1.
ikisi arasında nasıl bir bağlantı vardır ki; hem kemalist hem de sosyalist olabiliyorlar kafam almıyor yahu. sözlükte de denk geliyorum bazen. adam normal zamanda diyalektik materyalizmden bahsederken 10 kasım geldiğinde atam sen kalk ben yatama dönüşüyor. garip cidden.
arkadaşlar sosyalizm ve kemalizm bambaşka ideolojilerdir. hatta kemalizm, sosyalizm düşmanlığı üzerine inşa edilmiştir.
arkadaşlar sosyalizm ve kemalizm bambaşka ideolojilerdir. hatta kemalizm, sosyalizm düşmanlığı üzerine inşa edilmiştir.
devamını gör...
2.
mahir çayan’ın dediği gibi de; “kemalizm soldur, milli kurtuluşçuluktur, emperyalizme karşı isyan bayrağıdır”
ayrıca sosyalizm ile kemalizm arasındaki tek fark şudur; kemalizm milliyetçiliği savunur sosyalizmde bu yoktur. bir sosyalist mustafa kemal atatürk’ün ilkelerini benimseyebilir zira halkçılık ilkesini sonuna kadar benimsemiş biriyim ben. başka sorusu olan?
bir de atatürk sağcıların olsun solcuların olsun ortak değeridir, insanları bu şekilde tahrik etmek çok yanlış. zaten en kral komünist olan fidel castro bile atatürk’e hayran biriymiş siz neden bahsediyorsunuz ya? bir komünist atatürk’ü sevebilir sahip çıkabilir, bu sizi rahatsız etmesin. rica ediyorum!
edit: atatürk komünizmden nefret etmezdi, bazı kişiler atatürk’ün komünizmden nefret ettiği iddiasında bulundu hatta onun söylemediği sözleri bile kendileri uydurdu, milletin önüne attı. şimdi de devam ediyor bu. yanlış bilgiler edinmeyin kalbinizi kırarım!
ayrıca sosyalizm ile kemalizm arasındaki tek fark şudur; kemalizm milliyetçiliği savunur sosyalizmde bu yoktur. bir sosyalist mustafa kemal atatürk’ün ilkelerini benimseyebilir zira halkçılık ilkesini sonuna kadar benimsemiş biriyim ben. başka sorusu olan?
bir de atatürk sağcıların olsun solcuların olsun ortak değeridir, insanları bu şekilde tahrik etmek çok yanlış. zaten en kral komünist olan fidel castro bile atatürk’e hayran biriymiş siz neden bahsediyorsunuz ya? bir komünist atatürk’ü sevebilir sahip çıkabilir, bu sizi rahatsız etmesin. rica ediyorum!
edit: atatürk komünizmden nefret etmezdi, bazı kişiler atatürk’ün komünizmden nefret ettiği iddiasında bulundu hatta onun söylemediği sözleri bile kendileri uydurdu, milletin önüne attı. şimdi de devam ediyor bu. yanlış bilgiler edinmeyin kalbinizi kırarım!
devamını gör...
3.
ulan kemalizm sol falan değildir. atatürk komünizmden nefret ederdi boş boş konuşmayın.
devamını gör...
4.
evvela sosyalist olmalı, maddeyi anlamalı...
bu sözler mustafa kemal'in "harp okulu" yıllarında günlüklerine yazmış olduğu notlarda bulunuyor. kimileri bu sözleri, gençlik ateşi ve algısı içerisinde değerlendirme yoluna gitse de esasen bunun böyle olmadığını görüyoruz; eğer bu tez doğru olsaydı, mustafa kemal 1921 yılında "hakimiyet-i milliye"de şu sözlerin altına imzasını atmazdı;
"sağa mı sola mı nereye gideceğiz? herhalde sağa değil. çünkü insanlar, fikirleriyle, siyasetleriyle, ilimleriyle, devamlı olarak aksi istikameti takip ediyorlar."
keza yine doğan avcıoğlu'nun "milli kurtuluş tarihi" adlı eserinde mustafa kemal'in şu sözleri karşımıza çıkıyor;
"bir yandan batının işçi sınıfı, öte yandan asya ve afrika'nın köleleştirilmiş halkları uluslar arası sermayenin (kapitalizmin) kendilerini yıkmak ve efendilerine büyük çıkarlar sağlamak için köle durumuna getirmek istediğini anladığı ve sömürge politikasının işlediği suç dünya işçilerince kavrandığı gün, burjuvazinin gücü sona erecektir. ben buna inanıyorum."
mustafa kemal bu sözleri de 1922 yılında sarf etmiştir!
yurttaşlık bilgisi (medeni bilgiler) esasen mustafa kemal tarafından kaleme alınmış, afet inan tarafından hazırlanmıştır... orada "dayanışma" bölümünde yazılanları okumakta da fayda vardır;
örneğin; "ne var ki, yalnızca bir düşünce olarak ele aldığımız dayanışma kurumları, uygulamada "sosyal yardımlar" adı altında toplanabilir. bu sosyal yardımlara, devlet sosyalistliğine yaklaşarak ulaşılabilir..." (sy: 91)
bütün bunları cepte tutun. asıl anlatmak istediğim mevzuya geleceğim; mustafa kemal elbette sosyalist bir figür değildir. devrimci ve ilerici bir figürdür. bu sebeple de aklı başında her sosyalist mustafa kemal'e ve onun bağımsızlıkçı ve ilerici hareketine ve kendisine saygı gösterir. bundan gocunanların, rahatsız olanların ise derdinin başka olduğu aşikardır.
genç kuşakların başta mustafa kemal olmak üzere dünya tarihinin bütün devrimcilerini derinlemesine inceleyip öğrenmeleri elzemdir. zira şu çok iyi bilinmelidir ki; büyük devrimler öyle gökten zembille inmezler. hepsini tetikleyen olaylar ve kişiler vardır. bir nevi bu insanlar devrimlerin önsözüdür, başlangıç metnidir.
mustafa kemal gibi, simon bolivar gibi, jose marti gibi şahsiyetler de işte bu nokta da önem arz ederler. onlar bir silsilenin çıkış noktalarıdır ve her coğrafyanın sosyalistleri bu çıkış noktalarına, ilerici ve bağımsızlıkçı tavra dayanarak mücadelelerini inşa ederler.
venezüella'da chavez sosyalist bir mücadelenin altına imza attıysa arkasında ki temel etken, simon bolivar'dı, fidel ve che'nin, küba devriminin dayandığı ana nokta jose marti'ydi. ve tabiri caizse reddi miras yoluna gitmedikleri için de başarılı olmuşlardır. kendi geçmişlerinden çıkmış olan devrimcileri sahiplenerek, amacı bir adım öteye götürmeyi başarmışlardır.
küba örneğine bakalım mesela, ilk anlamda bu başkaldırının kimse ''komünist'' bir başkaldırı olduğunu savlayamaz. zira açık bir şekilde ne olduğunu kendisi ortaya koymaktadır. çürümüş bir yönetime karşı girişilmiş yurtsever bir harekettir. sierra maestra bildirisi ilgilenenler için gayet güzel bir kaynak olacaktır. keza bu hareketin ilk evrelerinde psp'de yer almamıştır. yani küba komünist partisi işin içerisinde bile değildir.
castro hareketi ilk elden şunu savunuyordu; ''küba'nın iç işlerine herhangi bir yabancı elin karışmasına düşman olma ilkesi''! ve fidel bu programını ulusçu ve ilerici bir program olduğunun altını bizzat kendisi çizmektedir. pek çok siyaset bilimci sierra maestra'da verilen sözleri solcu, ulusçu bir hareket olarak betimler ve altını çizer. ancak konumuz küba olmadığı için bunların şimdilik ayrıntılarına girmiyorum. gerekirse gireriz!
peki, bu hareket daha sonra ne noktaya gelmiştir? sosyalist bir küba'ya zemin hazırlayabilecek bir yol haritasını çizebilecek bir noktaya!
yurtseverlik, antiemperyalizm bakışı kendisini sol iktisatla ve bakışla bütünlemiş ve devrimin nihai çizgisi belli olmuştur.
sıçrama tahtasını iyi kullanmış ve belirli bir noktaya gelmişlerdir.
küba'daki öznel ara parantezden sonra tekrar konunun ana akışına dönelim;
en başta belirttiğim ve devrimlerin çıkış noktası olarak gördüğüm devrimcilerin, genel itibarıyla nasıl bir rol oynadıklarına bakalım; fransızlar açısından olaya fransız sosyalist jean – jaures şöyle bakıyor;
“jakoben liderler, aslında terörü legalleştirerek ve radikalleştirerek çok daha korkunç olabilecek bir halk terörünü önlemek istiyorlardı. jakobenler, aydınlanma düşüncesinin henüz dar bir elitin sınırlarını aşmadığı köylü bir toplumda, özgürlük ve özellikle eşitlik ilkesini geniş kitlelere yaymışlardır.” (taner timur, sivil toplum, jakobenler ve devrim, mülkiye dergisi, sayı 219.)
esasen görünüm bizde de büyük farklılık arz etmemektedir. mustafa kemal ve anadolu hareketi de saltanat, hilafet gibi halkı tebaa sayan orta çağa ait kurumları tasfiye etmiş, köklü bir eğitim ve kültür devrimine imza atmış ve benzer bir işlev görmüşlerdir.
yine bu harekete farklı ülkelerin sosyalist liderlerinin bakışı da bu çerçevededir.
stalin, sun yat-sen üniversitesi öğrencileriyle konuşurken çinli öğrencilere şöyle soruyordu; ''nerede sizin kemal'iniz?''
mao zetung ‘`yeni demokrasi'yi kaleme alırken, ''nerede çin'in kemal'i?'' diyordu...
lenin aralof'a mustafa kemal'le ilgili düşüncelerini şöyle aktarıyordu;
"mustafa kemal paşa, tabi ki sosyalist değildir. ama görülüyor ki, iyi bir teşkilatçı. kabiliyetli bir lider, milli burjuva ihtilalini idare ediyor. ilerici akıllı bir devlet adamı. bizim sosyalist inkılâbımızın önemini anlamış olup, sovyet rusya'ya karşı olumlu davranıyor. o işgalcilere karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor. emperyalistlerin gururunu kıracağına, padişahı da yardakçılarıyla birlikte silip süpüreceğine inanıyorum..."
rüştünü ispatlamış ve bu konuda söz sahibi devrimciler mustafa kemal hakkında benzeri ifadeleri kullanıyor. konunun uzamaması açısından, fidel'in söylediklerine, bin bella'nın anlattıklarına girmiyorum. ama merak edenler açıp bakabilir ya da gerekirse onlara da gireriz!
1928 komünist enternasyonal programında ''türk devrimi''nin nasıl tanımladığı ve nasıl selamlandığı ise ayan beyan ortadadır!
sosyalist olmak iddiası taşıyan insanların, bu sözleri ve düşünceleri yok saymaya çalışması gibi bir şey olabilir mi?
rus devrimi'nin olgunlaşma sürecinin altında yatan herzen, çernişevski, bellinski gibi isimler de diğerleri gibi bir ön söz özelliği taşırlar. sahiplenilirler.
lenin 1914'te şöyle bir konuşma yapıyor: “ulusal gurur duygusu bize yabancı bir duygu mu? elbette değil! biz, dilimizi ve yurdumuzu severiz... çarın kasapları, soylular ve kapitalistler elinde, güzel yurdumuzun uğradığı hakaretleri, zulmü, aşağılamaları görmek ve duymak bizim için çok acıdır. radiçev'i, dekabristleri, 1870'lerin devrimcilerini kendi içinden yaratmış olan biz büyük rusların, bu zulüm ve aşağılamalara karşı göstermiş olduğumuz direnişten ötürü gurur duyuyoruz.”
şimdi kalkıp, bu cümle içerisinde lenin'in kullanmış olduğu ''biz büyük ruslar'' sözünden ötürü kendisini faşist olmakla suçlayabilecek biri çıkabilir mi? bu mümkün müdür? ama burada ki sahiplenme önemlidir! kendilerinden önce ki devrimcileri nasıl gördüklerini ve onların mirasına nasıl sahiplendiklerini de gözler önüne sermektedir.
sömürgeleştirilmiş ya da yarı sömürge haline getirilmiş bir toplumsal kesitte, toprak ağalarının, feodalitenin, yeni nesil derebeylerinin kol gezdiği, hurafeler ve yobazlığın baskın çıkmaya başladığı bir ortamda sosyalizm hayalinden bile bahsedilemez. emperyalist boyunduruğu kırmış, yobazlığı tasfiye etmiş, antiemperyalist bir mirasa sahip çıkılamamış olmasının acılarını da 68 kuşağı bizzat görmüş, kendi önsözlerini doğru okumuş ve yola koyulmuştur. yöntem yanlışları ve hareketin doğru kurgulanamamış olması konusu ise farklı bir konu olduğu için o kısma da şimdilik girmiyorum.
68 hareketinin bilinen önderleri de kendi topraklarından filizlenmiş olan bu harekete diğer tüm ülkelerde ki devrimcilerin yaptığı gibi sahip çıkmış, onu bir kenara bırakmamıştır.
mahir çayan şu tahlilleri yapar;
kemalizm, emperyalizmin işgali altındaki bir ülkenin devrimci-milliyetçilerinin bir milli kurtuluş bayrağıdır. kemalizm'in özü, emperyalizme karşı tavır alıştır. kemalizmi bir burjuva ideolojisi, veya bütün küçük-burjuvazinin veyahut asker-sivil bütün aydın zümrenin ideolojisi saymak kesin olarak yanlıştır!
kemalizm, küçük-burjuvazinin en sol, en radikal kesiminin milliyetçilik tabanında anti-emperyalist bir tavır alışıdır. bu yüzden, kemalizm soldur; milli kurtuluşçuluktur. kemalizm, devrimci-milliyetçilerin, emperyalizme karşı aldıkları radikal politik tutumdur.
ülkede, kendi solunda, emperyalizme karşı hiçbir devrimci, ulusal-radikal sınıf hareketi olmadığı, dünyada, bugünkü gibi milli kurtuluş savaşlarının destekçisi bir dünya sosyalist bloğunun olmadığı bir evrede, emperyalizme karşı, dünyada ilk muzaffer olmuş bir halk savaşını veren radikal-milliyetçiler, bu bakımdan, ülkemizin -kökeni osmanlı alt bürokrasisinin ilericiliğine dayanan- bir orijinalitesidir. kemalistler için ülkemizdeki, asker-sivil aydın zümrenin jakobenleri diyebiliriz.
ki görüldüğü üzere oda ön sözüne sahip çıkmaktadır. mücadelesinin girizgâhını yapanlara karşı bir devrimcinin alması gereken tavrı takınmıştır...
mahir gibi deniz'de benzer bir konumlandırmayla olaya yaklaşmaktadır. thko savunma metni her şeyi gözler önüne sermektedir;
keza türkiye sosyalist hareketinin öncü isimleri, mehmet ali aybar, hikmet kıvılcımlı, behice boran gibi düşün insanlarının da miraslarına karşı koruyucu oldukları çok net görülecektir ki söylediğim gibi uzamaması için o ayrıntılara da şimdilik girmeyeceğim gerekmesi halinde onları da aktarırız.
netice olarak; mustafa kemal, simon bolivar, jose marti, sun yat-sen, omar torrijos, jomo kenyatta, muhammed musaddık, samora machel gibi önsözler sosyalistler için iyi okunup tahlil edilmesi gereken, olumlu tüm yönleri ile sahip çıkılması lazım gelen, sosyalist olmayan mücadele adamlarıdır ve saygıyı sonuna kadar hak ederler. mustafa kemal ise bu coğrafya üzerinde saygıyı hak eden en önemli figürdür. o yüzden bir sosyalistin 10 kasım saat 9:05'te ülkesini işgalden kurtaran ve bu coğrafyanın zincirlerini kırıp, makus talihini değiştiren tarihi bir figür için saygı duruşunda bulunması ve onu anması kadar doğal bir şey olamaz.
asıl, sosyalist olduğunu söyleyip, bu unsurları görmezden gelerek, mustafa kemal'i yok saymaya çalışanlar ve ona saldıranlardan korkun. onların fikir dünyasını kazıdığınızda altından çok başka şeylerin çıktığını göreceksiniz. selam olsun mustafa kemal'e ve tüm milli kurtuluşçulara!!!
bu sözler mustafa kemal'in "harp okulu" yıllarında günlüklerine yazmış olduğu notlarda bulunuyor. kimileri bu sözleri, gençlik ateşi ve algısı içerisinde değerlendirme yoluna gitse de esasen bunun böyle olmadığını görüyoruz; eğer bu tez doğru olsaydı, mustafa kemal 1921 yılında "hakimiyet-i milliye"de şu sözlerin altına imzasını atmazdı;
"sağa mı sola mı nereye gideceğiz? herhalde sağa değil. çünkü insanlar, fikirleriyle, siyasetleriyle, ilimleriyle, devamlı olarak aksi istikameti takip ediyorlar."
keza yine doğan avcıoğlu'nun "milli kurtuluş tarihi" adlı eserinde mustafa kemal'in şu sözleri karşımıza çıkıyor;
"bir yandan batının işçi sınıfı, öte yandan asya ve afrika'nın köleleştirilmiş halkları uluslar arası sermayenin (kapitalizmin) kendilerini yıkmak ve efendilerine büyük çıkarlar sağlamak için köle durumuna getirmek istediğini anladığı ve sömürge politikasının işlediği suç dünya işçilerince kavrandığı gün, burjuvazinin gücü sona erecektir. ben buna inanıyorum."
mustafa kemal bu sözleri de 1922 yılında sarf etmiştir!
yurttaşlık bilgisi (medeni bilgiler) esasen mustafa kemal tarafından kaleme alınmış, afet inan tarafından hazırlanmıştır... orada "dayanışma" bölümünde yazılanları okumakta da fayda vardır;
örneğin; "ne var ki, yalnızca bir düşünce olarak ele aldığımız dayanışma kurumları, uygulamada "sosyal yardımlar" adı altında toplanabilir. bu sosyal yardımlara, devlet sosyalistliğine yaklaşarak ulaşılabilir..." (sy: 91)
bütün bunları cepte tutun. asıl anlatmak istediğim mevzuya geleceğim; mustafa kemal elbette sosyalist bir figür değildir. devrimci ve ilerici bir figürdür. bu sebeple de aklı başında her sosyalist mustafa kemal'e ve onun bağımsızlıkçı ve ilerici hareketine ve kendisine saygı gösterir. bundan gocunanların, rahatsız olanların ise derdinin başka olduğu aşikardır.
genç kuşakların başta mustafa kemal olmak üzere dünya tarihinin bütün devrimcilerini derinlemesine inceleyip öğrenmeleri elzemdir. zira şu çok iyi bilinmelidir ki; büyük devrimler öyle gökten zembille inmezler. hepsini tetikleyen olaylar ve kişiler vardır. bir nevi bu insanlar devrimlerin önsözüdür, başlangıç metnidir.
mustafa kemal gibi, simon bolivar gibi, jose marti gibi şahsiyetler de işte bu nokta da önem arz ederler. onlar bir silsilenin çıkış noktalarıdır ve her coğrafyanın sosyalistleri bu çıkış noktalarına, ilerici ve bağımsızlıkçı tavra dayanarak mücadelelerini inşa ederler.
venezüella'da chavez sosyalist bir mücadelenin altına imza attıysa arkasında ki temel etken, simon bolivar'dı, fidel ve che'nin, küba devriminin dayandığı ana nokta jose marti'ydi. ve tabiri caizse reddi miras yoluna gitmedikleri için de başarılı olmuşlardır. kendi geçmişlerinden çıkmış olan devrimcileri sahiplenerek, amacı bir adım öteye götürmeyi başarmışlardır.
küba örneğine bakalım mesela, ilk anlamda bu başkaldırının kimse ''komünist'' bir başkaldırı olduğunu savlayamaz. zira açık bir şekilde ne olduğunu kendisi ortaya koymaktadır. çürümüş bir yönetime karşı girişilmiş yurtsever bir harekettir. sierra maestra bildirisi ilgilenenler için gayet güzel bir kaynak olacaktır. keza bu hareketin ilk evrelerinde psp'de yer almamıştır. yani küba komünist partisi işin içerisinde bile değildir.
castro hareketi ilk elden şunu savunuyordu; ''küba'nın iç işlerine herhangi bir yabancı elin karışmasına düşman olma ilkesi''! ve fidel bu programını ulusçu ve ilerici bir program olduğunun altını bizzat kendisi çizmektedir. pek çok siyaset bilimci sierra maestra'da verilen sözleri solcu, ulusçu bir hareket olarak betimler ve altını çizer. ancak konumuz küba olmadığı için bunların şimdilik ayrıntılarına girmiyorum. gerekirse gireriz!
peki, bu hareket daha sonra ne noktaya gelmiştir? sosyalist bir küba'ya zemin hazırlayabilecek bir yol haritasını çizebilecek bir noktaya!
yurtseverlik, antiemperyalizm bakışı kendisini sol iktisatla ve bakışla bütünlemiş ve devrimin nihai çizgisi belli olmuştur.
sıçrama tahtasını iyi kullanmış ve belirli bir noktaya gelmişlerdir.
küba'daki öznel ara parantezden sonra tekrar konunun ana akışına dönelim;
en başta belirttiğim ve devrimlerin çıkış noktası olarak gördüğüm devrimcilerin, genel itibarıyla nasıl bir rol oynadıklarına bakalım; fransızlar açısından olaya fransız sosyalist jean – jaures şöyle bakıyor;
“jakoben liderler, aslında terörü legalleştirerek ve radikalleştirerek çok daha korkunç olabilecek bir halk terörünü önlemek istiyorlardı. jakobenler, aydınlanma düşüncesinin henüz dar bir elitin sınırlarını aşmadığı köylü bir toplumda, özgürlük ve özellikle eşitlik ilkesini geniş kitlelere yaymışlardır.” (taner timur, sivil toplum, jakobenler ve devrim, mülkiye dergisi, sayı 219.)
esasen görünüm bizde de büyük farklılık arz etmemektedir. mustafa kemal ve anadolu hareketi de saltanat, hilafet gibi halkı tebaa sayan orta çağa ait kurumları tasfiye etmiş, köklü bir eğitim ve kültür devrimine imza atmış ve benzer bir işlev görmüşlerdir.
yine bu harekete farklı ülkelerin sosyalist liderlerinin bakışı da bu çerçevededir.
stalin, sun yat-sen üniversitesi öğrencileriyle konuşurken çinli öğrencilere şöyle soruyordu; ''nerede sizin kemal'iniz?''
mao zetung ‘`yeni demokrasi'yi kaleme alırken, ''nerede çin'in kemal'i?'' diyordu...
lenin aralof'a mustafa kemal'le ilgili düşüncelerini şöyle aktarıyordu;
"mustafa kemal paşa, tabi ki sosyalist değildir. ama görülüyor ki, iyi bir teşkilatçı. kabiliyetli bir lider, milli burjuva ihtilalini idare ediyor. ilerici akıllı bir devlet adamı. bizim sosyalist inkılâbımızın önemini anlamış olup, sovyet rusya'ya karşı olumlu davranıyor. o işgalcilere karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor. emperyalistlerin gururunu kıracağına, padişahı da yardakçılarıyla birlikte silip süpüreceğine inanıyorum..."
rüştünü ispatlamış ve bu konuda söz sahibi devrimciler mustafa kemal hakkında benzeri ifadeleri kullanıyor. konunun uzamaması açısından, fidel'in söylediklerine, bin bella'nın anlattıklarına girmiyorum. ama merak edenler açıp bakabilir ya da gerekirse onlara da gireriz!
1928 komünist enternasyonal programında ''türk devrimi''nin nasıl tanımladığı ve nasıl selamlandığı ise ayan beyan ortadadır!
sosyalist olmak iddiası taşıyan insanların, bu sözleri ve düşünceleri yok saymaya çalışması gibi bir şey olabilir mi?
rus devrimi'nin olgunlaşma sürecinin altında yatan herzen, çernişevski, bellinski gibi isimler de diğerleri gibi bir ön söz özelliği taşırlar. sahiplenilirler.
lenin 1914'te şöyle bir konuşma yapıyor: “ulusal gurur duygusu bize yabancı bir duygu mu? elbette değil! biz, dilimizi ve yurdumuzu severiz... çarın kasapları, soylular ve kapitalistler elinde, güzel yurdumuzun uğradığı hakaretleri, zulmü, aşağılamaları görmek ve duymak bizim için çok acıdır. radiçev'i, dekabristleri, 1870'lerin devrimcilerini kendi içinden yaratmış olan biz büyük rusların, bu zulüm ve aşağılamalara karşı göstermiş olduğumuz direnişten ötürü gurur duyuyoruz.”
şimdi kalkıp, bu cümle içerisinde lenin'in kullanmış olduğu ''biz büyük ruslar'' sözünden ötürü kendisini faşist olmakla suçlayabilecek biri çıkabilir mi? bu mümkün müdür? ama burada ki sahiplenme önemlidir! kendilerinden önce ki devrimcileri nasıl gördüklerini ve onların mirasına nasıl sahiplendiklerini de gözler önüne sermektedir.
sömürgeleştirilmiş ya da yarı sömürge haline getirilmiş bir toplumsal kesitte, toprak ağalarının, feodalitenin, yeni nesil derebeylerinin kol gezdiği, hurafeler ve yobazlığın baskın çıkmaya başladığı bir ortamda sosyalizm hayalinden bile bahsedilemez. emperyalist boyunduruğu kırmış, yobazlığı tasfiye etmiş, antiemperyalist bir mirasa sahip çıkılamamış olmasının acılarını da 68 kuşağı bizzat görmüş, kendi önsözlerini doğru okumuş ve yola koyulmuştur. yöntem yanlışları ve hareketin doğru kurgulanamamış olması konusu ise farklı bir konu olduğu için o kısma da şimdilik girmiyorum.
68 hareketinin bilinen önderleri de kendi topraklarından filizlenmiş olan bu harekete diğer tüm ülkelerde ki devrimcilerin yaptığı gibi sahip çıkmış, onu bir kenara bırakmamıştır.
mahir çayan şu tahlilleri yapar;
kemalizm, emperyalizmin işgali altındaki bir ülkenin devrimci-milliyetçilerinin bir milli kurtuluş bayrağıdır. kemalizm'in özü, emperyalizme karşı tavır alıştır. kemalizmi bir burjuva ideolojisi, veya bütün küçük-burjuvazinin veyahut asker-sivil bütün aydın zümrenin ideolojisi saymak kesin olarak yanlıştır!
kemalizm, küçük-burjuvazinin en sol, en radikal kesiminin milliyetçilik tabanında anti-emperyalist bir tavır alışıdır. bu yüzden, kemalizm soldur; milli kurtuluşçuluktur. kemalizm, devrimci-milliyetçilerin, emperyalizme karşı aldıkları radikal politik tutumdur.
ülkede, kendi solunda, emperyalizme karşı hiçbir devrimci, ulusal-radikal sınıf hareketi olmadığı, dünyada, bugünkü gibi milli kurtuluş savaşlarının destekçisi bir dünya sosyalist bloğunun olmadığı bir evrede, emperyalizme karşı, dünyada ilk muzaffer olmuş bir halk savaşını veren radikal-milliyetçiler, bu bakımdan, ülkemizin -kökeni osmanlı alt bürokrasisinin ilericiliğine dayanan- bir orijinalitesidir. kemalistler için ülkemizdeki, asker-sivil aydın zümrenin jakobenleri diyebiliriz.
ki görüldüğü üzere oda ön sözüne sahip çıkmaktadır. mücadelesinin girizgâhını yapanlara karşı bir devrimcinin alması gereken tavrı takınmıştır...
mahir gibi deniz'de benzer bir konumlandırmayla olaya yaklaşmaktadır. thko savunma metni her şeyi gözler önüne sermektedir;
keza türkiye sosyalist hareketinin öncü isimleri, mehmet ali aybar, hikmet kıvılcımlı, behice boran gibi düşün insanlarının da miraslarına karşı koruyucu oldukları çok net görülecektir ki söylediğim gibi uzamaması için o ayrıntılara da şimdilik girmeyeceğim gerekmesi halinde onları da aktarırız.
netice olarak; mustafa kemal, simon bolivar, jose marti, sun yat-sen, omar torrijos, jomo kenyatta, muhammed musaddık, samora machel gibi önsözler sosyalistler için iyi okunup tahlil edilmesi gereken, olumlu tüm yönleri ile sahip çıkılması lazım gelen, sosyalist olmayan mücadele adamlarıdır ve saygıyı sonuna kadar hak ederler. mustafa kemal ise bu coğrafya üzerinde saygıyı hak eden en önemli figürdür. o yüzden bir sosyalistin 10 kasım saat 9:05'te ülkesini işgalden kurtaran ve bu coğrafyanın zincirlerini kırıp, makus talihini değiştiren tarihi bir figür için saygı duruşunda bulunması ve onu anması kadar doğal bir şey olamaz.
asıl, sosyalist olduğunu söyleyip, bu unsurları görmezden gelerek, mustafa kemal'i yok saymaya çalışanlar ve ona saldıranlardan korkun. onların fikir dünyasını kazıdığınızda altından çok başka şeylerin çıktığını göreceksiniz. selam olsun mustafa kemal'e ve tüm milli kurtuluşçulara!!!
devamını gör...
5.
bu kavga eskide kaldı. eskiden tüm gruplar ve ideolojiler mustafa kemal'i sahiplenmeye çalışırdı. en koyu sosyalistler mustafa kemal'in sosyalist olduğunu, milliyetçiler milliyetçi, liberaller liberal olduğunu, islamcılar da müslüman olduğunu iddia eder, mirası üzerinden prestij kavgası yapardı. futbol kulüpleri bile bu kavgaya girerdi, düşünün artık.
bu kavga bitti. artık solcular mustafa kemal'i fazla sağ buluyor, milliyetçiler fazla sosyalist, islamcılar fazla batılı, demokratlar fazla otokrat. haliyle günümüzde moda onu sahiplenmek değil, reddetmek.
gerçekte ise mustafa kemal bir milliyetçiydi. fakat bunu günümüzdeki kokuşmuş milliyetçilik gibi anlamayın. bizdeki milliyetçilik 50'li 60'lı yıllarda çıkmış türk-islam sentezi denen nanedir. mustafa kemal ile alakası dahi olmadığı gibi ideolojik olarak da çatışır. reaksiyoner balkan milliyetçiliği de değildir. özü jön türk milliyetçiliğine, o da fransız devrimine kadar gider. özü itibariyle pozitivisttir. boşu boşuna bir milli burjuva yaratmaya çalışmamıştır.
zaten dünyada böyle bir milliyetçilik anlayışı kalmadığı için mustafa kemal bugünkü ideolojilerin ve siyasi partilerin tamamına fersah fersah uzakta bir adamdır. müthiş bir entelektüel, müthiş bir asker, müthiş bir kurucu baba. hani ingilizcede statesman denir ya. hah o işte. bu statesmanlar büyük adamlardır. çok büyük işler başardıkları için sonra gelenler hep onun mirasına konmaya çalışır. gerisi fasa fiso.
bu kavga bitti. artık solcular mustafa kemal'i fazla sağ buluyor, milliyetçiler fazla sosyalist, islamcılar fazla batılı, demokratlar fazla otokrat. haliyle günümüzde moda onu sahiplenmek değil, reddetmek.
gerçekte ise mustafa kemal bir milliyetçiydi. fakat bunu günümüzdeki kokuşmuş milliyetçilik gibi anlamayın. bizdeki milliyetçilik 50'li 60'lı yıllarda çıkmış türk-islam sentezi denen nanedir. mustafa kemal ile alakası dahi olmadığı gibi ideolojik olarak da çatışır. reaksiyoner balkan milliyetçiliği de değildir. özü jön türk milliyetçiliğine, o da fransız devrimine kadar gider. özü itibariyle pozitivisttir. boşu boşuna bir milli burjuva yaratmaya çalışmamıştır.
zaten dünyada böyle bir milliyetçilik anlayışı kalmadığı için mustafa kemal bugünkü ideolojilerin ve siyasi partilerin tamamına fersah fersah uzakta bir adamdır. müthiş bir entelektüel, müthiş bir asker, müthiş bir kurucu baba. hani ingilizcede statesman denir ya. hah o işte. bu statesmanlar büyük adamlardır. çok büyük işler başardıkları için sonra gelenler hep onun mirasına konmaya çalışır. gerisi fasa fiso.
devamını gör...