beat kuşağının yerle yeksan ve damarlarında alkol ve uyuşturucudan kana yer kalmamış abilerinden olan jack kerouac’ın yeraltı sakinleri isimli etkileyici romanının yüzüncü sayfasında geçen cümledir.

geniş zamanlar yaşayamadık, dar zamanlara hapsolduk. bunu zaten kabul ettik. ve bu sıkışıklık içinde allah ne verdiyse yaşama gayretine düştük. dar bir alanda kısa paslaşmalarla hayatımızı devam ettirmek, alıştığımız bir durum olmaya başladığı için çok da yadırgamadık.

ama sığ zamanlar canımızı yaktık. hiçbir şeyin derinine dalamamak, yaşadıklarımızın bizi soluksuz bırakmaması, başımızdan geçenler sonunda sırılsıklam olamamak. yaşadıklarının yüzeyde kaldığını bilmek, acaba daha neler yaşayabilir, neler hissedebilirdim, ne kadar içime işlerdi diye düşünüp durmak.

işte zaman geçip de -ki zaman hep geçer- ve biz yaş almaya başladıkça -ki biz hep yaş alırız- geri dönüp bir hayat muhasebesi yaparken bu eksik kalmışlık duygusu ağır ağır bir pişmanlığa dönüşür içimizde. sevdiğimiz için o zamanlar dikenine katlandığımız sığ yaşantıları nostaljik sayfaları çevirdikçe kan revan içinde bırakır elimizi, içimizi.

hayatı en derinine dalarak yaşamak için zaman kaybetmeyin. hiçbir derin yaşantı, sığ zamanlar kadar can yakamaz.
devamını gör...
tanım bittikten sonra da kullanıcı adı okumam son nokta oldu ciddi bir şey olsa bile gülüyorum şuna.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sığ zamanın sayfaları çevrilirken acıtan dikenler" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim