rektörü cumhurbaşkanının atamasının mantığı
başlık "petit prince de paris" tarafından 04.03.2021 09:09 tarihinde açılmıştır.
1.
1981 üniversite reformundan önceki yıllarda, türk yükseköğretim sistemi beş tür kurumdan oluşmaktaydı:
(1) üniversiteler,
(2) milli eğitim bakanlığı'na bağlı akademiler,
(3) bir kısmı diğer bakanlıklara, çoğu milli eğitim bakanlığı'na bağlı iki yıllık meslek yüksekokulları ile konservatuvarlar,
(4) milli eğitim bakanlığı'na bağlı üç yıllık eğitim enstitüleri,
(5) mektupla öğretim yapan yaykur
yükseköğretimin tüm düzeyleri için etkili ve koordineli bir merkezi plânlamanın olmaması, özellikle de altmışlı ve yetmişli yıllarda yükseköğretim kurumlarının sayısı, çeşidi ve öğrenci sayıları ile başka bir çok hususta gözlenen hızlı artış nedeniyle yukarıda belirtilen yükseköğretim sistemi bir süre sonra başarısızlık ve yozlaşma işaretleri vermeye başlamıştır. bunlara ek olarak 1960-80 arasında ortaya çıkan siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlar, yükseköğretimdeki kötüye gidişi daha da artırmıştır. bu nedenle yetmişli yılların sonunda köklü bir reform kaçınılmaz hale gelmiş ve sonunda 1981 reformu yürürlüğe konmuştur.
yükseköğretim, 1981'de çıkarılan 2547 sayılı yükseköğretim kanunu ile akademik, kurumsal ve idari yönden yeniden yapılanma sürecine girmiştir. bu kanunla ülkemizdeki tüm yükseköğretim kurumları yükseköğretim kurulu (yök) çatısı altında toplanmış, akademiler üniversitelere, eğitim enstitüleri eğitim fakültelerine dönüştürülmüş ve konservatuvarlar ile meslek yüksekokulları üniversitelere bağlanmıştır. böylece, söz konusu kanun hükümleri ve anayasa'nın 130. ve 131. maddeleriyle kendisine verilen görev ve yetkiler çerçevesinde özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluş olan yükseköğretim kurulu, tüm yükseköğretimden sorumlu tek kuruluş haline gelmiştir.
türk yükseköğretim sistemi 1982 yılı itibarıyla yirmiyedi üniversite ile bunlara bağlı fakülte, enstitü, yüksekokul, konservatuvar ve yüksekokullarından oluşan birleşik bir yapıya dönüştürülmüştür. bu meyanda, yaykur'un işlevleri anadolu üniversitesi'ne devredilmiştir.
ezcümle, üniversite meselesi 1960'lı yıllarda başlayan ve 1980 askeri darbesine kadar 20 yıl boyunca süren öğrenci hareketleri, akademinin siyasallaşması vb nedenlerle 1980 darbesinden sonra üniversitelerin raptı zapt altına alınması amacıyla çıkarılan 2547 sayılı kanunun cumhurbaşkanına verdiği yetkiye dayanır. (2547 sayılı kanunda defalarca değişiklik yapılmış ancak rektörlerin atanması konusunda herhangi bir değişiklik olmamıştır.)
rivayet odur ki, dönemin devlet başkanı kenan evren, rektörlerin atanması işinin cumhurbaşkanınca yapılmasını istememiş ancak etrafındaki "kraldan çok kralcı" olan tayfa, bu yetkinin cumhurbaşkanına ait olmasının uygun olacağını söyleyerek kendisini ikna etmiştir.
o gün bugündür türkiye'de rektörleri cumhurbaşkanı atamıştır. kanunun değişmediği sürece de rektörler bu şekilde atanmaya devam edecek, her (yeni) rektör atamasında (cumhurbaşkanı kim olursa olsun) siyasal biat/akademik liyakat tartışmaları olacaktır.
(1) üniversiteler,
(2) milli eğitim bakanlığı'na bağlı akademiler,
(3) bir kısmı diğer bakanlıklara, çoğu milli eğitim bakanlığı'na bağlı iki yıllık meslek yüksekokulları ile konservatuvarlar,
(4) milli eğitim bakanlığı'na bağlı üç yıllık eğitim enstitüleri,
(5) mektupla öğretim yapan yaykur
yükseköğretimin tüm düzeyleri için etkili ve koordineli bir merkezi plânlamanın olmaması, özellikle de altmışlı ve yetmişli yıllarda yükseköğretim kurumlarının sayısı, çeşidi ve öğrenci sayıları ile başka bir çok hususta gözlenen hızlı artış nedeniyle yukarıda belirtilen yükseköğretim sistemi bir süre sonra başarısızlık ve yozlaşma işaretleri vermeye başlamıştır. bunlara ek olarak 1960-80 arasında ortaya çıkan siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlar, yükseköğretimdeki kötüye gidişi daha da artırmıştır. bu nedenle yetmişli yılların sonunda köklü bir reform kaçınılmaz hale gelmiş ve sonunda 1981 reformu yürürlüğe konmuştur.
yükseköğretim, 1981'de çıkarılan 2547 sayılı yükseköğretim kanunu ile akademik, kurumsal ve idari yönden yeniden yapılanma sürecine girmiştir. bu kanunla ülkemizdeki tüm yükseköğretim kurumları yükseköğretim kurulu (yök) çatısı altında toplanmış, akademiler üniversitelere, eğitim enstitüleri eğitim fakültelerine dönüştürülmüş ve konservatuvarlar ile meslek yüksekokulları üniversitelere bağlanmıştır. böylece, söz konusu kanun hükümleri ve anayasa'nın 130. ve 131. maddeleriyle kendisine verilen görev ve yetkiler çerçevesinde özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluş olan yükseköğretim kurulu, tüm yükseköğretimden sorumlu tek kuruluş haline gelmiştir.
türk yükseköğretim sistemi 1982 yılı itibarıyla yirmiyedi üniversite ile bunlara bağlı fakülte, enstitü, yüksekokul, konservatuvar ve yüksekokullarından oluşan birleşik bir yapıya dönüştürülmüştür. bu meyanda, yaykur'un işlevleri anadolu üniversitesi'ne devredilmiştir.
ezcümle, üniversite meselesi 1960'lı yıllarda başlayan ve 1980 askeri darbesine kadar 20 yıl boyunca süren öğrenci hareketleri, akademinin siyasallaşması vb nedenlerle 1980 darbesinden sonra üniversitelerin raptı zapt altına alınması amacıyla çıkarılan 2547 sayılı kanunun cumhurbaşkanına verdiği yetkiye dayanır. (2547 sayılı kanunda defalarca değişiklik yapılmış ancak rektörlerin atanması konusunda herhangi bir değişiklik olmamıştır.)
rivayet odur ki, dönemin devlet başkanı kenan evren, rektörlerin atanması işinin cumhurbaşkanınca yapılmasını istememiş ancak etrafındaki "kraldan çok kralcı" olan tayfa, bu yetkinin cumhurbaşkanına ait olmasının uygun olacağını söyleyerek kendisini ikna etmiştir.
o gün bugündür türkiye'de rektörleri cumhurbaşkanı atamıştır. kanunun değişmediği sürece de rektörler bu şekilde atanmaya devam edecek, her (yeni) rektör atamasında (cumhurbaşkanı kim olursa olsun) siyasal biat/akademik liyakat tartışmaları olacaktır.
devamını gör...
2.
sadece rektör atamasında değil kadro atamalarında, unvanda yükselme gibi konularda da müdahil olmamalı.
devamını gör...
3.
o eskiden idi.. tarafsiz cumhurbaskanligi.. ahh ahhh..
partili cumhurbaskanlik sisteminin gelmesini neden bu kadar istediler..
partili cumhurbaskanlik sisteminin gelmesini neden bu kadar istediler..
devamını gör...
4.
çalıştığı üniversite de sayın cumhurbaşkanının kafasına uymadığı için en yüksek oyu değil de sadece 1 (bir) oy alan kişinin rektör atanmasından daha mantıklı olan eylem.
bknz a. necdet sezer dönemi.
bknz a. necdet sezer dönemi.
devamını gör...
5.
bu işin mantığı yoktur. 1982 anayasası'na kraldan çok kralcılar tarafından sokulmuş, o gün bugündür rektör atamalarında sürekli liyakat/sadakat bağlamında tartışma konusu olmuştur.
bu mantıksızlığı gidermek için öncelilikle anayasanın yükseköğretimle ilgili 130 ve 131. maddeleri yürürlükten kaldırılmalı (bir başka deyişle yök kapatılmalı) ve yök, 1739 sayılı "milli eğitim temel kanunu"nda güncelleme yapılarak milli eğitim bakanlığı içinde yükseköğretim kurumlarının koordinasyon işleri ile ilgilenen bir genel müdürlük haline getirilmelidir.
an itibariyle anayasamızın 130. maddesinde "kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler cumhurbaşkanınca, dekanlar ise yükseköğretim kurulunca seçilir ve atanır." denilmektedir. bahsi geçen anayasa maddeleri teklif ettiğimiz gibi mülga olunca, rektörleri milli eğitim bakanının, dekanları da rektörün atayacağı, söz konusu kişilerin seçimlerinin nasıl yapılacağına dair demokratik usul ve esaslar da 2547 sayılı yükseköğretim kanununa eklenmelidir.
velhasıl cumhurbaşkanlığı makamı, rektör ataması gibi basit işlerle meşgul edilmemeli ve atamaya dair itirazlar için savunma yapma pozisyonuna düşürülmemelidir.
bu mantıksızlığı gidermek için öncelilikle anayasanın yükseköğretimle ilgili 130 ve 131. maddeleri yürürlükten kaldırılmalı (bir başka deyişle yök kapatılmalı) ve yök, 1739 sayılı "milli eğitim temel kanunu"nda güncelleme yapılarak milli eğitim bakanlığı içinde yükseköğretim kurumlarının koordinasyon işleri ile ilgilenen bir genel müdürlük haline getirilmelidir.
an itibariyle anayasamızın 130. maddesinde "kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler cumhurbaşkanınca, dekanlar ise yükseköğretim kurulunca seçilir ve atanır." denilmektedir. bahsi geçen anayasa maddeleri teklif ettiğimiz gibi mülga olunca, rektörleri milli eğitim bakanının, dekanları da rektörün atayacağı, söz konusu kişilerin seçimlerinin nasıl yapılacağına dair demokratik usul ve esaslar da 2547 sayılı yükseköğretim kanununa eklenmelidir.
velhasıl cumhurbaşkanlığı makamı, rektör ataması gibi basit işlerle meşgul edilmemeli ve atamaya dair itirazlar için savunma yapma pozisyonuna düşürülmemelidir.
devamını gör...
6.
başlık düzeltilerek “mantıksızlığı” yapılsa daha doğru olur. mantığı diyince yazacak maddeler bulmakta zorlanılıyor.
devamını gör...
7.
.
üniversiteleri özerk değil, kontrol edilebilir kurumlar yapmaktır. azcık akademik ahlak sahibi olan adam da seçilmemişse oturmaz o koltuğa.
ama olsun, dünyanın en ileri demokrasisiyiz, en iyi ekonomi de bizde. bay kemal rektörlerimizi yiyemeyeceksin
üniversiteleri özerk değil, kontrol edilebilir kurumlar yapmaktır. azcık akademik ahlak sahibi olan adam da seçilmemişse oturmaz o koltuğa.
ama olsun, dünyanın en ileri demokrasisiyiz, en iyi ekonomi de bizde. bay kemal rektörlerimizi yiyemeyeceksin
devamını gör...
8.
ahmet necdet sezer 1 oy almış akademisyeni atayınca sorun yok değil mi? işinize nasıl gelirse.
not: gelmiş geçmiş en çok kırmızı ışık ta duran cumhurbaşkanı ahmet necdet sezer. ha bir de havaya atılan anayasa kitapçığı var.
not: gelmiş geçmiş en çok kırmızı ışık ta duran cumhurbaşkanı ahmet necdet sezer. ha bir de havaya atılan anayasa kitapçığı var.
devamını gör...
9.
ahmet necdet sezer 1 oy almış akademisyeni rektör olarak atadı diye savunulan ve hepimize hak görülen muhteşem sistem. senin yanlışın benim yanlışımdan büyük demeye getirilen nice konudan birisi. rektörlerin atanması hele ki son seçin döneminde iktidardaki 2 parti arasında pazarlık konusu olup ona göre atamalar yapıldı. mhp adaylarının çıkmadığı şehirlerde bakın bakalım üniversite rektörleri hangi siyasi kökenden geliyor?
bu sistemin en büyük haksızlığı bir kuruma yıllarca emek vermiş öğretim üyelerinin hiçe sayılmasıdır. ülkenin bir ucunda kimsenin tanımadığı bir başka öğretim üyesi hazırladığı dosya ve sunumla yekta saraç'ın liyakat mabedi yeni yök'üne gider üniversitenizde rektörlük için aday olur. gerekli bağlantıları varsa saraydan izin çıkar birisi atanır en başa. yeni rektör gelince kendine göre bir yönetim kadrosu kurmak için üniversiteye dışarıdan atamalar yaptırır yada kulağına fısıldananlardan bir kadro oluşturur sonra gel eğlenceye.
bu sistemin en büyük haksızlığı bir kuruma yıllarca emek vermiş öğretim üyelerinin hiçe sayılmasıdır. ülkenin bir ucunda kimsenin tanımadığı bir başka öğretim üyesi hazırladığı dosya ve sunumla yekta saraç'ın liyakat mabedi yeni yök'üne gider üniversitenizde rektörlük için aday olur. gerekli bağlantıları varsa saraydan izin çıkar birisi atanır en başa. yeni rektör gelince kendine göre bir yönetim kadrosu kurmak için üniversiteye dışarıdan atamalar yaptırır yada kulağına fısıldananlardan bir kadro oluşturur sonra gel eğlenceye.
devamını gör...
10.
"başa gelenin ideolojisi neyse? o anlatılır derste." diyollar
devamını gör...
11.
mantıklı olmayan dahası komik olan durumdur.
en basit haliyle baksak bile yine saçma yine komik.
mesela rte lise mezunu ama atadığı kişiler profesör.
bakın lisans mezunu atamıyor.
yüksek lisans mezunu atamıyor.
doktora mezunu da atamıyor.
adam lise mezunu ve profesörü atıyor!
en basit haliyle baksak bile yine saçma yine komik.
mesela rte lise mezunu ama atadığı kişiler profesör.
bakın lisans mezunu atamıyor.
yüksek lisans mezunu atamıyor.
doktora mezunu da atamıyor.
adam lise mezunu ve profesörü atıyor!
devamını gör...
12.
sihir bakanı'nın hogwarts'a karanlık sanatlara karşı savunma öğretmeni olarak dolores umbridge'i ataması kadar saçmalıktır.
devamını gör...
13.
yoktur boşuna aramayın
devamını gör...
14.
üniversite hocalarının gözünü siyaset büründüğü için bunlar kendilerine rektör seçmeyi bile beceremezler. bölüm başkanlığı için bile birbirlerini boğazlayacak akademisyenlerin dünyasıdır aslında bilim yuvası zannedilen fakülteler. başında prof ünvanı olan insanların büyük bir çoğunluğu hangi görüşe mensup olursa olsun militanca tavırlar sergilerler. yani köylüler muhtarını seçer, ilkokul öğrencileri sınıf başkanını seçer ama bunlar doğru dürüst bir rektör seçemezler ve bu çapta insanlar var olduğu sürece seçmemelidirler. benim kanaatime göre mantığı budur.
devamını gör...
15.
rektörü öğrencilerin seçmemesinden daha mantıksızca olmayan bir atama. binlerce öğrenci var ama rektör seçimlerinde hakları yok.
devamını gör...
16.
şimdi şöyle ki ben öğrencinin rektör seçmesine karşıyım, öğrenci bu konuda notla,baskıyla çok kolay yönelendirilebilir hele türkiye'de ünilerde sağcılık,solculuk kavgaları tekrar baş gösterir. çok tehlikeli. ama bi düzen kurulup akademisyenlerden, öğretim görevlilerinden vs. yönetimle ilgili bi seçim yapılabilir, cumhurbaşkanı da bu seçimin doğru olduğunu seçilen kişinin meşruluğunu onaylayıp seçileni atamalı. ama bu nasıl olur? mesela boğaziçinin yöntemi çok iyiymiş aslında o sistem geliştirilebilir. geliştikçe bu onay işini cb'den alıp ysk benzeri bi kuruma verilebilir, bu kurum üni içi bile olabilir. ama tabi ki yine bi yasalar çerçevesinde dışardan kontrol şart. dikdatör kılıklı bi adam seçilirse öğrenciye zulüm,ayrımcılık vs. gibi olaylar olursa da kendi seçtikleri adam bırakın denmez.mutlaka bi orta yol bulunur.
yakın zamanda gördüğümüz melih bulu olayı gibi, öğrencinin melih bulu'yu istememesi,protesto etmesi çok bi enterese etmez beni,öğrenciye güvenmem(zaten mesele benim güvenem değil tabi boğaziçi mensubu değilim) ama boğaziçi gibi bir okulda adamı isteyen yanında duran 1 akademisyen bile yokken ee bu öğrencilerin de bi bildiği varmış kardeşim derim. adam kendine yardımcı bile bulamadı fakülte açmak zorunda kaldılar. neyse mutlaka bi seçim yöntemi olmalı, belirli kurallarla liyakat sahibi insanların rektörlüğe getirilmesinin seçimle olması gerekir bence de. ama bu seçimlere öğrenciler dahil edilmemeli, sonra sistem geliştikçe edilebilir ama. bak burda da aklıma şu geldi, boğaziçi gibi köklü ve başarılı okullarda bu seçim olayına öğrenciler direk değil ama kulüpler vasıtasıyla bi şekilde direk seçime dahil edilmeseler de fikirleri alınabilir. öğrenci yönetimden ne bekliyor vs. gibi çünkü okulda okuyan insanların da fikir belirtmesi de önemli. yani meşakkatli üstünde düşünülmesi ve tartışılması gereken konular bunlar tabi.
yakın zamanda gördüğümüz melih bulu olayı gibi, öğrencinin melih bulu'yu istememesi,protesto etmesi çok bi enterese etmez beni,öğrenciye güvenmem(zaten mesele benim güvenem değil tabi boğaziçi mensubu değilim) ama boğaziçi gibi bir okulda adamı isteyen yanında duran 1 akademisyen bile yokken ee bu öğrencilerin de bi bildiği varmış kardeşim derim. adam kendine yardımcı bile bulamadı fakülte açmak zorunda kaldılar. neyse mutlaka bi seçim yöntemi olmalı, belirli kurallarla liyakat sahibi insanların rektörlüğe getirilmesinin seçimle olması gerekir bence de. ama bu seçimlere öğrenciler dahil edilmemeli, sonra sistem geliştikçe edilebilir ama. bak burda da aklıma şu geldi, boğaziçi gibi köklü ve başarılı okullarda bu seçim olayına öğrenciler direk değil ama kulüpler vasıtasıyla bi şekilde direk seçime dahil edilmeseler de fikirleri alınabilir. öğrenci yönetimden ne bekliyor vs. gibi çünkü okulda okuyan insanların da fikir belirtmesi de önemli. yani meşakkatli üstünde düşünülmesi ve tartışılması gereken konular bunlar tabi.
devamını gör...
17.
mantıklıydı zamanında. tabi ki de cumhurbaşkanı tarafsız iken. 70'lerde yaşananlar hepinizin malumudur. bir kontrol mekanizması şarttı. üniversiteler resmen yarı ülkeydi. ders yapılamıyordu.
fakat bugün bununla alakası yok maalesef. şu an maalesef bilim ve demokrasiden uzak ve alakasız bir sistemle seçiliyor rektörler.
fakat bugün bununla alakası yok maalesef. şu an maalesef bilim ve demokrasiden uzak ve alakasız bir sistemle seçiliyor rektörler.
devamını gör...