1.
şehzade alaeddin ya da alaeddin paşa, bilinen ilk osmanlı sadrazamı’dır. osmanlı devleti’nin kurucusu osman gazi ile bala hatun’un oğlu,orhan gazi’nin kardeşidir.
bölge paylaşımı, tabii ki devletin teşkilat kanununun ve devlet idaresinin öncelikle islam hukukuna, hadislere, sünni kurallara ve dört büyük imamın ya da islam’ın dört mezhep kurucularının kararlarına ve orhan gazi zamanında, islam kanunlarında muhtemel boşlukları ve eksiklikleri, zamanın ihtiyaçlarına uygun olarak çıkartılan özel düzenlemelerle doldurmak ve kapatmak gibi, osmanlı devleti için çıkartılan bu türdeki ilk kanunlar, orhan gazi’nin ilk hükümdarlık yıllarına ait olup, kardeşi alaeddin’in eseridirler.
çok zeki ve siyasetle askeri alnda çok derin bilgiye sahip bir adam olan alaeddin, osman gazi’nin ölümünden hemen sonra, gönüllü olarak babasından miras kalan bütün paylarından feragat ederek, bursa yakınlarındaki kite ovasında bir köye yerleşmiş ve görünüşe göre kendini burada ağabeyinin gözleri önünde büyüyen devletinin amaca uygun olarak düzenlenmesine dair düşüncelere adamıştı. ancak izmit alındıktan kısa bir süre sonra, yapılan son fetihlerini kutlamak ve aynı zamanda devletin bağımsızlığı, sürekliliği ve genişletilmesi için önemli saydığı bazı debvlet kurumlarının gerekliliğine dikkat çekmek üzere, ağabeyinin sarayına geldi. dikkat çektiği konular, para basma, kıyafet ve ordu düzeniydi.
orhan gazi, kardeşinin fikir ve önerilerini derhal kabul etti. bunların yürütülmesi ve uygulanması konusunda kardeşinden yardım beklediği için, osmanlı imparatorluğu’nda ilk kez olmak üzere kardeşine vezir rütbesi verdi. alaeddin paşa’nın öncelikle para basma konusuna verdiği önemin nedeni, islam’da hükümdarın adının cuma hutbelerinde okunmasının yanı sıra, ilk sırada para basma hakkının geldiği egemenlik haklarına dayanıyordu. bu egemenlik haklarından biri olan cuma hutbelerinde, hükümdarın adının geçmesinin, selçuklulardan osmanlı’ya ne zaman intikal ettiği tam olarak bilinmemektedir.
1328 yılında alaeddin paşa’nın girişimleri ile orhan gazi’nin adını taşıyan ilk altın ve gümüş sikke basıldı ve osmanlı devleti’nin her yerine dağıtıldı. nasıl ki alaeddin paşa egemenlik hakkının önemli bir kısmını oluşturduğu için para basma hakkının kullanımına önem veriyorsa, belirli bir kıyafet düzeninin uygulanmasıyla ilgili çabaları da, muhtemelen yükselmekte olan osmanlı devleti’nin en temel direklerinden biri olarak gördüğü mevkilrin ve sınıfların sıkı ayrımı hakkındaki görüşleriyle bağlantılıydı.
özellikle kıyafet aracılığıyla harici bir ayrım ayrıca doğu geleneklerinde vardı ve alaeddin paşa muhtemelen rumlarla sık sık gerçekleşen temasların ve bizans imparatorluğu’nun görkemli başkentinin yakınlığının, halkının eski ciddiyeti ve sadeliği üzerinde olumsuz bir etki bırakmaya başladığı için, kıyafet düzenlemesinde o denli ısrar etmek zorunda olduğunu düşünüyordu. görünüşe göre zengin süslemeli, değerli bizans kıyafetleri, başlıkları osmanlılar arasında çok erken dönemde kullanılmaya başlanmıştı ve bu konularda yozlaşmayı önlemek için, alaeddin paşa muhtemelen sınıf ayrımına bir düzen ve ordunun kıyafetlerine bir birlik ve “yekdüzelik” getirmek amacıyla kıyafetlerde tam bir reform yapmak istiyordu.
alaeddin paşa, idaresi sırasında dikkat ettiği üçüncü ve belki de en önemli konu, unsurları açısından hala ertuğrul gazi’nin ilk zaferlerini ve fetihlerini borçlu olduğu eski göçebe topluluklarını andıran orduya bir düzen getirmesiydi. bugüne kadar bu vahşi askerlerin kaba yiğitliklerini amacına uygun bir düzenleme ile artırma, meydan muharebelerinde ve kalelerin kuşatılmasında düzenli bir savaş yönetimi için daha yararlı hale getirme çabası içine girilmemişti.
osmanlı ordusunun çekirdeği bu yüzden halen tımar hizmetlerinden ve ganimet tutkusundan dolayı birbirlerine çok zayıf bağlarla bağlı olup, şiddetleri kırsal halkın korkuya ve dehşete kapılmasına neden olan ama iyi tahkim edilmiş şehirlerin surlarına karşı çok az ya da hiçbir şey yapamayan hafif atlı sipahilerden oluşuyordu ve bu birliklerin kuşattığı kalelerin çoğu genelde açlıktan ya da susuzluktan teslim oluyordu. tamda burada alaeddin paşa, müstahkem mevkilerinin zabtının ancak iyi organize edilmiş bir piyade sınıfı ile mümkün olabileceğini kolayca fark etti ve derhal böyle bir teşkilatın kurulmasını orhan gazi’ye önerdi. orhan gazi bunu onayladı ve uygulama aşamasında daha da emin olmak için savaş konusunda çok tecrübeli bir adama, bilecik kazaskeri çandarlı kara halil’e de danıştı.
sonunda aynı silahlarla donatılacak ve iyi bir ücret alacak seçkin genç türklerden oluşacak bir birlik kurarak, ilk denemeyi yapmaya karar verdiler. çandarlı kara halil, bu teşkilatı yönetmeyi üstlendi. muhtemelen bunun için bizans piyadelerini örnek almıştı. aldıkları ücret adam başı 1 akçe olarak belirlendi. ama sadece aktif savaş halinde oldukları zaman ödeniyordu, zira sayıları 20 bin kişiye kadar çıkan bu birlikler, en azından sürekli olarak silah altında olmamaları açısından daimi bir orduyu oluşturmuyorlardı. sefer bittiğinde terhis edililerdi, ücretleri kesilirdi ve vergiden tamamen muaf tutulan topraklarını işlemelerine izin verilirdi. bunun yanında odu yollarının tamiri ve muhafazası, ordu erzaklarının ve eşyalarının taşınması gibi küçük hizmetlerde yardımcı oluyorlardı. bu durum onları daha kurulduklarında kendine özgü bir paralı asker teşkilatına dönüştürdü ve belki de içlerinde çok geçmeden tamamen tasfiye edilmelerine neden olacak direniş ve isyan ruhunun gelişmesine neden oldu.
zira görünüşe göre, teşkilat kurulduktan birkaç ay sonra, muhtemelen aldıkları ücretlerden dolayı cesaretlenerek, çok ağır taleplerde bulunmaya başlamışlar ve orhan gazi’de ne savaşta, ne de barışta yararlı kullanılamayacaklarına dair bir kanaat bırakmışlardı. bu yüzden tasfiye edildiler ama en azından gelirlerini yani tımarlarını işletmeye devam ettiler. ilk zamanlarda başarısız gibi görünen bu deneyim, yeniçeri teşkilatına bir örnek oluşturmuş ve avrupa da osmanlı şanını ve büyüklüğünü yayacak bir teşkilatın öncüsü olmuştu.
şehzade alaeddin ya da vezir alaeddin paşa net bilinmemekle birlikte 1331 yılında vezirliği bırakıp, 1333 yılında bursa, kükürtlü de vefat etti. naaşı osman gazi türbesine defnedilmiştir.
bölge paylaşımı, tabii ki devletin teşkilat kanununun ve devlet idaresinin öncelikle islam hukukuna, hadislere, sünni kurallara ve dört büyük imamın ya da islam’ın dört mezhep kurucularının kararlarına ve orhan gazi zamanında, islam kanunlarında muhtemel boşlukları ve eksiklikleri, zamanın ihtiyaçlarına uygun olarak çıkartılan özel düzenlemelerle doldurmak ve kapatmak gibi, osmanlı devleti için çıkartılan bu türdeki ilk kanunlar, orhan gazi’nin ilk hükümdarlık yıllarına ait olup, kardeşi alaeddin’in eseridirler.
çok zeki ve siyasetle askeri alnda çok derin bilgiye sahip bir adam olan alaeddin, osman gazi’nin ölümünden hemen sonra, gönüllü olarak babasından miras kalan bütün paylarından feragat ederek, bursa yakınlarındaki kite ovasında bir köye yerleşmiş ve görünüşe göre kendini burada ağabeyinin gözleri önünde büyüyen devletinin amaca uygun olarak düzenlenmesine dair düşüncelere adamıştı. ancak izmit alındıktan kısa bir süre sonra, yapılan son fetihlerini kutlamak ve aynı zamanda devletin bağımsızlığı, sürekliliği ve genişletilmesi için önemli saydığı bazı debvlet kurumlarının gerekliliğine dikkat çekmek üzere, ağabeyinin sarayına geldi. dikkat çektiği konular, para basma, kıyafet ve ordu düzeniydi.
orhan gazi, kardeşinin fikir ve önerilerini derhal kabul etti. bunların yürütülmesi ve uygulanması konusunda kardeşinden yardım beklediği için, osmanlı imparatorluğu’nda ilk kez olmak üzere kardeşine vezir rütbesi verdi. alaeddin paşa’nın öncelikle para basma konusuna verdiği önemin nedeni, islam’da hükümdarın adının cuma hutbelerinde okunmasının yanı sıra, ilk sırada para basma hakkının geldiği egemenlik haklarına dayanıyordu. bu egemenlik haklarından biri olan cuma hutbelerinde, hükümdarın adının geçmesinin, selçuklulardan osmanlı’ya ne zaman intikal ettiği tam olarak bilinmemektedir.
1328 yılında alaeddin paşa’nın girişimleri ile orhan gazi’nin adını taşıyan ilk altın ve gümüş sikke basıldı ve osmanlı devleti’nin her yerine dağıtıldı. nasıl ki alaeddin paşa egemenlik hakkının önemli bir kısmını oluşturduğu için para basma hakkının kullanımına önem veriyorsa, belirli bir kıyafet düzeninin uygulanmasıyla ilgili çabaları da, muhtemelen yükselmekte olan osmanlı devleti’nin en temel direklerinden biri olarak gördüğü mevkilrin ve sınıfların sıkı ayrımı hakkındaki görüşleriyle bağlantılıydı.
özellikle kıyafet aracılığıyla harici bir ayrım ayrıca doğu geleneklerinde vardı ve alaeddin paşa muhtemelen rumlarla sık sık gerçekleşen temasların ve bizans imparatorluğu’nun görkemli başkentinin yakınlığının, halkının eski ciddiyeti ve sadeliği üzerinde olumsuz bir etki bırakmaya başladığı için, kıyafet düzenlemesinde o denli ısrar etmek zorunda olduğunu düşünüyordu. görünüşe göre zengin süslemeli, değerli bizans kıyafetleri, başlıkları osmanlılar arasında çok erken dönemde kullanılmaya başlanmıştı ve bu konularda yozlaşmayı önlemek için, alaeddin paşa muhtemelen sınıf ayrımına bir düzen ve ordunun kıyafetlerine bir birlik ve “yekdüzelik” getirmek amacıyla kıyafetlerde tam bir reform yapmak istiyordu.
alaeddin paşa, idaresi sırasında dikkat ettiği üçüncü ve belki de en önemli konu, unsurları açısından hala ertuğrul gazi’nin ilk zaferlerini ve fetihlerini borçlu olduğu eski göçebe topluluklarını andıran orduya bir düzen getirmesiydi. bugüne kadar bu vahşi askerlerin kaba yiğitliklerini amacına uygun bir düzenleme ile artırma, meydan muharebelerinde ve kalelerin kuşatılmasında düzenli bir savaş yönetimi için daha yararlı hale getirme çabası içine girilmemişti.
osmanlı ordusunun çekirdeği bu yüzden halen tımar hizmetlerinden ve ganimet tutkusundan dolayı birbirlerine çok zayıf bağlarla bağlı olup, şiddetleri kırsal halkın korkuya ve dehşete kapılmasına neden olan ama iyi tahkim edilmiş şehirlerin surlarına karşı çok az ya da hiçbir şey yapamayan hafif atlı sipahilerden oluşuyordu ve bu birliklerin kuşattığı kalelerin çoğu genelde açlıktan ya da susuzluktan teslim oluyordu. tamda burada alaeddin paşa, müstahkem mevkilerinin zabtının ancak iyi organize edilmiş bir piyade sınıfı ile mümkün olabileceğini kolayca fark etti ve derhal böyle bir teşkilatın kurulmasını orhan gazi’ye önerdi. orhan gazi bunu onayladı ve uygulama aşamasında daha da emin olmak için savaş konusunda çok tecrübeli bir adama, bilecik kazaskeri çandarlı kara halil’e de danıştı.
sonunda aynı silahlarla donatılacak ve iyi bir ücret alacak seçkin genç türklerden oluşacak bir birlik kurarak, ilk denemeyi yapmaya karar verdiler. çandarlı kara halil, bu teşkilatı yönetmeyi üstlendi. muhtemelen bunun için bizans piyadelerini örnek almıştı. aldıkları ücret adam başı 1 akçe olarak belirlendi. ama sadece aktif savaş halinde oldukları zaman ödeniyordu, zira sayıları 20 bin kişiye kadar çıkan bu birlikler, en azından sürekli olarak silah altında olmamaları açısından daimi bir orduyu oluşturmuyorlardı. sefer bittiğinde terhis edililerdi, ücretleri kesilirdi ve vergiden tamamen muaf tutulan topraklarını işlemelerine izin verilirdi. bunun yanında odu yollarının tamiri ve muhafazası, ordu erzaklarının ve eşyalarının taşınması gibi küçük hizmetlerde yardımcı oluyorlardı. bu durum onları daha kurulduklarında kendine özgü bir paralı asker teşkilatına dönüştürdü ve belki de içlerinde çok geçmeden tamamen tasfiye edilmelerine neden olacak direniş ve isyan ruhunun gelişmesine neden oldu.
zira görünüşe göre, teşkilat kurulduktan birkaç ay sonra, muhtemelen aldıkları ücretlerden dolayı cesaretlenerek, çok ağır taleplerde bulunmaya başlamışlar ve orhan gazi’de ne savaşta, ne de barışta yararlı kullanılamayacaklarına dair bir kanaat bırakmışlardı. bu yüzden tasfiye edildiler ama en azından gelirlerini yani tımarlarını işletmeye devam ettiler. ilk zamanlarda başarısız gibi görünen bu deneyim, yeniçeri teşkilatına bir örnek oluşturmuş ve avrupa da osmanlı şanını ve büyüklüğünü yayacak bir teşkilatın öncüsü olmuştu.
şehzade alaeddin ya da vezir alaeddin paşa net bilinmemekle birlikte 1331 yılında vezirliği bırakıp, 1333 yılında bursa, kükürtlü de vefat etti. naaşı osman gazi türbesine defnedilmiştir.
devamını gör...
2.
ii. murad'ı oğlu ve fatih sultan mehmed'in ağabeyi olan şehzade.
babasından sonra tahta geçmesi beklenen amasya valisi olan şehzade ,1443 yılında, 17-18 yaşlarında iken karaman'lılar le yapılan bir savaş sonrası dönüşte bursa yakınlarında atını sürerken yaşadığı bir kaza sonrası öldü.
naaşı bursa'ya defnedildi. babası 2. murad da naaşının oğlu alaaddin'in yanına defnedilmesini ve başka kimsenin yanlarına defnedilmemesini vasiyet etti.
oğlunu kaybeden, izladi muharebesinde balkan devletlerine karşı başarı sağlayamayan ve göller bölgesini yeniden karamanlılara bırakmak zorunda kalan padişah 2. murad, daha sonra 1444'te varna muharebesini, 1448'de ise ii. kosava muharebesini kazanacaktı.
şehzade alaaddin'in kardeşi 2. mehmed ise istanbul'u fethederek fatih ünvanına sahip olacaktı.
babasından sonra tahta geçmesi beklenen amasya valisi olan şehzade ,1443 yılında, 17-18 yaşlarında iken karaman'lılar le yapılan bir savaş sonrası dönüşte bursa yakınlarında atını sürerken yaşadığı bir kaza sonrası öldü.
naaşı bursa'ya defnedildi. babası 2. murad da naaşının oğlu alaaddin'in yanına defnedilmesini ve başka kimsenin yanlarına defnedilmemesini vasiyet etti.
oğlunu kaybeden, izladi muharebesinde balkan devletlerine karşı başarı sağlayamayan ve göller bölgesini yeniden karamanlılara bırakmak zorunda kalan padişah 2. murad, daha sonra 1444'te varna muharebesini, 1448'de ise ii. kosava muharebesini kazanacaktı.
şehzade alaaddin'in kardeşi 2. mehmed ise istanbul'u fethederek fatih ünvanına sahip olacaktı.
devamını gör...