turizm ve puro, rom’dan sağlanmaktadır.
havana’da trinidad'a gittiğim taksi şöförü ile yol boyu yaptığımız sohbette öğrendiklerim ise düşündürücüdür. arabamız eski klasiklerden 1950 dodge coronet sedandı. yedek parçayı nereden temin ediyorsunuz dediğimde bir aracı vasıtası ile miami den “kaçak” getirttiklerini söyledi. “kaçak" günümüzde bunun ne kadar komik olduğu aşikardır. amerika’dan küba'ya kaçak parça getirmek. amerika arka kapıdan yolunu buluyor. satan memnun alan mahkum.
ambargodan kısıtlı imkanlar ve parasızlıktan sıkılmış üçüncü dördüncü kuşak para kazanmanın en kolay yolunu seçmiş “kendini pazarlamak”. hepsi için diyemeyeceğim ama sayı azımsanmayacak kadar çok.
devrimden önceki batista dönemine bakacak olursak küba gözde bir turizm merkezi oteller kumarhaneler, içki ve seks turizmi inanılmaz boyutta ve halk yine sefalet içinde batista rejiminde eziliyor sömürülüyordu. bu dönemi araştırıp çeşitli kaynaklardan okuyabilirsiniz.
gitmeyenlerin fotoğraflarda gördüğü gidenlerin bizzat canlı gördüğü colonial devrin bakımsız tarihi yapıları, antika klasik arabaları tamamen ambargonun sonucudur. devrimin başarılı olmasının önündeki engeldir ambargo. dünyanın geri kalmış diğer sömürge ülkelerine örnek teşkil etmemesi için ambargo tüm şiddetiyle uygulanmaktadır.
bakınız türkiye’nin kıbrıs harekatı sonrasında yaşadığı ambargo ve içerdeki prokavatörlerin yarattığı kaos. bunların hepsi emperyalizmin yarattığı kanserin neticesidir.
yukarıdaki tanımlarda benim burada uzun uzun yazdıklarımı federal x ve fuser birer cümle ile özetlemiş emeklerine sağlık.
bende gidip görüp yaşadıklarımdan bir kaç kesit anlatmaya çalıştım. gerçekte orası onurlu ve güzel insanların ülkesi ama ne kadar dayanırlar bundan bir 10 yıl sonra ne olur ömrümüz olursa göreceğiz.
tavsiye olarak söylemek istediğim birkaç şey var gittiğiniz yerlerde insanlarla konuşun hal ve hatırlarını sorun hikayelerini dinleyin.
buraya kadar sabırla okuduysanız gözlerinize sağlık.
buraya che'nin birleşmiş milletlerde yaptığı tarihi konuşmasının türkçe alt yazılı linkini de bırakıyorum.
hasta la victoria siempre.
devamını gör...
13.
bir gün gidebilirsem 1 litrelik coruba rom ve bir torba dolusu puroyla dönmeyi düşündüm gomünüst memleket.
devamını gör...
14.
rusya'nın karayipler'deki ebedi dostu, abd'nin korkulu rüyası ada ülkesi.
devamını gör...
15.
yaşamak istediğim tek yer.
devamını gör...
16.
tatlı su solcularının imrendigi gerçekte ise dünyayla ilişiğini koparmış,yüzlerce insanın ülkeyi terk etmeye çalışırken boğulduğu,2 dolara fuhuş yapılan ülke.
devamını gör...
17.
resmi dili ispanyolca olan bir karayipler ülkesi.
başkent havana'da, atatürk büstü bulunmaktadır.
başkent havana'da, atatürk büstü bulunmaktadır.
devamını gör...
18.
çok kötü...
havana da yoğun bir dışkı kokusu hakim.
köşe başı polis asker kol geziyor.
devrimden sonra zaman yavaşlamış, sanki 90ların başını anca yaşıyorlar gibi. bir çocuğun sırtında ronaldo'nun inter formasını gördüm.
marketler bomboş, et falan geldiğinde baya kuyruk oluyor.
devlet herkese iş vermiş ama maaşlar komedi gibi, dolayısıyla herkes ek iş yapıyor. bu ek işlerin bir kısmı da orada illegal sayılıyor.
hayat inanılmaz pahalı. gezdiğim en pahalı ülke olabilir. 70lerden kalma tospa 40.000 usd varın siz düşünün.
bazı şeyler iyi
insanlar ne durumda olduklarının pek farkında değil. internet erişimleri çok kısıtlı, dış dünyadan kısmı bir soyutlanma var. baya bir kısmının da rejimle arası iyi ve mutlular. herkes değil ama bir kısmı oldukça mutlu.
fidel kültü yok ama che kesinlikle bir masal kahramanı olarak algılanıyor. yönetimi sevmeyen bile che'yi seviyor.
en dikkatimi çeken kimsenin acelesi yok. sakin ve yavaş yaşıyorlar.
eğitim sağlık herkes için.
bir tane cami vardı, içeri almamışlardı beni sebebini hatırlamıyorum.
karayipler efso.
havana da yoğun bir dışkı kokusu hakim.
köşe başı polis asker kol geziyor.
devrimden sonra zaman yavaşlamış, sanki 90ların başını anca yaşıyorlar gibi. bir çocuğun sırtında ronaldo'nun inter formasını gördüm.
marketler bomboş, et falan geldiğinde baya kuyruk oluyor.
devlet herkese iş vermiş ama maaşlar komedi gibi, dolayısıyla herkes ek iş yapıyor. bu ek işlerin bir kısmı da orada illegal sayılıyor.
hayat inanılmaz pahalı. gezdiğim en pahalı ülke olabilir. 70lerden kalma tospa 40.000 usd varın siz düşünün.
bazı şeyler iyi
insanlar ne durumda olduklarının pek farkında değil. internet erişimleri çok kısıtlı, dış dünyadan kısmı bir soyutlanma var. baya bir kısmının da rejimle arası iyi ve mutlular. herkes değil ama bir kısmı oldukça mutlu.
fidel kültü yok ama che kesinlikle bir masal kahramanı olarak algılanıyor. yönetimi sevmeyen bile che'yi seviyor.
en dikkatimi çeken kimsenin acelesi yok. sakin ve yavaş yaşıyorlar.
eğitim sağlık herkes için.
bir tane cami vardı, içeri almamışlardı beni sebebini hatırlamıyorum.
karayipler efso.
devamını gör...
19.
komünizm ile yönetilen ülke.
devamını gör...
20.
ülkenin ana yakıt depolarının bulunduğu bölgede sabotaj yüzünden çıkan yangında 1 kişinin öldüğü, 17 kişinin kaybolduğu ülke.
abd'nin 60 küsur yıldır geçmeyen baş ağrısı.
devrimden önce her yüz kübalı kadından 95'inin hayat kadınlığı yaparak yaşamını sürdürdüğü, yukarıda bir yazarın @beşiktaş1903 "devrim öncesi kişi başına düşen milli gelir fransa'dan daha yüksekti" demiş. böyle midir bilmiyorum. o yüksek milli gelir halka yansımıyordu o ayrı. ülke mafya babalarının, kokain tüccarlarının elindeydi. o milli gelir de o kokainin parasıdır.
abd'nin 60 küsur yıldır geçmeyen baş ağrısı.
devrimden önce her yüz kübalı kadından 95'inin hayat kadınlığı yaparak yaşamını sürdürdüğü, yukarıda bir yazarın @beşiktaş1903 "devrim öncesi kişi başına düşen milli gelir fransa'dan daha yüksekti" demiş. böyle midir bilmiyorum. o yüksek milli gelir halka yansımıyordu o ayrı. ülke mafya babalarının, kokain tüccarlarının elindeydi. o milli gelir de o kokainin parasıdır.
devamını gör...