orijinal adı: мы
yazar: yevgeni zamyatin
yayım yılı: 1924
yazarın tek romanı ve en bilinen eseridir. distopik bir roman olup anlatılan olaylar 26. yüzyılda geçmektedir.
yazar: yevgeni zamyatin
yayım yılı: 1924
yazarın tek romanı ve en bilinen eseridir. distopik bir roman olup anlatılan olaylar 26. yüzyılda geçmektedir.
- radyo çalma dalında en iyi alman sesli kitap ödülü (2016).
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "mahlassızım" tarafından 24.12.2020 12:56 tarihinde açılmıştır.
1.
yevgeni zamyatin tarafından yazılan 1924 yılında yayınlanan ilk distopik kitaptır. rus yazar olmasına rağmen kitapta eleştirdiği toplum sovyetler birliğine benzetildiği için kitabının kendi ülkesinde yayını yapılmamış. ingilizce olarak new york'da yapılmış. ayrıca distopik romanların en bilineni george orwell olsa da ondan önce yayınlanan ilk distopik kitaptır. ayrıca george orwell 1984 kitabını yazarken biz romanından oldukça etkilenmiştir.
kitapta ne özgürlük ne demokrasi ne de birey; sadece matematik ve mantığın hükümranlığının geçerli olduğu bir hayattan bahsediyor. ismi bile olmayan kodlarla varlığını gösteren, her şeyin belirlenen saatlerde yapıldığı, hayalgücünün olmadığı bireylerin anlatıldığı bir kitap.bir mühendisin günlüklerini yazması ile başlıyor. tek devlet ve onun sureti velinimet’in demir eline teslim eden, insanların sadece birer kukla gibi yaşamlarını sürdüğü bir toplum. kitapta oldukça güzel anlatılmış. şaşırtıcı olan 1924 yılında yazılan bu kitabın günümüz şartlarına uygunluğu dikkat çekici. yazarın hayalgücü ve yüksek öngörüsü kitabın başarılı olmasında en büyük etken.
kitapta ne özgürlük ne demokrasi ne de birey; sadece matematik ve mantığın hükümranlığının geçerli olduğu bir hayattan bahsediyor. ismi bile olmayan kodlarla varlığını gösteren, her şeyin belirlenen saatlerde yapıldığı, hayalgücünün olmadığı bireylerin anlatıldığı bir kitap.bir mühendisin günlüklerini yazması ile başlıyor. tek devlet ve onun sureti velinimet’in demir eline teslim eden, insanların sadece birer kukla gibi yaşamlarını sürdüğü bir toplum. kitapta oldukça güzel anlatılmış. şaşırtıcı olan 1924 yılında yazılan bu kitabın günümüz şartlarına uygunluğu dikkat çekici. yazarın hayalgücü ve yüksek öngörüsü kitabın başarılı olmasında en büyük etken.
devamını gör...
2.
distopyaların atası sayılabilecek, yazıldığı dönemde ülkesinde sakıncalı bulunduğu için yıllarca yayımlanmasına izin verilmemiş bir kitaptır biz.
aldous huxley'in cesur yeni dünya kitabıyla aralarında çokça benzerlik bulunmaktadır. hatta yine bir distopya olan otomatik piyano kitabının yazarı kurt vonnegut " konusunu, konusu güle oynaya biz'den araklanmış cesur yeni dünya'dan güle oynaya arakladım." demiştir.
başta da değindiğim gibi kitap yazıldığı dönemde ideolojik olarak sakıncalı olduğu için reddedilmiştir. aslında kitabın o dönemki rusya ile doğrudan ilişkisi bulunmamasına rağmen böyle bir sansüre uğramıştır. belki de yazarının döneminde oldukça muhalif tutum içerisinde bulunmasından dolayıdır. kitabın yazarı yevgeni zamyatin, devrimden sonraki rejimi eleştirdiği için 1919-1922 arası tutuklu kalmıştır. 1932 yılında da sürgüne gönderilmiştir. 1906'da çarlık hükümeti, 1922'de de bolşevikler tarafından aynı hapishanede tutuklu kalan yazar, bu kitapla adeta sistemin o zehirli damarlarını dökmüştür satırlara.
yukarda kurt vonnegut'un sözünde de bahsettiği gibi bu kitap cesur yeni dünya, otomatik piyano gibi kitapları da etkilemiştir. öyle ki cesur yeni dünya ile kurgulamış oldukları evren açısından neredeyse tıpatıp aynıdır.
zamyatin'in "biz" adlı kitabındaki dünya, 26. yüzyılda geçmektedir. insanlar bireyselliklerini kaybetmiş, birbirinden farksız birer makinedir adeta. hatta isimleri de birer sayıdır.
polisler tarafından her saniye izlenmek için cam balkonlu evlerde yaşarlar. herkes aynı üniformaları giyer, sentetik besinlerle beslenir, devletin belirlemiş olduğu sınırlar dahilinde yaşamlarını sürdürür. tabii buna yaşam denirse. bu durum o kadar ileri bir düzeydedir ki vatandaşların "seks saati" bile vardır. o saat aralığında camlarını kapatmak serbesttir ama daha sonra açmak şartı ile. cinsellik bir karne ile hep denetim altındadır. devlet ise hayırsever olarak anılan bir kişi tarafından yönetilir.
zamyatin eserinde, hem dönemini hem de sanayi devrimi ile ortaya çıkan toplum düzenini eleştirmiştir. yazarın uzun yıllar ingiltere'de yaşadığını da düşünürsek bu oldukça makul görünecektir. 1984'ün, cesur yeni dünya'nın eleştirisini anlayabilmek, bizleri hangi konuda uyardığını çok daha iyi idrak edebilmek açısından bu kitap bence bir kılavuzdur. çünkü bu kitap eleştirdiği denetime takılmış, yasaklanmış, yayınlanmasından korkulmuş mükemmel bir eleştiridir. ve aynı zamanda harika eserlere de öncü olmuştur.
aldous huxley'in cesur yeni dünya kitabıyla aralarında çokça benzerlik bulunmaktadır. hatta yine bir distopya olan otomatik piyano kitabının yazarı kurt vonnegut " konusunu, konusu güle oynaya biz'den araklanmış cesur yeni dünya'dan güle oynaya arakladım." demiştir.
başta da değindiğim gibi kitap yazıldığı dönemde ideolojik olarak sakıncalı olduğu için reddedilmiştir. aslında kitabın o dönemki rusya ile doğrudan ilişkisi bulunmamasına rağmen böyle bir sansüre uğramıştır. belki de yazarının döneminde oldukça muhalif tutum içerisinde bulunmasından dolayıdır. kitabın yazarı yevgeni zamyatin, devrimden sonraki rejimi eleştirdiği için 1919-1922 arası tutuklu kalmıştır. 1932 yılında da sürgüne gönderilmiştir. 1906'da çarlık hükümeti, 1922'de de bolşevikler tarafından aynı hapishanede tutuklu kalan yazar, bu kitapla adeta sistemin o zehirli damarlarını dökmüştür satırlara.
yukarda kurt vonnegut'un sözünde de bahsettiği gibi bu kitap cesur yeni dünya, otomatik piyano gibi kitapları da etkilemiştir. öyle ki cesur yeni dünya ile kurgulamış oldukları evren açısından neredeyse tıpatıp aynıdır.
zamyatin'in "biz" adlı kitabındaki dünya, 26. yüzyılda geçmektedir. insanlar bireyselliklerini kaybetmiş, birbirinden farksız birer makinedir adeta. hatta isimleri de birer sayıdır.
polisler tarafından her saniye izlenmek için cam balkonlu evlerde yaşarlar. herkes aynı üniformaları giyer, sentetik besinlerle beslenir, devletin belirlemiş olduğu sınırlar dahilinde yaşamlarını sürdürür. tabii buna yaşam denirse. bu durum o kadar ileri bir düzeydedir ki vatandaşların "seks saati" bile vardır. o saat aralığında camlarını kapatmak serbesttir ama daha sonra açmak şartı ile. cinsellik bir karne ile hep denetim altındadır. devlet ise hayırsever olarak anılan bir kişi tarafından yönetilir.
zamyatin eserinde, hem dönemini hem de sanayi devrimi ile ortaya çıkan toplum düzenini eleştirmiştir. yazarın uzun yıllar ingiltere'de yaşadığını da düşünürsek bu oldukça makul görünecektir. 1984'ün, cesur yeni dünya'nın eleştirisini anlayabilmek, bizleri hangi konuda uyardığını çok daha iyi idrak edebilmek açısından bu kitap bence bir kılavuzdur. çünkü bu kitap eleştirdiği denetime takılmış, yasaklanmış, yayınlanmasından korkulmuş mükemmel bir eleştiridir. ve aynı zamanda harika eserlere de öncü olmuştur.
devamını gör...
3.
distopya denilince mutlaka okunması gereken beş eserden birisi belkide hepsinin atası. peki bu beşli nedir?
1) zamyetin/biz
2) (bkz: 1984)/ george orwell
3) (bkz: cesur yeni dünya)/ huxley
4) (bkz: fahrenheit 451) / ray bradley
5 (bkz: sineklerin tanrısı) / william golding
1) zamyetin/biz
2) (bkz: 1984)/ george orwell
3) (bkz: cesur yeni dünya)/ huxley
4) (bkz: fahrenheit 451) / ray bradley
5 (bkz: sineklerin tanrısı) / william golding
devamını gör...
4.
her devrin zındığı yevgeni ivanoviç zamyatin tarafından 1920 yılında yazılmış ve dilimize “biz” adıyla çevrilmiş distopik roman. hem çarlık rusyası’na hem de sovyet rusyası’na muhalif olan zamyatin, neden her devrin zındığı olduğunun cevabını kendisi veriyor; "asıl mesele şu ki gerçek edebiyat ancak onu akıl yoksunu münzeviler, zındıklar, hayalperestler, isyankârlar ve şüpheciler yaptığında olur, sadık memurlar ve icra ediciler yaptığında değil.”
distopya edebiyatına gönül verenlerin bildiği üzere bu türün en kıymetli dört kitabı vardır. “biz”, bu kara dörtlemenin babası, ilham kaynağıdır. diğerleri için; (bkz: 1984), (bkz: cesur yeni dünya), (bkz: fahrenheit 451)
kurgusal olarak ardıllarından zayıf kalmasına, günlük tarzında yazıldığı için okumakta zorlanmamıza rağmen 1920 yılında yazıldığı ve ilham kaynağı bir kitap olduğu için kıymetlidir. “kısa süre öncesinde dikdörtgen çöllerden ibaret bu sayfaları sizlerle dolduran ben değil miyim? bensiz hanginiz bu satırların daracık patikalarında peşimden gelip gördüklerinizi görebilirdiniz?” diyor kitapta yazar. salt bu cümleler bile orwell’a, huxley’ye, ursula’ya selam çakıyor. eser, baştan sona bolşevik devrimle ortaya çıkan yeni devleti ve yönetim sistemini eleştirmektedir. insanı insan, modern toplumları da modern yapan tüm özelliklerin yok sayıldığı, bireyselliğin, kişiliğin tamamen ortadan kaldırıldığı, komün bir yaşam ve yönetim anlayışını benimseyen zihniyetin güçlü bir şekilde eleştirildiği eser, 1988 yılına kadar rusya'da basılmamıştır.
tek devletin var olduğu, tek yönetici velinimet ’in hüküm sürdüğü, insanların bir adının bile olmadığı ve sayılarla ifade edildiği, özgür cinselliğin söz konusu olmadığı, çocukların devletin malı sayıldığı bir evrende geçiyor hikâye. birey diye bir şey söz konusu değildir. "biz tanrı'dan, ben şeytan'dan gelir" gelir diyor zamyatin. özgürlük, hayal gücü ve insan ruhu bu evrenin son derece tehlikeli düşmanlarıdır. özgürlük konusu ile ilgili olarak en çarpıcı bölümlerden biri özgürlük - mutluluk kavramlarının ilişkisi ve kıyaslamasının yapıldığı bölümdür. bu bölümde cennet hakkındaki bir efsaneden bahsedilmektedir. insanoğlunun mutluluk ve özgürlük seçimi hz. havva ve hz. adem'in yaşam öyküsü hakkındaki bilinen efsaneye gönderme yapılarak anlatılmaktadır. "cennet'le ilgili şu eski efsane... o, bizim hakkımızda, tam bugünle ilgili. evet! bir düşün. cennet'teki o iki kişi... onlara seçenek sunulmuştu: özgürlükten yoksun mutluluk veya mutluluktan yoksun özgürlük. o kadar. avanaklar özgürlüğü seçti. ya sonra? sonra çağlar boyunca zincirlerini özlediler. dünya bu yüzden böyle sefil, anlıyor musun? zincirlerini özlediler. çağlar boyunca!”
son olarak eğer bu kitabı okuyacaksanız yanınızda cümlelerin altını çizmek için bir kırmızı kalem bulundurun.
distopya edebiyatına gönül verenlerin bildiği üzere bu türün en kıymetli dört kitabı vardır. “biz”, bu kara dörtlemenin babası, ilham kaynağıdır. diğerleri için; (bkz: 1984), (bkz: cesur yeni dünya), (bkz: fahrenheit 451)
kurgusal olarak ardıllarından zayıf kalmasına, günlük tarzında yazıldığı için okumakta zorlanmamıza rağmen 1920 yılında yazıldığı ve ilham kaynağı bir kitap olduğu için kıymetlidir. “kısa süre öncesinde dikdörtgen çöllerden ibaret bu sayfaları sizlerle dolduran ben değil miyim? bensiz hanginiz bu satırların daracık patikalarında peşimden gelip gördüklerinizi görebilirdiniz?” diyor kitapta yazar. salt bu cümleler bile orwell’a, huxley’ye, ursula’ya selam çakıyor. eser, baştan sona bolşevik devrimle ortaya çıkan yeni devleti ve yönetim sistemini eleştirmektedir. insanı insan, modern toplumları da modern yapan tüm özelliklerin yok sayıldığı, bireyselliğin, kişiliğin tamamen ortadan kaldırıldığı, komün bir yaşam ve yönetim anlayışını benimseyen zihniyetin güçlü bir şekilde eleştirildiği eser, 1988 yılına kadar rusya'da basılmamıştır.
tek devletin var olduğu, tek yönetici velinimet ’in hüküm sürdüğü, insanların bir adının bile olmadığı ve sayılarla ifade edildiği, özgür cinselliğin söz konusu olmadığı, çocukların devletin malı sayıldığı bir evrende geçiyor hikâye. birey diye bir şey söz konusu değildir. "biz tanrı'dan, ben şeytan'dan gelir" gelir diyor zamyatin. özgürlük, hayal gücü ve insan ruhu bu evrenin son derece tehlikeli düşmanlarıdır. özgürlük konusu ile ilgili olarak en çarpıcı bölümlerden biri özgürlük - mutluluk kavramlarının ilişkisi ve kıyaslamasının yapıldığı bölümdür. bu bölümde cennet hakkındaki bir efsaneden bahsedilmektedir. insanoğlunun mutluluk ve özgürlük seçimi hz. havva ve hz. adem'in yaşam öyküsü hakkındaki bilinen efsaneye gönderme yapılarak anlatılmaktadır. "cennet'le ilgili şu eski efsane... o, bizim hakkımızda, tam bugünle ilgili. evet! bir düşün. cennet'teki o iki kişi... onlara seçenek sunulmuştu: özgürlükten yoksun mutluluk veya mutluluktan yoksun özgürlük. o kadar. avanaklar özgürlüğü seçti. ya sonra? sonra çağlar boyunca zincirlerini özlediler. dünya bu yüzden böyle sefil, anlıyor musun? zincirlerini özlediler. çağlar boyunca!”
son olarak eğer bu kitabı okuyacaksanız yanınızda cümlelerin altını çizmek için bir kırmızı kalem bulundurun.
devamını gör...
5.
ithakinin kara dörtleme (fahrenheit 451, 1984, cesur yeni dünya,biz) olarak nitelendirdiği bilimkurgu kitapları arasında yer alan bir kitaptır
kara dörtlemenin üçünü hallettim ama sıra bu kitapta okuyunca fikrimi paylaşırım diğer tanımlara hiç bakmadan kaçıyorum kolay gelsin.
kara dörtlemenin üçünü hallettim ama sıra bu kitapta okuyunca fikrimi paylaşırım diğer tanımlara hiç bakmadan kaçıyorum kolay gelsin.
devamını gör...
6.
yevgeni zamyatin'in distopik romanı. hatta belki de ilk distopik kitap diyebilirim. george orwell ve aldous huxley'in bu romandan esinlenerek -ya da ilham alarak diyelim - distopik romanlar yazdığı söyleniyor. ben de kitabı okurken özellikle (bkz: cesur yeni dünya) kitabına çok benzettim. ve tabiki 1984'te de benzer bir çok şey var. spoiler vermeden yazmak istiyorum. kitap 26. yüzyılda geçiyor. dünyada çok az insan kalmış, insanlar tektipleşmiş, isimleri yerine numaralarla çağrılıyorlar, evler camdan duvarlarla örtülü her şey saydam ve her şey kameralarla izleniyor (ne kadar da günümüz gibi değil mi?) insanların cinsel ilişkiye kiminle ve hatta ne zaman ve hatta ne kadar sürede girebileceğine bile sistemin karar verdiği bir dünya. (yazarken ürperdim ancak düşününce 21. yüzyıldayız ve bunlar gerçek hayatta yaşanıyor dostum) bilin bakalım nasıl bir ülke? velinimet denilen bir şeyin yönettiği adı tek devlet olan bir ülke. seçim, demokrasi falan hikaye. göstermelik. özgürlük kötü bir şey, totoliter bir rejim ve insanların mutlu olduğu/kendilerini mutlu zannettiği bir ülke. otokrasi dibine kadar öyle denmese bile yaşam tarzı bu yani. (yine bir şeyler çağrıştırdı mı size?)
ve son bir şey kitabın muhtemelen baş kahramanından dolayı matematiğe doyuyorsunuz. her şey matematik üzerine kurulu. benden bu kadar alıp okumanızı tavsiye ederim.
ve son bir şey kitabın muhtemelen baş kahramanından dolayı matematiğe doyuyorsunuz. her şey matematik üzerine kurulu. benden bu kadar alıp okumanızı tavsiye ederim.
devamını gör...
7.
zamyatin'in ağır alaycı bir dil kullanarak devletçi rejim eleştirilerini ortaya koyduğu roman. kitabı okurken sesli gülmemek oldukça zordur.
zamyatin biz romanındaki gibi fikir ve eleştirileri nedeni ile koyu bir komünist olmasına karşın sibirya'ya sürgüne gönderilmiştir. dramatik..
zamyatin biz romanındaki gibi fikir ve eleştirileri nedeni ile koyu bir komünist olmasına karşın sibirya'ya sürgüne gönderilmiştir. dramatik..
devamını gör...
8.
itiraf ediyorum, bu kitabı sözlükteki kitap etiketini karıştırırken keşfettim. yukarıda yazmış olan hangi yazar arkadaşım sayesindeydi şu an hatırlamıyorum fakat ona çok teşekkür ederim.
yevgeni zamyatin belki de "biz" kadar etkili başka eseri olmayışından çok bilinmeyen bir yazar. halbuki ithaki yayınlarından okuduğum bu kitabın önsözü bile ursula k. leguin gibi bir yazar tarafından yazılmış ve harika övgüler içeriyor. belki de benim cahilliğimden dolayı ben bilinmiyor sanıyorum, herkes biliyor olabilir...
"biz" yazılmış en iyi distopya değil belki ama tüm distopyaların babası olarak anılıyor. mülksüzler, 1984 gibi kitaplara ilham olmuş bir kurgudan bahsediyoruz ve bu bana göre çok etkileyici bir şey. tabii ki yazar bu etkileyici hayal gücünün cezasını çekmiş ve kitabı anadilinde yayınlanamadan çevirileriyle değer görmüş. yıllar sansürlü olarak kalmış.
her şeyin hesaplandığı bir yaşam, yaşamaya değer mi gerçekten? bir yandan her şeyin belli olduğu ve hiçbir anksiyeteye yer vermeyen hayat cennet gibi görünse de bir yandan cehennemin ta kendisi. yazar bu farkındalığı o kadar güzel vurgulamış ki... mutlak mutluluk, cennet... tanrının kölesi olmak değil midir?
kitapla ilgili hiç ayrıntıya girmek istemiyorum. ben hakkında pek bir şey bilmeden okudum ve hayranlığımın bir kısmı da buradan geliyor bence. harika bir evrene hazır olun sadece.
yevgeni zamyatin belki de "biz" kadar etkili başka eseri olmayışından çok bilinmeyen bir yazar. halbuki ithaki yayınlarından okuduğum bu kitabın önsözü bile ursula k. leguin gibi bir yazar tarafından yazılmış ve harika övgüler içeriyor. belki de benim cahilliğimden dolayı ben bilinmiyor sanıyorum, herkes biliyor olabilir...
"biz" yazılmış en iyi distopya değil belki ama tüm distopyaların babası olarak anılıyor. mülksüzler, 1984 gibi kitaplara ilham olmuş bir kurgudan bahsediyoruz ve bu bana göre çok etkileyici bir şey. tabii ki yazar bu etkileyici hayal gücünün cezasını çekmiş ve kitabı anadilinde yayınlanamadan çevirileriyle değer görmüş. yıllar sansürlü olarak kalmış.
her şeyin hesaplandığı bir yaşam, yaşamaya değer mi gerçekten? bir yandan her şeyin belli olduğu ve hiçbir anksiyeteye yer vermeyen hayat cennet gibi görünse de bir yandan cehennemin ta kendisi. yazar bu farkındalığı o kadar güzel vurgulamış ki... mutlak mutluluk, cennet... tanrının kölesi olmak değil midir?
kitapla ilgili hiç ayrıntıya girmek istemiyorum. ben hakkında pek bir şey bilmeden okudum ve hayranlığımın bir kısmı da buradan geliyor bence. harika bir evrene hazır olun sadece.
devamını gör...
9.
yevgeni ivanoviç zamyatin (1884-1937) tarafından kaleme alınan biz (mıy,1920) adlı
eserde, yazar totaliter rejimle yönetilen bir toplumda insan ruhunun ve başta sevgi olmak
üzere insana özgü temel duygu ve ihtiyaçların yok edildiği ve insanın makineye
yaklaştırıldığı bir geleceği anlatmaktadır. zamyatin’in bogdanov ve gastev’in yazdığı
proletkült ütopyalarına karşı da bir tepki olarak kaleme aldığı eser, sansüre uğramış ve yazar
hayattayken s.s.c.b.’de yayınlanmamıştır .
eser, integral adlı bir uzay gemisini inşa etmekle görevli bir matematikçi olan d-503 isimli
kişinin kayıtlarından oluşmaktadır. d-503, 120 gün içerisinde yapımı tamamlanacak olan
ıntegral adlı uzay gemisinin anısına bu notları tutmaktadır. bu notları uzay gemisi ile yeni
keşfedilen dünya dışı yaşam formlarına göndererek içinde yaşadığı toplumu ve kendince
üstün ve mükemmel olarak nitelendirdiği medeniyetini anlatmayı amaçlamıştır.
d-503’ün içinde yaşadığı toplumda insani duygu ve ihtiyaçlar yok sayılmakta ve hatta sanat
eserlerini ortaya çıkaran ilham dahi küçümsenip bir tür epilepsi olarak adlandırılmaktadır.
aile kavramı ortadan kalkmış, kıskançlık, mahremiyet, sahiplenme, aşk gibi insani
duygulardan arındırılmış bireyler biyolojik ihtiyaçlarından biri olan cinsel münasebeti dahi
ancak “pembe biletler” sayesinde kişilere tanımlanarak yaşayabilmektedir. ayrıca ancak
“annelik standardına” sahip olanlar çocuk doğurma hakkında sahiptir. doğan çocuklar ise
anne baba kavramını bilmemekte ve toplumun ortak malı olarak kabul edilerek
yetiştirilmektedir. bireyler transparan odalarda yaşamakta ancak pembe bilet kullandıkları
zaman storlar kapanıyordu. iş hayatı ise bir makinadan farksızdı. bireyler hayatı dakikası
dakikasına planlanmış olarak yüksek verimlilikle topluma hizmet etmekte ayrıca ölümcül iş
kazalarında dahi sanki bir makina bozulmuşta parçası değişiyormuş gibi hareket
edilmektedir. uyudukları, uyandıkları, çalıştıkları, dinlendikleri, okudukları, dinledikleri her
ne varsa matematiksel mükemmellik içerisinde gerçekleşmektedir. bu matematiksel
mükemmellik ise “iyilikçi” adlı otorite tarafından kontrol edilmekte ve işlerliği
sağlanmaktadır.
böyle bir dünyada mutlak matematik gerçekler çerçevesinde yaşayan d-503’ün hayatı
ı-330’la karşılaşmasından itibaren değişmeye başlamış ve ı-330’a karşı içinde kıvılcımlanan
aşk nedeniyle önce kendini ve ardından yaşadığı toplumu sorgulamaya başlamıştır. ilerleyen
zaman içerisinden ı-330’un direnişçilerden biri olduğu ve integral adlı uzay gemisini ele
geçirmek için d-503’e yakınlaştığı ortaya çıkmıştır. direnişçiler bir isyan başlatmış ancak bu
isyan d-503’ün tuttuğu notların muhbirler tarafından iyilikçi’ye daha önceden iletilmiş ve bu
nedenle direnişçilerin ayaklanması başarısız olmuştur. ı-330 ve diğer direnişçiler ölümle
cezalandırılmış ve iyilikçinin egemenliğindeki diğer bireylerle birlikte d-503’te bir tür beyin
yıkama sürecine maruz kalmış ve içlerinde yeni yeni kıvılcımlanan insani duygulardan
sterilize edilmişlerdir.
rus kökenli olan zamyatin’in 1920 yılında yayınlanan biz adlı romanı yorumlamak için
yazıldığı dönemin politik ve ekonomik konjonktürünü ve de yazarın dünya görüşünü göz
önünde tutmak gerekmektedir. henüz 1917 yılındaki ekim devriminin ardından bolşevikler
iktidara gelmiş ve proletkült (proletarya kültürü) yükselmeye başlamıştır. proletkült ütopyası
insan ruhunun ve sevgi duygusunun yok edilmesidir.
kişisel kanaatimizce zamyatin, ideolojik olarak komünizme ulaşabilmek için tek devleti bir
basamak olarak gören ve sosyalizm anlayışına içerisinde pozitivist hukuk kuramına
dayanarak meşrulaştırmaya çalışan totaliter rejimlerin, evrensel hukuk kurallarını ve temel
hak ve özgürlükleri nasıl yok saydığını eserinde anlatmıştır. eserin 1924 yılında ingilizceye
çevrilmesi başta 1984, cesur yeni dünya ve fahrenheit 451’in yazılmasında ilham kaynağı
olmuş ve bu eserlerde de biz’e göndermelerde bulunulmuştur. diğer yandan zamyatin’in de
franz kafka’nın ceza sömürgesi (1919) adlı eserindeki infazların gerçekleştirildiği
makinadan esinlendiği ve kendi eserinde benzer bir infaz sistemi kurguladığı
düşünülmektedir.
bir distopya örneği olan biz, insanın temel ihtiyaçlarının göz ardı edilerek kurgulanacak
hedeflerin üzerine inşa edilen toplumların totaliter rejimlerle dahi olsa var olabilmesinin
zorluğunu gözler önüne sermekte ve insanın makineye evrimleşmesinin beklenmesinin
yanlışlığı vurgulamaktadır.
eserde, yazar totaliter rejimle yönetilen bir toplumda insan ruhunun ve başta sevgi olmak
üzere insana özgü temel duygu ve ihtiyaçların yok edildiği ve insanın makineye
yaklaştırıldığı bir geleceği anlatmaktadır. zamyatin’in bogdanov ve gastev’in yazdığı
proletkült ütopyalarına karşı da bir tepki olarak kaleme aldığı eser, sansüre uğramış ve yazar
hayattayken s.s.c.b.’de yayınlanmamıştır .
eser, integral adlı bir uzay gemisini inşa etmekle görevli bir matematikçi olan d-503 isimli
kişinin kayıtlarından oluşmaktadır. d-503, 120 gün içerisinde yapımı tamamlanacak olan
ıntegral adlı uzay gemisinin anısına bu notları tutmaktadır. bu notları uzay gemisi ile yeni
keşfedilen dünya dışı yaşam formlarına göndererek içinde yaşadığı toplumu ve kendince
üstün ve mükemmel olarak nitelendirdiği medeniyetini anlatmayı amaçlamıştır.
d-503’ün içinde yaşadığı toplumda insani duygu ve ihtiyaçlar yok sayılmakta ve hatta sanat
eserlerini ortaya çıkaran ilham dahi küçümsenip bir tür epilepsi olarak adlandırılmaktadır.
aile kavramı ortadan kalkmış, kıskançlık, mahremiyet, sahiplenme, aşk gibi insani
duygulardan arındırılmış bireyler biyolojik ihtiyaçlarından biri olan cinsel münasebeti dahi
ancak “pembe biletler” sayesinde kişilere tanımlanarak yaşayabilmektedir. ayrıca ancak
“annelik standardına” sahip olanlar çocuk doğurma hakkında sahiptir. doğan çocuklar ise
anne baba kavramını bilmemekte ve toplumun ortak malı olarak kabul edilerek
yetiştirilmektedir. bireyler transparan odalarda yaşamakta ancak pembe bilet kullandıkları
zaman storlar kapanıyordu. iş hayatı ise bir makinadan farksızdı. bireyler hayatı dakikası
dakikasına planlanmış olarak yüksek verimlilikle topluma hizmet etmekte ayrıca ölümcül iş
kazalarında dahi sanki bir makina bozulmuşta parçası değişiyormuş gibi hareket
edilmektedir. uyudukları, uyandıkları, çalıştıkları, dinlendikleri, okudukları, dinledikleri her
ne varsa matematiksel mükemmellik içerisinde gerçekleşmektedir. bu matematiksel
mükemmellik ise “iyilikçi” adlı otorite tarafından kontrol edilmekte ve işlerliği
sağlanmaktadır.
böyle bir dünyada mutlak matematik gerçekler çerçevesinde yaşayan d-503’ün hayatı
ı-330’la karşılaşmasından itibaren değişmeye başlamış ve ı-330’a karşı içinde kıvılcımlanan
aşk nedeniyle önce kendini ve ardından yaşadığı toplumu sorgulamaya başlamıştır. ilerleyen
zaman içerisinden ı-330’un direnişçilerden biri olduğu ve integral adlı uzay gemisini ele
geçirmek için d-503’e yakınlaştığı ortaya çıkmıştır. direnişçiler bir isyan başlatmış ancak bu
isyan d-503’ün tuttuğu notların muhbirler tarafından iyilikçi’ye daha önceden iletilmiş ve bu
nedenle direnişçilerin ayaklanması başarısız olmuştur. ı-330 ve diğer direnişçiler ölümle
cezalandırılmış ve iyilikçinin egemenliğindeki diğer bireylerle birlikte d-503’te bir tür beyin
yıkama sürecine maruz kalmış ve içlerinde yeni yeni kıvılcımlanan insani duygulardan
sterilize edilmişlerdir.
rus kökenli olan zamyatin’in 1920 yılında yayınlanan biz adlı romanı yorumlamak için
yazıldığı dönemin politik ve ekonomik konjonktürünü ve de yazarın dünya görüşünü göz
önünde tutmak gerekmektedir. henüz 1917 yılındaki ekim devriminin ardından bolşevikler
iktidara gelmiş ve proletkült (proletarya kültürü) yükselmeye başlamıştır. proletkült ütopyası
insan ruhunun ve sevgi duygusunun yok edilmesidir.
kişisel kanaatimizce zamyatin, ideolojik olarak komünizme ulaşabilmek için tek devleti bir
basamak olarak gören ve sosyalizm anlayışına içerisinde pozitivist hukuk kuramına
dayanarak meşrulaştırmaya çalışan totaliter rejimlerin, evrensel hukuk kurallarını ve temel
hak ve özgürlükleri nasıl yok saydığını eserinde anlatmıştır. eserin 1924 yılında ingilizceye
çevrilmesi başta 1984, cesur yeni dünya ve fahrenheit 451’in yazılmasında ilham kaynağı
olmuş ve bu eserlerde de biz’e göndermelerde bulunulmuştur. diğer yandan zamyatin’in de
franz kafka’nın ceza sömürgesi (1919) adlı eserindeki infazların gerçekleştirildiği
makinadan esinlendiği ve kendi eserinde benzer bir infaz sistemi kurguladığı
düşünülmektedir.
bir distopya örneği olan biz, insanın temel ihtiyaçlarının göz ardı edilerek kurgulanacak
hedeflerin üzerine inşa edilen toplumların totaliter rejimlerle dahi olsa var olabilmesinin
zorluğunu gözler önüne sermekte ve insanın makineye evrimleşmesinin beklenmesinin
yanlışlığı vurgulamaktadır.
devamını gör...