hayatta kalmaya çalışmaktan yaşamaya fırsat bulamamak
başlık "insan olun biraz" tarafından 05.07.2022 23:26 tarihinde açılmıştır.
1.
uzun süredir deneyimlediğim ama bu deneyimin yeni yeni farkına vardığım durumdur.
hayatta kalmaya çalışmak sadece maddi anlam yüklediğim bir durum değil. maddi olarak dibi gördüğümde de lüks içinde yaşadığımda da ruh halim aynıydı aslında. para benim için çok geri planda olan bir mevhum.
ama hayatta kalmaya çalışmak benim için çok zordu. hayata karşı hissettiğim o muhteşem kayıtsızlık benim kendimle olan savaşımda elimi kolumu bağladı çoğu zaman. yani intihar fikri bana her zaman çok uzak oldu ama bu kayıtsızlık duygusu dünyayı terk etme fikrini hızla benimsememe neden olabilirdi. şu ana kadar olmadı. bundan sonra da olmaz zaten. zira bir yerlerden bir çiğdem kokusu alıyorum buram buram.
çok çalıştım ben hayatta kalmak için. hep başkalarını düşünerek yaşadım. ama sanki bu benim için zorunlu bir fedakarlık gibi oldu her zaman ve yorulduğumu anladığımda bu duruma bir nokta koymaya karar verdim. çünkü uzun yıllar yaşamadan, sadece hayatta kalmaya çalışarak geçmişti.
son sekiz senedir haftada yedi gün çalıştım. her an bir yerlere yetişme telaşı. birilerine zaman ayırma kaygısı. insanları mutlu etme hevesi. sonra fark ettim ki kendi lükslerimi bile gereksiz görmeye başlamışım. daha kötüsü bunu kabullenmiş, benimsemişim.
artık hayatta kalmaya çalışma aşamasını geçtim. şimdi benim için yaşama evresi başlıyor.
hayatta kalmaya çalışmak sadece maddi anlam yüklediğim bir durum değil. maddi olarak dibi gördüğümde de lüks içinde yaşadığımda da ruh halim aynıydı aslında. para benim için çok geri planda olan bir mevhum.
ama hayatta kalmaya çalışmak benim için çok zordu. hayata karşı hissettiğim o muhteşem kayıtsızlık benim kendimle olan savaşımda elimi kolumu bağladı çoğu zaman. yani intihar fikri bana her zaman çok uzak oldu ama bu kayıtsızlık duygusu dünyayı terk etme fikrini hızla benimsememe neden olabilirdi. şu ana kadar olmadı. bundan sonra da olmaz zaten. zira bir yerlerden bir çiğdem kokusu alıyorum buram buram.
çok çalıştım ben hayatta kalmak için. hep başkalarını düşünerek yaşadım. ama sanki bu benim için zorunlu bir fedakarlık gibi oldu her zaman ve yorulduğumu anladığımda bu duruma bir nokta koymaya karar verdim. çünkü uzun yıllar yaşamadan, sadece hayatta kalmaya çalışarak geçmişti.
son sekiz senedir haftada yedi gün çalıştım. her an bir yerlere yetişme telaşı. birilerine zaman ayırma kaygısı. insanları mutlu etme hevesi. sonra fark ettim ki kendi lükslerimi bile gereksiz görmeye başlamışım. daha kötüsü bunu kabullenmiş, benimsemişim.
artık hayatta kalmaya çalışma aşamasını geçtim. şimdi benim için yaşama evresi başlıyor.
devamını gör...
2.
tam da içinde bulunduğum durum. bu şekilde göçüp gitmek istemiyorum ya hayattan.
devamını gör...
3.
para varsa zaman yok, zaman varsa para yok, eskaza ikisi de olsa o parayı biriktirebilmek için sürekli çalıştığından yorgun düşüyorsun bir şey yapacak gücün kalmamış oluyor.
iş hayatında koşullar her geçen gün kötüye gidiyor. cumartesi maaşın içinde olan yer mi dersin, her sektörde vardiya mı dersin, 3 kişinin işini tek kişiye yaptırmak mı dersin, özel gün falan demeden izinsiz mecburi her gün çalışma mı dersin ne ararsan var.
ülkenin geneli asgari ücrete çalışıyor ve asgari ücret geçinmeye yetmiyor. adam geçinebilmek için sürekli mesaide. hakkı bile yeniyor olsa aman işsiz kalmıyım korkusuyla şikayet de edemiyor. bunun farkında olan işveren işçinin sırtına bindikçe biniyor. her geçen gün pahalılaşan hayat, alım gücü zorluğu, enflasyon gibi şeylere o kadar saplandık ki tek gayemiz ayı döndürebilmek, temel insani ihtiyaçları karşılamak oldu. hayatta kalmakla o kadar meşgulüz ve bu sistemde yorulan fiziğin yanında bu baskıyla biten psikoloji de eklenince yaşayan ölülere döndük. bir koşturmacanın içindeyiz.
bir tatile gitmek şöyle dursun bir kıyafet almak, dışarıdan bir yemek yemek, bir sinemaya tiyatroya denize vs gitmek de hayatımızda artık inanılmaz bir lüks ve imkansız oldu.
kira ve faturaları ödemek üzerine kurulu bir hayat yaşayan robotlarız. nefes alabilmek tek hedef. yaşamak için tek yegane ihtiyacımız bu kaldı. zaten onu da bizden daha çok patron istiyordur yoksa kim çalışıp adamı zengin edecek. insan gücüne ihtiyaçları var. ben artık haftada tek gün izni bile bu sebeple verdiklerini düşünüyorum. herif evine gitsin de bir yıkansın yanımızda kokmasın, haftada bir günde olsa az uyusun da yorgunluktan ölmesin. onların da bir sosyal hayatı olsun diye verilmiyor bize bu izin günü.
mesela kendi işimden örnek vereyim. haftada bir gün izin olan güvenlik işinde dini ya da milli bir tatil yok. senede tek iznin haftalık bir gün harici 15 günlük senelik izin. işçi bayramı, dini bayram, 23 nisan, yılbaşı hiçbir özel günü yaşayamazsın. doğum günün, evlilik yıldönümün, yılbaşı farketmez; çıkıp vardiyana gelirsin. gececi denk gelirse ve eşin de gündüz çalışıyorsa evlilik yıldönümünde bile denk gelmeden geçirebilirsin.
bayramda zorunlu çalışmak yüzünden misafir ağırlayamaz, kendin gidemezsin. ölmüşlerinin mezarına bile gidemezsin.
her gün iş mi olur ulan. iki bayramda bir izin olsun bari. askerde bile bayramlarda çift çarşıya çıkardık. senelik iznin de kışa denk geliyorsa vay haline. herkes izne çıkar sana bırak izni vardiyan dışında ekstra mesai girer.
o tek günlük izne bir de gece vardiyasından çıktığını düşün. eve gidip uyuyorsun ve gün bitiyor.
korona çıktığında ben bir şekilde karantina hayali kuruyordum düşünün. o kadar bezebiliyor insan. ülkenin geneli üç aşağı beş yukarı benim gibi. bazı farklılıklar vardır ufak tefek o kadar. kiminde vardiya yoktur en azından kimi bayramlarda izin yapar belki vs o kadar.
bu sistemde insan nasıl kendini insan gibi, yaşıyormuş gibi hissetsin ki.
iş hayatında koşullar her geçen gün kötüye gidiyor. cumartesi maaşın içinde olan yer mi dersin, her sektörde vardiya mı dersin, 3 kişinin işini tek kişiye yaptırmak mı dersin, özel gün falan demeden izinsiz mecburi her gün çalışma mı dersin ne ararsan var.
ülkenin geneli asgari ücrete çalışıyor ve asgari ücret geçinmeye yetmiyor. adam geçinebilmek için sürekli mesaide. hakkı bile yeniyor olsa aman işsiz kalmıyım korkusuyla şikayet de edemiyor. bunun farkında olan işveren işçinin sırtına bindikçe biniyor. her geçen gün pahalılaşan hayat, alım gücü zorluğu, enflasyon gibi şeylere o kadar saplandık ki tek gayemiz ayı döndürebilmek, temel insani ihtiyaçları karşılamak oldu. hayatta kalmakla o kadar meşgulüz ve bu sistemde yorulan fiziğin yanında bu baskıyla biten psikoloji de eklenince yaşayan ölülere döndük. bir koşturmacanın içindeyiz.
bir tatile gitmek şöyle dursun bir kıyafet almak, dışarıdan bir yemek yemek, bir sinemaya tiyatroya denize vs gitmek de hayatımızda artık inanılmaz bir lüks ve imkansız oldu.
kira ve faturaları ödemek üzerine kurulu bir hayat yaşayan robotlarız. nefes alabilmek tek hedef. yaşamak için tek yegane ihtiyacımız bu kaldı. zaten onu da bizden daha çok patron istiyordur yoksa kim çalışıp adamı zengin edecek. insan gücüne ihtiyaçları var. ben artık haftada tek gün izni bile bu sebeple verdiklerini düşünüyorum. herif evine gitsin de bir yıkansın yanımızda kokmasın, haftada bir günde olsa az uyusun da yorgunluktan ölmesin. onların da bir sosyal hayatı olsun diye verilmiyor bize bu izin günü.
mesela kendi işimden örnek vereyim. haftada bir gün izin olan güvenlik işinde dini ya da milli bir tatil yok. senede tek iznin haftalık bir gün harici 15 günlük senelik izin. işçi bayramı, dini bayram, 23 nisan, yılbaşı hiçbir özel günü yaşayamazsın. doğum günün, evlilik yıldönümün, yılbaşı farketmez; çıkıp vardiyana gelirsin. gececi denk gelirse ve eşin de gündüz çalışıyorsa evlilik yıldönümünde bile denk gelmeden geçirebilirsin.
bayramda zorunlu çalışmak yüzünden misafir ağırlayamaz, kendin gidemezsin. ölmüşlerinin mezarına bile gidemezsin.
her gün iş mi olur ulan. iki bayramda bir izin olsun bari. askerde bile bayramlarda çift çarşıya çıkardık. senelik iznin de kışa denk geliyorsa vay haline. herkes izne çıkar sana bırak izni vardiyan dışında ekstra mesai girer.
o tek günlük izne bir de gece vardiyasından çıktığını düşün. eve gidip uyuyorsun ve gün bitiyor.
korona çıktığında ben bir şekilde karantina hayali kuruyordum düşünün. o kadar bezebiliyor insan. ülkenin geneli üç aşağı beş yukarı benim gibi. bazı farklılıklar vardır ufak tefek o kadar. kiminde vardiya yoktur en azından kimi bayramlarda izin yapar belki vs o kadar.
bu sistemde insan nasıl kendini insan gibi, yaşıyormuş gibi hissetsin ki.
devamını gör...
4.
amerikada 1970 yılında 1 ev ortalama 17 bin dolar, bir ailenin yıllık geliri ortalama 10 bin dolardı.
bugün bir ev ortalama 405 bin dolarken, bir ailenin yıllık geliri ise 62 bin dolar.
orta ve alt sınıf hayatı en son 1950 lerde yaşadı. teknoloji geliştikçe insana olan ihtiyaç azaldı. üstüne bir de corona virüs eklenince para iyice belli bir kesimin elinde toplandı.
gereğinden fazla olan insan nüfusu yüzünden insanın değeri de azaldı.
yani bu durumun ülkeyle bir ilgisi yok bence. gelişmiş bir ülkede yaşayan orta ve alt sınıf da kölelik yapıyor.
bugün bir ev ortalama 405 bin dolarken, bir ailenin yıllık geliri ise 62 bin dolar.
orta ve alt sınıf hayatı en son 1950 lerde yaşadı. teknoloji geliştikçe insana olan ihtiyaç azaldı. üstüne bir de corona virüs eklenince para iyice belli bir kesimin elinde toplandı.
gereğinden fazla olan insan nüfusu yüzünden insanın değeri de azaldı.
yani bu durumun ülkeyle bir ilgisi yok bence. gelişmiş bir ülkede yaşayan orta ve alt sınıf da kölelik yapıyor.
devamını gör...
5.
sevin, sevilin. diğer her şey yalan.
devamını gör...