#televizyon dizileri
#final yapan diziler
2017 yılında izleyici ile buluşan dizi 2019 yılında final yapmıştır.
süreyya ile oldukça bir adam olan faruk aşık olup evlenirler. bu durumdan memnun olmayan faruk'un annesi esma hanım yeni gelininin dayanamayıp evliliği bitireceğini umut etmektedir. peki faruk ve süreyya bu zorlu aşamalardan geçip evliliklerini sürdürebilecekler miydi ?
süreyya ile oldukça bir adam olan faruk aşık olup evlenirler. bu durumdan memnun olmayan faruk'un annesi esma hanım yeni gelininin dayanamayıp evliliği bitireceğini umut etmektedir. peki faruk ve süreyya bu zorlu aşamalardan geçip evliliklerini sürdürebilecekler miydi ?
yönetmenler:
zeynep günay tan
deniz koloş
oyuncular:
aslı enver
özcan deniz
salih bademci
dilara aksüyek
zeynep günay tan
deniz koloş
oyuncular:
aslı enver
özcan deniz
salih bademci
dilara aksüyek
*altın şemsiye tv ödülleri (2018)
*kemal sunal kültür sanat ödülü (2018) / umut veren yeni oyuncu: ılgaz kaya
*kemal sunal kültür sanat ödülü (2018) / en iyi dizi kadın oyuncu: aslı enver
*pantene altın kelebek ödülleri (2019) / en iyi senaryo
*pantene altın kelebek ödülleri (2017) / en iyi kadın oyuncu: aslı enver
*kemal sunal kültür sanat ödülü (2018) / umut veren yeni oyuncu: ılgaz kaya
*kemal sunal kültür sanat ödülü (2018) / en iyi dizi kadın oyuncu: aslı enver
*pantene altın kelebek ödülleri (2019) / en iyi senaryo
*pantene altın kelebek ödülleri (2017) / en iyi kadın oyuncu: aslı enver
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "imperio" tarafından 22.03.2021 01:56 tarihinde açılmıştır.
1.
özcan deniz ve aslı enver'in başrollerinde olan dizi.
ben bu tarz diziler izlemem ama işte anneannem izlerken denk gelmiştim. star tv'de yayınlanıyordu. bursa'ya gelin giden istanbullu bir kadını konu alıyor.
ben bu tarz diziler izlemem ama işte anneannem izlerken denk gelmiştim. star tv'de yayınlanıyordu. bursa'ya gelin giden istanbullu bir kadını konu alıyor.
devamını gör...
2.
bir gülseren budayıcıoğlu klasiği. her ne kadar yazar yıllarını trt'de içerik geliştirme ve arka planda olmaya* adasa da, sanırım tv'ye ilk uyarlanan kitabı da, buydu. ancak psikoloji ve psiko-patoloji, nevroloji kısacası psikiyatri alanlarının uzmanı yazarın diğer dizileri gibi bu da, kitabına uygun çekilememiştir.
dizi, yayınlandığı dönem boyunca çok ses getirmişti. hatta o dönem italya'daki bi adam eşine, üzgünüm hanımefendi ama ben faruk değilim. sürekli her fırsatta iyi olan şeylere, faruk şöyle yapardı, faruk böyle yapardı, sen de şöyle yap deyip durmandan bıktım artık diye sitem getirmişti.*
dizi ile ilgili o dönem içerikte, izleyenler hatırlayacaktır, geçmişi anlatan ve terapi gören bi genç kız * vardı, dizi onun anlatımı ile yer yer geçmişe dönük ilerleyecekti. ancak izleyici buna, yabancı ve bilhassa balkan coğrafyasının izleyicisi dahil olmak üzere, öyle yoğun eleştiri getirir ki sonunda senaryodan o kısmı çıkarmak zorunda kalırlar. dizi, ani bir kararla finale oynar. burada sanırım dizinin orijinali, izleyiciye ağır geldiği için, daha toz pembe hatları olan, bambaşka bir hale büründürülmüş ve son halini almıştır.
esma'nın ölümü, ölümün nedeni gibi birçok nokta arafta bırakılmış. senarist ise burada gülseren hanımla senaryo değiştirme üzerine anlaştıklarını bildirmiş ve dizi kısa süre sonra final yapmış.
bunda muhtemelen kanal yönetimi ve reyting kaygısı ön planda tutulmuştur.
dizi bu şekilde ilerleyip sakin, sade bi final yapar. ancak yazarı gülseren budayıcıoğlu'nın hoşuna gitmemiş olacak ki daha sonra kırmızı oda dizisindeki alya* karakteri ile bu konuyu, yeniden canlandırır ve izleyici ta istanbullu gelin dizisindeki o garip bölümlere geri döner ve aslında dizinin orijinalinin ne kadar ağır bi dram içerdiğini fark eder.
sanırım bu bir gülseren budayıcıoğlu değil de gerçek hayat klasiğidir. hayatın hiçbir noktası, aslında pembe dizilerde olduğu gibi değildir. olduğu, olması gerektiği gibidir. siyahsa siyah, griyse gri. biz bunu beyaz perdeye aktarırken aşılayıp pulluyor ve insanların önüne o haliyle çıkarıyoruz. çıkaramadık mı? al bu benim öyküm mü dedik? işte orada da devreye senaryo ve interaktif katılım giriyor ve izleyicinin müdahalesi tamamen başka, bambaşka bir dram ortaya çıkarıyor, trajedi olması gerekirken. sanırım gerçek hayatta trajediden bıkan insan, bi nevi ruhunu rahatlatmak istiyor. peki bu mümkün mü? anlattık işte mümkün. *
bu arada dizide benim en sevdiğim sahne: doğum günü sahnesidir. hiçbir sahnesini açmasam da, arada açıp bu sahneye güldüğüm olmuyor değil.
dizi, yayınlandığı dönem boyunca çok ses getirmişti. hatta o dönem italya'daki bi adam eşine, üzgünüm hanımefendi ama ben faruk değilim. sürekli her fırsatta iyi olan şeylere, faruk şöyle yapardı, faruk böyle yapardı, sen de şöyle yap deyip durmandan bıktım artık diye sitem getirmişti.*
dizi ile ilgili o dönem içerikte, izleyenler hatırlayacaktır, geçmişi anlatan ve terapi gören bi genç kız * vardı, dizi onun anlatımı ile yer yer geçmişe dönük ilerleyecekti. ancak izleyici buna, yabancı ve bilhassa balkan coğrafyasının izleyicisi dahil olmak üzere, öyle yoğun eleştiri getirir ki sonunda senaryodan o kısmı çıkarmak zorunda kalırlar. dizi, ani bir kararla finale oynar. burada sanırım dizinin orijinali, izleyiciye ağır geldiği için, daha toz pembe hatları olan, bambaşka bir hale büründürülmüş ve son halini almıştır.
esma'nın ölümü, ölümün nedeni gibi birçok nokta arafta bırakılmış. senarist ise burada gülseren hanımla senaryo değiştirme üzerine anlaştıklarını bildirmiş ve dizi kısa süre sonra final yapmış.
dizi bu şekilde ilerleyip sakin, sade bi final yapar. ancak yazarı gülseren budayıcıoğlu'nın hoşuna gitmemiş olacak ki daha sonra kırmızı oda dizisindeki alya* karakteri ile bu konuyu, yeniden canlandırır ve izleyici ta istanbullu gelin dizisindeki o garip bölümlere geri döner ve aslında dizinin orijinalinin ne kadar ağır bi dram içerdiğini fark eder.
sanırım bu bir gülseren budayıcıoğlu değil de gerçek hayat klasiğidir. hayatın hiçbir noktası, aslında pembe dizilerde olduğu gibi değildir. olduğu, olması gerektiği gibidir. siyahsa siyah, griyse gri. biz bunu beyaz perdeye aktarırken aşılayıp pulluyor ve insanların önüne o haliyle çıkarıyoruz. çıkaramadık mı? al bu benim öyküm mü dedik? işte orada da devreye senaryo ve interaktif katılım giriyor ve izleyicinin müdahalesi tamamen başka, bambaşka bir dram ortaya çıkarıyor, trajedi olması gerekirken. sanırım gerçek hayatta trajediden bıkan insan, bi nevi ruhunu rahatlatmak istiyor. peki bu mümkün mü? anlattık işte mümkün. *
bu arada dizide benim en sevdiğim sahne: doğum günü sahnesidir. hiçbir sahnesini açmasam da, arada açıp bu sahneye güldüğüm olmuyor değil.
devamını gör...
3.
bu dizinin ilk yayınlandıgı gundu.
o gun demistim ki esas adamla esas kız turlu turlu badireler atlatacak dıs dunya kaynaklı, sonunda kavusacak.
aslında bu wishfull thinking idi.
sevgili o aksam ilk defa bende kalıyordu. cicegi burnunda bir cifttik, bu bizim hikayemiz olsun istemistim. olmadı.
ama gene de altı-yedi senedir halen selamlastıgım, halen kara gunde hızır gibi yetisen, halen kalbimde cok kıymetli bir dostum oldu. evlenmeye ramak kalan bazı hikayeler gibi.
eminonu nde bir balık ekmekle dunyanın en mutlusu olabildigin bir adamla hikayen ne kadar sıradan kalabilirdi ki?
"kestiririm sacımı, sen de anneni cagır.."
o kadar yakısıklı, o kadar kulturlu ve zeki, o kadar eglenceli ve komik bir adamdı ki etki alanına girmemek mumkun degildi.
ve en guzel, en zarif, en asil onun bana bakan gozleriyle gorunuyordum hep.
bazen mutlu son olmaz hikayede.
ama hayatında omurluk bir can da az buz mutlu eden bir sey olmasa gerek.
-efsane kadın, kimdi aşkım?
o gun demistim ki esas adamla esas kız turlu turlu badireler atlatacak dıs dunya kaynaklı, sonunda kavusacak.
aslında bu wishfull thinking idi.
sevgili o aksam ilk defa bende kalıyordu. cicegi burnunda bir cifttik, bu bizim hikayemiz olsun istemistim. olmadı.
ama gene de altı-yedi senedir halen selamlastıgım, halen kara gunde hızır gibi yetisen, halen kalbimde cok kıymetli bir dostum oldu. evlenmeye ramak kalan bazı hikayeler gibi.
eminonu nde bir balık ekmekle dunyanın en mutlusu olabildigin bir adamla hikayen ne kadar sıradan kalabilirdi ki?
"kestiririm sacımı, sen de anneni cagır.."
o kadar yakısıklı, o kadar kulturlu ve zeki, o kadar eglenceli ve komik bir adamdı ki etki alanına girmemek mumkun degildi.
ve en guzel, en zarif, en asil onun bana bakan gozleriyle gorunuyordum hep.
bazen mutlu son olmaz hikayede.
ama hayatında omurluk bir can da az buz mutlu eden bir sey olmasa gerek.
-efsane kadın, kimdi aşkım?
devamını gör...