orijinal adı: the fifth season
yazar: n.k. jemisin
yayım yılı: 2015
broken earth (bkz: kırık diyar) üçlemesinin ilk kitabıdır. dünyanın sonunun geldiği ve bu sonun ilk etkilerinin görüldüğü sükunet isimli ülke ile bu ülkedeki üç kadını anlatır.
yazar: n.k. jemisin
yayım yılı: 2015
broken earth (bkz: kırık diyar) üçlemesinin ilk kitabıdır. dünyanın sonunun geldiği ve bu sonun ilk etkilerinin görüldüğü sükunet isimli ülke ile bu ülkedeki üç kadını anlatır.
- hugo en iyi roman ödülü (2016)
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "lycanthropy" tarafından 28.04.2023 17:08 tarihinde açılmıştır.
1.
n. k. jemisin tarafından yazılmış 'broken earth' (bkz: kırık diyar) üçlemesinin ilk kitabı.
kitaptaki anlatım tekniklerini spoiler vermeden açıklamak imkansız, o yüzden teknik kurgusunu geçiyorum. ki en güzel yanlarından birini geçmek zorunda kaldım ne yazık ki.
üçlemenin başlığında daha uzun yazdığım gibi, öykü bir depremler gezegeninin tek bir kıtasında geçiyor. sürekli depremlerin olduğu, kurulan her şehrin kısa sürede yıkıldığı bu yüzden teknik ilerlemenin son derece sınırlı olduğu bu kıtada halklar büyük bir kitlesel anksiyete ve yılgınlıkla yaşıyor. düşünsene her dakika şehir başına yıkılabilir ve nesillerce bu deneyim ile büyümüşsün.
bu toplumsal paranoyanın en büyük kurbanı, orogene denilen, depremleri hissetme ve tetikleme kabiliyetine doğuştan sahip bireyler. ta çocukluktan, kendilerini kontrol edemediklerinde bile deprem ürettiklerinden halk için çok büyük tehlike oluşturuyorlar. halk orojenlerden nefret ediyor ve daha bebekken öldürebiliyor.
beklendiği üzere hukümetler, bu orojenleri çocukluktan toplayıp şiddet ve baskı ile sindiriyor, hizmetçisi yapıyor.
biz çocuğu orojen olduğu için öldürülmüş bir annenin, imparatorluk emri altında eğitilen bir orojen çocuğun ve devlet için çalışan, en önemli görevi yüksek yetenekli bir başka orojenden hamile kalmak olan bir memurun gözünden dünyayı tanıyoruz.
tad kaçırması gereken ama kaçırmayan yere geldik: kitap woke bir kitap. dur kardeşim, hemen gitme. 3 ana kahraman kadın. efsane güçlere sahip en tepedeki orojen "artık maviye kaçma derecesinde" siyah. çocuğun arkadaşı trans. dağları deviren kahramanlar biseksüel. "yine bir netflix zorlaması" değil mi? değil.
woke eserler genelde kendinden önce yapılmış güzel işlerin içine eder. öykülerin temel premiselerine ihanet eder, karakter kurgusunu çöpe çevirir, tutarsızlığa tutarsılık ekler, biçim içerik çelişkisi üretirler. jemisin yapmıyor, ister inan ister inanma. karaktelerin bu kimsenin umurunda olmaması gereken özellikleri burnumuza dayanmıyor. "ne yaparsan, ne olursan ol, işini düzgün yap, bana da dayatma"yı destur edinmiş yazarken. öykü bunlarla ilgilenmiyor, dünya bunların etrafında dönmüyor. kimse "ay ezildim de ezildim, dışlandım da dışlandım" diye ağlaklanmıyor. yazar, bu özellikleri nedeniyle özel sempati talep etmiyor. ilk defa böyle bir eser okudum.
bir de 100 senedir dünya yaratma derdini okumak biraz sıktı fantazi okurunu. jemisin detay detay şuranın kıyafetiydi, buranın diliydi, bilmemne şehrinin şatonun kulesiydi yüklenmemiş. karakterlerin karşısına çıktıkça, onlarla keşfediyoruz dünyayı. zaten kurduğu dünya habire yıkılıdığından uygarlıkların ciddi derecede farklılaşması, kültürlerin uzaklaşması ya da dünyanın yüzlerce kayda değer şehirle dolması mümkün değil. iyi yazar: ne anlatacaksa, ona göre dünya yaratmış. pek çok yazarın önceki ustalardan farketmeden devraldığı teknikleri de sorgulamış.
kitaptaki anlatım tekniklerini spoiler vermeden açıklamak imkansız, o yüzden teknik kurgusunu geçiyorum. ki en güzel yanlarından birini geçmek zorunda kaldım ne yazık ki.
üçlemenin başlığında daha uzun yazdığım gibi, öykü bir depremler gezegeninin tek bir kıtasında geçiyor. sürekli depremlerin olduğu, kurulan her şehrin kısa sürede yıkıldığı bu yüzden teknik ilerlemenin son derece sınırlı olduğu bu kıtada halklar büyük bir kitlesel anksiyete ve yılgınlıkla yaşıyor. düşünsene her dakika şehir başına yıkılabilir ve nesillerce bu deneyim ile büyümüşsün.
bu toplumsal paranoyanın en büyük kurbanı, orogene denilen, depremleri hissetme ve tetikleme kabiliyetine doğuştan sahip bireyler. ta çocukluktan, kendilerini kontrol edemediklerinde bile deprem ürettiklerinden halk için çok büyük tehlike oluşturuyorlar. halk orojenlerden nefret ediyor ve daha bebekken öldürebiliyor.
beklendiği üzere hukümetler, bu orojenleri çocukluktan toplayıp şiddet ve baskı ile sindiriyor, hizmetçisi yapıyor.
biz çocuğu orojen olduğu için öldürülmüş bir annenin, imparatorluk emri altında eğitilen bir orojen çocuğun ve devlet için çalışan, en önemli görevi yüksek yetenekli bir başka orojenden hamile kalmak olan bir memurun gözünden dünyayı tanıyoruz.
tad kaçırması gereken ama kaçırmayan yere geldik: kitap woke bir kitap. dur kardeşim, hemen gitme. 3 ana kahraman kadın. efsane güçlere sahip en tepedeki orojen "artık maviye kaçma derecesinde" siyah. çocuğun arkadaşı trans. dağları deviren kahramanlar biseksüel. "yine bir netflix zorlaması" değil mi? değil.
woke eserler genelde kendinden önce yapılmış güzel işlerin içine eder. öykülerin temel premiselerine ihanet eder, karakter kurgusunu çöpe çevirir, tutarsızlığa tutarsılık ekler, biçim içerik çelişkisi üretirler. jemisin yapmıyor, ister inan ister inanma. karaktelerin bu kimsenin umurunda olmaması gereken özellikleri burnumuza dayanmıyor. "ne yaparsan, ne olursan ol, işini düzgün yap, bana da dayatma"yı destur edinmiş yazarken. öykü bunlarla ilgilenmiyor, dünya bunların etrafında dönmüyor. kimse "ay ezildim de ezildim, dışlandım da dışlandım" diye ağlaklanmıyor. yazar, bu özellikleri nedeniyle özel sempati talep etmiyor. ilk defa böyle bir eser okudum.
bir de 100 senedir dünya yaratma derdini okumak biraz sıktı fantazi okurunu. jemisin detay detay şuranın kıyafetiydi, buranın diliydi, bilmemne şehrinin şatonun kulesiydi yüklenmemiş. karakterlerin karşısına çıktıkça, onlarla keşfediyoruz dünyayı. zaten kurduğu dünya habire yıkılıdığından uygarlıkların ciddi derecede farklılaşması, kültürlerin uzaklaşması ya da dünyanın yüzlerce kayda değer şehirle dolması mümkün değil. iyi yazar: ne anlatacaksa, ona göre dünya yaratmış. pek çok yazarın önceki ustalardan farketmeden devraldığı teknikleri de sorgulamış.
devamını gör...