onlarca kitap okuduğu halde olgunlaşmayan insan

@kernel panic ukde bırakmış.
bu tip ya mal deyneğidir ya da güzel kitaplar okumuyordur. bir insan eğer güzel kitaplar okuyorsa ister istemez olgunlaşır, daha bir bilgili olur. hafızası gelişir. daha rahat sorun çözer. bunun aksini düşünen yoktur diye düşünüyorum.

niceliğe göre değil de niteliğe göre değerlendirmenin gerekliliğini gösteren durum.

itiraz edersek mal değneği olacağımız başlıktır.

olgunlaşmak, meyvelere mahsustur: elmalar, armutlar, şeftaliler vb. olgunlaşır ama insan sadece yaş alır. okuyan insana gelince eğer okuduğu ile amel etmiyorsa; söylem ve eylemleri farklıysa "kitap yüklü eşekten" farksızdır: (bkz: cuma suresi 5. ayet): "kendilerine tevrat öğretildiği halde, onun gereğini yapmayanların durumu, sırtına kitap yüklü eşeğin durumu gibidir. allah'ın ayetlerini yalanlayanların durumu ne kötüdür. allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez."



velhasıl, kitaplar insanları olgunlaştırmaz. önemli olan ondaki bilgiyi içselleştirmek ve onunla yaşamaktır.

okuduklarını, izlediklerini olgunca analiz edebilen kendi yaşadığında çocuğa dönüşen şahıstır.

muhtemelen üzerine düşünmeden, bir başka kitabı bitirme hırsıyla tüketiyordur. tüketilen kitap okunmuş sayılmaz, hafızadan çabuk silinir.

bir tanıdığım bana göre inanılmaz derecede hızlı kitap okuyor ama verimini sorarsanız maalesef ki "0" çünkü okuduğu içerikler töre kitapları, aşk kitapları hadi bunu geçtim orada ki olayları da analiz edemiyor.

okuduğunu anlamayan insan.

insanı olgunlaştıran kitap değildir. insanı olgunlaştıran tecrübedir, hayatın kendisidir. bu sadece yaşla ilgili değildir ancak. bazı insanlar, başkasının onlarca yılda yaşamadığını tek bir haftada yaşayabilir. birinin daha yaşlı olması illa ki daha tecrübeli olduğu anlamına gelmez. hayat garip bir olay. bazısı kısa sürede, hayatı daha dolu yaşarken; diğeri yıllarca yaşamaya korkar.

amma velâkin, her dolu dolu yaşayan insan tecrübe kazanmaz. bakınız mesela bir eşek de hayatını dolu dolu yaşayabilir, bir sürü zorluklar geçirebilir. ancak eşek, başına gelen olaylardan bir çıkarımda bulunmaz, bulunamaz. kitap da bu işe yarar. kitaplar hayatı, başınıza gelen olayları anlamanıza yardımcı olur. kitap okumak, sizi yaşadıklarınızdan bir şeyler öğrenmeye iter. hayatı bir dil olarak düşünebilirsiniz: bilmediğiniz yabancı bir dili duyabilirsiniz. lakin öğrenmezseniz, anlayamazsınız. kitaplar, ufkunuzu açar ve olaylara farklı açılardan bakmayı öğretir. olayları nasıl kavradığınızı değiştirir.

amma velâkin şunu unutmamak gerek: bilgi içten gelir. kitaplar, sadece yol göstericilerdir. onlarca kitap okuyup hiçbir şey anlamamış insanlar da var. çünkü kitabın ne anlatmak istediğini dinlemezler.

kitabı okuyup anlamak için değil ortamlarda marjinal ayağı yapabilmek için okumuş, okumayı sidik yarışına çevirmiş entel feridunlardır.

kitap okumak insanı olgunlaştırmaz. ınsanı hayatında kazandığı tecrübeler, olan olayların üzerine düşünmek, ders çıkramak olgunlaştırır. kitap okuduğu halde olgunlaşmayan insan da okuduğu şeyin üzerine duşünmüyordur, oradan kendisine ders çıkarmıyordur.

5000 civarı iyi kitap okudum ama hala olgun hissetmiyorum. sanırım insan tabiatı ile ilgili bu.

aslında dotslashroot, söylemek istediğimi bi solukta ifade etmiş lakin ben de bir entry bırakmak istedim.

toplumda ve hatta okuyanlar çevresinde bilinenin aksine kitap okumak bireyi birey yapmaz, olgunlaştırma adına, hiçbir adım attırmaz. kim 4n1k'yı okudu diye büyüdü? yahut kim twilight'ı ezbere biliyor diye yaşının insanı oldu? keza üniversite görmüş ancak hala büyüyememiş bazı öğretmenlerimiz, hocalarımız, ahkam kesmeyi zevk sanıp makale öneren araştırma görevlilerimiz; bizim, öğrencilerinin siyasi, dini, dünyevi veya manevi görüşlerini baz alıp not vermedi ya da o öğrenciyi zora sokmadı ki? olgunlaşma bir anlamda hayat tecrübelerini de barındırmaz mı? hayat tecrübelerinin, düşmenin ve kalkmanın, kalktıktan sonra düşene el uzatma halinin bir örüntüsü değil midir?... elbette öyledir. yoksa olgunlaşma, salt okumakla gerçekleşen bir eylem değildir. öyle olsaydı, meyveler ve sebzeler için kullanılmazdı. nasıl olgunlaşan bir meyve sadece büyümekle kalmaz. dalında tüm tadını, kokusunu kış boyu, rüzgar, yağmur, karla alıp kazanır; insan da öyledir.. sizi benliğinizden alıp, dağıtır ve insanı kamil olma evresine geçirir....

1) kitap var, kitap var.
2) herkes aynı kitapları okusa dahi, doğru soruları sorup, doğru yanıtları almasını bekleyemezsiniz. her birey farklıdır.
3) insanların geçmişinin ve çevresinin karakterleri üzerindeki etkisi çok çok büyüktür. bu yüzden de siz istediğiniz kadar çabalasanız da insanlara neyi nasıl düşünmesi gerektiğini öğretemezsiniz.
4) ahlak, erdem, vicdan gibi kavramlar göreceli ve değişkendir. her ne kadar isteseniz de insanları bir kalıba sokamazsınız.

okumak ile okuma yapmak farklı şeylerdir. niçin tedrisattan geçen öğrencilere "okur-yazar" diyoruz?
okuma ve yazma eylemi insan hayatının bütününü kapsıyor. fiş okuyoruz, tabela okuyoruz, kitap okuyoruz değil mi? ama sadece okuyoruz.

halbu ki okuma yapmak başkadır, okumak başkadır. akademisyenler okuma yaparlar mesela. onlar çeşitli makaleler ve araştırma raporları okurlar ve not alırlar. sonra bu notlardan bir çıkarım yaparlar, hipotez üretirler. yani "sentez" yaparlar. bir şeyi sentezlemek için önce "özümsemek" gereklidir.

roman okumayı seven insanlar aslında roman nasıl okunur bilmiyorlar. karşılaştırmalı edebiyat gibi bir bölüm var. kültür tarihi açısından bütün yazılı kaynakları (incil, taş tablet, kil tablet vb.) + sözlü kaynakları (mitoloji, destan, halk şiiri vb) okurlar sonra da dönemin zihniyetini, toplum yapısını inceler. yani sosyoloji değil mi?

roman okuduğunu zanneden bu "harfleri-kelimeleri okuyup geçen" ve onlar üzerine düşünmeyen insanlar nasıl olgunlaşsınlar ki? onlar hala bu anı yaşıyorlar. hala aynı pencereden ve aynı yerden bakıyorlar dünya'ya ve toplumlara.

mesela vampir romanları okumayı seven bir arkadaş var. takık vampirlere. "keşke ben de ölümsüz olsaydım ama bunun için kan içmem gerekseydi içerdim" gibi şeyler söylüyor. popülizmin etkisindeki bu arkadaş aslında "vampir romanı" okumayı bilmiyor.
vampirler nasıldır? geceleri aktif, gün ışığında ölüyor, sarımsaktan korkuyorlar, mezar toprağına yatıyorlar, kan emiyorlar, insanları dönüştürüyorlar filan. bütün bu özellikler öyle rastgele seçilmemiş. bir şeyin dışa vurumu bu "vampir" figürü. ama neyin? nevzat kaya izlemeye devam edin.

kültür tarihi açısından vampirizm hakkında size nevzat kaya hocamızın şu vampir videosunu izlemenizi tavsiye ediyorum.


bazı şeylerin farkına vardığınızda aslında okumadığınızı sadece "göz gezdirdiğinizi" kabul edeceksiniz. bunca yıldır ne kadar cahil kaldığınızı gördüğünüzde tıpkı benim gibi çıldıracaksınız.

okuduğu tüm kitaplar cin ali tatilde serisine mensup da olabilir.

düşünce sistematiği kuramamış insandır.

okumaya haddinden fazla değer veren önermedir.

okumak sihirli bir değnek sanılmasın. kitap kurdu olup da beş kuruş etmeyecek insan bulmak sanıldığı kadar zor değildir.

ayrıca ne kadar çok okuduğundan daha önemlisi ne okuduğundur. dikkat, zoom görüşmesinde arkaplana kitaplarla dolu kitaplıklar koyanları adam sanma kolaylığı can yakabilir.

kendini inkar ediyordur.

okumak ve özümsemek arasındakini ilişkiyi kuramamış insandır.